Hâdiseser arasında Bu asrın hırçınlığı Çocuk ve terbiye Beynelmilel eczacılık T ve tababet kongresi Vaşingtonda açılan kongrede Amerikanın haricî siyaseti hakkında rnühim bir nutuk söylendi Vaşington, 10 (a.a.) Hariciye NeZareti Müsteşarı Messermith, onuncu beynelmilel tababet ve eczacılık kongresini açmıştır. Bu kongreye 32 memleketin mümessilleri iştirak etmiştir. Messermith, merasimde hazır bulunamıyacak olan Hull'ün bu münasebetle îıazırlamış olduğu nutku okumuştur. Bu nutuk Avrupanın halihazırdaki buh ranma telmih etmektedir. Nutukta deniliyor ki: « Kongreniz, cihanın endişe içinde bulunduğu vahim bir anda toplanıyor. .Yeryüzündeki milletler, son derecede mühim bir karar ittihaz etmek mecburiyüetinde bulunuyorlar. Bu karar, miistakbel nesilîerin hayat ve mukadderatı üzerinde tesir icra edecektir. Milletler, istirablara ve iktısadî bakımdan inhilâle sevkedecek olan harbe doğru götüren yol ile sulha doğru götüren yoldan birini tercih etmek mecburiyetindedirler. Hicbir zaman teşekkülünüzün ruhu olan ulüvvücenab, sempati ve anlaşma gibi yüksek idealleri beynelmilel münasebetlere tatbik etmek ihtiyacı bugünkü kadar şiddetle hissedilmis değildir.» Nutuk Amerikanm adalete ve hakk? hürmete müstenid olan «beynelmilel nizam» a olan iman ve itimadmı teyid ettikten sonra şöyle demektedir: « Bizler Amerikada dünyanın bütiin milletlerile sulh halinde yaşamağı arzu ediyoruz. Ayni derecede müsavi olarak konferanslarda toplanacak olan milletlerin aralarındaki ihtilâfları dostane bir surette nalledebileceklerini zanr.edivoruz. Biz, bir dostluk ve hürmetkârlık ha< reketi yapmağa ve bütün gayretlerimizi medeniyetin temeltaşı üzerinde devamlı bir sulh binası inşasına tevcih etmeğe hazır ve mütenoayiliz, medeniyetin temeltaşı, şudur: «Venlmiş söze riavet» Hull'ün nutkunda ilmin hudud ve fedakârlık ruhunun hicbir sınır tanımamakta olduğuna isaret etmekte ve samiinden harb facavünin ortadan kalkacağına sahid olacak günü hazırlamalan icin ellerinden geleni yaDmalarını istem»k maksadile bütün mi"eMere yapacağı müracaatte kendisine iltihak etmelerini istemektedr. Ruzvelt de bir mesaj göndererek konferan'in sarfer'p'eği me«ainin bütün d'""yaya. mütekabil menfaatlere rr>"*f'']ik meseleleri müzakere icin mü=terek dostluk esasına i«tinaden vaoılacsk olan toDlant'ların münakaşadan azade olan faydalarını îspat edeceği kanaatini izhar eylemiştir. tdart tslahat pl^m Vaşington, 10 (a.a.) Ruzvelt. kongrenin halihazırdaki ictima devre<=inin sonunda müzakere edilecek olan idar> nlahat plânını k>n<*reve tevdi etmiştir. Plânda senede 1,250.000 dolarlık tasarruf yapılması dernis edilmektedir. Kömür ihtilâfi Vaşineton, 10 (a.a.) Ruzvelt, kömür madenleri ihf''âfında bizzat hakemlik edecektir. Bu ihtilâf Amerikanın şimal mıntakasında münakalâtı sekteve uğ ratmak tp^l;'P?ini pöstermektpdir. Reisicumhur, îş Nazırı Madam Perkins ile sendikaların mümessillerini. amele ve patronların murahhaslarını Beyaz saraya davet etmiştir. Çindeki harb Çinliler, gene zafer haberleri veriyorlar Şunking, 10 (a.a.) Şunking'in Japon tayyareleri tarafından bombardıma nında askerî bakımdan hiçbir hasar olmamıştır. Yalnız birkaç ev yanmış ve halktan ölenler ve yaralananlar olmuştur. HonkKong 10 (a.a.) Ç i n kuvvetleri Kaifeng, Hangşov ve Suşovda'ki Japon mevzilerini muhasara altına almışlardır. Bir Çin tayyare filosu iki gündür bu mıntakadaki Japon kuvvetlerini bombardıman etmektedir. Kiukinag'dan Nanşang'a gitmekte olan takviye kıtaatından 3000 kişi ve b:r Japon müfrezesi imha edilmiş ve birçok harb levazımı ele geçirilmiştir. Şungink 10 (a.a.) Geçen cumar tesi günü Siain şehrini bombardıman et mek istiyen 1 7 bombardıman ve 35 avcı tayyaresinden mürekkeb bir Japon filosunu Lentien ve civannda Çin hava kuv vetleri durdurmuştur. Yapılan şiddetli bir hava muharebesinde Japonların 7 bom bardıman ve 5 avcı tayyaresi düşürül müştiir. Radyo konferansı Dalgalar hakkmdaki anlaşmayı Türkiye imzaladı Berlin, 10 (a.a.) D. N. B. Montreux radyo difuzyonu konferansında hazırlanan dalga tevzi anlaşmasını konferansa iştirak eden 37 hükumetten 32 si imza etmiştir. Imza etmiyen hükumetler şunlardır: îzlanda, Yunanistan. Lüksenburg, Türkiye ve Scvyetler Birliği. Plân dalga uzunluklarında büyük değişiklikler derpiş etmektedir. PİSnda Alman millî postasının takati 200 kilovata çıkarılmıştır. arihçi gözile bakıhnca, asırlar, insan yüzleri gibi çizgi" leşmiş hususî manalarla birbirinden aynhrlar. Bir Avrupah için, Çocuğun tekâmül devrelerîni yaşa göre ondördüncü, onyedinci veya ondoku sıraya koymuş olan Feriyer, altı yaşına zuncu, herhangi bir asır, bir insan kadar olan devreye sansoriyel devri diyor. ismi kadar muayyen bir hüviyet ifa" Bu kelime dimağda sansoriyom denılen de eder. Meselâ onbeşinci asır, klâsik ve bütün duyguların merkezi olduğu zankültürün yeniden dirilişidir; onaltıncı nolunan hücrelere müteallık demek olduasrı Luther'in heybetli ve sihirli göl ğuna göre şuur ve muhakemenin dahli gesi doldurur; onyedinci asır iliın in olmaksızın doğrudan doğruya hıslerıne kılâbı, onsekizinci asır demokrasi in göre çocuğun hareket ettiği asıl çocukluk kılâbı, ondokuzuncu asır fen ve en devri demek olur. düstri inkılâbı getirmiştir. Feriyer altı yaşından on iki yaşjna kaBu nevi tasnif kalıblarına sokulurdar olan devreye «taklid devri», on ikisa, yeni çağ içinde, her asra büyük den on sekize kadar olan devreye de intibir inkılâb düşüyor. Yirmincinin çokal ve istihrac (intuition) devri diyor. cuğu haklı bir tecessüsle soıscak: Artık bu yaşta çocukluk devri bilmiş, Ya bizim asra düşen büyük inkılâb genclik devri başlamıştır. Feriyer rasyonel hangisi? Her milletin çocuğu ayrı cetip devri diye son olarak on sekizden yiryab alacak: Rus için, komunizm; mi dörde kadar bir devir daha ayırmıştır. İtalyan için, faşizm; Alman için, nas* Bununla beraber herkesin mutlaka bu yonal sosyalizm; İngiliz, Fransız ve devreleri tamamlaması ve akıl ve muhabirçok milletler için de hâlâ parlımankeme devrine ermesi nasib olmaz. Birçoktarizm ve liberalizm. arı bu devrelerden birinin hududu içinde Fransa, bugünlerde, Büyük îhtilâkalır ve yaslanırlar. Bilhassa altı yaşına lin yüz ellinci yıldönümünü kutlulukadar olan sansoriyel devri insanların çoyor. Demokrasi an'anesi, orada, gözğunu içine alan zengin bir tip kaynağıdır. lerinin altmı kaplıyan yüz elli yıllık Meselâ yemek, içmek ve yalnız kendı keyburuşuğa rağmen hâlâ sağdır ve fine ve arzularına hizmet etmekten başka enerjik hükumet formülünü bir kolbirşey düşünmiyen egoist bir kimse elli tuk değneği gibi kullanarak yürüyor, yaşına da gelse gene sansoriyel devrlnden hatta sırasına göre, koşuyor. İngilteayrılamamış demektir. Para yaln'z kendi rede de öyle. konforu için bir vasıta ve bir yaşamak vaŞimdilik bu asrı tek bir ideolojinin sıtasıdır. Yaşamak için yemez, yemek aydınhğı içinde seyretmek imkânı için yaşar. Adetler ve kanunlar hürriye yok. Dünyanın sathına her milletin tini tahdid etmekle beraber onlara uyması ufkundan ayrı bir ışık ve renk boşamenfaati icabından olduğunu bilir. İçinlıyor. Belki de bu asrın manzarası, de bulunduğu sosyetenin disiplinine uy bir kavsi kuzeh parıltısı altında kalamaları bu gibilerin pek ekini beili etmez. cak. Şu itibarla bunlar asıl birinci devreden Otuz dokuz yaşına basan bir asır oldukları halde ikinci taklid devresini de artık çocuk değildir ve şimdiye katemsil ederler. dar kararını vermediyse bugünkü vaSosyal bünyenin terakki ve inkişafında ziyetini benimsemeğe razı olmuş saen çok amil olanlar ilk hamlelerini üçünyılır. Fakat tarihçi tasnifini bırakır da, bu asn Büyük Harb sonundan cü intuition devresinden alırlar. Kâşifler, başlatırsak, o henüz yirmi birini sü muhteriler, organizatörler, bir ideal peşinren bir delikanhdır ve bugünkü sinir de yarının ilmini hazırlıyanlar, adalet ve liliğile kararsızlığı bir çağ buhranına tesanüd temelleri üstüne sosyal bir nizam atfedilebilir. O zaman, bu asrın bü kurmak istidadını gösterenler bunların tün hırçmlıklarını gencliğine bağışla çinden çıkar. rız ve olgunluk çağına ereceği günü Akıl kelimesine verilecek en kuvvetli iple çekeriz. bir mana ile rasyonel tipe gelince: Alim Yaşa göre devreler ve tipler İHEM NALINA MIH1NA Yazan: ALİ KÂMİ AKYÜZ Olmek istemezse... ransız muharrirleri, bazan çok hotkâm ve çok avamfiribdirler. Bu egoistlik ve demagoji, onları, kendi millî menfaatlerini göremiyecek kadar dalâlete sürükler. Onlar, bunun delilini Hatay meselesinde kaç defa verdiler. Bu işin hâlâ, tam istediğimiz gibi halledilmemiş ve hakkın yerini bulmamış olmasında, bu gibi neşriyatın çok tesiri olmuştur. Fakat ben, bugün, başka bir hotkâmlık ve avamfiriblikten bahsedeceğim. Bir Fransız gazetesi şöyle bir yazı yazıvor: «Hayır, Fransız köylüsü, Danzig için, Danzig'in Lehlerde kalması için ölemez.» Bu yazıya, yarın, bir Leh gazetecisi de şöyle bir cevab verebilir: «Hayır, Leh köylüsü Alsas Loren için, bu memleketin Fransızlarda kalması için ölemez.» Ve böylece Almanlar da, sırasile hem Danzig'i, hem de AlsasLoren'i alırlar. Çünkü, 90 milyonluk bir imparatorluk oan Almanyaya karşı, yalnızbaşına, Fransıziarın da, Lehlerin de mukavemet etmesi mümkün değildir. Bu Fransız muharriri, Fransız köylü kütlelerine yaranmak için yazdığı bu yazı ile mütekabil yardım ve ittifak prensipi aleyhinde bulunuyor. Diğer taraftan Fransa ile İngiltere, Cermenliğin bir sel gibi taşıp bütün Avrupayı istilâ etmesinin önüne geçmek emelile yapmağa çalıştıkları seddi bina için, yeni malzeme bulmak gayretile çırpınıp duruyorlar. Sonra, bir Fransız muharriri çıkıyor ve Fransız köylüsü Danzig için öl mez, diye bağırıyor. Bu fikir, tamamile ve kat'iyyen yanlıştır. Kimse için ölmek isîemiyenler kimseden yardım beklememeli, yalnız kendi kuvvetlerine güvenmei, kendi kabukları içine çekilip yaşamahdırlar. Bu siyaseti, bir zamanlar, İngiltere «muhteşem infirad» gibi, parlak bir tabirle tatbik etmişti; fakat nihayet sökmedı. 500 küsur milyonluk muhteşem impaatorluk Portekiz gibi küçük devletlerle )üe ittifaklar akdetti. Bir zamanlar Sovyet Rusya, kendi kabuğu içine çekilmek istedi; fakat, o da, nihayet bunun imkânsızlığını anladı. Kendine gene dostlar ve müttefikler aramaktadır. Amerikada bile Avrupa işlerine karışmamak taraftarı olanlar, gittikçe azalıyorlar. Gittikçe sür'ai artan ve mevcudları çoğalan trenler, apurlardan başka, tayyare, telsiz, radyo gibi yıldırımlarla yarışan muhabere ve münakale vasıtaları, vaktile ucsuz bucaks:z addedilen dünyayı şimdi daraltmıştır. Hiçbir devlet ve milletin, dünya vak'alarından doğrudan doğruya veya dolayısile müteessir olmamasına imkân yoktur. Bu itibarla kimse tam bir infirad siyaseti takib edemez; kimse dostluklara ve ittifakara arkasını dönemez. Fransız köylüsü Danzig için ölemez, diye bağıran muharririn, ÇekoSlovakya için ölmek istemiyenlerin ne büyük zararlara uğradıklarını ve ne büyük tehlikelere maruz bulunduklannı görmiyecek kadar kör olduğu anlaşılıyor. Lehistan Fransanm müttefikidir. Fransa, zamanı gelince, Leh ordusunun kendisine yardım edebilmesi için Lehistana milyonlar vermiştir. Yarın harb patlarsa bu iki millet birbiri için öleceklerdir. Mütefiki için ölmek istemiyen taraf, intihar ediyor, demektir. PEYAMt SAFA Bu fikre inanıyoruz IBaşmakaleden devami cek olan menfaat birliğinin şu hususiyeti kimsenin gözünden kaçmasın: Balkanlı menfaati, menfaatini tecavüz ve istilâda aramıyan devletlerin menfaatlerile çarpışmaz ve onlara zarar veremez. Bu itibarla, Balkanlı menfaati Avrupanın umumî menfaatlerile tam bir ahenk teşkil eder. Balkan Birliği kurulurken, eseri yaratacak olan san'atkârlar, bütün bu ham cevherleri, hakikî kıymetlerini tartmak suretile görmüş bulunuyorlardı. Onun üzerinde durmadan işlemek, eseri lâyık olduğu parlaklıkla hayata kavuşturmak lâımdı. Çalışıldı. Fakat, elde mevcud ham cevhclerle girişilen teşebbüs, üç beş günde netıcelenecek kadar basit değildi. Daîıa dün başkası hesabına birbirlerile vuruşan. genc ve tecrübesiz kütlelere hakikî menfaatlerinin ne olduğunu, hakikî hürriyet ve saadeti nasıl bulacaklarını anlatmak, onlarda birlik aşkını uyandırmak lâzımdı. Birlik duygusunun teşekkül halinde bulunduğu bir sırada birbirini kovalıyan buhranlar devresine girdik. Şimdi ortada görünen bazı şaşkınlıklar ve tereddüdler, herşeyden evvel buhran devresinin tabiî ârızalarından sayılmalıdır. Yoksa bunu Balkanhların Balkan birliği fikrinden ayrıldıklarına hamletmek yanlış bir görüş olur. Birlik fikri ilerliyor ve herşeye rağmen ilerliyecektir. Ben daha ileri gideceğim ve diyeceğim ki, Balkanlılar arasındaki Balkan birliği düşüncesi, içinde yaşadığımız şu buhran aylarında her zamankinden daha büyük bir hızla ve her zamankinden daha büyük bir "kuvvetle inkişaf ediyor. Yalnız kaldıkları takdirde, ileride kendilerini bekliyen akıbetin ne olacağını bütün Balkanlılar açık ve kat'î bir surette görüyorlar artık. Ve bu görüş, tahteşşuurlarına varıncıya kadar onları birbirlerine yaklaştırırken, ileride son taşı konacak olan büyük abidenin temelini de sağlamlamaya yarıyor. Cenubu şarkî Avrupasında yaşıyan insanların bu hakikati hergün daha iyi görmeleri Balkan Birliği için en güzel bir kazancdır. Hiçbir kuvvetin onu durduramıyacağını, ona mâni olamıyacağını ispat eder. er, yüksek şahsiyetler, eski sosyetelerin erkazı üzerinde yeni sosyeteler kuranlar bu tiptendir. Bunlar fanilerde ebediyet mefkuresi yaratır; bütün bir milletin kalbir.de yüksek heyecanlar uyandınr'ır. Dâhi Atatürkle harbde ve sulhta onun yanılmaz fikir ve silâh arkadaşı olan İsmet înönü bu tipin bariz birer misali olmuşlardır. Herkes bu dördüncü devreye eremez, fakat erenler de ilk adımlarını şüphesiz birinci devrede atmışlardır. Çocukluk devrelerinden geçmedikçe kemal devresine varmanın imkânı yoktur. O halde iyi kötü ne varsa gene çocukta var demektir. Çocuk terbiyesi bu itibarla azamî bir ehemmiyet alır. Fakat çocuğun suçlarını hemen kendi kötülüğünden bilmiyelim. Onu kötü eden amilleri araştırarak önce onları izale etmenin çaresine bakalım. Çocukta karakterin normal inkişafına mâni ruhî veya uzvî, bir arızası varsa önce onu bundan kurtarmak lâzımdır. Meele çocuk suçlarının sebeblerini araştır maya dayanıyor. Bunlar arastırılıp bulunduktan sonra tatbik olunacak metod ve ilâcları tayin etmek daha kolay ve daha faydalı olur. Sebeblerin başlıcalarından biri çocua fena bir terbiye verilmesi olduğunu biliyoruz. Pek çok ailelerde yalnız fena terbiye değil, fena ve gayrisıhhî bir bakım da vardır. Kansını, çocuklarını hiç kapıdan dısarı çıkarmıyan. evde oencere ac Istanbul Tramvay, Elektrik ve Tünel idareleri Ankara 10 (Telefonla) İstanbul Elektrik. Tramvay ve Tünel idarelerinin İstanbul Beledivesine de\Tİ hakkmdaki kanun lâvihası Nafıa ve Dahiliye Encümenlerinde konusuldu. Her iki encümen de lâvihavı kabul etti. ttalya deniz kuvvetlerini arttırıyor Roma, 10 (a.a.) Deniz bütçesinin müzakeresi münasebetile Mecliste beyanatta bulunan Deniz müstesan Amiral Cavazneri, İtalyanın yakm bir âtide 35 bin tonluk dört zırhlısı, modern hale konulmuş 26 bin tonluk dört zırhtaı, 19 büyük kruvazörü, 12 hızlı kruvazörü, 60 torpido muhribi, 70 torpido ve avizosu ve yüzden fazla denizaltısı olacağını söylemiştir. Japonlara göre vaziyet Tokyo 10 (a.a.) Domei ajansının bir tebliğine göre, Hopel askerî harekât sahasında Japon ordusu yedi Korgeneralle bunların kumanda ettikleri 150 bin Çin eskerini ihata etmeğe muvaffak olmuştur. Çin Generali Tongenpo'nun kumanda ettiği dört Çin fırkası imha edilmek tehlikesine maruz bulunuyor. tırmıyan aile reisleri görülmüştür. İjiyen kaidelerine bu kadar yabancı kalmış bir ana babanın vereceği terbiye ne olabilir ki! İşte size fena bir terbiye kurbanı kötü bir çocuk! Fakat çocuğun bunda bir suçu var mı? Amillerden biri de anadan babadan, hatta daha ziyade soydan soptan miras kalan karakterlerdir. Karakterin doğrudan doğruya ana babadan ziyade soy sop mirası olduğunu tecrübeler azçok göstermiş bulunmaktadır. Azçok diyorum, çünkü atavizm meselesi esas itibarile inkâr olunacak bir hâdise olmamakla beraber tezahürlerinde tecrübeleri yanıltacak öyle değisiklikler gösterir ki bununla meşgul olan p/'mler de ne diyeceklerini şasırırlar. Muhakkak olan birşey varsa çocuğun terbiye, vera=et ve hepsinden evvel uzvî ve ruhî teşekkülâtının tesiri altında bulunmakta oluşudur. Şimdi buna, içinde yaşadığı muhitin tesirini de ilâve edersek ortada asıl çocuktan ne kalır> Meselâ elimizde berbad, dejenere, psikopat bir tip var. Araştırıyoruz, bakıyoruz ki çocuk sarhoş bir babadan, bozuk bir soydan, fena bir muhitte, fena bir terbiye alarak yetişmiştir. Öyle münasebetsizlikleri, öyle delilikleri var ki kızmamak mümkün değil. Fakat bu veraset kurbanına, bu fena terbiye ve mulıit kurbanına kızmak mı, yoksak acımak mı lâzım? İster kızalım, ister acıyalım. Muhakkak olan birşey varsa o da, böyle bir çocuğa karşı kollarını bağlayıp durmak, daha doğrusu durmadan üzülüp şikâyet etmek caiz olmadığıdır. Bu bir mektebli ise mürebbı ve tabib elele verip fiziyolojik ve psikolojik tedbirlerle kurbanı kurtarmanın çaresine bakacaklar ve her tedbirden sonra gene bir netice elde edemezlerse onu sürüden ayırmanın zarurî olduğunu kabul edeceklerdir. Çünkü onu kurtarmak vakıâ bir ülküdür. Fakat ondan daha büyük bir ülkü vardır ki o da başkalarının ondan örnek alarak, haklı bir saik yokken, ona benzemelerine meydan vermemektir. Bu nihaî tedbire başvurmadan evvel mürebbi, meşgul olacağı çocuğun zayıf tarafı ne olduğunu, muayyen tedavi koğuşlarından hangisine sevki icab ettiğini bilmeli ve ona göre tedbir almahdır. Etüdünü yaptıktan sonra, mektebde kalması kendisi için bir fayda vermediği gibi başka arkadaşlarına da zararlı olacaklar hakkında radikal tedbirler almakta artık tereddüd etmez. Mekteblerimizde disiplini bozan hep bu tereddüddür. Fakat son tedbirden evvel mürebbi nabza göre şerbet vermesini bilen bir tabib olacaktır. Talim ve terbiyede ayni usulün her zaman ayni neticeyi vermiyeceğini bilecektir. Bilhassa bilecektir ki çocuklar kafalarından ziyade kalblerıle öğrenir ve yola gelirîer. Bunun için talim ve terbiye tarzına öyle bir şekil verecektir ki en inadcıları bile belki böylelikle kazanmak mümkün olacaktır. Evet belki! Zira açıkça itiraf edelim: Her tedbire ve her türlü terbiye metoduna karşı duracak tipler de, nadir olmakla beraber, hiç yok değildir. Mekteb idaresi bunları ayırd edebilirse ahlâk ve disiplin namına en büyük rolünü yapmiş olur. Bunun kolay birşey olmadığını da itiraf etmelidir. Çünkü normal bir çocuk ruhu bile henüz bizim için bir muamma olmaktan çıkmış değildir. Kaldı ki anormal bir çocuğun karanlık ruhu arayıcılara yolunu saşırtan daha karışık bir muammadır. Bu muammayı cözmek için uğraşanlar olmus. Onların izleri üzerinde yürümek mümkün olursa, bu da bizim için birseydir. Alman heyeti Yunanistandan döndü Atina 10 (a.a.) Alman sanayi Jlerinden mürekkeb heyet yün ve pamuk mensucatının Yunan piyasasına çıkarıl ması imkânını tetkik ettikten sonra Al manyaya avdet etmiştir. Ali Kâmi AKYÜZ Mısırdan tardedilen Alman gazetecisi Londra 10 (Hususî) Kahiredeki Alman gazetecilerinden Shmitz bugün İskenderiyeden Berline hareket etmiş tir. Alman gazetecisi İrak Kralı Fay salla oğlu Kral Gazinin İngilizler tarafından öldürldüğüne dair Alman gazetelermde İngiltere aleyhine neşriyatta bulunduğu için Mısırdan çıkarılmıştır. Kahire 10 (a.a.) Voelkischer Beo bachter gazetesinin muhabiri Paul Schmitz'in Mısırdan çıkanlması mese lesi hakkında Kahire gazetelerinden bazıları bu ihrac keyfiyetinin sebebi mumaileyhin İngilterenin Filistindeki si yaseti aleyhinde şiddetli makaleler ka leme almış olması olduğunu yazmakta drrlar. Daladye bugün münim bir nutuk söylevecek Paris, 10 (a.a.) Daladye, Bonneyi kabul ederek uzun müddet görüşmüş ve yarın yapacağı beyanat hakkında ^endifine malumat vermiştir. Fransanm beynelmilel mese'eler karşısındaki vaziyetini tespit edecek olan bu bevanat, bugünkü vaziyet ve ahval içinde çok büyük bir ehemmiyet atfetmektedir. Beyanat Merliste okunmadan önce yarın sabahki Nazırlar konseyinin tasvibine arzolunacaktır. Şimal memleketleri bitaraf kalacaklar Stokholm 10 (a.a.) Şimal memle ketleri Hariciye Nazırları, dün akşam ıeşrettikleri bir tebliğde, memleketlerinin Avrupa memleketleri arasında her türlü ittifaklardan dışarıda kalacağmı bildir mişlerdir. Bu suretle Oslo konferansında tasvib edilen prensipler devam eylemek tedir. Kont Bethlen âyan azalığına tayin edildi Litvanya Alman ticaret müzakereleri Varşova 10 (a.a.) Kaunas'dan bildiriliyor: Almanya Litvanya ticaret itilâfını müzakere eden Alman murahhasları tekliflerini Başvekil General Cerniusa bil dirmişlerdir. Murahhaslar Litvanya ti caretinin yüzde 45 inin Almanya ile yapılmasını ve bütün Litvanya ihracat mallarınm Memel'den geçirilmesini istemiş lerdir. Avrupa otomobil yarışı Roma 10 (a.a.) İtalyan otomobil kulübü büj'ük bir Avrupa otomobil yanşı tertib etmiştir. Yanş, mayıs sonunda başlıyacaktır. Muhtelif Avrupa hükumet merkezlerinden gelecek olan otomobiller evvelce tespit edilen yolu takib ederek asgarî vasatî süratle bu ayın 24 ünde Romada, 25 inde de Milânoda bulunacaklardır. Roma ile Milân arasmda vasatî sürat saatte 50 kilometreden az olmıyacaktır. Budapeşte 10 (a.a.) Bu sabah bildirildiği veçhile eski Başvekil Kont Etienne Bethlen'in âyan azalığına tayıni heyecanlı addedilebilecek bir mahiyet arzetmektedir. Kont Bethlen'in siyasî ha yatta faal bir rol oynaması ihtimali zayıf addedilmektedir. Çünkü mumaileyh, dün bir mektub neşrederek meb'usluktan vazgeçtiğini alenen bildirmiştir. Siyasî mah Denizaltı sınıfı mensublarına fillerde söylendiğine göre Kont Bethlen'in verilecek zamlar tayini muhafazakârların mevkiini geniş Ankara 10 (Telefonla) Denizaltı mikyasta takviye etmekte ve intihabat sınıfı mensublanna verilecek zamlar ve arifesinde siyasî havayı aydınlatmaktadır. tazminler hakkmdaki kanunun bazı mad Mareşal Pilsudski'nin heykeli yapılacak delerini değiştiren lây;ha alâkalı encü menlerden geçti. Meclisin cuma günkü Varşova 10 (a.a.) Meşhur Yugoslav toplantısında görüşülecektir. heykeltraşı İvan Mestroviç, Varşovay% Buna göre Denizallı kursu talebeîerin geîmiştir. Mumaileyh, Mareşal PilsudsNADİR NAD1 den kursu ikmal edip de diploma alan ki'nin büyük bir heykelinin projesini hazırlıyacağmı bildirmiştir. denizaltıcı subay, gedikli erbaş ve erata Peşte ile Belgrad arasında hizmet seneleri itibarile her ay kanuna Ziraat Bankası idare meclisi azalığı bağlı cetvele göre denizaltıcıhk zammı tayyare seferleri Ankara 10 (Telefonla) Eski AnBudapeşte, 10 (a.a.) Macarîs verilecektir. Denizaltı kursu talebelerine tanla Yugoslavya arasında tayyare se dalış talimlerine başladıkları tarihten iti talya meb'usu Tevfik Nazif 600 lira ücferleri hakkında yapılan müzakereler bu baren diploma tarihine kadar her ay 20 retle Ziraat Bankası idare meclisi azalığına tayin edildi. gün bir anlaşma ile neticelenmiştir. lira tahsisat verilecektir. Fabrika ve matbaalar hakkında bir karar Ankara 10 (Telefonla) Fabrika ve matbaaların 1938 malî yılı içinde tâbi oldukları asgarî mükellefiyet nisbetle rini gösterir cetvelin 1939 malî yılı içinde de aynen tatbikı Vekiller Heyetince takarrür etti. Cür'etkâr hırsızlar Brüksel 10 (a.a.) Bir lahsildar bu sabah millî bankadan çıkarken iki kişinin taarruzuna uğramıştır. Mütecavizler bir demir çubukla tahsildarın başma vur muşlar ve içinde 775,000 frank bulunan çantasını aldıktan sonra çalınmış bir otomobille kaçmışlardır. tspanya, Cenevre ile bütün alâkalarını kesti Cenevre 10 (a.a.) Öğrenildiğine göre İspanya yalnız Milletler Cemiyetinden değil, beynelmilel iş bürosu da dahil olduğu halde cemiyetin teknik teşekküllerinden de çekilmiştir. İspanya yalnız La Hahe daimî adalet divanile alâkasını muhafaza etmiştir.