1 Nisan 1939 CUMHTJRÎYET 1» istanbulun Kiiltiir kalkınmamızda: K ö y r yol derdı ŞEHRİN İÇİNDEN D UYDUNUZMU Namzedler Fransa kanunlan mucibince, 21 yaşını doldurmuş, medenî hukukuna sahib ve Fransa Kral hanedanına gayrimensub her Frajısız, Cumhur Reısliğine namzedliğini koymak hakkına maliktir. Şimdiki Cumhur Reisi müddetini doldurdu, çekilecek. Yeni Cumhur Reisi seçimi için hazırlıklar devam ediyor. Namzedliğini koyanlar arasında kimler yok ki! Birkaçını sayalım: Pariste seyyar satıcı Launay. Eczaci Demarais. Bakkal Briot. Ne olduğu belli olmıyan, Cochon isminde, çığırtkanımsı bir zat. Cochon'un manası domuz olduğunu da unutmıyalım). Bunlardan başka bir mütekaid, bir şair, bir musikişinas, ve en nihayet, her resmî makama bir kimse intihabı mcv zuubahs olunca, ortaya çıkan Lop nammdaki maruf zat. Lüpe konmağa teşne olduğu adından da belli. Bunlann her birisi, kendinden menkuî bir keramete sahib. Hele bir tanesi «ben, diyor, totaliter devletlerle demokrat devletlerin çarpışmasına mâni olacak usulü keşfettim. Cumhur Reisliği benim faakkımdır.» Tam devirdaim makinesi mucidi •• lacak adam. Orada 14,000,000 Türk yaşıyor. İlk yapılacak iş, ımecburî tahsil çağında olup da mekteb bilmiyen 1,000,000 çocuğu okutmak olmalıdır ( Yazan; Lâtif ERENELJ Maarif Şurası toplanıyor. Şurada lerde 3,175,759, nüfusu 400 den az olan kiiltiir davamızın esaslaıı, on beş yılhk köylerde de 6,836,839 yurddaş otur çahşmalarımız görüşülecektir. Bu arada maktadır. Bu, son tip yani 400 den az modern devletin belkemiği olan ilk tah nüfuslu köylerimizin sayısı 32 bin kadarsilden itibaren yüksek tahsile kadar kiil dır. Binaenaleyh, mecburî tahsil çağında tiir şubelerinin bütün safhalarındaki ha bulunan ve böyle olduğu halde okuya reketlerle bunlarm müspet, olgun veya mıyan çocuklann en çoğunun toplandığı kısır ve verimsiz neticeleri de müzakere yerler, bu köylerdir. edilerek yeni bir program hazırlanacak400 nüfuslu her bir köyde 18 40 çohr. cuk okumak mecburiyetindedir. Bu tip Hiç şüphe edilmez ki, ilkönce ele alı köylerde üç sınıflı mektebler açılsa, her nacak mevzu, köy meselesidir; köy da smıfm mevcudu en az 6, en çok 13 olavasıdır. Cumhuriyet devrine kadar, köy, caktır. lşte, împaratorluk maarifçilerinin yalnız istismar kaynağı olmuş, ihmal ediliçinden çıkamadıkları rakam, bu olmuşmij, hayatî ihtiyaclan düşünülmemiş, hattur. 6 çocuğa, 13 çocuğa, 20 çocuğa 50 ta onun iktısadî ve içtimaî bünyesi içine lira maaşh muallim göndermemek, bu kagirilmemiştir. dar az çocuk için mekteb yaptıramamak Köy ve köylü ile alâka ve temas, Cummeselesi... 50 lira maaşh muallim göndehuriyet idraesinin tesisile başlamaktadır. remiyorsak, bu köydeki çocuklan yüzüsDün sadece edebiyatile iktifa edilen köy tü mü bırakalım, hayır... Çünkü, dava bugün bir dava olarak karşımızdadır. hal yolundadır. Büyük ihtiyac rakamlarDünün ihmalkârlıklarını nasıl telâfiye mecbur bulunuyorsak, yarının ileri adı la sabittir. Muallimsiz ve mektebsiz köy, mına da şimdiden istikamet vermek zo bir değil, bin değil, tam kırk bin tane dir. rundayız. * * * Köyde tahsil ve terbiye, millî kiiltiir Davanın esasmı müşahhas bir şekilde kalkmmamızın esas rüknü olmak gerektir, bu rükün, tek taraflı bir dava degil bu rakamlara kadar indirdikten sonra dir. Mesaiyi tanzim eden programlar, meselenin kolaylaştığı görülüyor, derd köyün içtitnaî, iktısadî vaziyetine uygun teşhis.ediliyor ve ilk nazarda, köyün muolmalıdır. Bu yapılmadıkça, böyle bir allim ihtiyacını düşünmek zarurî oluyor. Şimdi beraberce muallim kadromuzun program hazırlanmadıkça müspet mesaıye imkân yoktur ve bittabi alınacak neti rakamlarını tetkik edelim: Türkiyede ce de müspet olamaz. Köyii, evlerile, tar 13,750 ilkmekteb muallimi vardır. Bu lalarile, yollarile, halkile, çocuklarile, bü nun takriben 6800 ü jehir ve kazalarda, tün âdet ve an'anelerile, bütün mahremi 6950 si de umumî nüfusun % 75 inin sayeterile tanımağa mecburuz. Bunda bü kin bulunduğu köylerd* çalışmaktadır. tünlük esastır. O halde, bu yıldan itibaren yetiştirilecek Köy, bir sır mahfazası gibi önümüzde muallimlerin % 90 ı köylerde çahşmaya duruyor. orada 14,000,000 insan yaşa mecbur tutmak lâzımdır. Bugün şehir ve maktadır. Bu nufus, tahminî bir hesabla, kazalarımızm daha 2570, yalnız 400 umumî nüfusun yüzde sekseni kadardır. 800 nüfuslu köylerimizin de 3700 mual14,000,000 Türkün bozulmadan, de lime ihtiyacı vardır. Herbirinin nüfusu jenere olmadan, kanaatle ve hayatın bin 400 den az olan ve 6,800,000 kişinin sabir zorluğile didişerek yasadığı dü$ünü kin bulunduğu köylerın muallim ihtiyacı lürse, köy davasının ehenrmiyeti kendili ise.bu rakamlardan haricdir. ğinden tebarüz edecektir. Hayattan bıkMuallim mekteblerifniz, bina ve tahmıyan, usanmıyan bu büyük kütle ile sisat itibarile bugünkü isteğe cevab ve Türkiye Akıl Hıfzıssıhhası Cemiyeli împaratorluk, meşgul olmamıştır. Fakat recek vaziyette değildirler. Bunlar, her merkez heyeti Prof. Fahreddin Kerim biz, ilk plânda, en önce onu düşünece sene vasatî olarak 700 muallim yetiştiri Gökayın başkanlığında toplanarak aşağığiz. Köyde muvaffak olacak kalkınma yorlar. Irfan ordumuza her yıl katılan daki kararları vermiştir: programı, kültür yapan unsuru onun içine bu unsurlarla, bizi şaşırtacak kadaı aşsokan programdır. Köyün kalkınması, 1 Bir yıl zarfında memleket dahikın olan ihtiyacın karşılanabileceğini sanköylü ile beraber duymamıza, hayat mülinde ve dış memleketler kongrelerine işmak hatadır. cadelesine onunla birlikte katılmamıza tirak suretile yapılan ilmî mesai gözden Türkiye için 40,000 muallim lâzım geçirilmiştir. mütevakkıftır. dir. 40 bin muallim nasıl yetiştirilir? Mu* * * 2 Yunanistanda da bir Akıl Hıfallim kadrosu bu ihtiyaca göre tamam Daima iflâs eden, gülünc neticeler vezıssıhhası Cemiyeti tesisine karar venldılansa dahi, devlet, beher muallim için 50 ren programsız çalışmalar, köye en küğini ve Türkiye Akıl Hıfzıs3ihhası Ceira hesabile 40 bin muallime senede 25 miyetinin nizamnamesinin yollanılmasını, çük bir hizmet yapmamış, bilâkis oraya milyon lira aylık vermek mecburiyetinde memleketimizle bu mevzu üzerinde daımî yaldızcüığı sokmuştur. kalacaktır. 40 bin muallim yetiştirmek ilmî münasebet tesisi dileğini havi başkaCumhuriyetten evvel hazırlanan bir isiçin her sene sarfedilecek milyonları da tatistike göre. ilkmekteblerimizdeki talena gelen mektub okundu. Teşekkür yazılhesaba katarsanız, işin tahammül hudube sayısı, 336,061 dir. 62,954 ü kız olan masına nizamname neşriyatmın gönderildunu aştığını göreceksiniz. bu miktar, Cumhuriyet devrinde her semesine, lşte, bu karışık ve oldukça girift memne calibi dikkat bir nispetle artarak bu 3 Mekteblerde Hygiene Mental gün 766,878 i bulmuştur. 5u rakam, leket meselesini eski Maarif Vekili Saf ve mekteb hekimliği meseleleri üzerinde dünküne nazaran sevinilecek bir rakam fet Arıkan, en kestirme, en uygun bir ha Maarif Şurasına arzedilmek için Maarif dır. Fakat bunu köy davamızla yanyana reket yolu bulmakla kökünden hallet Vekâletine bir lâyiha takdimine karar vedüşünürsek, memnun olmamıza imkân miştir. rilmiştir. Lâtif ERENEL yoktur. 4 Bu yıl 4 6 haziranda îsviçrenin Halihazırda memleketimizde mecburi Lugano şehrinde toplanacak VI ncı Avtahsil çağında bulunan çocukların sayısı, tzmir havalisinde su altında rupa milletleri Akıl Hıfzıssıhhası kongreumumî nüfusun % 12 si hesabüe si riyasetten gelen davetiye okunmuş, kalan köyler 1,800,000 dir. Bunun 308 bini şehır ve İzmir (Hususî) Havalar birdenbire mezkur kongre müzakere mevzuları dah;kasabalarda, beş sınıfh mekteblerde o değişmiş, fırtına sükunet bulmuş ve bir linde Prof. Fahreddin Kerim Gökay ve kutnaktadır. Köylerde okuyan talebenin bahar ılıklığı başlamıştır. Son yağmur Hüseyin Kenan tarafından memîeketimizsayısı ise 370 bindir. O halde, okutul ların ve eriyen karlann tesiri de kendi de sosyal ve aile inkılâbı ve ayrıca Prof. ması icab ettigi halde okutulamıyan, şe sini göstermiş, çay ve nehirlerin sevi Fahreddin Kerim tarafından memleketihirde, kasabada ve köyde muallim bek yesi bir hayli yükselerek gerek Küçük mızde Hygiene Mental ve Psişiyatri saliyen, mekteb istiyen bir milyondan fazla Mendires, gerekse Gediz sahasmda suhasında yapılan hizmetler üzerinde rapor çocuk var, demektir. lar, mühim toprak parçalarını bastırmış hazırlanmasına karar verilmiştir. Türkiyede yedi yaşmı idrak eden her tır. 5 Geçen yıl zarfında memleketin iç çocuk, ilk tahsil çağma girmiştir; mekteKüçük Mendires, Bayındırın Hasköy be devama mecburdur. Fakat devletin ve Tokatbaşı ovasmı tamamile örtmüş, ve dışında Akıl Hıfzıssıhhası üzerinde muallimsizlik, mektebsizlik yüzünden bu fakat halk derhal gayrete gelerek yeni Türk hekimliği tarafından yapılan neşrimecburî mükellefiyeti bugün için vatan kanalı açmak surefile sulan başka yer yat sayısı memleketimizin iftihar edeceğ; daştan beklemesine maddî imkân yoktur. den gene yatağa akıtmış, araziyi kurtar derecede yüksek olduğu görülmüştür. Bu arada Cezayir, Münih, Roma, Zağreb Mecburî tahsil işımizi nasıl bir hal yoluna mıştır. Gediz nehri sahasında Manisa Vilâ kongrelerile Ankara Tıb kongresinde Akıl sokalıtn ki, yurdda okumayan bir tek tayeti, ova köylerinin bir tehlikeye düş hıfzıssıhhası öjenik mevzuları üzerinde Iebe kalmasın? Herşeyden evvel bu işin muallirae, memesi için derhal tedbirler almıştır. müteaddid raporlar intişar etmiştir. Nehir, Manisa Akhisar şosesini, Ve mekteb binalarına ve paraya dayandıgım 6 Akıl Hıfzıssıhhası Cemiyeti Dr. ziroğlu köyü civanndaki kısmında aşakabul etmekle beraber keyfiyetten ziya rak ovanın diğer parçasını da kaplamış Aliye Rızanın, Ruh hastalıklarından ilede muazzam kemiyetin ihtiyacmı düşün tır. Bağlar, tamamile su altında kal ri gelen cürümlerle, gene kızlarda akıl mek, hata olmaz. mıştır. Nüfusça, hayvanca hiç zayiat hıfzıssıhhası, Dr. Zatinin çocuk mahkeSon nüfus tahririne göre, yalnız sehir yoktur. meleri, Prof. Fahreddin Kerimin Türki ^ ^ ve kasabalanmızda okutulmak mecburiyede çocuk ve akıl hıfzıssıhhası esasları, yetinde bulunan 450 bin çocuğumuz varProf. Dr. Server Hilmi eserlerinden birer nüsha Halkevlerine dadır. Bunların bugün ancak 308 bini mekihtifali ğıtmaya karar vermiştir. tebe gitmektedir. O halde, yalnız şehir ve 7 Muhtelif Halkevlennde Akıl Distababeti ve Eczacı mektebleri müdü' kasabalarımızda okumayan talebe!erin rü merhum Prof. Dr. Server Hilminm ve hıfzıssıhhası esasları üzerinde konferans sayısı, tahcninî bir hesabla 140 bin ka fatı yıldönümü olan 2 nisan 939 pazar gü verilmesi takarrür etmiştir. nü saat 11 de Merkezefendideki kabrinde dardır. Bu neticeye varınca anlasılacak büyük bir ihtifal yapılacaktır. Bu ihfifale Hergün binleroe yavruyu senin yartır ki, okutulamıyan 1,100,000 cocuğun Üniversite profesör ve talebelerlle dişta dımm, senln şefkatinle sinesinde barınbibleri ve eczacılar iştirak edeceklerdir. bi> milvonu da kövlprde sakindir. dıran Çocuk Eslrgeme kurumudur. YılMerasime öğleden evvel saat 11 de mumaNiifusu 800 den fa7İa olan kövle ileyhin Merkezefendideki kabrinde başla da bir lira ver, Çocuk Esirgeme kurumuna üye ol! 2,388,354, nüfusu 400 800 olan köy nacağı haber alınmıştır. Erzurum meb'usu General Perteü Demirhandan şu meklubu aldık: «(Cumhuriyet) in 29 mart 939 tarihli nüshasında (Hakikî derd yoldur) baş lık.lı ünzasız bir makale okudum. Bu makaleyi yazan zatla baştanaşağı ayni fikirdeyim. Makale sahibini candan tebrik ederim. Evet, Istanbulda en evvel yapılması elzem olan şey şehrin yollarıdır. Bir Alman seyyahile Danimarkalı arkadaşımn keşfi Şehrin şimdiye kadar hazırlanmış olması imdada yetişmeseydi, bugün Sadıkzade vapurunun lâznn gelen plânı nazarı mütaleaya alm150 yolcusunu denizin merhametine terkedilmiş bir mak şartile ehemmiyetli caddelerini muthalde bulacaktık. laka ve bir an evvel asfalt olarak yap mak ve iki taraflarını gayet geniş yaya kaldırımlarile süslemek, diger sokakları da en ufaklarına varıncıya kadar şim dilik hiç olmazsa muntazam parke taşlarile döşemek ve gene iki taraflarma geniş yaya kaldırımları yapmak elzemdir. Yüzlerce otomobil ve otobüsün işlediği bu yollarda ahalinin mutlaka yaya koldırımlarından yürümesini temin etmek ve bu suretle tehlikeleri önlemek bizim için bir medeniyet vazifesidir. Sonra yapılacak ve düzeltilecek cadde ve sokaklar: gayet temiz tutmak en birinci şarttır. Makul bir program dahilinde hemen işe başlarrlalı ve bir dakika bile kaybetmemelidir. Bu yollar tedricen ve birbiri ardınca yapılacağı için birdenbire çok paraya da ihtiyac yoktur. Zaten yol uğrunda nekaAnafartadan dün çıkan yolculardan bir grup dar para sarfolunursa olunsun asla çok görülmemelidir. Unutmıyalım ki her yolün, bana Anafartalar vapurunsuzluk yolsuzluktan gelir. İstanbul gibi dan çıkan yolcular arasmda bir bütün turistlerin Türkiyede en evvel ziyaAlman seyyahını gösterdiler: ret ettikleri ve memleketimiz hakkında en lşte bu zat yok mu? Adrasan körziyade bu zıyaretten bir fikir edindikleri fezinde başını kayalara çarparak parçaher noktai nazardan müstesna ve hari lanan Sadıkzade vapurunun yolculan akulâde bir şehri, hâlâ bugünkü halinde bırasında idi... rakmak kat'iyyen caiz değildir. Şimdiye Olabilir.. dedim, bundan ne çıkar? kadar hep plân ve program tanzimi gibi Muhatabım devam etti: nazariyatla vakit geçirdik. Simdi artık a Evet amma, eğer, bu yolcunun keşmeliyat ve tatbikata geçmek sırası geldı. Az zamanda birçok yüce işler başarmış fi imdada yetişmeseydi, kazazedeler, dave başarmakta olan yüksek milletimizin ha günlerce denizin ortasında, çırpınıp duazim ve iradesi karşısmda îstanbul yolla racaklardı. Çünkü, yüz elli yolcu, ancak, rmm bir an evvel modern bir hale geti Alman seyyahile Danimarkalı arkadaşınm kurduğu hava hattı üzerinden aşmak rilmesi işten bile sayılmamalıdır.» suretile canlarını kurtarabildiler! Bu izahat üzerine, adının Profesör Müller olduğunu öğrendiğim seyyahın yanına yaklaştım ve kendisile konuşmak istediğimi söyledim. Akdenizde hava tıattı Yanan: Salâhaddin Güngör Kilise ve sinema Ingiliz Meçhul Askerinin ve îngiliz Krallannın mezarlan, içinde bulunan Westminster kilisesinde, en hür fikirli Ingilizleri bile hayrete düşüren fevkalâde bir hâdise cereyan etmiştir. îngilizlerin, an'aneye nekadar bağlı olduklan düşünülürse, bu hâdiseyi fevkalâdelikle tavsif etmemiz haklı görülecektir. Westminster kilisesinde film gösterilmiş, hem de kilise, tıpkı bir sinema binası manzarası almak şartile. Dışanya resimli i'ânlar asılmış, içeriye sinema makinesi ve perde kurulmuş, gecesi de, film çevrilmiş. Filistinde cereyan eden hâdiselerin nihayetlenmesi için bir dua ile başlıyan filmin kendisi de esasen, ayni hâdiselere aid bir filmmiş. Film, musiki yerine dua, kahkaha yerine gözyaşile karışık olmasma Tağmen, kilisenin sinema haline ifrağına, halis Anglikanlar, gene muarız bulunuyorlarmış. Akıl hıfzıssıhhası merkez heyeti Cemiyetin ilmî mesaisi gözden geçirildi Alâkama hayret eder göründü: Ne benim rolüm o kadar ehemmiyetlidir. Ne de, geçirdiğimiz kaza, izam etmeğe değer. Bir vapur, kayaya çarptı ve yolcular kurtuldu. lşte hepsi bu!... Israrlarım neticesiz kaldı. Fazla birşeysöyletmeğe muvaffak olamadım. Kazanın vuku bulduğu sahada, bir hayli enteresan fotoğraflar alan profesöre, hiç olmazsa, bunlardan birkaç kopyayı bize verip vermiyeceğini sordum. Başını salladı: Onları kendim için saklıyorum.. Profesörden ümidi kesince, gene <<Anafarta» nın yolcularından topçu başçavuşu «Talât Yüksel» i misafir olduğu otelde buldum: Siz de «Sadıkzade» vapurunda mıydınız?.. Hayır! Mersin vapurunda idim. Fakat «Sadıkzade» deki sahneleri, korkunc bir sinema şeridi seyreder gibi başından sonuna kadar takib ettim. Ömrüm içinde bu kadar heyecanlı saatler geçirdiğimi hatırlamıyorum. «Sadıkzade» Adrasan körfezinin soluna düşen dik ve uçurumlu kayaların hemen dibinde, karaya vurmuş bir canavar gibi, müthiş fırtına arasmda bocalayıp duruyordu. Yolcuların çıkardığı istimdad sadalan, geminin kaburgasmı kamçılayan dalgaların tarif edilmez uğultusu içinde eriyip gitmekte idi. Kazazedeleri kurtarmak için kimse, makul bir çare düşünemiyordu. Çünkü, hiçbir vasıta ile kayalara yaklaşmağa imkân yoktu. Dürbüne hacet kalmadan, yolcuların birbirlerine sanlarak helâllaştıklarmı görüyorduk. Bu sırada, kim olduğunu kestiremediğimiz bir adam, elindeki makine ile durmadan kazazedelerin fotoğraflarını aLyordu. Ben içimden: Bu ne soğukkanlılık! diyordum. Herkesin can kaygısına düştüğü bir «ana baba» gününde, fotoğraf çekmek kimin aklına gelir! Kaldı ki, bu tanımadığım adam da, ötekiler gibi, parçalanmak üzere bulunan bir vapurda idi. Fakat arası çok geçmeden bu zat, fotoğraf meşguliyetini bıraktı ve biraz sonra, yanında iki arkadaşı daha olduğu halde birinin Danimarkalı bir gazeteci, ötekinin Profesörün şoförü olduklano; sonradan öğrendik vapurdan çıktılar. Yüze yüze sahile geldiler. Ne yapacaklarını merak ediyorduk. Derken, kayalara doğru tırmanmağa başladılar. Tepede, küçük bir orman vardı. Buradaki ağaclardan birine, yanlarında getirdikleri halatı bağlayarak, vapurla sahil arasmda bir nevi havaî hat \ticude ge tirdiler. Ve ameliyeyi bitirdikten sonra, vapura döndüler. Bu esnada, fırtınanın tesiri o' 150 kişiyi keşfettiği tertibatla kurtaran Alman seyyah sandahnda... dukça azalmıştı. Artık tahlis ameliyesine başlanabilirdi. Usulden olduğu veçhile, evvelâ kadınlar kurtarılacaktı. Vapurda ele geçen boş fıçıların içine yolculan birer birer bindirerek, vapurdan çıkarmağa başladılar. Alelâde kurulan palanga, mükemmel surette ve kusursuz vazife görüyordu. Hiç kimsenin burnu kanamadı. Fıçılar içinde geçen bu hava seyahatini yolcular, canlarına minnet bildiler. Aktarma muamelesi, büyük bir intizamla cereyan ediyor, hiç kimse bu garib hava yolEyfelin yazılnrı culuğundan şikâyet etmeği aklına getirmiEyfel kulesi ellinyordu. Yüz elli yolcu, böylece, birer ikici yılına girdi. Bu şer, birkaç saat zarfında, sahile çıkarıldımünasebetle, Paris lar. deyince ilk evvel akFıçıların halat üzerinden sekerek gidişi la gelen bu kule hakne, facianın dehşeti müsaid olsa, insan gül kında, yapıldığı tamekten kendini alamazdı. Yolcular iı'n rihte söylenen lehte de birkaç şişman vardı. Tek müşkülât, ve aleyhte sözler, bunlarm fıçılara sığdırılması oldu. şimdi hatırlara geliVapurla sahil arasmda fıçılarla insan yor. Meselâ, o zasevkiyatı, tahmin edildiğinden daha kısa man, Taymis gazetesi «bu demir telden bir müddette sona erdi. iskelet de ne işe yanyacak acaba?» suaSadıkzade vapurunda, kurtarılmıyan lini sorarak en kötü tarzda aleyhtarlık \ kimse kalmamıştı. Bütün yolcular, ağaclık yapmış. sahada, hep bir a raya toplandılar. CivarLehtekiler, fikirlerini, Eyfel'in demir daki köyden yardıma koşan temiz yürekli duvarlarma yazmışlar. İlk ziyaretçilerin köylüler, orada bekliyorlardı. Kurtulan fikirleri arasmda şöylelerine tesadüf ediyclcuları, sevinc gözyaşları dökerek, evle liyor. Birisi şu cümleyi yazmıs: rine götürdülen. Akşama doğru Finike«Eyfel, yerle gökü birleştirdi.» den bir motör geldi. Bunda kazazedelerin Bir diğeri de: karınlarını doyurmağa yarayacak birçok «Mühendis Eyfel, e>ki zaman simyaerzak vardı. O gece, köy halkı sabaha gerlerinden daha talihli adammış. Altıkadar uyumadılar ve yolculara caola baş nı demire tahvil etmenin yolunu buldu.» la, adeta paralanırcasma hizmet ettiler. demiş. Sadıkzade vapurundaki yüz elli can, «Mont Blanc hasedinden çatlıyacak.» işte böyle kurtuldu. Kazaya uğrayan yolVe: culardan çoğu, Antalva ile İzmir arasm«Babil kulesine rakib bir kule.» p daki İ5k 'elere daqıldılar. Yalnız, Ahnan Sözleri de, o zamanki insanların, nrofe?örile şoförü, bir de ben, buraya gel Eyfel'in yüksekliğine hayran olduklarını dik.» anlatıyor. Salâhaddin GHNGÖR ( Metresini öldüren adam ) Mide cerrahisi hakkında konferans Haydarpaşa Nümune hastanesi ope ratörü Feridun Şevket Evrensele, Bükreş Üniversitesi Tıb Fakültesi duvaye ninden mide cerrahisine dair bir konferans vermek üzere resmî bir davetname gönderilmiştir. Dr., esasen 12 nisanda Berlinde top Soför Mahmud lanacak cerrahî kongresine iştirak edeceğinden avdette Bükreşte tevakkuf eBir yaralama derek bu daveti yerine getirecektir. MuEvvelki gün Haydarda Tulumba so vaffakiyetler dileriz. kağında oturan Emin Şakrakla ayni sokakta oturan arkadaşı diğer Emin ara23 N'san Çocuk Bayramı smda bir mesleden kavga cıkmış ve neÇocuk sesi yurdu şenlendlrir. Bayramticede Emin Şakrak, diğer Emini bıcakda çocuklarımızı neşelendirmek için la bacağından yaralamıştır. Suçlu yakaelbirlığile çalışalım! lanmıştır. iki gün evvel Galatada Sen Jorj hastanesi civarmda metresi Despinayı bıçaklıyarak öldü ren ve sonra firar eden şoför Mah mud, dün öğleden sonra yakalanmış tır.