27 Mart 1939 CTJMHURÎVET Seyahat notları:4i'i Bükreş'te bir çocuk hastanesinde çalışma Şehrin muhtelif semtlerinde beş tane Mecano Terapie müessesesi vardır. Buralarda mekteb çocuklan mihanikî tedaviye tâbi tutulur Anketimizin neticesi Karilerimizden gelen ana fikirleri hulâsa ediyoruz tâtanbulur» Imarına tahsıs olunan beş milyon liranm Pkönce nerelere sarfolunması icab ettiğine dair açtığımız anket, bir hafta evvel nihayete ermişti. Karilerimizden aldığimız cevablann temerküz ettiği ana fikirleri, son malum hâdiseler dolayısile mündericatımızın çok luğu yüzünden neşredemedik. Okuyucularımizdan aldığımiz Cevablar içinde şehrin imarı için çok kıy • metli ve esaslı fik'rier bulunduğundan bunlann bir hulâsasını yapıp başta Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar olmak üzere, îstanbulun imar ve tanzimlnde vazife alan alâkadarlara arzetmeği faydalı bulduk. Okuyucularımızın cevabları, şu ana fikirler etrafında toplanmaktadır: 1 EminÖnü meydanının tanzlmi lşlnin bir an evvel bitirilmesi. 2 Şehlr yollarının yapılması. 3 fstanbula bol su temıni. 4 Şehrin hastane ihtlyacının tatmini. 5 Atatürk köprüsünün her iki tarafındaki meydanlan ve cadde leri açmak. 6 Boğaziçinin iman.7 Tarihl eserlerin turizm bakımından ihyası. îşte okuyucularımızın fikirleri, başta EminÖnü meydanı olmak üzere, en ziyade bu mevzular etrafında toplanmıştır. Görülüyor ki, şehir işlerile ala kadar olarak anketimize cevab veren hemşerilerin büyük ekseriyeti aykın fiklrlerden ziyade, başlan mış olan Eminönü meydanının tanziml işile yol, su, hastane gibi büyük ve mübrem ihtiyaclann tatmini etrafında toplanmışlardır. Anketimize cevab vermek lut funda bulunan okuyuculanmıza teşekkür ederken fikirler tebellür ettiği için neşredemediğimiz cevablann sahiblerinden de özür dileriz. : Suriyede Lutfi D UYDUNUZMU Elektrikli pipo Haffar kabİnesi Niçin mevkiinden çekildi Hep ayni derd: Fransa'nın Suriye'yi parçalayışı Hükumetin istifası bütün merkezî Suriyenin ayaklanmasına ve her tarafta büyük nümayişler yapılmasına sebeb oldu Bükreş'te Ateneum'un görünüşü Bu sabah gene erkenden sokaga çıktım. Nereye gidecegimi kendim de bil miyorum. Gözüme ilişen şeyleri not def terime yazmak niyetindeyim. îşte gene güzel Bükreşe yakışmıyan bir süprüntü arabası! Aman ne pis, ne kirli surath arabal Çopleri döke saça taşıyor. Beygiri de, sahibi de çok kıhksu. Kapıların ö nünde duruyor ve çöp tenekelerini o nıikrob deposuna boşaltıyor. Arabanın tabiî kapağı filân yok. Bir Rumen dostuma bu kirli manzaradan bahsettim ve bu çöpleri daha temiz bir şekilde her yanı kapalı kamyonlarla ta;ımak mümkün değil mi? deditn. O da bana cevaben: Hakkmız var azizim ama, bu çöp toplama işini belediye bir kumpanyaya vermiş.tir. Bu gordügünüz kirli arabalar şehrin değildir. dedi. Kimin olursa olsun mademki sıhhati umumiyeye taalluk ediyor, belediyenin derhal görmesi ve bu hale müsaade et memesi lâzım gelmez miydi? Tramvay yolunu takiben 10la saptım. Burası geniş bir cadde (Dorobantilor) sokagıl... Kara kalpakh bir «tnele elin* de kocaman bir çalı tüpürgesile tozu dumana katarak yollan süpürüyor. Biraz ötede bir lostra boyacısı yanında açılır kapanır bir iskemle, üzerine koydugu tepside bir adam açıkta koshelvası satı yor. İ«te iki tekerlekli, tek atlı bir sütçü arabası. Evlerin kapısında duruyor. Kocaman gügümlerc uzun »aph kepçe ««klinde ölçüsünü daldırıp çıkardığı sütü hizmetçi kızın elindeki kâseye boşaltıyor. Sütçü! diye bağırmıyor. Sağda bir meyhan«, içerisi hayli kalabahk. Ben de girdim. Bir tahta masanın başındaki hasır iskemleye oturdum. Bir kadeh şarab ısmarladım. Müşterilerin içinde benim gibi giyimli yoktu. Hallerinden amele oldukları belliydi. Birkaç yudum içtim. Yalnız gelenlerin ekserisi ayakta içiyordu ve herbiri birer ikişer bardak «arab içip gidiyorlardı. Anladım ki, bu zavallılar bunu ısınmak îçin yapıyorlar. O sırada beş on adım ara ile daha üç meyhane «b'r düm. Bu sabah müşterileri oralarda bir iki bardak şarab yuvarlayıp işlerine gidıyorlar. Vaktile îsveçte de amele çok içkiye düşkünmüş. Simdi ise ayni amele sabahları süt içiyor. Orada içki ile mücadcle cemiyeti çok kuvvetli ve çok esaslı mücadele ediyor. Sola saptım. Şimdi (Grigor Alexandrescu) soka ğındayım. Ağachkh bahçe içinde koskoca bir bina kapısının üstünde (Spital de Copii) yazıyor. Tahminime göre bu bir çocuk hastanesi olmalı. Demir parmakhk kaptdan içeri girdim. Kimse birşey söylemedi, ben de kimseye birşey sormadım. Sol tarafta bir dairenin kapısında şöyle bir levha gördüm: (Institüt de MecanoTerapie) Tam beni alâkadar eden bir tnüessese. Hemen zile bastım. Bir genc hemşire açtı. Kendimi takdim ettim. Hareketle tedavi usüllerini görmek istediğimi söyle dim. Beni içeride bir bekleme salonuna aldı. Biraz sonra yanıma bir başhemşire oreldi. Birlikte tedavi salonuna geçtik. Burada îsveçli profesör (Zander) in icad ettiği otuzdan fazla makine vardı. Yaşları yedi ile on üc arasında çocuklardan herbiri bir alette vücudünün hasta olan kısmını işletiyordu. İste kollanm aç:p g'5i?sünü ileri iten bir makine! İşte bir çocuğun sırtına (tapotement) yapan bir alet! İste amudufıkarî inhirafını doğrultmak için bir boyund»n asma aleti! I'te bacakları yana açıp kapatan makine! îşte bir bisikiet, işte bir müteharrik beygir!. Dört hemşire mütemadiyen bu çocuklar!a me=gul... Elli kadar çocuk bir aletten b"'ne geçiyor. Bash^mşire bana şunları söyledi: « Her sabah sekizden dokuza, ak Yeniliklerin biri tamam olmadan öteki ortaya çıkıyor. Bir Macar, kâğıdsız, dumansız sigara icad etti. Bir başkası da, kadmlara mahsus ve giydikleri tuvaletin rengine uygun dbman çıkaran sigarayı 'keşfetti Şimdi, gene tütiuıe müteallik yeni bir buluş karşısındayız: Elektrikli pipo. Bu piponun uzun uzadıya bir tarifi var. Bir sürii delik deşikten geçen dumanın ağza doluşu, tütünün yanmadan kül olufu filân ve filân. Fakat, bütün bunlann ne işe yaradığı belJi değil. Tütünün ihrjva ettiği karbon, havadaki oksijene kanşmıyormuş. Kanşırsa sanki ne olur? O da malum değil. Ne işe yaradığı bir türlü anlaşılamıyan bu icadın, karmakarışık teferrüatla dolu olması yetmiyormuş gibi, üstelik, mutlaka elektrik cereyanına lüzum göstermesi yüzünden, sokakta içilememesi gibi bir de koskoca mahzuru var. Maamafih, mucid onun da çaresini bulmuş, sokakta içmeğe mahsus bİT pipo modeli yapmış. O da, ceb pilile yanıyor. |Yazan: SEUM SlRRl TARCAN »amüzeri de (5) ten (7) ye kadar belkemiklerinde hafif çarpukluk olan mekteb talebeleri doktorlann tavsiyesile bu* raya gelirler. Biz onların herbirile, ihtiyacına göre, meşgul oluruz. Ya masaj yapanz, ya (passif) hareketler tatbik ederiz, veya bu aletlerden istifade ederız. Bir sene za rfında elimizden iki bine yakın çocuk geçiyor. Mekteblerde fena oturuf vaziyetlerinden veya esasen bünyeleri zayıf olup da kambur durmayı veya çarpuk oturmayı itiyad edineh çocukların vücudlerinde hasıl olan bozuklukları burada düzeltiyoruz. Bükreşin muhtelif «emtinde boyle beş (Me"canoTerapie) müessesesi var. O ralara da mekteb hekimlerinin lüzum gÖrdüğU mihanikf tedavi için çocuklar sevkedilirler.» Başhemşireden sordum: Mekteblerde belkemiği çarpuk olan çok çocuk var mı? Tabiî var. Evvelce mekteb hekimleri buna o kadar kıymet vermiyor ve çocukların gözlerini, kulaklarını, cigerlerini muayene etmekle iktifa ediyorlardı. Halbuki jimdi en ziyade ehemmiyet verdikleri belkemiğidir. Aileler de bunun ehemmiyetini takdir ettiklerinden çocuklannı bize getiriyorlar. Sizi tebrik ederim, dedim, vatanınıza pek mühim bir hizmet ediyorsunuz. Ben vaktile İsveçte tahsil etmiştim. Orada da rkın güzellejmesi ve sıhhatte olması için çocuklarm en ziyade belkemigine ehommiyet verdiklerini gordüm. Bu güzel ve sıhhî müesseseyi gördükten »onra sizieri bir kat daha takdir ettim. Ben oradan çıkarken birçok analar çocuklarmı tedavi için getiriyorlardı. Şamda son karışıklıklar esnasında alınmış bir enstantane Beyrut: 21 Mart Suriye yeniden harekete geçti. Yeniden heyecan, buhran, kıyamet kopuyor. Sam hükumeti, yani Lutfi Haffar kabinesi istifa etti. Şam sokaklarında nümayişler, mücadeleler vukua geldi; ölenler, yaralananlar, tevkif edilenler oldu. Fransa Komiseri Bay Puaux,a ym on altıncı günü Fransaya gidecek olduğu halde hareketini tehire ve Suriyelilere radyo ile bir hitabede bulunmaya mecbur oldu. Suriye hükumetinin istifasının »ebebi, hep istiklâl ve Suriye birliğinin Fransa tarafmdan bozulması, yani Suriyenin sıze evvelce de bildirdiğim tarzda parçalanması meseleleridir. Nitekin, bundan evvel Cemil Bey hükumeti de ayni se beblerden dolayı istifa etmişti. îstiklâl bahsinde muahedenin tasdikı meselesi etrafmdaki münakaşaların hâkim olduğu malumdur. Bu mesele henüz münakaşa halinde bulundugu için bir dereceye kadar su götürür tarafı vardı. Fa kat, ondan daha mühim olan cihet, Suriyenin iki türlü parçalanması keyfiyeti dir. Bu parçalanı» bir kere mıntakavî bir şekilde yapılıyor: Dürzüler, Aleviler, Cezireliler merkezî Suriyeden ayrıhyorlar ve bunlan bu yolda Fransa hem teşvik ve hem de himaye ediyor. Bu nyrılmalar artık bir emrivakidir. Suriyeyi ikinci bir parçalama şekli de hernevi din ve mezheb üzerine ayn ayrı cemaat hayatı tesis edilmesidir; Dürzüler, Sünniler, Aleviler, hıristiyan Ortodokslar, Katolik ler ve saire gibi. Suriyenin mıntakavî şekilde parçalanması i|i de, cemaat hayatlannm ayrı ayrı tanzimi meselesi de bundan evvelki Fransız komiseri tarafmdan hazırîantnı? şeylerdi. Mıntakavî hareket Puaux'nun zamanmda inkişaf etti ve onun elile ta mamlandı. Cemaat hayatmın ayrılması hareketi de, Kont do Martel tarafmdan hazırlanmış olan bir cemaat statüsünün bu defa tatbik mevkiine konulmasile meydana çıktı. Suriyeyi kat'î surette parçahyacak olan bu hâdise karşısında Cemil Bey istifasmı vermişti. Lutfi El Haffar hükumeti, bu statünün tatbikına mâni olmak üzere Fransız Komiserile müza kerelere girişti. Konuştu, rica etti, ya! vardı, tehdid etti; hulâsa mümküa olan herşeyi yaptı. Netice alamayınca bu defa uzun bir istifaname hazırlıyarak bunu Suriye Cumhur Reisine verdi ve ayni zamanda cnatbuatla neşretti. îstifaname, kabinenin çekilmeğe mecbur oluşunu, Komiserin hertürlü teşebbüslere ve müracaatlere rağmen Suriyeyi parçaiamak hususundaki ısranna atfediyor ve bütun mes'uliyeti de onun sırtına yüklüyor. Bu istifa, bütün merkezî Suriyenin heyecanla ayaklanmasına ve her tarafta büyük nümayişler yapılmasına sebeb ol du. Her tarafta dükkânlar kapandı, mektebler kapandı, hulâsa Suriye büyük heyecan günleri yaşadı. Nihayet, Puaux radyo ile Suriyclileri teskine çalışan bir hitabda bulundu. Bunun fayda verme diğini görünce de Şamdaki mümessiline emir verdi ve kendisini Suriyede inzıbat işlerini ele almaya memur etti. Şimdi, Şaında bir taraftan yeni bir hükumet teşkiline çalışılırken bir taraftan da Surivenin filî idaresi doğrudan doğruya Şaiı daki Komiser mümessilinin, yani manda idaresınin eline geçmiş bulunuyor. *** Bugünlerde bir de Kürddagı meselesi var. Haleb mıntakasile Hatay arasında Arabların Cebelülekrad ve bizler de Kürddağı dediğimiz dağlık bir mıntaka , vardır. Burada sakin olan insanlar Kürdden ziyade Türktürler. Yalnız Kürdlükle ve bir nevi Alevilikle çok karı&mı; oldukları için Türk camiasuıın haricinde, kendilerine mahsus bir cemaat hayatı yaşarlar. Başlarında ağalar vardır. Ağalar, mürşidler ve müridler, tamamen mezhebî ve feodal bir hayat yajarlar. Fransızlar, ötedenberi bunlan da ayn bir cemaat haline getirmek siyasetini güderler. Bunlan bir taraftan Suriyelıler ve bir taraftan da Türkler aleyhine tahrik ederler. Hatta, aralarında bir takım teşkilât dahi vücude getirirler. Fakat, bu dağlık arazi içinde asırlardanberi kendi mezhebi ve feodal hayata âlışmı$ olan insanlar, hiçbir tarafa bağlanmamak siyasetini güttükleri için son zamanlarda ekseriyetle Fransızlardan aldıklan silâhlan Fransızlar aleyhine de kullanmaya başladılar. Fransızlaı, jandarmalarıpm bunlar tarafmdan taarruza ugradıklarını görünce bir ay evvel Kürddağı üzerine piyade, tayyare, topçu ve tanklardan müıekkeb bir tedib kuvveti gb'nderdi. Bu kuvvet dağlan sardı, insanları yakaladı, köyleri berhava etti, tayyarelerle bombalar attı, hulâsa şîddetli ve insafsız bir tedib için ne yapmak lâzımsa hepsini yaptı. Fakat, bu tedib hareketi esnasında çtlyavrusu gibi etrafa değılan halk, Fransız kuvvetleri bir taraftan diğer tarafa geçince tekrar harekete geliyorlar, tekrar toplanıp Fransızlara taarruzlar yapıyorlar. Çok sıkıya geldikleri zaman da kâh Hatay, kâh Türkiye hududunu geçip iltica ediyorlar. «Pirenin gözüne ekilmeğe mahsus toz* mucidinin kulaklan çınlasın. Bu elektrikH pipo mucidine d e : Ayol, bu kadar zahmete gîreceg^ me pipomu kibritle yakanm! desenit, mutlaka, pire tozu mucidi gibi: Öyle de yapsan olur! diyecektir. Bir icad, bir garibe îcad ju: Ziyadar anahtar deliği. Faydasını, hizmetini fazla düşünmeğe hacet yok, meydanda. Karanlıkta evinizin önüne gelmissiniz. Yahud apartımanda o» turuyorsunuz da, binanın tesisatı bozulduğu için, merdiveni görmeden çıkrp dairerjizin kapısı önünde durmuşsunuz. Anahtarınızı, kapının deliğine tıpatıp oturtmak için, zifiri karanhkta, hırsız gibi tıkırdamanın fecaatini bir düşünün. Zavallı adam! Dün, Boğaziçinde kayığında ölü bulundu Dün sabah, Köprüye ilk seferini yapan :1li dokuz numarah vapur Boyacıköyden Baltalimanına doğru gelirken, kaptan tarafmdan, tulara kapılmıs giden bir kayık seçilmi;tir. Bu kayığa doğru gidilince, içerisinde yaşlıca bir adamın yarı dışarıya sarkmış yattığı görülerek, vapur durdurulmuş, adamın b'ldüğü anlaşılmış, kayık Rumelihisarına çekilmi}, tahkikata başlanılmııtır. Baltalimanında glikoz fabrikasının iki yüz metre kadar açığında görülen kayık içerisindeki adamm, hüviyeti öğrenilmi}tir. Kendisi Arnavudköyde Küçükayazmada L&tife sokağında yirmi yedi nu maralı evde oturan balıkçı altmıt yaşında Selim Sırn TARCAN Yuvan oğlu Minadır. Sabah ayazmda [*] 1, 2, ve 3 üncü yazılar 6, 13 ve 17 mart, balık avına çlkan bu adamm, kalb hastatarihli nilshalanmızda çıkmlçtır. lığmdan ölmüş olması muhtemel göriil mekle beraber, vaziyet $ür>heli görülmüştür. Tahkikat yaoılmaktadır. Türk Ticaret Bankası A. Ş. hissedarlarının umuml toplantlsı bugün Ankarada bankanın merkezinde yapılacaktır. Hissedarların tetk kine arzedilen idare meclis raroruna nazaran seneden seneye inkişaf gösteren millî bankamızın 1938 senesi mesaisinin de gecen senelere nisbetle daha verimli olduğu anlaşılmaktadır. ŞofÖr Kiryakonun sürdüğü otomobil, Arnavvdköyünden gererken. Sabri is minde biri, otomobil önünden kendıni kaldırıma dar atmış, bu sırada ayağı burkulmuş, bir kemiği kırılmıştır. Şoför Hamdinin sürdüğü otomobil de Üsküdarda Nuhkuyusu caddesinde Bo ğos Karabetyana çarpmış, Boğos Kara • betvan yaralanmıştır. ŞofÖr Yaşar Gündoğdunun idaresindeki otomobil, Yen'camiden Sirkeciye gelirken Nesime çarpmıştır. Burnundan 1937 senesi sonunda 682.721 lira tutan yaralanan Nesimin yarası hafiftir. gayrisaf. kâr, 1938 senesi nihayetinde: Her üç hâdisede de tedavi ve tahkike 1,026,021 liraya baliğ olmuş, bundan ida baslanılmıstır. re masraflan, tevdiat faizleri, amortiaTramvaydan atlerken... man saire ayrıldıktan sonra kâr fa2İası Bevoğlunda Yazicı sokağında oturan olarak kalan 205,493 lira da muhtelif Jak, Köprü üstünde tramvaydan atla • karşılıklara verilmiştir. mış, başmdan yaralanmıştır. Şişli Et Tevdiatta tezayüd fal hastanesine kaldırılmıştır. Bankaya yapılan tevdiatta mühım bir tezayüd görülmektedir. 1937 senesinde Tutusan kurumlar 5,689,000 lirayı bulan mevduat, 1938 seFatihte Kirmasti mahallesinde Çamanesi gayesinde 9 milyona yaklaşmıştır. şırcı sokağında ahçı Cemalin 13 numa Ticarî mahiyette yapılan ve 1937 se ralı dükkânında ocak kurumlan tutuşnesinde 4 milyon lira olan ikrazat, 1938 muş, îtfaiye yetismiş, yangın başlangıcsenesi sonunda 9 milyonu tecavüz et da söndürülmüştür. nvştir. Kömür çarptı Bankanm umumî muamelâtını gÖsteGalatada Kasablar sokağında 12 nuren bilânço yekunu, 1937 senesine na marah evde oturan Emine, odasına alzaran, 9 milyon liradan fazla bir teza dığı mangaldaki kömürün çarpması üyüdle 32 milyon liraya yaklaşmıştır. zerıne ,baygın bir halde Beyoğlu hastaMemleketimiz iktısadiyatmda uhde nesine götürülmüştür. sine düşen vazifeleri muvaffakiyetle basaran ve mıllî bankalanmızın en esfci 23 nisan Çocuk Bayramı lerinden biri olan bu bankanın erkânını Çocukların bayramı yaklaşıyor. muvaffak mesailerinden dolayı tebrik Yavrulara iyi bir bayram geçirmeleri eder, yeni sene içindeki çalışmalarınm için hazırlanalım. da verimli olmasını temenni ederiz. Türk Ticaret Bankası umumî heyet içtimaı Otomobil kazaları îşte, ışıklı anahtar deliğinin faydası burada. Daha kapıya uzaktan bakar bakmaz anahtar deliği, uzaktan kendini gösteriyor. Garibe de şu: Kanadalı bir milyoner, zâhir, yirminci asrın hayatmı kâfi deıecede gürültülü bulmamış olacak ki, artık şehirde oturduğu müddetçe uyku uyuyamaz hale gelmiş. Bu derdine çare ararken, bir de farkına varmiş ki, seyahat esnasında mişıl mışıl uyuyabiliyor. Bunu anlar anlamaz, şehirdeki uyku suzluğuna çare bulmuş. Konağındaki ya tak odasına. hususî tertibatlı bir karyol^ yaptırmış. Öyle bir karyola ki, içine rip yattmız mıydı, saatte 80 kilometr sür'atle giden bir tren gibi sarsılıyor, zaı gırdıyor, gıcırdıyor. Bir aralık Fransızlat Kürddağı halkıMilyarderin ne rahat uyku uyuduğı nı itaat altına aldıklarmı zannettiler; fa nu atık siz tasavvur edin! kat, son günlerde gördüler ki hakikat öyle değildir. Yeniden Kürddağlılar Fransızlara hücum ediyorlar! yeniden jandarTahtanm, demimalara, askere !:arşı baskınlar yapıyor rin, betonun ve taşnı lar. Türkiye ve Hatay hududlannın ya pabucu, galiba pek nıbaşmda cereyan eden bu hâdiselerin bi yakında dama atılazi de iz'aç ettiği şüphesizdir. Ancak, bun cak, atan da kim bilara mâni olmamn çaresini Fransızlar he liyor müsunuz? Kâğıd. nüz bulmuş değildirler. Amerikalılar, kâğıddan ev yapmağa Iraktan gelen haberlere göre, geçen basladılar. Bildiğimiz gazete kâğıdı taba* mektubumda bahsettiğim suikasd hâdise kaları üstüste yığıhp tazyik edilerek mersi simdilik tasfiye edilmiş görünüyor. Tev mer sertliğinde, büyük bloklar haline gekif edilenler, askerî harb divanınca kısa tiriliyor. Sonra, bu bloklar adeta taş gibi, bir muhakemeden sonra muhtelif cezalara binanın esas malzemesi olarak kullanıhmahkum edilmişlerdir. İdama mahkum yor. Gazete kâğıdile yapılan evlerin meziolanların cezalarını Kral Birinci Gazi affettı. Bılhassa eski Başvekıl Hıkmet Sü yetleri pek çok. Evvelâ, kâğıd öyle bir leymanm cezasını beş seneye indirmek tazyika maruz bırakılmış ki, içine su işlemesine imkân yok. Dam akmas; deSüretile bir ulüvvücenab gösterdi. nilen müstevli derde, kâğıddan ev bireAncak, bu yumusak tedible kapanan meselenin yalnız tevkif edilenlerden iba bir. Tazyikli kâğ'd, ateşten de müteessir ret bir muhit içinde kendisini göstermlş; olmuyor. Yangm tehükesi de böylece bersuikasd hareketi, yani basit bir komplo faraf edi'nıiş. Yalmz bu kadar mı ya! dan ıbaret bulunmadığı anlaşıhyor. Ge Kâğıd eve ne soğuk isliyor, ne s'cak. len mevsuk haberlere gore suikasd hüku Kapıları kapattınız mıydı, mevsim kışsa, mete karşı mevcud olan bir memnunıyet ateş bile yakmadan sıcacık oturuyor; vazsizliğin ifadesinden baska birşey değil sa, dısannm bııram buram sıcağmı duydır. Bu memnunıyetsızlık birçok aşiret!er madan, ebedî bir serinlik içinde yaşıyorarasında da mevcud olup bir takım aşi sunuz. Hele, hep='r>^eTi âl5«ı, kâŞıdın ucnzluret reisleri suıkasdcilerle münasebete şiğu. Hulâsa, dört başı mamur bir yapı rişmislerdir. Ancak, hükumet, takibatı bu sahalara kadar gÖtürmeğe taraftar olma nıal'emesi. mış ve hâdisenin tasfiyesıni dar bir muhit Tarih tekerrürden îbaret deriz. Bazan içinde tutarak ışi kısa kesmiştir. Tahmin da böyle tersıne tereîli eden tarıh hndıseedildığine göre yakın bir zamanda bu si leri var. Bir vakıt'er, kaCT'dm vazıfemi yasî hastalığm tekrar tezahürler yapması tasa gördürürlermis. Simdi biz, taşm vaçok mümkündür. zife'ni kâğ'da yüklüvoruz. Kâğıddan yaoılacak ilk binaya, 'eberT. Cemil rüken, Kâğ'dpalas adını vermek pek münasib olmaz mı? 150 yolcu geliyoı* Fmike civarmda karaya oturan DeYurdun en uzak köşesindeki yoknizbankm «Sadıkzade» vapurunun bir sul yavrulann sağlığına erisebilmek kısım yolculannı, bugün «Mersin» va içm yılda bir lira verip Cocuk Esir puru îstanbula getirecektir. Bu vapur îeme kurumuna üve olalım! da, yüz elll kadar yolcu vardır. Kâğıdpalas