CUMHURtYET ŞEHRiN İÇİNDEN Bizim Tünel Metropoliten karikatürü bile sayılamıyan bu naldl vasıtasile seyahat etmek, her yiğitin kârı olmaktan çıkmıştır, hele akşam saatlerinde... Yazan: SALÂHADDİN GONGÖR Üniversiteli genc Yutturulan haplar Kinin yerine şekerli lerin Avrupa nişasta satayorlarmış! seyahati bitti Halebden verilen malumata göre üç Sömestr tatili münasebetile Avrupa seyahatine çıkan talebe grupu dün sabah Basarabya vapurile Yunanistandan şehrimize dönmüştür. Kafile baçkanı Hukuk Fakültesi medeniye doçenti Hıfzı Veldet, kendisıle görüşen bir muharririmize seyahat intı baları hakkında şunlan söylemiştir: « Tam dört hafta devam eden seyahatimız çok güzel şartlar altında cereyan etmiştir. Bu, oldukça uzun seyahatte muhtelıf Arvupa memleketleri gencliğile ve birçok yerlerde, tren yolculuklarında bizzat halkla yapmış. olduğumuz temaslardan edındiğimiz ilk intıba, yeni Tıir kiyenin ve Türk milletinin bütün Av rupada dostluk ve hayranlık uyandırdığıdır. En basıt tabakaya mensub bazı kimselerin bizlere «Atatürk inkilâbı ve yeni Türkiye» hakkında sormuş oldukları sualler oralarda memleketimiz için çok güzel hisler beslendiğine ve büyük bir a!âkanın mevcud olduğuna açık bir delil teşkıl etmektedir. senedenberi hali faaliyette bulunan bir ecaa fabrikasının imal ederek halka sat+ığı kinin haplarının nişasta ve şekerden ibaret olduğu meydana çıkanlmıştır. Şirket, Avrupadan getirdiğı bir şekerli hap makinesile murntazam şişçler ve anübalâjlar içinde piyasaya kinin hapları çıkarmış ve Avrupadan gelen haplarm yarı fiatına satılan bu haplar Sur ye ve Lübnanda büyük bir raŞbet görrmiştür. Fabrika üç sene mütemadiven halka kirin yerine şekerli nişa?tavı yutturmuş ve bu yüzden milvonlarca frank kâr temin evlemi'îtir. Bütün eczaneîer artık Avrupadan kinin haplan getirmekten va7'recerek hem ucuz ve hem de yerli rnalı olan bu hapları satmağa başlamı^lardır. Fakat bir tesadüf eseri olarak bu haplarm içinde kinin namma bir=ey bulunmadıŞı SŞrenilinince fabrikada araştrma vapılmış ve her şey meydana çıkmıştır. Fabrika sah'bleri tevkif edilerek ec•'anelerde bulunan bütün hanlar musadere edilmis ve Suriye sehirlerindeki eczanelerle dükkânlardaki haplann müsaderesi i^in emı'r •verilm'stir. KANSI2LIK 14 Şnbat 1939 Nörasteni, zaflyet re Chlorose DADTC benizsizlik icin yegâne deva kanl ibya eden ÇfnrkO 'ni7ÇPtHTrVÇ Enmuntahıpeübbatara^daaterüpedılmi^tır. OİKUf UE,Ol/flitlNO, PARIS Avrupamn 140 kuruşluk meyva tuzlarına mulcabil Şişe 25 ^ 40 22 60 S 100 kr. H A S A N Tîinelin Beyoğlu cihetindeki medhalinden bir Bu sabah, önünden geçerken ilk defa alıcı gözile Tünele baktım. Evet... o, artık bizim Tüneldi. Kendi kendime düşündikn: Istanbui haflcı, ahnterine bulanmış milyarlarca vc milyarlarca meteliğini, senelerce hep bu körkuyunun doymak bilmiyen ağzına mütevekkilâne boşaltıp durmuştu!.. A!i Çetinkayanın, en çetin mukavemetleri eriten müdahalesi, tam zamanında yetişmeseydi, daha bclki senelerce boşaltıp duracaktı! Teberrüken. cebimden bir yüz paralık çıkararak, gişeye sokuldum. Verdiğim bilet parası, bana öyle geldi ki, gene yanımdadır: Bizim Tünele binerken onu bir cebimden alıp öteki cebime indirmiş gibi oldum. Aylar var ki, Tünele binmemiştim. Acaba neden?.. diye uzun boylu düşünmeğe lüzum görmedim. Ben, Tünel geçmesini tünelden geçmesini diyecektim. Çünkü timel geçmekle tünelden geçmek başka başka manalara gelir! evet Tünelden geçmesini pek sevmem. Hele, ifimin başına giderken, yahud işimin başından dönerken, kendi isteğimle yolu uzatarak Tüneli tercüı ettiğimi hiç hatırlamıyorum. İstanbulun biricik yeraltı vasıtasından istif adeyi. zorda kaldığım zamanlara saklayısımm başlıca sebebi şudur: Tünelle seyahat etmek, her yiğitin kârı olmaktan çıkmıştır. Hele akşam saatlerinde yüksek atletik kabiliyeti olmıyanlar, bu itişip kakrçma imtihanında, sıfırdan yukarı numara alamazlar! Hatırlanm: Kaç kere, o katran kokan kapının ağzında yumruk yumruği gelmeği göze alamadığım için geri dönmü«ihndür!... Hele o turnike denilen cenderenin içinden, ağnam ve mevaşi sürüleri gibi, birer birer geçirdip tıklım tıklim bir tahta vagona dolmak, beni adeta çileden çfkarır. En iptidaî şekilde iki yağlı kayışla çekilen sarsıntılı arabalarda Itrçır lungur bir seyahat ki; dokunma kenfine... Bereket versin, çekilen eziyet, aocak bir buçuk dakikalıktır. Yanm saat filâa sürecek olsa, kimde can kalırdı bilmem... Tünel elimize geçtikten sonra, bence ilk yapdacak iş, «hob ün geni$letilmesinden w bir de, şirketin kurulduğu günlerdcn kalma kötü arabalaııa tamirinden ibaret olmalıdır. Bîr rivayete göre, tramvay hath, TüYazan: VtK! BAUM Talebelerimiz bu seyahatte Bükreş, Varşova, Berlin, Münih, Vıyana, Bu dapeşte, Belgrad, Selânık ve Atinayı zinel önüne kadar getirilecek ve bu temin yaret etmişler ve oralarda kendilerini a Limandaki infilakın edildikten sonra, kazalarm önü alınmak lâkadar eden müesseseleri, mezkur memmuhakemesi maksadile, Şişhane yokuşundan tramvay leketler talebesinin rehberliğile görmüş Geçenlerde limanda bir motörde olan geçirilmiyecekmiş!.. lerdir. ı infilak tahkikatı neticesinde, motör maHaber doğru ise Galata ile tstanbul Selânikte Atatürkün evini ziyaret et kinesinin hava tübü yerine oksijen tüarasında tek münakale hatü bırakıüyor, tiğimiz zaman gencliğin duyduğu asil: bile işlediğ anla§ılmı§, bu sebeble Fuad demektir. Şişhane yokuşundan her gün ve Ohanes adlannda iki atelyeci, sorgu heyecanı tarif edemiyeceğim... yüzlerce araba gidip geldiği halde, Tühâkimliğine verilmiştir. Bunlar aleyhiHer şehirde yalnız talebeden degil, nelin kalabalığını azaltmak imkânı bune takibat açılmasmın sebebi, motör salunamıyor. Yarın, Sishane hattı muattal resmî makamlardajı da gördüğümüz alâ hibi hava tübü sipariş ettiği halde. kenkalınca, bütün kesafet Şişli Tünel hat ka ve sempati bizleri çok mütehassis et dılerinin oksijen tübü verdikleri netimiştir. Memleketimizi yabancı illerde cesine varılmasıdır. nna yüklenecektir. çok s^refli bir surette temsil eden büyük Sonra, işin açıkçası, Tünelimiz, buTevkif edildi günkü şekli ve teşkilâtile rafoat bir nakil elçi ve elçilerimizden görmüş olduğumuz Beşiktaşta otomobil parası yüzünden vasrtası olmaktan uzaktır. Mülga şirke sevgi ve samimiyeti de ayrıca ve büyük kavga ederken, sarhoşltık tesirile ototin bütün yapabildiği yenilik, kapılara, bir $ükranla kaydetmeği bir vazife te mobilin camını kırdığı, bekçiye, polise otomatik surette açıp kapanabilecek ter Iâkki ederim. hakaret ettiği iddiasile İstanbul A3İiye görünuş tibat ilâve etmekten ibaret kalmıştır. Vagonlar, hemen dağılacakmış hissini verecek kadar harabdır. Birkaç yüz metreden ibaret kısa bir yolu, bu vagonlar, adeta yıvarlana yuvarlana katederler. Yolcularda, ne göz kalır, ne kafa... Her adımda bir karambol... her nefes ahşta bir sarsıntı... Arada bir, yıkılmak uzere bulunan bir dağın altından geçiyor gibi, müthiş iniltiler ve gümbürtüler! Avrupa merkezlerinin «Metropoliten» denilen yeraltı tramvaylannda seyafoat etmek henüz bana nasib olmadı. Fakat, öyle sanırım ki; bizim Tünel, bugünkü laheile metropolitenlerin acemice yapılmış bir karikatürü bile sayılamaz. îstanbula, yeni bir nakil vaatası kazandıran kıymetli Naiıa Vekilimüin bu yeraltı koridorundan. halkımızın istirahatle ve emniyetle geçebilmelerini tahakkuk ettirmek yolunda hiç bir tedbiri almaktan geri kalmıvacasrına eminiz. Avrupa seyahatimiz esnasmda gezip ziyaret ettiğimiz üniversiteler, müzeler, sergiler, büyük yollar, sedler ve sair müesseseler içinde bizi en yakından alâkadar eden cihet «talebe evleri» olmuştur. Gezdiğimiz hiçbir sehir yoktu ki, orada bir talebe evi, bir talebe teşkilâtı bulunmuş olmasm. Bu talebe evlerinde yalnız yatakhane ve yemekjıaneler değil, talebenin maddî ve manevî hertürlü ihtiyacını karşılıyacak spor salonu, büyük merasim salonu, okuma salonu, ayrıca istirahat ve gazete mütalea salonu, sıhhî imdad odası, kantin yerleri mevcuddur. Buralarda üniversite talebesi gayet cüz'î bir ücretle kalabilmekte ve hertürlü çalışma, istirahat ve nezih eğlence imkânlaruu bulmaktadır. Sayın Rektör Ccmil Bilselin gazetelerde işaret etmiş olduğu gibi, Üniver sitemizin ea mühim ve mübrcm ihtiyaclanndan birisi de bu takbe evleridir... Bütün intıbalanmızı ayn ayn, mufassal bir şeküde bildirmeğe maalesef vaitiın müsaid olnıadığı gibi, bunîan istiab etmeğe sizin bize vereceginiz sütunlar da kâfi gelmez zannederim. Son söz olarak şunu söyliyeyim ki, riyasetim altında Avrupaya gıdea Türk talebesi, kendilerine yakışan vakar ve disiplini göstermUler ve Türk yüksek tahsil gendiğini şerefli bir surette temsil ederek neş/eli, canlı ve zinde bir şekilde yurda dönmüşlerdir.» Hıfzı Veldet, Avrupa üniversiteleri talebelerinin Türkiyeyi ziyaret etmek istediklerini ve ilk olarak Atina Üniversitesinden bir talebe kafilesinin nisanda memleketimize gelecelderini söylemiştir. Doçcnt Hıfza Veldet dün Ankaraya girmistir. Evet, dedi. Frank, hayatında kadınlarm da... daha doğrusu muayyen bir kadımn yer tutmuş olduğunu söylediği andanberi, Evelin ürpermeğe, tüylerinin diken diken olduğunu hissetmeğe başlamıştı. Bu kadın hakkında daha başka sualler sormak için can atryordu. Fakat buna imkân goremiyordu. Biliyordu ki, hayatta, daima ikinci derecede şeyler söylenir, esasa tasüuk eden noktalar meskut geçilir. O anda birşey oldu. Frankın eli, masanm üstünden, kendi buz kesilmiş eli üstüne gelip yaslandı. Bu temasta, himaye vardı, teselli vardı, hararet, aşk, birlik vardı. Kendi eli, bu okşayıcı temas altında dmleniyordu. Karşılarında. çimenlik, gurobun sisleri altında urpenyordu. tleride, iki küçük kız koşmaca oyncyordu. Masalann birinden: «Jülyet, ça'buk ol!» diyen bir ses işitildi. Evelin, hiç lüzumu yokken evi hanrladı: «înşallah Kleron ayaklannı ıslatm&z» cKye düşiindü. Frank'm nabzı kendi avcunda attıgı ve berşeyin ahenk içinde nihayet bulmakta olduğu §u swada bu d ; "ncenin hiç lüzumu ve manası yok> ' ^ ' T O U . r'^ır'n 5'kı nezareti aJtın. da 1' ' 1 J " i ayağını imkânı yok ıslatdördüncü ceza mahkemesind'e muhakeme edilen Hafize isimli kadın, dün kırk n hapse, kırk lira para cezasına mahkum olmuş, tevkif edilmiştir. fştihasızlık Hazımsızltk Şlşkinlfk Bulantı Gaz Sancı Mide bozukluğu Dll Barsak ataleti fnkı baz Sarılık Safra Karaciğer Sıkıntı Sfnfr Horlamak ve bütün mide ve barsak rahatsızlıklarına karşı Bir cinayet davasi Çarşıkapıda tplikçi hanında eniştesi Ahmedı biçakla öldüren Ali ile kendisine yardım ederek öldürmeŞi kolaylaştırmaktan suçlu Alinin kansı Fatma Emine ve Alinin kız kardefu Fatmanın muhakemelerine, dün akşam üzeri İstanbul Ağırceza mahkemesinde başlanmıştır. Davava qöre. Ahmed, kendisinden ayn otnran kansile barışmak istediği bir sırada, bir gün bunun kabil oknamasına kızrnış, Alinin ardivesine gitmiş. gerek onun kansı, gerek kendi kansı olan onun kız kardeşi aleyhinde atıp tutmuş. Ali, o gece karısı ve kız karde"5ile beraber, Ahrned'n îplikçi hanındaki odasma gelmis, kavga sırasmda Ahmedi bıcakla öldürmüş. Kadmlar da arkaian Ahmedin kollannı tutmak, önüne iskemle atmak suretile cinayeti kolayla^tırmışlar. Suçlular, dünkü muhakemede inkâr etm^sler, sahitlerin çağırılmasına karar verilnvstir. Mide için her ycmekten sonra 1 2 tatlı kaşığı yanm bardak su içinde re mushü için her sabah veya gece yatarken aç kamina 1 • 2 çorba kaşığı yanm bardak su içinde köpörterek içmelıdır. HASAN MEVVA ÖZÜ meyvalardan ve meyvaların özlennden yapılmış bır harikaı san'attır. Avrupa ve bılhassa İDgiliz meyra tuzlarmdan daha yükeek oldnğu katijretle eabittir. Buua rağman Avrupa meyra özlerinden beş mislı daha ucuzdur. HASAN MEYVA ÖZÜ yalnız bır türlu olup şekereizdır ve çofe köpürür. HASAN MEYVA öZü kullanınız. Edremid Belediye Reisliğinden: Edremid Belediyesi Elektrik santralı için almacak yeni Dizel elekrojen grupu pazarlık suretile eksiltmiye konulmuştur. Muhammen bedeli 9961 lira. muvakkat teminatı 747 lira 08 kuruştur. 7 mart 1939 salı günü aat 10 da Edremidde Belediye dairesinde Encümen huzurunda ıhalesi yapılacağmdan tahblerın müracaatleri ve buna aid eksiltme, fennî şartname ve plânlar İstanbul ve Ankara Belediyelerinde mevcuddur. Izahat istiyenlerin mezkur Belediyelere müracaat etmeleri ilân olunur. ( 792 ) SalâhadMn GONGÖR Prevantoryumda Maarif müdürü Tevfik Kut prevantoryum ve sanatoryum direktörii üe görüşmek üzere, dün Valdebağına gıtmiştir. RADYOLİN üe SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınu B^BHB^BHHHHHBH^HBHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHH^BBHaHHHHHHHHHHHHHHl Şahitler cağırılacak Si=hanede bir duvar yıkılmıs, lşciler•ien Ali duvar altında kalarak ölmüştü. Bu yıkma i^ı'nin müte?hhidi İbrahimin. işi ustası Ali Osmana bıraktıŞı anlaşılm]<5. Ali Osman Sultanahmed Birinci SulVeza mahkemesine gönderilmiştir. Ali Osmaru dün vapılan sorçuda <Benim kababatim yoktur. İşçi Aliye duvarı d b'nden kazmamasım söyledim. O beni dinlemedi, yıkılan duvarın aîtından bu yüzden zamanında çekilemedi> d^mistir. Ali Osman, ikamet<râha bağlanarak Şuraya yapılacak teklifler Maarif Şurasma gönderılen tekliflerin tespiti için müdür ve mualVmler, dün de Beyoğlu Akşam Kız San'at mektebi ile Eminönü Halkevinde toplanmışlardır. Orta tedrisat ve san'at mektebleri işlerine aid tekliflerin ilk taslakları tamamlanmıstır. Bugün lise müdürlerinin iştiraki ile muhteîif semtlerde beş Tnramî toplantı vapılacaktır. Bu içtimada kat*î teklilfer tavin edilecektir. Çevfren: HAMDÎ VAROCtLD Aydın Asliye Hukuk Hâkimliğinden: Avdm Mes'udiye mahallesinden kuyucu Mehmed kızı Cemile vekili avukat Osman tarafmdan Aydın Mes'udiye mahallesinden Uluborlulu Niyazi aleyhine açılan boşanma davasımn yapılmakta olan muhakemesinde müddeaaleyh Niyazinin ılânen yapılan tebligat üzerine gelmemesinden ve ikametgâhınm meçhul olmasmdan ilânen gıyab kararı tebliğine ve muhakemesinin 17/2/939 cuma günü saat 9 a bırakümasına karar verilmiş olduğundan müddeaaleyh Niyazinin mezkur gün ve saatte Aydın Asliye Hukuk Mahkemesine bizzat gelmesi veya kanunî bir vekil göndermesi, aksi takdirde muhakemenin gıvabında bakılacağı ilân olunur. (945) sederdi. Gene «Bayılmamak lâzım!» diye düşündü ve bunun tesirini gördü. Şimdı, Frank, garsona parayı vermiş, ona masaların arasmdan yürüterek, taksilerin durduğu yere kadar götürmüştü. Eski kösele ve rütün dumanı kokusu duyuluyordu. Frank: «Benimle beraber Çine gelmelisin, demişti; Karolin'e gelmelisin.» Bu sözlerde, harikalı bir istikbalin vâdi vardı. Evelin, aklından şu sözleri geçiriyordu: «Garib şey; insan, sevdiği zaman, gerçekten saadet veren nekadar az şey söylüyor.» Otomobile bindikleri zaman, Frank sordu: Şimdi, otele döndüğümüze memnımsun değil mi? Evelin, birdenbire, rengin semalardan, çorak hakikatin ortasma düşü\erdi. Gözlerinin önünde, Burgonya otelinm döşemeleri, otel sahibesinin altın dişlerim meydanda btrakan tebessümü canlandı. Hayır, dedi, önce kilkeye gideceyordu. Fakat, şimdi, onun her yakmlık' teşebbüsünü, çekingen, soğuk ve muhteriz karşılıyordu. Frank, bu cevabdan alınm^ goründü. Her halde haksız değildi. Evelin, şoföra emir verdi ve gidecekleri yere kadar konuşmadılar. Saat altıyı çeyrek geçiyordu. Frank'la birlikte nekadar zaman geçireceğini hesablamağa çalışü. Sonra, utanarak sordu: Berline nasıl döneceğim? Frank, g a l i a gene portakallarını düşünüyordu. Nazik bir cevab verdi: Merak etme, o cihet halledilfnıştir. Yarın sabah, 10,30 da hareket eden tayyare ile dönersin... Biletini aldırdım. OteJe avdetimizde hazır bulacaksın. Teşekkür ederim. Evet Frank'm kırpıkleri ipek gibi yumuşaktı Evelin, şımdi Frank'ın gözbebeklerinve şayam hayıet derecede parlak bir çift gözii örtüyordu. Frank, onun bu söyledi de, kendi yüzünün ufaak ve parlak aksiğini işitmedi. Hâlâ portakallarile meş ni görüyordu. Onun yalan söylemedipıni görraek, hem memnuniyet, hem a a ugıddü. Homurdanırcasına: yandıran bir müşahede idi. Evelin, yüre Biraz daha ekşi olsalar... dedi. Evelin'e öyle geliyordu ki, Frank, ha ğindeki yan'khğın azaldığını hissetti. Fayatında en mühim yer tutan şeyi kendi kat, ayni zamanda, gözlerine yaşlar büetmiş, kirpiklerinin ucuna topl^mp, sbden gitlemi|ti. Yutkunarak fikrini söy cum soğuk damlalar halinde takılmış, kalmutı. Sonra, kadmlar da var... Frank, ilâve etti: Bu sözde bir sualden ziyade kat'het Senin de kocan var. ifacJe eden bir fikir mahiyeti varcL Fraıık, Bu, çocukça bir söze benziyordu ve «kâr etmedi Cözlerini ona cevirdi ve baçle tasdik etti. Evelin, Frank'm, alelitlâk Evelin, onun da kendisini kıskandığını, kadınlan değil, bir tek kadını düsündii anî ve şkidetK bir sevinc içinde hissefcti. ğünâ, bakismdan anladı. Bu, yün*5inde, Frank, gene sordu: delicî, beklenmedik bîr sızı yaptı. Frank Kocan senin Pariste bulundugun yüzün« bakarak sordu: BU bdüyor mu? Bu, öyle şayaaı hayret, öyle delice bir Bir kadın mı? c ; Frank. bir an teredcHkl ctti, sonra ce ualdi k . Evelin ne cevab vereceğini bi l?mecli. r^ vab verdi: mazdı. Birdenbire, evi, olduğu gibi gözünün önüne geldi. Dehşet içinde düşünüyordu: «Hayır, olamaz; hakikat değil bu. Çocuklarırru bırakmadım. Burada, Pariste, bu yabana adamla beraber bulunan bea değilim. Rıiya görüyorum. Kurt, neredeyse beni uyandıracak, ha\ragari parasını soracak.» Bu rüya hissi o kada~ kuvvetliydi ki gözlerini kapadı ve yastığın sıcaklığmı duymak için, başmı sağa sola çevirdi. Uzun bir seyahatten döner gibi şaşkm ve mütelâşi tekrar Frank'a avdet ettiği zaman, onun yüzünde yeni bir ifade buldu. Sanki e\velce bu çehreyi örten bir tabaka vardı da şimdi sıynlmıştı ve Frank'm bütün ruhu meydana çıkmıştı. Frank, hafif sesle şöyle diyordu: Bak, elin fimdi ısıodı. Bir lâhza su&tu; sonıa ilâve etti: Elini tekrar kalbime koyar mısın? Evelin: «Bunn yapmağa haklam var ım?» diye düşündü. Frank'ı, tam bu esnada sevmeğe başlamış gibi bir his içinde idi. Rüya ağrrhğım, üzerinden silkip atmağa muvaffak olamıyordu. Baygmlık geçrrdiği zamanlar, o hale tekaddüm eden anlarda, herşeyin kendisinden uzaklaştığını ve küçüldüğünü, şimdiki gibi his Frank, gülümsiyerek ilive etti: Yarını düşünme. Otomobil durdu. Endişe ve ısürab, küisenin, unuttuğu Evelin, kiliseye geldigine iyi etmedıadın', birdenbire aklına getirmişti. Oranm ğini anladı. Kubbenin ve renkli camlann rengârenk camlı pencerelerrni gorür gibi altında, Kurt'un, pek çok hatırası dolaoldu. Bu sayede, biraz daha zaman kaşıyordu. zanmış olacaktı. Frank'ı sevmişti, sevi(ArTcası var)