CUMHURİYET D UYDUNUZMU Dis ve tayyare Dişe zarar veren şeyler saymakla tükenmez. Meselâ şeker dişi çürütür derler. Soğuğun ve sıcağm da dişe dokun duğu muhakkaktır. Dişe, müspet tarafından dokunan, yani hoşa giden şeyler bahsimızden haric. Bir Japon d.şçisi, dişleri bozan yeni bir sebeb keşfetmiş. Tayyare. Evet, tayyare dişi bozarmış. Sebebi, yüksek hava mmtakalarında hiiküm süren düşük hararet d^recesi imiş. Karadakı bozuk dişler bitti de, havadakıler mi kaldı a kuzum? tnsanın, bu Japon dişçisine: <Çizmeden yukarı çıkma!> diyesi geliyor. 20 yaşında bir mektebli sokakta öldürüldü Dün gece geç vakit yakalanan katillerden üçü cinayeti tamamen itiraf ettiler Çırçırda feci cinayet Bükres muhteliti Bugün Taksimde Fenerbahçe ile karşılaşıyor Bükreş muhteliti bugün Taksim stadyomunda Fenerbahçe ile karşılaşacaktır. Pazar günü Ankara muhtelitini 2 1 mağlub eden Rumen takımınm, Fenerbahçe gıbi kuvvetli bir takımla yapacağı ikinci maçı oldukça büyük bir alâka uyandırmaktadır. Misafir takımın umumiyet itibarile anlaşmış, sür'at ve nefes kabiliyetleri yerinde olduğu anlaşılmakta ve yabancı bir saha, on beş bin kişilik yabancı bir halk kütlesi önünde kazandığı bu galibiyet, kendilermin ihmal edilemiyecek bir takım olduğu kanaatini vermektedir. Şu da muhakkak ki, Ankara muhteliti bu maçta kendisinden beklenilen oyunu çıkaramamıştır. Ankaralılar, düzgün ve canlı bir oyunla bu maçı kendı lehlerine neticelendirebilirlerdi. Rumen takımı, sür'atli, enerjik ve anlaşmış bir takımdır. Fakat bugün Fenerbahçe karşısmda ne dereceye kadar muvaffak olacağını kestirmek biraz güçtür. Fenerbahçeliler bugün canlı ve anlaşarak bir oyun çıkanrlarsa neticeyi lehlerine alabilirler. Eğer Rumenler biz lerden farksız bir takım ise ki bugün göreceğiz vasat bir oyun Ankaranm aldığı neticeden farklı olamaz. KANSIZLIK bcnizsizlık icia yegâne deva kanl ihya eden ÇfljrkT> Enmuntahipeübbatarafindantertipedilmiştir. O İ I V v r 27 Buincikânun 1936 Nörasteni, zaflyct ve Chlorose | DADIC rAIUO Karışık ve nasıl yapıldığı belli olmıyan bayat çocuk gıdalarile yavrunuzun sıhhatini tehlikeye koyarsınız. Allahın yarattığı gibi saf ve tabiî hububattan yapılmış DPIIİZ altında Yer yüzünde, henüz keşfedilmemiş mmtakaların haddi, hesabı yok. Fakat, insanlara bir denizaltı merakıdır geldı. Gökleri kulaç kulaç dolaşmağa çıkıp yan yoldan döndükten sonra denizin dibine inmek için dünyanın parasını sarfederek yepyeni bir dalgıç âletı hazırlalağa koyulan Profesör Pikar, bu fikriıi daha tatbık mevkiine koymadan, Vil"yamson admda bir Amerikalı, ona benzer bir başka proje hazırlamağa başlamış. Onun niyeti de, Okyanusların dibinde bir stüdyo kurup denizaltı âleminin gece hayatını tetkik etmek. Tetkik neticeleri, her gün radyo ile neşredilecekmiş. Neden gece hayatı da, gündiiz hayatı değü? Orasmı bilmiyoruz. OZLU Tavil ile Kasir Dünyanın en uzun boylu adamının Kaianus isminde bir Finlandiyalı, en kısa boylu adamının da, Sinalı acibe nam cüce olduğu anlaşılmaktadır. Uzun boylu iki metre 83 santimetre boyunda, cü cenin boyu da ancak 38 santimetre geliyormuş. Kaianus 38 yaşmda ölmüş,. .Acibe 60 yaşma kadar ''aşamış. Bu iki âdâmm ikisi de acayib olduğu halde, yalnız cüceye acayib adı münasip görülmesi ayrı bir acibe. Onu bırakalım. îkinci tuhaf nokta, şıı yukarıda okuduğunuz rakamların biribirine kanşmasındaki zerafet. Uzun boylunun santimetresi. cücenin santiminın tam zıddı. Cücenin boyu ötekinin ömrü uzunluğunda. «Küllü tavilün ahmak> derler. Çok uzun boylu, erken öldüğüne belki isabet etmiş. Yaşasa ne işe yarayacaktı? Evet amma cküllü kasirün fitne> de var Fitnenin 60 sene mtfammer olmasına ne divelim? Muamma vesselâm. tzmit köylerinde bir cinayet îzmit, (Hususî) Bayraktar köyünde müthiş bir f acia olmuş ve Kâzım isminde bir adam Mahmure admda genc bir kadını bıçakla vurarak öldürmüştür. Tahkikata başlanınca, genc kadınm bir namus düşmanmın fecaat ve şenaatine kurban gittiği meydana çıkmıştır. Kâzım, yeni evli olan ve kocasına son derece bağlı bulunan Mahmureyi iğfal etmek için her türlü çareye başvurmuş ve fakat genc kadın namusunu muhafaza et miştir. Bunun üzerine tarlada koyun otlatmakta olan zavalknın üzerine hücum ederek tasallut etmek istemiş, Mahmure kendisini teslim etmemiş ve Kâzım kadını bıçaklayarak öldürmüştür. T Yazan: VİKİ BAUM Çırçırda cinayetin işlendiği mahal Evvelki gece saat 23 raddelerinde bir talebenin sokak ortasında öldürülmesile biten kanh bir vak'a olmuş, failler vak'a akabinde kaçmışlardır. Bir muıharririmizın yaptığı tahkikata nazaran cinayetin tafsilâtı şudur: Bunun içindir ki Fenerlilerin bugün Bu sene îzmir lisesinden tasdikname canlı ve sistemli bir ovun çıkarmasını alç» îstanbula gelen 20 yaşlarında MabekLyor ve temenni ediyoruz. nisalı Rifat oğlu Hasan Osman, SultaRumen takımına 3,500 nahmeddeki Sanayi mektebine yazılmış ve neharî olarak devama başlamıştır. Ha~ lira verildi sanın lstanbulck Rıza isminde bir velisi Futbol Federasyonu tarafindan üç vardır ve genc talebe kadınlarla, kızlarmaç yapmak üzere davet edilen Bükreş la maceralı bir hayat geçirmektedir. Bu muhtelitıne üç bin beş yüz lira verilmiştir. Romanyalılar Yunanistanda yapacak cümleden olarak Hasan, geçen cumartesı ları maç için de iki bin beş yüz lira alöğle paydosunda mektebinden çıkmış, rmşlardır. Bu suretle Romanyalı futbolvelisinin evine gidip kendisine çeki diicüler, Merkezî Avrupa takımlarından zen verdikten sonra bir müddettenberi F. T. C. ve Slâvya gibi kulüblerden datamştığı Makbule ile buluşmağa gitmişha yüksek bir fiatla şehrimize gelmişlertir. Maktul Hasan, Makbulenin kodir. casile arkadaştır ve kadınla bu Atıcılık sporu yüzden tanışmışlardır. Fatihte BıAtıcılık sporunun bütün memlekette çakçıalâeddin sokağında 44 numaralı Makbulenin oturduğu ev ve kapının inkişafı ve verimli bir hal alması için eevde oturan Makbule, bir müddetten önünde bekleşen meraklılar saslı tedbirler alınmaktadır. Her mmberi Hasanla gönül eğlendirmeğe başlabıtaya aid tahkikatı da Emniyet ikinci takada Atıcılık Ajam bulunacaktır. Bir mış ve tecrübesiz çocuğun tatil günlerini şube birinci Lsım cinayet masası me çok vilâyet ve kazalarda atış paviyonbirlikte harcamağa koyulmuştur. Evvel murları idare etmeğe başlamıştır. Polis lan yaptırılacaktır. Atıcılık sporunun ki gün de, Hasanla Makbule buluşmuş lejin ilk işi, Makbuleyi isticvab etmek inkişafı için başka memleketlerdeki valar, hava fevkalâde güzel olduğu içîn ö olmuştur. Makbule, zabıtaya verdigi rfa ziyetin tetkikinden sonra bu spor için etede beride dolaşmışlar, nihayet bir sine dede^ katillerin hiçbirisini tanımadığını, saslı bir program hazırlanacaktır. maya gitmişlerdir. Sinemadan çıktıktân genc kimin öldürdüğünü de kat'iyyen bil Refik Osmanm bir mektubu sonra bunlann peşine birkaç kişi takıl mediğini söylemiştir. Bir akşam gazetesinde bazı kulüblerle mış, kendilerini takibe başlamıştır. Bunun üzerine kadın, serbest bırakıl mukavele yaparak, antrenörlük, muallimHasan, bu takibcilerin elinden kurtul mıştır. Maamafih polis tahkikata devam lik yaptığım ve bu sahada dainıa çalıştımak için Şehzadebaşında bir mahallebi ve işi yapanlann 4 kişi olduğunu tespit ğım yazılmaktadır. ci dükkâmna gırmiş, fakat gene kurtula etmiştir, Bunlar sarac Salâhaddin isminHiçbir kulübe girmediğim gibi eski mamıştır. Saat yirmi ikiye doğru Hasan de birisinin yanında çıraklık yapan Niyala sevgilisi Fatih itfaiye binasının önün zi ile, Hamza, îhsan ve Rifat adında şa* kulübüm olan Beşiktaş kulübür.ün müesden Haydara, oradan da Çırçıra doğru hıslardır. Rifat müstesna, ilk üçü, dün ge sisliğinden dahi son ihtilâflar dolayısile ilerlerken uzun boylu birisi yanlanna ya ce geç vakit yakalanarak Fatih polis istifa etmiş olduğumu bıldirmeği faydalı bulurum. naşarak şunlan söylemiştir: merkezine getirilmişlerdir. Hepsi de suçGol Spor gazetesi sahibi «Vâdetmiştin, gelmiyecek misin?» larını itiraf etmislerdir. Refık Osman Top Hasan şu cevabı vermiştir: « Yanımda kadın var. Gelemem.» Biraz sonra ayni adam, Haydarda ÇırçiTa sapacak yerde tekrar iki sevgilinin yanma yaklaşmış ve: « Hasan, buraya gel» demiştîr. Hasan bu emre itaat etmeyince aralarmda kavga çıkmış, diğer iiç kişi daha yanlanna gelmiş, ve müthiş bir boguşma başlamıştır. Vaziyetin vahamet kesbettiginı gören Makbule derhal oradan kaçmış ve dogruca Haydar karakoluna gıderek meseleyi anlatmışhr. îmdadısıhhî ile polîş kuvvetleri, vak'a yerine yetiştikleri vakit yerde, 9 yerinden bıçakla vurulmuş bir genc bulmuşlardır. Hasan, Cerrahpaşa hastanesine kaldınlmışsa da biraz sonra ölmüştür. Adlî tahkikata MuddeiumuEvvelki gün Ankarada, Ankara muhtelitile karşılaşan Romanya takımı, maçtan evvel Ankaralılarla yanyana bî muavinlerinden Necati el koymuş, zaÇeviren: HAMDÎ VAROĞLU Bu sualine cevab alamadı. Evelin'in kazanması için elinden geldiği kadar gayret etti. Fakat genc kadın bunun farkına varınca, onun fırlattığı toplan tutmak istememişti. Frank, onun yüzünü, ancak oyunun sonunda, başındaki beyaz pikeden güneşlıği çıkardığı zaman görebildi. Bu çehre ona harikulâde canlı göründü; o kadar ki, bir müddet, ses çıkarmadan onu seyre koyuldu. Birdenbire, garib bir hisse kapılmıştı. Tanıdığı kadınlardan ekserisinin yüzü sanki porselenden olduğu haîde bu Evelin'in yüzü daha canlı bir başka maddeden yapılmışa benziyordu. Münasebetleri böyle başladı; bütün erkek maceralarının başladığı gibi, tecessüsle. Ve şu istifhamla: «Bu kadınm içi acaba nasıldır? Öpüldüğü zaman nasıl olur acaba bu kadın?» Evelin, erkeklerin, görür görmez hemen kucaklamak arzusunu duyacaklari kadınlardan değildi. Bu arzu, daha sonra, ilk buseden sonra duyulabiliyordu. Onun, çok kıvnntılı, boyasız, mercan solukluğunda dudakları vardı. Frank, ona adeta damdan düşercesine: însan sizi öpmek istese, demişti, yüzü, gözü, kulaklarının arkası filân kırmızıya boyanmalk tehlikesi yok. Bu söz üzerine, Evelin, sanki ingilizce anlamıyor gibi onun yüzüne bakmıştı. Uzun, çok uzun, saçlan gibi donuk gümüşî renkte kirpikîeri vardı. Bu kirpikler, onun açık yüzüne, uykulu bir hal veTİyordu. Frank onu ilk defa öptüğü gün, bu öpüşe mukabele edişindeki şiddetten adeta korktu. Bu şiddette, garib bir beceriksizlik, tuhaf bir tecrübesizlik de vardı. Bu kısık, solgun ve titrek dudaklar, kendilerinden beklenen şeyin ne olduğunu bilmiyor gibiydiler; açılmıyorlar, teslim olmuyorlaıdı. Kadın, bütün mevcudiyetile bu dudaklarda toplanıyor, kendini esirgiyordu. Gözler kapalı, dudaklar kısık, yumruklar sıkılmış, vücu<l mütekallis ve sessiz bir ürperti içinde. Bütün bunlar yepyeni şeylerdi. Frank, âşılk olacağmı anladı. Bu sahne, beş gün evvel, bir taksi içinde geçiyordu. Sonra, Marian'ın, bilmem hangi kırlık bir yerdeki şayanı hayret derecede küçük ve daTacık evinde, ufak bir eğlence tertib edildi. Kapıları kırmızı, pencereleri mavi, eşyası alüminyum, kokteylleri hafif ve biraz lüzumundan fazla sıcak bir evdi bu. Sonra... omuzlara doğru yükselmek istidadmdaki mavi robuun içinde Evelin!.. Çocuklarınıza yediriniz. En yüksek evsafa malik olan bu özlU unu DUnyada mevcud çocuk gıdalarının en mükemmelidir. Pirinc, Yulaf, Mercimek, Buğday, Irmik, Patates, Mısır, Türlü, Bezelya, Badem, Çavdar Özü Unlarını Çocuklarınıza Yediriniz. Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı Istanbul Satınalma Komsiyonundan: 1 Gümrük Muhafaza teşkilâtı için yaptırılacak 4 tane motör teknesinin 12/1/939 perşembe günü saat 16 da kapalı zarfla eksiltmesi yapüacaktır. 2 Muhammen bedeli « 14640 » lira ve ilk teminatı € 1110 » liradır. 3 Fennî ve hususî şartnamesi Muhafaza veznesine yatırılacak 74 kuruş mukabilinde Komisyondan alınabilir. 4 îsteklılerin o gün eksiltme saatinden bir saat evveline kaüar 2490 sayılı kanunun tarifi veçhile hazırlıyacakları teklif mektublarmı Galata Eski İthalât Gümrüğü binasındaki Komisyona gelmeleri. (9415) RADYOLİN ile Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayımz. Sabah, öğle ve akşam Evelin, nazik bir tavırla: Inşallah iyi bir yolculuk yaparsın, dedL Elbette. Sana Paristen bir mektub yollarım. Kadmlann, mektub almaktan hoşlanr dıklanm biliyordu. Hayır, rica ederim, bundan v % < ? geç. Mektub göndermiyeyim mi? Sebeb? Çünkü... rahatımı bozmak îste mem... Bu söz, terbiyeye mugayir görünebilirdi; fakat, belki de asıl söylemek istediği şey bu değildi. Merammı ingilizce ile ifade etmekte ekseriya güçlük çeki yordu. Bir söz, bir mukabele bekliyerek Franlk'm yüzüne baktı. (Arkast var) İTtZAR : Tefrikamîzın dünkü kısmında, ufak bir tertib hatdsı yüzünden, beşinci sütunun yirmi birinci satırile yirmi ikinci satırı yerlerini değiştirmiş ve anlaşılmaz bir hale gelmistir. Doğrusu, şöyle olacaktır: Sen Parise sahi bu akşam mx gidi> yorsun ? Maalesef evet! Geç bile kaldım. Tashih eder ve özür diZeriz. DDD Dünkü kısmın hulâsası Amerikalı Frank Davis ve Eveline adlı genc bir Alman kadını, Berlinde. bir kulubun salonunda dansederler. Amerikalı, dansın ortasında, saatine bakar ve gitmesine yirmi dakika kaldığvnı haber verir. Frank, o akşam, Parise hareket edecektir ve Evelin'le aralarmda başlayan muaşakanın yarım kalmasına üzülmektedir. Salon çok kalabalık ve sıcak olduğu için, Amerikalı, Evelin'i dirseğinden tutarak taraçaya çıkartır. Oradan. sekiz gün evvel, Utnışmalarına vesile olan tenis oyunu oynadıkları korta inerler. O eün Jorj, Berlin kadınlarının, umvıroiyetle zannedildiğinden daha güzel vücudlü olduklarını ve hepsinin, Nevyork Frank: bebeklerinden daha iyi ingilizce konuş Sinirli misîniz? Sebebi nedir? tuklarmı temin ederek onu kulübe sürüklemişti. Bu iddia, bir dereceye kadar diye sormuş ve nezaketen, topu gevşek doğru idi. Meselâ Alman tenis şampiyo fırlatmıştı. nu olan kadınm, fevkalâde güzel endamı vardı. Pürhayat, güzel bir kadındı. Frank, onu, bir bakısta tarttı. Kadın da Frank'a ayni şekilde baktı ve ikisi de, çılgınlar gibi gülmeğe başladılar. Sonra onu bir başka kadma takdim ettiler. Bu kadının tok bir sesi, esmer, saten gibi parlak, harikulâde bacaklan vardı. Ismi Marian'dı. Bu iki kadının ikisi de yıldmm gibi sert raket kullanıyorlardı. Frank, kendisinden çok fazla kuvvetli kimselerle oynamasını sevmezdi; keyfi kaçardı. Marian, kendi raketlerinden birini ariyet olarak Frank'a verdi ve ahpablarmdan birile, Evelin'le onu tanıştıraTak, birlikte oynamalannı temin etti. Evelin pek muntazam oynıyamıyordu. Sinirli olduğunu söyliyerek özür diledi. Frank, buna mukabil, Adlon otelinde bir kokteyl suvaresi verdi. Evelin'in kocası ilk defa olaTak orada ortaya çıktı. Frank, daha ilk bakışta, bu adama karşı sempati duymuştu. Endamh ve çevik; yuvalarma gömük gözlerin<ie, dalgmca fakat sevimli bir ifade taşıyan, takriben otuz beş yaşlarında bir gencdi... İngilizce bilmediği ve binaenaleyh kendisile anlaşmak imkânı olmadığı halde dost adını taşıyan bu zatın akıllı uslu bir adam olduğu derhal anlaşılı yordu. Bu sevimli ve cazib kocanm mevcudiyeti, Frank'ın ötdki kadınlardan fazla Evelin'le meşgul olmasına mâni teşkil etti. Ertesi sabah, genc kadın, saat dokuza gelmeden onu telefona çağırmış ve: Bana danldın mı? diye sormuş, Frank, hayretle ve gülerek: Ne derr.ek istiyorsun? deyince, Evelin, cevab vermeden telefcnu kapamıştı. Işte şimdi son akşam gelmiş, çatmıştı. Demindenberi üç dakika daha geçtiği için, Frank'ın ancak on iki dakika vakti vardı. Pervanelerm, tüylü başlarile gelip çarptıkları projektörlerin çiy ışığı altında, kortun ortasında, ayakta duruyorlardı.