3 Ekim 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

3 Ekim 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Birinciteşrin 193S CUMHTTtİYET Pazarlık tarihe karışırken.. tktısadî harehetler Harb tehlikesinden sonra Avrupada iktısadî vazivet Müşaheiteler : Atlatılan harb tehlikesi, binbir zararı arasında, galiba, yeni toprak kazanmış olan Almanyadan başka yegâne faydasını Avrupa iktısadî işlerini düzenlemekte gösterdi. Filhakika, 1929 un 2nci nısfında başhyan dünya iktısadî buhranmdan sonAnketi yapan: SALÂHADDİN GÜNGÖR ra son senelerde Amerikanın peşinden salâh eseri gösteren Avrupa iktısadî vazi 2 yetinde, bu sene daha ziyade iyilik bek «Fes» in, (sarık) m, Arab harfinin, etmeğe kalkışan müşteri ile derhal selâ lenirken böyle olmamıştır. tekke ve türbenin gömüldüğü kötü an'a mı, sabahı keserlerdi! Çünkü, kendıle Geçen aylar, hemen her memleket için neler mezarlığı, taze bir ölüyü daha sine rine mal olan fiata, bir miktar zammedip hiç de ümid verici değildir. Senenin bidasine çekti: Pazarlık!.. Asırlardanberi, satmak, onları geçindirmeğe kâfi idi. Dayetinde Amerikadan esen bir hava dünahcı ile satıcının, iki ucundan tutup, her ha fazlasını istemek, «helâl» kazancın ^yanm yeni bir iktısadî krize tutulmakta kesin, kendi tarafma çektiği bu gergin ip, hududunu aşmak olurdu. Hacıbabaların olduğuna şüphe bırakmıyordu. Oyle bir hırpalana hırpalana, nihayet orta yerin devri de, kendileri gibi tarihe karıştı. Fakriz ki, bu belki de birincisinden daha kat, Türk ticaret hayatmın bu temiz simaden koptu. şiddetli olacak, belki de ihtiyar dünya Bir çok münasebetsiz alışkanlıklarımız larını, daima hürmetle anmak \azifemizmilletleri bunun altından kolay kalkamıgibi, pazarlığı da artık unutmağa mecbu dir. yacaktı. Vakıâ, Amerikadan gelen bu Aradan geçen zamanlarda, hele Umuruz. korku tahakkuk etmedi. Fakat vaziyet Yeni kanun, yalnız çarşı ve pazarları mî Harbin, ahlâk manzumelerini bozan te de bir salâh görülmedi. Son aylarda mızın manzarasını da değiştirmekle kal hilekâr telâkkilerile, bütün dünyada yapıAvrupa iktısadiyatı iyiden ziyade fena mıyarak «haleti ruhiye» lerimiz üzerinde lan ahşverişlerde satıcının alıcıyı aldat denilecek bir hava içinde yuvarlanıp gidide tesirini gösterdi. Son söziinü, en önce ması, «meşru haklar» arasına girdi. «Hayordu. söyliyen satıcı ile, kararını çene yormadan lis» ve «nefis» sözlerinin hakikî manası Almanyanın Çekoslovak topraklarında bir anda veren ahcı, fiat etiketlerinin dili yalnız lugat kitablarında kaldı. Birirci le muhakkak ki, daha çabuk anlaşıyor sınıf tereyağı diye aldığımız tenekenin hak iddia etmesi, birdenbire esasen kötü içinde, ölü sıçanlar çıkmadığına şükrede olan bu durumu daha fena bir akıbete lar.. «Vallahi ziyan ediyorum..» dedikten rek, bize yedirilen ne idüğü belirsiz nesne sürüklemeğe başladı; fena vaziyete bir de sonra, kapısını yüz kuruştan açtığı birşe leri, yalayıp yutmağa her iki manasile emniyetsizlik iltihak etmiş bulunuyordu. Hemen bütün Avrupa ve yakınşark memyi, «tanımadığı müşterisinin güzel hatırı de ahştık. Pazarlıkla yaptığımız satışlarda, dai leketlerinde limanlarda bulunan gemiler için» on kuruşa bırakan, nazik ve kanaat ehli satıcılar, ziyanına (!) mal satmaktan ma aldanan biz alıcılar, oluyorduk! yüklenemedi; sevkedilen eşyalar durdu ve Pazarhksız usulde de belki, gene şöyle Avrupa ticareti adeta akamete uğradı. kurtuldular. Sen; satıcı işine gelen fiatı söyliye böyle aldanacağız. Fakat bu; umumî öl Bu halin ilk tesiri tabiî olduğu veçhileceksin, ben; ahcı keseme elverirse ala çüye vunılunca, eskisi kadar acıklı bir al Avrupa borsalarında görüldü. Londra cağım. Kızmaca, darılmaca yok. Fiatları, danış olmıyacaktır. Çünkü, ferdlerin ayrı borsasmda evvelâ prestijini kaybetmiş mukayese imkânını elimizden kimse almı ayrı yaptıklan pazarlıkta, bazan çok, ba olan İngiliz hazine tahvilleri ve onu takizan da az aldanmalarına mukabil, bugünyor ki... ben sterlin, süratle kıymetlerinden kaybetkü asgarî fiatlar üzerinde halkın vasatî Yalnız düşündürücü bir nokta kalıyor: meğe başladılar. Topraklarını kaybedeBir tırnak gibi, ruhumuzun etleri içine aldanış derecesi, eskisinin yansını bulmıceği muhakkak görülen Çekoslovak pagiren bu eski âdeti, bir makas vuruşta, yacaktır. rası düşüyordu amma kuvvetli vaziyette .oradan söküp atabilecek miyiz?.. Uzun sözün kısası, yeni bir inkılâbın görülen Almanyanın rayhşmarkı da iyi Pazarlık, sahneden çekildikten sonra, eşiğine ayak bastık. Kafamızın içinden kulisler boş mu kalacak dersiniz?.. Etike kara bir çah daha söküldü. «Pazan> res vaziyette bulunmuyordu. Bunların dışınte göz gezdirip yüpüyüveren müşteriyi, mî tatil günü olarak kabul edildikten son da kalan yalnız dolardı. Velhasıl Avrupa yolundan çevirip, kulağına birşeyler fısıl ra, «pazarlık» denilen «bid'atı seyyie» ticaret âlemi ve borsaları üzerine harbın bütün doğuracağı ağırhklar çökmüş bu dıyan satıcılara, hiç mi raslanmıyacak?.. uzun müddet aramızda yaşıyamazdı. Ve böylece ölen pazarlık, mağazaların 1 teşrinievvel gününden itibaren, ahcı lunuyordu. Güçlükle kurtarılan sulh, bu arızî vagizli köşelerinde, paravana arkalarında ile satıcı, biribirlerile ilk defa olarak hüviyetini değiştırerek, daha bir müddet «pazarlık» ın tercümanhğına ihtiyac kal ziyeti izale etmekle kalmadı; ayni za için yaşamakta devam etmiyecek mi?.. madan görüşüyorlar. İlk günler için, vası manda harb tehlikesinden evvel Avrupa Ve hiç olmazsa, şaşıranlar bulunmıyacak tamn ortadan kalkmasile, bazı ufaktefek iktısadî vaziyetinde görülen bedbinî ve mı?.. Meselâ üzerinde beş yüz elli kuruş anlaşamamazhklar olacak elbette... gayritabiiliği de kaldırmış oldu. Kıyme yazan bir iskarpini evirip çevirdiği sırada, Her inkılâbın bir intikal devresi ohır: tini kaybeden tahviller ve esham, yuvarboş bulunarak «beş yüze verirsen, ah Bu yazı serisi kısa süreceğinde şüphe et lanan paralar eski kurlarını da biraz daha nm!» sözünü ağzından kaçıranlar görül mediğimiz o intikal devresinin kendi hac geçmiş bulunuyorlar. Yirmi günlük bir miyecek mi?.. minde bir ifadesi olmağa çalısacaktır! tevakkuf ve tereddüd devresi geçiren AvBütün bunlarm, azçok merak edilecek SALÂHADDİN GÜNGÖR rupa ticaretinde eskisinden çok daha canlı şeyler olduğunu kestirerek, kanunun tatbibir açılış görüldü. kma başlandığı günden itibaren, çarşı ve Harb tehlikesinin bu kadar yakından pazarlarda dolaşıyorum. geçişi, iktısadî âlem için bir intibah teşkıl Yeni pazarlık kanunu îçin, satıcı ne dietmişe benziyor. yor? Ahcı ne düşünüyor? Büyük ve küF.G. çük satışlarda, pazarlık usulü kalktıktan sonra, düne kadar vaziyet nedir?.. Bunları öğrenmeğe çahşıyorum. Bazan kalabahk arasına kanşarak, bir müşteri gibi, gelişigüzel fiat soruyorum ve fiat'ar arasından, bana gösterilen malları, 1 eşlerile mukayese ederek, en az aldatıcı rakamm hangisi olabileceğini düşünüyo rum. Bu gezintilerimde bir hayli gülünc münakaşalara da kulak misafiri olmuyor değilim. İlk pazarhksız günlerin «tercih edememezliği» içinde bunalarak mağa zalann vitrinleri önünde üç aşağı, beş yukarı dolaşanları da gbzden kaçırmıyoruın. Bunlar, mütereddidlerdir: «Alahm mı? Almıyahm mı?.. Daha ileride daha ucuzunu bulabilir miyiz acaba?»... îşte, Adana (Hususî) Şehrimizde bupazarhksız satışlar bahsinde açılabilecek harla çalışan büyük bir ekmek fabrikası en nazik iki sual... yapılmıştır. Bu asrî fırın, otomatik tertiRakamlar, o kadar kat'iyet ifade edibatla mücehhez olup bilhassa temizlik bayor ki, her iki tarafa da alıcıya ve satıcıkımından Adananın mühim bir ihtiyacını ya onları hürmetle selâmlamaktan başka karşılamış sayılabilir. Fırın, 24 saatte 9yapacak iş kalmıyor. Satıcı, pazarhksız 10 ton ekmek çıkaracak vaziyettedir. satışın bütün neticelerini zaten evvelce Belediye, esasen, her türlü kontrole Üçüz çocuklar annelerinin kucağında... hesabladığı için gidene «gel!» diyemiyor. rağmen gayri sıhhî şartlar altında ve uy16 yaşındakı anne, bir batmda üç çoDikkat ediyorum: Bazı satıcılar, alıcı gunsuz vaziyette çalışan birçok fırınları cuk doğurmuştur. Amerikada Obio'da nın karşısmda, o eski yıhşkanhğı göster kapatmıs, geriye kalanlar da ıslah edilPol Grimun ismindeki kamyon şoförile miyorlar. Fakat gene bazı satıcılar, eskimiştir. Bu suretle fırın adedi azaldığın evlenen 16 yaşındaki kız, düğününden sinden daha yıhşkan.. Fiat indirmiyorlardan bunların daha sıkı muayeneye tâbi tu üç ay geçer geçmez bir batmda ve canlı sa da, baş eğip boyun kesiyorlar. tulmaları imkânı elde edilmiştir. KapatıMalı pahah bulan müşteri ile, onu da lan fırınlara temiz bir şekil verilip, ekmek olarak üç çocuk doğurmuştur. Bunların ikisi oğlan, birı kızdır. Üçünün siklet ha düşkün fiata satamamak vaziyetinde satış yerleri vücude getirilmiştir. yekunu 7,5 kilo kadardır. bulunan satıcının bu karşıhkh istiğnası pek Gönderdiğim resim yeni ekmek fabrihoş doğrusu... Eski ahşkanhklann izi si Bir çocuk haşlanarak öldü lininciye kadar, anlaşılan biraz daha bek kasının iç görünüşünden bir kısmı ile dış manzarasını göstermektedir. liyeceğiz. Bundan birkaç gün evvel. evde oy narken sıcak su ile haşlanan Fatihte Bir gün gelecek ki, piyasada, bir za Yunanistanda kuşüzümü Kırkçeşme caddesinde Afifin üç yaşmmanlar, nasıl olup da pazarlıkla satış yaistihsal vaziyeti daki çocuğu Kutman, kaldırıldığı Ço pıldığma şaşıp kalanlar görülecek!. AAtina (Hususî) Kuşüzümünün her cuk hastanesinde ölmüştür. çıkça söylemek lâzımsa, Türkün, karak• IIIP tarafta devşirilip kurutulmasına baş ter itibarile pazarlığı sevmesine imkân Yugoslavya İsviçreye 2000 lanmıştır. yoktur. Onu pazarlığa ahştıranlar, yaPatras üzüm piyasasına vagon ve kavagon buğday sattı bancı ve karışık unsurlar olmuştur. yıklarla getirilen üzümlerin ihraca el Belgrad (Hususî) Yugoslav İsviçEski adamlarımız, muhakkak ki bizim verişli olmadığı tetkikat neticesmde anre muhtelit iktısad komisyonu, İsviçrekadar pazarlığa düşkün değillerdi. Ço laşılmış ve piyasaya çıkanlması mene de 2000 vagon buğday ihracı hususun cukluğumda, bir takım «hacı babalar» dilmiştir. Geçen ay, 3,200 drahmiye sada b~r anlaşmaya varmıştır. Buğdayın bilirim: İstediği fiatten aşağı para teklif tılan kuşüzüzleri 3,350 drahmiye satıl teslimi gelecek yıl mart, nisan, mayıs edilmesini hakaret sayar, hatta pazarlık mıya başlanmıştır. ve haziran aylarmda yapılacaktır. Eskiler pazaıiığa bizim kadar düşkün değildi Deliorman Türklüğü PENCERESİNDEN Çemberlayn nasıl kayboluyor ? D n KÖŞE 2 [* Yazan: AHMED HAL1L Vaktile bir satıcı, istediği fiattan aşağısını teklif eden müşterinin hareketini hakaret addederdi (Vatandaş, bulgarca konuş!) şeklindeki millî Bulgarcılık propagandası köye kadar işlemiştir. Zaten Türk nüfusunun gittikçe azalması da bu propagandamn müessir olmasına yardım etmektedir. Bu lisan taassubuna rağmen köydeki Türklerle Bulgarlar arasında geçim iyidir. Köyün ileri gelen bir Bulgarı bana: « Neden bizim vatandaşlarımızı, Türkleri, Türkiyeye çağırıyorsunuz. Bakın, ne iyi geçiniyoruz. İşlerinden, gücIerinden olup bilmedikleri Türkiyeye gidiyorlar!» dedi. Bu münasebetle şahid oîduğum bir vak'ayı zikretmek isterim: Kokarca köyüne yakın Emirler köyünden Türkiyeye hicret eden Hasan ve ailesi, Varna'ya gelecek olan «Nâzım» vapurunu Varnada bekliyor. Vapurun gecikmesi üzerine ekmeksiz kalmış, köyündekr bir Bulgar dostuna köyün ekmeklerinden birkaç tane getirmesi için haber göndermiş. Ben bir gün Varna'ya giderken yolda tesa düf ettiğim ve konuştuğum bir Bulgar köylüsü, Türk Hasana yiyecek götürüyordu. Hissiyatını bana şöyle ifade etti: « Bu kadar yıldır, hep beraber yaşadık, kardeşten daha kardeştik. Köyden ayrıhrken o kadar ağlaştık ki. §imdi ekmek götürmez olur muyum?» Bu tesanüd, beş asırlık Osmanlı İmparatorluğu zamanında birbirlerile mü nasebette bulunan Türklerle Bulgarlar arasında vücude gelmiş bir sevgiyi de izhar ediyor. Fakat yeni idealler, bu insanî sevginin yerine mukadder ve tabiî olan millî antipatiyi ikame etmektedir. Bulgaristan Türkleri arasında, bu arada Ko karca köyünde görülen Türkiye hasreti, Türkiyeye gelmek temayülü, bu değişen haleti ruhiyenin nişanesinden başka birşey değildir. VI. Köy tesanüda Köy, birbirlerine karşı son asırda hayli kin beslemiş iki çeşid halk tarafmdan meskun olmasma rağmen, Türk ve Bfcrgar ahali arasında ahenksizlik mevcud değildir. Nitekim Çankof zamanında, köylüler pek sevdikleri bir Türkü muh tar (ki yerli Türkler muhtar yerine bulgarca kımıt kelimesini kullanıyorlar) seçmislerdi. Dikkate şayan taraf şu ki bütün Bulgarlar, türkçe biliyorlar. Fakat yeni yetişen Bulgar gencleri türkçe bilmez ler. gar kültürünü ve bu vasıta ile müspet ılimleri kuvvetle öğrendıkten sonra, çok kuvvetli olarak zaten taşıdıklan «halk ruhu» sayesinde, bilâhare millî şuuru hem de tezadlar içinde yaşadıklan için daha kuvyetli duyacaklardır. Fakat buna imkân var mı? Yani Bulgaristandaki Türk çocuklan orta tahsili Bulgar mekteblerinde okuyabiliyorlar mı? Bu hususta Bulgarların hiçbir engeli yoktur. Ancak, fakir olan ve ekserisi köy tabakasını teşkil eden Türkler çocuklarını şehirlerde yaşatamamaktadırlar. Köylü bir Türk genci, bu husustaki mahrumiyetini bana pek acı bir lisanla anlattı. Gerçi Sofyadaki Türk elçiliği, her sene yatılı imtihan tecrübesini yapmakta, muvaffak olanları Türkiyeye göndermek tedir. Fakat bunun adedi senede üç ta lebevi geçmiyor. Meselâ Kokarca'dan şimdiye kadar hiçbir Türk çocuğu bu şekilde tahsilini yapmağa muvaffak olamamıştır. Bütün bu ahvale rağmen Bulgaristan Türklüğü, faşist bir temsil siyaseti güden Bulgaristanda mevcudiyetini idameye çahşıyor. Bence, Bulgaristandaki ırkdaşlara tavsiye edilecek hath hareket şu olmahdır: Her nasılsa cemaat teşkilâtını elinde bulunduran «sarıklı sınıf» tan tamamile yüz çevirerek, onlarm idare ettiği mekteblerden Türk çocuklannı geri çekmek ve Bulgar mekteblerinde okutmak. Bu suretle, Türklüğe içten düşman olan geri kafah sınıf, hayatiyetini kaybede cektir. Öte taraftan Bulgar mektebinde okutmanm da hiçbir tehlikesi yoktur. Bulgaristan Türklüğünün «halk ruhu», kâfi derecede kuvvetlidir. Teknik bir tahsille bozulamıyacak kadar köklüdür. Bulgar mekteblerinde, nev'i sahasında kendine mahsus orijinalitesi olan bulgarca ile, Bulgar kültürile aşina olacak Türk genci, türkçeye ve Türk kültürüne son radan bu vasıta ile de hizmet edecek ve Bulgaristan Türklüğüne musallat olan geri kafalı eski nesli ilim ve kültür silâhile yenecektir. VIII. aÇoban Mustafa* mn köyü Deliorman Türklüğünün geçirdiği is tihaleye misal olmak üzere bir çırpıda çiziverdığimiz bu köy sosyografisini son bir notla tamamlıyahm: Kokarca köyünden, Türkiyeye gelmiş olan Türklerin bir kısmı Yalova civarına yerleşmiştir. Hayli zamajı evvel büyük Reisicumhu rumuz Atatürk Yalova sırtlarında bir çocuğa tesadüf etmiş Te onu himayelerine « almışlardı. Bu çocuğun «Çoban Mus tafa!» olduğunu herkes bilir. Kokarca lılar bana onun kendi hemşerileri oldu ğunu haber verdiler ve vasıtamla selâm yolladılar! îşte Rumeli Türklüğünün yuvalann dan biri olan bütün Deliorman, Türklüsü yavaş yavaş silinmeğe bashyan bu Kokarca köyüne benziyor. Bu silinişi ferd olarak nekadar hazin bulursak bulahm, onun ayni zamanda tarihî bir za ruret oldujunu teslim etmek, önüne ge çilemiyecek bir vakıayı objektif bir su rette kabul eylemek desil midir? VII. Bulgaristan Türklüğünde kültürümüz Bulgaristan Türkleri bugün iki içti maî harsî cereyan karşısındadırlar. Bunlardan birine cereyan demek de doğru değildir: Hoca sınıfı, hayatın mantığile çarpışan skolâstik zihniyeti ve bu zihniyetin yuvası olan medreseyi muha fazaya çahşıyor. Buna mukabil gene nesil Türkiyeden ışık almaktadır: Türki yede yapılan her yenilik onlarca derin bir iştiyakla kabul ediliyor. Bu hal yalnız Bulgaristan Türklüğündeki hoca sınıfmı değil, ayni zamanda Bulgaristanın kendisini de endişeye sevketmektedir. Bulgar hükumeti, Türkiyeden gelen her tesire karşı vaziyet alıyor. Bulgarların böyle düşünmeleri, böyle hareket etmeleri kendi millî mantıklan bakımından belki doğrudur. Fakat asıl garib olan nokta, bir kısım Bulgaristan Türklüğünün, Bulgar hükumetini bu yolda hareket için bir düziye teşvik etme sidir. Bu itibarla denilebilir ki Türk kültürünün Bulgaristan Türklüğü içinde yayılmasmı istemiyenler, bir kısım Bulga ristan Türkleridir. Bunlar, kendi ırkdaşlanndan bir kısmını, bilhassa gene nesli, muhtelif vesilelerle hatta muhtelif bahanelerle Bulgar muhitlerinde lekelemek tedirler. Bu lekenin adı şudur: Kemalist. Vakit vakit doğru ve aydm düşünen Türkler, yanlış ve geri düşünen yaşlı Türkler tarafından bu leke ile jurnal ediliyorlar. Bulgaristan, bu jurnalcılığı alevlendirmekten istifade etmektedir. ( Adana sıhhî ekmefle kavuştu ) 16 yaşında bir ana bir batında 3 çocuk doğurdu AHMED HALIL *] İlk yazı dünkü sayımızda çıkmıştır. (1) Artjadasımızm bir müddet evvel bize gönderdiği bu seyahat notlarmı neşrederken Bulgaristanm son zamanlarda dostça hareket etmeğe basladığını, Bulgaristan daki Türk gencliğinin kültıir buhranına çare aradığmı ve onun ideallerini tatmine çalıstığmı memnuniyetle kaydetmek Lsteriz. Cumhuriyet. Bulgaristanda benzin için alınan yeni tedbirler Sofya (Hususî) Yugoslavyada ol duğu gibi, Bulgaristanda da, mjDtörlerde yakılmak üzere dışarıdan ithal edilecek bütün benzinlere yerlı Bulgar ispirtosu karıştırılmak mecburiyeti hakkmda hükumet bir kararname hazırlarnaktadır. Karışık benzin yakılması askerî makasd bakımından faydalı olacağı için dışarıdan getirilecek bütün motörler ispırto ile karışık benzin yakan cinsten siparış edilecektir. Bundan baska, benzine karıştırılacak ispirtoyu kövlü istihsal edeceği için bir senede 3 milvon kılo isp ; rtodan tasarruf edilecek p,ara, köylünün kesesine gire cek ve bozulmuş arpa ile aşağı neviden mısırlar çürüyüp mahvolmıyacaktır. Bu kararnamenin tatbikından sonra Bul garistana benzin ithali yüzde yirmi beş azalacak ve bövlelikle bir miktar Bulgar parasmm harice çıkmasmm önüne gecilecektir. ngiltere, Büyük Elizabet devrindenberi Avrupa işlerinde borusunu öttüren bir hükumettir. Onaltıncı asrm ikinci yarısı içinde sesini işittirmeğe başhyan bu siyaset borusu, gitgide kuv\ret bularak tmneti bütün dünyada duyulan bir nakus oldu. Fakat bu kudreti ona vejen filolardı ve İngiliz borusunun sesine daima harb gemilerinin gulgulesi kanşıyordu. Halbuki o gvlgule hep harb ahengi terennüm ettiğinden İngiltere siyasetinin mihverini kuvvet ve şiddet teşkil ediyor demekti. Bu hakikatı daha iyi kavramak için Ondokuzuncu asrın başındanberi İngiltere siyasetini idare eden başvekillerin hayatını kısaca gözden geçirmek kâfidir. Bu zevatın en belli bsşlıları sıra ile şunlardır: 1 Hanri Addington. (1801) de Başvekil oldu. İngiliz altınlarını ve filolarını seierber ederek Napolyon Bonapart aleyhine amansız bir harb açtı. 2 Vilyam Pit. (1804) te Başvekilliğe seçildi, meşhur Trafalgar zaferini gördü, öldü. 3 Lord Granvil. (1806) da îngiltere siyasetini idareye başladı, büyük ablukayı kurdu. 4 Dük dö Portlana. (1807) de sahneye çıktı, Napolyon'la mücadeleye devam etti. 5 îspenser Perseval. '(1809) da îngilizlerin mukadderatını eline aldı, gene Napolyon'la uğraşh. 6 Arl dö LiverpoJ. (1812) de !ş başına geçti, Napolyon davasmı hitama erdirdi, tam on beş yıl Avrupada yegâne söz ve hüküm sahibi kaldı. 7 Jor] Kaning. (1827) de Başvekil seçilerek Mora fitretinin ingiliz menfaatine göre yürümesini temine çalıştı. 8 Vikont Goderiç. (1827) de Kaning'in yerine geçerek ayni siyaseti güttü. 9 Dük dö Velington. < 1828) de işe başladı, Mora meselesini Rus ordularını da kullanarak neticeye vardırdı, Akdeniz hâkimiyetini, Türk donanmasını ortadan kaldırtmak suretile İngiltereye mal etti. 10 Arl Grey. (1830) Fransa kanşıkhklarile oyalandı. 11 Vikont Malburn. (1834) Müstemleke siyasetine inkişaf vermeğe çalıştı. 12 Sir Robert Pel. (1835) Ayni politikayı takib etti. 13 Lord Con Rusel. (1846) Gene Fransa işlerine ehemmiyet verdi. 14 Lord Derbi. Şark meselelerile uğraştı. 15 Lord Aberden. Rusların Osmanlılan yok etmek politikasını önlemeğe savaştı ve Türklerle ittifak ederek Kırım muharebesine istirak etti. 16 Lord Palmeston. (1855) Paris konferansında rol oynadı. Bundan sonra Derbi iki kere, Palmeston ve Rusel birer kere daha Başvekâlete geçmişler ve sahneyi birer siyaset üstadı olarak şöhret kazanan Bikonsfild'le, Gladston ve Salibori'ye bırakmışlardır. İngiltere KraImın Hindistan imparatoru yapılması, cenubî Afrikanm ve Mısınn işgali, Çinle harb, Japonya ile ittifak, Berlin konferansmın toplanması, Kıbnsm alınması gibi hâdiseler hep bu üç Başvekilin ikişer, üçer ve hatta dörder, beşer defa o makamı işgal ettikleri devrelerde vukua gel miştir. Yirminci asırda îsimleri, büyük vak'alara bağlı olan İngiliz Başvekilleri Askitle Loyd Corc'dan ibarettir. Makdonald,] silik bir rol oynamış ve hatta İngilterenin kudretini kısaltmıştır. Fakat sayılan ikiş düzineyi bulan ve bir buçuk asırlık Avrupa tarihini kendi isimlerine bağlı bulundu1 ran bu şahsiyetlerden hiç biri medeniyet tarihini minnettar edecek ve bütün dünyanm yüreğinde yer tutacak bir iş başarma< mışlardır. Bunu, bu pek mühim muvaffakiyeti Çemberlayn kazandı ve milyonlar* ca insanî ölümden, milyonlarca insan yavi rusunu öksüz oîmaktan, Avrupayı da rabeye dönmekten hiç olmazsa bugün İ: çin kurtararak ölmez bir şöhret elde etti.; Her devîet adamına böyle mubarek bir şöhret nasib olsa insanlar nekadar bahri^ yar olurlardı? Kokarca köyünde bu fena düsünce nin izleri görülüyor: İki senedenberi, Bulgaristan Türklüğünün cemaat teski lâtını elinde tutan geri kafalı Türkler ki bunlar kendilerine Bulgaristan müslü manları diyorlar ve Türklükten böylece sıyrılmak istiyorlar , bütün Türk mek teblerinde yeni harfleri yasak etmişlerdi. Bazı mıntakalarda köyün ve şehrin eski veya yeni harflerden bırısini intihabına hak tanımış ise de bu zâhiriydi. Köyün Türk çocuklan eski ve yeni harflfr arasında bocahyorlar. Ortamekteb tahsili seviyesine gelmiş olanlar için bu buhran daha acıkhdır ( 1 ) . Fakat bir kısım Türklerin, çocuklarını «sarıklı sınıf» ismini Bir tashih verdikleri geri kafahların hâkim olduğu Dünkü «Pazardan Pazara» «üruTürk mekteblerinden ziyade Bulgar numuzda ilk fıkraya aid olan bir mekteblerinde okuttuklanm gördüm. Bu cümle tertib hatası oîarak «Pacihet, şüphe yok ki, daha normal netice zarhksız satış» başlıklı fıkraya karışler verecektir. Bu suretle Türk gencleri, V mıştır. Özür dileriz. Bulgar jimnazlarında bulgarcayı, Bul Af. TURHAN TAN Romanyanın meyva ihracatı Bükreş (Hususî) Ro.manyada yeti^ şen yaş ve kuru meyva ve sebzelerir başlıca ıhrac edildikleri memleketlel Almanya, Çekoslovakya, Polonya, Ma caristan ve îtalyadır. Bu senenm ilk alt ayında Almanyaya 68, Çekoslovakyay^ 759, Macarıstana 472 ton elma satılmış tır. Gene bu memleketlere 987 ton k u r | erik, 260 ton kabuklu ceviz, 375 ton i| ceviz ihrac edilmiştir. Ekonomi Nezareti ihrac olunacak vaları tiplere ayırmıştır. Ambalâj şe kılleri, ağırlıkları, isim ve markalaı menşeleri g bi başlıca karakteristiî noktalar tesbıt olunmuş ve bu şerait haiz olmıyan partilerin ihracı yasak dilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: