14 Eylul 1938 CUMHURİYET TstkokO • <lr n » d Nüf us m esel esı D r İktısadî hareketler Tanzim edemediğimiz bir iş Sebze ve meyva ticaretinden bahset mek istiyorum. Muhakkak olan şu ki biz bu işi tanzim edemiyoruz. Bunur.la, sebze ve meyva ticaretini organize edemeyiz, demek istemiyorum. Ehemmiyetle ele alınsa elbette matlub olan sekle konulur; fakat, nedense her sene niyet edıldiği, etrafında bir sürü tetkikler, projeler yapıldığı halde müspet bir neticeye vanlamıyor. Mevsim sonu gelince daima görülen yaz sebze ve meyvalarındaki fiat yükselişinin gene şahidi oluyoruz. Zahiren bu yükselişin makul görünen bir sebebi vardır. Oyle ya, artık sebze ve meyva azalmağa başlamıştır. Bu azalışm tesirile fiatların yükselmesi kadar tabiî bırşey olamaz. Fakat meseleyi biraz inceler=ek, başka bir neticeye varırız. O zaman bu yükselişte maddî olmaktan ziyade manevî sebeblerin hâkim olduğunu, kabzımalların alışageldikleri bir itiyadın tatbıkının bu vaziyeti doğurduğunu görürüz. Bu haftalarda fiat yükselir. Bunun neden doğduğu kontrol edilmez. Kabzımal müstahsile doğrudan doğruya bağlıdır. Gece küfeleri getiren motörcü veya arabacının getirdiği bir pusulanm muhtevası gunlük piyasayı tanzim eder. Fakat onların ikisinin arasına giren bir kontrol teşkilâtı yoktur. Geçenlerde Mürefte üzümcülerinin acı acı derd yanmaları vesilesile gene ayni bahse temas etmiştim. Bir tarafta mebzul ve ekseriya satış imkânını bulamıyan bir istihsal pazarı vardır. Beri yandan bun lardan habersiz görünen bir piyasa... İstanbul Belediyesi İktısad müdürlüğünün geçen birkaç sene içinde Haller idaresine bir mevcudiyet ve hüviyet verdiğini gördük. ŞirryJi bu müesse«eyi tam manasile nafiz kılmak kalıyor. Birinci işi başaran ellerden ikincisini de bfkliyoruz. KÖŞE PENCERESiNDEN Harb edebiyatı Bizim için, üzerinde ehemmiyetle durulmağa, tedbirler aram?ğa lâyık olan bir mevzudur Yazan: SAFAEDDİN KARANAKÇ1 Bılmem dikkat ettiniz mi? Bizde tuhaf olduğu kadar iyi olmıyan bir âdet vardır. Ortaya atılan her hangi bir mesele veya fikri bir müddet parmağımıza veya kalemimize dolar, kitablar, makaleler yazar, nutuklar ve konferanslar veririz. Ortaya atılan mesele veya fikir cemiyetimiz için nekadar mühim ve şümullü olursa olsun alâkamız, resmî makamlann bu mesele veya fıkre karşı olan alâkaları ile mukayyeddir. Onlar yeni bir mesele veya veni bir fik.ir öne sürdüler mi, evvelki mesele veya fikirleri halledılmiş olsun, olmasın hemen unutur, yenilere sarılırız. Bu kabilden bir müddet meşgul olup da ihmal ettiğimiz bir de nüfus meselesi vardır. Ne idi o Yarabbi. 935 senesi birinciteşrin ayına tekaddüm eden haftalardaki nüfus siyasetıne, nüfus işlerine, sayıma aid nesriyat? Hepimiz ehliyet ve ihtısasımıza bakmadan birer sosyolog, birer ihtisas sahibi kesilmiştik. Bugün İstatıstik Umum müdürlüğü nün neşriyatı istisna edilirse, nüfusu muza, nüfus işlerimize aid nesriyat bulmak hemen hemen imkânsızdır. Halbuki Türkiyede nüfus meselesi el'an bekâretini muhafaza eden mühim ve büyük bir mevzudur. Memleket içtimaiyatı, iktısadî ve sıhhatile uğraşan mütehassıslarımızın bu büyük davayı muhtelif bakımlardan tetkik ederek görüş ve buluşlarını bil dirmelerini istemek ve beklemek hakkımız değjl midir? Ben, bir iki yazımla objektif bir tet kik yaparak mülâhazalarımı tesbite çalışacağım. *** Nüfus, devletlerin azamet ve kudre tini ölcmekte en mühim ve en esaslı bir miyardır. Şu veya bu devletin büyüklüğünden. kuvvetinden bahsedeı'ken aklımıza gelen ilk şey. nüfusudur. Çün kü bir memleket ancak nüfusunun çokluğu ve zindeliği savesinde toprakla rını müdafaa edebilecek kuvvetli ve büyük bir ordu sahibi olabilir. Gene bir memleket, nüfusunun çokluğu saye sinde deniz ve topraklarındaki gizli ve görünür servetlerini istismar eder, işletebilir. Biz bugün tereddüdsüz olarak diye biliriz ki, devletlerin varlıkları nüfusla, kudret ve azametleri vatandaşların kudret ve kuvvetlerile kaimdir. Nüfus fazlalığı memleket müdafaası ve iktısadî bakımlardan olduğu kadar kültür cephesinden de lüzumlu ve ehemmi yetlidir. Aded itibarile çok olan insan topluluklarında muhtelif zekâ ve is tidadda kimseler bulunur. Bu zekâ ve istidadlar müsaid saha buldukları za man evvelâ memleket icinde, sonra da bevnelmilel sahalarda $öhret oluplar. 1170 kilometre murabbaı batakhk larla 8434 kilometre murabbaı gölleri istisna edecek olursak, Asva ve Avru padaki topraklarımız 762,736 kilometre murabbaıdır. 1935 senesinde yapılan son sayıma nazaran nüfusumuz 16.200,694 kisidir ki. kilometre murabbaı başına 21.2 kişi isabet eder. 1927 senesinde yapılan tahrirde nüfusumuz 13.648,270 olduğuna göre, nüfusumuz sekiz sene zarfında 2,552,424 kişi artnnştır. Bu miktarı sekiz seneye taksim edecek olursak. nüfusumuzun vasatî olarak senede 319,053 kişi arttığım kabul edebüiriz. Bu vasatî rakamı nüfusumuza nisbet edecek olursak Türkiyemizin 927 senesinden itibaren her yıl binde 2,33 arttığı neticesine varabiliriz. Doktor Roman Gorecti'nin La Pologne Nouvelle adlı kitabında tesadüf ettiğim rakamlara göre, (sahife 22) 1930 senesinde Lehistan binde 17, Çekoslo vakya binde 6.9, Almanya 6,9, Fransa 5.9, İsviçre 4,5, Belçika 3,2, İngiltere 2,9 nisbetinde artmışlardır. Nüfusumuzda geçen yıllara nazaran gözüken bariz fazlalığın, 927 senesinde yapılan ve tecrübe mahiyetinde olan ilk sayımda, birçok nüfusun gizli kalma sından mütevellid olduğu düşünülebilir. Ben, Türkiye nüfusunun bugünkü ra kamlardan daha fazla olduğunu ve üçüncü sayımda gene birçok gizli nüfusların meydana çıkacağını tahmin et mektevim. Diğer taraftan haricden muhaceret, mübadele ve sair suretlerle memleketimize birçok vatandaş geldi ğini nazarı itibara alacak olursak, da hildeki nüfusumuzun pek o kadar art madığını görürüz. Maamafih Türkiye doğum itibarile velud bir memlekettir. Nemute salna mesinde tesadüf edilen rakamlara göre 1804 senesinde Anadoluda 11 850,000 nüfus varken bu miktar 1914 senesinde 15 700.000 i bulmuştur. Demek ki, Anadolumuz, İtalva ve Balkan Harblerine, Yemen ve İşkodra belâlanna rağmen otuz sene zarfında 3.850.000 kişi, vani mevcud nüfusa nazaran yüzde otuz iki nisbetinde artmıştır. 935 sayımma nazaran 738.761 kilometre murabbaı genişlikteki Anadolumu zun nüfusu 14,934,562 dir. Son sayımın verdiği neticeye göre, memleketimizde bir kilometre murab baı başına 21,2 kişi isabet etmektedir. Bu ifade bizi tatmin edici mahiyette değildir. Topraklarımız çok, nüfusumuz azdır. Genişliği memleketimizin varısı ka dar olan Lehistanm ( 388,000 kilometre), nüfusu bizden 18,462,438 fazlasile 33,818.000 dır ve kilometre murabbaına 80 6 kişi isabet etmektedir. Mesahai sathivesi 107,000 kilometre murabbaı olan yani bizimkinden hemen hemen altı defa daha küçük olan Çe koslovakyanm nüfusu bizden 1,070.699 noksanile 15,130.000 kişidir ve kilometre murabbaı başına 107 nüfus isabet eder. Türkiyemizin genişliği, nüfusunu ve beher kilometre murabbaı başına isabet eden nüfus mikjarını bir iki komşu ve dost memleketle ölçelım: ; i«.«f> \ / , Beherkilometre murabbaGentşlik ına isabet Memleket Km3 Nüfns eden Türkiye "762,736 16,200,694 21,2 Romanya 295,000 19,013,000 70 Yunanistan 230,000 6,746,000 51,8 Bulgaristan 103,000 6.090 000 59,3 Irak 302,000 3,300 000 11 Rakamlarm bu ifadesi bizi ürkütmemelidir. Hükumet nüfus meselesini programına almıştır. Cumhuriyet Halk Partisi programının 54 üncü maddesinde nüfusu arttırmanın ve gelecek nesli sağlam ve gürbüz yetişt ; rmenin her zaman dikkatle güdülecek işlerimizden olduğu yazılıdır. Başvekil Celâl Bayar tarafmdan 8/11/937 tarihinde Büyük Millet Meclisinde okunan programda, nüfus art masını ve zinde vatandaş yetiştirilmesini temin edebilecek birçok kuvvetli vaidlerde bulunulmuştur. Görülüvor ki. nüfus meselesi bir devlet ve hükumet işi olmuştur. Bu büyük davanm da diğer çetin davalar gibi yakırtfa halledıleceğine kaniiz. Nüfusun artmasını: A Doğumu çoğaltmak, B Doğanları yaşatmak, C Haricden vatandaş getirmek suretile tetkik ve mütalea edebiliriz. İleriki yazımızda bu mevzu üzerinde tetkik ve denemeler yapacağız. Yasan: SALÂHADD1N GÜNGÖR Muhatabım «Bir otomobile sahib olduktan sonra inanir mısınız ki, diyordu, adeta rahatım kaçtı» arb edebiyatı, kelimeye silâh şakırtısı takmak ve cümleleri geçid resimlerindeki heybetli uğultu ile kulaklarda yaşatmak demeklir. Belâgat bu edebiyatta ya bir tank, ya bir ağırtop gibi görünür. Nida edatlarmda hücum erari gibi yürekleri şaha kaldıran bir ahenk vardır. O, tarihin her devrinde zengindir. Bazan bir şair çıkar: Harb! İsmi mühib bir kıyamet: Esbatn tedariki maişet! Heyca, ne celi meali mübrem? Gavga, ne büyük zevali âlem? Ayasofya müzes' önünde, otomobillerin «sıhhî» muayeneleri yapılıyor. Benzinle işliyen nakil vasıtalanndan hiç biri, bu muayeneden kurtulacnıyor. «Heye ti sıhhiye» yi teşkil eden belediye seyrüsefer mühendisleri, hususî otomobil, taksi, kamyon, otobiis, motosiklet, karşılarıMühendis konusurken, ben de etrafına ne gelirse, teker teker ve evire çevire mızda toplanan arabaları seyrediyorum. gözden geçiriyorlar. Vaktile, kim bilir, ne tatlı ümidlerle, aArada bir, direksiyon başına geçerek. vuc dolusu para kapatılarak alınan bu var hızile arabayı sağa, sola koşturuyor çeşid çe«id otomobiller, eciş bücüş yollarlar. Bazan da ansızın durarak frenlerın da, gide gele, vaküsiz ihtiyarlamışlardı. çalısma kudretini inceliyorlar. Çok değil, birkaç sene sonra, onlan da Muayenelerin üç safhası var: 1 Mo demir ve teneke fiatına satıp elden çıkartör ve tekerlek aksamı; 2 Elektrik şebe mağı, sahibleri kârh bir iş sayacaklardı! kesi ve direksiyon; 3 fren ve karoseri... Ve otomobil mezarhğı, bunların enkazmı Siniri bozuk, yaşı ilerlemiş, yahud sü da, ötekiler gibi, yalayıp yutmakta te nepe, harekâtı intizamsız görülen otomo reddüd etmiyecektı. biller, hemen çalyaka ediliyor ve plâkaMühendisin anlattığına göre, günde lan sökülerek tamırhaneye gönderiliyor ancak 5075 arabanın muayenesi yapılalar. biliyormuş. Anza bulunmak ihtimali olan Bilâkis bu sıhhat ve gürbüzlük imtihanmda iyi not alanlar, istedikleri hatta seyrüsefer etmek üzere serbest bırakılıyorlar. Arada bir bakıyorsunuz: Gümrükten yeni çıkmış, pırıl pırıl bir otomobil, endammı teşhir ede ede geliyor. «Heyeti sıhhiye» nin takdirkâr bakışlarından da belli ki bu delikanlı arabanın muayenesi uzun sürmiyecek. arabalar işin içine kanşırsa, muayene daha uzun sürdüi*ü için, bundan daha fazla otomobili gözden geçirmeğe imkân olmuycrmuş. Bugüne kadar, hiçbir arabayı çürüğe çıkarmamışlar. Fakat, plâkalan muvakkaten sökülen arabalar çokmuş. Bunların, eksiklerini tamamlayıp muayyen cezalarını ödedikten sonra sefer yapmalarına müsaade edilmekte imiş. Der, harbin aleyhinde bulunur. Başka] bir şair, insanî duygularla heyecanlanır: Cinnetse eylerim şu telekkıde ben sebat Şu gördüğiirüz araba, bir zaman Akvamın intihan demektir muharebat Veya: lar herkesin hayalinde yaşattığı tiplerden biri idı. istanbul sokaklarında ilk görün Âzade kalaydüar seferden du5ü zaman, herkesin parmağmı ağzında Bir ordu çıkardı bır neferden bırakmistı. Bir de bugünkü haline bakı Gibi sözlerle harbi ayıblar, tenkid enız... Zavallı 1925 modeli!.. der. Fakat bu sözler, nihayet birer şiir olarak dinlenir; harb edebiyatma dahil ^ tukların, konferansların, makalelerin ise, siperlere atılmak iştiyakı hissedile edile ve ölümde bir iü'ğrak zevki tevehhüm oluna oluna dınlendiğine şüphe yoktur. Çünkü harb edebiyatı, mantığı tarümar eder, hakikatleri köle gibi kullanarak renkten renge, biçimden biçime sokar ve şuuru müsellâh bir tazyik altmda bunaltır. Yalnız şu var: Edebiyat mefhumu a!tmda toplanan bütün güzel, parlak ve heyecanlı sözler her devirde güzeldir, parlaktır, heyecanlıdır. Öyle olmasaydı Rasim, yahud Molyer bugün okunmazdı, Hüsnü aşk bugün anılmazdı. Harb edebiyatında bu ebedilik yoktur. Şuuru mantıktan ve muhakemeden uzaklaştırarak kan kokan ve ateş kusan sahnelere sürükiyen bu edebiyatın sesi, ancak duyulduğu anda müessir ve gene o anda mühimdir. Misal mi istersiniz?.. Omrünün otuz ılını harb meydanlarında geçiren İkinci Ramses'ın meşhur Fir'avun Sezostris'in ağzından yazılmış olan şu şiiri okuyalım: «Silâhlarımı aldım, zırhımı giydim, leriye atıldım. Yapyalnızdım. Yanımda kimse yoktu. Arkamdan gelenlerden uzaklaşır uzaklaşmaz 2500 arabanın hücumuna uğradım. Her yanim kuşatıldı. O zaman pederim Amon'u, büyük tanrıyı çağırdım, «Baba, evlâdını unutur mu?» dedim. O, yardımıma koştu. Ben başkaaştım. Sağıma, soluma oklar yağdırdım, düşmana atıldım, 2500 arabayı parça parça ettim. Düşmanm ödü koptu. Korkudan yürekleri titredi. Artık oklarını tamıyorlardı, kemanlarını geremiyorlar ] dı. Onlan bir timsah gibi suya yuvarla j dım!» Ramses'in Etilerle harbe çıkarken d böyle cesur ve heyecanlı konuştuğuna şüphe yok. Lâkin şimdi o, kuru ve kupkuru bir mumyadan ibaret. Uzatılmış olduğu taş masa üstünde kimseyi tehyic etmeden, edemeden uyuyor ve kimse onun yaptığı edebiyatı hahrlamıyor. Halbuki o, harb edebiyatı yapacağma meselâ bir ölüler kitabı yazsaydı bugü nün de fikir âlemi üzerinde müessir olurdu ve mumyasınm önünde herkes iğilirdi. F. G. Ç Almanyada yapılan dördüncü gemimiz j Muayene esnasında bir şeye daha dikBununla beraber, formaliteyi ikmal etmek lâzım. Hanı, usulen muayeneye tâ kat ettim: Amerikan arabalan ile Avrubi mekteb çocuklarına, hekimlerin tatbik pa yapısı arabalar, direksiyonlannın sağ[Baştarafı l incı sahttedel da ve solda oluşu ile birbirlerinden ayırd ettikleri klâsik muayene usulleri vardır: edilmiştir. Bu arada azanın mütalealan ediliyorlar. Öksür oğlum... üzerinde münakaşalar cereyan etmiştir. Amerikan arabalarının direksiyonu, ek Nefes al!.. Müzakereye yarınki perşembe günü seriyetle solda... Bilâkis, Avrupa araba Tatnam!.. devam edilmek üzere son verilmiştir. larının çoğunda direksiyon sağ tarafta... 1 Bu gene nakil vasıtalarınm muayeneDünkii müzakerede bilhassa kimlerin Bunun, niçin böyle olduğunu sordum: gazetecilik yapabileceklerine dair olan inde de mühendisler, ayni usulü takib e Amerikada, yolun daima sağını diyorlar. Arka arkaya, birkaç kısa emir: maddeler üzerinde ısrarla durulmuştur. takib etmek mecburiyeti vardır, dediler, Lâmbalan yak! Dahiliye Vekilinin hasbihali halbuki Avrupa asfaltlarınm çoğunda Marşa bas! gidiş ve geliş yolları ayrılmıştır. Şehrimizde bulunan Dahiliye Vekili Motörü çalışhr! Şükrü Kaya da dün îstanbul Basın BirBundan dolayı yolun sağını takib e Tamam! liği merkezine gelmiş ve esasen Basın Birden Amerikalı şoför, solda oturursa, işini Fakat bunlar arasmda, hurda haline liği fevkalâde kongresi dolayihile toplan daha kolay yagar. Bununla beraber, digelmesine çok birşey kalmıyan eski oto mış olan basın mensubinile hasbıhalde bureksiyonu solda olan Avrupa yapısı aramobiller de var. Bunlara sıra geldıği zabalar da yok değildir. lunmuştur. Vekil, Basın Birliği meıke man, iş değişiyor. Mühendisler, derhal ve zinde iki buçuk saat kadar kalnuş, basın Saati elinde, gözleri yol boyunca uzaişleri etrafmda izahat almış, görüşnrjştür. tepeden tırnağa dikkat kesilerek faaliyete yıp giden otomobil kafilesinde, kendisine başlıyorlar. Tekerleklerin vidasmdan lâmne zaman sıra geleceğini düşünerek üzüın Davet baların ışığına kadar, bir otomobilde içlı üzüm üzülen bir zat, nihayet derdini baİstanbul Basın Kurumundan: dışlı ne varsa, hepsi ayrı ayrı işletiliyor. na da açtı: İstanbul Basın Kr,rıımu heyeti umuMühendisler, bilhassa frenlerin mukave miyesi 15/9/1938 perşembe günü saat Bir otomobile sahıb olduğum gün13,30 da toplanarak hazırlanan Basın metile meşgul olarak, seri yürüyüşler es denberi, inanir mısınız, diyordu, adetâ raBirliği kanunu nizamname projesini nasında arabayı ne dereceye kadar dur hatım, huzurum kaçtı. Plâka resmi dermüzakereye devam edecektir. Sayın durmak imkânı olduğunu araştınyorlar. ler, veririz. Karne derler, alırız. Utnu üyelerin teşriflerini rica ederiz. Hakları da var. Meselâ, ben kendi pa mî muayene derler. gideriz. Ruhsatiye yıma, şu ihtiyar ve sarsak arabaya, aziz derler doldururuz. Sonra da gene adraı canımı emanet edip binmek için çok te başmda sorgu sualden kurtulamayız: Yan reddüd ederim. Oyle bir yalpalı yürüyüşü battın ceza... Çamura bastın ceza...» var ki, yıkılacak bir yer aradığına hükmeMeğerse, öteki otomobil •ahibleri de, Kopenhagda ya dilebilir. Işte şurada da eski model bir a dökülmek için bir tek damla bekliyen ağpılan beynelmilel raba... Motörü, bozuk bir göğüs gibi, hı zına kadar dolu bardaklar gibi, hep birgüzellik müsaba nldayıp duruyor! Fakat, bir de ötekilere den taştılar. kasmda, Finlândi bakın: Otomobilden ziyade konforlu aSağdan soldan şikâyetler sökün etmeya güzeli, Avru partıman salonlarını andırıyorlar. Sonra, ğe başladı. Bu şikâyetleri, başından sonupa Güzellik Kralibunların önünde a:dında bir sürü lüks o na kadar dinledikten sonra, içimde derin çesi intihab edil tomobil... bir huzur hissettim: miştir. Mis Fran sa ve Mis MacarisAllaha şükür ki. bir otomobilim yokDireksiyon başından bir an için ayrıtan, müsabakadan lan gene bir makine mühendisi, bana ha tu!... bir gün evvel bir SALÂHADDİN GÜNGÖR rab bir arabayı işaret etti: otomobil kazası geçirdikleri için, bir aralık müsabakanm tehiri mevzuu bahsolmuş, fakat kaza nm hafif geçiştirilmiş olması sayesin de bu ihtimal tahakkuk etmemiştir. Finlândiya güzelini Avrupa güzellik kraliçeliğine seçen jüri heyeti üzerinde, onun tuvaletsiz, tabiî güzelliğile tebessümünün zarafeti çok müessir olmuştur. Basın Kurumu fevkalâde kongresi M. TURHAN TAN Fin güzeli Avrupa Kraliçesi oldu Bir Türk terzisinin Belçikadaki muvaffakiyeti Belçikada yapı lan beynelmilel Kup müsabakasında Türk terzisi İzzet «Terzilikte üstad> derecesini kazanmış ve şeref hakem komitesi azalığma seçilmis tir. Gene san'atkârı tebrik ve muvaffakiyetler temenni ederiz. Marangozlar cemiyetinde yapılan toplantı j îspartada imar faaliyeti îsparta 13 (a.a.) Şehrimizde ya pılmakta olan tazyikli içme suyu tesisa tına aid iki depo yakında bitecektir. De mir borularm döşenilmesi de başlamıştır. stasyonla şehir arasmdaki 800 metrelik bulvarın gidiş kısmı gaçen yıl tamamlanmıştı. Dönüş kısmınm da betonla yapılmasma bu hafta başlanacaktır. Şehrin harita ve imar plânımn münakasasına aid muamelât tamamlanmış ve belediyeler bankasınm yardımı temin edilmiştir. Bu iş pek yakında münakasaya konacaktır. îsparta çayının iki tarafına belediyece yaptırılan tahkim işleri muntazaman ilerlemektedir. Geçen yıl başlanan Halkevi binası inşaatı süratle ilerlemektedir. Hal , kevlerinin yıldönümünde merasimle açıl I ması için hızla çalışılmaktadır. Yalvac ve Karaağac kazalannda yapılmakta olan Halkevi binalarınm da inşaatı bir ay içinde tamamlanmış olacaktır. îspartada yol inşaatı îsparta 13 (a.a.) Vilâyet içinde Isparta, Antalya ve Örkenez, Eğirdir şoseleri üzerinde çalışılmaktadır. îspar ta vilâyetinin geçen ders yılında beş dersaneli on iki köy yatı okulu vardı. Bu yıl bunların sayısı on beş olacaktır. Marakaz gemimizin Kiel'de alınmış bir resmi Denizbank tarafmdan Krup müesse " ssine sipariş edilen Marakaz adındaki dördüncü gemimiz yakında memleketi mize gelecektir. Marmara sahillerinde işlîyecek olan Marakaz gemisi 450 yolcuyu istiab edebilemektedir. Modern konforu cami bulunan geminin birino mevkiinde 40 kişilik, ikinci mevkide 70 kisilik mükellef birer yemek salonu vardır. Bi rinci mevkide iki yüz, ikincide de iki yüz elli yolcu için yer vardır. Geminin mü rettebatı, yirmi sekizi tayfa olmak üzere kırk dört kişide^ı mürekkebdir. Geminin uzunluğu 75,60, genişliği 1 I metre, hacmi istiabisi 1500 ton, sürati de 18 miLdir Eylulün sekizinde inşaatı biten Marakaz gemisi yakında limanımıza gelerek, seyrü sefere başlıyacaktır. Ingiliz anavatan filosunun manevraları Londra 13 (a.a.) Anavatan filosunun büyük bir kıstnı sonbahar manevralarına başlamak üzere Cromarty körfezinden hareket etmıştir. Gemilere, Evanton askerî üssüne mensub tayyareler re fakat etmektedirler. Dünkü toplantıda bulunan marangozlar hep bir arada Ağac sanayii ile uğraşanlann aralarmda bir kooperatif kurmaları için dün Marangozlar cemiyeti mekezinde ihzarî mahiyette bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda evvelâ fikrin mahiyeti izah edilmiş, bu hususta îktısa^.Vekâleti Sanayi umum müdürlüğile yapılan temaslar anlatılmıştır. Yapılan konuşmalar sonunda ko operatif tesisi teklifi kabul edilmiş ve bu hususta hazırhklara başlanması takarrür etmiştir.