9 Evlul 193* CUMHURtYET İZMÎR MEKTUBLARl İktısad Vekili Şakir Kesebirin elile Ankarada kapısı açılan Halk Bankası ve Ankara halk sandığı bizde, iktısadî sahada mutlu bir hareketin başlangıcı telâkki edilebilir. Bu başlangıc, öyle bir hareketin ilk adımıdır ki dolduracağı sahanın boşluğu hiçbir zaman Cumhuriyet hükumetinin gözünden uzak kalmamış, fakat her harekette esash hazırlanmağı şiar edinen rejim bunda da her tarafım düşünerek sağlam bir temel üzerine kuvvetli bir teşekkül kurmak yolunu tutmuştur. Cumhuriyet devrinde millî banka ve kredi müesseselerinin yekunu kırkı geçtiği ve kredi muamelesi çok genşilemiş ol duğu halde küçük esnafa, san'at ve ticaret erbabına ve her sınıf halka kredi temin edecek bir müessese vü cud bulmamıştır. Bu yüzden inkişaf imkânı olan birçok san'at ve ticaret şubeleri kısır kalmış, en küçük ihtiyacmı tedarik edemiyen birçok iş güc sahibi vatandaş, dükkânınm kapısını kapamaga mecbur kalmıştır. Halk Bankası ve ona bağlı olarak teessüs edecek halk sandıklan, işte Izmir fuarına davet edilen Bergamalı efeler bu çok mühim ihtiyacı karşıhyacak bir Izmir (Hususî) İzmir, çok güzel, la yürüyemiyen veya hasta olan ihtiyar vasıta olarak meydana çıkmaktadır. çok neşli. Memleketin her tarafmdan gel lar da duyacak, onlar da bayram yapa Banka ve onun esas faal kollarını teşmiş binlerce vatandaşın da iştirakile fev cak. Şehrin hangi tarafından bakarsanız kil edecek olan sandıklar nekadar halk kalâde günler yaşamaktadır. Şehir, baş bakınız, donanmayı ve donanmaya doğru müessesesi olmağa çalışır, ne derece halka tan aşağıya büyük bir hayat hareketi, koşan sandallan, kayıkları göreceksiniz. doğru inerse o nisbette ismine lâyık bir yelvele ve sevinci içinde bulunmaktadır. Kahraman Türk denizcileri, tertemiz k: teessüs olabilecektir. Üzerinde çalışılaSokaklara bakıyorsunuz, arabalar, o yafetlerile, centilmen ve asil; caddeler cak sahanın genişliği nisbetinde iş yapıtomobiller hiç durmadan dolaşıyor ve den geçiyor ve vatandaşların gururlannı lacak zümrenin bu husustaki hassasiyeti yeni Halk Bankası ve kollarını da çok gezintiye gelmiş olmak itibarile düzg'un okşuyorlar. kıyafetli, iyi giyinmiş yabancı kalaba Başınızı fuara çeviriniz ve onu, isterse h^ssas davranmağa sevk eden birer âmildir. lıklan mütemadiyen sağa, sola akıyor. niz, paraşüt kulesinden seyrediniz.. Fuar, bu sene Izmir için bir neş'e kaynağı oldu Koca şehir, günlerdenberi büyük bir hayat hareketi ve sevinci içinde yaşıyor iktısadî hareketler Halk bankası Sağlık notları PENCERESiNDEN Harb i arb olacak mı, olmıyacak mı diye sağdan soldan uçurulan sualler çoğaldı ve bugünün heyecanlı mevzularmdan biri de bu mesele oldu. Fakat bu meselenin gülünc bir tarafı da var: Harb şimdiye kadar bilindiğine göre bir devletin başka bir devlet topraklarına ordular sokmasile, yahud sokmak istemesile tahakkuk eden «kanlı bir vakıa» idi. Medenî dünya, o vakıanın aliyyülâlâsını bir yıldanberi Çin topraklarında seyredip dururken gene herkesia dudağında «harb olacak mı» suali dolaşıyor ki benim gülünc gördüğüm nokta da budur. Harb kelimesi, manasını mı değiştirdi, yoksa medenî âlemin vukuuna inanacağı harb o âlemin temeline kadar yıkılmasını intac edecek umumî bir boğuşma ve buğazlaşma mıdır?.. Eğer böyle bir facia bekleniyorsa bunu harb kelimesile ifade etmemeli, «dünya ne vakit yıkılacak» diye sorup araştırmah!.. Ben böyle bir yıkımı düşünmekten biîe korkanlardanım. Fakat harbin geniş mikyasta ihtiras mahsulü bir cinnet hamlesi olduğunu unutmamak kaydile tabiî bir ihtiyac olduğuna da inananlardanım. Rahmetli Ziya Paşa da ayni kanaatta olacak ki şu güzel manzumeyi yazmışbf Dendanı şıre lokma olur ahuvani zâr Bir kusıfendi ta'ma ktiar gurki canşikâr Bi cürm ıken gvlayı anakib olur mekes ... Ma'sum iken kebuteri $ahin eder şikâr Âciz iken ukaba giriftar olur keşef Goki zaifi kut idinir bi vesüe mâr Bı cunha makiyan beçeyı çâk eder zagen Bi sabıka du pare eder muşin mu$har Mari zemine lokma olur murgi tîzper Murgı havaya ta'ma olur mahii bi har Gavvası hırsı gevher eder lokmai neheng Kebki ümidi dane eder teleye şikâr alib zebunu kaidedtr eylemek telef Yerde, havadcu bahrde cart bu girüdâr I Yazan: DOKTOR RJJSÇUKLU HAKKI Caddeler, bayrak ve kalabalık tufanı içinde. Otellerin pencerelerindeki kımıl damadan anlıyorsunuz ki, onlar da payını almışlar.. Bu kalabalık arasında dık katinize çarpıp alâkanızı kendi üstünde toplıyacak olanlar da var: Zeybekler!.. Oyalarla çevrelenmiş feslerinin kenarm dan, göğüslerine sarkan uzun püsküllcri, sırtlarındaki siyah kaytan işleme cepkenleri, bellerindeki kuşak ve silâhlıklarile bu arada gözüken siyah, kemik, gümüş saplı saldırmaları, kısa donları ve tozluk" larile ağır ağır geçiyorlar.. Onlar, fuarın davetlileridir. Vaktile dedelerinin «Gâvur Izmir» diyerek bir nevi diş gıcırtısile homurdandıklan îzmir sokaklarında, şimdi, herkesin sevgi ve alâkasını topluyorlar. Onlar dün gece, fuarın kazino önündeki geniş sahasınöa, dağların serazad ihtişamma uygun bir estetikle diz çöküp, sıçrayıp parmak çitlatırken, herkesin gözünde zeybek hüvi yetindeki merd ve as.il gurur gittikçe bü yüyor ve emsalsiz bir alkış tufanı ortahğı ayaklandırıyordu. Onların eşleri, kız'an da oynuyorlar ve oynadılar. Kadınların figürlerindeki hususiyet de bambaşka.. Keza, Izmir sokaklarından tınsa kalkmış atlar, üstündeki ciridciler ve süvari lerle Kızılçullu sahasına gidiyorlar. Evet, îzmir fevkalâde günler geçiri yor: Dokuz eylul gelmiştir. Esaretin acısım çok derin bir şekilde içinde tatmış ve yanıp harab olduktan sonra bugün Ege sahillerinden mamur ve medenî bir yüzle ötelere bakan İzmir, büyük bayramını kutlulamak için hazırlıklarla meşgııl.. Şehrin her tarafında radyo oparlör tesisatı yapıldı. Atatürkün heykeli dibinden yükselecek olan ses, şehrin ta ötelerinde, evlerinden çıkamamıs, kadm ve çocuklar c Rengârenk bir insan dalgası, durma dan akıyor. Kazinolar tıklım tıklım, kanapeler tamamile dolu, paviyonlar, asfalt caddeler hmcahınc. Büyük bir neşe ve canlılık, fuarın üstünden rüzgâr gibi esiyor. Temsiller, \ a r yeteler, danslar, eğlenceler ve herşey.. Fuarın tiyatro kısmında olanları opar lörden dinlemek istemezseniz içeriye giriniz: Alb mıntakanın amatör güreşçileri, son kozlarını oynuyorlar. Güreşe veri'ıen ehemmiyet, kemiyet itibarile göze Ç3r?an artmadan da anlaşılıyor ve bunların içinde, hakikaten yarın millî takımda sevine sevine alkışlıyacağımız kabiliyet ve kuv vetler de var. îlk gecenin umumî tasnif neticesi, Izmir lehinde.. Daha dün, futbola aid kısım hitam buldu ve fuar komitesinin koyduğu kupayı, Ankaralı gencler, gol averajından istifade ederek, geçen sene olduğu gibi gene alıp götürdüler. Fuar mevsiminde gele cek yıllar, daha geniş bir programla hareket edilecektir. Izmirliler, bu sene hakikî îstanbul muhtelitini görmek ve alkış'.a mak istiyorlardı. Fakat Mısır şampiyo nunun Istanbula gelişi, lzmirlileri bun dan mahrum etti. Mısır şampiyonile Izmir muhteli'.nin pynadığı gün, Izmir sahası, emsali görüimemiş bir kalabalıkla dolup taşıyorciu. Çünkü îzmirli seyircilerden ziyade nıisafir meraklılar vardı. Kardeşçe geçen ve îzmirin 2*1 galebesile neticelenen bu oyunla fuarın futbole aid programı kapanmış oluyordu. Izmir mefhumu içinde, memîeket ve Türk inkılâbı bakımından büvük bir ruh vardır ve İzmir, bu gördüğü alâkaya. vatandaşın kalbinde kazandığı bu derin sevgi ve ümide, hakikaten lâyıktır. * * F.G. Erenköyünde dün akşamki cinayet Bir adam karısmı öldürdü, rakibini de bıçakla ağır surette yaraladı Dün akşam üzeri Erenköyünde feci bir cinayet işlenmiş, b:r koca, kıskanclık yüzünden karısmı bıçakla yol ortasında öldürmüştür. Cinayet hakkmda geç vakit edindiğimiz malumat şudur: Erenköyünde Kozyatağında oturan Fatma ismindeki genc bir kadm, birkaç senedenberi Has>an adında birisile evlidir. Bidayette tatlı bir hayat geçiren çift, sonradan birbirlerinden soğumağa başlamış, ve zaman zaman patlak veren aile kavgaları, bu yuvayı sarsacak şekli almıştır. Fatma bu vaziyet karşısında kocasmdan büsbütün soğumağa başlamış ve nihayet onu gene Erenköyünde Kemalin köşkünd ? bahçıvanlı': yapan Hasan admda biri< sile aldatmak istemiştir. Kadın, kocasına göz göre göre ihanet etmeğe, onu çileden çıkaracak hareketlerde bulunmağa başla mış, en nihayet de kocası Hasanı terk ederek âşığı Hasanla birlikte yaşamağa karar vermiştir. Bu vaziyet karşısmda Hasan, karısma birkaç defa bans.mak teklifinde bulunmuj ve her def'asında: « Vaz geç karıcığım, üç tane çocuğumuz var, yazık günah değil mi?» şekIindeki ricalanna: « Olmaz!» cevabmı almıştır. Bu halden fena halde muğber olan kıskanc koca, işi kanla temizlemekten başka çıkar yol olmadığını sanarak, bu tasavvurunu kuvveden fiile çıkarmak için fırsat kollamağa başlamıstır. Dün, bu fırsatın geldiğini anlıyan bedbaht Hasan, karısmı takib etmiş, kendisini âşığı Hasanla birlikte caddede dolaşir görünce hafif bir münakaşadan sonra bıçağmı çekerek üzerlerine saldırmıştır. Fatma, aldığı derin bıçak yaralarile derhal oracıkta ölmüş, âşık Hasan da ağır surette yaralanmıştır. Katil firar etmiştir; her tarafta aranmaktadır Bu gün yakalanması muhtemeldir. Güzellik çağında kadın, kendisini yıldıran sıkıntılar sinir buhranlarî geçirir, onları tedavi edecek hekim artist ruhlu olmalıdır Kadm nekadar zeki, duygulu olursa o kadar beden rahatsızhklarına tutulur. Zekâsı heyecanlarını inceleştiriyor. Bu ince heyecanlar büyük sempaük dediğimız uzvî duygu merkezini iğneliyor. Bedenin çindeki hümör adını verdiğimiz sular bozuluyor; tagaddî muvazenesi elâman çağırıyor. Ondan sonra sıkmtıların arkası gelir. ötede beride ağrılar başlar; kuvvetsiz irade dayanacak bir yer arar. Geceler çırpmmakla geçer. Eskiden, bu gibilere kuruntulular, kendini hasta sananlar, derlerdi. öyeleri rahatsızlıklannı kendileri de tayin cdemezlerdi de kimse inanmaz dı onların ıstırablarına. Çektikleri ni bir Allah bilirdi, bir de kendi'eri... Gerçekte ise onlara inanmıyanlar, onarla eğlenenler vehimli, kuruntulu sayılmalıl.. Hazimsizlikler, iç uzuvlarmın tembeliği, çarpıntılar, bunlara bağl: daha bir çok uzvî düşkünlükler denızde yüzen tahta, direk parçalarına benzer. O ıstı rablar içinde çırpınan zavallı kurtulmak için onlara sarılır. Şifası sanki onlara asılmış gibi. Şifa, o ıstırab denizinde yüzen o enkazda değil, akıllıca tatbik olunacak fizik ve moral ijiyende. *** Ratahsızlıklar biter mi? Sinir kurumunun, yanıbaşında analık uzuvlarınm ra hatsızlıkları. Yürek sıkıntısı, ağırlık basması. Ağrılar, acılar, kan gelmeler; bir sürü ıstırablar zincirden boşanır. Hafta larla kımıldanmıyarak istirahatten sonra icab ederse ameliyat yapılır. Sıra safra yollarına gelir. Korkunc buhranlarile karaciğer sancıları, yatakta istirahat; karaciğer üstüne buz koymak. Mevsiminde su şehirlerinde, kaplıcalarda kür. Hatıra gelmesi tüyleri ürperten ağn dramlarının bir daha tekerrür etmemesi için bunların yapılması gerek. *** Güzellik çağında, kadın kendisini yıldıran sıkıntılar geçirir. Görünüşü pariar, gözleri kamaştırır. îçi yufkalaşır ve zayıflar. Kimseye açılamaz, küçük kızken o, bunları bilmezdi. Oğlancıklann tutuldukları ayni hastalıklara amac olurdu. Apandisit, bronkopünomoni, beyin zarları arızaları, hep ayni hastalıklan paylaşırlaı dı aralarında, kız ve erkek çocuklar. Genc kızlık çağına gelince o çağa mahsus hastalıklar kendini gösterir. Onları görünce korkar, şaşırır. Aybaşı rahatsızlıklan : çok görmeler, gecikmeler, sonra birden kesilmeler. Anasının tavsiyeleri fayda etmez. Hekimden ışık almak gerekir. Genc kız kadm olur. Bir takım beden arızalarile, hele kendisine yakışmıyan meslekler içinde gönüller alıcı güzelliğinin bozulduğunu görmek o çağda kadını ezer ve üzer. Gülleri toplıyacak bir çağda dikenler parmaklarını kanat'm, reva mı?... *** Geçen gencliğinin hüsranı kadm için bir iç sıkıntısı ve üzüntü olur. Ergenlik çağının karşılıkları tonunu alçaltır. Ve işte şimdi başka bulutlar toplanır ufukta; fırtma bulutlan... Her iki cinsin müşterek hastalıkların dan bahsedecek değilim. Kalb, böbrek, sinir kurumunun uzvî hastalıkları, romatizmaların her çeşidi... Kadm bu hastalıklara ve onlara karşı kuüanılan ilâclara kendi hassasiyetinin damgasını vurur. Hastalığı kökünden koparıp atayım diye ilâcm miktarını artır mağa gelmez. İlâc verirken çok tedbirli davranmak ister. Manevî tesirlere karşı çok ince bir hassasiyet gösteren kadm ilâcm tesirinden sarsılmaz mı? Pedala ayağını biraz kuvvetlice basınca hekimin istemediği bir ses çıkar, beden piyanosun dan. Uyku ilâcları kadının uykusuzluğunu artırır. Çünkü mideyi ,uzvî sefaletlerin kaynağı olan yorgun mideyi büsbütün yorar. Uyuşturucu ilâclar bedeni uyandı rır; müshiller sıkar, kuvvet ilâcları kuvvetten düşürür; hep o sebebden, hep mideyi bozdukları için... İyilik beklenen her şey kötülük yapar, eğer ölçü taşırılırsa... İbrahim Hakkının kabri ve âsarı K ' • \ Meşhur Marifetname sahibi İbrahim Hakkının mezannın Siirde tâbi Tüllü köyünde olduğunu yazmıştık. Resimde sağda türbeyi, solda merhumun, torunlannda bulunan el yazması eserlerini görüyorsunuz. ^ Bulgaristanla Yunanistan arasında bir iktısad konf eransı toplanıyor ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Polonyalı eski muharibler Berlinde J Sofya (Hususî) Selânikte ayın on dördünde toplanacak İktısad konferansma Yunan ve Bulgar ticaret ve sanayi murahhaslanndan başka, İktısad Nezaretleri murahhaslarile iktısadî ve kül türel teşekküller mensubları da iştirak edecektir. İki memîeket arasında evvelce imzalanan klering anlaşmasınm iyi ve kötü taraflan yeniden müzakere edilerek kararlar alınacaktır. Müzakere lerde Hariciye Nezaretleri ve millî bankalar delegeleridehazır bulunacaktır. Evet, hakim şairin dediği gibi aslan ahuları, kurd koyunu, örümcek sineği, şahin güvercini, karakuş kaplumbağayı, yılan kurbağayı, kuzgun pilici, kedi fareyi yiyecek ve kavinin zayıfı yutması hayat kanununun birinci maddesinde zarurî gösterildiği için yerde, gökte, denızde bu kavga devam edip gidecektir. O halde harb olacaktır ve sulh teessüs ettiken sonra ikinci, üçüncü, yüzüncü, binincî harbler de olacaktır. Bu zincirleme hailenin önünü almak için hayvanat âlemindc cereyan eden hayat mücadelesi usulün den insanları uzaklaştırmak lâzımdır ki zamanımızda yapılamıyan iş de budur. Ondan ötürü ben harbin olup elmıyacagmı değil, harbin kaldınlıp kaldırılamıBundan dolayı lâtif cinsi tedavi eden acağını düşünmelidir, diyorum. M. TURHAN TAN hekim artist tabiatli olmalı b'raz da.. O H: abiatin ilham verici vasıfları hekime yarİstanbul Müzeleri TJmum Müdürü sayın dun eder, teknik bilgiler kadar. Bay Aziz Ogana: Burmalı sütunun restore edllmeslnin düşünülmekte olduğunu bildiren mektubu«Kadm, ey hasta çocuk.» Söyliyen nuzu şükranla aldım. Bu gtizel işe muvafbunu (Alfred dö Vinyi). Evet hasta; onu fak oîmanızı candan dilerlm, iltifatınıza da teşekkürler ederlm. hasta eden erkek egoizmi, hayat cilveleM. T. T. rinin sertliği, yaratılşmın nazikliği, çabuk kırılıvermek kabiliyeti. Böyle olmakla beraber gene usanma yaşamaktan ey hasta çocuk! Yaşamak sevincile her sabah güller açılsm içinde... Hayat bir elbise. Tozlanırsa fırçalanır, yırtılırsa yamanır; dayandığı kadar giyilir. Balzak'ın bu söz. «Yaşamak, nasıl oKış mevsimi münasebetile sinemalar lursa olsun, yaşamak» Dostoyevski söyleiçir yeniden tarifeler tanzim edilmeğe miş bunu da. Olmak mı, olmamak mı? Şekspir'in başlanmıştı. Dün sinemacıların iştirakile Beyoğlu ebedî sorusu. «Sırlarını koynunda saklıyan tabiat kadar heybetli, korkunç.» Çe kaymakamlığmda kaymakam Danişin rikinme onun karşısmda. Alber Samen söy yasetinde bir toplantı yapılarak yeni filüyor: Güllerle bezenmiş parlak sabah tlar tesbit olunmustur. Geçen senelere lar olur, çocuk gibi sevinirim o sabahlar nazaran birinci sınıf sinemalann fiatı yetmiş kuruştan elliye, ikincilerin elliden da ben... otuz beşe ve üçüncülerde de yirmi beşten Dr. Rusçukla Hakkt on yedi buçuk kuruşa indirilmiştir. Kabul edilen esasa göre ayrıca haftanın muayHayırlı bir teşebbüs yen günlerinde de halk matipeleri ve coKarilerimizden emekli yüzbaşı Ek cuk seansları tertib olunacaktır. Halk rem Ertürk imzasile aldığımız mektubda yakında bir süthane ve pastahane a matinelerinde azamî fiat birinci sımf siçacağım, her ayın ikinci gününün gavri nemalarda 25 30 ve ikincilerde de 15safi hasilâtını Hava Kurumuna. üçün 20, çocuk seanslarında da alelumum on cü günün gayrisafı hasilâtını da Çocuk kuruş olacaktır. Esirgeme kurumuna bırakacağmı bıl dirmektedir. Beş seneye değil, 15 seneye Ekrem Ertürkün bu vatanseverliğini mahkum oldu takdirle karşılar ve kazancı yerinde oGazetemızın 30 ağustos 938 tarihli . lanlar tarafmdan örnek edinilmesini te nüshasında, Trabzonda kan gütme yü j menni ederiz. ^^ zünden bir cinayet işlendisini ve Temel J Ucuz sınema I Beyoğlunda yeni fiat tarifesi tesbit edildi Camilerden kilim çalan bir hırsız Bursa (Hususî) Bursa zabıtası camilerden kilim çalmakla meşhur bir sabıkalıyı yakalıyarak Adliyeye vermiştir. Tevfık admda bu camı hırsızı son defa Fethiye kövünün camisinden kilim çalmış, bunun muhakemesine baslanırken diğer kilim hırsızlıkları da ortaya çıkmıştır. Mahkemede reisin suallerine karşı sabıkalı kilim hırsızı: Bay reis, kilim kilime benzer a! Bunlar, Allah yapısı değil, kul yapısıdır, demiş ve kendisine atfolunan hır sızlıkları reddetmiştir. Şahidlerin hepsi de kilimler kendilerine gösterilir gös terilmez müttefıkan kendi kilimlermj derhal tanımışlardır. Di§er şahidlerin çağırılması ve öteki kilim hırsızlıklarına dair muhakemesine devam edilmek üzere muhakeme talik edilmiştir. Bulgar istan kuru fasulya ithal edecek Sofya (Hususî) Devamlı kuraklar yüzünden Bulgaristanm bu seneki kuru fasulya istihsalâtı çok azdır. Dahilî ihtiyacatın bu seneki istihsalâtla tatmin edüemiyeceğini gören Bulgar Ziraat Nezareti haricden kuru fasulya ithal edecektir. Yabancı bazı zahıre tüccarlan Almanya Almanyayı ziyaret eden Lehli eski muharıblerden mürekkeb daha şimdiden satış teklifinde bulun muştur. bir grup, Berlindeki Alman meçhul asker abidesine bir çelenk koymuştur. oğlu Kemal isminde bir çocuğun Osman oğlu Hayriyi öldürdüğünü ve katilinj cürmü meşhud kanununa tevfikan derhal muhakemesi icra edilerek beş seneye mahkum olduğunu yazmıştık. Trabzon Müddeiumumiliğinden al dığımız bir tezkerede, katil Kemal hakkında ölüm cezası verildiği, fakat yaşınm küçüklüŞü nazarı dikkate almarak cezasınm bes seneve değil, on beş seneye indirildiği bildirilmiştir. Keyfiyeti tashih ederiz. Kral Karol Londraya gidiyor Bükreş (Hususî) Eski Başvekil Tataresko bugünlerde Londraya gide j cektir. Tatareskonun Londraya gidisi, 1 Kral Karolun tesrinievvel ayı basmda > vapacağı ziyarete zemin hazırlamak içindir. Matbuat, bu zivarete fevkalâde ehemmivet verivor.