CUMHURİYET 13 Temmuz 1938 Hafız Şirazî Genc bir çift... îkisinin yaşını toplarsan, ancak kırkı bulur... Küçücük apartımanlarında sanki kanlık kocahk oynuyorlar. Genc kız da, deükanlı da belki o kadar güzel değü... Fakat hayatın ilkbahanmn bütün ihtişamı gözlerinde ve yüzlerinde parhyor... Siz, mayıs ayının çirkin olduğunu iddia edebilir misiniz? Hizmetlerine bakan Ayşe kadın, Macidenin eski dadısı... Elinde büyümüş bir kıza nasıl «Hanımefendi!» desin?.. Sık sık şaşınyor. Hep «kiiçük hanımcığım!» la lâkırdı ediyor. Birlikte oturmağa başladıkları henüz bir sene kadar oldu... Balaylannı tamamen geçirdikleri iddia edilemez. Bu yaşayış tarzı onlarda daha bir alışkanhk haline girmedi. Necmi, akşam yazıhaneden dönüşünde kapıya anahtan soktuğu vakit tıpkı ilk günkü gibi kalbi çarpıyor. Sanki evine girmiyor da, âşıkane bir randevuya gidiyor... Macide ise anahtarın sesini duyar duymaz bütün vücudünün baştan aşağı titrediğini hissediyor.. * Yemek sofrasının üstünde her gün mutlaka taze bir iki çiçsk bulunacak... Kendisi de saat yediye dogru pudrasmı tazeliyor, saçlanm düzeltiyor... Şurasma buîasma birkaç damla koku akıtıyor... Yemeklerden Necminin memnun oldu ğuna şüphe yok... Artık onun neleri sevip nelerden hoşlanmadığmı çok iyi biliyor... Mutlaka her gün Ayşe kadmla birlikte mutfakta bir iki saat geçiriyor... Amma, söz ekseriya yemek ifine mün hasır kalmıyor... Macidenin çocukluk zamanındaki yaramazhklarma intikal ediyor...Geçen akşam Necmi sofraya otururken: Bil bakayrm Macide, dedi, bugün Galatada kime rastgeldin?.. Ve cevab beklemeden devam etti: Şu, hani yengenin eniştesinin evindeki ziyafette tanımıştık... Macide gözlerini muayyen bir noktaya dikip hafifçe dudaklarmı büktükten sonra: Bilmem, riatırlıyamadım, diye cevab verdi, adı neydi?.. îsmini toparlıyabilsem... Hay kör olası şeytan hay... Dilimin ucunda duruyor da söyliyemiyorum... Urun boylu... Esmer, gözlüklü... Haydi biraz yardım et de adını bulayım... Yavrucuğum nasıl yardım edebilirim sana... Kim olduğunu bilmiyorum ki, neyse bırak onu şimdi... Boşuna zihnini yorma... Adamın bizimle sıkı fıkı bir alâkası var mı? Fakat Necmi, karmnın sözlerini işitmiyor bile... Alnını buruşturmuş, dişle rıni sıkmış, söyleniyor: Kimden bahsetmek istedigimi pekâlâ anlıyorsun... Ne olursun, yardım et, ismini bulayım!.. A... Fazla üstüme varma yav rutn... Kerametim yok ya... Kimden bahsetmek istedigini ne bileyim... Hayır, biliyorsun!.. Bilmiyorum dedim ya!.. Saçmalıyorsun, mahsus yapıyor sun!.. Yavrum, uzun boylu, esmer, gözlüklü... İstanbulda böyle binlerce adam var... Ne bileyim ben!.. Macide yavaştan aldıkça Necmi kö pürüyordu. Nihayet masanın üzerine hafıfçe yurmruğunu vurdu: Hafıza denen şeyden sende zerre kadar eser yok mu?.. Ya sende?.. Tabiî... Her kadının en son iltica ettiği nokta... Mukabil suallerle insanı ilzam tarafına gıtmek!.. Ya erkeklerinki... Boyuna kuru felsefe! Macide, hâlâ zoraki gülümsemege çalışıyordu. Fakat belli ki p da sinirlen mişti. Onun için münakaşayı kesmek istedi ve sustu. Necmi, bilâkis, şu anda bütün hayatı, istikbali sanki o adamın adını bulmağa tnuallâk kalmış gibi çorbasını, sofrayı, karısını unutmuş düşünüyordu. Birden gözleri ışıldadı: Buldum, dedi, ismi... Hafız Şirazî... gibi bir şey!.. Macide lâkayd ve soğukça sordu: Hafız Şirazî de kim?.. Necmi, hafızasının zayıfligının hmcını kansmdan almak istiyormuş gibi: Oh, dedi, hanımefendi, Hafız Şirazinin kim olduğunu da bilmiyor... Biz de kalkıp ona nelerden bahsediyoruz? Genc kadın bu sefer fena halde kız mıştı: Beni o kadar cahil mi sandın... Pekâlâ biliyorum amma, mahsus bilmemezlikten geldim... İranın en meşhur şairlerinden biri... Istersen vaşadığı zamanı bile söyliyeyim sana... On dördüncü aSlT..m Takdire şayan bir ihtısas hazırlığı Türkiye şeker fabrikaları birinci sınıf unsurları nasıl yetiştiriyor ? Goethe'nin meşhur eserini Pierre Richard Vilm, Türkiye şeker fabrikalarının, Almanyaya tahsile göndermek üzere bu yıl da Anni Vermaye ve Jean Golland temsil edecekler RADVO «Verther» sinemaya alınıyor v^Bu akşamki program J ANKARA: 12,30 karışık plâk neşriyatı 12,50 plâkla dans miisıkısı ve halk şarkıları 13,15 ajaiLs haberlerı 18,30 plâkla dans musıkısı . 19,15 Turk musıkii ve halk şarkıları (Hıkmet Rıza) 20 saat ayarı ve arabca neşrıyat 20,15 Turk musıkısi (amator Cemıle) 21 §an plâkları 21,15 studyo salon orkestrası 22 ajans haberleri 22,15 son ve Istıklâl marşı. ÎSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 üavadLs 13,05 plâkla Turk musiklsi 13,30 muhtelif plâk neşriyatı 14 son . 18,30 konferans: Emınonu Halkevi namma: Saml Karayel (Fetıhten bugune kadar istanbulda spor) 19,15 Nıhal Asım ve ankadaşları tarafından Turk musiklsi (uşşak, huzam ve halk şarkıları) 19,55 borsa haberleri 20 saat ayarı: Grenviç rasadhanesmdert naklen, Şehır bandosu: Cemil Dolener ıda. resınde 20,45 hava raporu 20,48 Omer Rıza Doğrul tarafından arabca soylev 21 saat ayarı, Bedriye Tuzun: Şan (studyo orkestrası refakatıle) 21,30 Tahsin Karakuş ve arkada^ları tarafından Turk musiklsi (sultanî yegâh faslı) 22,10 muzik ve varyete: Tepebası Belediye bahçesinden naklen 22,50 son haberler ve ertesi gunun programı 23 saat ayarı, son. talebe seçeceğini öğreniyoruz. Bu müessese hesabma Almanyada tahsil etmekte olan gencler hakkında aylarca evvel hararetli sitayişler dinlemiş ve bu talebenin nasıl seçilmiş olduklarını merak etmiştik; bu hususta öğrendiklerimizi, yeni müracaat edecek genclere bir küçük hizmet olmak üzere, bu satırlarla hulâsa etmeği faydalı bulduk. Türkiye şeker fabrikalan, talebesini yalnız iyi seçmekle iktifa etmiyor, onları aynca ve çok dikkatle hazırlıyor; bir yıl süren bu hazırlama sonunda da tekrar en iyilerini ayınyor. Bu müessesenin bu husustaki dikkate değer çalışmasını şu üç safhada mütalea edeceğiz: Talebeyi seçme, hazırlama ve süzme. H a . . . H a . . . Hafız 14 üncü asırda mı yaşadı. Bilâkis 15 inci asırda... Hayır, yanıhyorsun, 14 üncü asırda... Bütün yaptıklann yetişmiyormuş gibi üstelik bir de bana ders vermeğe kalkışıyorsun öyle mi?.. Ders filân vermek istediğim yok... Belki Larousse'da vardır, bakalım!.. Köşede duran etajerden kalın lugati indiren Macide yapraklarını çevirmeğe koyulmuşken, Necmi sabırsız sabırsız: Ver şunu bana!.. diye sertlendi. Ben yalnız başma bulamaz mıyım sanki?.. Al da kendi gözünle gör... Mehmed Şemseddin Hafız Şirazî... 388 de Şırazda doğmuştur... Peki, bu, on dördüncü asırda mı yaşadığına delâlet ediyor... Bilâkis o zaman doğmuş... On beşinci asır girdiği vakit o henüz on iki yaşında... Bütün hayatını on beşinci asırda yajamış olmuyor mu? Benim o kadar ince hesaba aklım ermez, sen Larousse'un kaydettiği tarihe bak!.. Bu çeşid safiyane mütalealar yürüttükten sonra artık ben seninle münakaşaya tenezzül etmem... Pekâlâ... Münakaşaya tenezzül etme de, cehaletim gürültü ile bastırmıya çahşJ Necmi bu sefer masaya deminkinden çok daha kuvvetli bir yumruk indirdi: Vay, ben cahıîim ha!.. Lugat yere düştü; kabı koptu, yap rakları dağıldı. Su bardaklan da onu takib edip kmldı. Macide ağlar gibi boğuk bir sesle haykırdı: Kaba adam... Ne olacak?.. Necmi yay gibi dimdik yerinde doğrulmuş bağırıyordu: Ne dedin, bir daha tekrar et bakayım! Ayşe kadın sapsarı bir yüzle mutfaktan fırlamuş, oda kapısının önünde korku ve yaş dolu gözlerini önlüğünün uclarile siliyordu. •** Kan koca, yirmi dört saat hiç konuşmadılar. Fakat ertesi gün bütün genc çiftler arasında olduğu gibi hafıften yaidaşmalar, küçük küçük sitemler başladı. Ak^amleyin artık aralarında hiçbir dargınlık, kırgınlık kalmamı; gıbiydı. Yatma ğa hazırlanırlarken Macide sabredemedi, sordu: Talebeyi seçme Müessese, «olgunluk» larını geçirmiş lise mezunlannda üç şey arıyordu: Tam bir sıhhat, haklannda okullannın iyi şehadeti ve fen derslerinden «pek iyi» not. Stajiyer talimatnamesinıin en mühim şartı da bu idi: Bir yıl stajı ve staj sonunda müessesenin yapacağı süzmeyi kabul. Her türlü istirahatleri temin edildigi, bilhassa stajyerlere ayda 5 0 6 0 lira ücret verildiği için istekliler çoktu, yüze yakındı; bunlann arasından otuzu seçil dij fakat staj başlar başlamaz bir kısmı kendiliklerinden ayrılıp gittiler. Bir kısmı da müessesece geri gönderildi. Böylece daha ilk haftalarda, staja devam edecek gibi görünen, ancak 16 genc kalmıştı. Bu ilk tasfiyeyi yapan staj, neden iaaretti? Paristen yazılıyor: Alman şairi Goethe'nin ölmez eseri ve bestekâr Massenet'nin operakomiki, sevdiği genc kızla evlenemediği için hayatını feda eden Verther'in ismini ebedıleş tirmisti. Bugün üçüncü bir eser onlara ilâve olunur. Buradaki stüdyolarm birinde Verther filme çekiliyor ve Verther'i kuvvetli Fransız aktörü Pierre Richard Vilm temsil ediyor. Güzel Charlotte'i yaratmak, bundan bir müddet evvel «Prenses Trakanova» ya can veren Annie Vernay'a düştü. Charlotte'un kocası ve Verther'in arkadaşı Albert'e gelince, o role tanınmış facia artisti Jean Galland çıkıyor, rejiyi ise Max Ophulüs idare ediyor. Verther'in sahnede olduğu kadar beyaz perde de büyük bir muvaffakiyet kazanacagı zannedilmektedir. Zira muhakkak ki Verther ask ve his edebiyatının en müessir ve çok sevilmis şahsiyetlerinden biridir. Onu bize canlandırmayı deruhde etmiş olan Pierre Richard Vilm de sade Fransanın değil, belki bütün Avrupanın en kuvvetli artistlerinden biridir. Yabancı merkezlerden müntehab parçalar Operalar Beyaz perdede Verther'i yaratacak olan Pierre Richard Vilm Budapeşte: Cosi fan tutte (Mo zart'ın). 21,50 Monte Ceneri: Andre Chenler (GIordano'nun). 1,05 Frankfurt: Lortzing'in bir opera* sı. 21,30 Talebeyi hazırlama Hakikatte on aylık bir çalışmadan ibaret olan staj, iki ayn faaliyetle dolar: Ders (almanca, makine resmi, teknoloji, fizik kimya) ve iş. Şeker kampanyası, alelumum eylulde başlar ve aşağı yukarı 80 gün sürer. Kampanya, fabrikanın en hararetli, en dolu faaliyet devresidir. Bundan önceki aylar, bu faaliyetin hazırlığı, sonrakilerse ma kinelerin sökülme, temizlenme, tamir, yeniden takılma ve fabrikayı baftan aşağı tetnizleme aylandır. Stajyerler, bütün bu devrelerde fabrikanın gerek kuvvei muharrike kısmında, gerek atölyelerde, gerekse şeker kısmında sırasile ve derece derece çalışmışlardır. Kamp esnasmda nöbetle gece gündüz servislerine de verilmişlerdir. Stajyerlerin mühim bir kısmmı yıldıran, işte bu iş hayatı olmuştur. Fabrika, bu gencleri birdenbire çok ağır işlere mi koydu da dayanamadılar? Asla. Şu halde nazlı genclerdi, yorulmaktan ka çındılar? Bu da değil. Tecrübe, genclerimizin bilâkis çalıskan, mukavemetli ve işten yılmaz olduklarını göstermiştir. Fakat ayni zamanda şu noktayı da tebarüz ettirmiştir: Bazı lise mezunlarında «iş» mefhumu ve «haysiyet» telâkkisi bulanık ve yanlıştır. Bunlar, birçok işleri, «mü nevverlik» lerile, «efendilik» lerile hiç uygun bulmuyorlar, yani adi ve haysiyet kırıcı buluyorlar. Müessese, bilhassa bu yanlış ve zararlı zihniyetle sürekli olarak savaşmağa mecbur olmuştur. Stajyerler arasında emellerine erenler, ancak iş hayatınm en feyizll mekteb olduğunu ve işçıler çalıştıracak, dallı budaklı bir büyük faaliyeti düzene koyup yürütecek kımselerin, bütün o faaliyetleri bizzat yaşıyarak öğrenmiş ve bu suretle kontrola salâhiyet kazanmış insanlar olmaları i cab edeceğini takdir edebilenler olmuş, zed! Fransız sinemacılığı bu ve buna benzer eserlerle bir imtihan devresi geçiriyor demektir. Eğer o merhaleyi muvaffaki Büyük konserler 21,05 Orta Ingiltere: Mozart'ın 39 nu* yetle atlarsa yeni ufuklara doğru koşacamaralı senfonisi. ğı muhakkaktır. Fakat atlıyamaz da o 21,05 Prag I: Dvorak'ın eserleri. \ Geçen gün Verther'in bazı sahneleri güzelim Verther'den berbad bir filim çı22,15 Polonya istasyonları: Şopen'ln pU nin çekilisjnde hazır bulunmak üzere stüd karırsa istikbali karanlık olduğuna hük yano musikLsl. yoya gitmistim. Orada kendisile görüş medilebilir. Oda musikileri tüm, bana: 22,35 Saarbrucken: Beethoven'in bi? Simdiye kadar, dedi, beyaz per kuvartet parçası. dede müstemleke kıt'ası askeri, zabil ve 22,35 Könıgsberg: Brahms'ın eserleri. İt Pariste Betty Stockfeld'le komik 22,35 Stuttgart: Schumarm'ın eserleri saire oldum. Sempatik veya antipatik bir(gramolonla). Noel Noel yeni bir filim yapacaklarçok şahsiyetleri temsil ettim. Hiçbirinin 22,40 Pressburg: Debussy'nin prelüdlerl. Verther kadar hoşuma gitmediğini işte dır. Kordelânm ismi muvakkaten «Kal23,30 British Natlonal: Beethoven ve Kochlin'in eserlerl. size alenen itiraf ediyorum. Goethe öyle bin kanadlan» konmuştur. 20 temmuzda kuvvetli bir şahsiyet yaratmış ki, 150 se çevrilmeğe başlanacaktır. Operetler nedenberi sayısız erkek ve kadın peıes •Jc Myrna Loy, Clark Gable ile yeni 20,15 Konigsberg: Kara ormanın vişne» tişkârlarm sevgilisi olmakta devam et bir filim çevirmeğe başlamrçtır. Bu kor si (Valentin'ınh miştir. Binaenaleyh yapılacak filim süp delâya aid faaliyetini bitirdikten sonra, Askeri bandolar hesiz o perestişkârlardan bugün mevcud yani ağustos nihayetlerine doğru Avru21,20 Doyçlandzender: Marşlar ve şar olanlara idealleri olan tipi bir de bevaz paya gelip dinlenecektir. kılar. perdede görmek fırsatmı verecektir. Ki"^ «13 numaralı kamp» filminde baş Şarkt konserleri abmı okumuş, sahnede piyesini seyret rolleri Alice Field, Tommy Bourdelle, 20,15 Kolonya: Italyan ve Ispanyol şar* miş, operasmı dinlemiş insanların, sinemaabriel Gabrio oynıyacaklardır. kıcıları (graınofonla). 20,50 Fraııkiurt. Karl Erb (tenor). mdan kat'iyetle memnun olacaklannı te• f Danielle Darieıuc'nün baç rolü oy^ 22,35 Vlyana: Güzel sesler (gramofon» min edemem. Fakat o eseri bir de bu nıyacağı Vicki Baum'un bir romanından tarzda yapılmış olarak seyretmek hiç şüp muktebes «Seher vakti dönüş» filnri Buhesiz onlar için de kâfi derecede bir zevk dapeşte'de çevrilecek ve bu kordelânın membaı olacaktır. rejisini Danielle'in kocası Henri Decoin Verther fılminin haricî sahneleri Al idare edecektir. Bu gece şehrımızin muhtelif semtlerin m sas'ta ve Kolmar'da alınmıştır. Char ı jç Fransız muharriri Pierre Mac Or dekl nobetçi eczaneler: îstanbul ciheti: otte ile Albert'in izdivac rasimesı de lan'ın eserinden iktibas edilerek «Ucra Eminonunde (Salih Necati), Alemdarda Riquevihr kilısesinde icra olunacaktı. mahalle» isminde bir film yapılacaktır. (Esad), Kuçükpazarda (Yorgi), KumkapıFa^at havanın berbadlığı bu fikrin tatbık •jc Macar rejisör Gustave Ucicky da (Haydar), Şehzadebasında (Asaf), Ka. sahasına konmasına mâni oldu. Onun «Tırol» dağlarında bir filim çevirmekle ragumrukte (Arıf), Aksarayda (Z. Nuri), için bu sahneyi Paris civarındaki kilise meşguldür. Kordelânın adı «Madam Fenerde (Vıtali), Samatyada (Teofüos), Bakırkoyde (Merkez), Şehremıninde (Nâ erden birinde cekmek mecburiyeti baş Sıxta» dır. Başrolleri Gustav Fröhlich'le zım), Eyubde (Arif Beşer) eczanelerl. gösterdı. Gelinın elbisesi bastanbasa toz lise Varner oynamaktadırlar. Beyoğlu ciheti: Istiklâl caddesinde (A. Cevad), Posta sopembe krep, tül ve muslinden yapılnrştı. ^ «Delı bakire» filminin çevrilmesine kakta (Garıh), Maçkada (Feyzı), ParmakGüzel Anni Vernay o zarif kıyafetle tıp 25 temmuzda Pariste başlanacaktır. Bu kapıda (Kemal Rebul), Galata Topçular kordelâda baş rolleri Victor Fratıcen, addesinde (Hidayet), Kasımpaşada (Mukı bir periyi andırıyordu. Dünün sairane bir a$kı, bugün bevaz Annie Ducaux, Michel Andre, Gabrı eyyed), Haskoyde (Nesım Aseo), Ortaköy, Arnavudkoy, Bebek eczanelerı. perdenin en muhim bir eseri olmağa nam elle Dorziat oynıyacaklaıdır. Kadıkoy Moda caddesinde (Nejad), Altıyolda (Namık), Buyukadada (Şmasl Rıza), Heybelıde (Halk), Uskudarda (Imrahor), Beşıktaşta (Vıdın), Beykoz, Paşabahçe, A. Hisar eczanelerı. Bir iki satırla j NÖBETÇİ ECZANELER Artistlerin güzel pozlarından ÎRTÎHAL Fatıh dersiamlarmdan Abdullah Rüştu Efendı kerımesi Gulsume Duranın eşı Edırrekapı eczanesı sahıbı eczacı M. Arıf Oko eşi eczacı Reyhan Oko ve hukuk mezunlarından halen yedek asteğmen Hılmi Dura ve kardeşleri Enıse ve Suad Duranm pederleri esbak Kastamonu saylavı Sabri Dura tedavide bulundu§u Şişli Etfal hastanesinde vefat etmıştır. Cenazesi bugün hasta neden kaldırılarak öğle vakti Fatih camıi şerifinde namazı eda edildiktçn sonra Edırnekapıdakı makberi mahsusrına defnedilecektir. Cenabı Hak rahmet eyliye. Peki adı Hafız Şirazinin ismine benziyen o adamla ne konuştun? Banyoda dışlerıni yıkamakla meşgul olan Necmi: tur. Hiç, diye cevab verdi, hatta selâmTalebeyi süzme laşmadık bile I Müessese, staj müddetince bütün faaÇeviren: liyet ve hayatları dikkatle takib edilen NURt REFİK gencleri, staj sonunda sınhat ve muka vemetlerine, iş, müşahede ve teknik kabiliyetlerine, sabır ve tahanımüllerine, be raber çalışma ve geçinme kıymetlerine, almanca ve diğer ders notlarına, nihayet yazılı bir sınav neticesine göre son olarak bir daha süzmüş; en iyilerini kat'iyetle benimsiyerek altısını Almanyada Darmstadt teknişhöhşulesine, yedisini îstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesine vermişr tir. Bu gencler, para noktasından hiç bir darhk ve en küçük bir sıkıntı çekmedikleri gibi hem sıhhatlerile, hem tahsillerile yakmdan ve salâhiyetle meşgul kıymetli himayelere de mazhardırlar. Almanya dakiler, ayda 250 şer mark ve her altı ay sonunda kitab, elbise ve saire için birer aylık nisbetinde tabisat alırlar. Kayid, lâboratuar ve saire ücretleri aynca ödenir. İstanbuldakilerin aylıkları 50 şer liradiT ve her yıl, kitab parası olarak 50, elbise ve saire parası olarak 100 lira alırlar. Bunlann da kayid, lâboratuar Çorlu (Hususî) Halkevimizin çalışmaları sayesinde kasabamız bir ve saire masraflarmi müessese verir. bandoya sahib oldu. Bando şefi Mustafa Gunarın büyük gayretlerile günden Bu fedakârhklanndan dolayı Türkiye güne san'at alamncia ilerliyen bandomuz kasabanm musiki ihtiyacmı karşeker fabnkalarını takdir etmemek mümşılamağa başlamıştır. Gönderdiğim resim, bandoda çalan gencleri bir arada kün değildir. göstermektedir* Çorlu Halkevi bir bandoya sahib oldu Ölen sporcu Jean Parker plâj kabinelerinden birinde Şeyh Ahmed | iki canlı adam Umumî arzu üzerine tekrar başladı. Bir hafta devam edecektir. îki canlı adam 4,30 ve 9 da, Şeyh Ahmed 2,30 6 ve 10 da başlar. Pangalh KLJRTUHJŞ sinemasında ı Bu son fırsatı kaçırmayınız. Nevyork İndiana otomobil yarışına iştirak eden arabalardan biri devrilerek yanmış, sporcu ölmüştür.