12 Temmuz 1938 CUMHURİYET Edirne bir seyyah şehri haline getirilecek Şehirde yeniden bir kazino, Turist Oteli ismile de büyük bir otel yaptırılacak Vilâyet merkezlerine « Hayat» vermeliyiz 1 urkıye ourıye konferansı [Baştarafı 1 inci sahifede} smda teknik meseleler tetkik edilmiş ve her iki tarafça karşıhklı olarak projele tevdi olunmuştur. Konferans mesaisi hitamında, müte hassıslara, görüşülen meseleleri daha derin bir tetkike tâbi tutmak ve yeni noktalarm tetkikini hazırlamak imkânını ver mek için mesainin 1 eylul 1938 tarihine kadar tatiline karar verilmiştir. Konferans mezkur tarihte tekrar toplanacaktır. Fransız matbuatının telâşı Mussolini'nin nutuklarile General Rayhenan'm] gizli vesikası Pariste endişe ile karşılanch [Bastaraft 1 inci sahitede) ve kısmet mahiyetinde telâkki etmek kolaydır. Fakat hayır, biz üstünde ölçüsüz ihriraslar, istilâ emelleri, tahakküm ve emperyalizm hülyaları uçan girift men faatlerden mürekkeb bir karışıklık karşısmda bulunuyoruz. Japonya Asyayı, Almanya A\Tupayı, İtalya Akdenizin Afrika çevrelerini istiyor. Bu devletlerin îiyaseti dahilî ihtilâfların bizi zayıflatmasını beklemek ve Fransız Ingiliz cephesinde hasıl olabilecek yarıkları kollamaktan ibarettir. Bu vaziyetin açıkça anla şılması, dahilî ve haricî siyaset sahasın daki vazifemızin ne olduğunu bize gös termeğe kâfidir.» Figaro gazetesinde Dormesson, diyor ki: «Harb, caniyane anî bir hareket veya müsterek bir düşüncesizlik n«ticesinde cıkabilir. Her an yapılması imkânı olan anî hareketlere karşı kuvvetli bulunalım ve imkân nisbeti daha büyük olan düsüncesizliklere karşı da zekâvet gösterelim.» Aube, şöyle yazıyor: «Faşist ihtilâli 1789 ihtilâlinin tamim ettiği bir ideal olan demokrasi ile mücadele ediyor. Demokrasiyi mağlub etmek için faşizm, bir Avrupa hatta dünya harbi ihdasına hazırdır. Demokrasiler her şeye rağmen sulhu muhafaza etmek istiyorlarsa harekete geçmeli, zâf ve tereddüd göstermemelidirler.» Populer gazetesi, yazıyor: «Mussolini'nin ideolojist olduğuna i nanmıyoruz. İspanyada, Akdenizde te vessü ederek bir hegemonya tesis etmekten ibaret olan Dİânlarınm tatbikini kolaylaştıracak şekilde siyasî ve askerî vaziyeti değişrirmekfren başka bir gayç ile ha reket etmemiştir.» (a.a.) lenen neticeleri vermemesinden Fransaya büyük bir mes'uliyet hissesi ayrılmakta dır. Buna mukabil Çeroberlayn kabine sinin faaliyeti sempati ile takib edilmektedir. Edirne İstanbul asfalt yolunu yapan makinelerden biri faaliyet halinde Edirne (Hususî) Bir taraftan as falt yolun Lüleburgazdan beri olan kîsmınm ihale edilmiş olması, diğer yandan profesör Egli'nin şehir plânı üzerindeki çalışmaları, Edirnenin bir iki yıl içinde çehresini değiîtireceğini götermektedir. Nitekim ortada henüz esaslı bir plân ve imar faaliyeti olmadığı halde ufaktefek hareketler son bir yıl içinde şehirde bir hayli yenilikler vücude getirmiştir. Ev kiralarının günden güne yükselmesi, ev buhranının artması, çoğalan park, kazino gibi eğlence yerlerinin her akşam hıncahınc denecek kadar doluşu, Edirnenin kalabalıklaştığına ve canlanmağa yüz tuttuğuna en kuvvetli bir delildir. Bu şehrin de imarı işine sözden ve kâğıd üzerinden filiyat sahasına dökülmeğe yüz tutmuş nazarile bakılabilir. Çünkü: 1 Yıllardanberi üzerinde çalışıl makta olan Edirne şehir plânı bitmek üzeredir. 2 Hergün artmakta olan ev buhranı henüz yeni inşaata değilse bile esaslı tamirlere ve sıva, badana gibi güzelleş tirme işlerine hız vermiştir. Halbuki evvelce burada ev tamir etmek şöyle dursun beş on bin liraya yapılamıyacak koca man bina ve konaklar yok pahasına yıkıcıya sablıp çatır çatır yıktınlmakta idi. 3 İş kanununun bütün işçilere teş miline ve dükkânlann her akşam saat yedide kapanma kararmın tatbikma başlandığı gün esnaf ve işçiler de muayyen sa atlerde işlerinden aynlacakları için eğlence yerlerine o nisbette ihtiyac hasıl olacak ve bunun tabiî bir neticesi olarak da şehirde hareket çoğalacak, park, kazino, pastahane ve emsali yerlerin sayısı arta rak sahiblerinin yüzünü güldürecek ve fazla olarak da turist miktan artmış bu lunacaktır. 4 Bir taraftan kendiliğinden mey dana gelecek bu işler resmî ve hususî teşebbüslerle devam ederken diğer taraftan ihalesi yapılmış olan asfalt yol sekiz ay sonra Edirneye dayanacak ve bu yolun Edirnenin içinden geçişi, meydanlar a çılması, otel inşası ve saire gibi yenilikleri, birçok değişiklikleri ve binnetice şehnn güzelleşmesini mucib olacaktır. Asfalt yolun Edirneden geçişi Trakyanın diğer kasabalarında olduğu gibi değil, hazırlanmakta olan plâna göre yapılacaktır. Nitekim profesör Egli'den sonra üç gün evvel Nafıa Vekâleti Yollar umum müdürü Edirneye gelerek tet kikata başlamış; asfalt yol güzergâhmı, şehrin içinden geçecek kısmını, taş hazırhğı işlerini, yapılması kat'î surette karar laştırılmış olan yeni turist otelinin yerini ve Ekmekçioğlunun meşhur Kervansarayını General Kâzım Dirikle beraber in celedikten sonra Kırklareline gitmiştir. Meric kazinosundan sonra şehrin işlek bir yerinde daha bir kazino binasile (turist oteli) ni de Edirne Vilâyet hususî muhasebesi yaptıracaktır. Umumî Müfettişin ve Valinin büyük bir ehemmiyet verdiği bu işlerde hedef, turistler için konfor ve kolayhktır. Profesör Egli'nin plânına göre yerleri hazırlanan bu binaların inşaat hazırlığı başlamak üzeredir ve profesör Egli plânını îktısad Vekâletinde ihdas edilen turizm bürosile de temas ederek hazırlamaktadır. Trakyanın turistik bakımdan ihtiyac Iarının haritalarile birlikte mühim bir raporla Umumî Müfettişlik tarafından İktısad Vekâletine bildirilmiş olması da bu cümledendir. Bütün bu saydıklarım arasında uzun yıllardanberi varlığını bir türlü kuvvetle hissetirmeğe muvaffak olamıyan beledi yede son dakikada öğrendiğime göreyeni yıl bütçesinden 40,000 lira sarfet mek suretile şehrin kaldınm ve su yol Iarının tamirine karar vermiştir. Bu hareketler arasında nihayet yerini ve üzerine düşen vazifeleri almağa az metmiş görünen belediyenin bu kararıni takdirle karşılarken bunu diğer sahalar daki faaliyetlerinin de takib etmesini dilememek elden gelmiyor.. Kadri Oğuz Bir kadm boğuldu Beşiktaşta bir dükkânm üzerinde yatıp kalkan 45 yaşlarmd'a Necmiye admd)a zenci bir kadm evvelki akşam adamakılh kafayı çekmi şve biraz serinlemek için Beşiktaş iskelesinin yanmdaki sahilde çırçıplak soytmarak denize atlamıştır. Civarda dolaşan çocuklar Necmiyenin denize girdiği yere gelmişler ve geceleyin denize giren kadım yüzerken seyretmek istemişlerdir. Fakat Necmiyenin denize daldıktan sonra bir daCemil Fikret ha çıkmadığını görünce vak'adan polisi haberdar etmişlerdir. Necmiyenin cesedi ancak dün sabah meydana çıkmış Nişan yüzüğünü çalmîş ve yapılan muayene neticesinde Adliye Dün akşamüzeri, doktor Nadire Satabibi Enver Karan defnine ruhsat verdinin Cağaloğlundaki 34 numaralı evimiştir. ne hırsız girmiş, evd« misafir bulunan Bakü konsoloshanesi kâtibi Cemalin pırKokmuş pastırmalar lanta taşlı 40 lira kıymetindeki nişan Şehremininde oturan ve Kasımpaşa yüzüğünü çalarak kaçmıştır. Cemal, yüda seyyar satıcılık yapan Sıddık Canzüğünü su küpü üzerine koyduğunu, ve verenin sattığı pastırmalann tamamen bu sırada eve Hamidiye suyu getiren kokmuş olduğu, yapılan muayene neticesinde anlaşılmıştır. Kokmuş pastırma seyyar sucu tarafından çalındığmı zan satan Sıddik Müddeiumumiliğe veril netmektedir. Tahkikata devam edilmektedir. miştir. IBaşmakaleden devam] cağınız bir kahve bile bulamazsınız. Eskişehirde kirli olmasına rağmen meselâ mehtabda pekâlâ güzel bir manzara alabilecek olan Porsuk çayı, arada bir olsun, şöyle bir toplantmın gürültüsünü dinlemekten mahrumdur. Mersinde Akdenizin, Samsunda Karadenizin zaman zaman §airane gürültüsünü kimbilir hangi bağrı yanık şair dinler. Bunların kenarında Hatayda intihab hazırlıkları fazla adileşmesine rağmen tabiri mazur başlıyor görün hiçbir monden toplantı yapılmaz. Antakya 11 (Sureti mahsusada giden Bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün vilâ arkadaşımızdan) Hataylıların, Türk yetlerin bugün ayni halde bulunduğuna ordusuna kavuşmaktan mütevellid sevinşüphe yok. İşini biriren bir memur, dük ci hâlâ sükun bulmuş değildir. Hemen kânını kapıyan bir tacir, yahud tatilde her yerde halkın sürur tezahürleri göze bulunan bir genc günün en sıkıntılı saat çarpmakta ve artık hürriyetlerinın temı leri olan yemekten sonrası ile yatma vak nat altma alınmış olmasına kâmil bir iman ti arasını nasıl geçireceğini bilemez. Ken besliyen Antakyalılar, müstakbel intiha disini belki kapanma saatine kadar bir bata tam bir emnıyetle hazırlanmış bu kahvenin köşesi, belki buruşturula buruş lunmaktadırlar. Yarım bırakılan seçim ha turula yeniden iptidaî hamur halini alan zırhğına bugünlerde başlanacaktır. Ka bir gazetenin, bir romanm bilmem kaçmcı yıd muamelelerinin ikmalini müteakıb da defa olarak okunması guya işgal edecck intihaba girişilecektir. tir. Bu da güzel. İhtimal bazı akşamları Yunan hükumetinin tebriki böyle geçirmek gerekecektir. Fakat asıl Ankara 1 1 Yunan elçisi Fransa ile lâzım olan bir sinemadır, bir tiyatro Türkiye arasında Hatay işi etrafında hadur, bir danstır, bir musikidir. Ve her vi sıl olan anlaşma ve ahiren imza edüen lâyetimizde bütün bu insanî ihtiyacların vesikalar münasebetile Cumhuriyet hü tatmin edilmesi elzemdir. Bugün «bun kumetine dost ve müttefik Yunan hüku lar» sız yaşamağa Avrupanın hiçbir şehri metinin en samimî tebriklerini ve Türki «hayat» diye bakmaz. Iyi kötü bir takım yenin Ulu Önder Atatürkün yüksek ve zihin dinlendiren, vakit geçirtici şeylerin kıymetli ilham ve direktifleri sayesinde her yerde kurulması, yaratılması başlıca Cumhuriyet hükumetinin vâsıl olduğu bu ve «resmî» gayelerimizden biri olmalıdır. neticeyi hükumetinin şarkî Akdenizde en kıymetli sulh amillerinden biri olarak teBizde Halkevleri bu büyük içtimaî lâkki ettiğini, Cumhuriyet hükumetine ibeksiğimizi gidermeğe, belki varkuvvetlerilâğ edilmek üzere Hariciyemize bildirdiği le, çalışıyorlar. Fakat senelerdir görüldü öğrenilmiştir. ki bu bakımdan kalkınma hareketine Halkevlerinin gayreti maalesef, kâfi gelmiyor. İstanbul Halkevleri adeta rekabet [Baştaratı 1 inci sahifede} halinde birşeyler yapıyorlar. Rakib (!) Tabor civarında Ingiliz polislerile \olmadığmdan dolayı mı nedir (?) Ana doludaki evlerde istenlidiği kadar canlı rab çetesi arasında musademe olmuş ve hareketler göremiyoruz. Bunun en basit Arablardan sekiz kişi ölmüştür. Polisten de bir ölü vardır. delili ilk kurulan Halkevlerinin bulunBir polis müfettifi öldürüldü dukları şehirlerde aradan seneler geçtiği Kudüs 11 Bu sabah Tulkerimde halde el'an umumî bir «buluşma yeri» oîamadıklandır. Ve zaten Halkevlerinin bir berber dükkânmda tıras olmakta olan vazifeleri arasında bizim eksikliğinden şi bir Arab polis müfettişi silâhlı dört kişi kâyet ettiklerimiz ikinci plânda geliyor. tarafından öldürülmüştür. Emniyet tedbirleri Şu halde bu eksiği birinci plâna alacak Kudüs 1 1 Tulkerimde bir Afab :eşekküller lâzım. Şakaya alınmaması polis müfettişinin katledilmesi üzerine cab eden, epeyce ince bir mesele. Bizde hemen herşeyi üzerine yüklenen vaziyeti pek gergin olan bu şehir askeri müfrezeler tarafından işgal ve saat 22 Cumhuriyet hükumeti bu noktada da den sonra ışıkların söndürülmesi emredilbeklenen hamleyi şu veya bu şekilde yapmiştir. Filistinin şimalinde telgraf telleri malıdır. Herhalde esas gaye vilâyet meruzun bir mesafe dahilinde tahrib edil kezlerimizin sıkıcı havasına bir nihayet miştir. Nasıriye, Taberiye ve sair mervermektir. Vilâyet merkezlerimizin ve gikezlerle telgraf muhaberesi kesilmiştir. derek kazalann, nahiyelerin.. ve bütün Vaziyet Hayfada da gergindir. Bu memleketin. rada birçok devriyeler sokaklarda dolas.Ticarî liman olmakla şöhret bulan maktadır. Triyestenin, ve saıjayi şehri olan Milânoöldürülen köylüler nun gidebildiğimiz bir iki «yerinde» bunKudüs 11 Dün akşam atılan bir ları düşünüyorduk. Denebilir ki Yugosbombadan iki Yahudi ve bir Arab ya lavyada hatta Bulgaristanda bu hareket ralanmıştır. Bir çete Kafrkana ismindeki farkedilmiş ve bir hayli ilerilemiştir bile... Arab köyüne girerek köyde bulunan iki Kont Ciarto Lord Pört mülâkatlart Roma 11 (Hususî) îngiliz elçisî Lord Pört, Londradan aldığı talimat üzerine bugün Hariciye Nazırı Konl Ciano'yu ziyaret etmiştir. Kont Ciano i!e Lord Pört'ün Ingiliz Italyan anlaşmasile İspanyadaki yabancı gönüllüler meselesi etrafında görüştükleri haber verilmektedir. Beyaz Kitab çıktı Londra 11 (Hususî) Ispanyadaü yabancı gönüllüler meselesi hakkındaki Ingiliz plânı bu akşam beyaz kitab haliude neşredilmiştir. Muharebe vaziyeti Valans 11 Valans'ın son hava bombardımanı esnasında bir kaç bombai limanda üç Ingiliz yük vapurunun arasına düşmüşse de vapurlara isabet etmemiş. tir. Bununla beraber Yorkbrook vapu * runda seyahat eden müşahid Vyuel Hey* mans, etrafa yayılan bomba parçalarile sol kolundan yaralanmıştır. Vapurlar hafif surette hasara uğramışhr. Barselon 1 1 Müdafaa Nezaretî tarafından neşredilen bir tebliğde ezcümle şöyle denilmektedir: «Kastellon cephesi: Artana ve Su eras'ın cenubunda şiddetli muharebeler cereyan etmektedir. Bu mmtakadakî kuvvetlerimiz Frankist'lerin tazyikine yüksek maneviyatla mukabele etmekte ve şiddetli mukabil taarruzlarda bulunmaktadır. §ark cephesi: Dün sabah Sort mıntakasında Piodras de Aolo dağında Fu * ente de La Seo'daki mevzilerimize düj * man altı kere taarruz etmişse de ağır zayiatla tamamile geri püskürtülmüştür.» Filistin ateşler içinde Romada memnuniyetsizlik Roma 11 Havas ajansının muhabiri bildiriyor: Ingiliz Italyan itilâflarının tatbiki içjn lk şart olan İspanya meselesinin nremnuniyete şayan bir şekilde halli keyfiyeti lahakkuk etmeden bu itilâfların mer'iyete girmesine Londra kabinesinin muvafakat etmemesi, Romada memnuniyetsizlik uyandırmıştır. ispanya hududlarındaki kontrolun takviye edilmesine rağmen îs panya harbinin uazamasından endise eden Romanm siyasî mahfilleri, bu hu susta daha büyük bjr asabiyet göster mektedirler. 16 nisan tarihli itilâfm bek Kont Ciyano İngiliz elçisile görüştü Roma 11 Hariciye Nazırı Kont Ciy» no bu akşam Ingiliz büyük elçisini kabul ederek Ispanyol işi Ingiliz Italyan anlaş•masınm mer'iyete konulması etrafında görüşmüştür. Bu mülâkat, Londradan yeni talimat' alan Ingiliz büyük elçisinin talebi üzerine vuku bulmuştur. Yugoslavyadan gelecek göçmenler [Bajtarafı 1 inci sahifede] 9 haziran 1938 de başladığı mesaisini 11 temmuz 1938 de müspet ve her iki tarafın menafiine hâdim bir neticeye isalle ikmal etmiştir. Mezkur kcanisyon Hasan Saka, Iskân Umum Müdürü Dr. Cevdet Atasagon, Yugoslavya Hariciye Vekâleti Balkan şubesi şefi Milân A. Ristiç ve Yugoslavya Ziraat Vekâleti müşaviri Voislov V. Magovçeviç'den terekküb ediyordu. Yugoslavyadan Türkiyeye gelecek Türk göçmenleri için komisyon tarafm dan hazırlanan mukavele metni her iki hükumete arzolunmak üzere komisyon azası tarafından parafe edilmiştir. Mukavele iki hükumetce imza ve tasdik edildikten sonra mer'iyete girecek tir. (a.a.) Ingiliz Başvekiline kokard takılıyor askerin teslim edilmesini istemiştir. Bu askerler o aralık köyde bulunmadıkları için tedhişçiler iki köylüyü alıp götürmüşlerdir. Bunların cesedi bilâhare köy civa rında bulunmuştur. (a.a.) Emirdağ kazasında büyük bir yangın oldu Emirdağ (Hususî) Emirdağın Uzunçarşı denilen mevkiindeki fırından yangm çıkmış ve altı dükkân, dört ev, iki ardiye tamamen yanmış, beş dük kân, üç ev de yıkılmıştır. Zarar otuz bin lira tahmin edilmektedir. ' değildi, fakat içeride ortalığı süpüren Kör Süleymandan başka hiç kimse yoktu. Haydar uşağa sordu: Yusııf Dayı nerede? Vilâyete kadar gitti. Dün gece sen burada mıydın! Hayır. Bizim Melek geldi mi diye soracaktım. Kör Süleyman elinden süpürgeyi bırakmadan, çoğu anlaşılmaz kelimeler geveliyerek cevab verdi ve biraz evvel onun lâfı geçtiğini söyledi. Haydar onun elindeki süpürgeyi yakalıyarak sarstı: Ulan, herifçi oğlu! Şu kenef yelpazesini bırak da öyle konuş. Suratını biraz kaldır. Güna'ha mı girersin? Süleyman korktu ve irkildi. Süpürgeyi elinden yere bırakarak: Bilmiyorum be yahu... dedi, biraz evvej lâfı geçiyordu. Yusuf hiddetlenmişti. Melek gece savuşmuş, diye. Savuşmuş mu? Söylesene be adam! Dükkân kapanmadan savuşmuş. Yusuf arkasmdan bağırmış. Nereye savuşmuş? Ne bilirim ben? Yusuf da bilmi yor, kimse bilmiyor. Burada kalantor bir İstinyede Dok fabrikasmda çalışan Gal maden amelesinin grevî Londra 11 Sendikalara dahil ol amele Mehmed oğlu Celâl, dün ameleden İsmail oğlu Bayram ile bir iş yü mıyan teşekkülleri protesto etmek içıri zünden kavga ederek demirle gözün cenubî Gal maden amelesinden 10,000 den yaralamıştır. kişi bugün grev ilân etmiştir. delikanlı ile oturmuş. Belki onunla gitmiştir, diyor İzak. Herifle beraber mi çıkmışlar? Aah... Dışarıda buluşmuşlardır belki. Müşteri yağlı. Kemancıya elli lira bahşiş vermiş. Seninki o enayiyi eline geçirir de bırakır mı? Tabiî haftaya kalmaz, suyunu çıkarır. Sen Meleği bir ensele! Haydar şapkasız, kıvırcık ve sert saçlı, iri kafasını kaşımağa başladı. Belirsiz ümidlerin güçbelâ tadil edebildiği bir öfke içinde homurdanıyordu: «Vay kahbenin kızı... Vay Sulukule prensesi... Eline yağlı parça düştü ha?..» Korka korka yeıden süpürgeyi alan Süleyman: Odasına bir bakmadm mı? diye sordu. Oradan geliyorum. Yok ha? Haydar cevab vermedi ve camlı kapıyı öfke ile vurarak merdivenleri hızla çıktı. Karı eve dönünciye kadar gidip Taksimdeki kahvede oturmaktan başka çare kalmıyordu. Bir bakıma fena haber değildi bu. Melek cebi dolu gelecekti. Fakat körün «kalantor» dediği herif kimdi? Elli lira bahşiş!... Yuh... Kemancıva bu parayı veren herif Mele x ' :. masa boğabilir. O zaraan kanyı koyduasa bul! Kıskançlık Haydann rahat yut kunmasına mâni oluyordu. «Ulan, dedi, hele bana görünmesin, ben o zaman ona öyle bir görünürüm ki...» Ingiliz sefaretinin önünden Galatasaraya doğru sapacakken gene Tarlabaşına kadar bir uzanmağa karar verdi. Adeta hiç yorgunluk duvmuyor, koşuyordu. Gene pencereden l şını uzatan ihtiyaı kadın Meleğin gelmediğini haber verdi. Haydar bu sefer ağır ağır Taksime kadaı yürümüştü. Kahvede tavla oynıyan iki şoförün yanına oturdu. Seyreder gibi yap;yor, fakat hep Meleği düşünüyordu, Tavla oynıyanlardan birisi Meleği tanırdı. Haydar dün gecedenberi kanyı bil yerde görüp görmediğini ona sormayı düşündü. Fakat oyun taş toplama kertesine geldiği için hararetlenmişti. Haydar bekledi. Tavla yenilen şoförün koyu bir kii< fürile kapanınca Haydar, yenen şofoM sordu: Melek buralardan geçti mi? Cevab alamadı. Yenen şoför yenilene tabakasını uzatarak: Bir çift geleydi oyunu aldındı! İkibiri de yanlış oynadın! diyordu. r Arkast var] Gözünden yaraladı Londra Londra hastaneleri menfaatine kokard satan bir kız Başvekil M. Çemberlayn'e kokard takarken. Milli roman: 15 Haydar başmı pencereye doğru kal dırınca gözleri kararmıştı. Yere bakarak sordu: Sokağa mı çıktı? • Hayır, dün gece gelmedi. Dün gece gelmedi mi? Haydar şaşırdı. Bazı geceler Meleğin ötekile berikile gittiğini, odasına gelmediğini yeni öğrenmiyordu; fakat bugün onu görmeğe öyle bir arzusu vardı kı hiç ummadığı bir vaziyet karşısmda kalmış gibi afalladı. Birdenbire bacaklar:nm dermanı kesılmış, üstüne birkaç günün yorgunluğu çöküvermişti. İki adım atmağa takatı yoktu. Kaidırımm kenarına oturdu. Geceleyin Meleğe attığı tokadı düşünüyordu. Karı oradan nereye tüymüştü? Bara gitmedi mi acaba? Başka nereye gider? Yazan: SERVER BED1 Şeytana kadar uzanıp sormayı düşündü. Orası da cehennemin bucağı. Tarlabaşından Tepebaşına kadar bu yaz sıcağında taban tepmek lâzımdı. Öğleüstü orada da adam bulacağı şüpheliydi. Bir tramvaya atlayıp Taksimde şoförlerin kahvesine gitrpaği aklından geçirdi. Fakat orada kimse ile içlidışlı konuşamazdı. Beynine saplanan şeyleri birine, bir can yoldaşına açmak istiyordu. «Köpoğlu kan! dedi, eşi yoktur, bu işten yalnız o çakar!» Kaç defa Melek onu dinlemiş, elini kana bulamamak şartile okkalı bir vurguna teşvik etmişti. Ne de olsa kadındı, nazikti, kamalı bıçaklı işlerden hoşlanmazdı, fakat mandepsiye, el çabukluğuna, aşirementoya bayılırdı: «Aptal! derdi, Kerimin şoferidin, evine o kadar girip çıktın da birşey beceremedin mi?» Kaç defa yalvarmıştı: «Beni şu eve hizmetçi olarak sok da avuç dolusu para ve elmasla geleyim!» diyordu. Yapar mı yapar! Kimsenin ruhu duymaz! Kaç defa tramvayda, Haydarın yanında, kadınların çantalarma ince uzun parmaklannı daldırarak sırasına göre üç, sırasına göre on, on beş papel çekmişti! Haydarın vazifesi, kalabahklarda, iri vücudile siper olarak onun işini kolaylaştırmaktı. Hey gidi hey! Beraber ne nutnaraları vardır! Fakat son zsmanlarda Melek de ona yüz vermiyor: «Ben bu işten elimi eteğimi çekeceğim, bıktım artık, sonu yok bunun, sen de kendine namuslu bir iş bul, başımdan git artık!» diyordu. Haydar birkaç defa kendi kendine sormuştu: «Birine mi tutuldu acaba?» Böyle düşünürken başına kan çıkıverdi ve kıskanclığa benzer bir kuduruşlukla homurdanıyordu. Ayni şüphe gene içine geldi ve söylendi: «Elin kahbesi! Hele bir o haltı ye de ben sana gösteririm!» Bununla beraber, için için, Melek üstünde hiçbir hakkı olmadığmı bilmiyor değildi. «Geceyi nerede geçirdi bu karı?» <Jedi ve diz kapaklanna basarak ayağa kalktı. Sallana sallana yürüyordu. Ağır ağır Şeytan banna kadar gitti. Kapı kapalı