r Bir facia Tren, bir saattenberi, çorak, ıssız, kasvetli bir ovada olanca bızile gidiyordu. Birden bu sürat azaldı, frenler gıardatfe ve katar, tereddüdlü, tutuk bir ilerleyişten sonra durdu. Dışarısmı görmek için, peacereden, yan belirae kadaı sarktım. Görünürde istasyon yoktu. Hat üstünde tauıirat yapıldığıru gösieren bir emare de göremiyordum. İleriye doğru bakınca, bu anî dunışun sebebiai anladım, Trenimiz bir köpriiyc giriyordu. Derin ve çukur bir Tadinin üıtimacydik. Benbn bulunduğıım vagon, vadinin tam ortasmdan akan bir derenin üstünde durmuştu. Sulann, dere yatağını tama men doldurarak, çalılıklarla örtülü kıyılan, kaTak agaclanmn kökJermi, köprü ' ayaklanm taşıyan SİVTİ karalann diblerini yalayıp geçtiğini görüyordum. Bulutlarla örtülü bir semadan crurmadan dökülen inadcı bir yağmur altında, bu ova, yüreğime kasvet veren bir loşluğa, bir ıssızhğa gömülmüştü. Iki kilometre ötede bir kıvnntı yapank ağaclıklar arasmda kaybolan derenin kıyılannda ne bir ev, ne bir kulübe, hiçbir şey yoktu. Yüksek kayalıkların hizasında da raeskene benzer birşey görünmüyordu. Kompartimandan koridora çıktım, koridor penceresinden, Öteki tarafa baktım. O taraf daha kasvetli, daha dar bir çerçeve içinde mahpustu. Dere, orada, öteki taraftan daha geniş bir yatak açmış, ovayı daha fazla kaplamış, kıyılan otlarla, sazlarla daha fazla örtülmüştü. O tarafta da, ne bir ev vardı, ne de canlı bir mahluk. Kompartimanrma avdet ettim ve pencereye tekrar yaklaştım. O zaman nazarı dikkatimi celbeden bir manzara, yü reğimdeki kasveti yarıyanya aldı götürdü. Biraz evvel, îçimi üşüten bu rütubetli ve kimsesiz tabiat, şimdi beni pencereye mıhlıyan, cazibeli, zevkli, canlı bir manzaraya bürünüvermişti. Biraz evvel, sazhkların arkasında gızli kaldığı için seçemediğim bir küçük çocuğu şimdi mükemmelen görüyordum. Bu çocuk, suyun kenarına oturmuş, elindeki kamışla balık tutmağa çabalıyordu. Tepesinden mütemadiyen dökülen yağmura aldırmıyor; homurtular ıçınde köprüye gırip orada duran trene başını kaldmp bakmıyor; gözlerini, köpükler içinde kabara kabara akan bulanık suya bütün dikkatile dikmiş, oltasının ucuna takılacak balığı bekliyordu. Çok yeknasak döküldüğü için canlılığını kaybeden yağtnurun, bulanık köpükleri varhktan ziyade ademi hatırlatan derenin hareketlerile canlanamıyan bu ölü tabiat, o küçük çocuğun, su kenanndaki ufacık faaliyetile birdenbire, büyük bir hareket içinde kımıldanır gibi olmuştu. Çocuğun yanında, baska kimse yoktu. Etrafta mesken dpnilebÜecek birşey görünmediği için, küçüğün evi de, belki derenin kıvnntı yaptğı noktadan ileride, ythud ağaçlarm sık bir tarafında idi. Cürbününü çıkarıp etrafa göz gezdirdim. Kiçbir şey göremsc'im; tekrar, balık tu•n çocuğa bakmağa başladım. Şimdi ou, rüzgârla yere yatan, yağmurla ısla ıan sazlıkların arasmda, sanki yanıba şımdaymış gibi yakında görüyordum. On yaşından fazla yoktu. Gözlerim, yüzüne tesadüf ettigi zaman, kâinatın vücudünü unutacak kadar işine dalan bu çocuk simasında, dalgmlıkla dikkatin şayanı hayret bir imtizacla birleştiğini gördüm. Başmdaki eski kasketin altmdan taşan saçları rüzgârda uçuşuyordu. Çenesini ileri doğru uzatnıış, kaşlarını çatmış, ağzı yan açık, kolu, oltayı kabil olduğu kadar ileri götürmek için öne doğru uzamış, iğnesinin ucunda çırpmarak sudan çıkacak olan balığı, yüzünün çizgilerinde okunan halecanlı bir sabırsızJıkla bekliyordu. Yağmur, arkasındaki eski ceketi sır aklam etanşti. Fakat o, bu ıslakhğa da ehemmiyet vermiyordu. Birckn, birşey oldu. Küçügün ba sonsuz zevkini bozan bir talihsizlik, oltayı, cereyanın şiddetin* kaptrrdı ve sazlıkların arasma sıkıştırdj. Küçük, şimdi öfkelenmiş, oltayı sağa sola cekmeğe, sazlann arasmdan kurtarmak içm uğraşmağa başlamıştı. Muvaffak olamaymca, ka nnşı elinden birakhğını, suyun ortasmdakı sivri bir kayaya basıp, karşı kıyıya geçmeğe teşcbbüs ettiğmi gördüm. CUMHURÎYET 21 Haziran 1938 İyi resim elde edebilmek için Bazî sinema salonlannda giriş kapıları beyaz perdenin bulunduğu tarafta olur. Böyle bir salona filim gösterilmekteyken girip yarı karanlıkta yerinizi araştırırken, bir aralık, filime başınızı çevirirseniz numaralı koltu^unuzda pek net olarak temaşasma hazırlandığımz resimleri, burada, karısık denecek kadar bulanık ve kaba detaylardan mürekkeb görürsünüz! Sinema şeridinin üzerınde, tabiri mahsusile, çivi gibi net olan bu resimler perdeye niçin bu halde geliyor? Malum olduğu üzere, hassas plâk, şefO andan itibarcn, önümde cereyan e faf olan bir filim veya camın üzerbe süden bu ufacık sahnenin zevki birdenbi rülmüs bir terkibi kimyeviden ibarettir. re kaybolmuş, yerine derin bir heyecan Jelâtinle kans,brılmış gümüş emlâhından gelmişti. mürekkeb olan bu halita ise, tamamen Çocuk, sivri taşm üstünde muvaze şeffaf olmadığı için, hâmil olduğu re nesini kaybetmiş, bir lâhza tek ayak üs simler projeksiyon yolile büyültüldüğü tünde durduktan sonra, elleri ileride, boy zaman bu mevaddı kimyeviyenin zerratı Iu boyunca suya kapanmıştı. Suyun da resimlerin detaylarile birlikte büyü köpükleri biraz daha köpürdü; ufa müs olur. cık kollar bu köpüklerîn ortasında çır Kartpostal veya daha büyük kıt'ada pmdı ve suların, bulanık köpükler or bir resim elde etmek için ayni büyükîüktasında, köpükten daha başka birşey te plâk kullanmağa kalkarsanız koca koyuvarlayıp sürüklediklerini farkettim. ca makineleri tasımak ve bu koca koca Dürbünü bıraktım ve sesim yettiği ka plâkları banyo etmek bir hayli güç bir dar haykırdım. Gözümü, sudan ayıramı iştir. Filim fabrikalan buna bir çare olyordum: Köpüklü sular, ağaçlar, sazlar mak üzere (ince grenli) tabir edilen five bütün o ölü tabiat, şimdi biraz evvelki limleri ve revelâtörleri icad edip durmakmesafeye kadar tekrar gerilemiş; hakikî tadırlar. Filhakika bugünün davası ta yerlerini tekrar işgal etmiş., korkunç, o eri mamen küçük makine taşıyıp agrandis şilmez derecede kcrkunç ve ıssız uzaklı man usulile (temiz resim) elde etmek sisğa çekilmişti. temidir. Bağınyordum, fdkat sesim çıkmıyor Bu usulde muvaffak olmak için bir adu. Yanımdaki kompartimanlar boştu. matörün riayet etmesi lâzım gelen başlıYağmurdan dolayı kapah duran vagon ca esasları hulâsa etmek lâzım gelirse, pencerelerinden bir tanesi açıldı, dışan jelâtin bünyesindeki grenleri tenmih eden ya bir ba§ uzandı. Elimle ileriyi işaret şu hataları saymak kabil olur: ederek: Resim çekerken pozunu az getirip re Bir çocuk suya düştü, boğuluyor. velâtör tesirini artıracak tedbirlere baş Dedim. Fakat, karşıdan esen rüz^âr, vurmak; revelâtör ısıtmak, müddet uzatsesimi alıp götürüyor, muhatabıma işittir mak, revelâtör terkibinde siyahlıklan takmiyordu. Adamcağ.z ne demek istediği viye edilen karbonat ve saire gibi mevadmi anlıyamadı. Yalnız, parmağımın u dın nisbetini artırmak, tâli banyolarla zandığı istikamete, meraklı birşey göster Renforcement yapmak ve bu esaslara diğimi zannederek dikkalle baktı, mev müteallik sair malum teferruat. cud olmıyan birşeyi görmeğe çabaladı. Ve bilmukabele, grenlerin tebarüzüne Ben, ayni saniyede, imdad işaretini mâni olan tedbirleri tetkik edersek bunu çekmek. trenden ntlamak, şef dö trene da iki esas üzerinden mütalea etmek lâ,., ,,,. vak'*yı haber vermek < arzalan içinde bo zup geljr; J Filim ve revelâtör fabrikalarının caladım. Lâkin, gene ayni zamanda, büdaima en yeni buluşlannı takib etmek. tün bunlann boşluğunu, nafileüğini, işe 2 Resim çekmek ve revelâtör kulyaramamazlığını düşündüm. lanmak usullerini iyice tetkik etmiş ol Ovanın üstünde, çok yüksekte mah mak. pustuk. İçinde kapalı olduğumuz trenGelecek yazımızı bu meselenin tetkikiden madudduk, onun cansız varlığına, ne hasredeceğiz. kendi varlığımızı bağlamıştık. Ne şu ıssız ovanın, ne de güzergâhımızdaki herhangi mevkiin faayatile hiçbir alâkamız yoktu ve olamazdı. Hatta, gözümün ö nünde cereyan eden o facianm bana verdiği ıstırab bile benim hakknn değildi. Ben, o dakikada, balastı, raylan, makineleri, vagonlarile, hareket esnasında ne ise, muvasalatta da o olan demiryoluna; in sanları, bir noktadan diğer bir noktaya taşıdığı müddetçe bütün haricî âlemden tecrid eden bu kapalı vasıta âlemine bağIı bir mevcudiyettim. Tam bu esnada tren tekrar hareket etmişti ve ben, açık pencerenin önünde, manasız bakışlarımı, hep o suya dikerek kalmıştım. Yüzüm, yağmurun islak kamçısı altında dövüle dövüle, böylece sürüklenip götürüldüm. Bir sonraki istasyon epey uzaktaydı ve oraya vanncıya kadar, daha birçok manzaralar, birçok istasyonlar, birçok evler gördüm. Kimbilir belki oralarda da birçok küçük facialar cereyan ediyordu..* Nakleden: Rene Saint Syr Londradan döndü Genc artist bir müddet dinlendikten sonra Pariste «Kadınlar hapishanesi» filmini çevirecek SİNEMA RADVO akşamki program J ANKARA: 12,30 karısık plâk neşriyatı 12,50 plâk: Turk musikisi ve ualk şarıküarı 13,15 dahilî ve haricî haberler 18,30 plâkla dans musikisi 19,15 Turk musikLsi ve halk şarkıları ıHikmet Rıza ve arkadaşları) 20 saat ayan ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikisi ve halk sarkılan (Semahat ve arkadaşları) 21 sıhhi ikonuşma (Dr. Fahriye Şahenk, çocuk hastalıkları mütehassı8i) 21.15 stüdyo salon orkestrası 22 ajans haberleri 22,15 yarınki program ve Lstikiâl marşı. İSTANBÜL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Türk musikisi 13,30 muhtelif plâk neşriyatı 14 son 18,30 plâkla dans musikisi 19,15 konferans: Uskudar Halkevi namına: Receb Çekiç (Genclik ve spor) 19,55 borsa haberleri 20 saat ayarı: Grenviç rasadhanesinden. naklen 20,02 Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Turk musikisi ve halk şarkilan 20,45 hava raporu 20,48 Omer Rıza Doğrul tarafından arabca söylev 21 Tahsin Karakuş ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk sarkılan 21,45 orkestra 22,15 ajans haberleri 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları 22,50 son haberler ve ertesi günün programı 23 3OT1. Yabancı merkezlerden müntehab parçalar Rene Saint • Syr bir istirahat esnasında Paristen yazılıyor: Bir müddettenberi Londrada bulunan ve Ingiliz filimlerinden birinde başrolü oynıyan Rene SaintCyr Ingiliz payi tahtındaki işini bitirmiş olduğu için tekrar dönüp Parise geldi. Şimdi Fransızların tanınmış muharrir ve edibi Francis Carco'nun bir eserinden iktibas edilmiş olan «Kadınlar hapisanesi» filmini çe virmeğe hazırlanıyor. Bu kordelâda Rene'nin partöneri bizzat edib Carco ola caktır. Çünkü muharrir kendi filminin başlıca aktörlerinden biri olarak onun temsil heyeti arasında da bulunmak istiyor. Fakat güzel genc kadının biraz da dinlenmeğe ihtiyacı var.. Onun için iki hafta kadar Akdeniz sahillerinde kala cak.. Zaten Rene o civarda Monako Prenslıği hududuna yakın bir kasabada «Beausoleil» de doğmuştur. Tatil devresini doğduğu kasabada geçirecek!. Rene SaintCyT bir İtalyan anne ile bir Fransız babanın sulbünden dünyaya gelmistir. Lâkin, ilk çocukluk hayatını, terbiye ve tahsil devresini teyzesinin «Josephine» ismindeki yatının içinde geçirmistir. Hatta mektebe girme zamanı gelip de tahta sıralardan biri üzerinde yer alJığt zaman bütün arkada$ları onun adını «kaptan» koymuslardır. Çünkü daha evvel bir gemi içinde bütün dünyayı dolaştığı onların kulağına kadar gelmekte gecikmemişti. Liseyi bitirdikten sonra Konservatuara devama başlıyan Rene oradayken bir revü yazdı ve en mühim rolü kendisi oynadı. Fakat Konservatuardan çıkınca aktrisliği aklına bile getirmedi. Ona bu isi hatırlatan bir fotoğrafçı oldu. Matmazel, dedi, çok fotojeniksiniz.. Niçin sinemaya intisab ehniyorsu nuz? O zaman genc kıza birden bir heves geldi. Şuraya buraya müracaat edip bazı müphem cevablar aldıktan sonra ni hayet «İki yetim kız» filmi için angaje edıldi. Mesleğinde nasıl ilerlediğini onun ağzmdan dinliyelim: «İki yetim kız!» da fazla muvaffak olmaklığım neticesi san'at hayatmda mahdud bir sahaya sıkışıp ka lacağımı, yani mütemadiyen facia oynıvacağımı zannettim. Fakat «Toto» ile «Arlette ve babaları» artistlik sahasında beni büsbütün bir ba?ka noktaya doğru döndürdü. Bir möddet sonra çevireceiçim «Kadınlar lıapisanesi» ndeki rolümden ise fevkalâde memnunum.. Tam karakterime vakısan bir tip!.. Operalar 19,05 21,35 Londra: Martha (Flotov'unV. Stra&sburg: Faust'un mahkumlyetl (BeTİioz'un). 21,35 Nls: Kusuriu terbiye (Charbler nın), La Boheme (Puccini'nin). 22,05 Milâno: Sevil berberi (Rossini nin). 1,05 Frankfurt: Sihirli ü ü t (Mozart'ın); Büyük konserler Oda musikileri Operetler 21,05 21,35 20,20 Kolonya: İtalyan operalarındca parçalar. 21.05 Laypzig: Senfonik orkestra konseri. 21.06 Viyana: Senfonik konser. 21,05 Brüksel: Vagner'in eserleri. 22 Bersmünster: Şımal musikisi. 22,05 Berlin: Saz ve ses konseri. 22,20 Viyana: Brahms'ın keman ve or* ikestra parçası D = dur. 1,05 Frankfurt: Ltezt ve Beethoven'iri eserleri. 22,55 Beramünster: Reger'in eserleri. 1,05 Viyana: Oda musikisi orkestrası. British National: Gümüş kaşık (Ansell'in). ParLs (P. T. T.): Giboulette (Hahn'ın). Şarkt konserleri 23,05 Varşova: Ada Sari (gramofonla). c NOBETÇİ ECZANELER Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerindeki nöbetçi eczaneler şunlardır: Istanbul clheti: Kminönünde (Mehmed Kâzım), Alem darda (Arif Neşet>, Kumkapıda (Cemil), Kuçukpazarda (Hikmet Cemil), Şehzade başında (Hamdi), Fenerde (Hüsameddin), Karagümrükte (Fuadi, Şehremininde (Nâzım), Aksarayda (Sarim). Sanıatyada (Erofilos), Bakırkoyde (Hilâl), Eyubde (Arif Beşer) eczanelerı. Beyoğlu ciheti: Pangaltı Halâskârgazi caddesinde (Nargileciyan), Taksım İstiklâl caddesinde (Limoncıyani, İstiklâl caddesinde (Dellasu da), Karakoyde (Hüseyin Hüsnü), Kasımpaşada (Mueyyed), Haskdyde (Nesim A « seo), Beşiktaşta (Nail Halid), Ortaköy, Arnavudköy, Bebek eczaneleri. Kadıköy Eskilskelede (Sadık), Yeldeğirmeninde (Üçler), Usküdarda (Merkez), Büyukadada (Halk), Heybelide (Tanaş), Beykoz, Paşabahçe, A. Hisar eczaneleri. Bir iki satırla ^ Amerikadaki «Tanmmış tayyare ciler kulübü» müesseseyi Clark Gable'a fahrî azalık ünvanını vermiştir. Bu kulübde Lindberg ve sair meşhur tayyareciler mukayyeddir. Clark'a olan bu tevcih son çevirdiği «Tecrübe pılotlan» filminde gösterdiği muvaffakiyetten dolayıdır. Roma stüdyolarından birinde meşhur Titanik faciasım tasvir eden bir film vücude getirilecektir. Kordelânm adı «S. O. S. Titanik!» olacaktır. Bütün yolcularile beraber batmak felâketine uğrıyan bu vapurun sergüzeştini hikâye eden eseri, bir Fransız rejisörü idare edecektir. •^ Avusturya kraliçesi «Elizabeth» in hayatile, katli faciafinı tasviren bir kor delâ yapılacaktır. Bu filmin alınmasına ağustos ortalarında başlanacaktır. ^ Fransız muharrir ve rejisörü Yves Mirande tarafından vücude getirilmekte olduğunu evvelce haber verdiğimiz «Cafe de Paris» filminin mevzuu §u şekil dedir: Bir sene başı gecesi... Lambert isminde biri meşhur «Cafe de Paris» binasında öldürülüyor. Katıl âleti kocaman bir kızartma kesme bıçağıdır. Katil kim?. Onu bulmak için oradaki bütün şahısların karakterlerini ve bu hâdke neticesi gös terdıkleri aksül'amelleri tetkik etmek gerektir. Binaenaleyh Cafe de Paris sade bir katil sahnesi olmakla kalmıyor, ayni zamanda bir tecriibî psikoloji laboratuan şekline giriyor. Jules Berry mazisi karanlık bir macera adamı rolünü oynuyor. Vera Korene onun sevgilisi, ayni zamanda ölen adamın da kansıdır. Henry Roussel bir elçiyi temsil ediyor. Amma, bu filmde en fazla alâka celbeden kısımlar hiç şüphesiz teferruat olacaktır. •^ N. G. Katil Mansur Müddeiumumilik, iddianamesinde suçlunun idamını istedi Kantarcılarda Ahmed Nuralın sabun imalâthanesinde bekçi Şevki Güneşi, sabun kazanına atarak öldüren Mansurun isticvabı bitmiş, tahhikat evrakı iddiana menin hazırlanması için Müddeiumumiliğe verilmişti. Müddeiumumilik dün iddianamesini suçluya teblığ etmiştir. Buna göre, iddia makamı Mansurun ceza kanununun 450 inci maddesinin 8 nci fıkrasına göre tecziyesini istemiştir ki, bu, suçlunun idamını istilzam etmektedir. Suçlu, isterse üç gün zarfında iddianameye itiraz edebilecek ve ondan sonra muhakemesi icra edilmek Gzere Ağırceza mahkemesine sevkolunacaktır. HAMD1 VAROĞLÜ Hamburgda yapılan ilk yeraltı sineması 1 Hendeklilerin teşekkürü Hendekte tütün vaziyetini ve müs tahsılin ihtiyaclarını mütalea eden makalemizden sonra, İnhisarlar İdaresi bu mıntakadaki alâkasını genişleterek fi atlan ve mübayaat miktarını yükselt mişti. Dün Hendekten aldığımız bir telgrafta gazetemizin (bizce gayet tabiî bir vazife olan) rolüne ve înhisarlara teşekkür edilmektedir. Cinnet iddiasmda bulunan talebe şehrimize getirildi Erzurum lisesinde Hâmid isminde bir talebeyi öldüren talebeden Kemal, dün şehrimize getirilerek Tıbbıadlîye sevk olunmuştur. Kemal, o esnada muvakkat cinnete tutulduğunu iddia etmektedir. Konferans Yarın saat 21 de Üsküdar Halkevi salonunda Haydarpaşa Nümune hastanesi doktorlarmdan Kemal Şakir Saracoğlu tarafından (Tansiyon meseleHamîmrg İlk defa olarak Hamburg'da büyük bir « Yeraltı sineması» si) başlığı altında halkımızı yakından yapılmıştır. Haricden sinemanın yalnız ışık alan kısmı görünmektedir. Yu ilgilendiren önemli bir konferans veriecektir. karıki resim de bu kısmı gösteriyor. t ^ Fransanın tanınmış piyes muhar rirlerinden ve reiisörlerinden Marcel Pagnol baş rolünü Raimu'nun oynıyacağı yeni bir film \iicude getirecektir. Eserin adı «Orkestra kralı» olacaktır. •5^ Georges Milton yeni bir film çevirmeğe hazırlanmaktadır. Senaryosu yazılıp bitmiş olan bu kordelânm adı «Taksi şoförü Eugene» konacaklır. • f Carmen yenıden filme alınacaktır. ^ Senaryo operadan değil, doğrudan doğruya Prosper Merime'nin eseri esas ittihaz edilerek vücude getiıilecektir. •^ Meşhur Fransız muharriri Joseph Kessel yeni bir filim senaryosu hazırla mıştır. Bu eserin adı «Çerkes müfrezesi» dir. Filmin mevzuu Suriyede geçecektir. jfc Jeannette Mac Donald'ın çok kıymettar bir kumaş koleksiyonu vardır. Birçok kumaş tacirleri yeni kumaşlar yapmak için gelip ondan nümuneler almaktadır lar. T^r Berlinde sinema ile meşgul âlim lerden biri deniz altında yaşıyan küçük bir hayvan keşfetmiş. ve bu hayvanm kalbinin darabanını filme çekmiştir. O hayvanın kalbinin atışı dünyada hiçbir hayvanm kalbinin harekâtına benzememektedir. Bu hayvanda nabız yirmidir. Kanm cereyanı sağdan soladır. Bir müddet kalb hareketsiz kalmakta, sonra cereyan aksi bir cihete müteveccih olmaktadır. •İC Don Kazakları musiki grupu yeni bir kısa filim cevirmişlerdir. Bu kordelâda Kafkasyadaki müslüman Çerkezleri sarkılan, bıçak oyunları ve saire gibi onlarm yaşadıkları havaliye mahsus olan bütün marifetler gösterilmiştir. •jf Deniz altında renkli olarak birçok filimler alınmıştır. Bunlann bir kısmı, ihtiva ettikleri mevzulara göre şu isimleri almışlardır: «Deniz dibi eşkıyası», «Hayvanlarda kiracılık ve ev sahibliği», «Mavi körfezdeki minimini hayvanlar». 'Jc Alman nehirlerinde yaşıyan yeni bir cins canavar balık keşfedilmiş ve bu balığın hareketleri filme çekilmiştir. Canavara «Tatlı suda yaşıyan köpek balığı» ismi verilmiştir. •^T Berlin stüdyolarında ayın, güneşin ve arzın harekâtına dair ayrı ayn üç fennî filim vücude getirildiği gibi muhtelif hayvanlar arasmdaki cinsî münasebetlere dair de muhtelif kordelâlar yapılmıştır. Şimdi sineklerin ve arılarm hayatı tetkik edilmektedir. Otomatik, sinema makinelerile onların yaşayış tarzlan da filme alınmaktadır. Acıklı ölüm tstanbul Öğretmerüeri Yardım cemiyetinden: Cemiyetimiz üyelerinden Hâkimiyeti Milliyç yatı okulu direktörü Nuri Durusoyu maalesef aramızdan kaybettiğimizi saym arkadaşlarımıza bildirir, taziyetlerimizi sunarız. VEFAT Sabık Maarif müiettişi ve Hâkimiyeti Milliye yatı okulu direktörü halen tstanbul 29 uncu ilk okul başöğretmeni bulunan Nuri Durasoy 20/6/938 pazar günü rahmeti rahmana kavnşmuştur. Cenazesi bugün saat 12 de Kocamustafapaşa Sümbülefendi camisinden kal dırılacaktır. Deniz tenezzühü Üsküdar Halkevinden: Önümüzdeki pazar günü Evimizin bütün kollarmm iştirakile Beykoza bir deniz tenezzühü tertib edilmiştir. Şirketi Hayriyenin 75 numaralı vapuru bu gezintiye tahsis edilmiştir. Halkevi ^ Elvire Popesko, senaryosu Pierre bandosu ve cazı beraberdir. Spor koluVolf tarafından yazılmış olan yeni bir muzla Beykoz Halkevi arasmda Beykoz film çevirecektir. Bu kordelânm adı sahasında maç yapılacaktır. «Kahrolsun erkekler!» dir. HALK OPERETİ +C Almanyanın Ufa stüdyolarında 22 haziran çarşamba birçok kısa documentaire kordelâlar hagünü akşamı Beşiktaş zırlanmaktadır. Bunlardan bir kısmı Ren Aile bahçesinde 24 haziran cuma nehrini, Hamburg limanmı teferruatile günü aksamı Bebek göstereceği gibi içlerinden bir tanesi de Belediye bahçesinde Almanyadaki şişe sanayiine aid faaliyeti ) YILDIZ tasvir edecektir. ' 25 haziran cumartesi günü akşamı *Je Ufa şirketi fennî birçok filimler de Anadoluhisarı Gencler birliği vücude getirmektedir. Bunlardan biri, bir bahçesinde damla su içerisinde mevcud mikrobların Haleb • Sancak • Iskenderunda hayatıdır. Bunlar nasıl yaşıyorlar, nasıl Jan B. Kürdi ürüyorlar ve ölüme karşı kendilerini naCumhuriyet Gazetesinin ~~ sıl müdafaa ediyorlar. Bütün an'anesile tevzi veridlr bu safhalar kordelâda görülmektedir.