16 Haziran 1938 CUMHURİYET thtisarlı hnreketler BEYNELMtLEL KÖŞE Çileklerimizin ihracı kabil mi ? Ötedenberi, gıda maddelerinin en lüksü olan çileğin birkaç senedenberi bollaştığını ve tabiî iktisad kaidesine uyarak fiatlannm da düştüğünü görüyoruz. Eğer yanılmıyorsam, araba içinde dökme olarak bu seneki gibi kilosu on, haydi bilemediniz, on beş kuruştan çilek satıldığmı gören îstanbullu yoktur. Şu bolluk ve ucuzluktan sevinmemiz mi, yoksa müteessir olmamız mı lâzımdır? İşte araştırılmağa ve üzerinde durulmağa değer nokta budur. Bir tahlile girişmeden evvel son zamanlarda Bulgar gazetele rinde çıkmış bir havadisi beraberce okuyalım: «Bulgaristandan ihrac edilecek ezmesinin ihzan hakkmda bir nizamname neşredilmiştir. Bu nizamnameden maksad, ihrac olunacak mallann kalitelerinin matluba muvafık olarak hazırlanmasmı ve hepsinin ayni şekilde ambalâjlanmasını temindir. Çilek ezmelerinde mevaddı ecnebiyenin bulunmaması ve meyvalann on iki saaHen fazla bekletilmemesi icab et mektedir. Ambalâi üzerınde malın am balâj yapıldığı tarihın, malın nev'inin tasrihi mecburidir. Mal İngiltereye sevk edildiği takdirde sıklet rakamlarınm îngiliz ölçülerile ifadesi icab ediyor.» Yukarıki havadiîe Bulgaristanın yalnız İngiltere ve Almanyaya, 936 senesinde 36,644 kilo çilek ezmesi ihrac etmişken geçen sene ihracatını 60,620 kiloya çıkardığını ilâve edelim. Beşinci Güstav Isveç Kralı Yirmi beş pare top; bir vakfe; yirmi beş pare top daha. 16 haziran 1858 de, İsveç ve Norveç Prensesi Sofi'nin dünyaya getırdıği Bernadot ahfadından Prens Güstav'ın doğumu, Stokholm ahalisine böyle haber verilmişti. Bugünkü 16 haziran 1938 de de, ayni toplar, Isveç Kralı Beşinci Güstav'ın seksen yaşını tes'id için ateşleniyor. Sair bir babanın ve merhameti dillere destan olmüş bir ananm çocuğu olan küçük prens, Fransadan bu şimal memle ketine gelen bir hanedana mensubdu. Atası olan Fransız Mareşalı Bernadot'un asası ve altm mahmuzlan, Beşinci Güstav'ın çalışma odasında, hâlâ şerefli mevkinıi muhafaza eder. Doğduğu zaman Varmland Dükası unvanmı alan prens, 1872 de veliahd olmuş, mesleklerin en zorlusu ve en mektebsizi olan krallığa, babasınm tac giyme merasimine iştirakle baslamıştı. Beşinci Güstav, krallık mesleğini, tebaası arasında, onu tanımak suretile öğrendi. Birçok prensler gibi, sarayın du varları arasına değil, mektebe gönderil di. Bu demokratça başlangıc, îsveç Kralının bütün hayatı üzerinde kat'î bir tesir yapmıştır. Babası tarafından ilk defa olarak, mütenekkiren memleket haricine gönde rildiği zaman, prens 16 yaşmdaydı. 18 yasında rüştünü ispat ettikten sonra Upsala Üniversitesine girdi. İlk resmî seyahatini de 1878 de yaptı. Beşinci Güstav'ın hayatını, halkla onun arasındaki içli dışlı denecek kadar yakın temas etrafında örülmüş hikâyelerden mürekkeb ağ kadar güzel anlatan birşey yoktur. İsveç Kralı, hükümdarlığı, etrafa saadet dağıtmaktan ibaret bir vazife telâkki etmiş gibidir. PORTRELER: PENCERESİNDEN Boş emekler ğlum, elinde bir mecmua, karşıma diküdi: Bakmız baba, dedi, Avrupada ne hünerler, ne marifetler var. Ve önüme çömeldi, mecmuanm bir sahifesini açtı, bir şişe resmı gösterdi. İçinde üç katlı bir maden ocağı bütün azametile yükselip duruyor. Güldüm: Boş bir emek, dedim, şu resmi bu şişenin içine işliyen adam, bu iş için sarfettiği zaman zarfında, on cildlik kitab yazabilirdi, yüz dönüm çıplak toprağı güllük haline kordu. Oğlum biraz somurttu, ikinci bir resim gösterdi ve anlattı: Kırk bin kıbrit çöpünden yapılma bir keman. Bunu da beğenmez misiniz? Ben de hafifçe kaşlarımı çattım, ayni hükmü, kelimeleri değiştirerek, tekrarladım: Boşuna çekilmiş bir emek. Kırk bin çöpü keman şekline sokabilmek için heder edilen zaman, herhangi bir adamı mükemmel bir keman üstadı yapmağa kâfi gelir. Çocuğun yüzü büsbütün bozuldu ve eli üçüncü bir resme gitmekle beraber ağzı kapalı kaldı. Ben de resmin yanındaki satırlara göz gezdirdim. Bu resmin, küçük bir çakıdan başka bir alet kullanmamak şartile yaprak sigarası kutularından yapılmış mücessem bir sokak olduğunu ve ihtiyar bir îngiliz tarafından yapıldığını anladım. Öbür marifetli eserler gibi bu da şüphe yok ki bir hüner temsil ediyordu. Fakat kanaatimi değiştirmedim: Bu da boş bir emek, dedim, çünkü müsbet bir faydası yok. Sadece israf edilmiş bir vaktin vesikasını teşkil ediyor. Ve oğluma mejhur fıkrayı anlattım: Vaktile bir hükümdarın huzuruna bir san'atkâr getirilir. Herifin hüneri bir çuvaldız deliğinden üç metre kadar uzakta oturup atmak şartile yüz dikiş iğnesini geçirmekten ibaretmiş. Hükümdar bu hünerin yapılmasına müsaade eder, sonunda herife üç yüz değnek vurdurur ve üç yüz de lira verdirir. Sahneye şahid oanlar bu işe şaşarak birbırlerine bakışırlarken hükümdar gülümser: Şaşırmaya, der, mahal yok. Bir çuvaldız deliğinden şu şekilde yüz iğne geçirmek hünerdir. Ben de bu hüneri gösteren zeki adamı mükâfatlandırdım. Fakat insanlığa, memlekete ve millete hiçbiı faydası olmıyan böyle bir işi başarabilme; için günlerce çalışan, kıymetli saatleri israf eden adam da hayırsızın biridir, o zaya lâyıktır. Bu itibarla da kendisinî dövdürdüm. Oğlum mecmuasını kucaklayıp kös kös giderken ilâve ettim: Doktor Koh, verem basilini bulabilmek için tam on dört yıl lâboratuannda uykusuz kaldı. Fakat bu zahmetinin mükâfatını beşeriyetm kıyamete kadar devam edecek olan şükranında buldu. Kuduzun, kuşpalazının, frengınin seromunu bulan, elektriği keşfeden, tayyareyi yaratan dâhiler de bu muvaffakiyetleri elde etmek için yıllarca göz nuru dökmüşlerdir, uzun zahmetlere katlanmışlardır. Lâkin beşeriyet ve medeniyet onları hayırla yâd ederek, heykellerini yaparak, hatıraları önünde eğilerek zahmetlerini ödemeğe çalışıyor. Çöpten keman, sigara kutusundan sokak yapmanın faydası nedir ve bu oyuncakları yaratmak uğrunda sarfolunan emeğe yeryüzünde kkn metelik verir? Yazan: SALÂHADDtN GÜNGÖR Bütün bedialarım bu mevsim için saklıyan Boğaziçi, kumlarında her güzelden bir hatıra saklıyan Florya, gene binbir macera ile tutuşacak Güneş, bizi bu sene de, ateşten gömleği içine aldı. Konca güllerin diyarı, artık, kızıl karanfıllerin istilâsı altındadır! (Dut) arkasmdan çabucak yetiştiği için, keyfi kaçan kiraz, bastığı dallarm arasmdan, dudaklannı uzatarak: Koparm beni! diye yalvarıyor. Yemişe mi, çiçeğe mi benzediği bir türlü keşfedilemiyen nâzenin çilek, kokusunu reçel kavanozlarına sindirerek bizi terketmeğe hazırlanıyor. Olgunluk imtıhanım manavın küfesinde veren kayısılarla, kütürdeklilerini, kabuğunun dışından ifşa eden turfanda karpuzlar, bir ağızdan: Yaz geldi, yaz geldi! diye haykırışıyorlar. Kalabalık caddelerde, hiç bir aktüaÜteden islifade fırsatını kaçırmıyan Ya hudi satıcılar, gene dile geldiler: Adaya, Modaya yitme... Adala nn, Modalann havasını, ayağına yetiri yor! Böyle yelpazeler on kuruşa!.. Testısini kapan sokağa fırlıyor: Haniya, buzdan içen!.. Her köşebaşmda bir seyyar dondurmacı peyda oldu: Limonlu var, kaymaklı!.. Bütün bu serinletici şeyler, neye yarar ki, çok geçmeden, boram boram ter olup burnumuzdan geliyor... Ter için, bilmem kim, vücudün gözyaşıdır, hükmünü verir. Bence, ter, güzel yaz günlerinin tarafımızdan ödenen zekâtıdır! Eğer, terlemek külfeti olmasaydı, yazm nimetlerini, bu kadar derinden hissedemezdik gibi gelir... Denıze, dıkkatli bakıyor musunuz?.. Bugünlerde adeta kadife sıcaklığı taşı yor. Ve Sarayburnundan ötede insanlar için mev'ud bir cennet bulunduğunu, yeşil göğsünün her kalkıp inişile haber veri yor. Bütün bedialarım, bu mevsim için saklıyan Boğaziçi, çamlannı, sevgililerinin üzerine zümrüdlü bir kanad gibi geren Ada, kumlarında her güzelden bir sıcak hatıra saklıyan Florya, gene bu yaz, binbir macera ile yanıp tutuşacak: Yaz geldi!.. Kb'prü üstünde, nefes nefese, bir seferi bitirmeden ötekine koşan Şirketi Hayriye ve Akay vapurları, yazm her iki manada da çok hararetli geçeceğini, bacalann dan çıkan dumanla, havada halezonlar çizerek, müjdeliyorlar. Daha haziranın ortalarında olduğu muz halde, pertavsızın mıhrak noktasma tutulmuş gibi, cayır cayır yanmağa başladık. Bunun bir de, temmuzu, ağustosu, hatta eylulü var. Korkanz ki, yaz bu gidişle şehirde oturanlar için, bir yarım cehennem olacak! Aklını başına ve parasını cüzdanına devşirenler çoktan sayfiyelerde soluğu aldı lar. Bizim gibi, henüz ne yapacağını kestiremiyenler de, rasadhanelerin kuru tesellilerile avunarak ve yazm korkuldugu gibi, pek sıcak geçmiyeceği ümidine bağlanarak; günlerini öldürüyorlar. Bilmem, sıcaklar bastıkça, kadınların kıyafeti, sizin de sinirinize dokunuyor mu? Biz, zavallılar, sırtımızda, o an'anevî ceket, boynumuzda medeniyetin taktığı yular, kan ter içinde bayım bayım bayılırken, öte yanda bayanlar, hiçbir kayda tâbi olmadan, kozalarından fırlamış ipekböcekleri gibi aramızda dolaşıp duruyorlar! Doğ rusu buna güç tahammül olunur... Bütün bu malumattan sonra çileklerimizin neden sokaklarda süründüğünü ve sudan ucuz bir fiatla satıldığmı bilmem uzunboylu izaha lüzum var mı? Ereğli havzasmın çilekçiliğe başladığı günden beri mütemadiyen istihsalia artmasına mukabil istihlâk piyasasında değişme olma mıştır. Bundan üç sene evvel bir müte şebbis firmamızm Almanyaya tayyare ile Hani ya, nerde kaldı kadın erkek taze çilek ihracına teşebbüs etmesinden sonra bu yolda yeni hiçbir hareket görülmüsavatı?.. memiştir. Herşeyde olduğu gibi, kıyafette de biÇilekçilerimiz bu sene zarar ettiklerinze benzeseler de, biribirimizden alıp veden sızlandılar. Gelecek seneler bunun receğimiz kalmasa bari... Bu sıcakta, o ne seresepe, o ne püfür aksülâmelinio görülmesinden korkulur. püfür giyiniştir?.. F. G. Düşünülse hayatın en ağır yüklerini biz erkekler taşırız. Bari, bir yaz mevsimi içinde; şu elbise yükünü, hafifletsek... Kravat denilen münasebetsizin bir sıkımlık canı var. llkin, onu boynumuzdan kopanp atmalıyız. Sonra da pek sıcak havalarda, hani şu, köprünün üstü macun kıvammı aldığı günler ceketi fırlatmalıyız. lın en değerli ve en samimî müşaviri olarak altı senedenberi çalışıyor. Beşinci Güstav, Isveçin demokrasi sahasmda tekâmülünü, sükun ve huzur içinde tahakkuk ettirmekle kalmamış, kiyasetini, Umumî Harbin maceralarmdan uzak kalmak, Norveçle aralarındaki rabıtayı £;ürültüsüz halletmek gibi büyük işler basararak da göstermiştir. Suriyede halkı nasıl soyuyorlar? Mümkünse, gb'mleği bile çıkararak, bir ince ten fanilâsı ile dolaşmanın taraftarlığını güdeceğim amma, düşünüyorum ki, bu bid'atleri lâğvetmeğe kalkışsak, büHaleb (Hususî muhabirimizden) tün bayanları kendimizle alay ettireceğiz. Dünyanın en rahat yerlerinden birisi olan Sokakta, kendi kıyafetlerile bir erkek Suriye, şu Hatay meselesi çıkalıdanberi gördükleri zaman, kadınlar hemen sağa pek büyük heyecan içindedir. İşte 5 hazisola kaçışmağa başlıyacak: randan beri hemen hergün her tarafta zor A zavallı.. Galiba sapıtmış! diye la kazan kaldırmak isteniliyor. Sinemacıcekler! lar icbar olunarak haftada bir iki günün Her neyse, yaz geldi ya.. Biz erkekler, hasılatı «İskenderun müdafaa komisyo f hiç birşeyin nimetlerini tadıp, k'"'l etlerine nu» na verdirilmektedir. Şamda ise so omuz silkenlerden değiliz! kaklarda çoluk çocuk ellerinde iane ku Hoş geldin güzel yaz!. tulan herkese bir rozet takarak para topluyorlar. Bunlar da gene Iskenderunu SALÂHADD1N GÜNGÖR müdafaa komisyonu için.. Ahali birbirine soruyor: Bu paralar nereye gidiyor, kime veriliyor? Cevabını veren ve verebilen yök. Zira, bu parala nn İskenderuna filân gittiği şüphelidir. Vakıâ İskenderuna çok para gönderili yor, gönderiliyor amma, devlet hazine sinden ve bir takım zenginlerden sızdın lan paralardan.. Hatta Fransızların meşhur (Suriye ve Lübnanı Kebir Bankası) bile 15,000 lira vermek suretile İskenderun hukukunu müdafaa işine yardımda kusur etmiyor. Bu on beş bin Suriye lirasını veren Fransız bankası bu parayı kerhen ver miştir. Zira mahud Şam meb'usu Fa'nri Bey Elbarudî resmen bankadan bu pa rayı istemiş, ve banka da Suriyelilere yaranmak, hitama eren imtiyaz müddetini uzattırmak için hemen paraları Fahri Elbarudiye teslim edivermiştir. Ellücnetü difa an İskenderune yani İskenderun müdafaa komisyonu» isimli acayib cemiyet fırsattan bilistifade habire halkı soymakta devam ediyor. 5, 6, 7 haziran günleri boyuna İsken derun günü sayıldı, paralar toplandı, matemler yapıldı. Fakat bu mateme kimler iştirak etti? Birkaç cahil ve zavallı.. Çünkü bu propagandalara inanacak hiç bir aklı başında adam yoktur. Çünkü millet, bu işi çoktan tarihe gömmüştür. Maamafih birçok gayretkeşler de fırsattan istifade ederek bazı safdil Ermeni ve Arabları, tesçil için kamyonlarla Hataya sevket mekten fariğ olmuyorlar. İşte bugün Su riyede çevrilen entrikalar bu kadar manasız ve lüzumsuzdur. Iskenderunu müdafaa edeceğiz diye para topluyorlar Edirne Kız San'at okulunun sergisi Sergiden bir Edirne (Hususî) İki sene evvel Edirnede kurulan kız san'at okulu ilk mezunlarını verdi. Bu münasebetle okulda fevkalâde zarif ve çok ince bir zevkin mahsulü olan bir sergi de vücude getirilmiş ve sergi seçkin davetlilerin huzurile General Kâzım Dirik tarafından açılmıştır. Okulun büyük salonlarından birini süsliyen bu sergi Cumhuriyet devrinde ehemmiyetle ele alınarak yer yer kurulan san'at enstitülerimizin san'at ve kültür hayatımızda oynadıklan mühim rolü tebarüz ettirmesi bakımından cidden tetkıke şavan bir eserdir. Sergide son smıf talebesi tarafından işlenmiş bluzlar, tuvaletlef. gömlekler, yastık lar. pardesüler ve moda kısmında da sun'î çiçek ve şapkaların zarafeti dari havran bırakmıstır. İki sene evvel Kâzım Diriğin teşeb köşe büsü üzerine Parti ve Kültür Bakanlı ğının ve Edirnelilerin yardımile kuru lan bu san'at müessesesinden bu sene 80 talebe mezun olmuştur. Ve bunlar başlıbaşına atölye açıp çalıştırabilecek derecede yetişkindirler. Londra borsasında bir şayia Londra 15 (Hususî) Dolarm ye niden kıymetten düşürüleceği şayi ol muştur. Borsada muameleler altüst olmuştur. Isveç Krahna, şimal memleketîerinin, Isveçin idaresi altında bir konfederasyon halinde toplanması, Finlandiya tacınm Beşinci Güstav'ın başına giydirilmesi gibi pek çok kimseleri mestedecek tekliflerde bulunanlar, onun red cevabile, bu teklifleri kendisine tehdidle kabul ettirmek istivenler, lâkaydisile karşılaşmışlardır. Neticede, zaman Beşinci Güstav'a hak Nis'te, Beşinci Güstav'a takdim edilen Amerikah bir gene kadınm «çok mülte verdirmiştir. Isveç Kralının en bariz vasıfları arafit, çok kibar, çok sade» bulduzu bu «beyaz fanilâlı yaşlı zab>, 80 yaşına rağ sında sporculuğu başta gelenlerdendir. men, hâlâ bütün neşesini muhafaza eden Sayanı hayret surette gene kalan bu 80 ve halkın hizmetinde bulunmaktan zevk yaşmdaki ihtiyar, memleketinin en iyi atıcısı ve en kuvvetli tenisçisidir. Çevikliei duyan bir hükümdardır. Sarayının kapıları, bütün tebaası için, ve metaneti, gencîeri kıskandıracak dereardına kadar açıktır ve bu usul pek tu cededir. Merdıvenlerden çıkarken, ar kadan gelen yaverleri nefes nefese kalırhaf hâdiselere meydan verir. Tütün almasa parası yetişmiyen ihti lar; av arkadaşları, orrnanlarda, batak yar mütekaid ona baş vurur; yumurta tı hklarda, ona yetişmekte müşkülât çekercareti yapmak için 60 tane tavuğa ıhtiya ler. Beygıre bindiğini görenler, onu mekcı olan fakir kadın ona müracaat eder; tebden yeni çıkmış, gene bir süvari zabiti tabelâsına pasta ilâve edilmesini istiyen zanneder. Ve bütün bu yorucu işler pehasta ona rica eder; nişanlısmı özliyen şinde saatlerce didinen Kralın, bir gün bahriye neferi, izin vermesi için ona yal bile vorgunluktan şıkâyet ettiği işitilme varır. Beşinci Güstav, bütün bu müra mistir. Beşinci Güstav'ın keyfini en fazla caatleri, neseli gülüşile karşılar, ihtiyar mütekaide tütün parası; fakir kadına 60 kacıran sey yaşından bahsedılmesidır. tavuk; hastaya kutular dolusu pasta gön Buna dair güzel bir fıkra anlatırlar. Bir derir; ba^riyeli nefere, nisanlısını ziyare gün, oldukça yaşlı bir kadınla tenis oyti için müsaade verilmesini emrederek nıyan Kral, kadına, yastan bahsetmiş ve: îkimizin yaşı yüz otuz ediyor. mafevkleri hayretler içinde bırakır. Dedıkten sonra, yaptığı hatanm derBu tuhaf vak'alar arasında, bir köylü hal farkına vararak şu şekilde tamir etkadmın, Prenses îngrid'e hediye alm mak üzere, Krala verdiği beş kuron hi miştir: Ben 100 yaşındayım, siz 30. kâvesi de zikre değer vak'alardandır. Krahn, kendi yaşından kendi bahsetBeşinci Güstav'ın nezaketi darbımeseî hükmüne girmiştir. Bir gün, tenis mey tiği ve yaşlı göründüğü ilk defa o gün danında Kralı fazlaca bekletmek cür'e vaki olmuştur. Kravatlarını, kostümlük kumaşlarını tini gösteren bir kadın hakkında maiyeti bizzat seçmek merakında olan Beşinci erkânmın ileri geri sözler söylediklerini Güstav'ın, bu intihablarda, hâlâ 20 sene isitince: Aman, demisti, sakm maçtan ev evvelki itinayı ve titizliği gösterdiğini vel kendisine birşey söylemeyiniz. Sinir söylemek kâfidir. Yemekte imsakli, içkide bir kadeh lendirirsiniz... Isveç Kralı, teniste, kendisinden daha Bordo sarabını tecavüz etmiyecek kadar kuvvetli raketçilere mağlub olan hiçbir kanaatkâr, sporda ateşin bir gencden farksız, briçte yenilmez derecede kuv kadını teselliden geri durmamıştır. vetli olan Beşinci Güstav'ın en büyük Beşinci Güstav'ın nazarında, hükümdarlık vakarile, yüzünü bir ciddiyet mas zâfı Türk sigarasma karşıdır. Yemekkrkesi altında gizlemek lüzumu arasında den sonra tellendirdiği bir Türk sigarası, hiçbir münasebet yoktur. Kraliçe Viktor ona, en sevdiği tenis kadar zevk verir. Ikinci zâfının da, bir aşk macerası soya'nm cenazesinde oldugu gibi, Kraliçe nunda evlendiği Prenses Viktorya'nm, Astrid'in öl'imü hâdisesinde de kalabalık 59 yıl evvelki ölümünden sonra olduğu ortasmda hüngür hüngür aslamışh. Beşinci Güstav'ı, siyasî hayatında da gibi muhafaza edilen dairesine, senede nev i şahsına münhasır bir hükümdar o birkaç defa kapanıp, bu sevgili vücudle larak görüyoruz. Bütün hayatında bağlı hayalen derdlesmesi olduçunu söylerler. Dünyanın bu en dinc ihtiyar sportmekaldığı programı «milletle beraber, vatan için» remzinde mündemic olan İsveç ninin vücudünde, en rakik kalblerden biri Kralı, memleketin, hükümdarlığa en faz çarpar. la aleyhtar zümrelerini bile, bir anlaşma zeminine götürmeğe muvaffak olmuştur. KISA HABERLER İsveç sosyalistleri, memlekette bir cum huriyet rejimi tesisi icab ettiği takdirde, * BERIİN 15 Ecnebi bir devletin Cumhurriyasetine Beşinci Güstav'ı ge menfaatme casusluk etmekle muttehim tirmekte asla tereddüd etmiyeceklerini Jorj ve Anna Şvıçer adındakı karı koca, idam edilnıislerdır. söylerler. Bu şerait dahilinde, rejim me* BUDAPEŞTE 15 Macar sanayl takselesi etrafında münakaşanın zaid görül tirhanelerı, d«vletl€ştırilecektlr. Sanayi erbabına tazminat verılecektır. düğü pek tabiidir. 4 M. TURHAN TAN Dünya boks şampiyon luğu için hazırhklar r ' Yugoslavya Başvekili İtalyada Belgrad 15 Venediğe kadar zevcesine refakat etmek üzere 'dün akşam Belgraddan aynlmış olan M. Stoyadi noviç, bırkaç gün Venedikte kalacak ve ihtimal hususî surette M. Ciano'ya mülâki olacaktır. 1913 te, Branting, hükümdarın imti yazları aleyhinde ateş püskürüyordu. 1917 de, Kralın, kendi elile imzalı bir fotoğrafını yazı masasmın üstüne yerleştirdi. Ve bu sosyalistin vefatında, cenaze merasimine istirak eden Kralın, arkasında büyük üniforma olduğu halde, kızıl bayraklardan bir yığın ortasında duran tabutun önünde eğildiği görüldü. Branting'in vefatından sonra, memleket idaresini eline alan M. Hanson, Kra * VIYANA 15 Beynelmılel Tuna komisyonu, 1938 ağustosunun blrmcl gününden ıtibaren merkezini Belgrada naklet meğe karar vermiştir. * BELGRAD 15 Belgradm ilk beynelmılel hava sergLsı dun oğle zamanı kapanmıstır Sergıyı takriben 250,000 kişl zıyaret etmıştır. * BEI.GRAD 15 Kral İkinci Piyer. dün sabah beynelmilel tayyare sergislni ziyaret etmıştır. * BELGRAD 15 Başvekil ve Hariciye Nazırı M. Stoyadinoviç, Macar sefiri M. Valdemar do Alt'ı kabul etmiş ve sefir kendLsine veda eylemistir. Önümüzdeki ay içinde Nevyorkta"^ dünya ağır siklet boks şampiyonluğu için çarpışaca*k olan Alman Maks Şmelling'le Amerikah Zenci Co Luiz hazır lıklarına hararetle devam etmektedir ler. Yukarıki resim, şampiyonluk un vanını halen uhdesinde bulunduran Co Luiz'i güç bir vaziyette idman yapar ken CToc+kd'