4 Haziran 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

4 Haziran 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 4 Haziran 1938 Şehir ve Memleket Haberlerl ] No. 3 YAZAN : M. TURHAN TAN Deniz Gedikli Erbas okulu Arasta sokağmda başlıyan hafriyat Kazanc vergisin • deki son tadilât Siyasî icmal îspanya meselesi H spanya meselesi, gerek siyasî, gerek II askerî cihetten uzamakta ve bu itibarla Avrupanın zaten Çekoslovakya meselesi yüzünden tehlikeye düşen sulh ve huzurunu bir kat daha tehdid etmektedir. İngiltere, daha ziyade îspanya meselesinin arzettiği tehÜkeleri bertaraf etmek için Italya ile Roma anlaşmasmı akdetmişti ve bu uğurda ttalya lehine birçok fedakârlıklara katlanmıştı. İngiltere sevkülteyş cihetinden hem Akdenizin garb havzasına ve Cebelüttarık Boğazına, hem de Atlas Okyanusuna hâkim olup harb sanayii için tükenmez ham madde kaynağı olan İspanyada şu veya bu büyük devletin yerleşmemesini İngiltere ve tngiliz împaratorluğunun emniyeti ve Avrupa muvazenesi için elzem bulduğundan bu gayeyi biran evvel tahakkuk ettirmeğe kat'î karar vermiş bulunuyor. Fakat îspanya meselesi İngilterenin arzusu veçhile biran evvel halledilemiyor. Şöyle ki İngiltere ahiren Ademi Müdahale komitesini toplıyarak İspanyadaki dahilî harbin îspanyollara münhasır kalıp devletlerin ellerini îspanya işlerinden çekmeleri için bir plân teklif etmişti. Bu plân, ecnebi gönüllü muhariblerin tedricen nasıl geri çekileceklerine ve iki muhasım taraf muhariblik hakkınm ne suretle tanınacagma ve Ispanyaya haricdeki devletlerin karadan ve denizden yeniden silâh ve muharib göndermelerini menetmek için tekrar kontrol konulacağına daırdir. Ademi Müdahale Komitesini teşkil eden devletlerin cümlesi bu plânı kabul ettiler. Yalnız Sovyet Rusya kabul etmedi. Son güne kadar da Moskovadan tnüsaid bir cevab alınamamıştır. Bu vaziyet karşısında reylerde ittihad hasıl olamamış ve tngiliz plânj tatbik mevkiine konulamamıştır. Lâkin İngiltere bir türlü plânmın akim kaldığını istemiyor. Bu maksadla plânı kabul eden devletlerin reyleri, gönüllülerin mecburî olarak geri ahnması ve kontrolun tatbikı için kâfi sayılması hususunda diğer devletlerin muvafakatini tenıine hazırlanıyor. Bunun için de İngiltere plânın tatbikile alâkadar malî meseleleri komitenin tâli heyetinde • müzakere mevkiine koymuştur. Burada yapılan tetkikatta gönüllülerin tahrir ve cemedilmeleri ve denizden nakledilerek memleketlerine iadeleri üç milyon İngiiiz lirasına mal olacağı tesbit edilmiştir. İngiltere bu masrafın beş büyük devlet, yani İngiltere, Fransa, Almanya, îtalya ve Sovyetler Birliği arasında taksimini teklif etmiştir. Bu defa da Sovyet hükumeti böyle bir masrafa iştirak edemiyeceğini bildirmiştir. Bu zorluk karşısında İngiltere masrafın diğer dört büyük devlet arasında paylaşılmasmı düşünmektedir. İngiltere; her ne pahasına olursa olsun İspanya meselesinde haricin müdaSale cihetini halle karar vermiş olduğundan bu devletin yakında çok ciddî teşebbüslerde bulunacağı beklenebilir. Askerî vaziyete gelince, Katalonyada sol hükumet kuvvetlerinin mukabil taarruzu durmuştur. Fakat bu cephede Franko'nun kuvvetleri de taarruza geçmek çin bir hazırlık göstermiyorlar. Şimdi Franko'nım Katalonya'nm tecridile iktifa etmek ve diğer sahnei harbde kat'î neticeyi elde etmek istediği anlaşılıyor. Halbuki cenubdaki sahnei harb çok geniştir. Şimdi Franko, bütün kuvvetile Valansiya yolunu açmağa çalışıyor. Burası sukut ettikten sonra, Madrid ve sailde birçok mühim noktalar daha vardır ki bunların gelecek kışa kadar zaptı şüphelidir. Bunlardan sonra Katalonya'nm zaptı vardır. Harb, bir sene daha sürecek gibi görünüyor. Bunun için îngiltere, meselenin siyasî C'hetinin biran evvel halline ehemmiyet veriyor. Sofyaya gidiyoruz... tutalım. Sofyalı Refiizade Şefii Çelebi adîı biri de Yürüğün haber verdiği çeşme hakkmda şu sözleri söyler: Bu çeşme ol ayni zülâldir ki her kim ömründe kan etmisse, yahud çocukluğunda başından fena bir iş geçmişse oradan su alıp içemez. Eğer eteği temizse tereddüdsüz çeşmeden su içip safalanır. Kendine güvenemiyenin çeşmeye gitmesı caiz değildir. Âkil olana da böyle bir tecrübe gerekmez. Kafile halkı: «§efii Çelebi kırk gündür haremine hasret çeker, onun için çeşmeye gitmek istemez» diye tarize başladıklarından o da: «Doğuran kısrak utansın. Gitmiyen namerd olsun. Yürü, baba Yürük, bize yol göster» sözile er davranır ve kafile yol kırıp Tali' çeşmesine varır. Evliya Çelebi, ilkin $efnnin: «Bismillâh diyip pınara yanaştığını, bir bar dak su içtiğini, fakat onu takib eden Müezzinoğlu AIi Çelebinin eline ağac şekli verip çeşmeye yanaşır yanaşmaz suyun kesilmesi üzerine kafilede bir sersemlik yüz gösterdiğini söylüyor. Sersemleşen lerin biri de kendi. Çünkü eş dost: «El bet siz de içiniz» diye ibram edince te reddüd ediyor, «biz alüfte ve aşifte bir seyyahız. Diyar diyar dolaşıyoruz, binbir çeşid adamla düşüp kalkıyoruz. Bize bu teklifi etmeyin» tarzında ricalara girişiyor. Fakat kafile halkı ayak diremek ten geri kalmıyor ve nihayet besmele çekip, leşkülünü uzatıp su alıyor, yüz aklığile imtihanı atlatıyor. Hihâyenin asıl gülünc olan tarafı bu kafileyi çeşmeye götüren ihtiyar Yürüğün «benim taliim yoktur, belki su kesile» teranesile imti handan kultulmağa çalışması ve zorla çeşmeye götürülmesi üzerine de suyun kesilivermesidir! Evliya Celebiye hep birden ve güle güle rahmet okuyarak sofradan kalkar ken bize yakm bir masada oturan Madam Resto zarif bir işaretle beni yanına ça ğırdı, fransızca fısıldadı: Arkadaşınızın tatlı tatlı anlattığı bu çeşme hikâyesi kitablarda da yazıh mı? Ve benim «evet» dediğimi görünce adeta heyecanlandı. Acaba yerinde duruyor mu? Güldüm ve şu cevabı verdim: Türklerin buralardan ayrılmasiîe beraber çeşme yok edilmiş. Çünkü yeni başlıyan hayat, en gizli günahları tevsik eden böyle bir sihrin yaşamasına müsa id değildi. Çeşme kalsaydı işler yaman, birçok kişilerin de hali duman olurdu. Güzel Fransızla kulak kulağa konu şurken onun el çantası altında duran bir kitab gözüme çarptı. Söyle bir baktım ve şu adı okudum: Philosophies de lamisere. Gülümsedim ve kendi kendime sordum: Nicin Sefaletin Felsefesini okuyor da Felsefenin Sefaletini okumuyor?.. Bu sualin cevabını, bir lâhza, güzel yoldaşımın yüzünde aradım. Henüz otuz yaşında görünen su zeki kadınm asağı yukarı doksan yıllık bir ömre malik olan Proudhon'dan alacağı zevki tahmin edemiyordum. O güzel yüzün altında acaba karısık düsünceler mi yasıyordu? «Şu görünen, Vitoş dağı olsa gerek. Evliya Çelebinin Deniz Gedikli Erbaş hazırlama oku bu sene, İstanbul halkın tatlı tatlı anlattığı talih çeşmesi bu dağda idi» luna, talebe ahnacaktır. ve civar ve kabul dan Kayıd Tren Sofya ovasını aşarken vagon restorandaydık, uzun uzun konuşuyor •duk. İki masa işgal eden bizim takım müşterek bir mevzu üzerinde fikir yürütüyordu: Ovanın çıplaklığı!.. Bu, ger çekten düşündiirücü bir manzaraydı. Arkadaşlardan biri, galıba iktısadcı Kemal Ziya, alabildiğine yayılıp giden ağacsız diizlüğii yazısız bir tabaka kâğıda ben zettd. Bir başkası o hali tıraş edılmiş beslek başına teşbih etti. Fakat Nuri Demirağ, uzun bir çıplaklık içinde gülüm siyen hakikati bize gösterdi: Ağac yok amma, dedi, toprak iliğine kadar işlenmiş. Onun için teşbihlerinizi tashih etmeniz lâzım. Ova, yazısız bir tabaka kâğıd değil, altın satırla dolu bir sahifeye benziyor. Bu satırların her kelimesi yarın elmas bir başak olacak ve onu isjiyen ellere tane tane cevher dökecek! Dogru söylüyordu ve Sofya ovası gerçekten bereket hazinesi haline getirilmişti. Gökten dökülecek yağmurdan bir katrenin, güneşten süzülüp gelen ışıktan bir zerrenin bu genis. toprak üzerinde heder olmasına imkân yoktu. Bulgar çiftçisi alnının terini o yağmur katrelerile, o ışık zerrelerile mubadele ederck kesesini leva ile doldurmak için yaman bir başarılık göstermiş, bütün ovayı başak başak feyiz püskürecek bir kabiliyete getirmiş bulu nuyordu. îşlenmiyen, tohum atılmıyan bir kanş toprak yoktu. Bununla beraber ova, ne yalan söyîiyeyim, bana mahzun göründü. Onda alıştığı sırta hasret çeken bir hırka öksüzlüğü seziyordum. Bu duygumu arkadaşlara söylemeğe lüzum görmedım, yahud vakit bulamadım. Çünkü başgarson hesab pusulasını getirmişti ve mühendis Ziya ile mutavvel bir muhavereye girişmişti. Dikkate ve ibrete değer sarrafî bir ameliye ile karşılaşmış bulunuyorduk. Türk lirası burada leva oluyordu ve bu tahavvül, bundan sonra tabir caizse sihirbazvari şekilde yapılacak sarraf o yunlarınm başlangıcını teşkil ediyordu. Avrupada gezinti yapmıyan okuyucularımı tenvir için izah edeyim: Devlet hududlan Avrupada malum olduğu üzere, pek sıkışıktır. Afrikada, Asyada, Amerikada bir devlet ülkesinden başka bir devlet ülkesine günlerce yüründükten sonra varılırken bu kıt'ada sınırlar birbirini takib eder. Meselâ îstanbulla Dresden arasmdaki mesafe kırk yedi saatte alınıyor. Halbuki şu kısa mesafe arasına Türkiye, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Çekoslovakya ve Alman gümrükleri sıralanmış bulunuyor. İşte bu gümrükîerın herbiri sarrafî mana ile bir change merhalesidir. Tren Bulgar topraklannda yürürken paranız leva, Sırb ilinde dinar, Macar ülkesinde pengo, Çekoslovakya da kuron, Almanyada mark olur. Fakat bu değişiklik hakikatte bir erimedir. Çünkü cebinizden çıkan bir beşlik lira, sarrafî ve zincirleme ameliyeler sonunda kaybolup gider!.. Bizim Hasköylü hokkabaz lann «ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğudur marifet» düsturunu Avrupa maliyecileri galiba mesned ittihaz etmişler ve change adı altında böyle bir sihirbazhk şebekesi kurmuşlar. Ben mevcudü bu kadar kolayhkla madum yapan bir ameliyeyi ancak şu yolculukta gördüm, şaşınp kaldım. Arkadaşımız mühendis Ziya da, şu ilk sarrafî ameliyenin mabadini vuzuhla gördügünden asabî bir infialle yerinden fırlamıştı, vagon restorandan ayrılmağa hazırlanıyordu. Yerinde rind olmayı ve rind görünmeyi seven Nuri Demirağ onu bir işaretle alıkoydu, birden gözümüz önünde beliriveren Sofya şehrinin bir ya nmdaki dağı gösterdi: Bu, dedi, Vitoş dağı olsa gerek. Evliya Çelebinin tatlı tatlı anlattığı Talih çeşmesi bu dağdaydı. Otur da kıssayı dinle. Ziya ile beraber hepimiz merak ettik ve dinledik. O da, hayrete değer bir hafıza kuvvetile, Evliya Çelebinin kelimelerini olduğu gibi kullanarak fıkrayı hikâyeye başladı: Meşhur seyyah Sofyada bulunurken yetmiş kişilik bir kafile ile Vitoş dağma çıkar. Günde yüz kuzu kebab ettirerek arkadaşlarile zevke, safaya dalar. Göllerden tanesi altı yedi okka gelen alabalıklar yakalatıp galiba meze yaparlarmış. Billurdan nisan veren buz parçalarmı vişne hoşaflarına katıp hararet giderirlermis. Kırk gün bu eğlence devam eder, sıra sehre dönmeğe gelir ve kafile yola düzülür. İste o esnada bir ihtiyar Yürük Evliya Celebiye sokulur: Bunda, der bir Tali' çeşmesi var. Jstersen oraya gidelim, senin de taliini müddeti 1 haziranda başlamıştır, 25 temmuzda nihayet bulacaktır. Birinci sınıfa ilk okul mezunlan, ikinci smıfa orta mektebin ilk smıfını, üçüncü sınıfa, orta mektebin ikinci sınıfını bitirdiğine dair tas dikname getirenler ahnacaktır. Birinci sınıfa girmek için 12 yaşını bitirmiş olmak, yüksek sınıflara girmek için de 16 yaşım bitirmiş bulunmak lâzımdır. Deniz Gedikli Erbaş okulu yatılı ve parasızdır. Okula kabul edilen talebe, parasız, yer, içer, yatar. Elbisesi ve bütün teçhizatı, okul tarafından parasız temin edilir. Bundan başka okul talebesine, her ay zarurî masraflannı karşılamak üzere bir miktar maaş da verilir. Deniz Gedikli Erbaş okulundan çı kanlar, gedikli erbaş olurlar. Ancak, bütün kazanclan, bu resmî sıfatı taşımaktan ibaret kalmaz. Okulu bitiren gencler, hayatta lâzım olacak bütün pratik bilgi lerle mücehhez olarak yetişirler ve bir gün, deniz ordusundan çekilseler bile, kendilerine birer iş edinerek hayatlarını pek güzel temin ederler. Erbaş okuluna yazılacak genclerîn bu sene, umulduğundan çok fazla olacağı tahmin edilmektedir. 20 temmuza kadar talebe Işe devam etmek üzere Dün Marangozlar cemibir mütehassıs geldi yetinde birtoplantı oldu kaydedilecektir Sultanahmedde, Arastada, geçen se ne yanda kalan hafriyata, devam etmek üzere, îngiliz eski eserler mütehassısla rından Bakston dün şehrimize gelmiştir. Yapılacak olan hafriyat, eski Bizans saraylarının bakıyesini meydana çıkarmağa matuftur. Müzeler Umum müdürlüğü, geçen kazılarda meydana çıkarılmış olan döşeme ve omuzluklann mahallerinde muhafa zası için bir takım tedbirler almıştır. Hafriyat sahasında elde edilen mer mer döşemelere, bilhassa büyük tarihî ehemmiyet atfedilmektedir. Enkaz arasında, gayet kıymetli mozaik parçalarına da tesadüf edilmektedir. Büyük Millet Meclisinin ruznamesi ne alınmak üzere olan Kazanc kanunu vergisi tadilâtı ile kanunun vergi hadle rinin yeni alacağı şekil, şehrimizdeki ticaret ve san'at erbabı arasında büyük bir alâka ile karşılanmışhr. Bilhassa vergi hadleri yükseltilmiş olan bir kısım ticaret ve sanayi grupları namma dün şehrimiz deki alâkadar makamlara müracaatler yapılmıştır. Fakat lâyiha Meclis ruznamesine alınmak üzere olduğundan bu müracaatlerden fayda hasıl olmıyacağı anlaşılmış, bunun üzerine doğruca Büyük Millet Meclisi riyasetine müracaat edilmiştir. Kanunun 34 üncü maddesinin 2 nci fıkrası mucibince gayrisafî iradlarının yüzde 30 u nisbetinde vergi veren marangozlarla yüzde 40 ı nisbetinde vergi veren mobilya imalâthanelerinin esasen birbirinden başka şey olmadıklan ve vergi hadlerinin inmesi beklenirken lâyihada doğramacı ve marangozlann vergi nis betlerinin yüzde 36 ya ve mobilye ima lâthanelerinin de yüzde 48 e çıkarılmıştır. Marangozlar cemiyetinde dün bir toplantı yapılmış, Büyük Millet Meclisine çekilen telgrafm bir suretinin de Parti Genel sekreterliğine gönderilmesi ka rarlaşhnlmıştır. Ihlamur mevkii Müzeler idaresi, tarihî eserleri korumaya çalışıyor Beşiktaştaki Ihlamur mevkii, havuzları, ağadan, nişan taşlarile süslenmiş ve kenarı siperli yollarla tanzim edilmiş umuma mahsus bir mesire yeri olduğu halde, burası vaktile Millî Emlâk idaresince Vitol isminde birine satılmıştır. Vitol son senelerde, Ihlamurun bütün ağaclarını söküp kaldırtmış, duvarları yıktırmış, meşhur tarihî havuzu da parçalayıp etrafmdaki 50 parça mermeri satmıştır. Bu yüzden, dört metre irtifaındaki nişan taşları için yıkılmak tehlikesi başgöstermiştir. Müzeler idaresi, Ihlamur mesiresi nin bu feci akıbeti ile uzun zamanlardanberi meşgul olmaktadır. Yapılan tetki kattan bu muhitin, Damad Ibrahim Paşa devrinden itibaren İstanbulun sayılı mesirelerinden biri olduğu neticesine varılmıştır. Müzeler idaresi, bu tarihî ve bediî kıymetin daha fazla harabiye uğramaktan korunması için Millî Emlâk idaresine müracaatte bulunmuştur. ADUYEDE Karîsınî öldüren adam Bir müddet evvel Küçükpazarda karısı Binnazı öldüren Hacı îbrahimin muhakemesine diin Ağırcezada devam edilmiştir. Dünkü celsede dinlenen müdafaa şahidlerinden Arzu, Hacı Îbrahimin karısı Binnazla gayet iyi geçindiklerini, fakat Binnazm sonradan Mustafa admda birini severek kaçtığını, bir hafta sonra da Hacı Îbrahimin karısını vurduğunu işittiğini söylemiştir. Diğer müdafaa şahidlerinden ikisi bulunamamış, birinin öldüğü anlaşıl mıştır. Heyeti hâkime, bulunamıyan şahidlerin yeni adreslerinin aranarak celblerine karar vermiş ve muhakemeyi başka bir güne talik etmiştir^ n ^ MÜTEFERRİK Zeytinyağcıların içtimaı Zeytinyağı tacirlerile ihracatçılan, dün Ticaret Odasmda bir toplantı yap mışlardır. Zeytinyağı ihracat işlerinde menfi tesirler yapan bazı hususların ortadan kaldırılması meselesi üzerinde görüşülmüştür. Zeytinyağknn üzerine kalitelerin yazılmaması yüzünden halk daima al dandığı gibi ihracat işlerinde de bu cihet göze batar bir nokta teşkil ediyor. Bunun için zeytinyağların gerek dahilî piyasada, gerekse ihrac esnasmda da ima üzerine kalitelerini sarahaten gös terecek işaretler konulması muvafık görülmektedir. Dün, kat'î bir neticeye vanîamamıştır. Fakat tekrar toplanıl ması takarrür etmiştir. Tazminat istiyor Bir müddet evvel Maslakta bir oto mobil kazasında ölen gazeteci Tahirin aılesi Beyoğlu Müddeiunvumiliğine bir istida ile müracaat etmiştir. Tahirin ailesi, tevkif edilen şoför Kemalle beraber vak'a esnasmda otomobilile manevra yapmakta olan Elektrik şirketi mü dürlerinden Osman Kemalin de kazaya sebeb olduğunu iddia etmiş, her ikisinden on bin lira tazminat istemiştir. ŞEHİR IŞLERİ "• Atatütk koprüsü iri§aâtı ^ Atatürk köprüsünün Almanyadan gelen yirmi dört dubasından üç tanesi, orta yerdeki açılıp kapanacak kısmı teşkil etmektedir. Bu üç dubanın Ba at atölyesinde birbirine bağlanmasma başlanmıştır. Unkapanı ve Azapkapı cihetindeki kazıklann kısmı azamî yerlerine kon muştur. Köprü inşaatı büyük bir faa iyetle ilerlemektedir. Müddetinden bir kaç ay evvel inşaatın biteceği tahmin olunmaktadır. Sanayi Birliğinde Millî Sanayi Birliği idare heyeti, dün toplanmış ve 1938 onuncu Yerli Mallar sergisinin bu sene 22 temmuzda açılıp 7 ağustos akşamı kapanmasına karar verilmiştir. Elli damîzlık kısrak geldi Ziraat Vekâletinin Macaristandan mubayaa ettiği 50 baş damîzlık kısrak dün şehrimize gelmiştir. Abdülvehabın muhakemesi Şu halde bizim güzel yoldaşın dahi fikir Terfi listesi avarelerinden biri olduğuna inanmak lâAdliye Vekâletinin 936/937 terfi liszım geliyor. Fakat bu avarelik ne hadde, tesi, bu aym ortalarma doğru çıka ne seviyede? (1) caktır. Zihnimde burkulan akideyi ileride GÜMRÜKLERDE çözmeği tasarlıyarak aynldım, arkadaşlara katılıp o sırada trenimizin girmiş Çubuklu petrol depolarında bulunduğu Sofya istasyonuna çıktım. yapılan tetkikler' Bulgarlar payitahtmın şimendiferler üs Mayi mahruk depolarındaki gümrük sülharekesi bizim Kumkapı veya Erenköy muamelâtı için yeni tatbik edilen ni istasyonlarımız kadar bile kalabalık de zamnamenin sureti tatbikı üzerinde ihğildi. Onun icin dışarıya, şehre çıkmayı tısas yapan ve kursta bulunan gümrük düsündük ve çıktık. memurları, dün Gümrükler Başmüdürü (1) Okuyucularımız bilirler ki Prodon Mustafa Nuri Anıl. Gümrükler Umum tarafından 1846 da neşrolunan «Sefaletin müdürlüğü ikinci kısım müdürü Raik Felsefesı» adh esere Karl Marks «Felsefe Erkan ve Gümrükler Vekâleti ekonomi nın Sefaleti» admı taşıyan eserle cevab kısmı müdür muavini İhsan Pozamla vermıştı. Gene okuyucularımız bilirler ki birlikte Çubukluya gitmişler ve ÇubukSen Simon, Foriye, Oven, Lui Bılân, Ondokuzuncu asrın başında «cumlenin maksu lu petrol depolarında tetkikler yapmışdu bir amma rıvayet muhtelıf» sözünu ha lardır. tırlatacak bıcımde, yanı ayrı ayrı yollarda Bir aylık gelir miktarı yürur gıbi gorunerek sosyalizmi kuran, kuvvetlendırmeğe çalışan elebaşılardır. îstanbul gümrüklermin mayıs ayı Mutuellisme'in karşılıkh muşareket ve kozarfındakı geliri 5 860,285 lirayı bul lektivizm'ln bütün Lstıhsal vasıtalarını remiyete mal etmek demek olduğunu ise söy muştur. Bu gelirin 4,099 360 lirası gümlemek zaıddir. ruk resmi ve mütebakisi muamele vergısi ve sairedir. M. T. T, Ailevî bir geçimsizlik yüzünden eniştesi Mehmedi aralarmda geçen bir münazaa neticesinde bıçakla vurarak öl düren Abdülvehabın muhakemesine dün Ağırcezada devam edilmiştir. Dünkü celsede, iddia makamı mütaleasmı serdederek vak'anın umumî vaziyetini tahlıl etmiş ve neticede Abdülvehabın suçunun sabit olduğunu, fakat maktul Mehmedin hareketinin bir tahrik mahiyetinde bulunduğunu söyliyerek katil Abdülvehabın Türk ceza kanununun elli birinci maddesi gözönünde tutula rak 448 inci madde üzerinden tecziyesini istemiştir. Bunu anlamak mümkün değildi ve Muhakeme, müdafaa için başka bir mümkün olmadı. Fakat Sen Simon'dan, güne talik edilmiştir. Foriye'den, Oven'den Lüi Blan'a, ProHapisanenin yıkılma işi don'a geçmek nekadar kolaysa Mutu Hapisanenin yıkılma ihalesi, eski ihaellisme'den kolektivizme ve daha ilerisileden altı bin noksanma mimar Cemil ne intikal etmek de o kadar kolaydır. Daha doğrusu ötekinde durup berikine admda bir müteahhide ihaîe edilmiştir. Nafıa Vekâleti ihaleyi tasdik ettikten kayıdsız kalmak yeryüzünde cennet bulabilmek kaygusile hayatı kendilerine ce sonra yıkılma ameliyesine başlanacakhennem yapanlar için mümkün değildir. tır. Yüz elli seyyah geliyor Yarın şehrimize Yunanistandan yüz elli seyyah gelecektir. Kafile, meb'us, avukat. eski nazır, tacir ve sanayici erden mürekkebdir. Seyyahlar, tarihî kıymeti olan yerleri, müzeleri gezecekerdir. Türk Sovyet ticaret anlaşmasının tatbikatı Son defa Sov^et Rusya ile aramızda akdedilen ticaret ve seyrüsefain anlaşmasmdan sonra, takas ticaretinde yeni bir vaziyet hasıl olmuştur. Her hangi bir memleket menşe ve mahsulünden olup da bu memleketten ıhrac edildikten sonra diğer bir memlekette gördüğü tahavvüller dolayısile kıymeti tezayüd eden eşyanm tahav vüle uğradığı memleket menşeli adde dilmeleri için tezayüd nisbeti yüzde 50 olarak kabul olunmuştu. Yeni ticaret ve seyrüsefain muahe desine bağlı protokolun 27 nci maddesi mucibince, bu prensip, yüzde 1/3 ola rak kabul edilmiştir. Bu suretle husule gelen fark, ayni nisbet muhafaza edi lerek en ziyade mazharı müsaade memleketlere bu şekilde tatbik ohmacaktır. Bu suretle husule gelen şekil, piyasada büyük bir alâka ile karşılanmıştır. M. Prostun tetkikleri Şehircilik mütehassısı profesör M. Prost, Üsküdar cihetinin nâzım plânmı anzime başlamak üzere hazırhklar yapmaktadır. Profesör, geçenlerde bu tarafa geçerek mahallinde tetkikat yapmıştı. Fakat Üsküdar ciheti, İstanbul dan sonra en çok tarihî asar ve abidatı olan bir mmtaka olduğu gibi tabiî arızası da çoktur. Bu itibarla, mütehassıs, burada ikinci bir tetkik daha yapmağa üzum görmüştür. Nâzım plâmn tanzi mine bu tetkikat bitirildikten sonra başlanacaktır. f Bahçıvanlarımızın sikâyetçi olduğu mesele J Muharrem Feyzi TOGAY KÜLTÜR tŞLERl Türkiyede bütün sebzelerin ve yemiş erin en nefis ve lezzetlilerini yetiştirmekle şöhret bulmuş olan îstanbul mmtakası bahçıvan ve ama törleri, eskiden gösterilen alâkanm kesilmesinden sikâyetçi dirler. 1931 senesin de ve o tarihten sonra birkaç defa tekrar edilen bahçıvanlık ve tavukçuluk ser gıleri amatörleri bile teşvik edici mahiyette idi. Meselâ 1931 Müfettişlerin kadrosu Yeni bir kanunla umumî muvazeneye alman İlk Tedrisat Müfettişlerine aid kadro, dün Kültür direktörlüğüne tebliğ edilmiştir. Maaşları 30 liradan dun olanların aylıkları otuza iblâğ edilmiş, hâlen 30 liradan fazla maaş alanlar da birer derece terfi ettirilmi§ erdir. Kıdem zamları veriliyor Tahsisat olmadığı için müterakim kıdem zamlarmı alamamış olan ilkmek teb muallimlerinin istihkaklarımn te diyesine başlanılmıştır. Muallim Talâtın oğlu Ziya, babasının yetiştirdiği mahsullerle... senesi sergisinde Pendikte oturan riyazi fikir vermekte, muallim Talâtın oğlu Ziye muallimlerinden Talât Parlar eski öl yanın başını, babasının yetiştirdiği iki baş çü ile bir okka üç yüz dirhem gelen bir enginar arasında göstermektedir. Mualenginar teşhir ederek madalya almışh. lim Talât, bu enginarlann büyüklükleri Bugün ayni zat, 1 , 5 2 kilo gelen engibi lezzetleri de fevkalâde olduğunu ginarlar yetiştirmekte berdevamdır. .Yukarıki resim, bu hususta güzel bir söylemektedir. Cumhuriyet Abone şeraiti: Nüshası 5 kuruştur. Türkiye Harlc İçin icin Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. Alta aylık 750 » 1450 • Üç aylık 400 > 800 » Bir aylık 150 » Yoktur

Bu sayıdan diğer sayfalar: