1 Haziran 1938 CUMHURIYET İlim ve Cemiyet: 4 iktısadî hareketler BEYRUT MEKTUBLARI: Köşe Radyonun istikbali Çeviren: Prof. SAUH MURAD Atom sistemindeki zerrelere aid bilgilerimiz eski astronomların göke dair bilgileri ayarındadır. O astronomlar kendilerine yakm görünen seyyarelerle yıldızlar üzerinde araştırmalar yapmışlardı. Atoma aid tetkiklerde evvelâ menfi elek tronu bulduk ve kullandık. Elektron ise atom bünyesinin en dışında ve en kolay erişilebilen zerredir. Bu itibarla, bir bakımdan, bize en yakın olan zerredir. Bir gün geleck proton, nütron, pozitron, dütron gibı daha sonradan keşfedilen dığer zerrelere aid bilgilerimiz artacaktır. Nasıl elektronları öğrenmek radyo lâmbala rının icadma yol açmışsa bir gün gelecek bu yeni keşifler üzerindeki bilgilerimizin ajtması yeni lâmbalar, yeni kudret membaları, yeni nakil ve muhabere usulleri, yeni fabrika usulleri, yeni tenvirat şekilleri, tababette yeni tedavi usulleri ve yeni sıhhat yolları açacaktır. Astronomlar daha kuvvetli teleskop larla yüce mekânın derinliklerine nüfuz ettikleri gibi fizikçiler de elektron bom bardıman cihazlarile atom âleminin derin noktalanna gittikçe nüfuz etmektedir. Fizikçilerin en kuvvetli cihazlarından biri olan siklatron da pek kısa dalgah radyo vericisi eski unsurdur. Bu cihaz bütün fizikî ilimlerle tatbikatı arasındaki münasebeti gösterir. Fizikçiler tarafından ekilen tohumun büyümesile meydana gelen ve milletlerin hayatma tesir eden radyo tekâmül tarihinin henüz başlangıcındadır. Pek yüksek frikansh yani pek kısa dalgah radyo dalgaları amelî sahaya yeniden yeniye çıkmaktadır. Bu dalgalar radyo ses tekniğine radyo görme tekniğiniği ekliye cektir. Bir kaç senedenberi resimler, matbaa ve el yazıları kısa dalgalarla uzaklara ğönderilmektedir. Şimdi Amerika ile Avrupa arasında bu işe aid günlük servisler var. Hususî gazetelerin hatta yarım saat fasıla ile evlere ve ofislere radyo neşri yatile verilmesi imkân dahilindedir. Böyle bir servis şimdi teknik bir mesele ol maktan ziyade iktısadî bir meseledir. Yeni televizyon san'atı ilerlemektedir. Bir senedenberi (şimdi iki senedenberi) televizyon tecrübe istasyonu Nevyorktaki Empire State binasının kulesinden neşriyat yapmakta olup şehrin muhtelif yerlerindeki mühendisler bunlan almakta ve üzerlerinde etüd yapmaktadırlar. Şimdi ahcı ve vericilerin mükemmel resim alıp verme hususunda kemale erdıklerine hükmedilebilir. Fen sahaları içinde televizyon kadar fizikin bütün şubelerine istinad eden bir saha yoktur. Televizyon bilhassa atom fîzikile çok yakında nalâkadardır. Ziyayı elektrik cereyanlarına kalbeden ve iko noskop denilen cihazla elektriği ziyaya kalbeden ve kineskop denilen katod borularında henüz izah edilmemiş olan elektrikî hâdiseler cereyan etmektedir. Zamanımızdaki fizikçiler için bu sahalar çok zengindir. Televizyonun tatbik sahasma çıkanlmasına karşı çıkan manialann büyüklerini artık reşerj ve mühendislik sahalarında aramamalıyız. Bu müşküller yeni bir sahada görünüyor. Televizyon yeni bir san'at şeklıne lüzum gösteriyor. Bu san'at şekli sahne, sinema ve stüdyo san'atlarile alâkadar olmakla beraber onlardan az çok farklıdır. Televizyon muharrir, idare ve stüdyo kontrolu itibarile yeni teknik istiyor. Alıcı cihazların karşısmdaki seyirciler için yeni yeni programlar yaratılmasına lüzum gösteriyor. Televizyon programları hem masrafh ve hem de zengin dir. Bu programları iktısadî esaslara uydurmak lâzımdır. Televizyona giren bazı meselelerin halli bu san'atı en büyük endüstrilerden biri haline sokacaktır. Bun lar sırfı fizik toprağına ekilmiş olan bir tohumdan fışkıracak meselelerdir. Radyonun keşfinde olduğu gibi televizyonda düşünce, tecrübe, istihsal ve istimal meselelerinde mühim tekâmüller meydana getirecektir. Yediğimiz yemekler, giydigimiz elbiseler, altına sığındığımı zçatılar muhabere, nakil, sıhhat, terbiye ve eğlence vasıtalan? ilmî düşünce ve vetirelerin insan faaliyetine yaptığı tesirlerden ibaret olup bunlar yazılı tarihten eskidir. Yerli mallara suikasd mi Gazetemizde okumuşsunuzdur, alâkadar makamlara, bazı ithalâtçı firmaların, kendi kâr yollarına engel olması endişesile yerli mallan kötüliyecek bir plân tertib ettikleri ihbar edilmiş... Avrupa mamulâtından daha zarif ve metin olan yerli kornişlerin isminı fenalamak için adi tahta parçalarını gene o nisbette adi boyalarla boyayıp müşterilerine «yerli malı» diye satıyorlarmış... Alâkadar makamların büyük bir hassasiyetle tahkikat yaptıkları bu mesele cidden üzerinde durulmağa değer. Şu hareketin bizce, yerli malların aleyhine olduğu kadar lehine de kaydedilecek mühim bir tarafı vardıf. Çok değil, bundan on yıl önce yerli emtiayı rakib olarak görmiyen yabancı malının şimdi cephe almak yolunda bulunduğu ve hileye sapıldığı şu hareketle nekadar açık bir şekilde görülüyor. Bu itibarla ihbar edilen vak'aların derin bir manası vardır. Bir san'atkânn, burada garib, fakat şayanı dikkat olan macerasını yazmadan geçemiyeceğiz: Bilhassa inşaatta kulla nılan ve su tesvıyesi nammı alan bir aletin imaline merak saran bu san'atkâr, nihayet bunu mükemmel bir şekilde yapmağa muvaffak olmuş. Masrafını hesab etmiş: Yüz kırk kuruş. Perakende satılması ancak iki liraya mal olacak. San'atkâr hesabından bu neticeyi alınca piyasaya çıkıp bakmış; Avrupanın su tesviyeleri kırk kuruşa satılıyor. San'atkârdaki hayret ve teessürü tasavvur edin!.. Artık bu işten vaz geçmekten başka çare kalmadığı bir sırada piyasada su tesviyesi sahşı ile alâkadar olan müesseseler, bu yerli mamulâtla alâkadar ol muşlar ve san'atkârın yüz kırk kuruştan bütün mamulâtına talib olmuşlar. Şimdi Avrupa mamulâtı malların kırk kuruşluğuna mukabil yerli su terazileri iki liradan satılmakta ve tercih edilmektedir. Sebebi aşikâr: Çünkü yerlisi daha hassas ve çok daha sağlamdır. Bunu kaydetmekten maksadımız, işin vâkıaya uyan kısmını tebarüz ettirmek tir. Birçok san'at şubelerinde teknik bakımından çok geri bulunmakla beraber mamulâta itina ve malın sağlamlığı bakımından sanayiimiz sevinilecek bir halde bulunmaktadır. Büyümüş olan san at şubelerinde teknik işlerde Avrupayı taklid ederken mamulâtın temizliğinde eski ananeleri muhafaza etmiş olmaklığımızı gönül nekadar arzu eder... Fransa, bütün unsurların arasını açmaya çalışıyor Takib olunan siyaset Suriyede ve Hatayda Arabları, Ermenileri ve Türkleri birbirine düşürmektir Beyrut, 27 mayıs Fransızların Lübnanda, Suriyede, Hatayda kat'î surette yerlesmeğe karar verdıklerini gösteren alâmet bir değildir. Şimdiye kadar size yazdığım Fransız o yunlarına ilâve olrrıak üzere bugün de bir başka türlüsünden bahsedeceğim. Lübnanda doğrudan doğruya bir Fransız idaresi tesis etmek maksadile bir komplo yapmış olan doktor Şalfur'un teşkilât arasında birçok da Hınçak komitecilerinin bulunduğu tahakkuk etti. Komplo hareketinin Fransızlar tarafından tertib edil diği muhakkak olduğuna göre bu havali Ermenilerile Fransızlar arasındaki müna sebetler meselesi büsbütün suyun üzerine çıkmış bulunuyor. Bu münasebetle, burada tanıdığım Ermeniler arasında iyi bir dostumun bana söylediklerini çok enteresan bulduğum için size, iki gün evvel kendisile yaptığımız bir hasbıhalin hulâsasını aşağıda hikâye edeceğim: *** Bu Ermeni dostum, ayni zamanda halis bir Türk dostudur. Kendisi Türkiye den çıkalı ve, zavallı, bir daha giremiyelü uzun seneler geçmiştir. Yirmi bir senelik bir vatan hasretinin bütün sızılarını yüreğinde taşıyan bu Ermeni dostum, Türkiyenin selâmeti için daima dua eder. Geçen gün kendisile hasbihal ederken söz, Ermenilerle Fransızlann arasındaki münasebetlere intikal etti. Dostum dedi ki: « Bizim Ermenilerin içinde bir ta kım adamlar vardır ki Ermeni milletine otuz senedir, fenahktan başka hiçbir şey yapmadılar. En ziyade yüreği yakan şey, otuz sene evveline gelinciye kadar ken dilerile kardeş gibi yaşadığımız Türklerle bizim aramızı açmağa âlet olmalan ve bu arada ecnebilerın ellerinde maşa vazifesi görmeleridir. Kâh Ingilizlerin, kâh Rusların Osmanlı İmparatorluğuna karşı tuttukları siyasetin maşalığını etmiş olan bu komiteciler, bugün de Fransızların ellerindedirler. «Bugün Suriye ve Lübnanda Fransızlar gene bunları kullanıyorlar. Şimali Suriyede, yani Elcezire ve Hatayda Fransızlar bütün hesabîarını onlann üzerine kurmuş olduklan gibi burada da, gene onları kullanıyorlar. Gizli veya açık bütün zabıta ve istihbarat işlerinde onları kullanıyorlar. Askerî teşkilâtta da Ermenilerden geniş surette istifade ediyorlar. Son zamanlarda ise Hatayda bir takım Ermeni çeteleri teşkil etmekte ve bunlara silâh ve mühimmat vermektedirler. «Sizi temin edeim ki bu komiteciler bu işi kendilerine meslek edinmiş bir takım serserilerdir. Ermeniler bunlann bütün fenalıklannı anlamışlardır. Ve aramızdan hiçbiri bunlann peşinden gitmeğe taraftar değildir ve gitmiyoruz da. Fransanın maksadı, Elcezire ile Hataya fiilî surette yerleşmek olduğu için bir tarafta Katolikleri ve öbür tarafta da Ermenileri ellerine alıp türlü türlü fırıldak çevirmek istiyorlar. Her iki tsrafta da zabıta ve askerî teşkilâtın başlarına bu serseri komitecileri geçiriyorlar ve her iki tarafta da, bilhassa Hatayda çeteler teşkiline çalı şıyorlar. Son zamanlarda bu iş büsbütün bariz bir şekil aldı Hatta son günlerde Ermenilere müracaat edip çetelere iştirak teklif ediliyor. Bu teklifleri kabul edenler yalnız işsiz gücsuz ve serseri insanlardır. Aklı başında, iş sahibi her Ermeni bu teklifleri nefretle reddediyor. «Beni en ziyade endişeye düşüren şey de şudur: Türkiye, eğer benim bildığim ve bilhassa on senedenberi faaliyetini uzaktan seyrettığim Türkiye ise, Hatay meselesinde Fransızları bugünkü gittikleri yolda ilelebed «erbest bırakacak de ğüdir. Er veya geç Türkiye bu meseleyi halledecektir. İşte beş on düzine serseri, Türklerle Ermenilerin arasının yeniden açılmasına sebeb olacaklardır. Hatta Fransanın takib ettıği siyaset de budur. «Hatta, sade Türkleıle Ermenilerin arasını değil, Ermenilerie Arabların da aralannı açmağa çahşmak Fransanın güttüğü muhakkak olan a>ırma siyasetinin bir parçasıdır. Zaten, bir zamandanberi, gerek Şamda, gerek Beyrutta Arablar bize karşı içten içe diş bilemeğe başladılar. «İşte, yüreğim buna yanıyor, biz Er meniler, artık bu serseri komitecilerin kâh şunun, kâh bunun hesabma oynadıkları oyunlardan bıktık, usand;k. Allah encamımızı hayretsin!» *** Ermeni dostumun söylediği şeyler, hulâsaten bunlardır. Onun yüreğini ya kan bu derd, hakikaten bir derddir. İki taraflı bir derd: Hem Fransanın Hataydaki siyaseti bakımından, hem de beş on düzine Ermeni komitecisinin Türklerle Ermeniler arasında yeniden oynamak istedikleri rol bakımından. Ben bura ahvalini uzun zamandanberi takib etmiş bir Türk sıfatile çok iyi bilivorum ki Ermeniler, ister buranın eski yerli Ermenileri olsun, ister sonradan buraya yerleşmiş bulunsunlar, bunlar geçen yakm tarihin bütün fenalıklarını anîamış insanlardır. Fakat Hataya yerîeşmeğe ve Elce zireden Suriye hükumetini çıkarmağa karar vermiş olan bir Fransa, Ermeniler arasında elbet beş on düzine alet bulabilecek kadar zengindir. Bugün oynanan oyun da, para kuvve tıle yapılan bu iştir. Bu komiteciler için asıl olan paradır. Hatayda polis mü dürlüğünü, Elcezirede jandarma ku mandanlığını, filân taburda Fransız binbaşısının yaverliğini ve filân işte kâ tibliğini veya tercümanlığını yapan bu Ermenilerin hepsini bir araya topladığımız zaman miktarları iki yüzü bulmaz. Bunlara çete halinde faaliyete girişmeğe hazır bulunan bes on kişiyi de ilâve edersek yekun gene kabarmaz. Fakat, Fransanın hesabı başka türlüdür. O, bütün bu unsurları kullanarak meselâ, burada bir yandan bir Ermeni meselesi yaratmağa, diğer taraftan da, Hatayda veya Elcezirede Fransanın askerî müdahalesini iktıza ettiren hâdiseler çıkarmağa çalışır. *** PENCERESİNDEN Kadınlarda güzellik modası ngiliz doktorlarından birine atfolu narak söylenip durur: Az miktarda alınacak alkolün iştıhayı çoğalttığı muhakkak ve ihtiyarlıkta midenin yardıma ihtiyacı da gayet tabiî olduğuna göre o nesneyi o ihtiyacın belirdiği günlerde almak icab eder. Halbuki şarkta ve garbda alkol, ekseriyetle, gencler tarafından kullanılmaktadır. Bu, beşerî gafletlerin en acıklı olanlarından biridir. Fakat ikinci bir gaflet var ki alkolün vakitsiz kullanılmasma ters bakımdan nazire teşkil etmektedir. Bu da gözlük kullanmakta kabul olunan makus zamandır. Çünkii gözlük, gözdeki anzaların tesirini azaltmaktan veya gidermekten ziyade dimağ için pencere rolü oynıyan o nazik uz"vun yorulmamasına, kirlenmemesine yarar. Şu takdırde gözlüğün genclikte kullanılması lâzım gelirken gene şarkta ve garbda ihtiyarladıktan yani göz yorulduktansonra kullanılmağa başlanır. Âkil olan bu iki nesneyi vaktinde kullanmahdır. n D i Ingiliz doktorunun, belki elli, belki yüz yıl evvel söylediği bu sözün kıymeti son zamanlarda anlaşılmış olacak ki her milletin genclığinde alkole karşı bir uzaklaşma meyli görülmekte ve gene o zümre bir çok sebeblerle gözlük kullanmak yolunu tutmaktadır. Bisiklet, motosiklet, otomobil, at, hatta kayık, kotra meraklısı sportmen genclerin hemen hemen hepsi gözlüklüdür. Fakat kadın, spora erkekler kadar temayül ve muhabbet göstermesine rağmen, gözlük kullanmakta teenni gösteriyordu. Çünkü kadınlık, en büyük cazibesinı, en büyük kudretini gözlerinde yaşatır, göz, bir kadın için, bazan bir tebessüm, bazan bir terennümdür. Kadın, dudağınm zâfını gözündeki kudretle telâfi eder ve dişlerinde kırılacağını, darmadağın olacağını tahmin ettiği sırları gözile ifşa eder. Denilebilir ki göz, kadın ruhunun semasıdır. Esrarla dolu olan o ruhu kadın ağzında bulmak ve yakalamak mümkün değildir. Lâkin gözlerde onu bütün zarafetile görmek kabildir. Bu hakıkat cibıllî bir anlayışla kadmların malumu olduğu için gözlük kendilerine ağır ve aykırı geliyordu. Fakat son zamanlarda, bılınmez neden, gözlüğe karşı Havva kızlarının taşıdıkları antipatinin kaybolduğunu görüyoruz. Artık gene bayanlar da gene baylar gibi gözlük kullanıyorlar ve ruhlannın mesiresi olan güzel gözlerini camla perdeliyorlar. Her yenilik gibi bu da dikkat uyandır* maktan geri kalmıyor ve gözlüklü gene kadın gözü, yakışıksız bir mahfazaya hapsolunmuş inciye benzediği için hem hayret, hem rikkat uyandırıyor. Bu hali ne suretle tefsir edeceğini bir şair dostuma sordum, şu cevabı aldım: Kadın gözü, tabiat manzumesinde en yakın görünen yıldızlar demektir. Şimdiye kadar biz o yıldızlan seyirle haz ve« ya ilham alıyorduk. Şimdi o yıldızlar, perde ardından bizi temaşa etmeğe kalkışmış olsalar gerek. Bu da bizim için yeni bir zevk, yeni bir ilham kaynağı olacaktır. Çünkü yıldızların açığı da, hafif dumanlısı da güzeldir ve dumanlı olanlar daha düşündürücüdür. Hatayda [Baştarafı 1 ınci sahıfede] üzere konsoloshaneye gitmişlerdir. Dört ayak bürosundan hareket ederken 15 kişiden mürekkeb olan, fakat yolda muazzam bir alay halini alan gurup konsolos hane önünde toplanmış ve Türkiye hü kumetinin himayesini istemiştir. Başkonsolos halkı teskin ederek iş ve gücîerile meşgul olmalarmı tavsiye etmiş, halk dağılmıştır. Dağılan halk sokakta tabiî olarak bir îzdiham husule getirmiş, bu sırada kasden oraya geldiği zannedilen bir Usbeci otomobili kalabalığı yararak geçmek istemiştir. Esasen zorlukla dağılmış ve heyecan içinde olan halk otomobilin içindeki iki Usbeciyi dövmüş, fakat yaralanmalarına mahal kalmadan otomobilin uzaklaştırıl masiua imkân hasıl olmuştur. Usbeciler intikamlannı muhtelif hal lerde ayni zamanda jandarma gözü önünde beş Türkü siiâhla yaralamak suretile almışlardır. Dörtayak mmtakası derhal kıtaat tarafından işgal edilmiş ve Eti Türkleri süngü himayesinde sandık başına gönderilmesine başlanmıştır. Çarşı tamamen kapalıdır. Reyhaniye civarındaki Türk köyle rine Arab akmlan devam etmektedir. Yağma edilen mahsul mal ve hayvan değeri mühim bir yekun tutuyor. Kadınlara tecavüzler vuku bulmuştur. örfî idare F.G. Köyler basılıyor, Türk malları yağma ediliyor, kadtnlara tecavüz olunuyor Antakya 31 Bir müddettenberi LJsbecilerin büyük bir tethiş faaliyeti gösterdikleri Dörtayakta askerî kıtaat intizamı temin etmistir. Dünkü hâdiselere sebeb olan Usbecilerden dördü tevkif edilmiştir. Amikta faaliyet gösteren tet hişcilerden mahud Hasan Cebbarenin adamı ve hükumet memurlarından Yusuf Garipe kumandanı Kole tarafından tevkif ettirilmiştir. Bu tedbirlere rağmen bu sabah hükumet caddesine kahvelere buz tevzi eden bir Türk, Usbeciler taraf'n dan döğüldükten sonra başından bıçakla yaralanmış ve kendisini müdafaaya koşmak istiyen Türklere de milisler mâni olmuş. Tam bu sırada Türklerin bulunduğu tarafta bir odun darbesile bir Eti Türkü de ölmüştür. Reyhaniyede asayisin temin olunduğu teyid olunmakta ise de Antakya ve ci varı bürolarındaki Türk mümessilleri a sayis tamamen temin edilmediği için bürolara gitmek cesaretıni bulamamışlar dır. Amik ovasmdaki Türk köylerinde asayişsizliğin ve yağmanın devam ettiği Aıaber veriliyor. Kozan (Hususî) Kazamızda yarım saat müddetle yağan çok şiddetli bir yağmur sırasında düşen yıldınmlar feci bir kazaya sebebiyet vermiştir. SayımGaro'nun suvaresine Türkler beylinin Kötün köyünden on bir kişi gitmedi mezarlıkta bir ağac altma barmmışlar, Antakya 30 Anadolu ajansının hu ağaca isabet eden bir yıldırım bunlarm susî muhabiri bildiriyor: ikisini derhal öldürmüs. sekizini de ağır Cumarlesi akşamı delege Garo tara surette yaralamıştır. Yalnız bir kişiye fından verilen süvareye davet edilen hiç bir şey olmamıştır. Ayrıca bir merkeb bir Türk bu daveti kabul etmemiştir. de yıldınm çarpmasile telef olmuştur. Milletler Cemiyeti komisyonu tarafından bu akşam verilecek olan dineye de Bir haber ve bir tavzih iştirak edilmiyeceğini öğrendim. Gazetemizin 21/5/938 tarihli nüsha Evvelce bildirdiğim beş köyden başka üç köy daha basılmıştır. Ovadaki çiftliklerin Antakyada bulunan sahibleri ve civar Türk köylerine kaçan Türkler henüz köylerine dönemiyorlar. Hükumet asayisin teminine kadar kayıd muamelesinin her tarafta beş gün tehirini komisyona teklif ve komisyon bu teklıfi kabul etmistir. Dün Türk mahallesinde Usbeciler tarafından atılan bir bomba bir kadınm ağır surette yaralanmasma sebeb olmuş tur. Şarkî Ayrancı köyünde birkaç gün evvel iki Arabın ölmesine sebeb olan cinayetin mahallî hükumet tarafından tertib ve hakkında tevkif müzekkeresi kesilmiş olduğu halde tevkif edilmiyen maruf Haydar Mico tarafından infaz edildiği ısrarla söylenmektedir. Buna rağmen Reyhaniyede bu yüzden tevkif edilen ve ağır muamelelere maruz kaldıklan haber verilen Türklerin mevkufiyeti devam etmektedir. Dün Düzeyir köyünde bir Türk ve annesi tethişçiler tarafından boğazlanmış tır. Süveydiye Usbeci ve Ermeni çeteleri dün de sokaklarda silâhlarile dolaşmış lar ve bürolardaki Türk mümessillerini dahi tehdide cesaret etmişlerdir. Vadii Cerab bürosundaki Türk mümessilleri büroyu terke mecbur kalmışlardır. tzmirde tütün zeriyatı îzmir (Hususî) Havaların son günlere kadar devam eden kararsızlığmdan sonra, birdenbire, bütün mmtakada şiddetli sıcaklar başgöstermiş bulun maktadır. Ovalarda muhtelif şekildeki çiftçi faaliyetinin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Tütün zer'iyatı bitmiş ve son yağmurdan epeyce istifade edilmiştir. Zer'iyatm biraz da normalden fazla olduğu samlmaktadır. Maamafih bu zan. şimdilik pek kıymetli olamaz. Bu meyanda, kumpanvalara mensub olanlar, kendilerini gizliverek ve ortaklama suretile mühim miktarda zer'iyat yaptıkları söylenmektedir. Mesrelâ valnız Akhisarda, bu müvazaalı zer'iyat miktarı dört bin dö nümdür. Arpa ve buğdav mahsulünün tımumî vaziveti ividir. Muhtelif merkezlerden çelen haberler, bu sene, ehemmiyetli bir bereket kavdedileceğini bildirmektedir. Ancak fiatlarm da iyi olması te menni edilmektedir. Gecen seneki tütün mahsulünden epevce stok kalmıştır. I Yıldırimdan 11 kişi öldü f Erzurum uzun bir kıştan sonra bahara kavuştu J Hulâsa olarak şunu söylemek istiyo rum: Fransanın resmî adamlarının söylediklerine inanmayınız. Fransa burada ve Hatayda büsbütün baska maksadlarla calışıyor. Bunları iyi Ermeniler anlıyorlar ve onlar da bugünlerde derdlidirler. Şairin görüşü doğru mu bilmem! FaTürkiyenin Hatay davasını bu halde bı kat bu modanın zevkini gözlükçülerin şarakmıyacağına ve Fransanın karşısma na irlerden daha fazla çıkardıklarına ben sıl olsa çıkacağma kanidirler. îş ve güç şüphe etmiyorum. lerile, kendi hayatlarile mesgul olan ErM. TURHAN TAN meni kütlesi bu vaziyeti beğenmiyor ve istikbal için endişe ediyor. Bir şoför yaralandı Türkive düşmanını ve dostunu iyi öğrenmelidir. Dün ssat 14,30 da 1864 numaralı kamyonun şoförü, Ahmed Altınışık, Tavşantaşında bir inşaat yerine tuğla getirmiş ve idaresindeki kamyonu yokuş başında bırakarak gitmiştir. Bir aralık kamyon, yokuş aşağı in meğe başlamış, fren kullanmak üzere şoför mahalline atlamak istiyen Ahmed, kamyonla tuğla yığınları arasında kalarak vüeudünün muhtelif yerlerinden ağır surette yaralanmıştır. Yaralı imdadı sıhhî otomobilile Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmıştır. Sabıkalı bir hırsız tutuldu Üsküdar ve civarında birçok yerleri soymuş olan Ali adında sabıkalı bir hırsız dün yakalanmıştır. yelerdeki kollektif fidanlıklar geniş letilmiştir. Belediye. Cumhuriyet caddesinin parkelenme işini bitirmekte ve dört çocuk bahçesi yapılmaktadır. Lalapaşa önünde büyük bir park yapılmaktadır. Şehir caddeleri baştan aşağı ağaclandırılmıstır. Model uçak kursları çok rağbet görmektedir. Umuraî Müfettişlik grup inşaatı başlamış ve şimendifer kısımlannda ke sif amele grupları çalışmaktadır. Vılâyet bulaşık hastalıklar hastane sinin ikmaline çalışılmaktadır. İmar birliği apartımanı ve nümune evleri bitmiş ve kiraya verilmiştir. Bursada bir tahsildar mahkemeye verildi Bursa (Hususî) Hususî muhasebe tahsildarlanndan Konyalı Nuri Pırgün, 14 günlük tahsilâtı yekunu olan 987 lira 21 kuruşu İş Bankasma yatırmak üzere dairede muamelesini yaptırmış ve saat 11 de daireden bankaya hare ket etmiştir. Tahsildar her nedense bu parayı bankaya yatırmamış, öğleden sonra yolda rasladığı tahsildar arkadaşı Vehbiye parayı düşürdüğünü söylemiş, bunu tahsilât müfettişliğine bildirmesini rica etmiştir. Tahkikat yapılmış, neticede Nuri Pirgün tevkif olunmuş ve evrakile Adliyeye verilerek asliye cezada muhakemesine başlanmıştır. Tahsildar Nuri mahkemede de bu parayı düşürdüğünü iddia etmektedir. Muha keme şahidlerin dinlenmesi için talik olunmuştur. sında, Bursa muhabirimizin iş'anna atfen Bursa İpekiş fabrikası muhasible rinden Faik Şendilin evinden bazı mücevherat çalındığını ve zabıtanm yaptığı tahkikat neticesinde kaybolan mücevheratın Faik Sendılin oğlu tarafın dan alınmış olduğunun anlaşıldığını yazmıştık. Faik Şendilden aldığımız bir mek tubda, çalman eşyanın henüz bulun madığı ve bu işin oğlu tarafından da yatnlmadifh bildirilmektedir. Kevfiyeti tekrar Bursa muhabirimiz vasıtasile tahkik ettirdik. Bursa muhabirimiz, bu haberi Vilâyete verilen za bıta raporundan aynen alarak bize bildirmiştir ve bu haber ayni zamanda Bursa Vılâyetinin resmî gazetesi olan «Bursa> gazetesinin 18/5/938 tarihli nüshasmda da aynen intişar etmiştir. Bu haberde bir yanlışlık varsa doğru dan doğruya Bursa zabıtasına aiddir. Erzurumdan bir manzara ve Uçak model kursunda faaliyet Erzurum (Hususî) Uzun süren ve bitmiyecek zannedilen kış, nihayet bitti, bahar geldi. Aylarca soğuğu sıfırdan aşağı 30 dan düşmiyen Erzurumda yaşıyanlar kadar baharm, ılık havanm kıymetini bilenler az bulunur. Bu sene bahar geç geldi, fakat haftanın ilk sıcak pazarını bütün şehir bir den selâmladı; sokaklar. gezme yerleri, bilhassa cirid alam insan kalabalığmdan taşıp boşalıyordu. Bu sene vilâyette büyük inşaat ve ağac dıkme faaliyeti vardır. Mıntakada yüz bin fidan dikilmiş ve kaza, nahi