24 Nisan 1938 CUMHURÎYET Zelzele sahasından mektub Orijinal bahar elbiseleri Kareli kumaştan, düz yünlüden ve askerî kıyafeti andıran üç nümııne Saç dökülmesi Başımızın kepeklenmesi hiç te iyi bir alâmet değil Doktorlardan biri yirmi yaşına gelmiş kız veya kadınları ikiye taksim eder: Hiç saçı dökülmiyenler ve çok saçı dökülen ler. Tabiî birinci kısmın mevzuumuzda yeri yoktur. İkinci kısım ise çok bedbaht ve zavallı mahluklardır. Her sabah saç larını taradıklan zaman önlerine küme ile saç yığılır. Fakat bu vaziyet yeni birşey değildir. Öylelerinin saçlarındaki rahat sızlık daha sekiz on yaşlarında iken başlamıştır. O zamanlar başlannm denleri yavaş yavaş kepek yapmağa koyulur. Çünkü her saç dökülmesinden evvel muhakkak bir kepek deri vukua gelir. Bu kepekler ilk zamanlar kurudur. On beş on altı yaşlanna doğru yağlanırlar. Ondan sonra da saç dökülmesı başlar. Genc kız ve kadınların saçlarınm dökülmesinin sebebı pek çoktur. Bu hususta mevsimın de mühım bir rol oynadığı inkâr kabul etm*z bir hakıkattir. Meselâ ağustos ve eylul aylan saçı dökülenler için çok uğursuz zamanlardır. Sonra saç dökülmesinin muhim amülerinden bazıları da şunlardır: Rahatsızlıklar, üzüntüler, gebelik, umumî sıhhat bozukluğu ve saıre.. Erkeklerin bir kısmı bu şekilde saç dökülmesini, kazaya karşı nza, mefhu munca tevekkülle karşılamaktan başka birşey yapmazlar. Fakat kadın için tabiatile böyle birşey mevzuu bahsolamaz. Çünkü saç kadının en kıymetli tabiî süslerinden biridir. Saç dökülmesine karşı kat'î çare şek linde gazetelerde reklâm edılen losyonlar ve ilâclann çoğu bu hususta hiçbir fayda temin etmezler.. Yalnız katran kepek için birebirdir. Ya pomad veya losyan şeklinde kullanılır. Beş veya altı haftahk bir tedavi müddeti kâfidir. Görülüyor ki saç dökülmesine karşı yapılacak ilâclar ancak onun ilk devrelerinde, bilhassa kepeklenme zamamnda tatbik edilmelidir ki bu kepekler yağlı seboreler şekline gir mesin. Yoksa hakikî saç dökülmesi başladıktan sonra onu durdurmak pek güc dür. Müthiş homurtularla sarsılan toprak, kalburda sıçrıyan taneler gibi, kalan duvarları da yerinden oynatıp göçertiyor Bu koyduğumuz modeller, bu sene Amerikanm en büyük moda yaratıcılarınırf vücude getirmiş oldukları nümunelerdır. Soldan bırinci kareli kumaştan yapılmış olanın belde ince bir kemer ve kapaIıca yaka ıle nekadar şık durduğunu siz de derhal teslim edersiniz. Fakat bunun asıl onjınallıği üstüste iki parça ile yapılmış cebindedir. Koyu renkte şapka ve ayakkabile iyi gider. Serince havalarda bir boa ıle daha zarif durur. Ortadaki düz yünlüden elbisenin güzellığini belinde kendınden yapılmış kemerın üstündeki beyaz tezyinatta ve eteğının daha koyuca diğer bir parça ile tamamlanmış olmasındadır. Sıvrice ve tepesi ponponlu fötr bir şapka ile şık durur. Sağdaki, eski askerî kıyafetleri takliden vücude getirilmiştir. Tabiî bu elbise her zaman giyil mez, fantezi bir kıyafettedir. Akpınar köyünün harab manzaralarından Sureti mahsusada giden arkadaşımızdan: Karakayadan itıbaren, zelzelenin şiddetli mıntakasma gırdığimiz anlaşılıyor. Kırşehre uzanan şose boyunca, gözlerini korku ve dehşet bürümüş insan kümele rine tesadüf edıyoruz. Daha önce Balâ kasabasından geçtik, Kamara uğradık, sağlı sollu köylerı dolaştık. İhtiyarlar, böyle şiddetli bir sarsıntı görmediklerini söylemekte ittıfak ettiler. İnsanca kayıb yoktu, yıkılmak için bahane bekliyen harab samanlık veya metruk kulübelerden gayri hasar da olmamıştı. Bir çok duvarlarda çatlaklıklar görülmesine rağmen, hiçbir tarafta, büyük bir telâş ve heyecan göremedık; sadece, bu sahada umumî bir teessürle anlatılan haberlerle karşılaştık: «Daha ilerisi fena imiş, Kırşehir tarafı!» Karakaya yakmındaki sırtta, küçük bir taş köprünün üzerindeydık ki, hareketin devam ettiğ sahaya girdığimizi bilfııl anladık: Durdurmuş olduğumuz otomobılde, başlarımız anî olarak karoserinin tavanına çarptı, sarsıntıların dinmesini dışanda beklemeğe mecbur kaldık. Ka rakayalılar, daha ileride, otomobihn et rafına üşüştüler. Erkekler cesur, kadınlar sabırlı olmağa çalışıyorlardı, fakat he men her beş dakikada bir tekerrür eden sarsıntılar karşısmda küçük çocuklann korkusu büyüktü. Köylüler bütün evleri boşaltmışlar, yataklarım kırlara sermiş lerdi. Bu havalide, biraz kalıp çalışmak için, şoseyi bırakıp civar köylere ilerledik. Akşam karanlığında Hasandede köyünün hali korkuncdu. Bağrışarak kaçışan insan kafileleri ve sonra kâh bu kalabalığı kovalıyan, kâh sağa sola koşuşan davarlar gördük. Karaağil köyünde sadece bazı duvarlar yıkılmıştı. Bu havalide bir vadinin ilerisinde yükselen Pelitli dağı, heybetli ve korkunc bir manzara almıştı: Muazzam kayalar birbirine çarparak, ağacları devirerek vadiye yuvarlanıyordu. Kırşehire 40 kilometre yaklaşınca, Sofular karakolu önünde en acı haberi al dık: ileride Köşker nahiyesine bağlı bütün köyler mahvolmuştur! Bu haberden sonra, şoseyi bırakarak, patikalar üzerinden İsakocalı istikametine ilerledik. Halk meydanda, sarsınhlara, soğuğa ve açlığa mukavemete çalışıyordu. 30 hane birden yıkılmıştı. Bu köyün civarında Hacımirzalılar, nisbeten daha az hasara uğra mışlardı; fakat 15 kilometre ileride, mamur bir kasabacık halinde olan Türk Ayaklarınızın sıhhat ve tuvaleti On beş yirmi günlük bir ihtimam neticesi nasırlar hemen yok denecek derecede azalabilir Bahar, vücudümüzün bazı kısımlan için faydalı inkişaflar temin ederse de bazı kısımlar ıçir. muzır vaziyetler meydana getirir. Meselâ ayaklarımız baha nn gelmesile birlikte fena şekiller alır. Nasırlar büyür, şişler, daha ziyade kabarır, damarlar maddileşir ve sertleşir. O kısımda hararetimiz artar, tırnaklar daha sert bir hal alır, en uygun yapılmış kun duralarımız bile ayaklanmızı sıkmağa başlar. însaniyet akıllanıp da eski devîrdekiler gibi rahat sandallar giyinciye kadar bu ıstırabımız devam edecektir. Fakat bu vaziyet karşısmda tabiatile elimizi kolu Ayak tırnaklarının parlahlması sırf muzu bağlayıp duramayız. Ayağımız bir züppelik değil, sıhhî bir ihtiyaçtır daki rahatsızlıkların önüne geçmeğe ça lışmalıyız. Bunun için evvelâ temizlik lâ müteakıb hafif bir kazıma ile ayaklan zımdır. Her sabah ayaklanmızı sıcak su mızdaki nasırlar ve parazitler izale edilebilir. On beş yirmi günlük bir ihtimam neticesi nasırlar hiç yok denecek kadar azalabilir. Tırnakların kesilmesı meselesi de ol dukça mühimdir. Tırnak diplerindeki derileri geriye itmeden veya kesmeden evvel onlan yağlı bir madde ile yumuşatmalıyız. Bu yağlı maddelerin oralara sürülmesinin diğer bir iyiliği daha var dır, tırnağı besliyen o kısım bu yağlı maddeleri içerek daha ziyade kuvvetlenir. Bundan sonra tırnaklan yekdiğerinin ayni olabilecek şekilde kesmeğe gayret et meliyiz. Bazılan ayak tırnaklannın cilâlanmasını bir züppelik addederlerse de Sıcak su içinde iken ayaklara masaj bu sade şıklık için değil, ayni zamanda yapmak derhal yorgunluğu alır sıhhat için de lâzımdır. Ayağın tuvaletini ya koymak faydalıdır. On, on beş daki ıkmal için topukları ve tabanlan hafifçe ka devam edecek olan bu banyo esnasın kremleyip sonra silmek ve dizkapakla da ayaklarımıza suyun içinde masaj da rmın sertliğini gidermek için oraları da yapmalıyız. Fakat bu masaj her parma kremle oğmak lâzımdır. Maamafıh, bu ğımızı ayrı ayn oğmak şeklinde olmalı ıhtimama sade baharda değil, diğer mevdır. Parmaklanmız acısa bile masajı yap simlerde de devam etmek tabiatile faydamaktan vazgeçmemeliyiz. Bu banyoları dan hâli değildir. •* « Felâketzede köylülerin perişan olan eşyası Akpınann yerine taş ve toprak yığını ile karşılaştık: Müthiş homurtularla sarsılan toprak, kalburun üstünde sıçrıyan taneler gibi, tektük kalan duvarları da yerinden oynatıp, göçertiyor. Kırlarda bir ana baba günü vardı. Karşıki Sırataş ve Çanak tepeleri, gök gürültüsünü andıran sesler çıkararak, etrafa büsbütün dehşet salı yordu. Her sarsıntıda, bastıkları toprağın ayaklan altından çekileceğini sananlar, yere yapışmak istiyorlar. Zaten titriyen ve dermansız bacaklannı güçlükle tutabilen ihtiyarlar, bu müthiş anlarda yere çömeliyorlar. Çocukların analarını çağı ran haykırışları işitiliyor: «Durundu!.. Geçer!. Allah Allah.. Yıkılıyor..» ses leri birbirine karışıyor. Bulutlar göke doğru geniş bir sahada fırlıyan simsıyah bir duman arasından seziliyor ki: Artık ayakta kalabilmiş hiçbir çatı kalmamıştır. Tabiat, artık yere vurduklarım öğütmeğe çahşıyor. Taşlar çatırdıyarak birbirine geçiyor; fakat asıl acıklı ve tüyler ürper tici manzara, ilk şiddetli sarsıntıdan sonra görülmüştür: Enkaz arasından cesedler ve yaralılar çıkarılmağa başlanmıştı. Gözyaşı, inilti ve çığlıklar yürekler paralayıcı bir şekıl almıştı. Bu sıralarda, zel zelenin dehşetli olduğu sahaya, ilk imdad, en büyük teselli olarak yetişti: Kamyonlar kazma küreklerle birlikte yiyecek de getirmeğe başladılar.. Gene uzakta atlı ve yaya yüzlerce kişiden müteşekkil bir kalabalığın Akpınara doğru tozu dumana kataralc yol aldığı görüldü. Bunlar civar köylülerdir; kendıleri de büyük ziyanlara uğradıkları halde, daha acıklı halde bulunan komşularına yardıma geldiler. Kızılayın şefkatli eli bu felâket sahasına uzanmakta da gecikmedi. Cumhuriyet hükumetinin yıkılan yuvaları yeniden kurmak ve şenlendirmek yolundaki karan da felâketzedelere bildirildi. Tabiatin şuursuz bir gadrine uğramış olan bu sahada, ilk emnıyet ve huzur hissi, kendilerine gösterilen bu hızlı ve yüksek alâkayla doğmuştur. MEKKl SAİD Yeni Şapkalar Bahar şapkalan [ nm ılkağızda çıka nlan garib ve acıb şekillerinin hemen hemen modalan geç mek üzeredir. Şimdi daha esaslı surette ciddî ve zarif nümuneler meydana getirildi. Koyduğumuz modellerden biri si uzun viziyerli ve yüksekçe tepelidir. Üstündeki geniş örgülü vuvaletle geri sindeki tezyinat ona akşam şapkası tar zında da kullanıl ması imkânını ver mektedır. Diğeri Britanyalı bahriye lilerin şapkasını takliden vücude getirilmiştir. Kenarı siyah taftadan, tepeliği ise beyaz hasırdandır. Bu tezaddan çok güzel bir netice meydana gelmektedir. Güzel bir kıyafet Evlerimizi nasıl döşiyelim? Şık, güzel ve pratik bir genc kız odası Bugün ev döşe meğe kalkanların takib ettıkleri zihniyetle bundan on, on beş sene evvel eşya almak için çarşıya çıkmış olanlarm gayesi arasında çok fark vardır. Dün, faydadan ziyade şıklık ve gösteriş nazarı dikkate alınırdı. Bugün ise zariflikle birlikte pratiklik de aranmaktadır. O zaman kat kat yük selen konaklarda, evlerde oturulur, her hususa ayrı bir kısım tahsis edilirdi. Halbuki şimdi, bir oda veya salon bir kaç işe birden tahsis edilmektedir. Eskiden kendimiz başka türlü b'mür sürer, misafır geldiği zaman onlara büsbütün başka bir hayat tarzı gösterirdık. Bugün olduğumuz gibi görünmek mecburiyetin Duvarları çatlıyan Akpınar köyü mekteb binası Bu sene Amerikada çok rağbet bulan Tutankamon kıyafetlerinden bir nümun e : Şapka, fular ve ceb tezyinatı yekdiğerinin ayni. layca bir yatak haline gelmektedir. Yazıhanesi ise çok pratiktir. İcabında büs bütün kapanıp bir dolab manzarasını arzedebilır. Alt kısmı pekâlâ çamaşır ve saire koymağa yarıyabilir. Masası, lâmbası, tablolan, hiçbir şeyi eksik değildir. Az masrafla da vücude getirilebilir. Nasihatimizi dınleyip vücude getirecek olan güle güle otursunlar. deyiz. Ekserımız yemek yediğimiz veya oturduğumuz odada, salonda yabancılan kabul etmek mecburiyetindeyiz. İşte size bir genc kız odası ki, sahibi burada hem yatar, hem oturur, hem çalışır hem de pekâlâ misafirlerini kabul edebilir. Kenardaki divan geceleyin pek ko Yalnız yatak, yorganlarile kalan bedbabt vatandaşlanmız