CUMHURİYET 6 Nisan 1938 Balkanların dış ticareti ve ekonomi konseyi Balkan memleketleri arasmdaki ticarî münasebetler, istenildiği nisbette gürbüz değildir, Konseyden çok şeyler bekleniyor Balkan Antantı ekonomi konseyi, bundan evvel Belgradda yapılmış olan içtimada takarrür ettiği veçhile bu devre toplanülarmı yarm Yıldızda merasim köşkü salonunda yapmıya başlıyacaktır. Bizde olduğu gibi, bütün Balkanlarda ve Balkanlarla alâkadar memleketlerin ticarî ve malî muhitlerinde, bu toplantı ların vereceği neticelere büyük bir alâka duyulduğu muhakkaktır. Sıyasî bir birlık arzeden dört Balkan memleketinin, birleşmelerini yalnız diplomatik mesafede bırakmıyarak diğer sahalara da intikal ettinneleri, yapılan işin sadece bir siyaset oyunu olmadığına en büyük delildir. Balkan camiasını teşkil eden devletler gibi milletler de birbirinin içine girecek en kuvvetli bağlarla bağlanıyor. İşte iktısadî sahada sarfedılen gayret, bunun başında geliyor. iktısadî bakımdan, halen Balkan birliğîni teşkil eden Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya, dünya iktısad âlemi içinde ayn ayn dahi ehemmiyetleri buJunan birer memlekettir. Bunlarm müşterek hareketleri, tabiidir ki, çok daha kuvvetli ve verimli olacaktır. Bu memleket lerden bir kısmımn ayni istihsal ve ihrac maddelerine malik bulunduklan nazan dikkate almırsa, işin pratik ve ehemmi yetli ciheti daha ziyade tebarüz eder. Pek göze çarpmamakla beraber, Balkan Antantı iktısad konseyi kararlan, nazarî sahadan çıkmış, amelî sahaya intikal etmiştir. Bu toplantılann gayelerinin başında, evvelemirde Balkan memleket leri arasmda her türlü iktısadî münase betlerin inkişafı geliyor. Balkan ticaret odası, Balkan bankası, Balkan ihracatçılar birliği, Balkan deniz anlaşması fikır leri, ilk adımları atılmış projelerdir. Bunaan sonra Balkan memleketlerinin haricle olan münasebatı gelir ki bu, birincisinden daha zorlu, fakat daha mühim bir mevzudur. Yugoslavyanm umumî ihracatının yüzde 48 i Almanyaya ve umumî ithalâtının yüzde 32,6 sı Almanyadandır. R O M A N Y A : Bu memleketin bazı dahilî sebebler dolayısile geçen seneki haricî ticaret vaziyeti tamamen malum olmamıştır. Bu hususta bir yerde malumata tesadüf edemedik. Memleketimizle Balkan memleketleri aıasındaki iktısadî münasebata gelince: Maalesef bu mesafede kuvvetli bir inkişaf görülmediği gibi diğer Balkan memleketleri arasmda da gene sarıh bir inkişaf raevcud değildir. Son bir sene zarfında Yunanistana ihracatımız 1,960,684, ithalâtımız ise 587,177 lirahktı. Tabiidir ki iki memleket arasmdaki ticarî münasebatm bu kadar dar bir çerçeveye inhisan, şayanı arzu değildir. Yunanistamn ötedenberi memleketimize ihrac ettiği züccaciye ve pamuklu ertiklerin yeni kurulan sanayiimiz tarafından istihsaline başlanması Yunan ihracatını azaltmıştır. Bilmukabele Yuna nistana ihracatımızda çok şey kaybetmiştir. Bugünkü iki milyona yakin olan ihracatımız birkaç yıl evvel altı milyondu. Yugoslavyaya ise geçen seneki ihra catımız ancak 168,924, ithalâtımız ise 402,204 liralık olmuştur. Yugoslavya ile aramızdaki ticaretin bu sene biraz daha inkişaf göstereceği ümidi vardır. Romanyaya geçen sene 1,024,901 liralık mal sattık ve 1,575,825 liralık mal aldık. Aradaki farkın başlıca sebebi, Romanyadan fazla miktarda kutuluk kereste almaklığımızdır. Fakat buna rağmen Romanyamn memleketimize ihracatının gittikçe azaldığı görülmektedir. İzmirdeki millî küme maçı Uçok, Alsancağı nasıl yendi ? îzmir (Hususî) Eskiden bu şehrin spor tarihinde <Altay> ve cAltmordu> isimleri altmda çarpışan iki meşhur rakib, dün millî kümede «Alsancak» ve «Üçok» namlan altmda ikinci karşılaşmalarım yaptılar ve her iki tarafı tu tan binlerce seyirci, tam bir buçuk saat süren bir seyir buhranı ve futbol heyecanı geçirdi. Her iki taraf, en kuvvetli şekillerile çıkmışlardı. Hakem, Doğanspordan Feriddi. Oyunun tafsilâtma girişmedfin tekniği üzerinde umumî olarak şunlan söy liyebiliriz: Üçok muhacim hattı gol çıkarmağa nekadar müstaidse, Alsancağın defansı da o kadar kuvvetlidir. Ancak, bu hat içinde Cemilin fazla favullu, Alinin de çok hatalı olduğunu ve bu suretle takımm itidal ve ahengini bozduklanm da ilâve etmek gerektir. Alsancak muavin hattı, çıkış, yer tutuş, oyunu açış ve pas tevziatında her iki takımm bütün hatlanndan iyidir. Fakat muhacimler arasmda ne esaslı bir anlaşma vardır, ne de iyi bir görüş.. Kaleci Hilmi, bugun Izmirin en iyi kalecisidir. Üçok, haf hattında merkezde Adil gibi bir elemana maliktir. Nitekim dün kü maçta Adil çok iyi TOI oynamıştır. Hafbekte de Ziyayı göstermek lâzımdır. Hem kesişleri güzeldir, hem de uzun vuruşlarla topu mütemadiyen hasım nısıf sahasına atmağa muvaffak olmaktadır. Her iki takım aTasında hiçbir derece farkı yoktur. Belki Alsancak daha kombine, diğeri daha canlı ve seri görünür; o kadar. Dünkü neticeyi hem Üçok muhacimlerinin enerji ve kuvvetinde, hem de Alsancak takımının bilhassa ikinci devrede tamamen bozulmasmda aramalıdır. Takım, başıboş, ne yaptığını bil miyor, oyun şart ve icablarmı düşün müyor, mütemadiyen tazyik ettiği halde hiçbir şey yapamıyor ve o nisbette de bir kat daha bozuluyordu. tlk dakikalarda her iki kaîe birkaç tehlike stlatıyor. Yedinci dakikada Said, bir favul cezasından isiifade ile Üçokun ilk golünü çıkanyor. Oyun der hal sürat peyda ediyor. 15 inci dakikada Said sıynlarak kaleye kadar iniyor ve müdafileri kendine çekiyor. Tam bu sırada topu, serbest vaziyette kalan Hamdiye geçiriyor ve ikinci gol.. Dakika 22. Alsancak iniyor. Saim güzel bir ortalayışla topu oftaya geçiriyor. Basri, Alsancağın ilk golünü çıkanyor. Fakat 35 inci dakikada, Alsancaktan müdafi Ali, Üçok lehine, kendi kalesine bir gol atıyor ve dakika bitmeden, ka lecinin degajmanile ortaya düşen top, ayni saniyede gene Alsancak kalesine dönüyor ve Saidin ayağmdan ağlara takılıyor. Oyun sertleşiyor, favullar başlıyor.. Bu arada hakemin de hatalı kararları başlıyor. Kasıdsız. fakat oyun üzerine müessir hatalar. 44 üncü dakikada Alsancaktan Sabri, Üçok kalesi dibine kadar sokuluyor ve kaleciyi marke ederek ikinci golü çıkanyor. İkinci devre, Alsancağın tazyikile başlıyor ve bu tazyik epeyce sürüyor. Oyun, adeta tek kale vaziyetindedir. Fakat ne anlaşma var, ne isabetli bir şüt. Cemil, hafif tertib tekmelere başlıyor. Bir arahk Üçok bu tazyikı kırarak mukabil taarruza geçiyor ve daha ilk inişinde, 23 üncü dakikada Saidin verdiği bir pasla Hamdi beşinci golü çıkarıyor. Bu suretle, bu takımm gol çıkarma kasen, hemen gelir bana haber verirsin.» Görüyorsunuz ya sittî, hafiyelik filân yok. Efendim, bu yolda bir emir vermez. Asaleti buna mânidir. Bu vazifeyi sana n« zaman ver mişti? Abdu biraz düşündükten sonra: Üç hafta kadar oluyor, dedi. Evet, devam et. Efendimin dediğini yaptım. Sizi uzaktan takib ettim. Boşuna takib edi yonım, diye düşünüyordum. Çünkü siz hergün ayni yollardan, ayni yere gidiyordunuz. Fakat, vazifemi sonuna kadar ye rine getirmeğe de mecburdum. Efendim, sizi himaye etmek vazifesini bana vermişti. Bu işi sadakatle yapmak lâzımdı. Neredeyse, yapbğın hafiyelige mukaddes bir mana vereceksin Abdu. Lutfen müsaade edin, sonuna ka dar anlatayım. Bir gün, bahcede, size çok dikkatli bakan ve yamnıza yaklaşmağa çalışan bir adam gördüm. Gözlerim çok ihtiyardır ve çok sey görmüştür; aldanmaz. Bu adamın fena bir maksad güttüğünü anlıyordum amma, efendime haber vermeğe mecbur olduğum neviden bir adam olmadığını da görüyordum. Günler geçti. Adam, size yavaş yavaş sokuluyordu. Bu yabancı adamın hare Hindistanın en zengin mihracesi Müteveffa Patiala racesinin serveti dillere Hükumetin teklif ettiği yeni malî projenin kabuî edilmiyeceği ve kabinenin düşeceği söyleniyor destan oluyor IBastarafı 1 inct sahıfedei milyon franga baliğ olacağmı, bunun 4 milyannın adi bütçenin açığını, müteba kisinin millî müdafaa ve saire masarifinin karşılığmı teşkil etmekte olduğunu söylemiştir. M. Blum, müteakıben bu ihtiyacların münhasıran istikrazlarla tatmin edilemiyeceğini, çünkü Avrupadaki hâdiselerin hasıl etmiş olduğu akislerin buna mâni olduğunu beyan etmiş ve aşağıdaki siyasî tedbirleri tadad etmiştir: 1 Fevkalâde bütçenin ilgası ve bütün masarifin adi bütçeye ithali. 2 Malî sistemin tadili, bilhassa irad vergisinin daha iyi bir surette kontrolu. 3 İki sene müddetle düyunu umu miyenin ilgasmdan vazgeçilmesi. 4 150 bin frangı geçen sermayelerden istisnaî bir miktar alınması. M. Blum, para siyasetinden bahsede rek frangı himaye etmek için hükumet tarafından alınmış olan tedbirleri izah ve teşrih etmiş ve bu tedbirlerin gayesinin ayni zamanda sermayeler piyasasına nezaret etmek, fiatlan kontrol altında bulundurmak, tröstleri gözönünde tutmak ve eski amelenin tekaüdiyelerini temin eylemek olduğunu söylemiştir. Maliye encümeni, Başvekilin izahatını dinledikten sonra, yeni malî projeleri 18 reye karşı 25 reyle tasvib etmiştir. Fransada yeni bir kabine buhranı mı olacak? mihde âyan meclisinde şiddetle tenkid edilmektedir. Bazı âyan azası, hazineye yeni vari dat temin etmeğe matuf bir projede ihtiyar ıscılerin tekaüdlüğünden bahsedılme* sıne de ayrıca itiraz etmektedirler. Netice bugün belli olacak Müteveffa Patiala mihracesi Hindistanın en zengin ve en kudretli mihracelerinden Patiala mihracesi birkaç gün evvel vefat etmiştir. Mihrace, 1925 senesinde, Hindistan İmparatorluğunu Milletler Cemiyetinde temsil etmiş ve Cenevreye gitmeden evvel Parise ve Lon draya uğramış, bu iki şehir halkını deb debe ve ihtişamaına hayran bırakmıştı. Patiala mihracesi, Fransa ve İngiltere hükumet merkezlerine yaptığı bu ziyaret esnasında, pırlantalar ve türlü türlü kıymettar mücevherlerle süslü inci işlemeli sarıgı, boynuna dolanmış, her biri başlı başına muazzam bir servet teşkil eden iri incilerden mürekkeb dizilerle, halk ara smda canlı bir efsane gibi dolaşmıştı. Şöhreli, bu şehirlere kendisinden evvel ula şan, dünyanın bu en zengin adamımn, yirmi milyon İngiliz lirası senevi varidata sahib olduğu söyleniyordu. Amerika sanayi krallan bile onunla rekabet edemiyorlardı. Patiala mihracesi adı, Hindistanda debdebe ve ıhtişam sembolü idi. Avrupada, bu binbir gece padişahının servetinden başka, diplomatlıkta ve idarecılıkteki şöhreti de dillere destan olmuştu. Patiala mihracesinin, alâyiş ve salta nata düşkünlüğünü gösteren birçok hikâyeler anlatırlar. Sarayınm civannda davetlilerine mahsus evler yaptırmıştı. Misafirlerini eğlendirmek için Amerikadan güreşçi getirtir, portresini yaptırmak için îngiltereden meşhur ressamlar davet eder; her seyahate çıkışında, hiçbir şarklı prensin yap mağa muvaffak olamıyacağı derecede büyük bir lüks içinde ve çok kalabalık bir maiyetle dolaşırdı. Mihrace 46 yaşmda vefat etmiştir. Paris 5 Meb'usan meclisi yeniden saat 21,35 te toplanmıs ve ilk olarak sol cenah radikallerinden Gerad'ı dinlemiş tir. Meclis, müzakerelerine yarın devam etmek üzere, saat 23,45 te toplantısma nihayet vermistir. Koridorlarda söylendiğine göre, mec~ lis ancak yarın aksama doğru kanun projesi hakkmdaki reyini bildirecektir. Yeni bir kabine buhranı mı olacak? Paris 5 (Hususî) Siyasî mehafilin kanaatine göre, malî kanunu âyan meclisinın reddetmesi hemen hemen muhak kaktır. Bu red keyfiyeti, ihtimal Blum kabinesinin istifasını intac edecektir. Bazı mehafil, kabinenin sukut etmesinin «Halkçılar cephesi» nin inhilâline bais olacağmı söylemeğe kadar varmaktadır lar. Zira sosyalistler, âyan meclisine karşı şiddetli hücumlarına devam etmeğe azmetmişlerdir. Bu ise radikal sosyalistlerin hoşuna gitmiyecektir. Çünkü âyan meclisi ekseriyetle radikal sosyalistlerden mürekkebdir. Bunun manası, Halkçılar cephesi et rafmda bir millî birlik kabinesi teşkili fikrinden vazgeçmek olabilir, meğer ki Avrupadaki vaziyetin peyda etmiş olduğu vahamet, bütün fırkaları mütekabil fedakârlıklarda bulunmağa sevketsin. Blum'un medisteki nutku Balkan memleketleri arasmdaki ticareî münasebat istenildiği nisbette gürbüz de ğildir. Bu bakımdan olduğu kadar Balkanlann haricî ticareti bakımmdan da konseyden çok şeyler beklenir. Mühim işler başarma vaziyetinde olan konseyi selâmlar ve muvaffakiyetler dıleriz. Balkan Antanh iktısadî konseyinin FA1K GÜNER1 şehrimizde toplanması vesilesile bu toplantıya iştirak eden dört memleketin iktısadî vaziyetini kısaca gözden geçirmek faydalıdır. Memleketimizden başlıyarak, her memleketin istatistiklerinde gösterdiği vaziyet şudur: T Ü R K İ Y E : Memleketimizin gittikçe inkişaf eden haricî ticareti, son senelerde daima büyük farklarla lehde kapanmış fcr. 1977 senesinde Türkiyenin ihracatı 137,983,551 Türk lirası, ithalah ise 114,336,176 Türk lirası idi. İhracatın yüzde 36,53 ü Almanyaya, ithalâtm yüzde 42,08 i Almanyadandır. Y U N A N İ S T A N : 1937 senesinde ki ihracatı 269,038,000 altm frank, ithaUta ise 417,422,000 altm franktır. Bu şekilde Yunanistamn açığı 148,384,000 altın franktır. Fakat, Yunanistan, bu açığı görünmez iradlarla kapatmış bulunmaktadır. Bu iradları, o sene zarfında haricdeki Yunanlıların memleketlerine gönderdikleri 91,245,000, deniz ticare tinden memlekete giren 25,008,000, ha ricde bulunan Yunan sermayesinin faizi Elmalı (Hususi) Her vılâyet ve olan 26,500,000 altın frank teşkil etmekkazada zarurî bir Lhtiyac haline gelen tedir. canavar düdüklerini yapmağı düşünen YUGOSLAVYA: Ayni sene zar müteşebbis iki Türk san'atkârı bu efmda Yugoslavyanm ihracatı 6 milyar mellerinde muvaffak olmuşlardır. Mü272,402,889 dinardır. İthalât ise 5 mil teharrik aksamı çelikten mamul bu düyar 233,771,783 dinar raddesindedir. düklerin sesi dört kilometreden duyulŞu hale göre Yugoslavyanm ticarî muva maktadır. zenesinde 1,039 milyon dinarlık bir fazYukarıki resim, iki san'atkârımızı eserlerinin başında göstermektedir. laltk vardır. m Iki Türk gencinin yaptığı bir sıs dudugu biliyeti bir daha anlaşılmış bulunuj^or. 30 uncu dakikada Alsancak, Saimin ayağından üçüncü golünü çıkarıyorsa da Üçok, 35 inci dakikada kornerden ve Adilin güzel bir kafa vuruşu ile al tıncı golünü çıkanyor. Alsancak karışıyor. Muhacim hattının bozukluğuna kızan müdafiler, muhacim mevkilerinde dolaşmağa başlıyorlar. Kaleci vuruş yapmak için haf hattma kadar geliyor ve 43 üncü dakikada, Hamdi böyle bir fırsatta Üçokun yedinci golünü çıkarı Lâyihanın âyanda kabul edileceği şüpheli yor, hatta sekizinci bir fırsat daha kazanıyor, fakat atamıyor. Paris 5 (Hususî) tyi haber alan kaynaklara göre, âyan meclisi koridorlaBeşiktaş kulübünün denizcirında malî projeler ihtiyatla karşılanmaklik şubesi tadır. Birçok âyan azası derpiş edilen Beşiktaş Jimnastık kulübü başkanlığm tedbirlerden bir kısmma ve bilhassa ara" dan: zi sahiblerine yükletilecek olan sermayeKulübümuzün denizcHite kısmı bu ay içinde faaliyete geçeceğinden yüzme, sn den bir miktar para alınması hususundasporu, kürek ve yelken sporlarına hevesli ki projeye âyan meclisinin itiraz edeceğilerin tanzim edilecek program dairesinde ni zannetmektedirler. derslere 4evam edebilmesi için şimdiden Döviz muamelelerinin Fransız bankakulübe müracaatle Isünlerini kaydettirmeleri rica olunur. sı tarafından merkezileştirilmesi projesi ketlerini gözetlemek vazifem değildir, diye düşünüyordum. Bence, sizi yabancı gözlerden himaye etmek, efendime dü şen bir işti. Kararsızlık içindeydim. Amma, nihayet kararımı verdim. Yusuf Beye, bütün gördüklerkni anlattım. Beni bir daha bu işe göndermemesini rica ettim. İlkönce, gülümsedi, fakat sonra öyle öfkelendi ki yüzü tanmmaz bir hale geldi. Adeta korktum. Beni uzun uzun sorguya çekti. Hatta, doğruyu söylemediğimi zannederek, tıpkı çocukluğunda yaptığı gibi beni tokatladı. Baktım ki, gördüklerimi oldu" duğu gibi anlatmazsam, sizden şüphe edecek; hepsini anlattım... Abdu çekilip gittikten sonra, biraz evvelki öfkem geçmiş, gözyaşlarım dinmiş, hatta bunlarm yerine, kendi kendimden bile gizli tutmak istediğim, neşeye benzer bir his gelmişti. Yusuf Haddadm, benim yüzümden hakikaten öfkelenmiş, guru runun incindiğini duymuş olmasma sevi " niyordum. O gün, ilk defa olarak, Mukbile Haddad adını taşıdıaıma memnun oldum. * %* Biraz sonra, yemek salonunda Yusuf Haddadla karşılıklı oturduğumuz zaman, göz ucile onun yüzüne baktım. Sabahki Paris 5 (Hususî) Meb'usan meclisi öğleden sonra toplanarak hükumetin yeni malî projelerini tetkike başlamıştır. Birçok hatibler söz alarak leh ve aleyhinde mütalea beyan etmişlerdir. Neticede Başvekil M. Leon Blum uzan bir nutuk irad ederek, maliye encümeni Gazetelerin mütaleaları huzurunda verdiği izahatı tekrarlamış ve Paris 5 «Maten» gazetesi, millî müdafaa programmın tatbikını te ~ Blum'un maliye, ekonomi ve para pıogmin icin malî proielerin meclis tarafından ramından bahsederek diyor ki: tasvibi lâzım geldiği hususunda ısrar et«Bu program hazineye pek az para miştir. temin ettiği halde sermaye aleyhinde birBaşvekil M. Blum'un nutkundan sonçok ahkâmı ihtiva ve muhtelif şekillerde ra, bazı meb'uslar malî kanun projesı de enflâsyonu tazammün eylemektedir. hakkındakı müzakerelerın yanna tehınnı Blum, isrikbal üzerinde oynuyor. 1936 istiyen bir takrir vermislerdir. da da mümasıl bir tesebbüste bulunmuş Meclis, 21,30 da tekrar toplanmak fakat ekonomiyi inkişaf ettirmeğe mu üzere celseyi tatil etmiştir. İkinci celsede vaffak olamamısh.» müzakerenin yarıaa tehirini istiyen takrir «Jurnal» gazetsi de, projenin enflâs reye konacaktır. yonu ve bunu gizlemeğe matuf bir takım Müzakereler esnasında münakaşa tedbirleri ihtiva ettiği mütaleasmdadır. ve güriiltüler «Ekselsiyor» gazetsi de, perşembe akParis 5 Meb'usan meclisinde maşamı veya cuma günü kabine buhranınm lî projenin müzakeresi bazı şiddetlı hâ patlak vermesini beklemektedir. diselere sebeb olmuştur. Reis M. Heryo, Londra gazetelerinin mütaleaları müteaddid defa müdahaleye ve nihayet Londra 5 (Hususî) Gazeteler celseyi tatile mecbur kalmıştır. Bazı sağ Fransız kabinesi tarafından hazırlanan cenah meb'uslan «kahrolsun Yahudıler, Fransa Fransızlarındır» diye bağırmışlar yeni malî projelerin meb'usan meclisin dır. Dahiliye Nazırı M. Dermua «Yahu* den geçse bile âyan meclisinde reddedidiler herhalde ahmaklardan iyidir» ce leceğmi yazmaktadırlar. «Deyli Telgraf» gazetesi, malî projevabını vermistir. Bu sözler üzerine mebler yüzünden Fransada yeni bir kabine uslardan Bröton Jhuel, hükumet azası " nın oturduğu sıralara doğru hücum et buhranı başgöstereceğini kaydetmekte miş ve M. Heryo celseyi tatil eylemiş dir. tir. Birkaç dakika, salonda büyük bir kargaşalık hüküm sürmüştür. Iki feci tren kazası Yohansburg 5 Bir marşandiz tre nile bir yolcu treni, musademe etmiştir. Marşandiz treninin dinamit yüklü üç vagonu vardı. Bereket versin dinamitler infilâk etmemiştir. Yolcu treninde ekserisi çocuk olmak üzere 150 kişi vardı. Müthiş bir fırtına, sahnenin fecaatini artırmıştır. Bulovavodan derhal bir imdad treni gönderilmiştir. Yaralıların miktan henüz malum değildir. Birçok ailelerin ölülerin arasmda bulunmasmdan korkulmaktadır. yavaş vavas, tahammül edilmez bir hal oldu. Zira, kocamın durumu, zannetti ğim gibi somurtkanlık değildi. Yalnız evde değil, haricde de, herkese karşı ayni dalgın ve bezgin tavrı takım yordu. Sanki, beynini kemiren bir fikrî sabite yakalanmıstı. O zamana kadar alaycı, cevval bir adam olan Yusuf Haddadm ahlâkındaki bu anî değişikliğin sebebi acaba neydi? Bu başkalık, o mahud münakaşa günün"* den sonra başladığma göre, o gün konuşulan bütün sözleri zihnimde tekrarla • * dıtn. Belki bu konusulan şeyler arasmda, Yusuf Haddadı bu dalgmhğa sevkeden sebebi bulabilirdim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra düşününce, o sabah, ona karşı fazlaca sert hareket ettiğime hükmediyordum. Gerçi, sözlerim, ancak, karşımdaki adam hakîkî kocam olduğu takdirde hasin sayılabilir" di. Ve Yusuf Haddad hakikaten kocam olsaydı, hiç şüphe yok ki bu derece barid davTanmazdnn. Şu dakikada, o ve ben, bir aile komedisinin, birbirine mutlak surette aykıri sözler söylemeği ve avkın hareketler yapmağı gaye edinmiş iki aktörü idik. (Arlcası var) Aşk ve macera romam : 3 * IICOC/AIM Nakleden: Hamdi Varoğla Bunun böyle olacağmı zaten bili" yordum. Kendisine de söyledim, ben hafiyelik edemem dedim, dinlemedi... lhtiyar, sözünün burasında, takatsiz bacaklarını bükerek önümde diz çökmüştü. O, böylece yere kapanırken, ihtiyarlıktan katılaşan mafsallarmın âdeta çıtır" dadığını duydum. Fakat, mâni olacak hiç bir hareket yapmadım. O anda, beni efendisine gammazlıyacak kadar düşüklük gösteren bu adama diş biliyordum. Abdu, bu diz çökmüs vaziyette ve başı yere eğik, söze devam etti: Size, bütün olanı biteni anlatacağım Sittî, <Jedi. Sadakatimden şüphe et~ meyiniz... Hafiyenin sadakatine güvenilir mi? Abdu, bu ağır söz karşısmda irkildi. Bu yaşta bu lâkırdıyı isitmek çok acı, diye cevab verdi. Aleyhimde hü küm vermeden evvel beni dinleseniz daha iyi olmaz mı? Ne faydası var? Haftalarca pe şimde dolaştın durdun. Bütün hareketle" rimi tarassud ettin. Sonra, bunlan kim bilir nasıl büyüterek gelip efendine ye tiştirdin. Hayır sittî, böyle olmadı. Müsaade edin de anlatayım. Anlat. Dinliyorum. Bir gün, Yusuf Bey bana dedi ki: «Abdu. Yarından itibaren, sittîyi her sa" bah takib edeceksin. Mısır âdetlerini bilmez. Belki aykırı işler yapar. Belli et meden peşinden gidersin. Sakın kuşku landırma. Burada, kendisini serbest bil melidir. Maksad, sıkmak değil, koru mak. Saved, onun üzülmesine, sıkılma sma sebebiyet verecek gibi bir hal görür çekişmenin şiddeti, kocamın çehresinde izler bırakmış gibiydi. Fakat, bu çekiş mede galebe çalmış olduğundan dolayı gururlandığına yahud aktris meselesi açılır açılmaz düştüğü telâşlı ve şaskın ha" li el'an muhafaza ettiğine dair bir alâ met göremedim. Biraz dalgın ve gayet sakin görünüvordu. Ben içeri girince, yüzüme şöyle bir bakmış, sonra, yemeğin nıhayetine kadar ağzını açmadan otur musru. Kendi kendime «beyefendi gene su ~ ratlı!» diye düşündüm. Bu düşünce beni adeta neselendirdi. Yemeğimi iştiha ile yedim. Sanki karşımda Yusuf Had dad yoktu. Fakat, öğle yemeğindeki bu sahne, akşam yemeğinde aynen tekerrür etti. Ertesi gün ve onu takib eden günler hep bu ilk güne benzedi. Kocam, karşımda put gibi sessiz oturu* yor, gözleri uzak bir hayale bakar gibi dalgın, düsünüyordu. Bir söz söylesem sükunetle, fakat kısa cevablar veriyor du. Onu, dalgmlığından çekip çıkarmak için biraz ısrar edecek olsam, düşünceli gözlerle, uzun uzun yüzüme bakıyor ve susuyordu. İlk gün pek hoşuma giden bu vaziyet,