4 Nisan 1938 CUMHURIYET D@ırö Çocuk meselesi bir hükumet meselesidir Yazan: Dr. KADRI RASÎD ANDAY Çok çocuklıyan milletler topraklarına sığamadıklarından ve memleketlerinden taştıklarından dolayı ihtiyac karşısmda kalınca etraflarına bakıyor ve toprakları bol kendileri zayıf olanların topraklarına goz dikiyorlar. Bu işi becerebilmek için disiplin altına giriyor, teşkilât yapıyor ve muvaffak oluyorlar. Çünkü adeden ziyadeleşmiş oldukları gibi ferden de zenginleşmiş ve tekâmül etmış bulunuyorlar. Bu tekâmülün sebebi de ailede çocuk ziyadeleştikçe aile reismin gayrete gelmesi ve fazla çalışması ve sakin bir kafa yerine faal bir kafa sahibi olmasıdır. Yani aile reisi zekâsmı ve muhakemesini zorlayarak fazla kazanc teminine uğraşıyor; bu fartı gayret kendi dimağının inkişafını mucib olduktan başka servetinin de ziyadeleşmesini icab ettiriyor. Bu suretle verasete iki şey naklediyor: Fazla servet ve daha ziyade inkişafa müsaid irsiyetli bir dimağ. Bu veraset nesılden nesle intikal ettikçe daha faal bir dımağ ve paralı bir hayat devresi açılıyor. Çocuklar daha ince zekâlı ve faal kafah olduktan başka servetin de fazlalığından istifade ederek gerek sıhhatçe, gerek zekâca, gerek çalışma istidad ve tahammüliince daha mütekâmil adamlar olabiliyorlar; faraza güzel san'atlarda, fen âleminde kavrıyan kafalara malik oluyor ve servetleri sayesinde tatbik sahası temin edebiliyorlar. Bu suretle mevcud kütle miktarca ziyadeleşmekle beraber kıymct itibarile de yükseliyor ve kafası işliyen, adedi ziyade ve zengin bir millet meydana geli yor. Bu milletin teşkil ettiği hükumet de bu varlıktan aldığı maddî ve manevî kuvvetle ortaya çıkıyor, teşkilâtını yapıyor. Millet kafasmın mahsullerile yaşamak hakkını haiz olduğunu muhite kabul ettirdiği gibi bu kütleye dayanan hükumet de teşkilâtı sayesinde etrafa arzularını dinletiyor ve tatbik ettirebiliyor. Bütün bu muvaffakiyetleri çocuk adedinin fazlalığına bağlamakta haklı rruyım? diye düşünüyor ve kendimi haklı buluyorum; haricdeki son senelerin misalleri birer derstir. Kendi içimizden de misal alayım: Yahudilerin dinlerinin emri mi yahud an'anelerinin iktızası mı olduğunu pek bilemediğim çok çocuklama arzu ve âdetleri onlarm gerek fikren gerekse servetçe yükselmelerini mucib olduğunu kabul etmek lâzımdır. Yani bugünün muvaffakiyetli ve kafah Yahudileri dünün fakir lâkin çok çocuk yapan bü yük babalannın evlâdları ve torunları dır. Ayni an'aneyi takib eden dünya Yahudileri dünya borsalarına ve bazı sahada siyasete bıle hâkım ve fen âleminde, musiki alanında birer şahsiyet, birer kuvvet yapan nesil bırakmış bulunuyorlar. Şu başlangıcdan sonra ilk sözüme geleyim: Çocuk meselesi hükumet meselesidir, demiştim; bu sözümde haklı oldu ğumu §u suretle gösterdiğimi farzederek hükumetın bu hususta faydalı olarak alabileceği istikameti düşünelim; bu cihet iki kelime ih ifade olunabilir: Birincisi halkımızın çok çocuk sahibi olmasını, ikincisi doğan çocuklarm fazla ölümünün önüne geçmesini temin etmektir. Bence çok çocuk doğmasını temin etmek öbüründen daha mühimdir ve ço cuk adedi üzerine daha müessirdir. Çünkü yüz aileden (200) çocuk doğup da bundan yüzde (20) nısbetınde ölüm olsa neticede elde (160) çocuk kalır; lâ kin bu yüz aileden (400) çocuk doğduğunu, lâkin mütekabilen vefiyat adedinin de yüzde (30) hatta (40) nisbetine bile çıktığını kabul etsek gene geriye (280) yahud (240) çocuk kalır ki aded itibarile kütle gene kazancdadır. Bunun yanında bırakacağı servet ve fazla çalışmanın dimağa yapmış olacağı ve dolayı sile irsiyete bırakacağı faalivet tesiri de maddî ve manevî ıkı dığer mühim kazancdır. Demek halkımızın fazla çocuklamasmı temin etmeğe uğraşmak iyi bir istikamettir; buna nasıl yardım etmeli? Meselesi idare adamlarına düşen teknık meseleler olmakla beraber gene ıcmalen düşündü ğümü arzedersem diyeceğim ki memle kette hayatı kolaylaştırmak ve bilhassa yarın için itimad telkin etmek, yani istıkrar olduğuna halkı inandırmak lâzımdır. Türkler bermutad çocuklamadan kaçmazlar. Lâkin yarına itimad edemezse ve hayat kendüeri için çok güçlüklerle dolu olursa o vakit çocuklamadan ürk mesi tabiidir. Halkımız hayatın güclüklerini bundan bir rubu asır evvel düsünecek kadar uyanmamıştı. Lâkin okuyup yaz manm kolaylaşması ve taammümü harblerin da'beleri herkesi mütefekkir hale getirdi. îşte bu uyamk kütlenin düsüncelerindeki yarın mefhumunda karanlık kalmamah ve onda gerek kendi şahsî havatınm, gerekse çocuklannın havatlarının yarmlarına itimad edebilecek ve o hayatta istikrar bulunduğuna inandıracak bir ruh yaratmalı ve çocuğun doğmasını bir kaza eseri değil, arzu edilmiş, bezenil miş, dinlenen bir eser, haz ve saadet veren bir eser olduğu hissi uyandırılmalı. Yarınm ne olacağını biîen lâkin bizden daha ziyade güçlük içinde bulunan memleketlerin ahalisi (Japonlar, Italyanlar ve Almanlar gibi) lâyetanahi veluddur lar. Çünkü herkes bugünkü vaziyeti yarın da bulacağına kanidir. Faraza bir memur namuskârane çahştıkça sebebsiz yere yarın çoluk çocuk aç kalmıyacağını bilir. Ve hatta gün geçtikçe terakki edeceğine de emindir. Amele ise işinden sebebsiz yere çıkarılamaz. İşsiz kalırsa işsiz amele hesabından hükumet kendisini besler; ayni bütçeye yük )lur. Lâkin çocuklarile aç kalmaz. Eğer hastalanırsa sigorta teskilâtı ony besler. Ihtiyarlayınca memurun tekaüdiyesi, amelenin ıhtiyarlık sigortası onu sefaletten korur. Şöylece düşündüğü vakit ölünciye kadar ihtiyaclarmın emniyet altında ol duğunu bilmek kendisine cesaret verir. Ve bilir ki bütün bu ümniyeler, namus kârane çalışırsa, çocuğu için de vardır. Bizim de bu teşkilâta ve bu emniyete malik olmağa hakkımız vardır. Çünkü boş duran yoktur; halk çalışmaktadır. En büyük memurdan, en büyük tüccardan, en küçük memura, çöpçüye, simidciye ilâh.. kadar ekmeğini çıkarmağa uğraşanlann her gayretleri memleketleri için, dolayısile insaniyet kütlesi için ya pılmış bir çalışmadır. Bu suretle kafa sından, bedeninden ve parasından cemiyete vergisini veren ve çocuklarile gene kütleye yardımcı yetiştiren halkımızın da bu ümniyeyi beslediği idarecilerden beklemeğe hakkı vardır. *** Doğan çocukları ölümden nasıl korumalı? Bunun cevabı belki öbüründen daha basittir: Sıhhî teşkilâtın ziyadeleştirilmesi hamlesine münhasırdır. Lâkin tatbikatı bütçe meselesine dayanır. Memlekette çocuk hastanelerinin azlığı ancak bütçe kifayetsizliğile ifade olunabilir. Çocuk ölümünün baslıca sebebleri sefalet, cehalet ve hastahklardır. Kütlelerde sefalet ve cehalet muvazi olarak müstevlidirler. Birinin azalmasile öbürü de azahr. Annenin açlığı çocuğuna bakmak, çocuğunu sevmek hasletlerini bile azaltır. Maddî olarak da süt verebilmek için besili olmak lâzımdır. Hastalıklara gelince: Memlekette hüküm süren sıtma ile devamlı bir mücadele yapıhyor; lâkin bu mücadele de ülkenin her tarafma şamil olamadı. Tabiî bu da bütçe işi oluyor. Bulaşık çocuk hastalıklan zuhur et tikçe oldukça savaş yapıhyor; lâkin bunların tedavilerini temin için büyük merkezlerde bile çocuk hastaneleri yoktur. Gene bütçe hikâyesi. Verem çocuklar için hiçbir müessesemiz yoktur. Bunu yazarken içimde ne acüarla dolu hatıralar bulunduğunu dü" şünüyorum. Esasen daha ziyade fakirlere ânz olan bu hastalığa eski doktorlar (zengine yakışan hastahk) derlerdi. Yani bunun tedavisi için yapılacak tavsiyeleri ancak zenginler tatbik edebilirler demek isterlerdi. Bunu söyliyen Avrupalı doktorların memleketlerinde bugün bu vaziyete düşen fakirler de bütçe sayesinde zengin çocuklarının mazhar oldukları tedaviyi görebiliyorlar. Bizde ise fakir bir verem çocuk için doktorun meyus tavsiyeleri, ailenin meyus vaziyetleri gözönüne getirilebilir. Bu vaziyette bulunan bir doktorun ümidi bir gün bu memlekette de fakiri düsünecek sıhhî teşkilâtın meydana geleceği, verem çocuklara mahsus bir müessese kurulacağı hayalidir. Sifilisli çocuklardan bahsehniyorum; çünkü irsen intikal eden frengi bizde nadirdir. Büyük bir lutüf olarak tabiat bizde frengiyi anadan babadan çocuğa devretmiyor. Lâkin kış mevsiminde zatürrielerin sefaletle birleşerek yaptığı çocuk ürpanı gene ancak sefaletin azalması ve çocuk hastanelerinin ziyadeleşmesile hafiflendi" rilecektir. Yaz mevsimlerindeki mide ve barsak iltihabı kurbanlarına gelince onun da büyük bir felâket haline gelmesinden bizi annelerin çocuklarma meme vermesi kurtarmaktadır. Maamafih gene bunun kurbanları az değildir. Hastane, kreş ve ai" lelerde çocuğun sıhhatinin ciddî olarak takibi bunun önüne geçmek için en muvafık çaredir. Bu gibi takibah yapmakla mükellef oIan çocuk esirgeme teşkilâtıdır. Lâkin bizdeki Çocuk Esirgeme Kurumu pek iptidaî bir vaziyettedir. Bu hususta Kurumu tenvîr edecek gü~ Frankistler, Lerida'da kalan hükumetçileri temizliyor Hükumetçiler Leridayı terkettiklerini itiraf ediyorlar. Barselondaki hükumetin, düşmana karşı Birçok takayyüdat altında yapılan intihabat mukavemet için halka vaki daveti netice vermedi tam bir karışıklık mevzııu teşkil etmektedir [Bastarafı 1 inci sahijede] Paris 4 Jur gazetesinin Barselo na'dan aldığı bir habere göre şehirde dehşetli bir panik çıkmıştır. Frankocuların Leridaya girmeleri ve cenubda da Tor tosa ve Castellon üzerine yürümekte bulunmaları maneviyatı büsbütün bozmuş rur. Gene mezkur gazete birçok kuman danların azledilmiş olduğunu bildirmek tedir. firar edenlerin akını gittikçe seyrekleş mektedir. Seyyar muhafızlar kazino ile büyük garajm önünde ve fabrikaların avlusun da toplanan milislere nezaret etmekte dirler. Kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar hastanelerde iskân edilmektedirler. Hükumet makamlarile Fransız polisi bu sabah saat 10,30 da bir referandum tertib etmişlerdir. Milisler bu sayede hangi hududa sevkedilmek istediklerini ser bestçe bildirebileceklerdir. Referandum başlamadan evvel bir İspanyol zabiti milisleri toplıyarak kendi lerine şu suali tevcıh etmistir: İçinizde menhus faşist Ispanyaya dönmek istiyen var mı? Milisler şu cevabı vermişlerdir:. Hayır, hiçbir zaman. Zabit tekrar sormuştur: İspanya hükumetı için çarpışmak istiyor musunuz? İttifakla denilebilecek bir tarzda şu cevabı almıştır: Evet ölünciye kadar. Milisler bundan sonra Fransız makamlannm gözü önünde referanduma istirak ederek arzulannı bildirmişlerdir. Fran kist mmtakayı tercih edenlere bir beyanname imza ettirilerek Hendaye tarikile Ispanyaya dönmek istedikleri tesbit edilmiştir. Referandumun kat'î neticesî henüz belli olmamakla beraber şimdiye kadar takriben 200 kişinin Hendaye tarikile Ispanyaya dönmek istediğı anlaşılmıştır. Diğerleri cumhuriyet için mücadeleye devam etmek arzusunu izhar etmişlerdir. İspanya hududuna ilk tren saat 14,30 da hareket etmistir, Diğer trenler akşam hareket edeceklerdir. *** Salamanka 3 Son günlerde Fransaya geçen hükumetçi Ispanyol kıtaatın dan büyük bir kısmının Frankocu Ispanyaya girmek istedikleri Fransızlar tara fmdan Franko makamatına bildirilmiştir. Franko makamatı hiçbir mahzur olmadığı cevabını vermiştir. 1 fnrt saMfede'i Bununla beraber vilâyetlerde elde edilen neticeleri kat'iyetle tayin etmek çok güçtür. Alâkadar makamatın ifa desine göre. yüz altmış meb'ustan yüz dördü hükumet programını kabul et miştir. Halbuki muhalif zümre. 67 hükumetçi meb'usa mukabil 93 meb'us çıkardığını iddia etmektedir. Bu karışıklık, bilhassa, mer'iyette bulunan seçim sisteminden ve mayıs 1934 tarihli fesih kararnamesine rağmen yaşıyan siyasî partilerin mevcudiyetinden ileri gelmektedir. İntihabat birçok takyidat altında yapılmıstır. Sol gazetelerden birçoğu tatil edilmiştir Secim propaçandasına ancak on bes gün müsaade edilmiştir. Yalnız namzedlere, toplantı yapmak ve halk arasmda söz sÖylemek salâhi yeti verilmiştir. Yalnız onlar beyanname da^ıtıp afiş asabilmişlerdir. Bunu da, once sansürden geçirmek zaruretinde idiler. Seçim puslaları da, muhalif zümre tarafmdan tazyik hareketi telâkki edilen sıkı bir nizamnameye tâbi tutulmuştu. Esasen, namzedlik koymak birçok muamelelere ve ezcümle notere beyanname vermeğe mütevakkıf bulunuyordu. Namzed, bu beyannamede, hiçbir siyasî partiye mensub olmadığım ko münist, anarşist veya muhalefet telâkki edilen her hangi diğer fikirler beslemediğini ve mecliste sınıf menfaatlerini veya diğer her hangi bir zümrenin menafiini rr.üdafaa etmiyeceğini taahhüd etmekte idi. Tanınmış siyasî şahısîardan, yalnız köylü lideri ve sabık Ziraat Nazın Draçiyef, sahteliği aşikâr surette belli bir bevannameve imza koymaktan ve namzedliğini ilândan istinkâf etmistir. Sağ nasyonal sosyalistlerden komünistlere varıncnra kadar bütün diğerleri, hiçbir siyasî partiye mensub olmadıklarmı tereddüdsüz söylemişler ve her türlü sınıf ve zümre mücadelesini reddetmi§ lerdir. Zaruret, kanun tanımaz! Maamafih, partiler, alâkadar resmî makamatın burnumın dibinde teşkilât yapıyorlardı ve intihabata, aşağı yu kan şu sıra ile istirak ettiler: Sağ: Profesör <Aleksandr Çankofs un nasvonal sosyalist partisl. Aleksandr Malinofun demokrat partisi. Merkez: Jorj Petrofun nasyonal liberal partisi. Sollar kartell: Dimitar Klçefin kBylü partisi. Obof, Kosta Todorof ve Dimitrofun sol köylü partisi. • • • Bulgaristanda meb^us seçiminin neticeleri General Miaja cepheye gitti Madrid 3 General Miaja, bu sabah cumhuriyetçilerin taarruzunu bizzat idare etmek üzere GuadJajara cephesi ne hareket etmistir. Cumhuriyet kıt'aları Sailis'i geçmişler, dün akşam Abandes'i ve bugün de mü him bir sevkulceyş noktası olan Puntal del Abejar'ı işgal etmişlerdir. Hükumetin davetine icabet yok eden Paris 3 Havas ajansının Barselona'dan öğrendiğine göre, düşmana karşı mukavemet için hükumetin halka yaptığı davet tesirsiz kalm:ştır. Silâh altına ça ğırılan sınıfların icabeti ancak yüzde 30 nisbetindedir. 50 hükumetçi tayyare düşürülmüş Burgos 3 Resmen bildirildiğine göre, mart ayı içinde Franko'cular Aragon cephesinde hükumetçilerin elli tayyaresini düsürmüşlerdir. Barselonctda tevkif 80 Fransız edîldi Paris 3 «Le Temps» gazetesînîn Barselona'dan aldığı bir habere göre, mezkur şehirde 80 Fransız tevkif edilmiştir. Fransanın Tarragone konsolosu da mevkuflar arasında bulunmaktadır. Franstz hududnna iltica eden milisler Lüşon 3 Ispanyol cumhuriyetçilerinden 6000 milis birbirini takib eden trenlerle intihab ettikleri Ispanyol hududuna sevkedilmişlerdir. Bununla beraber Mısır intihabatında Amerika infirad siyasetini bırakmalı son vazlyet Eski Başvekil Nahas Londra Belediye Meclisi Reisi tehlikeyi anlattı Paşa mağlub oldu Kahire 3 Eski Başvekil Nahas Paşa ile Maliye Nazın Makram Beid Paşa intihabatta mağlub olmuşlardır. Bu seçimlerin en bariz vasfı Vefd paru'sinin umumî inhizamıdır. Halbuki bu parti daha gecenlerde fesholunan meb'usan meclisinde 168 azalıgı vardı. Nahas ve Beid Pasalar meb'us çıkmadıkları için kend'lerine âyan azalığı için yapılan teklifleri reddetmislerdir. Nevyork 3 îngiliz amele fırkası lideri ve Londra belediye meclisi reisi Herber Morison, halihazırda Amerikan amele fırkasmın misafiri bulunmakta dır. Şerefine tertib edilmîş olan bir ziyafeb'n sonunda bir nutuk söyliyen bu zat, Amerikahlan infirad siyasetinden vazgeç meğe davet ederek bu siyasetin mesafe lerin artık mevcud olmadığı bir zamanda pek eski bir telâkki olduğunu söylemiştir. Hatib, Italya, Almanya ve Japonya nın haricî siyasette önayak olmalanna mâni olmak için Büyük Britanyanın te şebbüsile bir demokrasiler cephesi vücu de getirilmesini iltizam etmistir. Bununla beraber hatib, totaliter dev letlerle müzakereler icra edilmesi fikrini reddetmiş ve şöyle demiştir: « Zira rejimlerin arkasmda menfaatleri diğer milletlerin menfaatlerinden hiç de farklı olmıyan milleter vardır.» Grigor Vasilef in çütçi demokrat partisL Angel Stankof'un radikal partisl. Sosyal demokratik işçi partisi. Müfrit sol: Komünist partisi (Sta * linci). Komünist namzedlerden çoğu Adli • « ye tarafmdan menedildiğinden üçünciî enternasyonalin Bulgar seksiyonu, sol< lann namzedliğine ve istisnaen, Mali« nofun da namzedliğine müzaherete karar vermiştir. Fakat, Malînof, halka nutuk verdiği sırada oldüğünden, demokrat partisi kendi haline bırakılmıştır. Bu suretle, mart seçimlerinde, komünistler vaziyete hâkim olmuşlardır. Seçim mücadelelerine aid listeyi ifmam etmek için, Kimeon Georgiyef zümresini ve az çok müstakil bir yığıni namzedi de saymak icab eder. Hüku 4 met ise kendi namzedîerini ilân etme « miş, buna rağmen, muhalefet zümresl, hükumetin, bütün intihab dairelerinde, resmî telâkki edilen namzedleri bütüıt kuvvetile tuttuğunu iddia etmekten ge< ri durmamıştır. Vilâyetlerden intihab edilen eski na* zırlardan Milânofun, Omarçevski'nin, : Jotof'un, Jorj Markofun ve Stoyço Mo« şanof'un, bugünkü hükumete müzahe * ret vadinde bulunduklan iddia edil * mektedir. Hükumetçi denilen diğes meb'usların ekseriyetine gelince, bun< larm hükumete sadık kalıp kalmıyacak« larını şimdiden söylemek zordur. Eskf şeflerinin, mecliste bu meb'uslarla yanyana oturdukları müddetçe, üzerlerindâ ; nasıl bir tesir yapacakları malum de •* ğildir. Muhalif zümrenin sözlerine bakılır* sa, meclisteki muhalif meb'us sayıst şöyledir: 41 köylü, 8 sosyalist, 7 komünist, 4 köylü demokrat, 3 radikal. Bun« lar, oldukça disiplinli bir zümre teşkil etmektedir. Bunlardan sonra, 9 liberal, 8 nasj^onal sosyalist ve birçok müstakil meb'us gelmektedir. Profesör Çankof, resmt gruptan, evvelce kendi partisinei mensub bulunmuş olan on beş meb'usü ajarabileceğini de ayrıca iddia etmek tedir. Bu rakamların sıhhatî, sonradan ds. teeyyüd edecek olursa. hükumetin meclise karşı olan vaziyeti nezaket kesbe • « debilir. Şimdilik denilebilir kî, hükumet 160 meb'usa karşı 104 meb'usla ekseriyeti elde tutuyorsa bile, hükumet zümresin' de ne insicam, ne müşterek bir irade, ne de bu derece kanşık bir ekseriyeti sev ketmeğe kabiliyetli bir şef vardır. Hü kumet, kendilerine güvenebileceği entelektüel kuvvetlerden dahi mahrum • • dur. IngiltereItalya itilâfı hafta sonunda imzalanacak [Battarafi 1 inci sahlfe&ei 1 Italya, Balear adalan da dahil olmak üzere, îspanya arazisi ve mülha katı üzerinde asla gözü olmadığı hakkında evvelce vermiş olduğu teminatı tekrar ve teyid edecektir. îtalya, muhasamatın hitamında gönüllüleri ve harb malzemesini geri alacaktır. Yalnız General Franko'ya satılmış ve bedelleri onun tarafın dan tesviye edılmiş olan malzeme müs tesnadır. filde derpiş edilen bazı ihtimallere göre, İtalyan Hariciye Nazın Kont Ciano, ye1 niden Londraya gelecektir. ttalya ile Polonya arcuiirida da yaktnlık Londra 3 Ingilizlerle ttalyanlar arasındaki görüşmeler, on güne kadar sona erecektir, fakat bilâhare müzakerelere Ispanyadan gönüllülerin çekilmesi anına; kadar devam olunacaktır. Bu yazıyı yazan Sandey Taymis ga^ zetesi, Kont Ciano'nun Varşovaya gi •* deceği noktasında ısrar etmektedir. İtalyaj ile Polonya arasındaki mukarenetin he •* defi, îngiliz İtalyan mukarenetinin he * defi gibi, merkezî Avrupada Avusturyanm işgalindenberi Almanyanm lehine olarak meyletmiş olan muvazene terazisinî düzeltmektir. Bu gazete, Italyanlarîa îngilizler ara< sındaki müzakerelerin Fransanın tam tasvibile cereyan etmekte olduğunu ilâve etmektedir. Bu mevzu hakkında mütalealar ser deden Skriıtator şöyle yazıyor: « Sulh siyasetkniz, tanınabilir bir şekil almağa başlamıştır. Bu siyaset münhasıran Fransa ile tedafüî ittifak esasma istinad edecek yerde, garbde ve şarkta mevcud araziyi müdafaa etmek maksadile Akdenizde Ingiltere, Fransa ve İtalya arasında bir müselles ittifak şeklini almalıdır ve şayed mümkünse Türkiye ile Yunanistanı da zamân siyasetimize istirak ettirmeliyiz. Şarkî Avrupaya müteallik olan siyasetimiz, yalnız bir tek beyanatta bulun" mağı istilzam eder. O da şudur: «Sulhun muhafazası müstesna olmak üzere hiçbir şey bizi alâkadar etmez.» Son rakamlar Kahire 3 Mısırda yapılan intihabatın neticesine göre nisabı ekseriyet hâ" sıl olamadığı için tekrar intihab yapılması lâzım gelen 18 mmtaka hariç olmak üzere, hükumet 96, Saidciler 79, müstakiller 59 ve Vefdciler 12 meb'usluk kazanmışlardır. zel bir nümune vardır: Karagümrük sıhhat merkezi. Rokfeller teşkilâtile müştereken Sıhhat Vekâletince tesis edilmiş olan bu müessese mühim randıman vermek tedir. Lâkin bütçe kifayetsizliğinden onun da hastanesi ve kreşi yoktur. Maamafih gayet muvaffakiyetli ve modern bir vikaye ve teftiş vasıtasıdır. Maatteessüf İstanbulun yalnız bir mahallesine ve onun da mahdud bir kısmına nezaret eder ve bu iyiliklerini dağıtır. İşte Çocuk Esirgeme Kurumu faaliye" tini bu gibi müesseselerin adedini ziyadeleştirmeğe ve onun da noksanlannı teşkil eden hastane ve kreş eksiklerini tamamlamasa hasretse pek faydalı bir is" tikamet almış olur. Tafsilâtına bu makalede girişemiyeceğim birçok faaliyetler vardır ki Avrupa memleketlerinde tatbik olunmakta ve mühim randımanlar alınmakta olduğun dan fazla icada kalkışmıyarak oradan alıp tatbik etmek pek haklıdır. Lâkin hepsi bütçeye dayanır. Umumî kuvvetleri sevk ve idare eden Büyük Millet Meclisi ve icra kuvvetleri" nin bu hayatî meseleye ehemmiyet vermeleri ve millî müdafaada en mühim yer alması lâzım gelen çocuk işini gerek kültürel, gerek maddî noktai nazardan canlandırmak üzere ona aid bütçe tevziinde cömerd, lâkin tatbik ve randımanlarını teftis sahasmda da sert davranmaları Mısır İnçilterenin Kahire elçisile lâzım geleceği mütaleasmdayun. İngiliz generali Mısır ordusunun ma nevralarmda. Dr. Raşid Anday 2 Italya, Libyada halihazırda mevcud olan kıtaatmm miktarmı tedricî olarak geri almak suretile yarıya indire cektir. Bu tedricî geri almanın ne suretle yapılacağı tayin edilmiştir. 3 İtalya, 1936 tarihli Londra de niz mukavelesini tasdik edecekn'r. 4 Büyük Britanya Süveyş kana lmdan mürur serbestisine müteallik olan 1888 tarihli mukavelenameyi teyid ede Kolombiya kabinesi teşekkül cektir. 5 Filistinde manda rejimi muhafaetti za edilecektir. Bogota 3 Yeni Kolombiya kabine6 Büyük Britanya, Milletler Ce si teşekkül etmistir. Hariciye Nezaretine miyetine bir karar sureti vererek cemiyet azasını emrivakii tanımamak taahhüdünAntonyo Roşa tayin edilmiştir. ııııııummıııuıiMnniHiıiMiıııiHiiMnmıınııııııiHimMiMHiıııiHHiııııt den ibra ve onlara hareket ve takdir sert bestii tammını iade etmesini tavsiye ede cektir. Mısır mehafili, lngiltereden etnin Londra 3 Londradaki Mısırlılar mehafilinde, Star gazetesi tarafından neşredilen ve İtalyanın, İngiliz İtalyan görüşmeleri esnasmda, Nil ve Süveyş kanaIı üzerinde Mısırla müşterek hakimiyet istemiş ve Mısır hükumeti nezdinde, Büyük Britanya gibi müşavir olarak temsil edilmesinin kabul olunmasını taleb et miş olduğuna dair olan haber hayal mahsulü olmasa bile mubalâğah diye tavsif edilmektedir. Mısırlılar mehafili, Ingilterenin makasıdı hakkında tamamile temin edilmiş görünmekte ve Büyük Britanyanın Mısınn müttefiki olup hiçbir zaman nasıh ve müşaviri olmadığına işaret etmektedirler. lktısadî sahada Alman ve İtalyan sistemi Varşova 3 Polonya efkârı umu * miyesi, ekonoınik hayatın birçok sahalarmda Alman ve İtalyan sistemlerini tatKont Ciano Londraya gidecek bik lüzumunu gitgide daha ziyade anlaLondra 3 (Hususî) Siyasî meha maktadır.