26 Mart 1938 CUMHURİYET Kara bir giiniin yıldönümü Edirnenin sukutu 26 yıl önce bugün, Edirnemiz şanlı bir müdafaadan sonra sukut etmişti İhtısadî lıarekctler Fiatı ucuzlatma bahsi ve balık Hükumetin hayatı ucuzlatmak için girişmiş olduğu mücadelede işin ilmî tarafını tetkik etmek ve alınması icab eden tedbirler etrafında görüşünden istifade edilmek üzere getirttiği İsviçreli mütehassıs profesör Lorens, yaptığı tetkikler sı rasında gazetecilerle de görüşmeği ihmal etmedi. Hayatı ucuzlatma mevzuunun tatlılığı kadar tatlı dilli olan muhterem profesör hayat pahalılığı bakımından muhtelif memleketlerin yekdiğerine nekadar benzemediğini göstermek için şöyle bir misal ortaya koyuyor: « Meselâ İsviçrede sütten yapılan maddeler, yağ ve tereyağ çok ucuzdur. Burada ise ateş pahasına. İsviçrede bir lokantada balık yemeği zenginliğin bir miyan telâkki ederler. Memleketinizde ise balık çok ucuz.» Muhterem profesörün sütten yapılmış maddeler ve bu meyanda yağlarımızın fiatlan hakkındaki sözlerine diyeceğimiz yok. Yalnız, balıklarımızın ucuzluğu hakkındaki mütaleası acaba ls viçredeki pahalılığa göre mi yürütülmüş tür, yoksa bizim piyasaya göre mi? E ğer Isviçredeki balık pahahlığma muka bil memleketimizde balık ucuz görülmüşse, bunu yalnız bir kısım sabil şehirlerimiz için şayanı kabul görebiliriz. Balığın bol olduğu sulara malık bir memleketin sa hil şehirlerinde ise bunu tabiî telâkki et mek lâzımdır. Yok, böyle değil de bu mütalea memleketimizin vaziyeti nazarı dikkate alınarak görülmüş bir ucuzluk ise iste o zaman vaziyet değişir. Çünkü, biz İstanbullular bile bunun aksi kanaatindeyiz. Denizden bağırılsa duyulacak me safede olup da balığın yüzünü göremiyen memleket, sehir ve kasabaları halkının ne düsünecegini artık muhterem profesör hesab etsin. Bu sularda barbunya denilen bir ba lık \ardır ki, hem de mebzulce çıktığı hald« İstanbul balıkcıları ona 250 kuruş isterler. Bir gümüş balığı vardır ki 7080 kurustan kapı açarlar. Profesör Lorens'in bahsettıği balıklar eğer şu meshur pala mutlar ise onun dünyanın birçok yerlerinde sanayide kullanıldığı profesörün de meçhulü olmasa gerektir. Büyük davalar AlmanyanınAvusturyayı ilhakı ve Fransa Yazan: REYMON RÖKUL1 Muhtelif popüler cephe kabinelerinin, hududlanmız içine yığdıkları harabî, maalesef, herkese âyandır. Bunu anlamak için gözümüzü açmak kâfidir. Fakat, haricî siyasetimizdeki hatalann ve idaresizliklerin tahrıbatı daha vahim, daha güç kabili tamirdir. Avusturya hâdiseleri bunun parlak bir misalini gös terdi. Harb sonrası tarihinin en mühim gü nünü teskil eden bir tek gün, 12 mart, Avusturyayı ceffelkalem haritadan silmeğe, arazisini istilâ, istiklâlini mahvetmeğe ve hürriyetlerini çiğnemeğe kâfi gel di. En güzel, en şerefli payitahtlardan biri, emsalsiz bir fikir ve san'at yuvası olan Vıyana, badema, bir vilâyet şehri, Almanyanın vilâyet şehirlerinden biri mevkiine inmiştir. 66 milyonluk bir mil lete, bir kalemde, yedi milyon nüfus zammedildi! Bu rakamı bir lâhza gözönüne getıriniz, Almanya ıçın ıfade ettığı muazzam kuvvet fazlalığını anlarsınız: Alsas Loren nüfusunun takriben beş misli! Almanya, kendi sebebiyet verdıği ve bizim kazandığımız harbin ferdasında iki vilâyet kaybettikten sonra, bir çırpıda beş vilâyet değerinde kazanc elde etmiştir ki, bu kazancın azameti inkâr edile mez. Harbin asıl galibinin biz değil, Al manya olduğunu söyliyebılirız ve bu iddiaya, hiç kimse bir saniye bile itiraz edemez. * * * Almanyanın el uzattığı sevkülceyşî noktalar da ayni derecede mühim, ayni derecede kıymetlidir. Irkların ve büyük yolların birlestiği dört yol ağzı, muazzam Tuna mıntakasına hâkim şehir olan Vivana, Avrupanın anahtarlarından bi ridır. Bu anahtara sahıb olan devlet, şimalde, sarkta ve cenubdaki bütün komsu devletler üzerinde, onları nihayet kendı kanunlarına ramedeceaıne emın, tesir icra etmekte serbesttir. Bu devletlerden bazıları, belki henüz bunun fark'nda değillerdir. Fakat, anlamakta gecikmive ceklerinden nekadar korkulsa yerıdır. 12 mart Fransa için bir matem günüdür. Zaferin üstünden daha yırmi sene, yani bir nesillik müddet geçmeden bu hakarete maruz kaldık ve Haricive Nezaretinin, gerçekten öğürtü vermeğe başlıyan beyhude, çocukca protestoları nev'inden bir protesto müstesna, hiçbir şey yapmadık, hiçbir şey söylemedık. Bu hale nasıl düstük? Bu suali, azıcık samimiyeti, vatanseverliği, cesareti olan her birimiz gece gündüz kendi kendimize sormalıyız. Hitler bu büyük muharebeyi kazandı; çünkü onu, çoktanberi itina ile hazırla mıştı. Tatbikattaki yıldırım sürati, bunun, sadece neticesini teşkil ettiği uzun ve dakik diplomasi faaliyetini unutturmama lıdır. Bu faaliyet, Hitler'in iktidar mevkiine gelir gelmez ilk meşgul olduğu iş olan Lehistanla anlaşma keyfiyetinde, Yugoslavya ile uzlasma işinde ve hep sinden mühimmi, Italya ile tesis ettiği yak nlık ve bilâhare akdettiği ittifakta mundemicdir. büyük memurlardan müteşekkil bir erkânıharbiye vardı ki, tam zamanında, şeflerine, ihtarlarda bulunarak ihtiyatsızca hareketlerden tevakki etmeleri için onları ikaz edecek istiklâle ve cesarete sahib dıler. Bugün bütün bunlar yok olmuştur. Avusturya istiklâlinin yegâne ciddî ve müessir zamânı, Fransa ile ttalya ara smdaki sıkı anlaşma idi. Sulhun ve Av rupa muvazenesinin başlıca istinadgâhı olan bu Fransız îtalyan anlaşmasını bozmak, Avusturyanın idam kararmı kendi elile imzalamak demekti. M. Leon Blum, Başvekâlete gelir gelmez, bu hareketi yapmakta bir an tereddüd göster medi. Fransız îtalyan dostluğunun ve dolayısile Avusturya istiklâlinin büyük katili odur. İktidar me\kiini ele aldığı zaman, Italya ile Fransa arasındaki münasebat, zecrî tedbirlerden sonra dahi, mükemmeliyetini muhafaza ediyordu. Bu iyi münasebatı idame etmek için, İtalyanm, artık sarsılmaz hale gelen, Habeşistan üzerindeki hükümranlık haklarmı tanımak kâfiydı. M. Leon Blum bunu ısrarla reddetti. 1936 eylulünde, Mılletler Cemiyeti kâtibi umumisı M. Avenol'ün seyahatinden sonra, Italyay;. kat'î vaidlerde bulunulmuş olmasına rağmen, hükumetimiz, Cenevrede vaidlerinden geri döndü. Hatta, daha ileri gıderek, Roma sefirimizi geri çağırdı. O gün, Fransız îtalyan antantı ölmüştü, Avusturyanın istiklâli keza. Işte, hiç kimsenin red ve inkâr edemiyeceği ve memleketimizin, milletimizin bılmesı icab eden hakıkat budur. *** Şimdi ne yapabıliriz? Ne yapmamız lâzım gelir > Bu sualin cevabı basittir: Yirmi iki aydanberi yapılan şeyın tam zıddını yap malıyız. Fransa, kendısını tehdid eden müthiş tehlıkeden, ancak dahilî ve haricî siya setimizin tam olarak ve îüratle değışmesi sayesinde kurtulabılir. Milletin muazzam ekseriyeti bunu hissediyor. Fakat, kendisini sevkeden, şimdi bulunduğu yere getirmiş olan politikacılara iradesini kabul ettirebilecek mi? Sulhu kurtaracak bir çare daha var dır: îfrat derecede silâhlanmak, bizim yaptığımız hatalann aynini yapan, ayni zâfları gösteren, fakat şimdi onlan, emsalsiz bir azim ve kuvvetle tamire çalışan Ingiltereye uymak. Fransa, partilerin fevkinde, belki de partilerin haricinde birkaç şef bulmalıdır. Bulursa ve işi geciktirmeden bulursa, henüz kurtulabilir. Yoksa, ölecektir. İki senedenberi aheste çahşan harb malzemesi fabrjkalarımızı gece gündüz çalıştırmalı, yeniden bir hava kuvveti teşkil etmeli, vaziyetin bugünkü kadar nazik olmadığı 1913 teki gibi üç senelik hizmet sistemini, icab ediyorsa, tekrar tatbik etmeliyiz. Bütün bunlar, kendisile elbirliği yapmadıkça bütün gayretlerimizin boşa çıkacağı tngiltere ile daha sıkı bir anlaşmaya inzımam ettiği ve diplomasimizde de kuvvetli bir kalkınma temin eJildiği takdirde, sulh kurtarılabilecektir. Fakat, bunun için azim ister, cesaret ister; bilhassa şimdiye kadar çok münkad ve çok korkak davranan güzidelerimizin azim ve cesaret göstermeleri lâzımdır. Hangi büvük maliyeciye, hangi büyük sanaviciye, diğer sahaların ileri gelenlerinden kime sorsanız, memleketi temelinden sarsan sadmeler karşısındaki lâkaydlığma, ataletine şasarsmız. Sanırsmız ki, tehlikede olan kendi memleketleri değildir. Kimden korkuyorlar, niçin susuyorlar? Vatanlarının felâkete yuvarlanmasm dan daha büyük felâket olabilir mi? PENCERESİNDEN Oburluk ocuklukta duyulan hikâyelerîn hayatı uzun sürüyor ve hafızadan çıkmalan pek kolay olmuyor. Benim de kafamda uzunca ömür yaşamış bir sürü fıkralar var ki çoğunu rahmetli babamdan dinlemiştim. Dün, yirmi beş kuruş mukabilinde elli gramlık bir kösele parçasmı sanki Malatya pestili yiyormuş gibi zevkle ve ağzını şa ^ pırdata şapırdata tenavül buyuran bir adama rasgelip de bir yirmi beşliği feda ederek kendisini doyurduğum sırada işte o hikâyelerden birini hatırladım. Babam şöyle anlatmıştı: Istanbulda bir zamanlar yaman bir adam türedi. Orta çapta ip geleplerini, kalınea sicim yumaklarını bala bulayıp salçalı makarna yercesine midesine indirirdi. Fakat bu hünerini bedava yap mazdı, bir gümüş mecidiye aldıktan sonra gösterirdi. Herifin ip yemekteki şöhreti yüksek tabakalara kadar eriştiğinden Sadrıazam Âli Paşa kendisini çağırttı, birkaç yumak sicim yedirtti ve sonra hekimlere muayene ettirerek ondaki midevî sırrı anlamak istedi. Çoğu mekteb yiizü görmeyip aktar dükkânlarında tecrübe göre göre yetişmiş olan hekimler, uzun incelemeler ve münakaşalar sonunda o adamın boğazmda bir gudde bulunduğunu, ip veya halat olsun yuttuğu maddelerin o guddeyi geçerken kuvvetli ateşe katşı gelip de eriyen demir gibi su kesildiğinî söylediklerinden Âli Paşa kendisine günde üç okka bal ve altı okka ip tahsis ettü... Şu hikâyeye göre oburluk rnarazî birşey oluyor. Lâkin bunun tabiî gibi görünenleri ve acıklı akıbet doğuranlan da var. îste gelişi güzel bir öroek: Vaktile Aygır İmam diye şöhret alan bir hoca vardı. Öküz kadar iri olup güçlükle yürüyebilirdı ve değme at da kendini çekemezdi. Fakat sesi güzel oldu ğundan Uçüncü Selim tarafından imam yapılraıştı. Sonra siyasete kanştı, daha büyük mesnedlere erismek hırsile efendisine ihanet etti, isyanlarda önayak oldu, büyük bir şöhret kazandı. Aygır Imamın asıl adı Dervişti. Şöhretten, servetten ve debdebeden sonra en çok sevdığı şey yemekti. Belki de parayı ve ikbali bol yemek için severdi, arardı. Bu adam bir temmuz günü kırk yumurta haşlattı, ıki okka soğanla ve gene o miktar salata ile karıştırdı, sekiz on büyük somunla birlikte ve bir çırpıda midesine indırdi, Lâkin bu agır lokmayı kolaylıkla hazmedemedi, yaman bir susayışa tutuldu, o devirlerde tembel bardağı denilen iki kilo su alan bardakla bu yumurtaları, so ğanı, salatayı dört beş kere ıslattı ve birden felce uğrayıp yatağa düştü. Herifin tam kırk gün dili dışarıda kalmış ve so nunda müthiş bir ihtilâç geçirerek dilinî dişlerile parçalıya parçalıya gözlerini hayata yummuştu. İp, kösele, demîr ve taş yiyenlerin de akıbetlerinden korkulur. Onun için zevkle elemi çok iyi ölçüp biçmiş ve elem veı ren hazlan insanlar için haram saymış o» lan Epikür'ün öğüdünü gözönünde tutup yiyip içmekte de gezip tozmakta, sevişip oynaşmakta lâzım olduğu gibi itidal gerek. Oburluk mutlaka isteniliyorsa midede değil dimağda yaşatılmalıdır. Çünkü dimag, nekadar bol gıda alırsa e kadar gürbüzleşir! Bu fıkrayi okumakta îmsak ve eğlencede ifrat gösteren genclere ithaf ediyorum. Sebebi de beni elemlendiren bir takım müşahedelerdir!.. Edirne müdafaasında kanlannı döken kahraman şehidlerimiz için yapılan abide ve daima Türk kalacak olan güzel Edirneden bir manzara 26 mart, Edirne müdafaasında Edirnede bulunanlar bu kara günün Tiirklük için ne elim ve unutulmaz bir tarih olduğunu bilirler... Maksad kara bir günü yaşatarak milletin kin ve husumetinı başkalan aleyhine çevirmek değıl, fakat saltanat idaresi gibi sakim bir idarenin memleketin başına getirebileceği belâlan tebarüz ettirerek gencliğe bir ibret levhası seyrettirmek ve ayni zamanda vatan müdafaası uğrunda sınırlanmızda göğüslerini siper eden adsız kahramanlarla canlarından geçen aziz şehidlerimizi anmaktır. Bunun içindir ki 26 mart 1913 tarihini yalnız Edirnelılerin değıl, biitün memleketin her yıl hatırlaması gereken kara bir günün yıldönümü olarak kabul etmek ve yaşatmak lâzımdır.. Görünüşte dört Balkan hükumetınin, hakıkatte ise büyük devletlerin tertıb ve teg\ıkile başlıyan bu harb, güzel Rumelinin elden gıtmesıne sebebiyet vermiş ve bu arada maddi, manevî milyonlarca zarardan başka yüzbınlerce yiğıt ve masum Türkün hayatına mal olmuş acıklı bir harb tarihidir. Daha doğrusu Balkan Harbi, denebılır kı, bir harbden zıyade bir baskm mahıyetındeydı. Çünkü düş manlarımız seferberlık yaparken bızım o zamanki uyuşuk idaremiz asker terhis ediyordu. Bu vaziyet dahilinde meydanı boş bulan düsman ordulan, 5 teşrinievvel 1912 de, hududlarımızdan içeri dalarak gün leîce silâh omuzda yürümüş ve neden sonra patlıyan ilk ateş vatanımızın içerilerine doğru sirayete başlamıştır. Memleketimizde seferberliğin ilânile ordumuzun seyyar kuvvetleri ve Edirne, lşkodra, Yanya kaleleri de seferberliğini ikmale başlamış ve bu harbde her karış toprağı mubarek şehidlerimizin temiz kanlarile boyanmış olan güzel Edirnemize de sevkulceyş bakımından mühim vazifeler yüklenmisti. Bu vazife, ordunun seferberliğini ta mamlamak için düşmanın ileri harekâtma mâni olmak, kuvvetlerini parçalamak ve ayni zamanda Edirne Kırklareli hattından şarka doğru ilerlemeğe teşebbüs edecek düsman ordulannı yan ve gerilerinden tehdid etmekti. Bu maksadla to»Feriki Şükrü Paşa kumandasmda Edirne kalesine ayrılan kıtaatın mecmuu 40 45 bin nefer kuvvetindeydi. Bu koldan İstanbula doğru harekete geçen düsman ordulan Edirne kalesinı şüphesiz ki harekâtında serbest bıraka mazdı. Binaenaleyh hududlardan bir hayli içerilerde başlıyan çarpışmalar yavaş yavaş Edirne kalesinin Maraş ve garb cephelerine ve 9 teşrinievvelde de Kayapa, Pravadi muharebelerini müteakıb şark cephesine intikal etmişti. Bu vaziyet karşısında kale tahkimatı çok noksan olmasına rağmen müdafaayı kabul etmekten başka çare bulamamış ve kıt'alanmız siperlerdeki yerlerini almışlardı. Şark cephesi Meriçle Tunca arasmda Kıyık, Kafkas, Yıldız, Kestanelik, Cevizlik, Bağlarbaşı, Arnavudköyü, Ay vazbaba, küçük ve büyük Taşocaklan tabyalarından; garb cephesi Tunca ile Meriç arasında Başhöyük, Kemer, Karagöz, Aynalıbağ, Abdurrahmanağa, Hıdırlı, Çermen, Yassıtepe tabyaların dan; cenub cephesi Arda Meriç arasında Arda, Demirtaş, Merkez, Karaağac, Bosna köyü tabyalarından ibaretti. 45 bini asker, 75 bini halk olmak üzere muhasarada nüfusu 120 bin olan Edirnenin cepane ve levazımı tamam idiyse de erzak mevcudu ve hele tuz ve gaz ve ieker gibi gıda maddeleri pek noksandı. Ve yukarıda da işaret edildiği veçhile düşmanı oyalamak, ordularımıza sefer berlik ve toplanmalarını ikmale vakit kazandırmak ve huruç hareketleri yaparak Edirnenin kahraman müdafii merhum Şükrü Paşa Ergene, Burgaz meydan muharebelerinde duşmanı yan ve geriden vurmak gıbı ıki mühim vazife ıle tavzif edılmiş olan Edirne kalesi, 9 teşriniev\ elden itıbaren muhasara edılmeğc başlanmış ve teşrinievvel sonunda cenub cephesi de kapanaBalık; bizde ucuz değil, belki en parak muhasara çemberi kapanmıştı. halı gıda maddelerinden biridir. O zamanki hükumet düşmanlarla bir F.Ç. mütareke akdetmışti. Bu mütareke sırasında Çatalca önündeki Bulgar ordusuna Edirneden trenlerle mühimmat, erzak, ıkmal efradı, takviye kıt'alan geçmesine Osmanh hükumeti razı olduğu halde bilmukabele Edirneye erzak bıle gönderilmesi şartını temın edemiyecek kadar aciz Vukuu vefatını dün teessürle kav ve meskenet göstermişti. dettığimiz Maliye Vekili Fuad Ağralı Mütareke bittikten sonra başlıyan munın hemşiresi Şadiye Ağralı ile Kâzım harebelerde Edirnenin gösterdıği kahraRefiğin kızları ve Ziraat Bankası mümanca müdafaa ve hele Maraş, Kartal fettişlerinden Vecihinin refikası Şertepe ve şark cephelerinde yapılan çok minin cenazesi dün ihtifalâtı lâyika kanlı mücadeleler malumdur. Bu vaziye ile kaldırılarak asrî mezarlığa defnediltin aylarca devammdan ve verdikleri a miştir. ğır zayiattan gözleri yılan düsman orduCenazede. dün şehrimize gelen Ma su şiddetli hücumlarla ve ne pahasına o liye Vekili Fuad Ağralı ile İstanbul Valursa olsun kaleyi zaptetmek için mev lisi Muhiddin Üstündağ, Defterdar Kâcud kuvvetlere y^ni kuvvetler ilâve ede zımla malî müesseselerden ve vilâyet rek 28 şubattan itibaren yaptığı büyük erkânından pek çok zevat, jandarma ve hazırlıkları müteakıb bütün cephelerde polis efradı hazır bulunmuşlardır. He taarruzlara başlamışsa da düşmanın bu nüz pek genc yaşında olan Şermin iki. Bu ittifak ise, hükumetimiz ve bilhasanudane saldırışlan da kahraman Meh üç sene evvel Yüksek Ticaret mekte sa, başlıca kabahatli olan Jeon Blum, medciğin süngü hücumlarile tardedilmiş binden mezun olmuştu. Ailesine tees sanki mahsus, teshıl etmiştır. Fransız mesürlerimizi sunarız. nafııni anlamıyan ve hiçbir zaman da antir. lıyamıyacak olan Leon Blum'un faşizm Fakat 12 mart sabahı başlayıp biraz Maliye Vekilinin teşekkürü ve hassaten Mussolini hakkında beslediği daha şiddetlenen bu hunrizane mücadeGenc yaşmda hayata veda eden yeğekin, herşeye galib gelmiştir. leden sonra nihayet 13 mart günü düş nim Şerminin cenaze merasiminde buMaalesef Leon Blum, kendi gibi Italman şafakla beraber, son fişeklerini dahi lunmak zahmetini ihtiyar eylemek suyan aleyhtarı olan, Haricıye Nezaretine sarfeden ve canlı olarak bir ferdi kalmı retile acımıza iştirak etmiş olan dost yan Ayvazbaba tabyasını işgale ve diğer ve arkadaşlarıma derin saygı ve şükran tâyinini, 1935 kânunuevvelinde zecrî tedbirler işinin en hararetli zamanında Italistihkâmlarımızı da buradan yan ateşine larımı arzederim. ya aleyhinde söylediği nutukla hazırlı Maliye Vekili almağa muvaffak olmuştur. yan M. lvan Delbos'un şahsında muti F. Ağralı Bu vaziyet karşısında esasen vazifesibir tatbikatçı bulmuştur. ni fazlasile ifa etmiş olan ve elde hiçbir Harbden evvel, taşıdığı isme lâyık ve ihtiyat kuvveti bulunmıyan kale kuman Meksika tazminat verirse Aharbi kazanmamıza imkân veren bir danı, asker ve halkı kathâmdan ve şehri merika protesto etmiyecek Fransız diplomasisi mevcud bulunduğu daha fazla tahribden kurtarmak için kaVaşington 25 Salâhiyettar mehafil, tarihde, Fransa Hariciye Nezaretinde, lenin teslimini muvafık bulmuş ve Edir Amerika hükumetinin Meksika hükune, yaralı bir kartalm kanadlarını yanla meti tarafmdan istimlâk edılmiş olan rına düşürmesi suretinde kapılarını düş petrol kumpanyalanna nısfet dairesinde tazminat verildiği takdirde mezkur man ordularına açmıştır. Fakat şark cephesindeki bu acıklı su hükumet nezdinde protestoda bulunmıyacağım teyid etmektedir. kuta mukabil garb ve cenub cepheleri ve Meksikamn iktısadî ve malî vaziye Maraş mmtakası düşmanın şehri isgahn tine işaret eden Amerikan makamatı, den on saat sonraya kadar müdafaada Meksikamn zarar ve ziyanları tediye kahramanca sebat etmiş ve karşılıklı takabiliyetinden endişe etmekte ve çiftarruzlarla düşmanı fena halde sarsarak cilere aid olup mukaddema istimlâk eağır zayıata uğratmışlardır. dilmiş olan arazi bedelinin bugün kıyDört aydan fazla süren muhasarada meti pek düşkün olan bir takım esham Edirneye binlerce düsman mermisi düş ile ödenmiş olduğunu hatırlatmakta ve müş, 200 ev harab, 10,000 askerimiz şe bunun Amerikan kumpanyaları için bir hid olmuştur. Düsman ise yalnız Edirne ihtar teskil etmesi lâzım gelmekte olmuharebesinde 40,000 nefer kaybetmiş duğunu ilâve evlemektedirler. tir. Maliye Vekilinin hemşirezadesinin cenazesi kaldırıldı M. TURHAN TAN Atina elçimiz Atina 25 (Hususî) Bir müddettenberi mezun bulunan Türkiye elgisi Ruşen Eşref Ünaydm dün buraya dönmüş ve elçilik erkânı tarafmdan karşılan mıştır. Reymon Rökuli Açık teşekkür Osmanh Bankası Yenicami şubesi Kontrol memuru Feridun Türsanm refikası kızıma yaptığı mühim ve muvaffakiyetli bir ameliyeden dolayı Ortaköy Şifa Yurdu sahib ve müdürü sayın doktor Ahmed Asım Onura en kalbî te şekkürlerimi takdim ederim. îlâncılık kollektif şirketi müessislerinden Mecdeddin Cete Kasab esnaf ının nazarı dikkatine Karaağac Mezbahasında toptancı kasablardan Hüseyin Avni Çeviköz, Mehmed Kâmil Peker şirketinde çalışan kâtib Ademin vazifesine 25 mart 938 tarihinde nihayet vermiş olduğumuzdan alâkadar müşterılerimizin nazarı dıkkat lerini celbederiz. Yalnız Edirne müdafaasında değil Balkan Harbinin bütün cephelerinde göğüslerini çelik birer kale gibi düsman mermi ve süngülerine karşı koyarak kışın şiddetli scğuğu ve içinde bulundukları binbir yokluk ve imkânsızhklarla çarpışa çarpışa can veren aziz şehidlerimizin hatıraları önünde eğilmek içın 26 mart, Balkan Harbi şehidlerimıze karşı ifasile Parîs Parisin Kraliçeler kraliçesi seçilmiştir. Evvelce 3 üncü Belediye mükellef bulunduğumuz vazifeleri yap dairesi güzeli iken Güzeller güzeli seçilen kız Elen Karpon ismindedir ve mamıza en uygun bir tarihtir. 17 yaşmdadır. Kraliçeler kraliçesi resimde ortadaki kızdır. Ötekiler dam doKadri Oğuz nörleridir. 23 Nisan Çocuk Hattasının başiangıcıdır.