7 Mart 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

7 Mart 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Marf 1938 CUMHURİYET Alevî Türltleri arasında «Ata hepimizindir» İhtiyar köylü anlatıyordu: «0 bizi de Türkiyedeki kardeşlerimiz gibi diriltmeğe, yeni bir hayat vermeğe çalışıyor» Berlin Türk Ticaret Odası Onuncu yıldönümü merasimle kutlulandı Berlin (Hususi muhabirimizden) Berlin Türk Ticaret Odası, Büyük El çimiz Hamdi Arpağm riyaseti altında, Türk Alman bir çok aslî azanın huzurile onuncu tesis yılını kutlulamış ve bu vesile ile de senelik heyeti umumiye ıçtimaını akdetmiştir. Ruzname mucibince, ekseriyetin mevcud olduğu riyaset tarafından bildirildikten sonra, oda umumî kâtibi. Osman Zeki Torgay, Ticaret Odasınm küçük bir tarihçesini yapmıştır. Bundan on sene evvel, yani odanın te essüs tarihi olan 1928 senesinde, odanın nekadar müşküllerle karşılaştığını, odaya gösterilmiş olan alâkanın. bugünkü ile kıyas edılemiyecek derecede ehemmiyetten âri olduğunu, fakat, sarfedilen mesai neticesinde, bu müskülâtın tedricen izalesine muvaffakiyet hasıl olmakla beraber, oda azalarının mahsus ve memnuniyeti mucıb olacak bir surette arttığını, ve bunu da heyeti ıdarenın büyük olan himmet ve faaliyetlerine medyun olduğunu ve azalarm da, her iki memleketin namdar ticarî müesseselerine mensub olduklarmı söylemiştir. Zeki Torgay, Türk ve Al man ticaretinin, son seneler zarfmda al dığı vaziyet hakkında tahliller yaparak birçok rakamlar zikretmiş ve alkışlar la kürsüden inmiştir. Celseyi müteakıb, Büyük Önderimiz Atatürke, Başvekil Celâl Bayar, Iktısad Vekili Şakir Kesebir, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Arasa telgraflar keşidesine karar verildıği gibi, Reichkanglr Führer Adolf Hitler'e, General feldmarşall Herman Göring'le Hariciye Nazırı von Ribbentrop ve İktısad Nazın Funk'a da telgraflar keşidesine ittifakla karar verilmiştir. Ayni günün akşamı, her iki millete mensub olup yüzü aşan azaya odanın onuncu yıldönümü münasebetile mükellef bir çay ziyafeti verilmiştir. Ziyafette Büyük Elçimiz, sefaret erkânından ba zılan, konsolosumuz ve Alman resmî mehafilinden bazı yüksek simalar hazır bulunmuşlardır. Çay esnasında, oda ikinci reisi Mümtaz Fazlı Faylan alâka u yandıncı ticarî bir hitabede bulunarak pek çok alkışlanmıştır. Büyük davalar KÖŞE PENCERESİNDEN Sefaretnameler Büyük Britanya, eski siyasetine devam ediyor Yazan: VİNSTON ÇÖRÇİL İngilterede, geçen hafta zarfında zu hura gelen anî ve müessif hâdiselerın ehemmiyetini izam etmeğe lüzum yoktur. Bu hâdiseler, dairei intihabiyelerde, mubafazakâr partiyi son derece zâfa düşürmüştür. M. Baldvin'in müşkülâtla bir araya getirebildiği liberal, işçi ve bitaraf müntehibler, çarçabuk dağılmışlardır ve bunları tekrar bir araya toplamak müş kül olacaktır. Millî hükumet, M. Edenle beraber, en popüler simasını kaybet miştir. Daha on bes gün evveline gelinciye kadar, müntehiblere, emniyetle müracaat edebilirdi. Bugün, hiçbir dost, kendisine bu tavsiyede bulunamaz. Büyük Britanya ile Birleşik Amerika arasında, muvazi hatlar üzerinde inkişaf eden elbirliği, şiddetli bir darbe ile gerilemiştir. İngilterenin haricî siyaseti, onun dostlan ve gerek Avrupada gerek bütün dünyada iyiliğini istiyenler için, şimdilık, eskisinden daha anlaşılmaz bir hale gelmiştir. Hatalan, nüfuz ve kudretini sarsmağa başlamış olan bu diktatörü kurtarmak maksadıle harekete geçmekliğimiz için tercihan şu zamanın intihab edılmiş olmasının sebebi bıze izah edılmedı. Bu diktatör yuvarlanmak üzereydi. Bu su retle hareket ederek onu tekrar yükseltmiş ve umumî surette, bütün dünyadaki dıktatörlerin hakimiyetini ve nüfuzunu i'lâ etmiş olduk. Maamafih, Büyük Britanya hükumetinin icraatında, onun kendi kasdettiği hedeften daha fazla birşey aramak yanlış olur. İngilterenin, Avrupa işlerine karşı alâkasızlık göstermek tasavvurunda bu lunmadığı muhakkaktır. M. Çemberlayn, Famsa ile olan askerî münasebatımızda hiçbir değişiklik bulunmadığmı kat'î olarak söylemiştir. Milletler Cemiyetini terketmek de mutasavver değildir. Silâhlanma işi ileri gidecek ve mümkün olursa daha süratle tatbik olunacaktır. Şimdi, Lord Pert'in, Romada Kont Çiyano ile, belki de bizzat M. Musolini iîe yapacağı görüşmelerin neticesini beklemekliğimiz lâzım. italyan diktatörünün muzafferiyeti şayanı dikkattir. Bir sıçrayışta, ümidsiz ve müşkül bir vazıyetten, hem îngiliz hem Alman hükumetinin müracaatlerile karşılaşacak bir vaziyete geçmiştir. Çemberlayn ve Hitler, ikisi de onun dostluğunu temine çalışıyorlar. In gilizler onunla müzakere halindedirler. Hitler, Romaya yapacağı bir ziyaretin arifesindedir. Tarihte, bu kadar parlak bir blöf görülmüş değildir. Fakat, son söz daha söylenmemiştir. Avrupanm gizli realiteleri ve hakikatleri, gitgide daha kuvvetle meydana çıkacaktır. M. Çemberlayn'ın, Musolini'yi Hit ler'den ayırmak hususunda beslediği ümidin tahakkuk edip etmiyeceğini yakm bir zamanda öğreneceğiz. Bu ümid tahak kuk etmediği takdirde, Musolini'nin bize verebileceği diğer şeylerin hiçbirisi en ufak bir değer ifade etmez. İspanyadan 10,000 veya 20,000 İtalyan askerinin geri çekilmesi, cumhuriyet ordusunun ayni nisbette gönüllüyü geri çekmesile bir arada vuku bulursa, General Franko için büyük bir istifade teşkil eder. îngilterenin, İtalyanın Habeş împaratorluğunu tanıması, birçok İngiliz yurddaşı için hicabaver bir hal olmakla beraber Musolini'ye sorulan meseleleri ihlâl etmez. Libya'dan birkaç alaym geri alınması ve Ban'deki radyo ıstasyonunun İngıhz a leyhtan propagandaya nihayet vermesi, İngilterenin işine, ancak yeni bir devir değişinciye kadar yarıyacaktır. Musolininm istedıği şey, paradır. Ona, bu istediğini tedarik edıp vermek kolay olmıya caktır. İngiltere hükumeti. Avam Kamarasmda, istikraz projesinın müdafaasını, b'raz isteksiz yapacaktır. Bu sebeble, Basvekilin, pek nankör müzakerata girişrr.ek hususunda bıraz acele ettıği anlaşıhyor. Eğer Musolini Hitler'den ayrılmağı ve Fransa ile İngiltere yanındaki mevkiirı tekrar işgal edip Avusturyamn istiklâlini müdafaa etmek isterse, kazanc şüp hesizdir. Fakat, bu ihtimal ne dereceye kadar kuvvetlidir? Bunu öğrenmek için fazla beklemeğe hacet kalmıyacaktır. Bu müddet zarfmda, Avrupada, denıokrasi kuvvetlerinın istikrarı ve budalal'ğı dikkati celbediyor. Fransız Meb'usan meclısinde cereyan eden büyük müzakereler, Fransız milletinin yüksek cesaretini tebarüz ettirmistir. M. Delbos'nun, Britanya hükumetınden yeni teminat almış olmasaydı, bu kadar emniyetle söz söyliyebilmesi ihtimali son derece azdı. Yeni Hariciye Nazın Lord Halifaks, «her ne pahasına olursa olsun sulh» prensipinin kuvvetli bir taraftan telâkki edılmemelidir. Şimdiye kadar, kabinede, bütün dünyanın dostu olmak hususundaki müphem ve samimî arzusunu müdafaa ederek müfrit bir nüfuz icra edegelmiştir. Bugün, büyük bir vazifenin yükünü üzerine alm:ş olduğundan, hâdisatın cereyanmdan mütevellid mühim vazifeleri ba şarmak mevkiindedir. Bu vazifenin ehli olmadığmı göstereceğini iddia edecek derecede ileri gitmek istemem. Diğer taraftan, bu hararetli on beş günlük devre, Avrupada hürriyet davasının kuvvetini birçok noktalardan meydana çıkarmıştır. M. Şüşnig'in, Berhtesgaden'de iktiham mecburiyetinde kaldığı ha|in şartlar, karşılaştığı çok korkunc tehdidler, şimdi, ikinci merhalede, bütün Avusturyada çok kuvvetli bir millî vahdet hazırlamaktadır. Sosyalistlerin kato liklerle birleşmeleri, Viyana hükumetine, şımdiye kadar asla sahib olmadığı bir esas vermektedir. Bugün, Avusturya mille tınin belki üçte ikisi, istiklâlini müdafaaya hazır bir halde, hükumetin arkasmdadır. Hükumet, meşru şerait dahilinde bir reyiâma müracaatten korkmasa gerektir. Fakat, nazi Almanyasında bunun nasıl bir aksülâmel yapacağ'nı ve küçük, bedbaht bir devleti, hangi yeni darbelerin tehdid ettiğini hiç kimse bilemez. Çekoslovakya da, istiklâli uğrunda mücadele edeceğini açıkça söylemiştir. Bu erkek camianın kuvvetini azımsıyanlar ve Prusya çizmesi altında ezileceğini muhakkak görenler vardır. Fakat, bu kolay iş değildir. Çekoslovakyanm yeni istihkâmları müthiştir. Yirmi dört fırkalık ordusu, sadık, talimli ve iyi teçhizatlıdır. Harb kabiliyetinin bir delili sayılabilecek olan çelık istihlâki, italyanın istihlâkine muadildir. Çekoslovakya, ayni zamanda, Rusya ve Fransa ile yapmış olduğu ittifaklarla da himaye altındadır. Birkaç gün evvel, Fransız meb'usan meclisinin Çekoslovakya ile mevcud olan ittifakı muhafaza azminde bulunduğu nu, ezici bir ekseriyetle ilân etmesi, Fransa cumhuriyeti için, herhalde tarihî bir hâdise olmuştur. Netice itibarile, Almanya, müteamz sıfatile dahil olacağı büy'ak bir harbe teşebbüs vaziyetini henüz elde edemediğine göre, Fransız meb'usanının bu kararını resmen ilân elmesi, Avrupada, sulhu bir müddet daha muhafaza hususunda hayli işe yarıyacaktır. Bunlar, sağlam vakıalardır ve bu vakıaların kuvveti, İngilterenin kısa görüş'ü icraatıle zâfa uğramazsa, yeni bir fasıla daha kazanılmış olacak ve bu müddet zarfında da, İngilterenin .gecikmiş fakat kesif silâhlanma hareketi inkişaf edecektir. Kırıkhandan bir manzara Kınkhan (Hususî) llkbaharı an memnunen köyünüze gideriz. Şımdi köy odasmda Eti kardeşleri dıran bir gün... Böyle güzel fırsatı ka çırmak istemedik, arkadaşlarla bir kır mizle yanyana oturuyoruz. Ne şekilde hürmet edeceklerini şaşır gczintisi yapmağa karar verdik. Atların rrrş gibiydıler. Lâf olsun dıye genclerden sırtında gidiyoruz. Etraf zümrüd gibi yemyeşil, her taraf ekilmiş. Arkadaşım birıne sordum: Neden şapka giymiyorsun? anlatıyor: Büyük bir hata yapmış gibi kızardı. Mümbit Amik ovası. Başını önüne eğdı: Bu söziin nihayetinde içini çekerek Ne yapalım hoş görmüyorlar. durdu. Şimdi herkes arkadaşa bakıyor. Köyün en ihtiyarı söze karıştı: O, bir müddet durduktan sonra ilâve Ben, dedi, hepsinden evvel giy etti: Mümbit altın ovası. Fakat şu gölü meye hazmm. Fakat göz alışmadığı için görüyor musunuz? Gösterdiği meşhur etraf bize biraz tuhaf bakıyor. Esas kalbAmik gölüdür. Bunun yaptığı bataklar de değil mi? Biz hepimiz kalben, ruhan yüzünden köyümüzde oturamıyoruz. Yaz sizlerle beraberiz. Bazılan bizi muhalif geceleri sivrisinekten durulmaz, çocukla gösterıyor. Bunu hıçbir zaman kabul et miyoruz, ve edemeyiz. Mnız hastalıktan kurtulmaz. Atatürk yalnız oradaki Türklerin Peki, dedim, evvelce gene böylc Atatürkü değil, bizim de Atatürkümüz değil miydi? Evet bu RÖI her zaman var. Fakat dür. son zamanlarda büsbütün fazlalaştı. O Ne mutlu oradaki kardeşlerimize ki her nünde bir bend var. Bu bend yıkılsa bu zaman yüzünü görüyorlar. Ve kendi kendine söyleniyor: gördüğünüz bataklıkların kısmı azamı Acaba ölmeden Atamızın yüzünü kurur, su azalır, bizler de köylerimizde görebilecek miyim? otururuz. Odayı derin bir sükut kaplamış, her Bend niye yarar? kes ihtiyarın sözünü dınliyor. Balık avlamak için. O ilâve etti: Hükumete müracaat etseniz, dert Saltanat hükumeti hep araya nifak Ierinizi anlatsanız, her halde bendi yıkarsokardı. Size ufak bir misal söyliyeyim: lardı. Anlattık, fakat muvaffak olama Bizim kestiğimiz hayvanın etini kimse dk, çünkii bu bend sahibinin tapusu var. yemezdi. Neymiş, Alevî imişiz, ne boş.. Birkaç bin lira alıyor buradan.. O parayı Fena zihniyet değil mi? Fakat şimdi Atamızın kurduğu rejim alıyor, alıyor amma bizler de aldığı paranm binlerce defa fevkinde sıtmadan nekadar güzel! Millet arasında hiçbir çocuklanmızı, sudan tarlalarımızı kaybe fark yok. Nasıl bu kardeşlerimize muhalefet edelim? diyoruz. Elile Türkiye tarafını göstererek: Biz bu vaziyet üzerinde konuşurken Oğul, dedi, hepimiz oradaki kararkadaslanmızdan birisi: Işte, dedi, her sene birçok seyyah deşlerimize bağlıyız. Atamız bizi de lann geldiği Bakras harabesi şu karşıda Türkiyedeki kardeşlerimiz gibi diriltiyor. Yeni bir hayat ve yeni bir istiklâl vermegörünen kaledir. ge çalışıyor. însan nekadar hissiz, nekaİstikametimizi o tarafa çevirdik. Harabeyi gezerken bizim gezintimizi dar düşüncesiz, nekadar milliyetsiz olduyan Eti Türk kardeşlerimiz oraya ka malı ki buna muhalefet edebilsin! dar geldiler. Birkaç saat dolaştık. Dö Ve tekrar ediyor: niiyorduk. Muhalefetı asla kabul etmeyiz. AYetmişlik bir ihtiyar yanımıza sokul ta hepimizindir. du. Vakit epeyce geçmişti. Ancak yerimize yetişebilirdik. Gitmek için ayağa kalk Nereye? dedi. tığımızda «bu akşamı burada beraber ge Kırıkhana. çireceğiz, bırakmam ve bırakmayız» di Olamaz, imkânı yok bırakmayız. Bu geceyi veya hiç olmazsa bir iki saa ye ısrara başladılar. Özür diledik. tinizi köyümüzde geçireceksiniz. Vakıâ İhtiyar bütün köy genclerile beraber evlerimiz o kadar iyi değildir. Fakat ku bizi, köyün haricine kadar çıkardı. Aysurumuza bakmazsmız, ne yapalım köy rılırken: halü. Bir daha bekleriz, burayı unutma Bizler sizleri rahatsız etmemek is yın! diyorlardı. temistik. Siz bizi kabul ettikten sonra z. Bir nahiyede güzel bir Belediye binası yapıldı Beyşehrin Manastır nahiyesinde yapılan Belediye binası Beyşehir (Hususî muhabirimizden) Konyanın Beyşehir kazasına bağlı Ma nastır nahiyesinin faal bir belediye he yeti var. Kendi kasabasını güzelleştiren ve Beyşehir gölünü gören çamlıklar arasmdaki küçük ve şirin Manastıra güzel eserler ekliyen bu heyet nihayet kendisi için de güzel ve her türlü konforu tıavi bir bina yaptırmıştır. Bu bınanın eşi vi lâyetimizin diğer nahiyelerinde değil, bir çok kaza merkezlerinde de yoktur. Bina Beyşehri gölüne ve Manastınn bütün çamlıklarına hâkim bir vaziyettedir. Mimar Falih emeğini Manastır nahiyesine teberru ederek meccanen cahşmıştır. İnegölde tütün piyasası açıldı VÎNSTON ÇÖRÇİL îzmirin müstakbel limanı İzmir (Hususî) Müstakbel İzmir limanının Alsancak Halkapınar istikametinde kurulacağmı bıldirmiştirn. Denizbank Umum müdjrü İzmirde iken, bu mevzu üzerinde ehemnvvetle durmuştur. Projeler dünyanın mütekâmil ve modern limanları esas tutularak hazırlanmış ve umum müdüre verilmiş bulunmaktadır. Müstakbel liman, İzmirin ve Eğenin iktısadî ehemmiyetilr mütenasib olacaktır. Gerçi ortada kat'î birer kısım yoksa da, her halde bu limana on milyon lira kadar sarfedilmesi zarurî görülmektedir. İşe evvelâ limanm zemininin büyük taraklarla temizlenmesi suretile başlanacaktır. Müteakiben iki yıl içinde, rıhtım, doklar ve dalgakıranlar tesis edi lecektir. Limanda umumî mağazalar ihdas edilecek ve inşaatta, vapurların doğrudan doğruya bu mağazalara yanaşması da gözönünde tutulacaktır. Samsun Halkevinde verilen müsamere renk tarihleri, Osmanlılar devrinde Avrupaya gelen ilk Türk diplomatının seyahati 1417 yılında Venedığe yaptığını yazarlar. Onların yazıp da Osmanh tarihlerinin asia temas etmedikleri bir deniz hâdisesi üzerine böyle bir elçi gönderilmiş imiş. Düka, Kalkondıl gibi Bizans tarihçilerinin de bahsettikleri bu hâdise Pietro Loredano kumandasındaki bir Venedik donanmasınm Gelibolu önünde bir Osmanh filosunu tahrib etmiş olmasmdan ibarettir. Rivayete göre filoda Andrea Foskolo ve Delfino Venie adlı iki elçi vardı, bunlar Türk denizcılerinin Adalar deni' zindeki taarruzlarından şikâyet için gelıyorlardı. Fakat Gelibolu önünde bulunan Osmanh filosundan yanlış bir telâkki üzerine Venedik donanması üzerine ateş açıldığından Loredano da mukabele etmek mecburiyetinde kalmış ve yirmi yedi Osmanh gemisi ele geçirip yakmış imiş. Sonra iş anlaşıhyor, Venedik donanmasındaki elçiler Edirne sarayında Çelebi Sultan Mehmedin huzuruna kabul olunuyor ve Osmanlılarla Venedikliler arasında dostluk temın olunarak bir muahede imza olunuyor. İşte ilk Türk diplomatı o muahedenin tasdik olunmuş suretini Venediğe götürmüştür. Hammer, Gelibolu deniz muharebesînî yapan Loredano'nun raporunu Lojiye'nin Venedik tarihinde okuduğunu söyler, Duçe nezdine gid«n Türk elçisinin tantana ile kabul olunup bütün maiyetile Venedik cumhuriyeti hesabma ağırlandığmı yazar, hatta ona sırmadan yapılmış kumaşlarla Türk usulünde gayet nefîs işlenmis. dört yay verildiğini kaydeder. Lâkin Türk eli çisinin adını söylemez. Yukanda işaret edildiği üzere Osmanh tarihleri Gelibolu önünde bir deniz harbi cereyan ettiğini yazmadıklan için Venediğe giden elçi için de tabiatile bir kelime yazmazlar. Malumlar içinde meçhul kalan bu hakikat bana bir düşünce getirdi ve altı yüz yıllık bir tarihin en kıymetli vesikalanndan bir seri demek olan sefaretnamelerin dardaganlığı gözümün önüne geldi. Malum olduğu üzere bunların sayısı otuzu bulmaktadır. En eskisi Rüstem Han adlı bir elçi ile Basranm anahtarını Istanbula göndermesine karşı bir cemile olmak düşüncesile Safevilerden Süley man Sahoğlu Hüseyin Sah nezdine 1697 de gönderılen Defter Emini Mehmed Beyin (Paşa) sefaretnamesidir. Rasid tarihinin ikinci cildinde mukayyeddir. Sonra Yirmisekiz çelebinin, İbrahim Paşanın, Seyfullah Ağanın, Ahmed Res mî Efendinin, Ahmed Azminin, Ratibin, Mustafa Rasihin, Necatinin, Nahifinin, Vahid Mehmed Paşanın, Mevkufatçı Mustafa Hattînin, Kırımî Rahminin, Said Muhibbin, Münifın, Abdürrezzak Bahirin, Seyid Alinin, Galib Paşanm, Dürrî Efendinin, Mehmed Refiin, Si pahiler Ağası Alinin, Giridli Yusuf Agâhm, Zülfikar Efendinin, Seyfullah A. ğanm, Vasıfın, Raşid Mehmedin ve en son olmak üzere de Sami Paşanın sefaretnameleri gelir. Bu elçilerden yedisi İrana, yedisi Fransaya, ikisi Prusyaya, biri îspanyaya, biri Ingiltereye, yedisi Avusturyaya, üçü Rusyaya, biri Lehistana gönderilmişti. Muhtelif mesleklerden yetiştikleri ve muhtelif devirlere mensub oldukları için bu otuz elçinin yadigâr ettikleri eserlerden sezilecek görüş ve seziş seviyeleri başlıbaşına bir tahlil mevzuu olsa gerektir. Halbuki sefaretnamelerin ancak dört tanesi yurdumuzda, birisi de Londrada basılmıs olup üst tarafı ya tarih, ya mecmua sahifelerinde yatmaktadır. Onlari arayıp bulmak gerçekten bir hüner ve bir marifettır. Yarınki neslin ise o hüneri göstermesine imkân yoktur. Onun için bir hayır sahibinin bu kıymetli vesikaları bir araya toplamasmı candan diliyorum. Dileğimi Rabbim kabul eder ve ettirir inşallah!.. [NOT: İnşallah sözünün Rabbim kelimesıle uygun düsmiyeceğini ben de düsündüm amma kalemimden çıkıverdiği için silemedim!] M. TURHAN TAN İnegöl (Hususî) Memleketimizin büyük serveti köylünün mahsulü olan tütün ve hububat ekimidir. Ge çen sene 1 buçuk kilo tütün çıkaran İnegöl, bu sene mahsul rekoltesi üçte bir derecede altı yüz bin kilo ise de tütün ev safı ve değeri cihetinden geçen seneye nisbeten çok üstündür. Bu sebeble mahsuiün azhğına mukabil köylümüzün eline daha çok para geçecektir. Bu sene înegöle gelen yeni müdür Hanyaloğlu, înegöle gelen ilk tütün icin büyük bir tören hazırlattı. Okulların tatiline rastgelen bir saatte yapılan bu tö ren tütünün geldiği Akhisar köyünden Halkevinin bandosile ve binlerce vatandaşm iştirakile înhisar ambanna getiri! miştir. Bandonun çaldığı İstiklâl marşmdan sonra kaymakam Ahmed Yayoğlu bir nutukla ambarın ipek kordelâsını kesmis, bu törene iştirak eden halka inhisar memurları likör, şeker ve en nefis sigaraIardan ikram etmislerdir. Bunun ihzannda ve icrasında Inhisar Müdürü Cevad Hanyaloglunun pek büyük yardımı oi muştur. İlk piyasamız; tütün mahsulü 52; görmezi 20 kuruş üzerinden acıl mıştır. Gönderdiğim resim, ilk tütünün İnhisar ambarına merasimle gelişini göstermektedir. Devri âlem seyahatine çıkan çocuklar! îzmir (Hususî) Şehrimiz Erkek lisesmden Alp Aslan ve Cazim namında iki gencin kaybolduklarını ve bunların guva devri âlem seyahatine çıktıklarmı bildirmiştim. Halbuki bunların, Nuri nammda bir arkadajları daha varmış. Her üç çocuk, Konya vapuruna atlıya rak Mersine doşru gitmişler. Fakat Finikede zabıta tarafından yakalanmış • lardır. Izmir limanına giren, çıkan gemiler İzmir (Hususî) Son bir ay içinde limanımıza girip çıkan vapur adedi 152 olarak tesbit edılmiştir. Bunlardan 106 sı Türk, 5 i ALman, 18 i İtalyan, 8 i Macar, 4 ü Holanda, diğerleri muhtelif devletlere mensubdur. Bir kaza Samsun (Hususî) Bu vıl Halkevimizin her şubesinde gösterilen faaliyet, gün geçtıkçe genişlemektedir Bu cümleden olmak üzere temsil kolu bir müsamere vermiştir. Muvaffakiyetle verilen konserden sonra İstiklâl piyesi oynanmış, müsamereye 1,200 kişi gelmiştir. Gönderdiğim resim İstiklâl piyesinde rol alan gencleri toplu bir halde göstermektedir. îzmir (Hususî) Kuşadası şofVle rinden Mehmed Yağbasan, arkadaşla rından Ahmedin, seyir halinde bulunan otomobiline atlıyarak binmek istemiş, muvazenesini kaybetmiş ve v ismüştür. Zavallı, ağır surette yaralanmış ve bu yüzden ölmüştür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: