24 Şubat 1938 CUMHURÎYET TERBİYE MESELESİ Son münakaşalar Yazan: KÂZIM NAMt DURu Kırk yıllık öiretmenim. Oğlumun biri, Ankara erkek liselerinde, hem de, müzik öğretmenidir. Eşi, müzık öğretmen okulunda şan asistanıdır. Bir manevî oğlum, Ankara ikinci orta okulunda fen bilgisi ve biyoloji öğretmenidir. Tiirk Maarif Cemiyeti genel merkezi azası yım. Bu cemiyetin Ankaradaki okulunda küçük oğlum okuyor; öğretmenlerinin hepsile alâkalıyım. Her nereye gidersem, önce okullannı gezerim. Ilkteşrin ayında. Manisanın orta okulile iki ilk okulunu, geçen gün de Mersin, Tarsus orta okullannı, Mersinin üç ilk okulunu gezdim. İlk, orta okullarla liselerde binlerle sayılan talebem var. Bütün bunlardan başka da üç yıldır aylık bir terbiyc dergisi çıkarmaktayım. Kendi kendime sorabilirim: Yurdu mun okulları, öğretmenleri, okulların programları, nihayet terbiye sistemleri hakkında birsey biliyor muyum? Bir terbive davasında $öz söylemeğe salâhiyetli mivim ? Üstadım Yunus Nadiye yazdığım (Açık Mektub) dan sonra, her aklına gelenin değil, pedagoji işinde azçok ömür törpülemiş kimselerin söz söylemesini bekliyordum. Halbuki öğretimi me&lek edinmemiş iki doktor bize terbiye ve disiplin meselesinden bahsediyorlar. Içlerini kemiren endişeyi anlıyonım ve kendilerini yurd bakımından takdir ediyorum; fakat niçin kendilerine «tuhaftır hali âlem: Bilmiyen söyler, bilen söyler» dedirtmek istiyorlar? Onların iddialanna bakılacak olursa, yurdda bir millî terbiye veren müessese yoktur; milli terbiye ihmal edilmektedir. Doktor Hikmet Ertez, «Cumhuriyet» in iki sayısını tutan uzun bir yazısile bize şöyle böyle, iki şey anlatıyor: Yurdda manevî müesseseler yıkılmış, yerine birşey konmamıştır bir; yurd içinde kendi halimizle kavrulmak için pasif bir ülküye saplanılmıştır iki. Bu ikinci nokta, kendi kabuğu içinde kalıp da dışarıya taşmak ülküsünü taşımıyanlarm en büyük bir muharrikten mahrum kalacaklannı ima etmek istiyor. Doktor İhsan Onaner de bu iki noktayı işaret etmekle kalmıyor; yurdda terbiye ve tedris adına hemen hiç bir şey olmadığım iddia eder görünüyor. Onun için bu zatın, sporade, sens moral, etiologie v. s. gibi tıb ıstılahlarile doldurduğu yazısında işaret ettiği be§ nokta üzerinde durmak isterim. manevî kıymetler, hangileridir? Manevî kıymetlerin ne oldukları bilinmedikçe sarsılıp sarsılmadıklannı anlıyamayız. Bu noktada, doktor Hikmet Tezerle birleşiyor; fakat onunki gibi sözleri müphem ve zımnî kalıyor. Bizce sarsılan manevi kıymetler yoktur. Sarsılan ortaçağ mü esseseleridir; bunlar, zaten survivance halinde idiler. Cumhuriyet Halk Partisinin lâiklik prensipi onları yıktı; fakat asıl manevî kıymetleri, bukağılarından kur tardığı için, yüksek yerlerine koydu. «Sırf moda kabilinden, ayrı ve yabancı usuller» in kabul edilmediğini açık mektubumda izah etmiştim. Doktor, lutfen o yazımı okusun. Üçüncü fıkradaki «dinamik heyecan» nedir ve nasıl verilir? «Onlan ülkülü ve milliyetçi yetiştirmenin daha başka türlü» olacağını anlatmak lâzım gelirdi. Bizce «Türk cocuğunun teneffüs» ettiği «hava, saf ve karışıksız milliyet havası» dır. Aksi neyle sabittir? Dördüncü fıkrasında doktora hak veriyorum; birkaç ihtirazî kayıdla beraber, kendisine muarız değilim. Beşinci fıkra, okullarda dokuz yüz bini bulan Türk çocuk ve genclerini yetiş tirmeğe çalışan yirmi bine yakın Türk öğretmenine karşı işlenmiş büyük bir günahtır. Binbir mahrumiyete katlanarak, yurd yavrularına cumhuriyet, milliyet, halkçılık, devletçilik, lâiklik, inkılâb aşkını aşılamağa uğraşan bu yirmi bine yakın öğretmen içinde, doktorun dediği unsurlardan da vardır; fakat hele ilk okul öğretmenlerinden, çoğu en feragatli, en fedakâr, en yurdsever, meslek âşıkı, iyi eğitmen genclerdir. Içlerinden binlercesini tanınm. Çıkardığı talebeyi dört bm kuruş maaşh yüzbaşı gören 22 lira maaşlı öğretmenler vardır ki vazifelerini tam bir hasbilik içinde, çocuklara karşı hergün artan bir sevgi ve şefkat göstererek yapmaktadır. tktısadî hareketler Beyrut mektubları KÖŞ6 Bulunması icab eden çare! Yarın büyük bir meydana inkılâb edecek olan bugünkü Eminönü meydanının etrafını çevreliyen dükkân müstecirlerinden, birçok imza taşıyan bir mektub ald;k. Bu mektubda, kendilerinin düşünülmesi rica edilmektedir. Biz, ilk yazımızda olduğu gibi bugün dahi bu binaların müstecirleri için IstanLul Belediyesinin yapabileceği bir takun şeyler bulunduğuna kaniiz ve Belediyenin bunları yapmaktan geri kalmıyaca ğjnı muhakkak görüyoruz. Halkın alıştığı ve İstanbulun iktısadî vaziyeti üzerinde büyük bir tesiri olduğu muhakkak bulunan ticaret merkezini dağ.tmamak Beledıyenin esaslı bir vazifesidir. Hayatı ucuzlatmak için birçok çarelere baş vurulur yer yer pazarlar tesi sine çalışılırken uzun senelerdenberi teşekkül etmiş bulunan bir pazarı dağıtmamak lâzımdır. İstanbulun «Balıkpazarı» ucuzluğun bir sembolü haline gelmiştir. Akşam işinden çıkınca, Boğazdaki, Halıcdeki veya İstanbulun başka bir köşe sindeki evine gidecek olan halk günlük ihtıyaclarını buradan temin eder. Yiyecek maddelerinin satıldığı Balıkpazarına mukabil Bahçekapıya doğru giden cadde de giyecek eşya satan ma ğazalar ve terzilerle doludur. Şimdi bü tün bu saha kaldırılıyor. Burada ucuz luğun, topluluğun doğurdugu rekabetten ileri geldiğine şüphe bulunmadığına göre bu topluluğu bozmadan başka ve en yakın bir yere nakletmek hem şehircilik, hem de şehrin iktısadiyatı bakımından bir muvaffakiyet olur . Bu iş için bugünkü Eminönü ve Sir keci civannda, dört yüz değil, dört tane bile boş dükkân yoktur. O halde Belediyeye yenilerini bulmak düşüyor demektir. Eminönü ticarethanelerinin sahibleri cn yakın yer olarak Yenicami parkı ile Mısırçarşısının arka cephesi arasında kalan yeri öne sürüyorlar. Şimdi burada bir takım salaşlar var. Şüphe yok ki, burada temiz dükkânlar yapılırsa hem şehrin imarına, hem de bu sahanm şereflenmesine yarar. Bu ticarethane sahiblerinin buradan çıkarken görecekleri zararı da bir formül bularak az çok telâfi etmek aynca bir zarurettir. Suriye Vatanicileri birbirlerine giriyorlar PENCERESİNDEN Izzetinefis Şamda yapılan tevkifat; hükumetin teminlerine rağmen, Fransa • Suriye muahedesi üzerinde halkın derin memnuniyetsizliğini gösteriyor Bagvekil Cemil Bey Mardam Beyrut 20 $ubat Son iki üç gün zarfında Şamda, Suriyenin siyasî hayatı bakımından çok mühim hâdıseler cereyan etti. Evvelâ hâdiseyi hikâye edeyim: İki gün evvel Şamda, Meydan mahallesinde, geceyansına doğru, hükumet, zabıta vasıtasile Şammut Bey namında Şam eşrafmdan birinin evini bastı ve orada bulduğu insanları tevkif etti. Bunlar, ötedenberi Vatanî kütlesine mensub olmakla beraber bir zamandanberi ona kars,ı muhalefete geçmis. ve bu muhalefete riyasct eden Abdurrahman Şehbenderin bayragı altında toplanmıç bulunan muhahflerdendi. Başlarında Zeki El Hatîb, Münir Aclanî, Sami Tabbara ve Nasuh Babil gibi Şamın ileri gelen muhalif politikacıları bulunuyordu. Bunların tevkiflerine sebeb olan cürüm de halkı hükumet aleyhine isyana teşvık maksadile neşretmek üzere bulunduklan bir beyanname idi. Zabıtanın ifadesine göre bu beyanname de ele geçirilmiştir. Hükâmetin resmî bir tebliğile gazetelerde neşredilen bu beyanname, mündericatı itibarilc, bu muhalefet zümresinin ötedenberi söylediği ve yazdığı şeylerden çok farklı değildir. Ancak dil ve üslub bakımından daha şiddetli ve daha ziyade isyana tahrik edici mahiyettedir. Beyanname Uyanık Genclik imzasile neşredilmek üzere hazırlanmış, fakat gizli zabıtanın aldığı haberler üzerine Şammut Beyin evi basılınca, neşredilemiyerek, yakalanmıştır. Beyannamenin mündericatı, Hatay meselesile Suriye Fransa muahedesi vc bu muahedenin tatbikatma dair müzakerelerle neticeleri hakkındadır. Muhalifler, bu beyanname ile, hükumeti Hatay meselesinde göstermiş olduğu tabansız lıkla ve Suriyeyi küçük düşürmekle itham ediyorlar. Bu meselede Suriye hükumeti kâfi şiddeti göstermemiş olduğu gibi, evvelce parlamento tarafından reddediîen Cenevre mukarreratını şimdi hükumetin kabul etmesile Suriye meclisini küçük düjürmüştür. Hatay meselesinden sonra muhalifler Suriye Fransa muahedesine hücum ediyorlar ve bu muahedenin Suriyeyi parçalayıp ecnebi esareti altına sokacağmı söyledikten sonra, Cezire petrolları hakkında Fransızlarla yapılan müzakerelerde de Suriye için büyük bir hayat membaı olan petrolların, gayet miskin menfaatler mukabilinde, ecnebiye teslim edileceğini söylüyorlar. Beyannameye nazaran petrol kaynaklarının Fransızlara teslimi mukabilinde, hükumet erkânı ve Vatanî kütlesinin ileri gelen azaları Fransızlardan bir hayli para almıslarmış. Bu parayı, memleketi ifsad için kullanıyorlarmı». *** Görülüyor ki hükumete atfedilen töhmetler ağır ve yapılan hücum şekli çiddetlidir. Bunun için, hükumet, üç gün evveî, geceyansı bastığı evdekileri tevkif etmekle kalmadı, ayni zamanda muhalefetin ileri gelenlerinden daha birçoklarını topladı. Bunların adedleri kırk olduğu söyleniyor. Tevkif edilenler, manda idaresinin vaktile neşretmiş olduğu bir emirname mucibince, »eri bir muhakeme usulüne tâbi tutulmak üzere mahkemeye verilmişlerdir. Şu bir iki gün içinde muhakemeleri yapılacak ve Başvekilin alenî nutkunda »öylediklerine nazaran hemen mahkum edileceklerdir. Fakat, i? bu kadarla kalmadı. Yapılan tevkiflere ve bu tevkiflerin çeklindeki terhib mahiyetine rağmen ertesi gün muhalefet, bilhassa genç unsurlardan mürekkeb olmak üzere, büyük bir halk kafilesile hükumet aleyhinde nümayijlere teşebbüs etti. Hükumet, nümayişi zabıta kuvvetile karşıladı ve bir kısım insan tev Ne tuhaf: «Maddî ceza, bir çok kötülüklerin uzun zaman meydana çıkmamasmı temin etmekle diğer ferdlere sirayet etmesine mâni olacak» mış! Bu iddia, bilgi üzerine mi, yoksa tecrübeye dayanılarak mı ortaya atılıyor? Doktor, (Feridun) un refoulement nazariyesini bilmiyor mu? Biz, dayak karşısında sakladığımız bir çok kötülükleri unuttuk muî BaslTalarin a" vernîecîîk~mi^EifÇSîP siyanımızda hâlâ nice şüpheli haller yaşıyor. Doktor bunlardan kurtulabildiyse kendisini melek saysın! Bununla beraber şu maddî cezanın, dayak olmayınca, ne I. Her çocuğun cani olarak doğabile olabileceğini bir de doktordan işitmek ceğine inanmıyor; fakat zekâ gibi sens isterdik. moral da iyi, orta ve kötü vasıflarla mahDoktorun yukarıya geçirdiğimiz sözmul bulunabilir; ancak bunlar terbiye ile lerinde bir tenakuz görmüyor musunuz? azçok iyi edilebilir. «Ilkmekteb sıralarında çocuklarımızı II. Terbiye sistemimizde ceza ve müböyle (esaslı bir bilgiye, fakat daha enerkâfat usulü, modern medeniyetin getir jik bir aşkla, tam bir nefis fedakârlığına diği psikolojik değişiklikler düşünülmemalik) elemanların eline vermediğimizi den tadil edilmiştir... Zira manevî kıy zannediyoruz» dedikten sonra biraz dametler sarsılmıştır... Çocuğun hürriyetine, ha aşağıda «o halde bu en verimli çağda, bütün faaliyetlerine, şahsiyet ve indivüen iyi bir terbiye sistemini tatbika mecdalite'sine vurulan gemleri kopardık. Bu buruz» hükmünü veriyor. «En iyi bir esnada, yeni terbiye sistemimizdeki proterbiye sistemini», «esaslı bir bilgiye, cedes'lerle çocuğa, umduğumuz ruhî ve fakat daha enerjik bir aşkla, tam bir nemanevî neşvünemayı veremedik... O halfis fedakârlığına malik» olmıyan elemande, bu şerait içinde terbiye sistemimizde lar mı tatbik edecek? ceza usulü daha maddileştirilmek ihtiyaDoktor diyor ki: «Muharrir fantezisi cmdadır. Sırf moda kabilinden, ayrı ve ve Babıali sohbetlerile bu iş yürümez. yabancı usulleri kabul etmek, daima Teknik ve bilgi işidir.» Eskilerin «intakı menfi neticeler vermekte devam eder. III: Çocuklarımıza lâzım olduğu kadar hak» dediği bu olsa gerek. Doktorlar dinamik bir millî heyecan veremiyoruz. içinden büyük pedagoglar yetişmiştir. Onları ülkülü ve milliyetçi yetiştirmenin Son zamanın en büyük pedagoklan Beldaha başka türlü olacağına kaniiz... çikalı mütevaffa doktor Dccroly ile İtalTürk cocuğunun teneffüs rdebıleceği ha yalı doktor Madam Masia Montessori va, saf ve kanşıksız milliyet havası ol tıb doktorudurlar ve alyenistlikten pedagogluğa eriştiler. Doktor İhsan Onaner malıdır. için de böyle bir istikbali ta içten dilerim. IV: Sinemalar çocuk psikolojisi üze Mesele elbette bu kadarla bitmiyor. rinde fena bir tesir yapıyor. Doktorların dediği gibi gerçekten yurd V : İlk mekteb çocukluğu, ruh ve zegenişliğinde bir terbiye meselesi vardır; kâ bakımından en müsaid çağdır... İlk bunun üzerine yazılar beklemeliyiz. Gemekteb sıralarında çocuklarımızı böyle lecek yazımda ben, önce, terbiye siste (esaslı bir bilgiye, fakat daha evvel, mimizin ne olduğunu, vesikalara dayanaenerjik bir aşkla, tam bir nefis fedakârlırak, izah etmeğe çalışacağım. ğına malik) elemanların e'ine veremediKâzım Nami Duru ğimizi zannediyoruz... O halde bu en verimli çağda, en iyi bir terbiye sistemini tatbika mecburuz. Bugün icin maddî ceGümüş liraları taklid za ve hatla mükâfat zaruridir... Maddî edeceklermiş ceza. bir çok kötülüklerin uzun zaman Bursa (Hususî) Gümüş liraları takmeydana çıkmamasmı temin etmekle dilid etmekten ve sürmeye çalışmaktan ğer ferdlere sirayet etmesine mâni ola suçlu olarak üç kişi Ağırceza mahkemecak, ve belki de ayni şahıslar üzerinde de sine verilmişlerdir. Hâdise şöyle olmuşza™ıanla k^vbolmasını intac edecektir. tur: tnegölün Yenice köyünden Ali Ak Doktor İhsan Onaner, birinci fıkrasın ile Ali Kara isminde iki delikanlı, îneda, artık münaziünfih olmıyan ve herkes gölden 20 kurusluk kalay alarak köyleçe bilınen bir gerçeği, ifade ediyor. îkınci rine dönmüslerdir. Köyde bir demir kafıkrasında ceza ve mükâfat usulünün ta şık içinde bu kalayı eriterek bir reçel dilinde «modern medeniyetin getirdiği kutusunun kapağına dökmüşler, badepsikolojîk deği'iklikler» in düsünülmedi hu ellerinde bulunan bu kümüş lirayı bu kalay içine bastırmak suretile lirağini söylüyor. Bu. doğru değildir. Ancak nın bir tarafının kaba taslak kalıbmı «modern medeniyetin getirdiği psikolojik meydana getirmişlerdir. İkinci bir amedeğişiklikler» nelerdir? Doktor, bunları liye ile de diğer tarafm kalıbını yapmışkısaca anlatsaydı, belki «bu. doğru de lar, bundan sonra taklid gümüş lirayı ğı!d;r» hükmünde bulunmazdım. köyün bakkalı Kemale sürmeye çalış Gene bu fıkrada «zira manevî kıy mışlardır. Fakat kalpazanhk meydana jıetler sarsılmıştır.» diyor. Sarsılan bu çıkmış ve yakayı ele vermişlerdir. F.G. Bakkallar veresiye satıştan müşteki Belediye tarafından yazılan cezalara da itiraz ediyorlar Bakkallar cemiyeti, dün öğleden sonra Halkevinde senelik toplantısını yapmıştır. Dünkü toplantıda, bakkalları doğrudan doğruya ve dolayısile alâka dar eden bütün meseleler üzerinde umumî görüşmeler yapılmıştır. Şimdiki halde, on dört esnaf cemiyetinin bir araya gelerek teşkil ettikleri esnaf grupuna dahil olan bakkallar, cemiyete kayıdlı azalanndan hasta olanlar için, kendi hususî binalarında bir dispanser tesis etmMerdir. Dispanserde iki hekimle bir ebe ve bir sıhhiye memuru bulundurulmaktadır. Cemiyette bir de danısma bürosu vardır. Her hangi bir müskülü olan cemiyet azası. bu danısma bürosuna müracaat etmekte serbesttir. Bakkallar cemiyeti, dispansere bir röntken cihazı alınmak üzere bütçesi ne 14.500 lira tahsisat koymuştur. Mevcud kayıdlara göre, şehrimizde 3,400 dükkân sahibi bakkal ve 5000 kadar müstahdemin vardır. Bakkallarm en büyük derdi, veresive satışlarm, henüz bir teskilâta bağ lanmamış olmasıdır. Mahalle bakkalları, bu yüzden mühim miktarda zarar ettiklerini söylüyorlar. Bu hususta yeniden bazı tedbirler düşünülmektedir. Veresi alışveriş edecek müşterilerin yapacakları borclarm peşinen senede bağlanması lehinde de bir cereyan vardır. Bakkallar. bundan başka, kendilerine tarhedilen Belediye cezalanndan da şikâvetçidirler. Bu arada, üzerinde eti ket bulunan mallar, cinsleri matluba muvafık olmadığı ileri sürülerek eğer cezaya tâbi tutulacaksa, bu cezanın o* malı yapan fabrika veya müesseseden almması lâzım geleceği iddia edilmek tedir. Varşovadan Turgudluya gelen bir kuş Turgudlu (Hususî muhabirimizden) Şehrim'ze bağlı Dağmarmara nahiye sinde bir avcı avlanmakta iken bülbül şeklinde iki kuş görerek birini vurmuş, diğeri de kaçmıştır. Vurulan kuşun ayağmda bir alaminyum üzerinde Polonya Varşova ve 107234 numara yazmaktadır. okuyucularımdan genc bir bayan soruyor: îzzetinefis nedir ve buna canlı bir örnek verebilir misiniz?... Güldüm, erkekler için kadın gururu, izzetinefsin en canlı ve hareketli misalidir. Zavallı bizler nekadar mağrur olsak nefsimizi ne derece aziz tutsak gene o gururun karşısında boyun eğmekten kendimizi alamayız. Fakat: «Kimse takdir edemez âlemde Kendi mahiyetini reyile Münferid vasıtaı rü'yet iken Göremez kendisini dide bile» diyen Namık Kemale hak verdirmek için olacak ki işte izzetinefse misal tanıdığımız bayanlardan biri o haletin ne olduğunu sormağa lüzum göriiyor. Izzetinefis bence insanı hayvandan ayırd ettiren, daha doğrusu yer üstünde dolaşan Âdem oğullarma biraz semavilik veren duygudur. Bu duyguyu taşıyanların ne boynuna zincir, ne ayağına köstek vurulabilir. Çünkü izzetinefisle küçüklük nurla zulmet kadar birbirine zıddır. Yakın tarihten bu halete bir misal vereyim: Otuz yıl önce ölen Şeyhülislâm Pirizade Sahib Molla zilletin şeref sayıldığı ve ayak öpmekle ayakta kalınaMuhaliflerin reislerinden Abdurrahman bileceğine kanaat beslendiği bir devirde Bey Şehbender boynunu dik tutan sayılı şahsiyetlerden kif ederek diğerlerini dağıttı. Ondan sonbiri idi. ra da daha ertesi gün Vatanî kütlesi, ken1 di merkezinde bir içtima yaptı ve bütün Bu izzinefs muhakkak Hüda emanetidir Vatanî mensublarını bu içtimaa davet et Am feda edemem en büyük penaha dahi ti. Davetin gayet sıkı ve ehemmiyetli bir Diyip saraya sırtını çevirmiş ve gene şekilde yapılmış olmasma rağmen, ancak izzetinefsinden aldığı kuvvetle bütün iki bin kadar insanın icabet ettiği gözden ömrünü istibdada tükürmekle geçirmişti. kaçmıyacak hâdiselerdendir. Içtimada Bu zat bir gün paraca sıkıntıya düştü, Başvekil, Adliye Nazırı ve Lutfi EI antika e;ya alıp satan tatlısu frenklerinHaffar ayrı ayrı birer nutuk söyliyerek den birini çağırdı ve ona eski bir Hind muhaliflere karşı şiddetle hücum ettiler. şalı göstererek sordu: Bunlan vatan aleyhinde kundakçılık Kaç lira verirsin? cürmile itham eylediler. Cemil Bey, hüHerifte bu şalın eşi varmış ve onu çift kumetin, Suriyede de Irak gibi bir rejim yapıp saraya satmak istiyormuş. Bundan tesisine muvaffak olmak üzere Fransız ötürü seviniyor. Lâkin ihtikâr hırsını da larla müzakerede bulunduğunu ve henüz bırakamıyor. Sahte bir istiğna ile dudakmüzakereler bitmemiş olduğunu söyliye larmı bükerek mırıldanıyor: rek, kendi siyasetini müdafaa etti. Netice Dört yüz altın! de içtima, hükumetin siyasetini tasvib eSahib Molla, o şalın en az bin lira derek dağıldı. kıymetinde olduğunu bilmekle beraber El Eyyam ve El Kabes gazeteleri ka münakaşaya lüzum görmüyor, üç gün patılmıştır. Ancak, muhalefet El Kabe sonra gene gelmesini söyliyerek herifi sasin kapatılmasmı gösteris olarak telâkki vıyor. Düzenbaz tacir, muayyen günü ediyor ve bu gazeteve gizli elle tazminat iple çekerek konağa gelince Mollanın verildiğini iddia ediyor. yanında bir misafir daha buluyor. Bu, *** Abdülhamid devrinde ilmiyye terziliğile Hâdisenin Şamda büyük bir heyecan şöhret alan Eyüblü oğlu imiş. Sahib uyandırmış ve bir dedikodu seli kabart Molla, antikacıya kısa bir iltifattan sonra mış olduğunu tahmin edebilirsiniz. Ekse terziye dönüyor: riyet, muhalefetin ithamlarını ve bilhassa Yapacağın hırka, diyor, topuk döSuriye Fransa muahedesi hakkındaki ven cinsten olmalı. Ona göre biç. sözlerini haklı bulmaktadır. Burada hüVe bir uşak çağırarak mahud şalı geküm süren kanaate göre, bu muahede Su tirtiyor, antikacmın gözü önünde terziye riyeyi kat'î surette Fransanın esareti altı kestirip parçalatıyor. na koyacak olan bir uzuvdur. Irak rejiİşte bu, parlak bir ızzetinefis nümuneminde mevcud olmıyan bir takım nokta sidir. Çünkü o duyguya sahib olanlar, ları ihtiva ediyor ki bu da Suriyenin de paraca sıkıntı çektikleri bir demde de bir santralizasyonudur. Bu usul, Suriyeyi murabahacının, bir tefecînin, bir düzenparçalıyor, her parçayı ayrı ayrı Fransa baz bezirgânın istiğnasına tahammül edenüfuzu altına sokuyor. Bu fenalığz her mezler. Böyle pahalı bir nümayişle iz * kes görmekte ve Cemil Beyin sözlerine zetinefislerini hoşnud ve kendilerinin rağmen, muhalefetin haklı olduğu kana zâflanndan istifade etmek istiyenleri atine varmaktadır. mahcub ederler. Diğer taraftan muhalefet de kendisine Bilmem ki bulduğum şu Srnelc, mevyapılan hücumun intikam kasdile ter zuun inceliğini hakkile tebarüz ettirebildi tib edildiğini iddia etmektedir. Hatta, de mi?.. dikoduya nazaran; elde edilip sureti gaM. TURHAN TAN zetelerle neşredilen beyanname bile mürettebdir. Gene dedikoduya nazaran, bu Mes'ud bir düğiin terhib hareketinin yapılması Kont de Bursa muhabirimiz Musa Aataşm balMartel tarafından tavsiye edilmiştir. Suriye Fransız muahedesi aleyhinde bü dızı muallim Bayan Kadriye ile asteğtün Suriyede uvanan aleyhtarlığı kökün men Bay Recainin düğünleri Kırkağacden kazımak istiyen manda reisi, son da askerî kazinoda güzide bir davetli kütlesi huzurile yapılmış, düğünde kuzamanlarda Suriyede bulunduğu sırada mandan, kaymakam ve Belediye reisi bu aleyhtarlık hareketini bizzat tetkikle de bulunmuşlardır. Kumandan albay mesgul olmuş ve Cemil Beye bunu sön Ziya genclere saadet dilemiş, badehu dürmek üzere tavsiyelerde bulunduğu gi evlenen çift, teğmen arkadaşlarmın bi icabında askerî yardımın da esirgenmi kıhçlarile ördükleri çatmın altmdan sayeceğini anlatmış. lona geçerek dans etmişlerdir. Düğün sabaha kadar devam etmiştir. Mes'ud *** çifte saadetler dileriz. Suriyenin siyasî hayatmda yeni bir de» I • I ^ vir başlıyor. SuriyeFransa muahedesini Doktor îhsan Şükrü Suriye efkârı beğenmiyor ve buna muhaAsabiye mütehassıslanmızdan dok lefet ediyor. Hükumet tarafından ittihaz tor îhsan Şükrü Aksel meslekî tetkikedilen bu korkutma ve yıldırma siyaseti lerde bulunmak üzere dün akşamki ne olursa olsun, bu hareketi kökünden ka trenle Berline hareket etmiştir. zımaya imkân olmıyacaktır. Hareketin ÖLÜM reisi Mısırdadır. Kahireden gelen haberKemankeş merhum ferik Salim Paşalere göre doktor Abdurrahman Şehben nın mahdumu, kimyager Sıtkı Okçu, der Artık Suriyeye avdet etmiyecektir. elektrik mühendisi Avni Okçu ve müOnun Kahirede kalması, Suriyedeki muhendis Hüsnü Okçunun babaları mualhalefet hareketini gizliden gizliye idare lim ressam Rüştü Okçu vefat etmiştir. etmesi demektir. Artık, Suriye için siyaCenazesi bugünkü 24 perşembe gü sî sükun ve huzur imkânlan kalmamıştır. nü saat 2 buçukta Çamlıcada TophaneBir taraftan Suriye içinde bulunan ekal lioğlundaki köşklerinden kaldırılarak liyetler, Fransadan aldıkları işaretlerle Camlıcadaki aile kabristanına defne mütemadiyen kımıldanıp giderken Suri dilecektir. yenin nasyonalistleri de birbirlerine düjTeşekkür mü? bulunuvorlar. Babamız emekli yarbay Ömer Lutfi Galiba, Fransız müstemlekecilerinin isNoyanın vefatmı duyarak cenaze metedikleri de budur! rasimine iştirak ve yazı ile taziye lut C. T. Zavallı kadın îzmlr (Husuaî) Bayındınn Hacı îbrahim mahallesinde 70 yaşında Fatma Alköser, odasındaki ocağın dibinde otururken eteklerini tutuşturmuş ve feci şekilde yanıp ölmüştür. funda bulunan, kederimizi tadile çalışan muhterem büyüklerimize, akraba ve arkadaşlarımıza kalbî minnet ve şükranımızm sunulmasına değerli ga zetenizin tavassutunu rica ederiz. Oğullan. Dr. Abdülkadir Noyan, General Kurt Cebe Noyan. ziraat mütehassısı Can Noyan