26 Birincibânun 1937 Çukurova pamukları «Hisar» faciasına aid değer kıymetini bulmıyor adlî tahkikat ileıliyor Bu seneki rekolte 164 bin balya olduğu halde Müddeiumumilik, batan vapurun hareketinden önce muayene edilip edilmediğini araştıracak fiatlar yanyarıya diiştü Adana (Hususî muhabirimizden) Hemen her yıl kuraklık, sel, yeşil kurd, pembe kurd ve saire gibi tabiatin türlü afetlerile karşılaşan Çukurova çiftçisi, bu sene havaların müsaid gitmesi ve alâkalı devlet teşekküllerinin tohum işlerine, haşarat mücadelesine verdiği ehemmiyet sayesinde iyi bir mahsul almış, yüzü gülmüştü. Artık herkes yükünün hafifliyeceğini, geniş bir nefes alacağını umuyordu. Ekim sahalan da bir nisbet dahilinde artmış olmakla bera ber, Seyhan mmtakasında 1935 1936 yılından aTman 107,000 balvava muka bil 36 37 rekoltesinin 140,000 balyaya çıkması, elbette sevinmeğe değer bir farktır. Şiddetli Iııtınanın tahribatı Kızılayın altmışıncı yıldöıiümü Memleketin her köşesinde büyük coskunlukla kutlulandı besi binalarmda saa. 20 den itibaren müsamereler ve söylevler verilmiş, bu arada Kızdayın. muvaffakiyetleri ve memlekete yapüğı sayısız yardımları anılmışur. Saat 21,30 da Beyoğlu ve Şişli Halkevlerinde toplantılar ve müsamereler t e r tib edilerek Kızılayın 60 ncı yıldönümu samunî bir havi içinde tes'id edilmiştir. yapılmamasına bakmıyarak, maîiyeti gözönünde bulundurmak suretile mü nasib fiatlarla büyük mübayaalara giIBattaraft 1 tnct sahıfeaei Şulenin vaziyeti rişmek ve böylece piyasada oynakhk mum müdürlüğü de Eşekadası üzerindeki Dün bazı gazeteler Şule vapurundan husule getirmek.. Halbuki, şimdi vaziaraştırmalanna hız vermiştir. Araşhrma haber ajmamaması keyfıyetini adeta bir yet tamamen aksinedir. Kombinalan ların hızlandırılmasına sebeb, adada son kaza haberi gibi vennişlerdir. Bunun için mız, mübayaalannı doğrudan doğnıya defa sağ olarak bulunan İsmail Temelin dün Şule vapuru sahibi bulunan Barzi borsadan yapmayıp ikinci veya ücüncü kendisile beraber dört kişinin daha ayni lay kumpanyası bir matemhane manzaraellerin tavassutile mal almaktadırlar. noktaya düştüklerini ve sıra ile can ver sı arzediyordu. Vapurda kocasu oğlu ve Bu komisyoncular ise, tabiatile kendi diklerini 'söylemiş olmasıdır. menfaatleri icabına göre davranmakta, bdbası bulunan zavalldar, gözyaşı dökeBu tüyler ürpertici hâdiseyi Temel rek malumat isüyorlardı. Halbuki Şule piyasanın gün hükmü satışlannı nazarı itibara alacak yerde, fırsat kollamak dün gece iyice baygmhktan kurtulduk vapuru Ereğlidedir. suretile mübayaa yapmaktadırlar. Ge tan sonra şöylece anlataııştır: Kumpânya direktörü Remzi şu ma çen senelerde, sırasına göre, günde bir « Ben kayalığa çıktığım zaman o lumatj vernuştir: milyon kilodan fazla muamele kayde raya çıkmış olan ve sonra bize iltihak eden « Şule Ereğli limanındadır. Bazı den borsamızda, bu seneki satışlar hiç dört arkadaşım daha vardı. Bunlar ikinci gazeteler vapurun kazaya uğradığını Fakat maalesef bu defa da hiç bek!e mesabesindedir. Böyle nazlı alıalar yükaptanımız Mehmed Giridlioğlu, serdü yazarak ortalıgı beyhude yere telâşa vernilmiyen yeni bir derdle karşı karşıya zünden gerek k5ylü, gerekse tüccar bümen Necati, ateşçi îsmail ve yağcı Receb diler. Bunu «Cumhuriyet» de tekzib etbulunuyoruz: Fiat düşkünluğü.. Çiftçi, yük zarara uğramaktadır. Pamuk müsAIi idi. Hepimiz bitkin bir halde idik menizi rica ederim.» bugün, olanc? emek ve varlığım sarfe tahsilleri bu gibi komisyoncularla bölamma ateşçi İsmail ölüm halinde bulu Diğer taraftan DenizyoIIarının Sadık derek meydana getirdiği pamuk mah gemiz dahilindeki fabrikalann yarattıknuyordu. Aradan iki saat kadar geçti vt zade vapurundan da haber alınmıştır. sulünü maliyetinden daha aşağı fiatla ları piyasaya bağlıdırlar. Nihayet paöldü. Ereğli limanından denize açılan Sadıkza satmak vaziyetindedir. muk işlerile uğraşan küçük sermaye Soğuk, kafalanmıza garib bir uyuşuk de Karadenizin ortasında iki gün dalgaGeçen sene vasatî olarak kilosu 36 ler de çekilerek meydanı tamamen boş luk vermişti. însanı çıldırtacak kadar feci larla mücadeleden sonra dün sabah Zon kuruşa kadar giden pamuk, bu sene, bırakmak mecburiyetinde kalıyorlar. olan bu hal karşısında birbirimizc bile guldak limanma girmiş ve saat 10 da tel mahsulun ilk çıküğı sıralarda nisbeten Geçen sene pamuğun kilosu 36 40 bakamadan boyunlanmızı bükmüş du sizle vaziyeti bildirmiştir. ümid verici piyasaya ragmen 20 24 kuruşken, köylü bezinin topu 820 kuruyorduk. Ben ölümün sıra ile hepimize kurusa güç halle müşteri bulabiliyor. ruştu. Bugün pamuk yan yarıya düştüYeni kaza haberleri geleceğini anlaırnştım. Vâkıâ kalite itibarile diğerinden yük ğü halde, tamamen aksine olarak, bez Deniz Ticaret müdürlüğüne yeni geek olan Klevlând pamuğu 38 41 kuru ayni fiatı muhafaza etmesinden vaz Birer birer hepsi oldu Ien haberlere göre, Türkeli adası önünde ;a kadar fiat bulmuştur ve geçen sene geçtik 940 kuruşa çıktı. O gece titremeler arasında zavallı 60 tonluk Derviş yelkenlisi, Bodrum 6serdümen Necatinin de öldüğünü gör " nünde dört tonluk Turgud motörü, Küllük ^e bakarak bu nevide ehemmiyetli bir Iplik fiatlannın Vekâletçe tesbiti, dük. O zaman donmamak için birbirimize limanmda Halilin yelkenlisi, Karamür duşüklük yoktur denilebilir. Ancak, fabrikatörlerin hosuna gitmemiş ve o sokulmağı akıl etmiştik. Arkamızda m selde bir buçuk tonluk Ceylân motörü Adana pamuk piyasasından bahsedilir zamandanberi, iplikten elde ettikleri ve ken, ilk hatıra gelen yerli cinstir. Koza bir türlü kâfi gSremedikleri normal kâhayet birer gömlek vardı. Kucak kucağa batmıştır. tnsanca zayiat olmamıştır. halinde kalraası ve mevsimsiz yağmur rın acısını, el birliği yaparak bez fiat vererek bir araya geldik. Bir ayağı kı Dün limanımıza gelmesi icab eden ara karşı daha emniyetli olmast itiba larından çıkarmağa koyulmuşlardır. rılmış olan Mehmed kaptan müthiş ıstırab Güneysu 24 saat teahhurla Karadeniz üe Klevlândın oldukça geniş ölçüde Bunun üzerine, kendi ihtiyaonı kendi çekiyordu. Sabah şafak sökerken o artık den bugün ve bugün gelmesi icab eden aammüm etmesine rağmen en çok e el tezgâhile dokuyan ve alıalann ek konuşamıyordu. Oğleden sonra o da Al Cumhuriyet de gene 24 saat teahhurla kilen yerli cinstir ki, pamuk zeriyatı seriyetini teşkil eden köylü, giyeceğini lahına kavuştu. Receb Ali dayanıkh gö yann geleceklerdir. ekununun yüzde yetmiş sekizini teşkil temin için bez almayıp daha ziyade ipTaksimde rünüyordu. Fakat açhk ve soğuk onun Izmir, Usküdar, Samsun, Yılmaz, eder. lik tedarik etmeğe baslamıştır. Fabri mukavemetini tükeltl O gün akşama doğ Kanlemal ve Heraklis vapurlan Sinob Alay büyük bir intizam dahilinde Piyasamızdaki bu gerilik gösteriyor kacılar ise çok geçmeden buna da çare ru ağzından birdenbire kan boşandı. Yere limanma sığınmışlar ve dün denize açılTaksim abidesinin etrafmdaki büyük as ri, ikinci bir Mısır yaratılmasını müm bulmuşlar ve bez almıyan müşteriye ipyuvarlandı. Onu kurtarmak, yaşatmak mışjardır. faltı çevirmiş, burada bandonun çaldığı din kılacak kadar fevizli topraklara lik satmamışlardır. için çok uğraştım. Bir arkadaşa ihtiya Sefere mütehammil değil miydi? malik olan Çukurovada^ pamukçuluğu, Bu işten anlıyanlar şu mütaleayı yü ve halkm hep bir ağızdan söylediği lstikcım vardj. O ölürse benim de çok yaşıyaâl mar?ile direğe sancak çekilerek meraİstanbul Müddeiumumiliğinin Hisar iraat cihetinden olduğu kadar, ekono rütmektedirler: mıyacağımı anlıyordum. Fakat bütün eiime başlanmıştır. Abidenin sol tarafmdavapuru tahkikatına vazryed etmiş oldu mi yönünden de kollamak zarureti varYukanda da zikredildiği gibî, pamu ki bayrak direpinin üstüne şanlı Türk meklerim boşa gitti. O da öldü. ğunu yazmışuk. Müddeiumumilik, kaya ır. Memleketin her derdile yakından ğun kilosu 40 kuruşa olduğu zamanda bayrağı, ve onun albna da 60 ına yılını Ben tek başıma kalmıştım. Donup öle Iara çarparak batan vapurun, Zongul lâkadar olan Cumhuriyet hükumeti, bez 820 kuruştu ve zaten o vakit bile bitiren Kızılayın bayrağı çekilmiş, müte~ ceğimi hissediyordum: «Şu geceyi de at daktan hareket ettiği sıralarda sefere mü >nun iktısadî kalkınmasım gözönüne a makul haddin fevkinde bir kâr temin eT lahrsam yarın kurtanrlar» diyordum. O tehammil olup olmadığı ctrafında tahki arak, müstahsilin ^ıkmtıya düşmemesi dildiğine şüphe yoktu. Şimdi pamuk he akıben mik ofon başına gelen Meliha /e daha verimli çalışabilmesi yolunda Avni çok heyecanh bir nutuk söylemiştir. geceyi dolaşarak, vapurun enkazından kata başiamıştır. men yan fiatına düştüğüne göre, bez er türlü tedbir ve hnkânlara başvur Gene hatib, Kızılayın nasıl çalıştığını ve karaya düşen ağır parçalan kaldırıp taHisar vapumnun harekef limamnJa, maktan geri durmuyor. Bazı mahsulle fiatlan da ayni nisbette indirilirse, fabne facialarla karşılaştığım kısaca anlata şıyarak geçirdim. Ertesi gün kuvvetim muayene edilmesi icab etmekteydi. Bu imizin düşük piyasalara ve spekülâs rikatör ancak kârının birkaç katmı ter rak bu mukaddes kurumun Türk milleti kalmamıştı. Yere y.kıldım. Fakat biraz muayenenin ciddî şekilde yapılıp yapıla mahkum olrnaması için, icabında ketmiş olacak, gene pamuk piyasasınm kadar büyük, Türk milleti gibi ebedî ol sonra kurtanldım.» madıgı etrafında, tahkikatın tamikına ınları uygun fiatla satm alıyor. Bugün yüksekliği zamanındaki bol kazananı raasını temenni etmiş, bu nutku doktor Kalyoncu oğullartndanmış Iüzum görülmüştür. örüyoruz ki, pamuk da diğer istihsal alacak demektir. Işçi ücretlerindekl art Salim Ahmedin kısa ve güzel bir nutku Dün elde ettiğimiz malumata nazaran maddelerimiz şeklinde değilse bile ma, buna mân! teşkil edecek nisbette Dunka hava vaziyeti değfldir. Zira görülüyor ki, hükumet, takib eylemişr'. Sonra Cumhuriyet abiFemelin bu ayni noktada atlattığı ikinci Dün sabah yataklanndan kalkanlar mutlak korunmıya muhtac bir haldedir. desine Kızılv namme. hazırlanan büyük kazadır. Bundan birkaç sene evvel Temel Istanbulu beyazlara büriinmüş. görmüş Bu sene Çukurovanm umumî istihsali iplikle beraber bez fiatlanm da tesbit etmedikçe, spekülâsyonun önüne geçi bir çelenk konulmuş, merasime nihayet gene Riva yakınında bir kaza geçirmiş ve lerdir. Kar bir müddet daha yağmağa Mersin dahil) 164,000 balyayı bulmuşveriliştir. lemiyecektir. yüzerek karaya çıkmıştı. Kalyoncu oğul devam etmiş, fakat sonra yağı; durmuş ur. Bu miktarın yansı kendi fabrika arımızın Ihtiyacma kâfi geliyor. G« Eminönü Halkevinde larından olan Temelin bütün ailesi er tur. iye kalan 82,000 balya ise, alıa bekliDün saat 14,30 da Eminönü Halke kckleri Fatih devrindenberi denizcidir. Yeşilköy meteoroloji istasyonu dünkü Bir Fransız tayyaresi yere ecektir. vi salonun^i terub edilen toplannda, İsBabası da Liman idaresi mavnacılann hava vaziyetini şöyle kaydediyor: düşerek parçalandı tiklâl marşı söylenmi?, doktor Osman ŞeDünya piyasası bizim piyasadan da dandır Fakat bu aileden §imdiye kadar Memleketimizin cenub ve Ege mmtaPrag 25 (A.A.) Camyd ismindeki a düşkündür. Amerikada, bizim yerli refeddin ve doktor Celâl Tahsin tarafınkimse denizde boğulmamıştır. Temelin kalan kısmen bulutlu, diğer taraftan kaAir France kumpanyasma aid bir tay dan Kızılayın hizmetlerine dair iki nutuk ev'ine muadil Hind pamuğunun kilobabası İsmail oğluna kavuşmak üzere palı ve yağışlı geçmişbr. su 18 kuruştur. Buna nazaran bizim pa yare Prag'a gitmek üzere dün saat 15,55 söylenmis.tir. Nutuklan, Eminönü HalkeRivaya gitmiştir. Yağışlar Sinob ve Elâzığda yağmur, muk Adanada 14 kuruşa olmahdır ki, te Viyanadan hareket ettikten sonra vi temsil kolundan Niyazinin güzel bir Garibi şudur ki Temelin babası, Eşeka Eskişehir, Konya, Çorlu, Ankara ve Sıış piyasalara normal olarak sürüle siste yolunu şaşırarak K^sherske Hosy monoloğu takib etmiş ve bundan sonra dası civannda iki defa gemile batmış ve vasta kar seklinde olmuştur. Rüzgârlar ilsin. Buna mukabil bizdeki ekim mas nm cenubunda Bohemya'da yere düşedanslı bir çayla toplantıya nihayet veril ikisinde de yüzerek kurtulmustur. Trakya, Ege ve Orta Anadoluda şimal af ve şeraiti ve sair bazı âmiller, ran rek parçalanmıştır. miştir. Araştırmaların neticesi den, Karadeniz kryılannda şarktan hafif abilite noktasmdan dünya piyasasına Tayyarenin Çek olan pilotu Wlehke Gece saat 20 de Gülhane parkındaki Dün havanın müsaadesizliğine rağmen esmiştir. Istanbulda hava tamamen kapalı dım uydurmak imkânını verecek vazi ile Fransız olan telsizcisi Astsne ve yolAlay köşkünd? verilen müsamere de çok Erekadasında araştırmalara iki can san geçmiştir. Saat 14 te hava tazyiki 764,5 ette değildir. culardan PragHı bir avukat kaza neti güzel olmuştur. dalı ve motörle devam edilmiştir. Adaya milimetre, sıcaklık en az 0,3, en çok 24 Buna nazaran, pamuk müstahsilini cesinde ölmüşlerdir. Beyoğlu şubesinde çıkmak için her çareye baş vurulmuş, bir santigrad olarak kaydedilmiştir. Yirmi aşatabilmek için şimdiki haîde âcil Tayyarenin düştüğü nokta, ancak buDün gece Kızılayın Beyoğlu şubesîne habere göre adaya çıkılmıştır. Fakat a dört saat içinde yağan kann metro murab 3ir tedbir olmak üzere dokuma fab gün öğle zamanı tesbit edilebilmiştir. raştırmalardan ne netice almdığı son da baına bıraktığı su miktan beş yüz gram ikalarımıza düşen bir fedakârlık var: Tayyare dün akşamdanberi telsizle a bagh, Şifli, Galata, Kasımpaş ve Has köy nahiye şubelerile Yenisehir semt şu kikaya kadar anlaşılamamıştır. Dış piyasaya, dolayısile ihracat yapılıp ranmakta idi. dır. Saint Raphael'de, işler, gene oldukça yolunda gitti. Fakat, sonra, kazanc gitgide azaldı. Riviera'da, arnk, ufak iradlan kendi memleketlerinde ye^ama larına kâfi gelmiyen ihtiyar Ingiliz ve Amerikan kadınlanndan başka hiç kimse yoktu. Bunlar, ayağında siyah pantalon, boynunda sanlı kırmızı bir mendille dolaşan Doris'e, fena fena bakıyorlar, Matmazel Pompon temsillerine gitmiyorlardı. Cannes'da, trup, mevsimin geçtiği cevabile karşılandı. Anübes'de, mevsimb henüz gelmediğini söylediler. Beynelmi lel Boheme tipleri, her çeşid muharrirler ve ressamlar, JuanlesPins'deki villâla nndan, bazan Matmazel Pompon'u seyretmeğe geliyorlar, inkisan hayale uğrayıp dönüyorlardı. Operet, ne ciddî telâkki edilecek kadar iyi, ne de gü lünc olacak kadar fenaydı. Rene ile Doris'i, temsılden sonra, bir iki defa davet edip götürenler oldu. Bir otomobil kafilesile, civardaki bir köye gidiyorlar, orada, bir gemici meyhanesinde, gemiciye benzer zayıf deli kanlılarla dans ediyorlar, oradan çıkıyorlar bir tepeye tırmanıyorlar, bir köşkün kapısma gidip, bağıra çağıra içeridekileri uykudan uyandırıyorlardı. Köşk halkı, pijamalarile dışarı dökülüyordu. Onlar da, onda, kanlan veya metreslerile oturan bohemler, muharrirler ve ressamlardı. Sarab, likt" , apsent içiliyordu. Rene, ricaya mahal bırakmadan piyanonun başına geçiyordu. Önce Debussy'den, Sa tie'den birşeyler çalıyor, sonra daima, ilerliyecegini ümid ettiği o mahud Blancenoir'dan parçalara geçiyordu. Doris, derin bir koltuğa gömülüp oturuyor, az konuşuyordu. Çünkü, fransızca konuşurken zarif söz söyliyemiyordu. Hoş, başka lisanlarda da zarif olmak onun harcı değildi. Fakat, hemen her söylenilen sözü anlıyordu. Kimisi onun, sandallar içindeki çıplak ayağını okşu yor, kimisi elini öpüyordu. Rene'nin pi yanosu, '.;ulaklarında, hafif bir mınlü ile ötüyordu. Doris, bütün bu âlemin mahydı. Bu muhit Bazil'in muhitiydi, kendi muhiti; kendi havasıydı. Doris, her ikisine de en fazla yakışan bu yere, Bazil'le birlikte geldiği hissine düşüyordu. Rene ve Bazil, bir tek şahıs halinde garib bir şekilde imtizaç ederken, gece aydmlanıyor, ve denizden yeşil bir seher yükseli yordu. Haziranda, daha serin havaliye, Normandie'ye gittiler. Önce kazanc azdı, sonraları, müşteri tuttular. Doris parayı çekiyordu. O sırada, bir tek endişesi v a r dı. Hergün operet söyliyerek sesbin bozulmasmdan çekiniyordu. Rene, her zamanki gibi, şarkı ile ona sormuştu: Niçin bu kadar mahzunsun, ey kralicem ? iBastarafi l ma sahıleae) Mukaddes Kızılay cemiyetimizin altmışına senei devriyesi Türkiyenin bütün şehir ve kasabalannda bugün tes'id edil mektedir. 60 senelik hayahnm 45 senesi devri sabıka aid olup ancak 15 senesi Cumhuriyet hükumeti devrine isabet ediyor. 45 senelik eski devrine mukabil 15 senelik yeni devrindeki sürat ve terakki inkâr J!'lemiyecek bir terakkidir. Bu büyük terakkinin Atatürkün bu cemiyît hakkında ibzal buyurduklan yüksek teveccüh ve himaye sayesinde olduğunu ve tes'id merasiminin başladığını arzederim.» Neşet Osman Uzmamn açılış nutkunu müteakıb doçent operatör Kâzım İsmail kürsüye gelerek bir hitabede bulunmuş ve Kızılayın başardığı hizmetleri tebarüz eftirerek vatandaşlara düşen vazifenin bu Cemiyete daüna yardım etmek oldu ğunu ilâve etmiştir. Fatih Kızılay şubesi başkanı Rüştü de kısa bir nutukla Kızılayın çok büyük ve verimli başanlanndan bahsetmiştir. Bunu müteakıb konferans salonundan çıkılarak yürüyü^ merasimine başlanmak uzere Beyazıdın geniş caddesinde sıra almmış, merasime iştirak edenlere Kızılay bazubendleri verilmiş bulunuyordu. Önde çelenkler ve askeri bando olduğu halde Üniversite, Yedek Subay okulu, KuIeli bandosu, Kuleli ve Maltepe Iiseleri, Deniz Harb lisesi, Kızılay Hemşjre mektebi, Darüşşafaka, Kızılayın muhtelif suretlerde yardımını tecessüm ettiren can h üç tablo, itfaiye, Kızılay ve muhte lif teşekküller ve kalabalık bir halk kütlesi muntazam bir yürüyüşle caddelere biriken halkın sürekli alkışlan arasında bü yük caddeleri takiben saat 16.10 da Taksim meydanına gidilmişrir. Üsküdar şabesinde Üsküdarda da parlak tezahürat yapılruştır. Saat 13 te iskele meydanmda toplanmış olan halk, önde Halkevi bandosu ol' duğu halde Halkevine gitmiştir. Orada Kızılayın tarihçesl anlatılmış, Cemiyetin memlekete gördüğü çok büyük ve çok kıymetl' hizmetlere aid muhtelif hatibler tarafmdan konferanslar verilmiştir. Bundan sonra gene kafile halinde Halkevinden çıkılarak, Kısıklı ve Beylerbeyi Kızılay şubelerine gidilmiî ve buralarda da muhtelif merasim yapılmışur. Gece Halkevi salonunda Kızılay şerefine parlak bir müsamere verilmiştir. Ankaradaki merasim Ankara 25 (Telefonla) Kızılaym^ 60 ncı yıldönümu Ankarada muazzam. merasimle tes'id edildi. Şehir baştanbaşa Kızılay bayraklarile donatılmıştı. Büyük bir alay tezhürler yaparak Ulus meydanna geldi. Kızılay fabrikasının mamulâü gaz maske ve elbiselerini giymiş kafileler d<. alaym bi: kolunu teşkil ediyordu. Atatürk heykeline çelenkler konuldu. Heyecanh nutuklar söylendi. Saat 17,30 da Kızılay umumî merkezi taraimdan Ankarapalasta 1000 kişilik bir çay ziyafeti verildi. Başvekf. Celâl Bayarla diğer bazı Vckiller de çayda bir müddet bulundular. Baltkesirde Balıkesir 25 (Hususî muhabirimiz d^n) Kızılayıc 60 ncı yıldönümu, müstesna bir şekilde Halkevinde kutlu landı. Halkın Kızılay a olan alâkasmı artıran Vali Etem Aykutun kıymetli söylevi şehrin muhtelif semtlerinde bayram için, toplananlara oparlörlerle dinlettirildi. Şe. hir bayrak ve ışıklarla süslenmişü. Çay âyafetinde Ankara 25 (Telefonla) Kızılaym 60 mcı yıldönümu münasebetile Ankarapalasta verilen ziyafette B. M. Meclisi Reisi Abdülhalik Renda, Başvekil Celâl Bayar, Dahiliye ve Parti Genel Sekreteri Şükrii Kaya, Maarif Vekili Saffet. Arıkan, Sıhhiye Vekili Dr. Hulusi AîaV taş, Gümriik ve tnhisarlar Vekili AK Rana Tarhan, meb'uslar, musteşarlar, Kızılay genel merkez azalan hazır bulunmu?lardır. Bu ziyafette Trabzon meb'usu ve Kı ı zılay genel merkez ikinci reisi Hasan Sa ] ka, bir nutuk söylemiştir. Muhtac analara bağlanacak maaş lâyihası Ankara 25 (Telefonla) Muhtac analara da yetim maaşı bağlanmasını temin edecek olan kanun lâyihası Meclis Ma« liye Encümeninde görüşülüyor. Yeni lâ« yihaya göre, dul anaların hiçbir geçi necek malî kudreti ve kanunen bakacak kimseleri yoksa, oğlu hayatmda beyannamevermemiş olsa dahi talebi üzeri» ne birinci derece yetimler arasında ma« aş tahsis olunur. Bu kanun, beyanname vermeden ve» fat edenlerin dul analarım, ihtiyarlık hallerinde seialet içinde kalmaktan koruyacaktır. • hiç manası yokken, Doris'i öptü. Doris hayretle sordu: Bu yene iyi? Hiç. îkimiz de ayni nesildeniz aiz d§ 1 ondan. Hiçbir şeye inanmıyoruz. Müşterek hayatlarının bu devresinde, Doris'in, Rene'den işittiği en ciddî söz bu oldu. *** Normandie'de otlar kuruyunca, havayı sonbahar serinliği kaplayınca, ve MaV* mazel Pompon'u görmeğe gelen kalmayın* ca, trup Marsilya'ya avdet etti. Bütün bu müddet zarfında Pariste kalıp işin malî cihetini uzaktan idare ile iktifa eden M . Garnaud, Rene ile görüşmeğe geldi. korist'lerden kiminin yanağmj okşadı, kimini kucakladı, hepsine birer parça iltifat etti. Doris, oteldeki küçük odasmda oturuyor, opera mevsimine yetişmek için Viyanaya gitmek üzere truptan ayrılmak zamanınm geldiğini düşünüyordu. Fakat gitmedi. Rene'nin yanındaki rahat ve gii» zel hayattan vazgeçmek kolay değildi. Bir çarşamba sabahı, trupun şimalî Afrikada bir angajman yaptığını haber aldılar. Artistler, kostümler, dekorlar hep birlikte küçük bir vapura yüklendi. Rene, ufak otomobili de götürmek için ısrar etti. Bu araba, bir müdettenberi, Doris'la Rene'nin müşterek hayatmda büyük bir rol oynamağa başlamışh. (Arktuı var) » Vicki BAUM 56 Size yirmi frank ödünc verebilir miyim, ey düşes? Diye bir şarkı tutturmuşru. Daha ko layca buluşabilmek için, Doris, onun odasınm yanmda bir yer tutinuştu. Kira vermeğe gittiği zaman, daha evvel verilmiş olduğunu görüyordu. Prova bittiği zaman, ilkbahar gelmişti. Akşamlan, Seine nehri kıyısmdaki agaçlarm ratib kokularile, çiftlerle ve ü midle dolu, özlü ve tatlı bir bahar havası her tarafı kaplıyordu. Bazan ormana gezmeğe gidiyoılar, bazan da bir kahvenin laraçasına oturuyorlar, ılık hava ortasında, yüzlerini okşıyan rüigârın temasile serinliyorlardı. Rene'nin sayesinde, Do ris, hiçbir eza duymadan sigara içi yor, dans ediyor, şarkı söylüyordu. Hayatmda ilk defa olarak sükunete kavuşmuştu. Hayat, gözüne basit, bazan tatlı görünüyordu. Provalar bittikten sonra, ellerinde, kendilerine göre iyi elemanlar bulunduğunu gördüler. Rene, en iyi iki parçanın y.azan: Hamdi VAROÛLU kendi eseri olduğunu ve bunlan repertu ara gizlice soktuğunu söylememiştı. Bunlardan biri «Mum ışığında» isimli bir vals, öteki «Küçük yelpazemin arkasından» adlı, koro ile karışık bir düo idi. Rene, eski operet stilini almış, bundan, eğlenceli, yeni birşey çıkmıştı. Garnaud'nun içini çekerek zoraki kabul ettiği kostümler 1900 modasıydı. Bir nisan sabahı, Paristen Marsilyaya hareket ettiler. Tren hareket ettiği zaman, Pariste mutad olduğu üzere, istasyon meydanmda, akrabadan, dostlardan, âşıklardan ve seyircilerden mürekkeb bir teşyici kafilesi kaldı. Marsilyada, küçük bir tiyatroda oyun verdiler. Bu oyun çok beğenildiği için biı hafta orada kaldılar. Sonra Riviera'ya gittiler. Uç hafta sonra, Rene, yamaçlan ıkına sıkma tırmanan küçük bir araba sa!ın almıştı. Doris'le ikisi, bu sayede, truptaki arkadaşlannın, tadsız gelmeğe baş lıyan alaylanndan ve şakalanndan kaç mağa muvaffak oluyorlardı. Çevlren: Doris cevab vermedi, fakat Rene bu hüznün sebebini anlamıştı. Ertesi gün otomobiline bindi ve kayboldu. Doris, şüphe ve kıskançlık içinde kaldı. Onsuz her şeyin nekadar boş olduğunu ve za manın nekadar yavaş geçtiğini hayretle görüyordu. Bereket versin ki, temsil için vaktinde yetişti. Carmen, Tosca, Mann ve Richard Strauss'un Salome'sbden mürekkeb bir sürü nota satın almıştı. Bütün gece bunlan çaldılar ve ancak köpekler evin önünde havlamağa başladıkları ve tek yıldızla kalan sema, incelip nerinleştiği zaman sustular. Bir hafta sonra, Rene, mahud Blan cenoir'ın, nihayet kendi eserini yaratabildiğini haber verdi ve bunu, Doris'e çaldı, dinletti. Doris bu eseri fevkalâde yeni ve falso buldu; lâkin, sırf bu sebebden dolayı ona gayet zevkli görünüyordu: Asfalt kokusu gibi birşey... Dedi. Bu teşbihi bulurken, bu musiki eserindeki acılığı, kekremsiliği, safiyeti ve bunlarla karışık yan şeffaflığı düşünmüştü. Bir heykeltraş tanıdım, eserleri bu Mösyö Blancenoir'ın musikisine benzi yordu. Dedi. Doris, Rene'ye henüz Bazü'den bahsetmemişti. Bu mevzu, çok derm, çok ağır ve çok karanlıktı. Aralanndaki mü nasebete uygun düşmüyordu. Rene, pi yanonun başından birdenbire kalktı ve 4