29 Ekim 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

29 Ekim 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 Birindtesrln 1937 CUMHURİYET Filistin Lübnan Erdün Suriye Hatay fBİR JEY^HATİR ıktısadî hareketler Kuvartshan bakır madeni açılırken Cuhumriyetin ihyakâr eli, yeni bir yı dönümünün idrak edildığini bugünde geçen bir yıl içinde iktısadî sahadakı sayısız müsbet eserlerine bir yenisini hediye ediyor. Kuvartshan bakır madeni tesisatı 1937 senesinin son yaprağı kapanırken, geçen yıl için Cumhuriyetin ver dıği son eseri teşkil ediyor. Başvekil Celâl Bayar adına, üçüncü umumî müfettiş Tahsin Özer tarafından bugün büyük merasimle açılacak olan ve Eti Bank elile işlenilen Kuvartshan bakır madeni şimdilik günde sekiz ton bakır istihsal eden bir kudrettedir. Bu istihsalâtm bir buçuk seneliği, tonu 600 liradan hesab edilerek 2,628,000 liraya satılmış bulunmaktadır. Bu rakam, Kuvartshanın anayurda gösterdiği ilk menfaat, ilk ve [ NOTLARI Türk bayrağına hasret İhtiyar koştu, bayrağı avuclarına doldurdu, öptü, öptü, öptü... Şeyhülmeşayih Miskal Paşanın ıstırabı Yazan: KANDEMÎR 24 Parasız yatılı talebe PENCERESiNDEN imtihanında kazananlar Büyük bayramımız Vilâyetlerde yapılan imtihanlarda muvaffak olanların isimlerini tam bir liste halinde neşrediyoruz Ankara 28 (Telefonld) Parasız yatılı imtihanlarda kazananlann isimle rini bildiriyorum: Afyon vilâyetinde Sami Ziya, Ağnda Refet Mirza, Amasyada Aşır Ibrahim, Ankarada Hadice Hasan, Salâhaddin Hilmi, Nacmiye Ali, Azize Şevki, Öz demir Mehmed, Muzaffer Ziya, îhsan Osman, Antalyada Sıdkı Ali, Aydın da Necib îzzet, Bahkesirde Ali Kemal Bektaş, Hayati Ahmed, Selim Murad, Hasan Mehmed, Bilecikte Mustafa Kâmil, Rahim Halid, M. Kemal îshak, Yusuf Mahmud, Bingölde Zeynelâbidin Mehmed, Bitliste Namık Tevfik, Adil Tahsin, Burdurda F. Mediha Kâzım, M. Nazif Kâzım, Hüseyin Ahmed, Mükerrem Mahmud, Bursada Mehmed Rasih, Osman Ahmed, M. Naci Ahmed, Çanakkalede îsmail Tahir, Muallâ Ali, Çoruhda Hüseyin M. Ali, Nail Hüseyin, Çorumda Necmeddin Lutfi, Denizlide Ahmed îsmail, Ahmed Mustafa, Cehdi Fazıl, Edirnede Aziz Süleyman, Osman Ömer, Nermin Ömer, Mehmed îbrahim, Naime Ali Rıza, Elâzizde Vehbi Mustafa, Sezai Safi, Musa îsmail, Erzincanda Cemal Mustafa, Ahmed Osman, Erzurumda Zeki Mahmud, Mehmed Faik, Necati Sabit, Nejad Numan, Eskişehirde Halil Şiikrü, îsmail îsmail, Süheylâ Ömer, Ahmed Mustafa, Giresunda Talât Nizameddin, GüMaksud, Can Mehmed, Fikret Muhid din, M. Nihad, Mehmed Niyazi, Feridun Ibrahim, İzmirden Nesime Kâzım Aüf Hüseyin, Pembe Nuri, Melâha Şükrü Naili, Kastamonudan Salih A Hamdi, Kayseriden Osman Mehmed Nuri Vehbi, Turhan Ali, Abdullah Sükrü, îsmail Nuh, Ha,yri Mahmud Kadir Osman, Kırklarelinden, Celâleddin Mahmud, Ramazan Osman, Krr sehirden Halil Halil, Cemal Mehmed Kocaelinden îlhan Hasan, M. Kema Aziz, Ahmed îbrahim, M. Turgud Mehmed, Kemal Kadri, Konyadan Eyüb Mehmed, Mustafa Arif, Ahmed Arif, Saliha Mustafa, M. Adil Eyüb Kemal Mithat, Kütahyada Vehbi Ali Halide Halil, Kâzım Mehmed, Hakk îsmail, Nedime Hikmet, Hasan îsmail, Muzaffer Sadık. Maraşta M. Kemal Abdurrazak, Vahdeddin Sabit, Mar dinde Kâmile Halil, Azize Mehmed, Şerif Mehmed, Muğlada Ali Mehmed, Bu karanlık zelzelelerle doîuydu. Bu> İbrahim Mehmed, Hasan Ali, Mehmed gün bir ümid yıkılıyor, ertesi gün bir ha* G. îsmail, Türkân Davud, Muşta, Al kikat kayboluyor ve Türklerin ruhu hw Kâmil, Sabri Abdullah, Sabahaddin rabelerle doluyordu. O necib, o asil mil» Şehab, Niğdeden Nuri Fazıl, Orhan let; kütle kütle kimsesiz ümmetleri hima» Ahmed, Ordudan Hayriye Yahya, Şeye edip yaşatmağa ün alan o civanmerd fik Kadri, Rizeden Nadide Hüseyin, ve âlicenab millet, tarihin en bikes kevmi Nizameddin Osman, Ahmed Servet, Samsundan Zekeriya Hasan, Cahide haline gelmiş gibiydi. Çünkü nâkeslef Ahmed, Zehra Abdurrahman, Seyhan elbdeydi, namerdce idare olunuyordu. Bir hulyanın tahakkuku gibi görüne4 dan Irfan Mehmed, Mustafa Ahmed, meşrua'yet çarçabuk bir rüyaya münka* Veli, Seniha Örfi, Ömer Alicik, H. Salâhaddin H. Basri, müşanede Adnan Mahmud Mustafa, Ataş Receb, Hay lib oldu. Çünkü Türklüğü bikes bır»k« Hakâride Kemal Turgud, Nihal Şe maktan zevk alan nâkesleri memnun ede* ref, Içelde Feraset 1. Hakkı, A Rahim rrddin Mehmed, Sürdden H. Şehab cek hâdiseler birbirini takib ediyordu» Şaban, Remziye Ahmed, Mustafa Sa Mustafa, Sinobda Fuad Fehmi, Mü millete gene kan kusturuluyordu. Niha« lih, İbrahim Lutfi, Ispartada Mehlika rüvvet Nuri, Zehra Receb, Nihad Behyet bir adam, tek bir adam çıkb. Gasbo* Ali, Süleyman Yahya, Ali Mehmed, cet, Sıvasta Kaya Abdullah, Nureddin Fahreddın Bekir, Istanbulda Aliye Meh Ömer, Rıza M. Ali, H. Avni, Abdur lunmuş haklan, yağma edilmiş serveti gimed, Melâhat Salim, Perihan Mehmed, rahman, Tekirdağında Hüseyin Salih, bi öz yurdu da paylaşılmak ve kendisi Bedia Şükrü, Süheylâ Naci, Jale Hüse Ertuğrul Îhsan, Mustafa Ali, Tokadda yurdsuz bırakılmak istenilen Türk mille» yin, Sabahat Mahmud, Kemaleddin Fikri Mustafa, Salâhaddin Halis, Trab tbe elini uzattı, halâs yolunu gösterdi. Hasan, Mehmed 1. Mehmed Ali, A . zonda Receb Şükrü, Ali Niyazi Yusuf, Aruk Türk bikes değildi, muhtac ol * Nejad M. Sadık îsmail Memiş, Meh Muzaffer Rıza. duğu «Ata» yı bulmuştu. Bu Atanın med Sadeddin, Fevzi Ahmed, Osman Listedeki birinci isimler kazanan genc rehberliğile Türk, şanına ve tarihler dol» Cafer, Hasan Şerif, Salâhaddin Ahmed, lerin, ikinci isimler de babalannın ad duran serefine lâyık surette yürüdü* O. Nuri Şerif, Sulhi Murad, Mecdet landır. Yurdunu paylaşmak istiyenleri hüsrana uğrattı, kanmı gene o rehberin işaretile »cve seve dökerek istilâlardan ve onlardaa daha mühim bir beliyye olan «nâkes» lerden kurtuldu, istiklâlbe kavugtu. Türklerin Atası, bütün cihana bîr Türk mucizesi seyrettirirken ölümden kurtardığı milletine sarsılmaz ve yrpranmaz bir «bağ» da armağan etri. Gonüleri birbirine rapteden bu mukaddes bağm adı «Cumhuriyet» tir. Işte biz, tefrikadan ve tehlikeden kurtulup da tek bir kalb, tek bir dimag ve tek bir ruh gibi o bağa bütün benliğimiz« e sanldığımız günü «Büyük Bayram» sayıyoruz ve bugün o büyük bayramın on dördüncüsünü idrak etmekle bahü'yar bulunuyoruz. Güneş, göğsündeki ışık ummanuu tt« şıyarak şu yeryüzünü aydınlattıkça sayttl ıl başma milyon milyon artacak ulanTürklerin her sene bugün büyük bayranv» annı kutluladıklannı görecektir. ÇünkÜ Türkün istiklâli, refahı, saadeti ve hattaj Amerika Cumhurreısi Roosevelt Şikago Kardinalını ziyaret etmiştır. Res varlığı bu bayrama bağhdır. rnimiz M. Roosevelt'i Kardinahn evinde göstermektedır. II llllllllllllllllllllllllllllllılllllllllll III nilllllllllillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll Eğer başı boş bir seyyah olsaydım, ya hud her davete icabetle semt semt dolaşabilseydim, mu hakkak ki hâlâ Lübnanda bulunur, belki kışı da o karlı dağların sıcak yu valannda geçirir dim. Fakat işte; Türk gazetecisine karşı beslenen derin sevginin minnetile ve Paşa «20 sene evvel, ben onun golgesinde, Mustafa Kemalm emrîle, cenk etmlştim» diyordu birbirinden hoş sayasız hanrlarla dolu, Günçş mabedinin O ana kadar kalender, babacan, şakaeşiğinde, Lübnan? veda ediyorum. cı olan tiryaki sinirlenir gibi oldu: Bugün otomobile küskün gibiyim. Mösyö mü?.. Gözünüzü açm, Şoförlerin yüzlerine bile bakmadan is Türktür o... Yani dur bakayım.. Bay, tasyona iniyorum. öyle değil mi.. Bay!. Şekerlemeyi vere Tren, kimbilir nice yanık yüreğin ahi ceğim yere, yolda bir Türke rasgeldim de le ihtiyarlami| tren; aynlık acısmı içe sin dayanamadım, kutuyu açtım dersem, nedire sindire, ağır ağır ve inliye inliye ye ye bizim için de ikram etmedin, neye hepsini hediye etmedin.. diye kıyametleri rinden oynuyor. kopanrlar.. Siz ne diyorsunuz yahu!.. Kompartimanda yapyalnızım. Bu yaz günlerinde Lübnanı bırakıp da Vadiye girmiştik, Zubdani'ye yakla kim Suriyeye gider.. diye düşünüyorum. şıyorduk. Hudud Riyak'ta başhyor. Kompartimandakiler hazırlamyorlar Kilisesi ve bir sürü bir örnek yapılari dı. le burası bir büyük istasyondan ziyade Siz burada inmîyecek misiniz? bir askerî karargâh.. Hayır, Şama gidiyorum. Beyruttan gelen trenin Şam yolculan Bugün pazar, Şamda ne var ki?. bizim kompartimanı da doldurdular. Kandım, haydi Suriyenin şu meşhur Ak sakalh, al yanaklı, çenesi bir lâhza sayfiyesini de bir ziyaret edelim, dedim. durmıyan bir papaz, gazetesine dalmış Zaten bütün tren burada boşandı gibir Fransız zabiu', ipek entarili bir Şamlı, bi birşey.. iki izci ve ben bir garib cemaat tejkil eHer taraf yemyeşil. Yalnız yemişî, sudiyoruz. y«v eğlencesile meşrror bu köşede Lüb Papaz, kaşla goz arasmda izcilerle ahnan köylerinde olduğu gibi seyyah kafibab oldu: Eski talebeleri imiş.. Şamlı hepimizle dost oldu. Tepeiînde le|erj yok. tlk adımda: AajabUtaBda, S*; ki ağdan, çantasını indirdi. Içinden çıkar riyede olduğunuzu seziyorsunuz. Kazinolann önünde, asfalt yolun kedığı şeylerle derhal bir küçücük nargile kurdu. Tömbekiyi doldurarak lüleyi de nannda sonu göriinmiyen bir otomobil dizisi uzuyor. taktı. İzci sabırsızlanarak papaza soruyor: Nasıl yakacak.. Ateşi nereden bulacak? Tiryaki fransızca biliyormuş, guldii: Ateşi kendindendir onun delikanlı.. Bak şimdi gönlüm gibi nasıl alev alev yanacak.. Ve tazyik edilmiş kömür tozundan yapılmış yuvarlağı minimini maşasına sıkıştırdı, kibriti de çaktı.. Tekrar güldü: Yazık, dedi, Suriyeli olacaksmız da nargile yakmağı bilmiyorsunuz. Sonra kızaran kömürü liileye yerleştirip, iki üç nefes çekti: Iştihalanan buyursun.. Yolculukta naz olmaz.. Peşkeşine iltifat eden çıkmayuıca marpucu dudaklanndan bırakmadan, ellerini çantasma daldırdı, bir baklava kutusu çekti ve kapağmı açarak: «Faddal.. faddal» diye gezdirdi. Sonra onu bıraktı, biraz evvel köylü çocuklardan aldığı yemiş sepetleri ne davrandı. Elma, üzüm, nar ikram etti.. Reddeden kalbimi kırar, diyordu. Yanımdaki izci, elimdeki (Cumhuriyet) e yan gözle uzun uzun baktıktan sonra sordu: Affedersiniz, dedi, bu gazete.. Türkçedır. Teklifsizce gazeteyi elimden çekti, papaz da gözlüğünü düzeltmiş, hep (Cumhuriyet) e eğilmişlerdi. Şamlı tiryaki nargilesinin dumanını savura savura tekrar yapıştığı çantasmm dıbini karıştırıyor, bir yandan da bana lâf yetiştiriyordu: Demek siz Türksünüz... Hiç de belli olmuyor.. Nerede bizim bildiğimiz Türkler.. Cemal Paşa bile sakalh idi, Enver Paşanın palabıyıkları vardı. Yuvarlak bir şekerleme kutusu çıkardı ve kapağmı açarak bana uzattı: Demindenberi Türk olduğunu ne söylemiyorsun ya hayyu!. Ye, Atanı seversen ye... Ye de ne Şamın şekeri, ne arabm yüzü deme... Bir daha al Allahaşkına... Şu kayısıyı da tat Muhammed aşkına.... Ve bu ikrama hayretle bakan izcilere döndü: Danlmaca yok, bundan size veremem. Hediye götürüyorum.. Kutu bozulursa ayıb olur... Delikanlılar gülüyorlardı: Kutu zaten bozuldu.. Mösyö yedi.. rimdir. Artvin vilâyet merkezimizin on sekiz kilometro açığmda Avcıtepenin bir buçuk kilometro yüksekliğindeki sırtlannda bulunan Kuvartshan bakır madeni Osmanlı Imparatorluğunun bol keseden yabancı ellere sanverdiğf ve geçen devrin nankörlüğüne uğramış bir madendir. Madeni bu asrın birinci yılında yani bundan tam 37 sene evvel Imamzade Mehmed isminde bir Türk bulmuştur. Fakat bütün açık kalbliliğini göstererek maden nümunelerini götürdüğü Bağdanoviç bundan isrifade etmeği ihmal ebnemiştir. 1912 senesinde işlemeğe başlıyan maden kısa bir müddet sonra Umumî Harb felâketile dur muştur. Cumhuriyet hükumeti işte bu bir kenara atıhp unutulmağa başlamış olan serveti meydana çıkararak ihya etmiştir. üneş bu sabah, yinni milyon Türkün tek bir kalb haline gelişini ve ayni sevincle titreyişini görerek uyandı. On dört yıl evvel geae bugün, ufka yaslanarak Türkiyede cınnhuriyerin kuruluşunu seyrettigi için yirmi milyon kalbin müşterek ve mütehassir bir sevince sarılmasmı yadırgamış değildir. Çünkü Türkiye Cumhuriyetiain bütün Türk gönüllerini birleşn'ren mukeddes bir bağ olduğunu o da bilir. Mukaddes bağ, dedim. Bu tabrrin hakikate nekadar uygun olduğunu anlamak içb gözümüzü yirmi otuz yıl evvele çe* virmek ve tarihin en eski aşinası olan guneşin bu topraklarda o zamanlar ne sah» nelere şahid olduğunu haurlamak kâfidir, O karışık yıllarda «Türk» vardı, Türkiye yoktu. Türk bayrağmın nuru alhnda yaşıyan bir takım kütleler, kendilerini yoU olmaktan kurtarmış olan o bayrağı yırt» mak içb gizli ve açık çalışmaktan gerJ kalmıyorlardı. Güneş, bugün olduğu gibi, o zaman da doğuyordu, ışığını bu toprak* lara saçıyordu. Lâkin gönüller sonsuz bit gecenin karanlığı içindeydi. I F. C. Izmirde tütün rekoltesi îzmir (Hususî) Üç Alman firmasmın mümessilleri, Ege mıntakasından tütün mübayaatı yapmak üzere şehrimi ze gelmiş ve temaslara başlamışlardır.. Bir habere göre, bu rnümessiller, Almanyanın 1938 senesi ihtiyacma göre tütün alacaklardır. Bu geliş, Amerikan kumpanyalarile diğer firmalan yakmdan alâkadar etmiştir. Çünkü bir rivayete nazaran bazı alıcılar arasında, fiat hususunda bazı anlaşma müzakereleri varmış. Halbuki reka bet artınca, böyle bir hareket, kendiliğinden düşmüş olacaktır. Rekolte 3 0 3 1 milyon kilodur. Fa kat Amerikan firmalannm tahminine göre, bu rakamlardan biraz fazladır. Mahsul, umumiyet itibarile küçük yapraklı, gayet nefisrir. Çünkü iyi şartlarla istihsal En öndeki Iüks arabanın başmda bir edılmiştir. Havaların kurak gitmesi, mahsulü kemmiyet bakımmdan düşürmüş, Türk bayrağı var.. Gayriihtiyarî durmu;, ona bakıyor keyfiyet bakımmdan kıymetlendirmiştir. Mahsul, her yerde denk haline getirümişdum. Yanımda iki gölge peyda oldu. Terte tir. Bugün yann piyasanm açılması bekleniyor. miz kıyafetli iki yerli ihtiyar. Birinin gözleri görmüyordu, sopasına dayanmış, ikiFare öldürmekten muaf büklümdü. Öteki onun kolundaydı. tutulan merakib Durdular, sessiz sadasız, yanımda dur250 tonilatoya kadar olan ve Türkiye dular. kıyılannda kabotaj hakları bulunan Al bayrak bir ruzgânn okşayışile daU, motörlü, yelkenli, kürekli Türk deniz galandı.. nakil vasıtalannm şimdiye kadar tâbi Alilin kolundaki ihtiyar hıhhh... diye tutulagelmekte olduklan altı ayhk mecsarsılarak fırladı, koştu.. Bayrağı, açıl burî fare öldürme ameliyesinden istismış avuclanna doldurdu, başmı iğdi, ve na edildikleri ve ancak sahib veya kaptanları tarafından arzu edildiği takdiröptü.. öptü.. öptü.. de, mecburen yapıldığı zamandaki şartOrtalık neşe içinde; herkes kendi halar altmda, bu deniz nakil vasıtalarına vasmdaydı. fare öldürme ameliyesinin tatbık edıleihtiyar, alil arkadaşının yanına döner ceği alâkadarlara teblığ edilmiştir. ken benzi sararmıştı, mosmor dudaklan titriyordu. Ucret meselelermden Beni bıraktın da nereye gittin? i doğan ihtilâf Söylesene... Ya ahi... Neredeydin? Onu gördüm... Dayanamadım.. Gittim yüzüme gözüme sürdüm.. Doya doya öptüm. Kim... O? Soluk soluğa, tıkanıyormuş gibi: Türk bayrağı!. diyebildi. Alil, ikibüklüm adam, beklenmez, umulmaz bir kudretle arkadaşmın kolun dan sıyrıldı. Sopasma dayanarak, yüzünü kaldırdı: Nerede... Söyle... Nerede? Ve gözlerinin açılamayışınm, göremeyişinin acısmı ilk defa duyuyormuş gibi hazin, titrek bir sesle yalvardı: Ah.. Götür beni ona... Gölgeler sarsıldılar. İki ihtiyar elele, sarsıla sarsıla koştular.. Gözlerimi yumdum.. Bitmiştim. Ileride, dost bir tebessümle bana seslenen Şam konsolosu Fethiye yaklaşırken bilmem neden Kudüsü düşünüyordum: Bir hafta evvel, orada King Davit otelinin kapısı önünde Erdün çöllerinin sahibi, âmiri mutlakı Miskal Paşa Faize rasgelmiştim. Beni görür görmez elime sarılan büyük şeyh, gözlerimin içine bakarak, ciddî, ve teessür dolu bir sesle: Ben, demişti, ben şeyhülmeşayih, altın babası, çöl paşası, bir dediği iki olmıyan ben, bu yaşta mı hırsız olacağım?.. Ne oldun, ne var? diye sormuş, Yeni iş kanununun ay başmdan iti baren tatbık edılen iş müddetlerine aid hükümlerine göre, fazla mesai saatle rinde çalışan işçilere yüzde 25 ten 50 ye kadar ücret verilecektir. Yalnız bu ücretin hadleri bir nizamname ile tesbit olunacakür. Bu nizamname henüz çıkmadığından îş dairesi şimdilik bu haddin azamisini kabul etmektedir. Sanayiciler itiraz ve müracaatte bulunmuşlardiT. Bayramdan sonra Sanayi Birliğinde bu iş için bir toplantı yapılacaktır. r Heybelide bir mendirek ve liman yapıldı lllllllllllllllllllllllllllllll M. TURHAN TAN ıııııııııııııııııınııılııılııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııiMiıııııııııııııııııııııııııuıııiHilııınıınliM Mes'ud bir evlenme Bay Emin Erkönen kızı Nerimanla Muhib Soykanm nikâhlan dün Beyoğlu Evlenme dairesinde yapılmış ve mera simden sonra iki tarafm akraba ve dostlarma Şişlide Suna salonunda bir ziyafet verilmiştir. Genc evlileri tebrik eder, kendilerine saadetler dileriz. tum. O zaman, karşı kaldmmda sıralanmış arabalar arasındaki konsolosumuzun otomobiline dönmüş ve önünde dalgalanan Türk bayrağmı göstererek: Bak.. bak.. diye inlemişti.. Asa caklarını bilsem çalacağım onu! Ve talihinden hıncını alamamış bir bahtsız edasile: Yirmi sene evvel, ben onun gölge sinde, Mustafa Kemalin emrile cenk ettim, demişti. KANDEMÎR Deniz Ticaret Müdürüntin Heybelide yaptırdığı menderek ve limanla, deniz fenerinden bir görünüş Heybelide güzel bir mendirek yapıl mızı fener yakılacaktır. Bunun için menmıştır. Adanın şimal kısmında Zeytinlik direk ucuna küçük bir fener kulesi iiâve mevkiinde eski taş döküntüleri üzeıine Ik olunmuştur. Mendirek dahilindeki limantısad Vekâleti îsUnbul Deniz Ticareti da, anî fırtınalara tutulan küçük gemiler müdürlüğü tarafından yeniden inşa edi barınabilecekleri gibi Heybeliye yük göen bu mendirek şimal rüzgârlanna karşı türiip getiren gemiler de fena havalarda tahminen 4500 metro murabbaı bir su rahatsız olmadan bu limanda işlerini göathını limanlık yapan bir su duvandır. rebileceklerdir. Duvann tulü 125 metro ve sathından irBu mendireğin inşasile Cumhuriyet tifaı ise 1,35 metrodur. devrinde, pek küçük olmakla beraber ilk Mendireğin ucunda gecelerî bîr kır defa bir liman yapılmış oluyor. Bu mendirek ten daha büyük olmak üzere Bostancı sahilindeki döküntüler üzerine gene Deniz Ticareti müdürlüğü ta rafından ikinci bir mendirek daha yapıl maktadır ki bunun inşaatı da bir iki aya kadar hitam bulacakbr. Bostancıya yapılan mendirek ve liman Heybeli mendireğinden daha büyük ve vâsi olacakhr. Deniz Ticaret müdürü Müfid Denizi, başardığı bu muvaffakiyetli işten dolayı tebrik ederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: