18 Birindteşrin 1937 CUMHURIYET Dersim asilerinin muhakemesine devam edildi Sergerdeler, kaçamaklı cevablar veriyorlar Teğmen Hakkıyı şehid eden çetebaşı Fındık cürmünü inkâr etti. Diğer suçlular da bocalıyorlar IBaştaraiı 1 inci sahijede\ Nuhut tepesini muhafaza ettiğini ve Seyid Rızanm «hükumete karşı durmıyalım» dediğini söyledi. Aklısıra, Seyid Rızayı himaye etmek istedi. Haydaran reisi: « Hastaydım. Hiçbir şeyden haberim yoktur. Toplantılara gitmedim» dedi. Demenan reisi Cebrail, cürmünü tevil yolile inkâr etti. Köprüyü yakanlann Demenanlı olduğunu işittiğini saklamadı. Hisso Seydo ise, Seyid Rıza ile gö rüştüğünü, Sin nahiyesine gittiğini, Kır ganlılarm kadın elçilerile buluştuğunu ikrar etti. Bütün suçu Yusufan reisine yüklemek istedi. Mübaşirlerin müdahalelerine rağmen hiç bir şeyden haberi olmıyan bu serseriler, bön bön duvarlara, dinleyicilere bak mışlar, şaşırıp kalmışlardır. Kökprüyü yakanlardan reis Mirza, muhakeme esnasında Seyid Hissoya fısıldama suretile akıl öğretmek istemiştir. Mahkeme reisi işin farkına vararak suçluyu susturmuştur. İhracat işlerîmize verdiğimîz pek yerinde dikkat ve ehemmiyet [Başmakaleden devam] ise kezalik bundan dolayı kendi men featlerini de temin eden başlıca bir vazife olarak canla başla ve dört elle ya pışmalılardır. İncir, bütün dünyada en iyisî yalnız Ege mıntakamızda yetişen imtiyazlı bir mahsulümüzdür. Bu mahsulümüz imti yazlı bir nefaseti haizdir diye ona bütün dünyadan tutturabildiğimiz mubalâğalı fiatlar istemeğe kalkışmıyacağımızı söyle meğe hacet yoktur. Fakat incir mahsulünün bize maliyetine nazaran onu dünya piyasasına arzederken ticaret erbabının, muhtelif çeşidlerin asgarî fiatlan üzerinde anlaşmaları ne muhal bir iştir, hatta ne de müskül. Hatta söyleşilip karara bağlanmağı icab bile etmiyen bu anlaş mayı, işin kendi tabiati içinde kendi kendine yürüyebilir bir zaruret diye bile telâkki edebiliriz. Umudumuz kuvvetlidir ki Türk ticaret erbabı, bu mesleğin kendilerine tahmil ettiği millî vazifeleri hergün daha fazla anlayıp daha iyi takdir etmekte mütezayid bir dikkat ve muvaffakiyet ibraz edeceklerdir. Vaziyetin bu kısmmı bu kadar izah ettikten sonra şimdi hükumetin istihsal ve ihrac işlerine atfettiği dikkat ve ehemmiyete dair de bir iki söz söyliyebiliriz. Alâkadarların şikâyetlerinden evvel hükumetimizin zaten ötedenberi üzer lerinde ehemmiyetle durduğu bu meseleleri son zamanlarda belki da ha büyük bir ehemmiyetle gözö nünde tutmaktan bir an bile hâli kalmadığını herşeyden evvel kaydetmeliyiz. Hükumet yalnız incir mahsulümüzle değil, bütün ihrac mallarımızla alâkadar olmakta ve bu meyanda bu yıl meselâ tütüne dahi fazla bir dikkat mevkii vermiş, bulunmaktadır. Hakikî malumat üzerine müstenid bir keyfiyet olarak şimdilik şu kadarım kaydetmekliğimiz kâfidir ki hükumetimiz incir için de, tütün için de tedbirler almıştır ve almakta devam ediyor. Bu tedbirler maddî ve müessir ted birlerdir, ve onlar tatbikatta azamî mü essir olmak için alâkadar istihsal ve ticaret erbabımızın beyhude telâş ve endişeye düşmeksizin vaziyetlerini soğukkanlı lıkla muhafaza ederek neticeye emniyetle intizar eylemeleri lâzımdır. Fırtına devam ediyor Japonların taarruzu Büyükdere önünde 15 vapur toplandı Denizlerdeki kazalar Son fırtınalar bilhassa denizlerimizde bazı kazalara sebeb olmuştur. Dün bil dirdiğimiz kazalardan başka, Karadeniz Boğazı civannda da birkaç yelkenli daha batmıştır. Deniz Ticaret müdürlüğü, Kavak liman resisliği, Şile tahlisiye is tasyonu, ve diğer alâkadar makamlar bu batan vesaitin hüviyetlerini tahkik ile meşguldürler. Karadeniz Boğazı methalinin açıkla rında odun yüklü bir yelkenlinin fazla dalga yüzünden battığı sahilden görül müş, fakat, imdada yetişilememiştir. Bu büyük yelkenlideki tayfalar da denizde kaybolmuşlardır. (Baştaraft 1 inci sahifede) şiddetle devam ediyor Çinliler şimalde muvaffak oluyorlar Japonya, hakkında mütearrız tâbiri kullanılırsa Dokuz devlet konferansına girmiyecek (Ba$tarafi 1 inci saht]ede) nız Japonya hakkında muteamz tâbirî kullanıldıkça, bu kabulün gayrimümkün olacağını ve bu noktada Japonyayı tat«* Londra 15 (Hususî) Şanghay'dan min etmenin devletlere aid olduğunu ilâ* gelen telgraflara göre, Japon harb ge ve etmiştir. mileri, HongKong'un karşısmda Keu Japon tebliği lung'da îngilizlerin kiraladıklan araziyi Tokyo 15 (Hususî) Bahriye Nebombardıman etmişlerdir. Maamafih, In zareti tarafından bu sabah saat 11,30 da * giliz mehafili, bu bombardıman hâdise neşredilen resmî tebliğ iki günlük hava' sini tekzib etmektedirler. muharebeleri hakkında şu malumatı verJaponların maksadını anlatacaklar mektedir: Tokyo 15 (A.A.) Domei AjanŞanghay cephesinde bir bahriye tayya^ sının bildirdiğine göre, siyaset ve iktısad resi Capei, Potun mmtakasmdaki Çin âlemlerine mensub 4 tamnmış zat Japon mevkilerini bombardımar. ederek Çinli « yanın Çin ihtilâfındaki maksadlarını ha lere büyük zararlar vermişlerdir. 1 rice anlatmak üzere Japonyadan hareket Şimal cephesinde: Deniz tayyarelerî" etmiştir: Eski Ticaret Nazın Amiral Ta miz asker nakleden bir Çin katarını bom^ kuo Goda Almanyaya, Okura Trust bardıman ederek, trenin lokomotif ve reisi Baron Okura İtalyaya, meb'us vagonlarmı tahrib etmişlerdir. Bu cephe* Natsukata Amerikaya ve meb'us de 8 Çin tayyaresi düşürülmüştür. ve Japon Times gazetesi sahibi AHopei'deki Çin tayyare istasyonu da" şido da diğer muhtelif memleketlere git bombalanmış ve 2 Çin tayyaresi düşürül* mektedir. müstür. Japon donanması da boş durmuyor { öğleden sonraki celse . Oğleden sonra muhakemeye devam edilerek dosyalar tevhid edildi. Reislerin kısmen müvaceheleri yapıldı. Seyid Rızaya evine komitacı gelip gelmediği soruldu. Kimse gelmediğini ve oradaki Er menilerin Timur zamanmdanberi orada olduğunu ve Alişini tanıdığını, Koçkiri Teğmen Hakkıyı şehid eden sergerde hâdisesindeki alâkasını sonradan öğrendiFındık, cürmünü tamamen inkâr etti. Da ğini ilâve etti. ğa kaçmasının sebeblerini açıkça anlattı. İsyan hakkında reislere sualler sorulMuhakeme safahatından öğrendiğime du. Aralarmda eski düşmanlıklar oldugöre, reisler, isyana başlamak için üç mü ğunu ve ittifaka imkân olmadığını söylehim toplantı yapmışlardır. Uzuntarla, diler. Hözmerek, Munzur sahili toplantıları diSeyid Rızaya geçen sene evine Izzedye anılan bu içtimalarda Seyid Rıza din adlı birisinin gelip gelmediği soruldu. muhalefet hareketine başlanması lüzu « Geldi, üç gün kaldı, anladım ki simunu izah etmiş ve ezcümle demiştir ki: yasidir. Rica ettim ve babamdan vasi « İçimizde karakollar yapılacak, yetliyim. Biz böyle işlere karışmayız. Faburalara askerler gelecek, hükumet ku kiriz. Burada siyaset yok, çapul var, derulacak... Namusumuz, kazanctmız el dim. Yol gösterdim.» den gidiyor. Karılarımızı alacaklar.» Bugün suçluların sayısı reislerle bir Bu izahattan sonra toplantılarda bu likte 53 kişiyi bulmuştur. Seyid Rızanm Iunan reisler, hepsi birlikte isyan etmeğe Hozat Müddeiumumisine yazdığı Alişir karar vermişler ve yemin etmişlerdir. ifadeli uzun mektub okundu. Mektubda Bundan sonra da mukaddes Munzur su Rıza, masumn'etini iddia ediyor, suçu yundan birer yudum içmişlerdir. hasımlarına atfediyordu. Reis: Şarkî Dersim isyanına iştirak eden « Mademki böyle yazdın, neden reis ve suçluların Türk ceza kanununun teslim olmadm» dedi. 149, 286 ve 497 inci maddelerine tevfi Seyid Rıza, gene korktugunu ileri sürkan tecziyeleri istenmiştir. dü. Muhtelif şahidlerin ifadeleri okun Muhakeme esnasında bilhassa Hisso du. Muhakeme çok meraklı bir safhaya Leyolo, uyumak istemiş, diğer suçlular girdi. Vakit geciktiği için duhışma 18 teşda sıkıntılı hareketler göstermişlerdir. rinievvel pazartesine bırakıldı. Parçalanan bir yelkenli Bundan başka, Ağval; Niyazi kaptanın idaresindeki Çağlar isimli yelken gemisi, gene odun yüklü olduğu halde Boğaza gelirken Anadolu feneri civarında Kalebumu altında karaya düşmüş ve parçalanmıstır. Bu geminin mürettebatı etraftan yetişenler tarafındm kurtarılmıştır. Kavak civarında kay?lara düşerek batan îsmail kaptanın yelkenlisindeki mü rettebattan bir kısmı kurtdnlmıştı. Kur tarılanlar orada tedavi dltına alınmışlard;r. Boğulanlann cesedleri henüz bulu namamıştır. Japon mallarına boykot işi Karadenizde fırtına devam ediyor Kabzımalların kazanc vergısı Petrol deposunda ânî bir infilâk Belediye onların vazi İş esnasında bir memur yetini hakb gördü ağır yaralandı Hâlde iş yapan kabzımallara bundan bir müddet evvel tüccar kumusyoncu namı verilmiş ve keyfiyet alâkadarlara da tebliğ olunmuştu. Maliy» şubeleri de bu vaziyeti gözönüne alarak bunlara buna göre kazanc vergisi tahakkuk ettirmiş ve kendilerine tebligat yapmıştır. Eskisinden birkaç misli vergi vermek mecburiyetinde kalan kabzımallar Belediyeye müracaat ederek şikâyette bulunmuşlardır. Beyoğlunda Neft Scndikat petrol deposunda teneke imalâthanesi atölyesinde dün saat 14,30 raddelerinde bir infilâk olmuştur. Bu anî patlarra yüzünden deponun camları kınlmış, bu arada ima lâthane kontrol memuru Tahsin vücudü nün muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. Yapılan tahkikata göre infilâk, depodaki havagazi tesisatında vuku bulmuş tur. Sebebi henüz anlaşılamamıştır. Ya Diğer taraftan Ticarct Odasına da ralı memur tedavi altına alınmıştır. Tahbaş vurarak hâdise ile alâkadar olmasını kikata devam edilmektedir. istemişlerdir. Oda; Belediye iktısad müMareşal Blomberg Asor dürlüğünün bu husustaki mütaleasını sormuştur. İktısad müdiriyeti kabzımallarla adalarında temasa lüzum görüp dün bunları davet Ponta Delada 15 (A.A.) Von Blomelmiş ve altmış kadar kabzımal Belediye berg, Grille avizosunda, adalardakiAl ye giderek vaziyeti anlatmıştır. man kolonisile Portekiz matbuat mü İktısad müdiriyeti bunlann iddialarını messillerini kabul etmiştir. haklı görerek alâkadar makamlar nez Von Blombreg. yarın akşam Asor adinde icab eden teşebbüsü yapmağa ka dalarmdan ayrılarak Wilhelmshafen'e gidecektir. rar vermiştir. Ikidebir dillere destan olduğunu gör düğümüz Almanya vaziyetinde bizi asla büyük endişelere düşürecek bir^cihet yoktur. Ithalâtını kontenjana tâbi tutan Almanya ile muhtelif eşya üzerinde va* rılan anlaşma hadleri, asgarî hadlerden ibarettir, ve hadler bizim Almanyadan mubayaatımıza nisbetle asla geçilmiye cek hadler demek de değildir. Kaldı ki Almanyayı Türkiyenin biricik ihrac piyasası gibi telâkki etmekte de isabet yoktur. Hulâsa Türkiyemizin ihrac işlerinde müstahsil ve tacir olarak halkımıza dü şen vazifeler olduğu gibi hükumetimize terettüb eden vecibeler de vardır, ve hükumet kendisine düşeni daima fazlasile yapmıştır, yapmaktadır ve yapacaktır. Müstahsil ve tacir olarak halkımızın da kendisine düşen vazifeler üzerinde dik katli olması ve ezcümle yersiz telâş ve Yüksek Ticaret mektebi meendiselerle vaziyeti karıştırmaması lâzımzunları cemiyetinin ziyafeti dır. Memleketin umumî menfaati gibi Yüksek İktısad ve Ticaret mektebi herkesin hususî menfaati de bunu âmirmezunları cemiyeti İstanbul şubesi bu dir. Herkesin menfaati hükumetle halkın umumî ve sıkı bir elbirliğile yürümelerin yıl mezun olan gencler şerefine dün akşam Beyoğlunda (Novotni) salonlannda dedir. bir ziyafet vermiştir. YUNUS NAD! Bu toplantıda diplomalarmı alıp malî ve iktısadî müesseselerde mühim vaziGita Alpar Belgradda feler alarak hayata katüanlar için te Belgrad 15 (Hususî) Sinema yıl mennilerde bulunulmuş, toplantı büyük dızlanndan Gita Alpar bugün Belgrada bir neş'e ve coşkunluk içerisinde geç vakte kadar devam etmiştir. gelmiştır. Okuma bahanesile sık sık yanıma geliyor, gazetede görüp de anlamadığı kelimelerin manasını soruyordu: «Muhit ne demek?», «işgal ne demek?» Onu bana sokulmak bahanesinden de mahrum etmek için bir lugat almağa mecbur oldum. Bu sefer de lugatte olmıyan bazı tabirleri anlamak için yanıma geliyordu. Bir gün ona cevab vermek lâzım geldiği yerde sordum: Köyünü hiç göreceğin gelmedi mi? Kalbine aid birşey sorulduğu için memnun olmuştu; fakat hem köyünden bahsedilmesini istemiyor, hem de benim sözümde bir ihtar gizlendiğini anlıyordu. Cevab vermeden arkasını döndü ve uzaklaştı. Bağırdım: Zehra! buraya gel! Durdu ve yarım dönerek dargın gözlerle yüzüme baktı. Bu halbde şiddetimi kıran bir tesir vardı. Yumuşamağa mecbur oldum: Yavrum, dedim, cevab vermeden gitmek ayıbdır. Sen de bana cevab vermedin! demez mi? Heyecanımdan ayaga kalktım ve ona doğru yürüdüm: Sen ve ben bir değiliz. Ben her cihetçe senin büyüğünüm. Bak, meselâ, ben sana «sen» diyebilirim amma sen diyemezsin. Yüzü kıpkırmızı kesilerek, güç zaptedilmiş bir isyanla: Ben köye dönmem gayrı, dedi. Anneni, babanı göreceğin gelmedi mi? Benim anam babam yok. Neden? Anam başkasma, babam da başkasına vardı. İyi ya, iki tane anan, iki tane de baban var. Omuz vurur gibi bir hareket yaptı, yürüyüp gitti. O günden sonra bana hiçbir şey sormak için yanıma gelmiyor, darıldığını hissettirmek için elinden geleni yapıyordu. Yalnız birşey değişmemişti: Sofrada bize hizmet ederken gene gözlerini benden ayırmıyordu. Ben inadıma onu bundan da menetmenin bir yolunu aradım. Şaziye vasıtasile ona bir ihtarda bulunmağa karar verdim. Karıma dedim ki: Sofrada bu kız gözlerini benden ayırmıyor. Bu da benim sinirime dokunuyor. Şuna tenbih et. Bu huyundan vazgeçsin. Şaziye büyük bir hayretle gerildikten sonra güldü: A... dedi, kim kimle sen de bu kızla... Dün gene kimbilir ne terslik yaptın, saatlerce ağladı. Ağladı mı? Pekin 15 (A.A.) Çin gazeteleriFırtına yüzünden Zonguldhk ve Ereğ nin bildirdiğine göre, hepsi Hopei'li ollide tahmil ve tahliye işi durmuştur. Va mak üzere 1 7 azadan mürekkeb Hope» purlar Inebolu limanına uğrıyamamakta idare komitesi pek yakında teşekkül ededırlar. cektir. Merkezi Nankin'de olan sulhu muTürkân vapurunun vaziyeti hafaza komitesine bağlı bulunacak bu koFırtmada Mudanya civannda karaya mitenin vazifesi, Hopei'nin siyasî idare oturan Türkân vapurunun vaziyeti teh sini çevirmek olacaktır. likelidir. Gemi, Mudanya iskelesinin şark Japon Prens ve Prensesi döndüler tarafmda sahile muvazı olarak oturmuş Tokyo 15 (A.A.) Prens ve Prentur. Vapurun kıçı fazla kalkmış ve baş ses Chichibou, Tokyo'ya dönmüşler ve larafı tamamen su içine gömülmüştür. ecnebî memleketlerindeki seyahatleri Oturduğu yerin kayalık olması ve fena hakkında împaratora izahat vermişler denizlerin devam etmesi kurtarma ame dir. lıyatını güçleştirmektedir. Dün, geminin tngiltere protesto ediyor hamulesi boşaltılmıştır. Londra 15 (A.A.) Salâhiyettar Uludağa kar yağıyor mehafilden bildirildiğine göre, îngiltereBursa 15 (Telefonla) Şehre yağ nin Tokyo sefiri Sir Craigie, sefaretha mur ve Uludağa da kar yağmakta de nenin 3 otomobiline karşı Şanghay civavam ediyor. Bursa Belediyesi bugün o nnda yapılan taarruzu, Japon hükumeti duna ve kömüre nark koymuştur. Bu nezdinde protesto etmeğe memur edilmişnarka göre simdiye kadar 7 kuruşa satı tir. lan kömür 3 kuruşa, kuru odunun kilosu Sir Craigie, Sir Knatchull Huges toptan 40, perakende 50 paraya satıla sen'in maruz kaldığı hâdiseden sonra bu caktır. Fakat odun ve kömüre nark koikinci hâdisenin bu kadar süratle vukua nur konmaz şehirde mahrukat buhranı gelmesinden hükumetinin pek acı bir başlamıştır. Birçok kimseler yakacak ohayret duymuş olduğunu söylemiştir. dun ve kömür bulamamışlardır. Karadenizdeki fırtına bütün şiddetile devam etmektedir. Bu yüzden üç gün denberi vapurlar bu denize çıkamamak tadır. Düne kadar Büyükdere önünde 15 vapur toplanmıştır. Bu vapurların içinde Türk, Rus, Rumen ve Fransız şilebleri vardır. Fırtına hafiflediği takdir de, vapurlar, bugün Karadenize çıka caklardır. Londra 15 (A.A.) Ingiliz Ticaret Odaları reisi Charko, Mançester'de söylediği bir nutukta Japon mallarına karşı boykot yapılması aleyhinde bulunmuş ve demiştir ki: : « Ingiltere çok acı tecrübelerde bulunmuş ve iktısadî sanksiyonlann mües sir olmadığına kanaat getirmiştir.» Cenub cephesî: Deniz tayyarelerimîz bugün Nankin'i muvaffakiyetle bombar* dıman etmişlerdir. Bu harekâta iştirak e* den iki tayyaremiz üslerine dönmemişler* dir. Hopei idare komitesi Lehistanda tren kazasmda bir Türk profesoru mu oldui Viyanada münteşir Neue Freie Presse gazetesi dün gelen 13 teşrinievvel tarihli nüshasında şu haberi veriyor: Varşova 13 Lodz Bükreş şîmen* diferi yolcularmdan biri Lehistan Ro * manya hududundaki Sniatyn istasyonun^ da o kadar feci bir surette trenden düşmüş veya atlamıştır ki mukabil taraftan gelen bir lokomotifin altında kalmıştır. Lokomotif zavallı yolcunun vücudünü bir müddet sürüklemiştir. Feci bir şekilde öleik yolcunun İstanbul Üniversitesi filozofi müderrislerinden Mahmud Feyyer olduğu öğrenilmiştir. CUMHURIYET Dün yapüğn mız bütün tahkikata rağmen Avusturyali refikimizin verdiği haberi tevsik etmemiz mümkün olmadı. Kendilerine müracaat ettiğimiz Edebiyat Fakültesi profesörle rinden Fuad Köprülü ve Rektör Cemil Bilsel Universitede bu isimli bir profesörün mevcud olmadığını söylediler. Va « tandaşımız olduğu muhakkaksa isminin Viyana gazetesinde yanlış yazıldığınl tahmin ettiğimiz bu zatın Avrupa üni * versitelerinden birinde profesör muavinî bulunması ihtimali vardır. Dokuz devlet konferansı karşısmda Japonya Tokyo 15 (A.A.) Ecnebî gazeteleri tarafından Japonyanın Dokuz Devlet Konferansı işinde hattı hareketi ne olacağına dair sorulan suale cevab veren Hariciye Nezareti namma söz söylemeğe salâhiyettar bir zat, Japon hükumeti nin resmî hiçbir davet almamış olduğunu ve Japonyanın bu babdaki hattı hareke tinin davet vukuundan sonra taayyün edeceğini söylemiştir. Bu zat, Japonyanın daveti kabul et mesi imkânının mefkud olmadığını, yal Ağladı ya. Ben birşey yapmadım ayol. Sahneyi anlattun ve dedim ki: Mesele bundan ibaret. Ne yapacağız bu kızla?.. Ben sana hayret ediyorum, Şaziye. Niçin, canım? Şimdiye kadar söylemiyeyim de dim, dayanamıyacağım: Ayol, kancığım, bu kız seninle aşık atmak istiyor, geniş bir rekabet hulyası içinde. Bazı halleri var ki canını sıkmasın diye sana anlatmadım. Fakat hiç de iyi emareler değil. Ne gibi haller? Ufaktefek şeyler amtna can sıkıcı şeyler. Ben de hissediyorum, Fazıl. Mazur görüyorum. Ben de nasıl mazur görebildiğine şaşıyorum. Ne yapayım? Bir çiçek yetiştirir gibi onu elimle büyütmek istiyorum. Çok istidadı var, herşeye istidadı var. Evet: Fakat iyi ve fena herşeye istidadı var. Şaziye gene asıl meseleyi anlamak istemiyordu. Ben de ona bazı zâflarımı açamadım: «Kancığım, ben de nihayet etten ve kemikten bir insanım. Güzelliğin taarruzlanna mukavemetimin bir haddi vardır. Sen bu taarruzlan teşvik edıyorsun. Zehraya silâh veriyorsun. Bir gün yelkenleri suya indirirsem mes'ulıyet cUlus» gazetesi, yepyeni bir çehre ve enerjik bir kadro ile Türkiyenin ileri bir haber ve fikir gazetesi olarak çıkmıya hazırlanmıştır. Cumhuriyet bayrammda yeni makinelerinde 28 büyük sahife halinde intişar edecek olan «Ulus>, bütün meslek ve yaşları alâkalandıracaktır. «Ulus» u be^ıleyiniz. Ulus i Korkuyorum ! Tefrika: 9 Yazan; Server Bedi sus, gevşek ve salına salına yürüyüşü de epey kaybolmuştu. Bir akşam Şaziye bana dedi ki: Zehranın sol elinin başparmağına dikkat etmedin mi? Hayır. Ne vaT? Sarılı. Benden görerek kendi ellerine manikür yapmağa kalkmış, makasla tırnaklarınm dibindeki deriyi keseyim derken yaralanmış. Şaziye gülüyordu. Karıcığım, gülme! dedim. Bu kıza fazla yüz veriyorsun. Senden müsaade almadan manikür takımlanna nasıl el sürüyor? Bu kızla o kadar yüzgöz olma. Zehranın politikasını anlıyordum. Karımı iyke teshir ettikten sonra beni kazanmak istiyordu. Kendisile hususî hiçbir şey konuşmadığım için ancak gözlerime hitab ve tesir edebilecek şeyler yapıyordu: Süslenmek ve güzelleşmek. Bir gün manikürü de pekâlâ becerdiğini gördüm. Galiba krem filân da süriiyordu. Ellerinin manzarası da başkalaşh. Fazla ısrar etmedim; karım o kadar safvetle söylüyordu ki ben de Zehra aleyhindeki düşüncelerimde ileri gitmekten korktum. Şaziye ona okuma öğretmeğe de başlamıştı. Kız on beş günde alfabeyi devirdi. Gazetelerin birinci ve ikinci serlevhalarını kolayca okuyordu. Çocuk kıraatlerinden hoslanmadığı için karım ona masal ve hikâye kitabları aldı. Bilhassa içinde sevda ve köy hayatı olan yazılara bayılıyormuş; bunun tam aksi, modern hayat hikâyelerinden de hoşlanıyormuş. Çünkü biri yaşadığı, öteki de yaşamak istediği hayat. Daha şimdiden onun bir köylü bzı olduğunu anlamak epey güçleşmeğe başlamıştı: Berberde saçlarma ondülâsyon yaptırıyordu; Şaziye hiç tarif etmediği halde, kendi kendine ondan görerek muvaffakiyetle kaşlarını yoluyor, pudra sürüyor ve dudaklarını boyuyordu. Ben, hergün eve geldikçe onun yüzünde ve kıyafetinde bir derece daha terakkiye şahid oluyordum. O köylü kızlanna mah benden gitsin!» diyemiyordum. Şaziye bilâkis gene Zehranın methine girişti: j İstanbula gidersek bambaşka bir kız olacak, dedi, benden fazla sürati inlikali var. Bir köylü kızından umar mısın?. Leb demeden leblebiyi anlıyor. Hiç köye dönmek niyetinde değil, galiba. Lâkırdısı bile onu ağlatıyor. îstemiyor. Bu kadar nefretin sebebi ne? Ayol, köye gidip de ne yapsm? Ana bir yerde, baba bir yerde. Kız ra* hatlık denen şeyi burada gördü. Can sıkıntısı içinde başımı salladım: Göreceksin, dedim, bu kız İstanbulda rahat durmaz. Rahat durmaz da ne yapar? Eh, görürsün bak. Köyde kızlari çok erken evlendirirler. Zehra bu güzelliğile neden geç kalmış? Anaları, babaları onu evlendirecekleri yerde neden el kapısma vermişler? Sen ki herşeyi ince eler, sık dokur bir kadmsm, bu noktaya ehemmiyet vermiyorsun. Hem bir de, açıkçası: Bu kız erkek istiyor. Acele evlendirmezsek birini bulur, kaçar; görürsün! Bu kadar açık söylenebilirdi. Şaziye ; inad etti : Birşeycik olmaz, dedi, kaçmaz. Kaçmazsa daha fena! diye bağır* dım. Mrfcast var)