6 Birinciteşrîn 1937 CTJMHURİYET Köy kalkınması meselesi Yazan : Y. Mazhar Aren 3 *| Köy kalkmmasına, mekteblerle varılacağını zannetmek hatadır. Mekteble rin bu netıceyı hasıl etmeleri pek geç kalır. Buna mektebler yardım edecek tır, denilmesi doğru olabılir. Eğret ve Sencanlı nahiyelerinin gezdığimiz ve senelerdenberı münasebette bulundu ğumuz köylerinde içtimaî bakımdan entestınal fenomenler görmekteyiz. Köylerde (ileri gelenler) (orta halliler) (fakirler) vardır. İleri gelenler fakirleri kuvvetsiz bı rakmakla menfaattardırlar. Bütün gayretlerile fakirleri iktifa ve tevekkül içinde yaşatıp öldürmezler de, ondur mazlar da... Orta hallilerin de kendi aralarındaki muvazenenin bozulmaması için müttehid ve münferid sistematik hareketleri vardır: Aralarından birisinin biraz fazla ilerılemesine tahammül edemezler ve cumhura muhalefetten korku münfe rid kövlü teşebbüslerini ga\Timümkün kılar. Bu merhum Ziya Gök Alpın tabirile kövün ma'şerî vicdanından kuvvet alan bir hareketin neticesidir. Dünyanın her tarafmda köylüler hep böyledir ve bizde de böyle olmasını tabiî görmek icab eder. Zira köyün hayatında statik bir vaziyet teessüs etmiş ol mak gerektir. Halbuki Türkiyedeki köyler eski statizmi bozan malî ve kanunî âmillerin tesirleri altındadırlar ve bu sebeble dir ki tabiî bir kuvvetin tazyikile değişmeğe ve yeni bir vaziyet almağa başlamışlardır. Bu değişme hâdisesi ipek böceğinin gömlek değiştirmesi gibi kolaylıkla vuku bulmuyor. îdare memur larımıza sorarsanız, onlar bütün köy lerin içinde muhtar ve heveti ihtiyariye meselelerinden dolayı avrılıklar çıkmış, mücadeleler olmuş, hükumet daireleri ni mütemadiyen meşgul eden hâdiseler vukua gelip durmuş olduğunu söyler ler. Bu hal değişmek hâdisesinin tezahürü ve yukarıda söyledığimiz üç partinin sahsî değil, demokratik bir sistemde yasamağa, yaşamamağa birbirini icbann dan. mütehaddis bir haldir ki, idare memurlarmm hakimane te,dbirleri ve kanunlarımızm adilâne ve bitarafane tatbikı sayesinde köy demokrasisinin te essüsile nıhayetlenecektir. *** Meselâ, Eğret nahiyesinde yetmiş beş haneli aşağı Tantari köyünde Halil İbrahim Ağanın şahsı, yahut köy ağniyasından Kel Ahmedin adamlarından biri muhtar olmuş olsaydı, her şev sükun içinde, olduğu yerde kalır, köyde çıt çıkmazdı. Fakat (Kadır) isminde birisinin muhtar olması, bir tarafı yirmi hanelik zenginlerle mensubları teşkil eden iki parçanın menfaatinin serbestçe çarpışma sına sebeb olmuştur. Yirmi hane halkının karşısında altmış hanelik bir kütle nefes almak için birleşmiş bulunuyor. Kadirin ilk büyük suçu henüz otuz yaşlarında bir (çocuk) olmasıdır. Genc muhtar hasımlarmm murakabesi ve suç arıvan tecessüsleri altmda dürüst olduğundan daha ziyade dürüst davranmağa ve suçlanmamak için dikkatli hareket etmeğe mecbur oluyor. Bu müsbet misaldir. Menfi misaller de vardır. Köylerde bir ekalliyetin bir ekseriyeti tahakküm altında bulundurmak istemesinden meydan alan mücadeleler de mecuddur. #** Sencanlı nahiyesinde (Küçük Hüyük) köyünde şehir ahalisinden köye yer leşmiş ve köylü gibi giyinmiş, orada zengin olmuş ve nihayet muhtarlığı da eline almış bir adam vardır ki kendi servetinin varlığma aykırı gelecek her hareketi boğmaktadır. Bu köyde bir meyva bahçesi tesis eden ve beş sene emek verip semeresini iktitaf eyliyecek zamana getiren bir adam, bir sabah bahcesindeki bütün fidanların aşıdan aşağılarmdan biçilmi<: olduğunu görmüş ve köjni terk ederek başka tarafa gitmiştir. (Bedeş kövünde muhtarlığa intihab edilen bir adamm yeni yetistirdiği bir bağı da hasımları kökünden kesmek suretile köreltmislerdir ) Bu hâdiseler köylerde (Renovation değişme) hâdiselerinin ileri hamlelerinden husule gelen aksülâmellerdir ve pek kısa bir zamanda dineceklerdir. Şu halde köy camiasmda hayata te sir icra eden âmiller vardır ve bunların ruhî faalivetler uyandıracakları şüphe götürmez. Burada mühim şey bu entes tinal fenomenlerin salâh hasıl edecek şekillerde cereyanlarını temindir. *¥* "T" •!• Kalkınmadan ne iyi netice alıııır ? TürkYunan dost Türk Yugoslav luğunun yeni ve dosthık cemiyeti suretle manalı bir tezahürü iki memleket gencliğini [Başmakaleden devam] Türk ve Yunan milletlerine kâfi ve haklı bir iftihar vesilesidir. Mareşal Fevzi Çakmak Yunan ordusunu kahraman ve kardeş ordu diye vasfederken en samimî hislerine ve fikirlerine tercüman olmuş olduğunda şüphe yoktur. Biz Yunan ordusunu bizzat harb meydanlarında görerek takdire fırsat bulmuşuzdur. Kendi memleketinden deniz aşın bir diyara giderek onun da kalbgâhı olan Anadolu yaylalanna kadar ilerilemek esasen kolay birşey değildi. Vanlmış olan netice ne olursa olsun bu ordu kendisine tevdi olunan vazifeyi başarabilmek için imkânın ve fedakârlığın en ileri derecelerini göstermiştir. Osmanlı İmparatorluğunun tasfiyesine taalluk eden hatalı görüşlerin bir safhasını teşkil eden bu kanlı mücadele iki milleti ayıracak yerde onları birleştirmeğe saik olmuştur. Bunun hikâyesini o seferin bellibaşlı kahramanı olduğu kadar TürkYunan dostluğunun da başarıcılanndan biri olan müteveffa Venizelos'a bırakabiliriz. Bu zeki adam bizzat bu satırlann muharririne şunlan söylemişti: « Şark imparatorluğunun tasfiyesinde Türkiyenin yerine kaim olabiliriz sanmıştık. Mücadelenin neticesi bizi kendi varlığına bütün kuvvetile sahib bir Türk milleti karşısında bulundurdu. Demek ki hesablanmız yanlışmış. O halde şimdi siyasî hareketimizi karşımıza çıkan yeni realiteye uydurmah idik. Hususile iki milletin menfaatlerinin ve talihlerinin beraber yürümelerinde olduğunu derhal görmekte gecikmemiştik. Bu hakikat daha evvel görülmüş olamazdı. Fakat görüldüğü gün onu olduğu gibi görerek icabma da hemen uymamazlık edemezdik. Türk devlet adamlarile bizim yaptığımız bundan ibaret olmuştur.» Türk Yunan cidali bu hakikati tebarüz ettirmeğe hizmet ettiği için insanın adeta bu mücadele pek isabet olmuştur diyeceği gelir. İki millet arasında Osmanlı İmparatorluğunun mukadder hayat safhalarından mütevellid olarak yüz yıldanberi sürüp gelen bir suitefehhüm ancak böylelikle tam ve kat'î olarak tasfiye olunabildi, ve derakab Türk Yunan milletlerinin yalnız menfaatlerindeki «değil, talihlerindeki müşareket onlann derhal ve bütün kuvvetlerile yekdiğerleItne sarılmalannı icab etti. Işte bizce aal1 zafer, hakikî zafer buradadır. Hartayı gözümüzün önüne alarak onun üzerınde parmaklarını gezdiren tarihi söylettiğimizde şu çetin sözleri işitiyoruz ki eğer Yunanıstan Sevr muahedesinin kendisine verdiği yerlerde tutunabilseydi millî hayatında şimdi mazhar bulunduğu emniyetın pek çoğundan mahrum bir vaziyette kalmış olurdu. Türkiye ile Yunanistan mütekabil varlıklan hesabına yekdiğerini ikmal eden iki kuvvettir ki hakikî ve tarihî en sağlam olarak ancak şimdiki durumlarında olabilirlerdi. Onun içindir ki Cumhurreisimiz Başbuğ Atatürk geçen bahar saym Başbakan General Metaksas'a gönderdıği mesajda hududlarımızın ve ordularımızın birliğinden, tekliğinden bahsetmişti. Türk Yunan dostluğunun kimseye taarruzu düşünmiyen ve fakat her taarruzu kıracak samimiyet ve kuvvette olan mahiyetindeki cazibe Balkanların diğer iki ehemmiyetli devletinı de çekerek Balkan Antantına müntehi olmakta gecikmedi. Hiçbir tarafa taarruzu düşünmiyen bu daha büyük manzume dahi müttefiklerin hudud ve hukukunu muhafazada ittihad eylemiş ve böylelikle en büyük kazanc olarak kâh şu ve kâh bu büyük devletin oyuncağı olmaktan kurtulan tam ve kâmil bir istiklâl kazanmışhr. Balkan Antantmm kendi başına büyük bir devlet mahiyet ve menziletinde olan vaziyeti ibretle temaşa olunmağa lâyık ulvî bir manzaradır. Dost ve müttefik Yugoslavya ordularının manevralarından dönerken Atinaya uğrıyan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmav Baskanı Mareşalın diğer dost ve müttefıkımız Yunanıstanda tebarüzüne vesile olduğu samimî tezahürlerin kökleri işte bu kadar derindir, manaları da o nisbette büyüktür. Sulhu tutmak için kalblerimizin hararetli muhabbetine pazularımızm kuvvetlerini de teşrik etmis milletleriz. Hamallık kalkınca yakmlaştırmak için bir cemiyet kuruldu Belgrad (Hususî) Belgrad Üni versitesi gencliği Türkiye ile Yugoslavya yüksek mekteb talebeleri arasmdaki yakınlık ve işbirliğini, terakki ve inkişaf ve iki memleket arasmdaki dostluğu nesil den nesıle intikal ettirmek makcadile Türkiye Yugoslavya Üniversite gencliği dostluk cemiyeti namile bir cemiyet teşkil etmiştir. Cemiyet; şimdilik Ünıversitede ve cemiyet mensublannın hususî ikametgâhlarında toplantılarını akdederek işlerini görüşmektedir. Belgrad Üniversitesi gencleri; Tür kiye Yugoslavya Üniversite gencliği dostluğunu tevsi maksadile Zagreb ve Lubliyana üniversıtelerile Üsküb ve Subotiça fakültelerinde de birer şube aça:aklardır. Cemiyet, önümüzdeki kış mevsiminde Türkiyeye birkaç aza gönderip Türk Üniversite genclerile temas ederek Anka ra ve îstanbul Üniversitelerile yüksek okullarında Türk Yugoslav Üniversite gencleri dostluk cemiyetinin teşekkülüne çahşacaklardır. Cemiyet, Türk medeniyetini, Türk harsını, Türk mazisini, Türk inkılâbını, Atatürk Türkiyesini, Türk edebiyatını, Türk nefis sanatlannı ve Türk musikisini Yugoslav âlemine tanıtmak için konfe rans ve konserler verecek, gazete, mec mua ve risalelerde makaleler neşrede cektir. Cemiyet; Belgradda ve Yugoslavyanın diğer mühim merkezlerinde türkçe kurslarını açacak ve Türkiyede Yugos lav dili kurslarınm açılmasına çahşacak hr. Belgrad Üniversitesi gencliği Yugos lav dostluk cemiyeti büyük mekteb tatillerinde Türk Yugoslav Üniversite ve orta mekteb talebesinin teatisini de temine çalışacaktır. Cemiyet mensublan bugünlerde Türkiye Elçisi Haydar Aktayı ziyaret etti ler, Elçimiz cemiyete her türlü muzahe ret ve muaveneti vadettikleri gibi yeni Türkiyeye dair cemiyete bir çok kıymetli eseder hediye etmiştir. Üniversitede tedrisat devresi henüz başlamış olduğundan Belgrad Üniversitp gencliği Türk Yugoslav dostluğu teşkilâtınm en canh faaliyet safhası da simdi başlıyor. Belgrad Üniversitesinin her hususta şayanı tebrik ve teşekkür olan bu teşeb büslerini genc Türkivenin Üniversite gecliğinin samimiyetle karşılayıp Bel graddaki arkadaşlarile hemen temas edeceklerine şüphe yoktur. MEHMED SÜLEYMAN PASÎÇ Bu ruhî faaliyetleri devam ve inkişaf ettirecek esbab bulunmalı ve bunlara istıkamet verilmelidir. Eğret ve Sen canlı nahiyelerindeki köyler ağır faizli borc yükünden, şirketi mudarebeden tamamile kurtulmuş addolunabilirler. •j.Bırinci ve ıkinci yazı 3 ve 5 birincl teşrin tarihli nüshalarımızda çıkmıştır. Artık bunlar kendi hayat ve maişetlerıni emnıyet altına alacak bir ıstihsal muvazenesine yetişmek üzeredirler. Kuraklıklardan. kıtlıklardan korkmıyacak kadar bir ihtiyat da teşkil ettikleri noktada kalacaklardır. Ruhî faaliyetlermi de bundan ilerisine geçiremiyeceklerdir. Onlarm bu vaziyeti şehri ve kasabayı oldukça bozmaktadır. Şehirde köylülerin sırtından ge çinenler kazancmdan mahrum kalmışlardır. Bu bozuluş hissolunur derece dedir: Afyonkarahisannda aileler çok ev lâdlı olduğu cihetle 1927 senesindenberi nüfusun tezayüd ettiği ümid edilmekte ıken son tahrirde demiryolu faali yeti dolayısile amele ve askerin artmasına rağmen şehir nüfusunun tedenni ettiği görülmüştür. *** Bundan altmış sene evveline kadar (Kemer Edremid) ahalısinin manevî propagandalara uyarak yabancı malları kullanmamakta ısrar ettiğini bilirim. Bu savede bakırcılığı, saraçlığı. dokumacılığı, çulhalığı, çilingirliği, debağ lığı, boyacılığı ilâh... gibi şehirdeki san'atları yaşatmağa muvaffak olmuş lardır. Köylünün hasılatını şehirli bol bol almış ve şehirlinin masnuatını köylü bol bol almış ve refah içinde yaşayıp dur muşlardır. Bir müddet sonra gevşiyen bu mübadele ve kırılan an'anenin arkasından şehre sefalet çökmüş. fakat köylünün refahı artmarmştır. Çünkü Ke merde işsiz kalan şehir ahalisi belli et meden ve sezmez yerinden köylü hal km sırtına binmiş, ona kendisini bes lettirmiştır. Sencanlı ve Eğret nahiyelerinin pa zan Hamburg ve Londra değildir: Af yonkarahisarıdır. Hamburg ve Londra Türkiyenin pazarıdır. Afyonkarahisarı şehrinin 25 bin nü fusu dar hinterlandı içinde yaşıyan köylülerin mahsulünü satmak ve ihti yaclarını haricden getirip dağıtmak ameliyesinin bırakacağı kumusyon hakkıle barınamaz. Barmamıyor. barınamıyacaktır. Bu Afyonkarahisarı için de. ğil, her yer için böyledir.^ Afyonda eskiden kalmış tinad etmivenlerin ne yaman muzayaka içinde olduklarını ve ancak hamallarla dükkâncılann ve küçük esnafın geçinebildiklerini görüyoruz. Bu sebebledir ki dağılıyorlar: Başka yerlere, yahut köylere. Şehirli servet ve refah sihibi olursa. köylünün en büyük müşterisidir ve şehirlinin refah ve servete kavuşması sınaî maddeler halketmesile kabıl olur eski zamanlardaki gibi.. Öyle san'atlar vardır ki bunların ihyası zamanı artık gelmiştir. Bunlar grand endüstri kadrosundan haricdedir. Ülküsüne varmakta Celâl Bayar gibi bahtiyar olmıyan eski vatanperver Mithat Paşa, köylünün şehirliden evvel kalkınmıyacağını anlamış ve zamanında ıslahhaneler, sanayi mektebleri, nümune atölyeleri açmakla şehirlerde sanayii ihya etmeğe çalışmıştı. Lâkin onun yasadığı zamamn hükümleri bu hareketleri faydasız bırakrmştır. Boş duran ellere, kollara verilecek : şler için hükumetin tam değilse de rehberlik şeklinde ve kredi sahasmda müdahalelerde bulunması kâfi gelir ka naatindeyim. Bu iş elbet bir günde başarıimaz. seneler lâzımdır, ve elbet kövle r 'iir arasmdaki mübadele bir senede kemalini bulmaz. Buna baslamak ve şehirli kalkmma smdan baslamak icab eder. Övle bir gün beklivelim ki. o zaman köylü de. şehirli de müstahsil olsunlar da istihsal yarışmda refah içinde yüzsün ler. Masnuat ve mahsulât ihtiyacı aşsm ve muhit ve memleket haricine tasısm Meselâ: Kimvevî ve bediî san'atlar dan baslamak ve yosunlanmakta olan muhafazakâr san'atları teskilâtlandırıp ıslah etmek mümkün olmazsa yeniden teşkil etmek gibi yollardan gayeye doğru vürümeğe başlanılabilir. Müttehid Amerika devletleri ülkesindeki tükenmez servet, boğucu refah bu sistemdendir. Onun haricî ticareti ha sıl ettiği servete nazaran pek az bir şeydir ve son senelerde artmıştır. Şimdi müşteri bulacağız diye üzülüp durduğumuz incirlerimiz. üzümlerimiz fındıklarımız, zeytinvağlarımız ilâh.. kendimize yetişmemeli ve yünlerimiz, teftiklerimizle kendımiz giyinir olmalıyız. • * • Bu yazımızı dikkatle okumuş olanlar, köj'lünün kalkınması namına hiçbir şey yapmağa lüzum olmadığını söylemediğimizi anlamışlardır. Biz maksadımızı hulâsaten tekrarlıyalım: Köylünün kalkınması meselesini, istihsal kombinaları. makineli ziraat yap mak gibi şeylerle halletmek mümkün değildir. Onun bugünkü vaziyette merkezi sikletini bozup, altüst olmasına se Beyşehir köylerinde bir adam yandı Beyşehir kazasma on kılometro mesafede ve Beyşehir Seydişehir şosesi üzerinde bulunan Ararım köyünde dikkatsizlık yüzünden bir evden yangın çıkmış, Beyşehıre verılen haber üzerine istıhkâm taburundan gönderilen bir müfreze tarafmdan üç ev tamamen yandıktan sonra söndürülebılmiştir. Yangın sırasmda evlerin birinde parası kalan Hacı Ali adında ihtiyar bir adam bu parayı kurtarmak için ateşe atılmış, bir daha çıkamıvarak yanmıştır. Hırsız hamal Cemal adında bir hamal. Alemdar civarında oturan Hicabinin eşyasmı taşıdığı sırada, gözüne kestirdiği bir kanun çalgısını aşırmak suçile birinci sulh mahkemesine sevkedilmiştir. Cemal. dün mahkemede, kanunu, asırmadığını, eşyasını taşıdığı Hicabinin hesabına, tamir etmek üzere Çarşıya ^ötürdüğünü söylemiştir. Fakat, mah keme, suçunu sabit görerek, kendisini bir av haDse mahkum etmiştir. Şehrimize gelenler Gazianteb Valisi eski İstanbul Vali muavini Ali Rıza ile Trakya Genel Müfettislik Bamüşaviri Sabri şehrimize gelmişlerdir. Somada odun, kömür buhranı Soma (Hususî) Yeni orman kanunu dolayısile başgösteren odun ve kömür buhranı devam etmektedir. Yaz olması dolayısile herkesin bağlarda, bahçelerde, tarlalarda bulunmasmdan ve geçen seneden kalan stok odunlar dolavısile bu ihtiyac şimdilik tesirini pek göstermıyorsa da bunun bütün bir kı«ı kaşılayamıyacağa şüphesizdir. Alâka darlarm biran evvel gereken tedbirle*almasını halk dört gözle beklemektedir YUNUS NAD1 bebiyet verecek bir noktasından tu tulması yanlış bir hareket olacaktır. Köylü, seneler geçtikçe kendi kendisine ve kendi hayatımn hacmini dolduracak kadar iktısaden ittisa eyliyor. Kdvde yeni bir hayat uvandığına delâlet eden hareketlerle ahlâki tekâmüller vardır. Şakacı birisi bana demiştir ki: «Köylü kalkınmasmdaki maksad, kazm tüylendirilmesi gibi midir?> Köylüyü kalkmdırmak için şehirlinin sikletini çekmekten kurtarmak ve bunun için de şehirlinin kalkınmasını teminle işe baslamak lâzımdır. Y. Mazhar Aren Tuncelinde yol faaliyeti Elâziz (Hususî) Günden güne ilerliyen Tunceli teşkilâtınm ehemmiyet verdiği yerlerden biri de Nazimiye ka zasıdır. Buraya kadar muntazam bir yol yapılarak otomobil seyrüseferinin te min edilişi bir bayram gibi kutlulan mıstır. istanbul sokaklarında her onune gelen mucıdiıı ihtira etiiği arabalarla hâsıl olan garib manznralar!