5 Eylül 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

5 Eylül 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Eylul 1937 CUMHUBÎYET PAZABDAN PAZABA Çifte tedrisat Dostane muharebe Frenk bastonuRadyoda hitabet Suyun içinden çıkacak yangın îktısadî hareketleı îktısad Vekilinin izahatmden sonra f Terbiye bahisleri Faydasız bilgiler îktısad Vekili Celâl Bayann tam bir Cumhuriyet Vekiline yakışır bir açıklık Radyoda hitabet Çifte tedrisat la dış ticaretimizin bugünkü vaziyeti, Radyoda söyle Okumak istiyen bilhassa klering hesablan hakkında vernen sözlerin çoğunçok ve mekteb az diği ve dün gazetelerde çıkan izahatı pida, bazı konferansolduğu için, Maa yasada büyük ve müsbet bir tesir uyançılar, ağızlanndan rif Vekâleti bir «çifdırmıştır. Vekilin, Almanyada kalan çıkan her kelimenin te tedrisat» usulü bloke paralarla Almanyadaki ticaret müson hecesini uzatihdas etmiş: Bir zakerelerine dair olan izahatı bu hususmak itiyadmdadır mektebde öğleye ta yer bulmuş olan bir takım müpheN lar. Mesclâ şöyle kadar bir kısnn tave yanlış kanaatlerin değişmesini temin bir cümle söyliyelebe, öğleden sonra etmiştir. Celâl Bayann da beyanatının cekler: «Bugün, vatanın her köşesinde, başlangıcmda işaret ettiği gibi, piyasada başka bir kısım talebe ders görecekler. Böylece ayni bi büyük, küçük berkes her işin başı sağlık nın ve vatandaşların ihracat mevsiminin na, ayni idare, ayni vasıtalar, ayni tedris olduğunu anlamağa başlamıştır.» Bu babaşında dış ticaretimizin içinde bulunve terbiye kadrosu içinde iki misli talebe sit cümle, konferansçınm ağzında macun duğu vaziyeti yakından bilmelerine ihtişekeri gibi uzaya uzaya şu hale geliyor: yac bulunuyordu. Bu itibarla verilen izayetişecek. «Bugün...ün, vatanı...ı...n her köşesin hatın tam zamanmda ve yerinde olduğuBu usul, sinemalann «matine» sistemde...e...e, büyü...ük, küçü...ü...ük, her nu kaydetmek lâzımdır. lerini hatırlatıyor. Mekteblere bazı günler ke...e...s, her işi...i...n başı sağh...ı...ık olÖyle görülüyor ki alâkadarlar izahaakşam kurslan da ilâve edilirse, o gün duğunu anlamıya...a...a... başlamıştır.» tın en ziyade Almanyadaki bloke paralerde kapıya şöyle bir levha asılabilir Biz de sesimizi Radyo İdaresine işit lara müteallik kısmı üzerinde durmakta«Bugün iiç matine var!» tirmek için ayni tecvidle şunlan söylemek dırlar. Çünkü Vekilin d« pek açık olarak Dostane muharebe istiyoruz: «Allah aşkma...a...a...a, yeter söylediği veçhile Almanyada bulunan 38 Harblerde bir arn...ı...k, biraz lâkırdı...ı...ı, söylemesimilyon küsur liralık bloke Türk parası birlerini boğazlıyan ni...i...i... bilenleri mikrofo...o...n başı Türk ihracatçısının ve Türk köylüsünün devletlerin, sulh olna...a...a getiriniz, ama...a...an, el'ama... santimine kadar, derece derece alâkadar duktan kısa bir zaa...an!» bulunduğu bir paradır. Bugünkü tediye man sonra kucakla Suyun içinden çıkacak yangın şartlan içinde hiç de istisgar edilemiyecek şarak dostluk mualspanya yangınından sıçrıyan kıvılcım olan bu yekunun memlekette Almanyahedeleri akdetme lann nerelerini tutuşturacağım merak et ca veresiye satılmış 34 milyon liralık leri, Ummî Harbdenberi pek sık görülen miyen yoktu. Şimdi bu kıvılcımlann ço mallarla karşılaşmakta bulunuşu haberi siyasî manzaralardan biridir. Fakat bir ğu Akdeniz üstüne düşüyor: «Ihtimaldir müsaid bir havanın esmesini temin etmişbirile harb halinde bulunan miHetlerin padişahım, belki derya tutuşa!» denizalb tir. Celâl Bayann, Berlinde devam edildostluktan bahsetmeleri ilk defa görülü yor: Japon Hariciye Nazın, Çinle dost gemilerinin de faaliyetine bakılırsa Av mekte olan ticaret anlaşması müzakereleluklarınm hatıralannı yadetmiş ve Japon rupayı ateşe verecek yangınm Akdeniz rinin son safhaya gelmiş olduğu hakkınyanın anlaşmıya hazır olduğunu söylemi}. den çıkmasi beklenebilir: Hem de suyun daki sözleri de ayn bir ehemmiyetle teiçinden! lâkki edilmiştir. Anlaşmıya ne lüzum var? Ahbabca, karSERVER BEDl F. G. deşçe, öpüşe koklaşa harbe devam ederler ve siyasî edebiyata yeni bir fasıl ilâve edilmiş olur: «Dostane muharebe!» Haydarpaşa lisesi Frenk bastonu Cumhuriyette millî musikimizin artık tamamile meyhaneye düşmesine esef eden birkaç yazı yazdık. Meslektaşımız Hakkı Süha Gezgin de bu mevzuda güzel bir hassasiyet gösterdi. Buna genc bir bestekânmız ve tanburî miz cevab vermiş. Bakınız ne diyor: «Musikimizi meyhane musikisinden kurtaralim ne demektir? Bunu bir türlü anlamıyorum. Yani herkesi frenk bastonu yutmuş gibi dimdik, camide vaız dinler gibi görmek mi istiyorlar? Neden içki ile musiki dinlenmesin? Siz içmeden dinlemek istiyorsanız, içmeyin ve dinleyin!» Bu zavallı genc bestekâr arkadaş, dünyanın herhangi bir medenî memleketinde konser verilen yerlerden birinin kapısm dan bir kere bakmış olsaydı, içerideki insanlann camide vaız dinliyenlerimizden çok daha büyük bir ciddiyet içinde oturduklannı görürdü. îşte güzel san'atlar karşısında, bir ibadet huşuile herkesi dimdik durduran o frenk bastonu bugünkü medeniyetin sihirli değneğidir. San'atı sevenlerin değil, hatta alelâde terbiyeli adamlann hepsi, onun insan vücudüne verdiği intizama ve disipline sahibdirler. Bunu bir bestekâr bile anlamazsa, rakı içerek, çatır çutur fıstık yiyerek, yanındakiyle ve yüksek sesle sohbet ederek, «Ah!.. Ooof...» Ideal bir spor kulübünde neler gördüm, neler dinledim? Yazan: Selim Sırrı Tarcan 2 *] Izmir paraşüt kulesinde atlama tecrübeleri Romanof ilk paraşüt tecrübesini yapıyor îzmir (Hususî) Kültürparktaki paraşüt kulesinde, Rus mütehassısı Romanof ve Türkkuşu muallimlerinden Abdurrahmanm ilk atlama tecrübelerini yaptıklarım bildirmiştim. Hava spo. runa günden güne alâkası artan îzmir genclerinin, bugünlerde paraşütle bu zevklerini ve ihtiyaclarım tatmine çalışacaklan muhakkaktır. Kulenin, şimdilik yalnız bir cephesinden atlatılmaktadır. Paraşüt, tepeden yere kadar indirilen çelik bir tele iliştirilmek sure çekerek, göğsünü döverek, parmaklannı tile her hangi bir rüzgâr esişinde paraşıkırdatarak, ayağını yere vurarak onu dinliyenler bütün taşkınlıklannda ma şütün bu mevkiden ayrılarak ilerilere zurdurlar. Çünkü öyle bestekâr ancak düşmesi ihtimali giderilmiştir. Atlayı cılar 45 80 kilo olacaklardır. böyle dinlenir! rta tahsil görmekte olan bir okuyucu, kamerî aylann nasıl bir mana ifade ettiklerini soruyor Genc arkadaşlarla kütübhane odasına det istirahatten sonra kalb ve rielerinin ve mektubunun sonunu da şu cümle ıle girdik. Ben hemen sordum: Kulübünü muayene neticesi yazılıdır. Ondan başka bitiriyor: «Herşeyin ilmi cehlinden evlâzün varidab nereden? üç aydabir her sporcu umumî bir muaye dır derler. Ben de artık kullanılmamalaReis tereddüd etmeden küçük bir ceb neden geçer. Onlar da kaydedilir. dedi ve rına rağmen muharremin, saferin, rebiüldefteri çıkardı ve bana: bana bu defterlerin bir örneğini gösterdi. evvelin ve sairenin neye delâlet ettiklerini anlamak istedim.» Beş muhtelif spor şubemizin 315 aza Ya jimnastik, dedim? Genc okuyucumuz mart, nisan, mayıs, sı var. İlk senesi her aza haftada on kuReis: «Onu da Sahiner anlatsın» dehaziran, temmuz, ağustos, eylul, teşrin, ruş veriyordu. Böylece sene sonunda di. kânun, şubat gibi ay isimlerinden bir kıs1,500 liramız oldu. Bir yıllık mesai neŞahiner anlatti': mının lâtinceden, bir kısmmm süryaniceticemizi hükumete tekmil teferruatile bil«Her sporun icab ettirdiği ekzersisleri dirdik. Bir müfettiş geldi, hesablanmıza, yaptırmadan evvel, fennî ve terbiyevî Is den alınmasındaki sebebleri ve onlardaki işimize, mesaimize baktı ve bize kasa veç usulünden bir kısım hareketleri hep manalan inceledikten sonra kamerî ay mızda azanın aidatile biriken paranm birlikte bahçede yaparlar, sonra ihtisas isimleri üzerinde duruyorsa hayli kitab miktanna yüzde yirmi bir yardım yapıl talimlerine geçeriz. Haftanın üç gününde kanştırmış ve hayli zahmet çekmiş olamasma delâlet etti. Azalardan teberru sabahları, üç gününde akşamüzeri çalı cak. Ben işte bu zahmete saygı göstereatta bulunanlar da var. şırız. Sabah gelemiyenler akşam gelir rek suale cevab veriyorum: Kamerî ay isimleri islâmiyetten önce Kütübhanenizde ne gibi eserler ler. Dersler kırk beş dakika devam eder. konulmuştur. Cahiliyet devri denilen o var? Dersten sonra duş yapmak mecburidir.» Üç sene zarfında spor pedagojisi, Konferans] an ne vakit verirler ve yıllarda Arablar, gazveyi, yani kabilelerin birbirlerine akın etmelerini yılın dört spor psikolojisi, beden terbiyesi, hıf kimler verir? dedim. ayında haram sayıyorlardı. Muharrem, zısıhhat ve muhtelif sporlann tekniği Her hafta cumartesi akşamlan saişte o aylardan biridir ve bu mana ile ad hakkında fransızca, ingilizce, almanca at 9 dan 10 a kadar kulübümüzde bir yazılmış eserlerden 1,200 tane getirttik. konferans verilir, böylece bir sene içinde olmuşrur. Fakat Arablar, evvelce başlanılmış bir akını yanda bırakmamak için Türkçe yazılmış olanlan da tedarik et azalara 54 konferans dinletebiliyoruz. bazan muharrem ayına aid memnuiyeti tik. Kitablarımızın çoğu Belçika ve FranTeknik konferanslan biz beşimiz veriyo safer ayına geçirirler ve muharremde kısadaki doktorlann ve mütehassıslann e ruz. Bazan azalardan da veren oluyor. serleridir. Kütübhaneye her aza senede lıc kılıca gelirlerdi. Bir sene zarfında haricden tabib, terbibir kitab hediye etmekle mükelleftir. Safer, sufret ve ısfırar gibi lugatlerin yeci ve ruhiyatçılardan onunu davet e Fransadan dört, Belçikadan iki, İn diyoruz. Geçen hafta memleketin tanın de aslı olup sanlık manasma gelen bir giltereden bir, Almanyadan bir, hafta mış profesörlerinden birini spor psikoloji kelimedir. Kamerî aylardan birine safer lık ve ayhk mecmualara aboneyiz. Biz si hakkında bir musahabe yapmak üzere denmesi gene cahiliyet devrinde ve o ay; içinde çıkan bir veba hastalığımn yüzleri de çıkanlan da alıyoruz. davet ettik. Kendisine son derece minsarartmış olmasmdandır. Aza olmak için genclerde ne gibi nettar kaldık. Rebiülevvelle rebiülâhir yerine daha şartlar arıyorsunuz? Son bir sual daha sormak istedim: önce rebiüşşühur ve rebiülezmine isimleri On sekiz yaşını bitirmiş olmak, ü Neden 18 yaşından küçükleri ku kullanıhrdı: Birinci ve ikinci bahar maniversite veya yüksek mekteblerde talebe Iübünüze almıyorsunuz? nalan kasdolunarak. olmak veya bu müesseselerden mezun o Böyle bir sualin sizden sadır olaOsmanlı diline cümaz diye geçen cülup bir iş sahibi olmak. İçki içmemek ve Henüz üçüncü ders yılını bitirmiş olan cağmı ummazdım. Biz ne olursa olsun madiyelevvel ve cümadiyelâhir, isimleri bir centilmen olmak. Haydarpaşa Lisesi, kıymetli müdürü Kulübünüzde hangi sporlar var maçlan kazanalım veya yanşlarda birin tesbit olunurken o aylar kışa tesadüf etSaffet Şavlmın ve mesai arkadaşlannın ci gelelim fikrinde değiliz. Biz sporu sıh miş ve sular donmuştu. dır? yorulmak bilmez gayretlerile günden gühate ve uzun ömüre yardım eden bir va Receb, birşeyden korkup ona hürmet Futbol, yüzme ve atletik sporlar. ne tekâmül etmektedir. Bu tam teşkilâtlı sıta biliyoruz. Henüz vücudleri teşekkül göstermek manasma gelir. Cahiliyet dev Gencler sıhhî bir kontrola tâbi mileylî ve neharî lisenin talebesi geçen sene devrinde olan çocuklan bir heves, bir ar rinde recebin rasgeldiği ay, tahrime dadirler? 2100 ü geçmiştir. zu, bir hırs uğruna ruhan ve bedenen sa hil dört aydan biriydi ve Arablar o aya Reis güldü, «Onu da doktor Basri katlamaktan ve onlan genc yaşlannda son derece hürmet ederlerdi, bu yüzden Haydarpaşa Lisesi, memlekete birinci anlatsın» dedi. ders yılında 116, ikinci sene 189 ve geçürüğe çıkarmaktan korkuyoruz, dedi. simlerin konulması sırasında kendisine reDoktor şunları söyledi: çen ders yıh sonunda 171 mezun vermijBu beş kıymetli münevver Türk spor ceb adı verildi. Kulübe yazılmak istiyen genci u tir. Bu üç sene zarfında aynca 334 çoŞaban, şubeden ve teşaupdan müştakzunuzadıya muayene ederim ve sonra cusuna teşekkür edip ayrıldım. Sokakta cuk da lisenin orta kısmından şehadetnayürürken muttasıl tekrarlıyordum: tır. Cahiliyet devri Arabları bu ismi takendisine üç muhtelif şubeden hangisine me almıştır. Ideal bir spor kulübü! Ideal bir spor şıyan ay içinde harb için dağılageldikledevam ederse iyi netice alabileceğini söyHaydarpaşa Lisesinde leylî talebe üc lerim. rinden ilham alarak ayı o suretle adlankulübü! reti 200 liradır ve üç taksitle ödenir. MeSELİM SIRRI TARCAN dırmışlardır. Her azanın cebinde sıhhat fişlerini ihmur çocuklanna yüzde on ve yüzde on tiva eden bir karnesi vardır. Orada spor Ramazanda sıcaklık mefhumu vardır. (*) Ilk yazı 19 ağustos tarihli »ayımızda beş tenzilât yapılır. Ay isimleri konulurken bu mefhum gözöyapmadan, yaptıktan sonra ve bir müd çıkmıştır. nünde tutulmuştur. Şevvalin bir aya ad Haydarpaşa Lisesi, ahiren 19361937 olması o ay içinde develerin gebe kaldıkalbümünü ncşretmiştir. Mekteb binasına, larını anlatmak için kuyruklarını yukarı öğretmen ve idare heyetlerine, talebeye, kaldırmalanndandır. Kelimenin lugat itispor ve askerî kamp hayatına, izciliğe barile de manası budur. aid resimler, Haydarpaşa Lisesinin nasıl Zilka'de, tahrime dahil aylann birincigüzide bir irfan yurdu olduğunu göstersidir. Bu ayda harbden, kavgadan el çemektedir. Bu genc lisenin memleketimikildiği ve zilhiccede de hac yapıldığı müzin irfan hayatına daha büyük hizmetlernasebetile o isimler kullanılmıştır. de bulunmasmı temenni ederiz. Şimdi genc okuyucumuzun şu gereksiz merakı mazur göstermek kasdile ileri înhisarların incir ve üzüm sürdüğü düstura geçiyorum. Atalanmız, mubayaası ilmin ihmal olunduğu devirlerde gencleri okumağa, öğrenmeğe sevk için «herşeyin Izmir (Hususî) tnhisarlar idaresiilmi cehlinden evlâdın> demişlerdi. Bunin piyasaya girmesile incir fiatı yükgün o düsturun kıymeti kalmamıştır. selmeğe başlamıstır. Bilhassa aşağı cins Artık cahile ferd veya cemiyet haincir satışı hararetlidir. İnhisarlar idaresi memurları, incir mmtakalarında linde hayat hakkı yoktur. Faydamubayaat yapmaktadırlar. Bu yükseliş 52 J U tipinde bir Alman tayyaresi metro kısa olması Uzakşarkı Avrupaya sız bilgileri kıymetini kaybeden o düsemniyetlidir. Çünkü idarenin, hurda ilk defa olarak Himalâyanın şimal kıs biraz daha yaklaştırmaktadır. tura uyup elde etmek boş yere yorulıhtivacı fazladır. Keza üzüm satışların mındaki yüksek Pamir dağlarını aşarak Resmimiz, ilk defa Himalaya dağları maktır. Bunun bir misalini şu sual ve ceda da bir kımıldama görülmüştür. İn Çine gitmiştir. Alman tayyaresinin ta nı aşan Alman tayyaresini Efgan payı vabla işte biz veriyoruz ve manasız bir hisarlar idaresi, şarablık olmak üzere kib ettiği yolun, şimdiye kadar Hindis tahtındaki tayyare istasyonunda durur mevzu üzerinde durmak beyhude yorul* aynca 600 bin kilo üzüm almıştır. tandan geçen hava yolundan 2000 kilo ken göstermektedir. mus bu!unuyoruz.W. TURHAN TAN Himalaya dağlarını aşan tayyare Melike, kendini heyecana kaptmnca gidince, meydan, ona kalmıştı; o; bundan onun hayvanî bir zekâsı vardı. Hayat, karı çıkmış da, Şekibi uyandırmıştı? birşey kazanamıyacağmı ve hep kaybede istifade etmiyecek miydi? Deli, arsız kızı hâdiseler, bulunduğu değişik muhitler, bu Aşağı katta, topuklarmı vurarak yü a J ceğini hemen anlamıştı. Artık sinirleri za alması da, belki, uzun uzun düşünülmüş hayvanî zekâyı işlemişti. rüdüğü duyulan deli, savruk kızm sessizce • yıf değildi; heyecanlar, onu kolay sarsa taşınılmış, en ince noktalanna kadar heKaynanasının, bu kıza ehemmiyet ve yukarı çıkmasi, Melikeyi şaşırtmamış, mıyordu. Kocası, kaynanası, ondaki bu sab edilmiş bir plânm yedek kısımlann rişindeki sebebi, yavaş yavaş anlıyordu. korkutmuştu; içinden: Yazan : Mahmud Yesari değişikliğin derecesini bilmedikleri, ve dan biriydi. Anlamıyorum... Anlamıyorum..« Kahvaltıdan sonra Melike, bahçe üsölçemiyecekleri için, genc kadmm sakin Melike, uyumuyordu; kaybettiklerini tündeki odaya geçti, kaynanası, gözlükle diyordu. Melike, bazı sabahlar, kocasına naz ederek dışanda geceliyor, demekti. İkingörünüşüne aldanıyor ve aldanacaklardı. düşünecek sıra olmadığmı da anlamıştı, rini takmış, gazete okuyordu. Şekib, kahvaltı ederken, Melike, karşıci ihtimali düşününce, Melike, bunu affelanmak ister, yalvanrdı: Melike, vaziyeti bütün çıplaklığile elinde kalanlan kaybetmiyecekti. Şekib, daha kalkmadı mı, kızım? sma oturmuştu: decek, hoş görecek gibi oluyordu. Ne olur, bugün biraz geç git! Kocasmı uyandırmadan, ayaklannın Hayır. Uyuyor... Uyandırmağa Bugün işine geç mi kaldın, kocaîkinci ihtimal, Meiikenin bütün şüphe gözlerinin önünde tutuyordu. Eski yuvaŞekib, karısını alnmdan öper: smı, o yuvanrn ıhklığını, kokusunu kay ucuna basarak odadan çıktı, aşağıya, ye da kıyamadrm. cığım? Çok işim var, sevgilim, derdi. Geç lerinden, aklma gelebilecek bütün zan Saat, epey geç oldu. Bugün işi yok lardan, flıtimallerden daha korkuncdu: betmisti. Fakat bu kaybm çevresini anla mek odasına indi. Kocası, müphem, kararsız bir şekilde kalırsam olmaz. Hizmetçi Huriye, Melikeyi görünce mu acaba? Kocası, sabahlan işini bahane ederek mak lâzımdı; ne kaybetmişti? Ve daha, cevab verdi: Melike, birden mahmurluktan uyanır, ne kaybedebilirdi? gözlerini açarak şaşkınlıkla sevinc arası Melike, hiç sükununu bozmuyordu: eıkenden kalkıp kaçıyordu. Yok.. Mühim, acele bir iş de yok.. nesesi kaçar, kalkardı. Eğer erken işi olsaydı, davranır Tatlı tatlı mışıldryarak uyuyan kocası bir smtışla bağırdı: Melike, buna inanmamak istiyordu; Melike, nazlanır gibi ona sokulmuştu: Melike, gene sessizce odaya girmişti; Küçük hanım, neye indiniz? Ses kalkardı. Eskidenberi böyledir, işi olmaboğazı yanmağa başlamıştı; boynunu tır na, içi yanarak baktı. Şekibin suçu yok Eskiden olsaydı, bu sabah erken Şekib, hâlâ uyuyordu. Genc kadın, şeztu. O, çocukluktanberi körkörüne itaat leneydiniz, kahvaltınızı yukan getirirdim. yınca, ballanmayı sever. mi kalkacaksm? Yarm, mühim işlerin var longa oturdu, paltosuna sarındı, kocasının naklarile yırtmak, paralamak hırsile par İhtiyar kadın, sesini çıkarmadı. Meli mı diye sorardım. Fakat aylardanberi bu Melike, gülümsiyerek sofranın başına maklarını sıktı; bağırmamak için, yum etmeğe alıştığı annesinin, tekrar tesiri, hauyanmasını bekledi. ke, bahçedeki sarkık dallı küçük çam ağa itiyadlan kaybettim, sevgilim. Sen de bir kimiyeri altma girmişti. Melike, kaynana oturmuştu: Şekib, o gece uykusuz kalmış değildi; ruğunu ısırdı. cma bakıyordu. Kocam, daha uyuyor... şey söylemedin. Bıraktım, tatlı tatlı uyuHayır! Bu şüphelerin, zanlann, ihti sının telkin kuvverine hayrandı; ihtiyar pek de yogun sayılmazdı. Fakat, erken Çok geçmedi, merdivende bir ayak sun, dedim. Genc kadın, kahvaltı ederken, Huriye, mallerin, hiçbirisi doğru değildS, doğru o kadın, herhangi bir fikri, doğrudan doğkalkmağa alışmış bir adamın, saat dokuruya telkin etmiyor, çapraşık yollardan kâh ellerini, bileklerini tırnaklıyarak, kâh sesi oldu, ve biraz sonra kapı açıldı, Şe Şekib, havlu ile ağzını sildi, kansınm za geldiği halde, tatlı bir yorgunlukla u lamazdı. gidiyor, hatta itiraz eder görünüyor, sıra saçmı kaşryarak, sanatoryom hakkında kib girdi: Fakat, bütün bunlar vehim de olsalar, çenesini okşadı: yuroası, biraz garibdi. Şekib, ya bir, hat Melike, neye uyandırmadın beni? sına göre danlıyor, ağlryor, hırçmlaşıyor, sualler soruyor, onun cevab vermesini Bugün geç de gitsem olur. ta birkaç gece evvelinden uykusuzdu; mademki akla geliyordu, gelebiliyordu, Saat ona geliyor. demek ki havada bunlan yaratabilecek ve bütün mücadeleler arasmda, kendi hk beklemiyor; kendi duyduklanndan, bil Genc kadın, kocasına daha sokulmuş yahud, kansı sanatoryoma gidelidenberi, Genc kadın, güldü: rini kabul ettirmiş oluyordu. Annesbin diklerinden, hatıralarmdan bahsediyor; zerreler vardı. tu: geç kalkmağa alışmıştı. Öyle tatlı uyuyordun ki... Yalnız evi değil, evinin içi de değiş zekâsma, doğru düşünüşüne Şekibin o arada bir elile ağzını kapıyarak yılışık Demek ki benim talihim... Melike, dirsekleri dizlerine, çenesi mişti. Melike, bunu, tabiî görmeğe çalış kadar emniyeti vardı ki vak'alar, hâdise yılışık gülüyor; ölüm, hastalık, yahud bir Eğer Huriye gelip seslenmemiş olŞekib, kansınm ellerini tuttu, sıktı, biryumruklarına dayalı, gözlerini ayırma h. Kendi, orada, ruhu, vücudü istihaleler ler bile bu inanışı sarsamamıştı. kötülük lâkırdisı geçince, hırkasmm yaka saydı, daha da uyuyacaktım. den ayağa kalktı: dan, mışıl mışıl uyuyan kocasına bakıyor geçirirken, hiç durmadan, a b p giden Annesi, Şekibe, zengin kız alacakü. smı ısınyordu. Melike, onun lâkırdıkla Meiikenin damarlanna iğneler sapla Artık giyinip gideyim. 6u. gün, zaman seline, buradakiler mi daya Halbuki Melike, fakirdi. İhtiyar kadın, nndan bir tek netice çıkarmıştı; bu kız, nrvermişti. Melike, kahvaltı ettikten sonra Melike, yalvarır gibi baktı: Şekib, karısmm yokluğundan istifade nacaklardı? bunu affedemiyordu; Melike, hastaneye göründüğü gibi, sadece «deli» değildi; Huriye, mutfağa girmişti. Ne vakit yu {Arkası var) Edebî tefrika : 62

Bu sayıdan diğer sayfalar: