Ankarada zafer bayramı ve diploma merasimi I •\ ,^^ğîf % CUMHUBÎYET 1 Eyful 1937 İİfcfc Ankarada Harbiye mektebi avlusunda yapılan menasimde mezun zabitlerimiz hep bir arada 3 şimal memleketile münasebetlerimiz Letonya ve Litvanya ile de birer ticaret muahedesi akdedeceğiz Mezuniyetle şehrimize gebniş olan Baltık hiıkumetleri nezdindeki mümessilımiz Nuri şehrimizden hareket etmiştır. Elçi bir muharririmize şunlan söylemiştir: « Temsil ettiğim Baltık hükumet leri Estonya, Litvanya, Letonyadır. A ralarında Balkan antantına müşaibih bir birlik vardır. Siyasetleri Ceroiyeti Ak • vama istinad eden bir politika takibidir. Aramızda dostluk hblerinden başka bir şey yoktur. Memleketimizdeki terakki ve tekâmülü takdirle karşıhyorlar. Bu memleketlerle ticarî münasebetlerimiz vardır. Bizden tütün, susam ve saire alıyorlar. Geçenlerde Estonya Ticaret Nezareti erkâmndan bir murahhas Ankaraya gelmişti. Müzakere neticesinde bir ticaret mukavelesi akdettik, bizden bir hayli mal alıyorlar. Bu ay sonuna doğru bir Leton heyeti memleketimize gele cektir. Litvanya ile de aynî şekilde bir ticaret muahedesi akdi için teşebbüsler vardır. Baltık memleketlerinde kütle halinde Türk yoktur. Lâkin ticaret için gelen gidenler ve bazı ticarebhanelerin mümessilleri vardır.» Arabların tahrikâtı neticesiz kalıyor Halkevinde bulunan silâhlarm bahçeye Arablar tarafından atılan altı tabancadan ibaret olduğu anlaşıldı Sancaktakj son hâdiseler Yeni Fransız delegesi geliyor IBaştarafı 1 inci sahifede] Aokarada 30 ağustos resmî geçidinde Harbiye mezunlan Fransız delegesi bekleniyor v . Arab gazetelerirdn iftiralart Harbiyede diploma merasiminde bulunan. Vekiller ve Kumandanlar îskenderunda çıkan mahud (Elliva) gazetesı, 9 ağustos hâdiselerinin mes'uli yetini tamamen Türklere yükliyerek, Halkevinde yapılan taharriyatta mühim miktarda silâh, fişek ve bir takım tehlikeli vesikalar bulunduğu ve bir takım kimselere vak'alar çıkarmalan için Evce lahsisat verildiği yolunda hezeyanlarda bulunmuştu. Antakya Parti genel sekreterlıği, bu iftiralara uzun, kat'î ve müİskenderuna vapur seferleri ^ dellıl cevablar vermiştir. Antakya (Hususî) Messageri MaBu cevabda bulunduğu iddia edılen ritim kompanyasımn vapur seferlerini (mühim miktardaki hart> silâhmın!) bahIskenderuna kadar temdid ile ayda bir çede çiçekler arasma bızzat bu tahrikâtı iskenderuna muntazam bir sefer yap • yapanlar tarafından bir maksadı mah mağa karar vermiş olduğu öğrenilmek « V%T1¥ * ** ** / kilerdeki bir mutf ak bıçağından ibaret o\ Antakya 30 (Hususî) Yeni ta « yin edilen Hatay Fransrz delegesi M« Roger Garreau 31 ağustosta îskenderiyeden buraya hareket edecektir. M. Garreau'ya Iskenderiyede Ana • dolu ajansı Mısır mümessili tarafından bir öğle ziyafeti verilmiş ve yemekte bazı Mısır gazetecilerile La Bourse gaze • tesi başmuharriri ve îskenderiye îş Bankası müdürü Suad Saim Onat bulun • muştur. Namık îsmail ihtifalî Her sene yeni mezun verildikçe merasimle bir çivi çakılmak mutad olan şanlı Harbiyemizin meşhur Yaş Kütüğü, evvelki gün yapılan merasim sırasında... mmmmmem A^ıkgözlük bu kadar olut> Merhum Namık İsmail için dün ak şam Beyoğlu Halkevinde bir ihtıfal yapılmıştır. İhtifal, Ev reısi Ekrem Torun nutkıle başlamıştır. Ekrem Tor, Namık Ismailin san'atkâr şahsiyetinden bahsederek gencliğin onun hatırasını yadetmesi bir kadirşinaslık olacağını söyle miştir. Bundan sonra Safa Günay, Namık îsmailin hayatını ve idareciliğini tebarüz ettiren bir konierans vermiştir. Harbiye mezunlarının birincisi diploma alırken Barışmayınca yaralamîş Yedıkule hastanesi civarında oturan Despina, evvelki gece Kumkapı cadde sınde gezerken dargın bulunduğu ko cası Vehbi ile karşılaşmıştır. Vehbi, Despinayı görünce yanına giderek barışmak teklifinde bulunmuş, red cevabı almca karısmı bıçakla yü zünden ve kollanndan ağır surette yaralamıştır. Vehbi vak'adan sonra kaçmıştır. Yaralı kadm tedavi altma alınmıştır. Suçlu aranmaktadır. Dün akşam, saat 16,30 da Sultanha • mammda Azizin mBnifatura mağazası» na hastalığı dolayısile Tıbbiyeden çık mış olan ve halen seyyar satıcılık ya pan Ali oğlu Necdet isminde bir geno gelerek iyi cins poplin istemiştir. Necdet, çıkarılan poplinlerin fiatım yüksek bularak almaktan vazgeçmiş, fakat, mağazadan çıkarken 15 metroluk bir poplin topunu da ceketinin arkasına sıkıştırmağı unutmamıştır. Mağazada çalışanlar ceketin arkasın» Cebelidüruzdaki hâdiseler daki gayritabiî şişkinlikten şüpheleneŞamdan gelen haberlere göre Ce rek Necdeti yakalamışlar ve çaldığı kubelidüruzda karışıkhk devam etmek maşla birlikte kendisini polise teslim etmi§lerdir. tedir. Dürzüler son kongrelerinde Emir Etraşın Cebelidüruz muhafız tzmir fuarına gelen lığma tayininde ısrar etmişlerdir. Balkanlılar Eğer bu tayin yapılmazsa Dürzüler Izmir fuarına iştirak eden Balkanlı intüıabata iştirak etmiyerek 1922 firmaların mümessil ve müdürlerile akanunu esasisile Celbelidüruzlular Suri ilelerinden mürekkeb 20 kişilik bir ka« yeden aynlarak istiklâl istiyeceklerdir. fıle dün İzmir vapurile, İzmirden, şeh •• Şam ve Lüıbnandan gönderilen heyetler, rimize gelmişlerdir. Bunlar şehrimizde birkaç gün kalacaklardır. Dürzüleri jkna edememişlerdir. hassa zabitine bizzat teslim edilen Hatay Erkinhk cemiyeti ve efradile Parti arasında teati edilmiş olan muhaberattan başka bir şey olmadığı ızah ve vak'a çıkarmak maksadile bazı kimselere tahsisat verikliği iddiası da nefretle reddedil mektedir. Parti genel sekreterliğinin bu cevabı, muhitte umumî bir surette müs bet bir tesir uyandırmış, yalancı ve iftiracılann suratına bir tokat gibi inmiştir. Delege vekilinin ziyafeti Zorbalık yapmanın cezasî Sirkeci ve civarında bazı kimseleri tehdid ederek zorla para almakta olan Ankaradaki resmi geçidde nutuk söyli Mehmed oğlu Halid isminde birisi yayen, garnizonun en genc zabiti, hitabe kalanmış ve hakkında zorbalıktan do layı tahkikata başlanmıştır. sini irad ederken verdi: Bana hiç de tuhaf görünmüyor. Şu dakikada Rus cephesinde bulunmak için, mahud elli bin frangı seve seve veririmv. Casusluk benim harcım değıl. 17 numaralı ajan itiraz etti: Yoo! Casusluk da bir meslektir... Hem de istifadeli bir meslek... Yalnız, yakayı ele verip bir düzine kurşunla delık desik olmamağa bakmalı! Hennings cevab vermedi. 17 numa ralı ajanla arkadaşlık etmek pek hoşuna gitmiyordu. Muhavereye devam etmeğe isteği yoktu. Otomobil, birdenbire, yolun kenarın da durdu. 17 numaralı ajan, otomobil den indi ve: Siz burada bekleyin yüzbaşım, dedi, ben şu enayiyi aramağa gideyim... Herifin, metelik etmez bir sürü kâğıda elli bin frak sayacağını düşündükçe gülmekten kendimi alamıyorum. Bunu söyledikten sonra yürüdü, ka ranlıkta kayboldu. Hennings bir sigara yaktı ve arabanın yanında bir aşağı bir yukan dolajmağa başladı. Acaba Fransız ajanı işin hilesini anla mış mıydı? Tam bunu düşündüğü esnada, yolda bir ayak sesi işitildi. İki gölge, kendisine doğru yaklaştı. Bunlar, 17 numaralı ajanla Fransız casusuydu. 17 pumaralı ajan, yüzbaşının yanına gelince biraz aşırı bir ihtiram vaziyeti alarak selâm durdu ve: Yüzbaşım, dedi, size, beklediği miz adamı takdim ederim. Hennings, Fransız casusuna: Para yanınızda mı? diye sordu. Öteki cevab verdi: Evet... Şu zarfta, binerlik elli tane banknot vardır. Lutfen bir de kendiniz sayınız. Hennings banknotlan saydı ve cebine yerleştirdi. Eli titriyordu. Vicdan azabı içinde kıvranan ve yaptığı işten hicab duyan, müşkül mevkide kalmış bir adam rolünü çok tabiî oynuyordu. Siyah fötr şaphalı adama, elindeki zarfı uzatarak: Buyurun, dedi, kâğıdlannızı alm. Adam eğildi; otomobil fenerinm ışı ğında, zarf muhteviyatını muayene etti ve çehresinde itminan belirdi. Sonra, Hennings'i selâmladı, 17 numaralı a janla birlikte oradan uzaklaştı. Onunla Genc Harbiyeliler Cumhuriyet abidesi önünde İstiklâl marşını dinlerlerken Delege vekili Dömenk, Antakya Türk konsolosu şerefine mükellef bir ziyafet vermiştir. Zıyafette kışla kuman dam, mesalihi hassa zabitleri, delegas yon erkânı hazır bulunmuşlardır. Ziya fet, çok samimî bir hava içinde geçmiştir. birşeyler daha konuşmak istediği anlaşılıyordu. Birkaç dakika sonra 17 numaralı a jan, Fransız casusunun yanından ayrıl mış, otomobilin bulunduğu yere dönmüştü. Fransızla aralarında geçen muhave reyi, yüzbaşıya, kısaca anlattı. Bu bu luşma sahnesini ve hâdisenin muhtelif teferruatını gitgide daha gülünc bulduğunu söylüyordu. Otomobil hareket ettikten sonra, Hennings'e dedi ki: A h ! Yüzbaşım..* Herife, sîzîn hakkmızda öyle şeyler söyledim ki... Malum ya, beni iki yüzlü casus zanne diyor; onun için sözlerime inanır. Sızin, kumarda çok büyük paralar kaybettiğinizi, önümüzdeki pazartesiden evvel elli bin franga mutlaka ihtiyacınız olduğunu söyledim. Bu, onun için bir hayat, memat meselesidir, dednn.... Şimdi, otomobil, Bern istikametinde yol alıyordu. Vakit geceyansmı geçmiş, bire geliyordu. Hennings, yol arkadaşile daha fazla konuşmak istemediği için susuyordu. Şehrin ilk ışıklan uzaktan gözükünce, 17 numaralı ajana: Beni lutfen köşküme bıraklr mısı Bir Yugoslav filosu Yunanistanda Atina 31 (Hususî) Yugoslavya donanmasına ntensub bir filo dün Faler limanma gelmiştir. Yugoslavya filosu muhtelif Yunan limanlarını ziyaret e» decektir. nız? SaintGothard caddesinde, 28 numara, dedi. Hay hay, yüzbaşım. Yalnîz, miralay Vedl, avdette, ikimizin birlikte bir eğlence yerine gitmemizi tenbih etmişti. Malum ya, yaptığımız alışverişten dola» yı, neşeli, memnun görünmemiz lâzım. 17 numaralı ajanın mütaleası doğruydu. Hennings, bir an evvel eve gidip karısına kavuşmak için sabırsızlanmakla beraber, cürüm ortağile beraber, Corne d'Or kabaresine gitmeğe razı oldu. Orada, ikisi başbaşa bir şişe şampanya içti • Ier. 17 numaralı ajan, pürneşe, son ka dehi boşaltırken, Hennings'in kulağ»na şu sözü fısıldadı: Bu akşam buraya geldiğimize îyi ettik. Şu karşıdaki sanşm kadınm yanînda oturan adam yok mu? îşte o Ingiliz Entellicens Servisindendir. Bizi bu ak şam böyle canciğer arkadaş vaziyetinde görünce, bu havadisi hemen Fransız ci * suslanna yetiştirecektir. O zaman, uğ radığı iflâs yüzünden herşeyi göze almış zabit masalına inanmıyan kalmıyacak nr. (Arkası var) I SEHER VAKTi Maurice Dekobra 4 Hamdı Varoğlu İki saattenberi yol alıyorlardı. Çıkan kısımların hulasasî Yazan: Çeviren: Hen nings, bir aralık, 17 numaralı ajana sordu: Varacağımız yere yaklaştık mı? Evet, yüzbaşım. Buradan iki kilo metro ötede bir yamac vardır. O yamacı dönünce metruk bir orman kulübesi gö receğiz. Kendisile buluşacağımız adam bizi orada bekliyecek. Otomobili elli metro beride durduracağım; en ufak tehlıkede gerisin geri kaçabilmek için de arabayı, gekliğimiz istikamete çevirece ğim. Ondan sonra, kulübeye gidip ada mın orada olup olmadığına bakacağım; parolayı soracağım ve gelip sizi alacağım. 17 numaralı ajan bir lâhza sustu, sonra, belli belirtiz bir gülümseme ile ilâve etti: Fakat, yüzbaşım, insanın, hakikatte düşmanı kafese koyduğu halde, kendisine vatan haini süsü vermesi hayli tuhaf değil mi? Hennings, somurtkan bir tavırla cevab [Buyuk Harbde, Avusturya Macaristanın Bern sefıri, yüzbaşı Hennings isminde bir Avusturya zabitini, gizli bir vazifeye memur eder. Bu vazife, Müttefık crduların harekât plânını, tahrif edılmiş şekilde, bir Fransız casusuna 50,000 jrank muakbilinde satarak, lti~ lâf devletlerini yanlış yola sevketmektir. Yüzbaşı, bu vatan haini rolünü önce reddetmek isterse de, ısrar karşısında kabule mecbur olur. Hennings, Londralı dansöz Sybil ile sevişıp evlenmiştir. O akşam evine geç kalan zabiti karısı merak eder. Telejonla zabıtaya sorar, bir şey öğrenemez. Tamdığt bir doktora telefone eder, onun vasıtasile hastanelerde arastınr, gene bir haber alamaz. Bu sırada, yüzbaşı Hennings, Avus turya hukumetinin emrindeki 17 nu maralı ajanla birlikte, Fransız casusile buluşmak üzere otomobille yola çtk mıştır ] • ** Btş dakika geçti; on dakika daha geçti. Hennings'in içine bir kurd düşmüştü.