7 Ağustos 1937 CUMHURİYET Hfidiseler arasında Almanya Çekoslovakya Almanya bazı şiddetli teşebbüslerini muhik göstermek için bir şikâyet koleksiyonu hazırlıyormuş Almanya, Avustıırya, Macaristan ve Italya arasında yeni temaslar vuku bulacak Paris 6 (A.A.) Almanyadaki Çekoslovak aleyhtarlığı hakkmda Echo de Paris gazetcsin.de Pertinax şöyle yaz maktadır: «Çekoslovakya'ya karşı panjennanist hücumlannın zaman zaman tekerrür ettigini kaydetmek lâzundır. Görünüşe göre Hitler devleti bazı şiddetli teşebbüslerini muhik göstermek için bir şikâyet kolleksiyonu hazırlamaktadır. An'anevî panjermanizmin vazifesini kolaylaştıracak olan sey, Hitlerizmin etrafa korku salması değildir. Nazi macerasında Almanya «şarka doğnı tazyik» siyasetini muhik göstermek için mükeneren zikrettiği yüksek medeniyetli memleket vasfını kay betmiştir. Dahilî siyaset silâhlarile Almanya ne Prague'da ne de Viyanada muvaffak olacaktır.» Epoque gazetesbde Donnadien şöyle yazıyor: «Almanyanrn israrla Çekoslovakyaya hücum ederek Romanya ile Yugoslav yaya karşı mültefit davranması nazan dikkati celbetmiştir. Bu manevra gayet »arihtir. Almanya bu hareketile vasatî Avrupada serbest bulunmak için Küçük ttilâf grupunu dağıtmak istiyor. Küçük ÎHlâf, filhakrka sulhun esaslı amillerin den biridir. Onu dağıtmak teşebbüsleri pmdiye kadar hiçbir netice vermemistir. Bundan sonra da böyle olacağından e miniz.» Piyasa musikisi ve konservatuar anun, ecnebi küçük san'atlar erbabının Türkiyede çalışmasmı yasak ediyor. Bu memnuniyetten yalnız mütehassıslar istisna edilmiş. Belediye, Avrupadan buraya gelen orkestralan da küçük san'atlara dahil farzederek, mütehassıs olup olmadıklannuı tayini işini Konservatuara bırakıyor. Burada biri kanunun tefsirine, öteki de tatbikına aid iki ihtilâf var: Küçük san'atlardaki «san'at» kelimesi ki aslında «zanaat» manasma gelir güzel san'atlardaki «san'at» kelimesinin ayni değildir. Doğramacılık san atı dediğimiz zaman, musiki gibi bir güzel san'at değil, sadece bir el hü neri kasdetmiş oluruz. «San'at» ve «zanaat» arasındaki büyük fark, hakikatte sadece «küçük zanaatlar» dan başka birşey kasdetmiyen bu kanu nun müzisyenlere şümulü olmaması lâzım geldiği iddiasına meydan verebilir. Fakat, bizim yalnız küçük zanaatlar erbabımızı değil, san'atkârlarımızı da ecnebi rekabetine karşı himayeye ihtiyacımız var. Birçok Avrupa memleketleri de iktısadî mülâhazalarla bu millî hassasiyeti gösteriyorlar. Böyle bir hesabla eğlence musikisinin de küçük zanaatlar çerçevesine dahil farzedilmesinde beynelmilel tempoya uymamız tabiidir. Bu zaruret kabul edilince, ortada, kanunun tatbik şeklindeki ihtilâf kalıyor. Ecnebi müzisyenler, Konservatuarda imtihan ediliyorlar. Burada birkaç uygunsuzluk var: 1. Konservatuar, en yüksek haysiyeti ve manasile bir musiki mektebidir. Onun kapısından içeriye halis san'ata aid endişelerden başka hiçbir mülâhaza giremez. Yerli piyasa çalgıcüannm maişetini korumak gibi içtimaî ve iktısadî tedbirlerle ve hesablarla böyle bir san'at müessesesinin hiçbir alâkası yoktur. 2. Eğlence musikisi, halis ma nasile kültür musikisinden ayn birşeydir. Bu ikinciyi temsil eden Konservatuar profesörleri piyasa çalgısmdan anlamazlar. Dünyanın pek büyük bir müzisiyeni, meselâ bir Cortot, bir cazband takımı içinde becertksiz bir eleman halmde kalır. Bu iki ihtısas birbirinden ayndır. 3. Avrupadan gelen müzisiyenlere yerli piyasamızın ihtiyaclanna göre izin vermek lâzımdır. Bugün piyasada alafranga çalan san'atkârlan. mızın çoğu Mabeyn, Bahriye ilâh... mızıkalarmdan yetişmedirler. Bunun için ağız sazlarmda mütehassıs elemanlar pek çoktur. Fakat piyano, keman, viyolonsel.. gibi aletlerin san atkârlan ihtiyaca kâfi gelmiyor. Eksikleri ecnebi müzisiyenlerle kapatmak veya lüks otellerle lokantalar için mahdud bir iki Avrupa orkestrasına izin vermek düşünülebilir. Fakat bu bakımdan da Konservatuar gibi halis ve mücerred bir san'at müessesesinin böyle ticarî, iktısadî işlerle uğraşmasuıdan daha abes birşey olamaz. Yarının kartaiları arasında Atatürk kızları niçin pilot olmak istiyorlar? Türk kızı, hayatın hiçbir sahasında Türk erkeğinden geri kalmamağa, yurdun müdafaası için onunla yanyana şehid olmağa azmetmiştir IHEM NALINA MIHIIMA Yurdu sür'atle imar için eçenlerde, Cumhuriyete yazdığım bir başmakalede, Almanya ve Bulgaristanda, kısmen de Avusturyada olduğu gibi, bizde de mecburî iş hizmetinin kabulü memleketin süratle iman bakımından elzem olduğunu söylemiştim. İleri sürdüğüm bu fikri beğenen okuyucu mektubları alıyorum. Bu arada «diplomalı makine mühendisi Lâtif Osman Ç. Gil» imzalı bir mektub çok dıkkatimi celbetti. Tahsilini Almanyada ikmal ettiğini söyliyen bu okuyucum, mecburî iş hizmeti için çok kuvvetli bir propaganda yapmak ve halkı buna ısın« dırarak işi olgunlaştırmak lüzumunu izab ettıkten sonra, şu hâdiseyi anlatıyor: <Mektebimizin hususî bir spor bahçesi yoktu. Şehirde her nekadar biri fevkalâde, diğer dördü îstanbuldakilerden çok daha güzel olan beş tane spor bahçesi (stadyom) vardı ama mekteb ida resi hususî ve mektebe yakın bir yer edınmek arzu ediyor ve 100 kiisur senelik bir maziye malik olan mektebin senelik yapılacak işler programı başında spor bahçesi de bulunuyordu. Fakat bütçe darhğından bu iş başarılamıyor. Belediye, münasib bir sahayı, nihayet mektebe hediye etti. Mektebin inşaat profesörleri, talebeleri ve mimarlarının iştirakile inşaat projesi yapıldı. Tabiî gönüllü olarak. İşin başarılması için lâzımgelen hesab ve teşkilât işleri tamamlandı. Sarfedilecek paranın büyük bi» kısmı amele ücreti idi. Günün bırinde mektebde bir topîantı yapıldı. Rektör, mektebdeki (ecnebî ve kız talebe haric) Alman talebeyi çalışmıya davet etti. Mektebin talebe mev« cudu 2500 dü. Teklif çok alkışlandı. Hei sablanan 70,000 saat kadar işi başara « bilmek için her gencin 8 saat hesabile 3 gün çalışması lâzımdır. Kısa bir zaman sonra merasimle illt kazma vuruldu. Bu işte ben de fahrî o« larak çalıştım. Bütün faaliyetler fev < • kalâde bir intizam içinde geçti. Kız talebe de kısmen fahrî olarak bilfiil ça lıştı. Diğer bir kısmı da çalışanlara süt ve saire dağıtmak suretile yardım ediyorlardı. Bir yaz sömesteri başında başlanan bu iş, ondan sonra gelen kış sömesteri başında başarıldı. Saha bütün teferru atile tamamdı. Ankaradaki gibi heybetli değildi ama îstanbuldakiler gibi de fena değildi. Bu sahamn açıkna töreni fevkalâde heyecanlı oldu; çünkü talebe kendi çalış,masımn eserini ortada gö • rüyordu. " * İstanbulda buna benzer kaç saha bitîrilebilir? Eğer makalenizin mevzuu olan teşkilât başarılabilirse...» Ne guzel değil mi? Bizde de, bazı bazı böyle elbirliğik güzel eserler vücude getirildiği vakidir, Bunu da ekseriya askerler başanrlar. Misal: Muhterem General Ali Hikmet Ayerdemin kolordu kumandanlığı zamanında, Balıkesirde yapılan spor sahası. ı îki gün evvel, Türk Kuşunun Plânörcülük Kampını görmek üzere înönüna gidip geldim. Bu arada İnönü ve Bozhöyük kasabalannı gördüm. İki kasaba arasındaki harab ve perişan şoselerden« daha doğrusu araba ve otomobillerin kendilerine açtıklan patikalardan geçtim* Bozhöyük kereste fabrikasının müdürü emekli ve kıymetli bir asker olan B. Şe« ref, kışın buralardan araba ve otomobille geçmenin korkunc müşkülâünı hatta im« kânsızhğını anlattı. Bir defa daha karar verdim kî» 762,000 murabba kilometro tutan genij yurdumuzu yalnız devlete ve belediyelere verilen vergilerle imar etmenin imkânî yoktur. Bütçemiz, biran evvel yapılmasi lâzım gelen yol ve su işlerini süratle ba« şaracak kudrette değildir; bütün milletm, kazmaya küreğe sanlması gerektir. Türkiyenin süratle iman, ancak, mecburî q hizmeti denilen usulün bizde de ihdas ve kabulile kabil olacakbr. Bulgarlann yap« hğını biz neden yapamıyalım? Avusturyada yapılacak temaslar siyasi Viyana 6 (A.A.) Birkaç ecnebi devlet adamının ayni zamanda yaz ta tilini Avusturyada geçirmekte olması kendilerine birbirlerile konuşmak fırsatını verecekrir. Avusturya Hariciye Müsteşan GuidoSchmidt, kuvvetli bir ihtimalle gelecek hafta Vozamberg'de von Neurath'la görüşecek ve bir müddet de Salzburg'da De Kanya ile bir mülâkatta bulunacaktır. Şimdi Badgastein kaplıcalarında bulunan Daranyi'nin bu ayın sonunda Schuschningg'le görüşmesi mukarrerdir. Bu sabah Viyanada israrla dolaşan bir şayiaya göre GuidoSchmidt, Kont Ciano ile görüşecektir. Fakat iyi bir membadan öğrenildiğine göre bu mülâkat pek yakın bir zamanda yapılmıyacaktır. Neurath da Avutturyaya geliyor Berlin 6 (A.A.) Alman istihba • rat bürosu bildiriyor: Bir Viyana gaze tesi von Neurath'm yakında Avusturyada Vorarlberg şehrine gideceğini yazmıştı. Aldığımız malumata göre Hariciye Nazın, Avusturyada sadece hususî mahiyette kısa bir gezinti yapacaktır. Baltık denizinde Finlândiya ile Sovyetler arasında bir hâdise Helsîngfors 6 (A.A.) Finlândiya Honanması, Helsingfors önünde manevra yapmakta olduğu sırada ortaya ufak bir Rus filosu çıkmış ve manevrayı takib etmek ister gibi bir vaziyet almışhr. f Finlandiyayı resmen ziyaret etmekte olan Alman tahtelbahirlerinin takarrübü lizerine Rus gemileri ortadan kaybol muşrur. Mekteb kitabları Ilkteşrin başına kadar hazırlanmış olacak Ankara 6 (Telefon'.a) Maarif Vekâleti bu sene mekteb kitablar.rm vaktinde hazır olması ve teşrinievvel başmda mektebler açılırken taleberin kitab bu labilmesi için tedbirler almıştır. Devlet matbaası bu hususu temin etmek üzere geceleri de çahşmaktadır. Bu suretle mektebler açıldığı tarrhte kitablann hazır bulunacağı anlaşılmaktadır. Vekâlet kitabcılara da kolaylık gösterdiği için ki tablann tedariki memleketin her tarafında kolaylıkla kabil olacaktır. Belgradda heyecan uyandıran bir rivayet Belgrad 6 (A.A.) Belediye, Patrik Ankara 6 (Telefonla) Maftrif Varnave'nin ölümü hakkında bir tebliğ neşrederek patriğin zehirlenerek öldü Vekâleti orta tedrisat umum müdürü bu ğü hakkında dolaşan şayialara nihayet seneki ortamekteb kadrolarım hazırla • Vermiştir. mıya başlamıştır. Bu kadrolar agustos sonunda çıkacakhr. Bu sene yeniden bir Cesedi muayene eden 9 doktor, patriğin zatürrieden vefat ettiğini beyan çok ortamekteb açılacağı için yeni kadrolar geniş tutulacaktır. etmişlerdir. Bugünkü trenle şehrimize gelen îstanAnkara trenlerînin saati bul Maarif Müdürü de mekteb kadrolan değişiyor için Vekâletle temasa başlamışhr. Ankara 6 (Telefonla) Ağustosun Hitlerin kitabı üç milyon on altısından itibaren İstanbul Ankara arasındaki trenlerin muvasalat saatnüsha basıldı leri değiştirilecektir. Aldığımız malu Berlin 6 (A.A.) Hitlerin «Mücademata göre, 8,43 te Ankaraya gelen posta lem» ismindeki kitabınm basılış adedi treni bu tarihten sonra 7,30 da gelecek halen üç milyonu bulmuştur. tir. Dokuzu elli geçe gelen ekspres de Japon împaratorunun kardedokuzda muvasalat edecektir. Yeni kadrolar înönü •plânörcülük kampmda bir öğretmenle kız talebeden biri G IX 2 plânöründe • Sırf hava sporu yapmak için tayyareci olmak istiyen Melâhat Koral Tayyareci olmak ve bir turist tayyaresini bizzat idare ederek dünyayı gezmek istiyorum. Sırf hava sporu yapmak için tay yareci olmak ve 1940 Olimpiyadlannı görmek üzere kendi tayyaremle Tokyoya gitmek istiyorum. Türk kızının, havacıhkta da Türk delikanlısından geri kalmadığını göstermek için tayyareci olmak istiyorum. Türk kadımnın da Türk erkeği kadar kahraman olduğunu dünyaya isbat ermek için askerî tayyareci olmak istiyo rum. Medeniyetin istikbali havalarda dır. Türk kadımnın medeniyetteki yüksek mevkiini göstermek için tayyareci olmak istiyorum. İnönü kampında plânör uçuşlan yapan Ben öğretmenim. Türkiye halkına 20 Türk kızından üçü: Rabia, Drahşan, daha çocukken havacılık sevgisini aşılaNüveyre mak için tayyareci olmak istiyorum. înönü plânörcülük kampmda, birer ya narin \ucudlerinde bir kınğa, yahud erkek gibi çalışan 20 Türk kızının, öğle ölüme mal olabilir. Fareden korkan küyemeğinde kendilerile beraber yemek çücük genc kızm, ucunda ölüm tehlikesi yerken sorduğum suale verdikleri cevab olan bir işte, gösterdiği bu kahramanca soğukkanlılığa hayran olmamak kabil lar işte bunlardır. Atatürk devnrnn Türk %z't ve kaiını, değildir. Kendisi, diğer arkadaşlanmn ekserisi kayatın hiçbir sahasında Türk erkeğin gibi öğretmen olmıyan, sırf spor yapmak den geri kalmamağa azmetmiştir. Bu hakikati, înönü kampmda plânör için pilot ölmağa azmetmiş bulunan Melerle kendilerini havanm boşluğuna ka lâhat Koralla, bazı balolarda gördüğüm pıp koyuveren Türk kızlannı, onlann zarif bayanla konuşuyorum: Hava sporunda büyük bir zevk, yüksek cesaretini ve çelik iadelerini görbüyük bir heyecan buluyorum; şimdi size dükten sonra bir daha anladım. Kadın, elbette bedenî kuvvet itibarile anlatamıyacağım başka bir zevk, başka erkekle bir değildir. Tabiat «lâtif cins» bir heyecan. Herkes yerlerde otomobille denilen hayat yoldaşını, erkekten daha gezerken ben tayyare ile havada uçmak; nazik, daha nahif yaratmışhr. înönü kam göklere hâkim olmak istiyorum. Nereden aklmıza geldi tayyareci pmdaki Türk kızlaı da öyledir. Onlar, olmak? erkek kıyafetinde, Türk delikanlılannın Eskidenberi îsterdim. Aattürk kıyanmda, daha nahif adeta birer çocuk zı Sabiha Gökçenin muvaffakiyetleri begibi kalıyorlar. Zaten hemen hepsi 18 yaşına yeni basmış genc kızlardır. Vü ni teşvik etti; kampa geldim; sonuna kacudleri yeni tekâmüle başlamıştır. Fakat dar devam edeceğim. onlann bu çocuk halleri, sırf görünüş itibariledir. Yoksa azim ve irade, metanet, cesaret, çalışkanlık, zekâ gibi ma nevî meziyetler bakraıından onlann Türk delikanhlarından hiç farkı yoktur. Fazla olarak erkekten geri kalmamak duygusu, kadmlık izzeti nefsi, onlann zayıf ve nazik vücudleri içinde çelik gibi bir irade kuvveti yaratmış, tuttuklan bu güç işi mutlaka başarmak için ruhlannda sön mez bir alev yakmıshr. înönünün sarp kayalık tepelerinden plânörle kendilerini boşluğa bıraktıklan zaman yüzleri öyle sakindi ki yüreklerinin korku nedir bilmediği açıkça anla şılıyordu. Bursa kız muallim meVtebinden öğ retmen Remziyeye sordum: Paraşütle atlarken korkmuyor musunuz? Hayır, hîç korkmuyorum; çünkü tayyareci korkmaz. Samimî olunuz ve dogru soyleyî niz. Hakikaten korkmuyor musunuz? Korksaydım, arkadaşım Eribe gozümüzün önünde düşüp şehid olduktan sonra, tekrar paraşütle atlamaz ve plâ • nörle uçmazdım. O halde ne duyuyorsunuzî Paraşütle ilk atladığım gün, dimagım da sanki bir boşluğa düşmüş gibi oldu. Hiçbir jey duymadım. Sonraki paraşüt atlayışlannda ve plânör uçuşlannda tatlı bir spor zevki ve heyecanı duymağa ba^ladıan. Şimdi en büyük zevkim uçmaktır. Uçuş yerlerînde onîarî yaEndan seyrediyorum ve hakikî hislerini yüzlerinden anlıyabilmek için, kendilerile (ıiç alâkadar olmuyormu^ gibi davranıyorum. Daracık plânörün içine bir ot»mobile biniyormu? gibi sükunetle giriyorlar, bir koltukta oturur g3>i müsterm oturuyorlar. Sanki hiçbir fevkalâdelik yapmıyorlar • mış g2îi halleri gayet sakin ve tabiidir. Filvaki, genc kızlann üzerinde, dişi Türk kartalı Sabiha Gökçenin kahra manlığı çok büyük tesir bırakmıştı. Hepsi için birer Sabiha Gökçen olmak tek idealdi. Türk Hava Kurumu başkanı Fuad Bulca, müşfik bir baba gıbi, soruyor: Bir eksiğiniz, bir isteğiniz var mı? Genc kızlann hepsi birden cevab ve riyorlar: Her şeyimiz tamam. Hiçbir eksi ğimiz yok. Bir tek isteğimiz var. Açıkça söyleyin nedir? Mümkün olan herşeyi yapar, yaptınnm. Erkek arkadaşlanmız gibi askerî talim görmek istiyoruz. Askerî talimlere neden iştirak et mek istiyorsunuz? Hep bir ağızdan cevab verîyorlar! Askerî tayyareci olmak, icabında yurdumuza hizmet etmek için. Kamptaki askerî talim muallimi subaya müracaat etsenize... Ettik; fakat bir netice çıkmadı. Çok rica ederiz. Bize de askerlik öğretsinler. Erkek arkadaşlanmız silâh talimleri yaparken biz de seyrederek öğreni yoruz amma, kâfi değil. Bilfiil talim etmek istiyourz. Hem, bizi neden askerî talimlerde ayn muameleye tâbi tutuyorlar.Onlarla beraber uçuyoruz. Onlarla beraber tayyareci olacağız. îcab ederse gene onlarla beraber yurdu müdafaa etmek ve vatan için beraber ölmek hak konız değil mi? Seslerindeki aalıktan ve Keyecandan anlıyorum ki askerliğin erkeklere münhasır bir îmtiyaz olması onlann gücüne gidiyor; kadmlık değil, yurddaşlık izzeti nefislerine dokunuyor. Fuad Bulca cevab verîyorı lcabında siz de hava harbine iştirak «deceksinizf Türk delikanlılaril« yanyana döğüşeceksinK. Onarla beraber nnrzafferı onlarla beraber şehid olacakYalnız gö'zleri dîkkat kesilmîştir. HalbuU «ınız. Buna füphe etmeyin. Bir haftada yakalanan kaçakçılar Ankara 6 (A.A.) Geçen bir hafta Sçînde gümrük muhafaza teşkilâtı, 30 kaçakçı, 1202 kilo gümrük kaçağı, 184 kilo inhisar kaçağı, 2 tüfek, 1 tabanca, 12 mermi, 40 kesim hayvanı ile 23 kaçakçı hayvanı ele geçirmiştir. gelmeleri beklenen Prens ve Prenses Şişibu, bir rahatsızlık yüzünden Fransaya seyahatlerinden vazgeçmişlerdir. Altes Prens ve Prenses halen Lâhey'de bulunmaktadırlar. Belediye bu meselenin üstüne da ha büyük bir dikkat ve hassasiyetle igilmelidir. Bir istidanm altına «imtihanlannın icrası zımnmda İstanbul Konservatuanna» tarzında bir kırmızı kalem havalesi çektikten sonra kolşi Fransaya gitmiyecek tuğa yaslanmakla ne bir musiki, ne Paris 6 (A.A.) Japon büyük elçili de yerli san'atkânn himayesi davası ği bildirmiştir: Gelecek hafta Patise halledilmiş olur. PEYAM! SAFA Emsalsiz bir facia IBaştarafı 1 incl sahifede] hiddetlenen Müştak, derhal Merdiven köjKine gelmiş ve ilk iş olarak karısının da yardımile Ramazanı dövmeğe başlamıştır. Vaziyeti lcabı efendisine el kaîdıramıyan Ramaıan bu suretle bir hayli dayak yemiştir. Fakat dövmekle sü kunet bulmıyan Muştak, artık bitkin bir hale gelen biçare Ramazanı son olarak kazıklamayı düşünmüş ve tereddüd etmeden bu hayvanı işkenceyi de yapmıştır. Ancak bundan sonra kan bürümüş gözleri biraz sükunet bulmuş olan Müştak tahammülsüz ıstırablar içinde kıv ranan Ramazanı orada bırakarak ka rısile beraber çıkıp gitmiştir. Ramazan bu vaziyette sürüne sürüne evin kapısından çıkabilmiş ve oracıkta kendinden geçmiştir. Az sonra yoldan geçen bir otobüs tarafından görülen ve derhal hastaneye kaldırılan bedbaht Ramazan yaralarına daha fa^la dayanamıyarak son nefesini venniştir. Müştak tevkif olunmuştur. Tahkikata devam edilmektedir. Bu feci hâdise şehirde şayî olduğu zaman büyük bir teessür uyandırmıştır. Adliye Vekili tzmirde lzmir 6 (Hususî muhabirimizden) Adliye Vekili Saracoğlu Şükrü bugün Tireden şehrimize geldi. Pazartesi günü îstanbuîa hareket edecektir. îktısad Vekili yarın (bugün) Çeşmeden Fethiyeye geçecektir. Vekil, ayın 17 sinde îstanbula avdet edecek, müteakiben fuan açmak için tekrar îzmire gelecektir. Lehler iki Alman balıkçîsînî .evkif ettiler Varşova 6 (A.A.) Vorposten gazetesinin bildirdiğine göre, zabıta dün Baltık sahillerinde Haelman ve Gronwald isminde iki Alman balıkçısını tevkif etmiştir. Bu tevkiflerin sebebi heniiz malum değildir. Almanyada yasak edilen Katolik mecmuası Berlin 5 (A.A.) Devlet gizli polisinin kararile, cSontag Grus Am Kranken Bek» ismindeki haftalık katolik mec muası Almanyada yasak edilmiştir. Amerika Cumhurreisi veto hakkını kullandı Washington 6 (A.A.) Reisicum nur, Roosevelt, Harbiye Nezaretindeki kimya harbi servisinin «kimya dairesi» ismini alması hakkındaki teklif üzerinde veto hakkını istimal etmiştir. Roosevelt bu münasebetle bu harb metodunun maalesef lüzumlu olduğunu bildirmekle beraber, bu büronun genişletilmesine ve bu işle meşgul olan şubeye bir nevi rüchan verilmesine kat'iyyen taraftar olmadığını söylemiştir. Anvers'te büyük bir yangîn Anvers 6 (A.A.) Saat 19,30 da müstahdemin gittikten sonra büyük «Bonmarşe» mağazasında bir yangın çıkmıştır. Saat 22,45 te civardaki iki bina ateşin tehdidine maruz bulunuyordu. Bütün itfaiye takımlan, ateşi söndürtneğe çalışmaktadırlar. PARİS BORSAS1 Paris 6 (Hususî) Paris borsasının bugünkü kapanış fiatlan şunlardırt Fas ve Zengibarda kapitülâsLondra 132,87, Nevyork 26,66 1/2, Ber yonlar kaldırıldı Ziraat Vekili Ankaradâ lin 1073,72, Brüksel 449,12 1/2, AmsterAnkara 6 (Telefonla)' Ziraat Vekili Paris 6 (A.A.) Fasta ve Zengibarda dam 1471, Roma 144,35, Lizbon 120,75, kapitülâsyonların ilgasma dair olan Cenevre 612, bakır 65 1/2 66 1/2, kalay Şakir Kesebir bugünkü trenle buraya metin, ayni zamanda Londra ve Pariste 270,05, altın 139,6 1/2, gümüş 20. kursun gelmiş ve İ£ta3yonda Vekllet erkânile birjok z«yat tarafından 24,0,7 1/2, cinko 25,1,8 1/2, neşredilmigtirjı dcwç«sin« gorf.1, O yaptırsmlar. Bunun îçîn de teşebbüs ederîm. Merak etmeyin. Sağ olun. încecik sesler hep bir araya gelincf kalınlaşıyor, erkekleşiyor ve... kahra • manlaşryor. Kampta, şimdiye kadar kızlann askerf talimlere iştirak ettirılmemesi onlan, kampın sabahın albsmdan akşamm albsma kadar devam eden yorucu mesaisinden siyanet için olduğunu öğrendim. Para • şütçülük dersleri esasen çok yorucu ol • duğu için, akşamüstü iki saat da asker! talim yaparlarsa bunun bedenî kabiliyetlerinin fevkinde bir yorgunluk olacağından endişe edilmiş... Fakat bu kahraman Türk klzlanniıi çelik iradesi, hiçbir yorgunluktan yılmıyorj onlar yalnız tayyareci değil, asker de olmak istiyorlar. bü« d« askerî taEmleri ABIDÎN DAVER