11 Temmuz 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

11 Temmuz 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET Görülmemiş bir dava Türk Spor Kurumu ikinci başkanına açık mektub Galatasaray Beşiktaş, Millî kümenin son müsabakası •Galatasaray kulübü ikinci reisi, son hâdisenin sebeblerini. araştırıyor Fener Güneş bugün karşılaşıyorlar Millî kümenin son iki maçı bugün Taksim stadyomunda Galatasarayla Beşiktaş ve Fenerbahçe ile Güneş takımlan arasında oynanacakhr. İki puvan farkla başta gitmekte olan Fenerbahçenin bu gün Güneşe karşı mağlub olması bek lenemez. Maamafih bu maç neticesinin az çok Galatasaray Beşiktaş maçının neticesine bağlı kalması da muhtemeldir. Sarıkırmızılılar, Siyahbeyazlılara mağlub olduklan veya berabere kaldıkları takdirde, Sarılâciverdlilerin senenin bu son maçını emin bir tarzda oynamaları muhtemeldir. Güneşlilerin ise, bilhassa Galatasarayla Beşiktaş berabere kaldıkları takdirde, Siyahbeyazlılarla ayni pu vana yükselebilmek için Fenerlileri yenmeğe, daha büyük bir enerji ile, çalışmaları melhuzdur. Fenerbahçe, Güneşe galib geldiği veya berabere kaldığı takdirde birinciliği almış demektir. Fenerbahçeliler bu maçı kaybedip Galatasarayh lar da Beşiktaşı yenerlerse Fenerbahçe ile Galatasaraylılar ayni puvana ulaşmış olacaklardır. Bu vaziyette de Sankırmızılıların fazla gol atmış bulunmalan kendilerini başa geçirecektir. Galalasarau kulübü ikinci re rekâtı şiddet ve derecesine göre cezalanisi Suad Hauriden, Türk Spor dırıyor, teşkilât bu cezayı tahfif ve teşKurumu ikinci reisi Adnan Men did salâhiyetini haizdir. Kulübler ayni derese hitaben açık bir mektub hakkı taşıyorlar. Şu halde bundan sonra aldık. Bu mekiubu, hiç bir mü oyuncuyu bir de halkın, yuha ile ve çok talea ilâve etmeden neşrediuoruz: defa daha ileriye giderek yumruklarla Geçen pazar günü Kadıköy stadyomu tecziye etmeğe asla hakkı yoktur. bir er meydanı olmaktan çıktı ve eski BiMasa başmdaki tahkikat kâfidir. Bu zans, Roma (Arena) larına döndü hâdise üzerine harekete gelen teşkilâ Gencler, seyirciler birbirlerine girdiler, maalesef vazife başma geçtiğindenberi yumruğuna güvenemeyip oturanlann bin demek ki ilk defa spor ahlâkı üzerinde lercesi de kuvveti gırtlağa verip saatlerce tevakkuf etmiş! Bunda teşkilâtın çok geç (yuha) çektiler. Çok az bir grup da bu kaldığını iddia edeceğim. Sporun memfeci sahneyi gönül üzüntüsile seyretti. lekete olan faydası ve vazifelerini çok esaslı gördüğümden dolayı fartı hassasiHemen ertesi gün iki çeşid tezahür belirdi, bu hâdisenin ma'kesi olan matbuat yetimi bu sevgiye bağışlıyarak mazur da gene gruplar aynldı. Bir kısmı ayn görsünler. Fırkamız sporcu derken çok kötü, müstekreh düşünceyle kabahati şamil bir tarif koymuştur ki, bunu teşki karşı tarafa yükletmek yolunu tuttu, di lât başmdaki muhterem arkadaşlar benğer kısmı işin üzüntüsünü ortaya döküp den iyi bilirler: (Güzel insan, hareketl ilâcını aramağa koyuldu. Resmî makam insan, canlı insan, uyanık insan, dürüst insan, merd insan!) Fırka, yani bütün lar da tahkikata girişti. Geçen haftaki hâdise ufak bir sinir millet bu sporcuyu istiyor. Bunu verecek buhranının neticesi midir? Teşvik ve teşkilât galiba bugüne kadar mesai plânlı bir arzunun tezahürü müdür? Ka ruzumerre ile meşğul bulunmuş. Milletin bahat oyuncunun, kulüblerin, idarecile istediği bu gibi gencler milyonlardır, buİkincilik için ihtimal, yüzde doksan rin veya teşkilâtın mıdır? Yoksa hepsi nu elde etmek için masa başından iş batabahatli midir? Yani birisini ıslah, biri şma geçmek lâzımdır. Çarçabuk çizile dokuz Galatasaraya, yüzde bir de Fecek vâsi bir spor plânı beş senede bize nerbahçeye düşmektedir. Filhakika ge sini tecziye kâfi gelecek midir? Fırkanm istediği sporcu kütlesini verecek rek Beşiktaş gerekse Güneş bugünkü Bence işi bu cepheden tetkik lâzımdır. Ortada masum ve temiz duygulu ol tir. O zaman şimdiki yumruk sallıyan, maçlardan galib çıksalar dahi bu sene duklarına bir an şüphe bile edemiyece tekme atan, küfür eden sporcu yerine için bu mevkie yükselemiyeceklerdir. Üçüncü ve dördüncülük yerleri ise ğimiz oyuncular, emin olunuz ki, bu işte ailede hürmetkâr, mektebde çalışkan ve vazifeşinas, haricde vakur ve sevimli, bugünkü neticelere bağhdır. Beşiktaş bir en evvel beraet edecek kısımdır. Havada yumruk sallıyan gencin darbesi yanhş kulübde güzel ve dürüst, meydanda eroğ puvan fazlasile Güneşin üstündedir. Bu lu er sporcuyu kazanmış olacağız. Halk iki takım ayni zamanda mağlub oldukhedefe isabet etmiştir ve sallanan yum bir kütledir, onun idaresi en kolay iştir. lan veya galib geldikleri veyahud da ruğu da başkalan sallatmıştır. Spor bir kütle karşısında âsab ve he Yuha seslerini alkışa çevirmek için yal berabere kaldıklan takdirde kat'î tasnifyecana hitab eden şuurlu hareket demek nız yuhayı kaldırmak kâfidir, onu yapa te bir değişiklik olmıyacak ve Siyahbe rir. Bunu yapan kimse kadar seyredenin mıyan göreceksiniz ki alkışlıyacaktır. Yu yazlılar üçüncülüğü muhafaza edecek ha nasıl kalkar, halkın sahaya hücumu lerdir. de yetiştirilmesi lâzımdır. nasıl bertaraf edilir? Fakat neticede Güneşi Beşiktaşa bir Bu işte mühim yer tutan birçok âmilpuvan daha yaklaştıran vaziyetler olursa ler vardır: Kulüb, mekteb, matbuat, aBunda polise ihtiyac yoktur. Sahada iie, halk! Kulüb, aile ve mekteble elele kordon halinde polis yerine sırf münfe Siyahbeyazlılar gol farkından dördüncü' " " vermiş, kendisine emanet edilen gencin rid kalacak nadır hâdiseler için 3 5 po lüğe düşeceklerdir. Galatasarayla Güneşin geçen Tıaftaki terbiye, seviye ve sağlığını tekâmül ettir lis kâfidir. mek yolunda bir müessese olamadıkça Halka tatbik etmek şartile şunu malum maçlanndan sonra eksik kadro vazifesini yapmış sayılmamalıdır. Mek ilân edeceğiz: Bir tek (yuha) sesinde larla oynamağa mecbur kalacaklarını teb ve aile, spordaki geniş rollerini bil hakem gerek bizzat duyarak, gerek yan düşünecek olursak bu vaziyetin kat'î tasmedikçe ve kulübleri bir haylazlar yata hakemlerinin tek ihtan üzerine oyunu ta nifte Fenerbahçenin başta Güneşin de ğı, ders ve terbiyeye diişman bir yurd o til edecektir. Göreceğiz ki artık yuha dördüncü kalmasında büyük rol oynıyaIarak telâkki ettikçe masraf ve faaliyet kesilmiştir, oyuncu kavga etmiyecektir, cağmı kabul etmek lâzımdır. gene hederdir. Halk ve matbuat, kulüb halk tabiatile sahaya hücuma ihtiyac his Karagümrük sahasmdaki lik hırsı ve menfaatlerinden uzaklaşamıya setmiyecektir. Bunun güç birşey olmadımaçları tehir edildi rak, temiz ve er fikirlerle öz sporculuğu ğını teşkilâtın kabul edeceğini zannede Gayri federe kulübler arasında Ka nu teşvik etmekten çekindikçe Türkiye rım. Paraya, bütçeye mütevakkıf bir iş nin temiz semalarında daha uzun sene değildir ve spor para işinden çok daha ragümrük sahasında tertib edilen lik maçler müstekreh «yuha» lann aksini dinle fazla bilgi ve tatbik edebilen için disiplin larının 11/7/937 pazar günü yapıla cak maçlan görülen lüzum üzerine mek mukadderdir. Son hâdisede sporcu ve otorite işidir. lann kabahati sinirlerine hâkim olamıya Bütün memleket şuna emin olmalıdır 18/7/937 pazar gününe tehir edilmiştir. rak birbirlerine yakışıksız sözler söyleme ki, son hâdise bir Galatasaray Güneş leri ve tokatlaşmalarıdır. Fakat bu sene hâdisesi değildir. Bu iki şahsiyeti hük yoklamak, hatırlannı sormak, kardeşleri lerden sonra ortadan koybolabilecek bir miye bir blok halinde bütün azasile, teş öpüştürüp banştırmak vazifemizken, işin kusurdur ve münferid hâdiseler haline so kilâtile, idaresile, oyuncusile bu kavgaya hiç birimizin sun'u taksiri olmadan bu soğuk hali almış olması cidden üzüntü kî&lması güç değildir. girmiş, bundan hoşlanmış değildir. Yumlüdür ve bu öz sporculuk vazifemizi bile Şimdi bu hâdisenin müsebbibini araş ruklaşan gencler birbirlerini seven, uzun unutturmuştur. Spor sahasmdan kuvvetli tıralım. Ben birçoklan gibi bu işi mün seneler kardeşlik eden ve hâlâ da sevişen yumruğu kaldırmıyalım, yalnız hedefini ferid şahıslann yaptığma kail değilim! genclerdir. Azalar ve idare heyetleri ise değiştirelim. Yumrukların asıl hedefi, Bir kütleyi kötü de olsa bu kadar yek fikir ve prensip ayrılıkları bertaraf edi şimdi buruşuk suratla tahkikatm memlenasak bir harekete sevkedebilecek kud lince mütekabil itimad, hürmet ve sevgi ket gencliğine her ne pahasına olursa olretteki kabadayı, taşıdığı iç cevheri iti taşıyan kimselerin topluluğudur. Bunu sun zarar vermesini bekliyen veya kıs kıs barile değerlidir, bu fena adamı ıslah kabul edince çok mevziî kalması, mün gülerek emeline kavuştuğu için lânetli edersek kuvvetli bir idareci, kıymetli bir ferid bir hâdise olması icab eden kavarzusile iftihar eden zararlı mahlukların spor adamı kazanmak ihtimali nekadar galar iddia ettiğim gibi muayyen kötü uratıdır. adamların teşvikinden doğar ve büyür. kuvvetlidir? Suad Hayri Vrgüblü Fena hareket eden bir sporcuyu tec Maalesef bu kavgadan sonra hâlâ hasta Galatasaray Spor Kulübü ziye eden yollar muayyendir. Hakem ha yatan sporcu kardeşlerimiz var. Bunlan asbaşkanı avocat AIp dağlarmın en azametli yeri bir doktora temlik edildi 1857 de başlıyan bir «hululü muslihane» siyasetile Seiler ailesi nibayet meşhur Rhone cumudiyesine sahib oldu E I I Temmuz 1937 Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Zekâ hapı Beuzedrine de nilen nezle hapı nın, pek mühim bir hassası olduğunu, Amerikalılar keş fetmişlerdir. Az miktarda alınmak şartile nezleye birebir gelen bu ilâc, fazla dozda almdığı takdırde zihni açıyor, zekâyı arttırıyor, en budala in sanları şeytan gi bi kurnaz ediyor muş. İlâcın bu mezi yeti keşfedilir edilmez, Amerika mekteblerinde müthiş bir salgmdır başlamış; talebe durup dmlenmeden Beuzedrine alıyor, muallimler, sırayet dairesi gitgide büyüyen bu iptilâya karşı koymak için ne yapacaklarını bilmiyorlarmış. Pek müşkül zamanlarda, halli güç meseleler karşısında böyle bir hap, eğer bu hassaya malik olduğu doğru ise, hakikaten mükemmel bir çare. Lâkin mekteblerdeki bu salgın keyfiyeti kötü. Çünkü en budala adamı en sivri akıllı ile bir seviyeye çıkaran bu hap tan, muallimin karşısma çıkmadan bir iki tane yutan talebe, dersıni su gibi okuyabiliyorsa, hapa lüzumundan fazla güvenip dersi ihmal edecek ve gerçekten hapı yutacaktır. İYe yiyormusuz? Bir hesab âlimi, insanların ne yediklerini, daha doğrusu nekadar yedikle rini hesab etmeğe kalkışmış ve normal bir adamın, normal bir ömür zarfında, 255 kental ekmek, 18 ton et yediğini ve 50,000 lıtre kadar da muhtelıf mıktar larda mayi içtiği neticesine varmıştır. Gene ayni âlim, başka bir hesab daha yapmıştır. Bu hesab, bir insanm bir günde nekadar lâkırdı ettiğini bulmak çin yapılmış ve vasat bir gevezenın, yirmi dört saatte 20,000 kelime söylediğini meydana çıkarmıştır. Yirmi dört saate sığan bu 20,000 keime, basılacak olsa, vasatî bir hesabla 900 metro genişliğınde yer tutuyormuş. Âlimin hesabları, haddi zatinde bir kıymet ifade eder mi, etmez mi orasıru bilemem. Ancak, birer vecize halinde ilân ve neşredilse, oburlarla gevezeleri, zannederim ki, bu kötü huylarından vazgeçirtecek kadar ürkütür. bu yolların, araba beygirlerinin çıngırak sesleri ve dılijans arabalarmın borulan işitilmeğe başladı. Oteline lâzım olan peynirini, tereyağını, sütünü temin etmek ve haricin hertürlü rekabetine mâni olmak istiyen Seiler, her fırsattan istifade ede rek, dağlılar cemaatini teşkil eden ferdlerin hukukunu birer birer satm almağı ihmal etmiyordu. Onun ölümünden sonra, oğlu Joseph Seiler, burasını 1929 enesine kadar, kırk sene idare etti. ^ok müteşebbis bir adam olduğu için, gayet metodlu bir şekilde ça ışmış ve Ondokuzuncu asnn sonunda, cemaati teşkil eden hissedarlann. jepsinden hisselerini satın almış bulunu yordu. Bu hisselerin mecmuu 215 ti. Cemaat de bu suretle ortadan kalkmış o uyordu. Yalnız bir mesele kalıyordu ki, o da, yüz seneye yakın bir zamandanberi bu mağaralan işleten cemaatin, bu suretle, buz dağına ve kayahklara tasarruf hak ını da iktisab edip etmediğinin tesbiti meselesiydi. Seiler buna kat'iyyen emin bulunuyordu; öyle ki, dağhlara, arazi bedelinden maada, mağaralan işletme hakkını da satın almak üzere hatm sayılır miktarda par saymıştı. İcabmda iddiasını tevsik için 1846 tarihli tasarruf kanununu ileri sürebilirdi. Esasen, bir asırdanberi, dağlı cemaatinin burada mal sahibi salâhiyetile hareket etmiş, mağaralar açarak, kayalan oyarak burayı dilediği ^ibi işletmiş olması ve buna rağmen resmî makamattan müdahale görmemesi de Seiler'i haklı gösterecek bir vaziyetti. Maamafih Joseph Seiler, günün birinde müşkülâtla karşılaşacağını hesab et * mekten hâli kalmamış ve Rhone dağındaki tasarruf hakkını sağlam vesaika raptetmişti. Bunda çok isabetli hareket ettiği de anlaşılmıştır. Çünkü, harbden sonra, yeni yeni varidat membalan aramak zarure tinde kalan hükumet, bu meyanda Rhone dağma da el uzatmış ve Seiler'i mahkemeye vererek buz dağile mağaralar üze rindeki tasarruf hakkuıın kendisine aidiyetini ileri sürmüştür. Joseph Seiler, dava başladıktan sonra vefat edince, otelin idaresini eline alan kardeşi Hermann Seiler davaya devam etmiş ve yukanda da söylediğimiz gibi bunu muvaffakiyetle neticelendirmiştir. Hatta, otelci Seiler ailesinin tasarruf hakkını, federal mahkeme, buz dağile mağaralara inhisar ettirmekle kalmamış, civardaki geniş ve zengin mer'aları da bu hakka da hil addeylemiş olduğundan, Hermann Seiler'in bu muvaffakiyen", iftihar edile cek kadar büyüktür. Buz dağından heybetli bir manzara Alpes dağlarmın ortasında, yarıklar, endekler, uçurumlar ve yüksek tepelerle dolu geniş bir buz deryası halinde uzayan Rhone cümudiyesi tabiatin en azametli ve en ulvi manzaralanndan birini teşkil eder. İşte bu dağ, on senedenberi, îsviçre mahkemelerini işgal eden bir mesele ol muş ve konfederasyonun en yüksek adlî makamı olan federal mahkeme tarafın dan verilen 24 kânunuevvel 1936 tarihli arar üzerine, bu on senelik dava halle dılmiştir. Davanın esası, Rhone cümu diyesinin tasarrufu meselesiydi ve meşhur Zermatt otelinin sahibi doktor Herman Seiler bu cümudiyeye sahıb çıkıyordu. Federal mahkemenin kararı, bu zatın senelerdenberi iddia ettiği tasarruf hakkını anımış ve Avrupada ilk defa olarak, hususî bir şahsı bir dağın sahibi dıye kabul etmiştir. Şimdi, doktor Seiler, bu yirmi dört kilometro genişliğindeki buz dağile, civardaki kayalıkların ve İsviçrenin meşhur Furka ve Grimsex boğazları arasın daki kabili istifade tekmil otlakların saıibidir. Fransanm en büyük nehri olan Rhone nehrinin membaını sinesinde saklıyan bir dağa hususî bir şahsın sahib oluşu, ga abetler diyan diye tanılan Amerikada >ile görülmemiş hâdiselerdendir. Fakat, bu işin bir tarihçesi vardır ki, ;özden geçirilecek olursa hâdiseyi haklı r e makul görmemek kabil olamaz. Buz dağının eteğinde kâin zengin merılar, çok eski tarihlerdenberi, Rhone vadisinin yukan kısmında oturan dağlılar dan elli kişinin teşkil ettiği bir cemaate aid bulunuyordu. Bu adamlar, arasıra dağlardan inip, tarlalarını ve çayırlannı kaplıyan müthiş selin, babadan oğula intikal eden korkusu içinde yaşarlardı. Günün birinde, Alman şairi Goethe, îsviçreye yaptığı ikinci seyahat esnasın da, buz dağını keşif ve onun ihtişamını şiirlerinde terennüm ederek alimlerle, heyecan budalası romantik seyyahların merakmı ve tecessüsünü celbetti. Şiirin kuvvetine ve cazibesine bakmız ki, o zamana kadar kuş uçmıyan yollar seyyahlar dan, ressamlardan, coğrafya alimlerin den, lordlardan, ledilerden, dağın «ce hennemî» güzelliğini temaşaya koşan bu meraklı insanlardan geçilmez bir hale geldi. Dağlılar, birbirini takib eden bu ka fileleri görünce, buz dağının, belki de, kendileri için bir servet kaynağı olabile ceğini düşündüler ve 1830 senesinde, eski korkularını bir tarafa bırakıp, dağın eteğinde küçük bir otel vücude getirdiler. Sonra, dağa mağaralar oydular ve bu mağaralan ziyaret eden seyyahlardan u fak bir duhuliye almağa başladılar. «Kötü buz dağı» şimdi, «faydalı buz dağı» olmuştu ve dağlılann teşkil ettiği küçük cemaatin kasasma para yağmağa başlamıştı. Zermatt istasyonunun müessisi Alex Andre Seiler, 1857 senesinde, dağlılann inşa ettikleri iptidaî hanı satın almış ve güzel bir otel haline koymuştu. Patika lan genişletti, araba geçebilecek geniş yollara kalbetti ve az bir zaman sonra, diğini, ne yapacağmı, kim olduğunu soruyor gibi idi. Kostüm tayyörünün ceketini açarak serbest ve âmirane: Bekliyecek miyim? Dedi. Kadm anlaşılmaz bir cevab verdi: Bilmem; belki... Leylâ hayret içinde: Nasıl bilmem?... Fıtnat Hanımın evi değil m i burası? Kendisi evde yok mu? Evde. Fakat acaba kabul edebilecek mi? Biraz hastadır. Hasta mı? Biraz hasta öyle mi? Soğukalgmlığı mı? Karşısmdaki kadmın o kadar mütereddid, o kadar ne söyliyeceğini bilmiyen bir hali vardı ki Leylâ adeta kızıyordu; sabretti: Ohalde beni neden aldınız ve ne bekliyoruz?... Demekten kendini alamadı. Kadm: Biraz bekliyelim. Belki açılır... Deyince sesini kesti; bekliyecekti. İstanbuldan buraya kadar tekrar gelmek işine gelmiyordu. Bugün kendisine aid olan meseleyi halletmeğe azmetmişti. İArkast var) HACI RAŞİD «Cumhuriyet* in millî sergüzeşt romant : 4 6 Dün benimle uzun boylu konuştu. Beraber, bir saattan fazla kaldık. Fakat îrfanın tevkifinden bahsetmedi. Unutmuş olabilir mi? Hayır... Çünkü İrfanın bizden çıkmasile onun girmesi arasmdan yanm saat ya geçti, ya geçmedi. O halde? Saklamış, bana acımış olması muhtemel midir? Fakat hakikaten bir haydudsa bu?... Nasıl olur da bana mühendis Kâmil olduğunu söyliyebilir?... Babamm böyle' bir dostu olduğunu biliyorum. Acaba uzaklarda yerleşmiş olan bu zat İstanbula gelmiş, babamın ölümünü haber almış ve bazı fırsatlardan istifade etmek için bize karşı fena bir yola mı sapmıştır? Annemin, Âdile kadınm katli?... Ya Sami Beyin anlattığı, annemin sabık kocası kim?... Bu adam o mu?... Ah, bana o kadar emniyet telkin eden, tam bir baba dostu intıbaı bırakan adamın bir alçak olması da muhtemeldir. Aldanmış olabilirim... Buradan kaçmalıyım... Artık bu rada oturamam. Müphem, belirsiz şüpheler zihnini tırmalıyordu. Hangisine emniyet etmeli idi? Acaba baba dostuna mı, yoksa bu mektuba mı? Elinde bu iki taraftan birine temayül için hissiyatından başka güveneceği delil yoktu ki... Hissiyatı, Sami Beye, irfanın babasma güvenmesini emrediyordu. Bu emre tâbi oldu. Kalktı, giyindi ve acele çıkarken ev sahibine: Ben gidiyorum, ne zaman geleceğim belli değil... Beni soran olursa böyle söylersiniz. Yalnız Sami Bey isminde birisi gelirse ondan bir adres ve bir randevu isteyiniz. İhtiyarca, uzun boylu, sert bakışlı bir zattır. Jandarma zabitidir... Dedi. Tramvaya, oradan Kadıköy vapuruna atladı. Kadıköyde, Mührüdara kadar yürüdü. Sahilde bir bakkal, bir bekçi, bir dükkân aradı. Bulamayınca bir bahçe kapısını çaldı. Üst katta pencereden bakan bir kadına: Fıtnat Hanımın evini anyorum e boşluktaki akse benziyordu. İkinci, ü çüncü defa çaldı. Neden sonra bir ayak sesi işitti, dinledi. Fakat kapı gene açılmıyordu. Leylâ hayretle tahinî boyalı evin üst katma baktı. Pencerelerini gözden geçirdi. Hepsi kapalı idi. Hiç birinde ne Fıtnat Hanımın evi hangisidir? camlar, ne perdeler açıktı. Neden sonra Diye sorunca cevabını aldı: Gidiniz, gidiniz. Sağdaki sokağa kapı açıldı ve otuz, otuz beş yaşında tesapmız. Sol koldaki ikinci büyük ev... miz pak, güzelce bir kadm: Kimi istiyor sunuz? diye sordu. Tahini boyalı... Fıtnat Hanımla görüşmek istiyo Leylâ, koca Mührüdarda Fıtnat Hanımın bu kadar tanınmış olmasına hayret rum. Buyurunuzü! » etti. Tahini boyalı eve gelinciye kadar birçok defalar kafasının içinde yer eden istifham işaretleri gözünün önünden birer kere daha geçtiler: Leylâ bembeyaz mermer döşeli, terteBu Fıtnat Hanım kimin nesidir? Babasmın nesi oluyor? Acaba eski bir sevğili miz bir avluya girdi. Kadınm arkasından mi? Eğer bu eski sevgili o kadar dost ve bir kapıyı geçti, bir merdiven çıktı, loş candan babasma merbut idise neden an bir sofaya, oradan geniş bir odaya girdi. nesinin gaybubetinden sonra görünmemişGeniş geniş odalar, geniş geniş sofa tir? Yoksa onlar sık sık temasta mı idiler? lar, yüksek pencereler, kalın zenğin perAcaba babasının umduğu gibi kendisini deler, kadife döşemeler ve Acem halıları hararetle karşılayacak, evine alacak mı Leylâyı hayrete düşürüyordu. Fakat bu idi?... Ya aksi olursa?... koskoca ve zengin evin sükununda derin Demir parmaklıkh bahçe kapısını a bir esrar ve muamma sezerek titredi. Karçarken hiç ses çıkmadı ve üç katlı tahini şısındaki kadm ona bir kanape göstermekboyalı evin merdivenlerini çıkarak kapı le beraber kımıldamıyordu. Gözlerile, hal sını çaldı. Zilin içerideki aksi koca bir ve hareketile Fıtnat Hanımı neden iste fendim... Dedi. İhtiyar Rum kadını yandaki sokağı elile gösterdi ve içeri çekildi. Sokakta çocuklar oynuyorlardı. İçlerinden büyücek birine: Hasta bir kadm nasıl tedavi edilir ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: