3 Temmuz 1937 Çocuk Masalları jFAYDAÜ BU.GÎLER Tuhaf bir teklif Amerikanın en meşhur konserve fabrikalarmdan birinin sahibi olan Mister Evans, Birleşık Amerika devletlerine garib bir teklifte bulunmuştur. Bugün fabrikasının imal etmekte olduğu bütün konserve çeşidlerinden yüzer kutu bir beton kulübenin içine konulup her tarafı kapanacak ve sıvanacak, üzerine tarih atılacak, ancak beş yüz sene sonra açılmasma müsaade verildiği de ilâve olunacaktır. Mister Evans'ın bu teklifinden maksadı, beş asır sonra gelecek insan evlâdlarınm, ecdadlarının vaktile neler yemekte olduklarını bilip öğrenmelerine ve tadlarma bakarak anlamalarına vasıta olmaktır. Hükumet teklifi tetkik etmekte olduğu için henüz «evet!> veya chayır!» cevabı verememiş! VOLKANLARIN ALLAHI Bir İzlânda efsanesi llt Periler [Ceçen defa çı kan kısımlann hülâ • lası: Sinko on üç on dört yaşlannda ye tim ve öksüz bir çocuk... Büyük an nesi Linka ile oturuyor. Hem yanar dağ lar, hem de buzlar memleketi olan îz lândanm bütün fakirleri gibi yabanî ördek tüyii loplayıp salmak üe keçilerinin süiünii içmekle geçiniyorlar. Bir gün Sinko kcçilerini ot » latmıya gidiyor. Yolda fırtınaya yakalanıyor, yolunu kaybederek bir mağaraya giriyor, orada ioprağm altmdan gelen bir takım sesler işiterek korkudan olduğu yere duşilp kalıyor.] Sinko'nun o heyecan içinde bile düşündüğü en mühim nokta büyük Unnesi idi. Zavallı ihtiyar Linka yüksek dağların arasındaki harab kulübede kendısini beyhude yere bekleyip duracaktı. Olüm, küçük yavrunun gözlerinde bir şimşek gibi çakıyordu. Artık ondan kurtula mıyacağı muhakkak gibiydi. Fakat birkaç dakika sonra yavaş yavaş ak lını başına toplıyabildiğini hayretle far ketti. Büyük bir dehşetle yere düşmüş olmasına rağmen toprağın üstünde birıkmiş olan kalın kül tabakası uzuvlarından birinin kırılmasına mâni olmuştu. Kollarını bacaklarını muayene edıp te onlarda faz MCMLCKETLCME ÇOCUKLAR. Imeraklı El sıkmanın meydana çıkardığı hakikatler! Polonyah bir doktor muhtelif ins! larm el sıkmaları üzerinde uzun tetk ler yaptıktan sonra şu neticeye varn tır: Sıhhatli adamlar, açık samimî oldukça kuvvetli surette el sıkarl Meclisinde... Dikensiz gül Ötedenberi meşhur atalar sözüdür; dikensiz gül olmaz derler amma, zaman bunun yanlış olduğunu meydana çıkardı. Bulgaristanda Tırnova şehrindeki bir Hastalar ise, kendüerıne uzatılan e. âkaydane kavrarlarmış! Sinirhler, karşılarındakinin elle« hızlı, telâşlı ve titreterek sıkarlarn Doktor, bu meseleye dair yazıdığı kitı da el sıkma tarzından insanın içyüzü dair anlaşılan diğer birçok hakikat daha sayıp döküyormuş. Bu kitabı o duktan sonra bazı tecrübeler yapıp hakikate uygun olup olmadığmı ar>l malı, eğer doğru ise muvaffakiy İngilterede büyük ailelerin düğünlennue gelinin eteğini küçük çocukların dolayı gidip akıllı doktorun eııni .. tutmaları âdettir. Gelin eteği tutan şu iki yavruya bakın; üniformalarile ne retle sıkmalı! » şirin duruyorlar! şüphesiz vücudünün mayi haline gelmesi de bu perilerin marıfeti idi. Oradaki mevcudiyetinden haberdar değillermiş gibi göründükleri halde bu işi nasıl yapmışlardı, hayret! Sinko, şimdi korkuyu ve heyecanı kısmen unutmuş gözünün önünde cereyan eden işlere derin bir alâka ve tecessüsle bakıyordu. Yüksek yerde oturan peri kazanın dolmamasına rağmen oraya döktüğü suyu kâfi görmüs ve kazanın manivelâsını çevirerek içindekini köşedeki çukurlardan birinin içıne boşaltmıştı. Su orada derin bir gürültü ıle köpürmeğe başlamıştı. Bu, kulakları sağır edecek derecede kuvvetlı bir homurtu vücude getiriyordu. Sinko demin yukanda iken duyduğu gürültünün ne olduğunun o anda farkma vardı. Masanın etrafındakilcr, yüzleri o tarafa çevrilmiş hâlâ kıpırdanmadan, ağızlarını açmadan oturuyorlar, bütün bu işlerle zerre kadar alâkadar olmuyorlardı. Yüksek yerde oturan peri durup dinlenmeden bu hareketi mütemadiyen tekrar ediyordu. Çocuk ayni şeyi seyretmekten yoruldu ve salonun öbür köşelerinde acaba ne var, diye dolaşmıya koyuldu. Anlaşılan kendisine bazı masallardaki gibi sade insanlara değıl, perilere bile görünmemek hassası gelmişti. Kimse, onun orada bulunduğunun farkında değildi. Köşelerden birinde kendisinin geçebileceği kadar bir yarık gördü. Kocaman kaya nasıl olmuş ta böyle çatlamıştı, şaşılacak şey doğrusu! Yavaşça yarığı geçti. Karşısına dıvarları köşesiz bir oda çıktı.. Çepçevre raflarda içleri bir takım eczalar dolu kavanozlar, şişeler sıra sıra dizilmişlerdi. Fakat, Sinko şişelerin ve kavanozların üzerindeki etıketleri okuyunca bunların ecza değıl, dünyanm muhtelif taraflarından getirilmiş su nümuneleri olduğunu anladı. Çünkü bu etiketlerden bazılarında «Evyan maden suyu» «Vişi maden suyu», «Karakulak suyu», «Taşdelen suyu», «Afyon Karahisar maden suyu» yazılı idi. Bilmeceyi çözenler Bulgar çiçekçisi dikensiz gül yetiştir meğe muvaffak olmuştur. Yalnız ne var ki pek nazık ve hassas olduğu için ömrü ancak birkaç saat surüyor, sonra solup gidiyormuş. Maamafıh Bulgar çiçekçisi pek' yakmda diğer güller kadar da^anan dikensiz güller de yetiştireceğinden emin bulunmakta imiş! rince başka bir sürprizle karşılaştı. Şişenin düştüğü yerde beyaz sisler içinde yeşil gözlü, sarı saçlı bir genç kız hayali peyda olmuştu: Teşekkür ederim benim kurtancım Sinko, dedi, ben, küçük, saf ve berrak bir pınardım. Arasıra köpürür, coşar, lâkin çok zaman da sakin sakin akar, yıldızları ve çiçekleri bir ayna gibi sinemde aksettirirdim. Volkanların allahı, diğer mem balar, sular ve pınarlar gibi bana da musallat oldu, beni de onlar gibi hapsetti. Sıram gelince ben de dığerlerinin akibetine uğnyacak, yerin dibine arzın merkezine dökülecektim. Senin sayende esirlikten kurtulup hürriyetime kavuştum. Tekrar yatağıma döneceğim. Zannetme ki, ben nankör bir kızım, hayır, yaptığm iyiliğe mukabil seni de buradan kurtarıp çıkaracağım. Genç kız böyle söyliyerek raftan bir şişe ahp çocuğa uzattı: Işte saf su, dedi, istediğin kadar iç.. Kalanını da salona gidib orada toplanmış perilerin üstüne serp! böyle yaparsan volkanların allahı senin buradan çıkmana müsaade eder, aksi takdirde ölünciye kadar kapanıp kalırsın! Sinko şişeyi telâşla aldı, genç kızın elini öperek: Teşekkür ederim, sevimli peri kızı! dedi. Kız gülerek ilâve etti: Dur daha bitmedi... Al sana kocaman bir fare Icabında sana yardımı dokunur... Fare mi? Ne tuhaf bir hediye veriyorsun peri kızı... Ben fareyi ne yapacağım... Daha fazla izahat veremem, Sinkocuğum... Verdiğimi al... Beni uzun uzadıya sorguya çekmekten vazgeç... Eğer iyi düşünür, ihtiyath hareket edersen, bu fareyi nasıl ve ne için kullanacağını ze kânla kendin de bulursun! Yalnız, ne olursa olsun, başma bir felâket gelirse gelsin, sakin korkma! Akılhca davrandığm takdirde sade kolayhkla evine dönmekl kalmaz, ayni zamanda hem de zengin olursun! Bu lâkırdılan söylerken genc kız, sararıyor, soluyor ve yavaş yavaş ortadan kayboluyordu. Biraz sonra hayalin etra fındaki beyaz duman koyulaşa koyulaşa siyahlaştı, kızdan da ortada eser kalmadı. Tekrar yalnızlığa mahkum olan Sinko'nun ruhunu da derin bir keder ve yeis kap ladı. Arkası gelecek haftaya Esneme illeti! Esnemenin sari olduğunu biliriz, 1 meclıste bıri esnemeğe başladı mı, di erleri de onu takıb etmekten geri ki mazlar. Fakat esnemenin bir illet old) ğunu bilmiyorduk. Cenubî Afrikat cDürban> kasabasmda oturan Aust» Ia bir ağrı ve sızı duymaymca tarif kabul elmez bir derecede sevindi. Fakat birden bire ayağa kalkmanın ihtiyatkârane bir hareket olmıyacağını anladı. Evvelâ bulunduğu yeri aşağılı, yukarılı ve sağlı, sollu tetkike başladı. O anda dudaklan arasındarı bir hayret feryadı çıkmasına mâni olmadı. Başmın hizasında toprağın dibine doğru açılmış delikten bakınca aşağıda geniş bir salon gördü. Ortada kayadan yontulmuş geniş ve uzun bir masa, bu masanın etrafmda yine büyük taşlardan iskemleler vardı. Bu iskemlelerin üzerinde bir takım hayaller oturmuşlardı. Köşelerdeki top raklardan fışkırmış hissini veren kırmızı ziyalar bu salonu aşağıdan yukanya doğru aydmlatıyordu. Masanın bir başında yüksekçe bir yerde durmuş olan acaib kıyafetli ve zebani suratlı biri elindeki boynuz borudan akan dumanlı kaynar suyu yanmdaki kazana akıtıyor, fakat kazan bir türlü dolmak bilmiyordu. Bilmeceyi doğru çözenlerden bize fotoğraf gönderenlerin resimlerini basmıya devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mutlaka hediye kazanmış ol maklığa delâlet etmez. Mükâfat kaza nanların isimleri her ayın ilk haftasmda neşrolunan büyük listeye basılır. Sol dan sağa sıra ile: 1 Bursa Atpazarı Mustafa Yıldız. 2 Bozüyük Osman Zeki lokantasmda Hiiseyin Çabuk. 3 Orhangazide bakkal Ahmed oğlu İbrahim Ünlü. 4 Elâziz, Emin oğlu Yaşar Mutlu. 5 Bursa Arif Budak kızı Mukaddes Budak. 6 Emed Garib oğlu Rıza Tan. 7 Bozüyük Eskişehir caddesi Kâzım 8 Urfa Vatan ilk okulu 141 Süreyya Önay. 9 Çorlu ilk okulu 352 Sabiha Çin. 10. Aydın orta okulu No. 752 Orhan. 11 Vize ilk okulunda 264 Şarik. 12 Konya Ereğlisı Dumlupınar okulu 365 Ahmed. 13 İstanbul Kadıköy ilkmektebi A. Melıkyan. 14 Gedikpaşa 24 No. h dükkânda Hamdi Şahlan. 15 Sarıyer Çardaklıhamam 43 numarada Nebahet. 16 Kızıltoprak İstasyon sokağı No. 29 Selâmi Avuncan. Açık mektublaşma: 17 Eskişehir lisesi No. 1209 Haydar Beyoğlu, Sıpahifırını sokağında 18 İzmit Ulu Gazi okulu 696 Sü numarada Bayan Nihal Olcaya: leyman. Nısan bulmacasmda mükâfat kazans larm listesi 2 mayıs 1937 tarihli say. Insaflı taksim mızda çıkmıştır. Oğlum, sana verdığim çikolatayı Temmuz bulmacası kardeşinle güzel güzel pay edıp öyle yediniz değil mi? Tabiî anneciğim! Ne yaptm, ikiye mi parçaladm? Hayır anneciğim, yaldızlı kâğidile resimlerini ona verdim, içini ben yedim. Swanson isminde bir kadın dört sen denberi mütemadiyen esnemekte hiç doktor buna çare bulamamakta, hiç lâc buna iyi gelmemekte imiş. Zavallı kadın esnemekten başalarr dığı için bir şey de yeyıp içememekte İşin daha garibi, kadmı muayeneye len doktorların ekserisi de hastanm nemelerinin kendilerine sirayeti dol sile vazifelerini hakkile ifa edeme geri dönüp gitmektelermiş! İster L ister inanma! ^ ^ ^ YAZISIZ HiKAYE Diğer iskemlelerde oturan hayallerin hiç biri ne bir kelime söylüyorlar, ne de bir hareket yapıyorlardı. Hepsi birer put gibi sakin ve sakit duruyorlardı. Sinko'yu bu cehennemî sessizhk ve hareketsizlik Oh, ne güzel tesadüf... Çünkü Sinko sonsuz bir korku ve dehşete düşürdü: hararetten cayır cayır yanıyordu. Şiveler Aman yarabbi, dedi, bunlar mu den birini kaptı ve tıpasını açıp dudak hakkak uğursuz şatonun perileri, cinleri larma götürerek içindeki berrak suyu baolacak! şından aşağı dikmek istedi. Heyhat... ŞiO vakit birden korkup kaçmak istedi. şe birden bire parmaklarının arasından kaFakat vücudü anîde akıcı bir mayi gibi yıp yere düştü. Müthiş bir gürültü ile bin inceldi ve uzadı, delikten aşağıya perile parça oldu. Sinko korkudan yere kapanrin toplandığı salona doğru kaydı. Sessiz dı, göz ucile salondakilerin şangırtıya kove hareketsiz perilerde gene ses sada yok sup kosmadıklannı tetkik ediyor.. Ne ise.. tu. Onu görmüyorlar mıydı? Yoksa gö Çok şükür, orada ayni sükut ve hareketsizlik devam ediyordu. rüyorlar da aldırmıyorlar mıydi? Ne olursa olsun, artık iş işten geçmişti. Çocuk doğrulup kalkmak için ellerin kurtulup gitmenin ihtimali yoktu. Hiç yere dayadı ve başmı öbür tarafa çevi «A Yukarıdaki güzel bahçeyi zeki fü suluyor amma, onlara kumanda ei bahçıvandır. Fakat bahçıvan birdent görünecek bir noktada değildir. Bir re gizlenmiştir. Onu bulup renkli bir lemle işaret ederek bize gönderiniz!. Bu bulmacayı doğru halledenlerı birinciye beş lira, ikinciye iki lira, ü. cüye münasib kıymetli bir hediye dim olunacak ve diğer yüz kişiy muhtelif mükâfatlar verilecektir. vablarm temmuz sonuna kadar <Cı huriyet Gazetesi Çocuk Sahifesi> Î sine gönderilmesi lâzımdır. Geç ks lar hediye alamazlar. Bilmeceyi d' çözenlerden bize fotoğraf gönderec resimleri de sıralan geldiği vakit { teye basılır. Haziran bilmecesinde kazananlar. isimleri yarınki nüshamızdadır.