30 Haziran 1937 CUMHURIYET Ju^ cVKtu/nda KULELİNÎN SESİ Kudreti sonsuz, azmi ve imanı sonsuz Gene Raymond, J. Gaynor, M. Brian, M. Niksonla flörtleı bir millet, yannın kahramanlarının yaptıktan sonra Jannette Mac Donald'la evlendi bu sesine gönül bağlamıştır Holivudun kırmızı altm saçlı, yeşil deniz güzeli kızile, geniş omuzlu, topluca vücudlü, tatlı gülüşlü delikanhsı evlendi. Ve doğrusunu söylemek lâzımgelirse bunlann evlenişi birçok sinema yıldızlarının izdivacından bambaşka oldu. Çünkü Amerikanın maddî ve manevî havasmın hâkim olduğu sinema merkezinde ekseri artistlerin karı koca oluşlan bir şimşek gibi anî oluyor, izdivaçlann çoğu havaî fişeklerin ömrü kadar kısa sürüyor ve cereyanı kesilmiş bir elektrik lâmbası gibi birdenbire sönüveriyordu. Jannette Mac Donald ile Gene Ray mond'un evlenişleri ise dünyanm her tarafmdaki normal izdivaçların tabiisi ol du. Tanıştılar, seviştiler. Uzun müddel nişanlılık hayatı yaşadılar ve nihayet bir çatı altma girdıler. Holivudun iki güzel sesli yıld zı mes'ud bir yuva kurdular Kuleli Üç sene evvel, bir sonbahar akşamı (Kuleli) yi zıyarete gitmiştim. Solumda, Boğaz sulan, derin bir sessizlık içinde akşamın koynuna akıp gi diyordu. Sağımda, yeşil sırtlardan inmiş bir çığ heybetile ak yüzlü Kuleli... Onun taş duvarlarının bir köşesine sırtını vermiş, iki gözü kör, tertemiz bir ihtiyar, sopasına dayanmış, donmuş gibi hareketsiz, cansız ve bitab bekliyordu. Neyi, kimi bekliyordu. Merakla yanına yaklaşmış, sormuş tum: Baba yolu mu şaşırdm? îşitmemış gibi dalgındı. Baba buralı mısın? Hiç aldırmıyordu. Yoruldun mu? Birini mi bekliyorsun? Nıhayet hırçın, sinirli bir tavırla sırtını duvardan ayırmış: Kimsin sen?. diye bana dönmüştü. Halini merak ettim baba... Belki bir derdın vardır, diye.. Hayır... Her akşam buraya gelir, hava alırım... Bu serin hava, bu ihtiyar için soğuk sayılabilirdi. Karadenizden gelen rüzgâra yüzünü çeviren ihtiyar bir anda, bir delikanlı çevikliğile elini kaldırdı ve başını dikti: îste bak, dedi... Bak. Bir ses dalgası ortalığı kaplamıştı. Yüzlerce ağızdan çıkan ve duvarlara çarpa çarpa taşan, sonra yamaclarda son hızmı alan, sıcak, içe işliyen, insanı bir başka âlemin rüyayı andıran yepyenı koynuna sürükliyen bir ses.. İhtiyar, titriyen ellerini açmış, duaya dalmış bir mümin gibi solmuştu. İşte bak.. diyordu, ben her akşam bu sese gelirim. Bu ses Kulelinin sesiydi: Deniz senin, toprak senin, gok senin Zafer olsun en mukaddes emelin Çağhyanlar gibi kopur arşa taş Ufuklarda yuksel şahikalar a$ Ey şerefh, şanlı yuva, Kuleli. gencleri talimde Tiivk subayının ilk hamuvunu yuğumn yuvada... Bir hastalık geçiren gence soruyorum:, «Asker ölümden korkar mı?» « Subay olup gayeme ermeden rahat döşeğinde ölmekten korkulur!» r* I. . bahçesinde sinde son uykusunu uyuyan alil ihtiyar, kikat olamadıktan sonra kıymeti kalır ki.. yok artık. Jannette piyano çaîmasını ögrenmiş, Genc yaşta bir ideale gönül vermek sesi güzel olduğu için şarkı söylemeğe de Fakat gün geçtikçe artan bir sevginin bir başka türlü birbirine bağladığı kud ne demektir, onu gelın de siz burada göreti sonsuz, gücü sonsuz, azmi, imanı, run.. aşkı sonsuz bir millet; bu genc ve taze Mektebin, insana boş yataklarından bisese, Kulelinin, yarınm kahramanlarının rine hemen uzanıp yatıvermek arzusunu ahengini nefsinde temsil eden bu sesıne verecek kadar tertemiz ve her manasile gönül vermiyor, bu sesi içinde duymu mükemmel hastanesinin, dünyanın cen yor mu? netine bakan bahçesinde şezlonga uzan Onlan, o gün de coşkun bir faaliyet mış, son sınıftan Tokadlı Celâlin yanında duruyorum. içinde bulduk. Neyin var? Türk subayının ilk hamurunu yoğuran Ciğerlerimden mustaribdım.. diyor, bu yuva, bu seneki mahsulünü verişin sefakat kurtardılar beni. Dört ayda yirmi vinci içindeydi. kılo aldım. Üç yılını bu ocakta geçirdikten sonra Bilmem nasıl oldu soruverdim: diplomasını alarak Harbiyeye gitmeğe Dört ay evvel, fena günlerinde öhazırlananlardan birine yaklaştım: lüm aklına geldi mi? Ya imtihanlannda muvaffak ola Kaç defa.. Ve her seferinde bin masaydm? defa dirilip öldüğümü hissederek... TirSonra, bana içeride anlatmışlardı: Mahvolurdum. tir titriyerek: Gözlerıni Çanakkalede kaybeden bu esNe ölürdüm, ne yanardım, hiç, hiçbir Asker ölümden korkar mı? ki asker, Kuleliden cepheye gidıp de bir Gene Raymond söz, bu (mahvolurdum) un tarif edil Dişleri birbirine geçmış, kıpkırmızı, daha dönmiyen biricik oğlunun sesmi başlamış, akraba ve dostlar arasmda küduymak için hakıkaten her akşam ayni mez acısını, hududsuz ıstırabını ifadeyc konuşuyordu: kadir değildir. Subay olamadan, gayeme vara çük bir şöhret oluvermiştir. Yalnız mu saatte, ayni yere gelir, talebenin akşam En büyük matemi haykıran seste bile, madan, askerliğe doyamadan rahat dö siki terbiyesini muntazam almamış olduyoklamasında söylediği marşları dinler ve sesler kesilince gene sendeliye sendeliye mümkün değil bu acıyı duyamazsınız. şeğinde gelecek ölümden korkulur ba ğu için tesadüfen o meclislerden birinde bulunan bir mütehassıs: Evet mahvolurdu. Çünkü artık subay yım.. uzaktaki yuvasına dönermiş.. Aman kızım, demiş, senin güzel Ve gözleri, karşı sırtlarda: Üç senedir Kuleliyi her anışta bu ih lığa veda etmesi lâzımdı. sesin var amma iyi terbiye edilmediği Bir gün, er meydanlarında can veBir başka mektebde diplomasını ala tiyarı hatırlarım. için bütün notları bozuk haykırıyorsun.. rebilmek için yaşamak isterim, dedi. Bugün bir ilkbahar sabahmın güzel mıyan çocuk da, belki biraz mahvolur. Kulelinin yolcusundan sonra, hastası Beş altı ay hiç şanla uğraşma. Bu yanFakat, nihayet o, sivil hayatta gene liğinde Kulelinin eşığmi aşarken, tekrar lışlıkları büsbütün unut ve tekrar işe başbir yol tutabilecek , herhangi bir baltaya da işte böyle konuştu. tekrar arkama dönerek, üç yıl evvelm la!.. Ve yanımdan geçen 10 uncu sınıftan o titrek hayalini aramaktan kendimi ala sap olabilecek vaziyettedir. Gerek Jannette, gerekse annesi bu ihCemil Candaşa sordum: Burada subaylığa veda ettikten sonra, madım. Niçin askerliği tercih ettin, bu tara kızmamışlar, bilâkis memnun olarak Hayır, kimbilir hangi servinin gölge yıllarla yana yana tapılan bu hayal, haprofesörün nasihatini noktası noktasına mektebe gelişinin sebebi ne? Gözlerini gözlerimden ayırdı, boşluk tutmuşlardır. İşte o altı aylık istirahatten sonra başlıyan devredir ki bize bugünkü lara seslenir gibi cevab verdi: Jannette'i hazırlamıştır. Genc kız «Sevil Bir hatıra.. Berberi» ndeki «Rosine», «Figaronun Anlatır mısın? izdivacı» ndaki «Suranne» ve «Bohe Biricik ağabeyim askerdi. Harbe giderken o zamanki küçücük beni kuca me» deki «Musette» rollerini öğrenmekle ğma almış ve dudaklannı alnıma değ işe başlamış ve iki senelik tahsilden sonra direrek uzun uzun öpmüştü. O, gitti ve hayatını kazanmıya teşebbüs etmiştir. İlk girdiği müessese Filâdelfiya'daki bir daha gelmedi. Fakat ben onun sıca«Yeni Amsterdam tiyatrosu» dur. Orada cık dudaklannı hâlâ alnımda duyarım. Ve bu şehid dudaklannm değdiği alm, evvelâ koro kalabalığı arasında, sonra da bir asker alnı olmazsa, onun ruhu mu tek başma deruhde ettiği rollerde kazandığı muvaffakiyet şöhretinin ta Nevyorka azzeb olur gibi gelir bana. Sessiz dudakların bu sessiz alna, bir kadar uzanmasına sebebiyet vermiş ve veda anında tevdi ettiği bir sır var. Bu «Glob» tiyatrosuna angaje edilmiştir. sırrı, bu genc Kulelili günün birinde bize Jannette orada «Şen Dul», «Çardaş Fürstin», «Grefin Mariça», «Dilenci kim bilir nasıl söyliyecek. Talebe», «Polonya Kanı» gibi birçok Talebeye tatbikat yaptınlrrken KANDEMlR Kulelinın Bir, bir buçuk sene evveline kadar Jannette'in Gene ile evleneceği hiç kimsenin aklına gelmezdi. Çünkü herkes onu menegeri Robert Ritehie ile nişanlı biliyor ve evlenmelerinin bir gün meselesi olduğunu zannediyordu. Hakikat de bundan hiç uzak değildi. Fakat maddî se beblerle birlikte birçok ruhî âmiller Jannette'i Robert'ten uzaklaştırdı. Onunla olan mukavelesini bozdu ve san'atkârlıkla birlikte idarî işlerini de bizzat kendi görmeğe başladı. Ya bir tesadüf, yahud da kasden beklenilmiş bir tarih.. 18 haziran.. Jannet te'in tam 30 yaşma bastığı gün.. Izdivaç merasimi 0 gün yapılıyor.. Çünkü san'atkâr 1907 senesinin 18 haziranında Filâdelfiya'da doğmuştur. Çocukluk ve genclik hayatı pek dağdağalı ve gürültülü geçmiştir denemez.. Alelâde her çocu ğun geçtiği tahsil ve terbiye müessesele rinden geçerek büyümüş, yalnız küçük lükten beri, gerek kendi temayülü gerekse annesinin teşvikile musiki ile fazla meşgul olmuştur. Maamafıh bu merakında sade kendi temayülü ve annesinin teşviki de müstakil âmiller sayılamaz. Doğma şehri olan Filâdelfiya'nın da onda çok tesiri olmuştur. Çünkü Filâdelfiya, meşhur konservatuvarlan ve sayısız konser salonlarile Amerikanın yegâne mu başka neyin sıki merkezidir. Janette Mac Donald modem operetlerin baş rollerini oyna mıştır. Jannette, Glob tiyatrosundan Brood vvay sahnelerine atlamış ve sesli filim çıkınca da Hollivuda çağırılmıştır. Jannette'i bütün dünyaya tanıttıran Maurice Chevalier ile birlikte çevirdiği «Aşk resmi geçidi» dir. Bunu «Montekarlo», «Seninle bir saat..» ve diğer filimleri takib etmiştir. «Danis King» le birlıkte oynadığı «Serseri Şair: Villon» bir şaheseridir. Jannette'e son senelerde çok iyi bir partöner venlmiştir. O da Nelson Eddy*dir. Onunla beraber oynadığı «Marietta» ve diğer filimleri herkesin hoşuna git miştir. Gelinden bu kadar uzun uzadıya bahsettik, biraz da güveyi anlatalım.. Gene Raymond da karısı gibi güzel sesli bir artisttir. Fakat açıkça hakikati itiraf et mek lâzımgelirse onu yalnız kadın sinema meraklılan beğenir. Çünkü Gene, açık san saçlan, yumuşak yüzü, lâkaydane hareketleri ve züppece giyinişlerile erkek seyircileri kızdırır. Onun için delıkanlıyı filim âmilleri ve rejisörler, sade bir kadın artiste partöner yapmaktansa, arka daşlarını mütemadiyen değiştirmeği daha münasib bulmuşlardır. Gene «Karyoka» da esmer güzeli Dolores del Rio ile, «Budapeşte hayvanat bahçesi» nde büyük gözlü ve kısa dudaklı Loretta Youngla ve sıra ile Fay Wray'le Barbara Stanwyek'le, Mary Astor'la, Kay Francis'le, France Dee, Anne Sothern'le oynamıştır. Gene ilk defa olarak beş yaşında sahneye çıkmıştır. Sinemaya intisabmdan evvel tam on beş sene Birleşik Amerikanın şark cumhuriyetlerindeki tiyatrolarla Brooadvvay müesseselerinin kapılanndan onun resimleri ve ismi eksik olmamıştır. Gene Raymond iyi çocuktur, hoş çocuktur, büyük artisttir, fakat karakter itibe rile çok inadcıdır. Fıkrinden kaî'iyye vazgeçmez.. «Evet!» dediyse o ilelebe «evet» tir. «Hayır!» dediyse o ebediy «hayır» dır. Meselâ, Joan Cravvford, onunla bir • likte bir filim çevirmek istemişti. Genf buna muvafakat etmedi. Holivudun eı mühim filim âmilleri tavassut etmesin rağmen de fikrinden caymadı. Kezj «Nana» da Philipp Holmes'in yerin* onu oynatmak arzu ettiler. Buna cb «hayır!» diye dayandı. Fakat Jannette'e «evet!» dedi ve o nunla evlendi. Gene, Jannette'den ewe de bazı küçük aşklar geçirmişti. Meselâ Janet Gaynor ile Mary Brian ile, Ma rion Nikson ile epey gün dolaştı. Faka Jannette'de karar kıldı. Şimdi artistlikte vazgeçmek ve tam bir aile reisi olma fıkrindedir. Fakat bununla sinema âle minden büsbütün çekilmek istediğini zar netmeyin.. O, bundan sonra mise e seene ile uğraşmak ve şarkı bestekârlıj yapmakla hayatını kazanmak istiyo Yeni güveye, yeni mesîeki kutlu olsun! SİNEMA Sex Appeal meselesi HABERLERi Toska operask Puccinin'in meşhur «Toska» oper; yakında fılme çekilecektir. Başrollı Hermann Wolder'le Maria Cebotari o; nıyacaklardır. Hermann VVolder, Al manyada ötedenberi Puccini'nin open larını temsil etmekle şöhret kazan: bir şarkıcıdır. Bir Amerikalı alim, sinemanın yirmi sene zarfmda erkek ve kadm Sex Appeal'ni bundan evvelki yirmi asırda görmediği bir tekâmüle eriştiğini iddia etmektedir. Sex Appeal malum olduğu üzere ccinsi cazibe» demektir. Artist normal olamazmış! Jean Crawford ve Norma Shearer'in birçok filimlerinde beraber oynadığı Holivudda «Artistler sendikası> reisi Robert Montgomery, sinema san'atkârlarmm normal olamıyacaklarını iddia etmektedir. Muhtelif rollere girmek, mü temadiyen büyük elektrik lâmbalarının ziyası altmda çalışmak artistlerin sinirini bozarmış. Âlâ amma, bugün dünya yüzünde sade sinema yıldızlarının sinirleri mi bozuk dersiniz?.. Hepimizinki az çok yerinden oynamış bir vaziyette!.. Kısa filimler Almanyada vaktile sessiz filimler manmda olduğu gibi kıs= kordelâlar pılmıya başlanmıştır. 'Bunların arasınt «İdeal kâtibe», «Ka'gacı», «Himaye dilen adam», «Suz: ve zenci», «Viyat modeli» gibi kor*ediler vardır. Yeni jiiman filimleri Berlin c h ^ n d a k i stüdyolarda vada oyur* ve «Ormandaki sükut» İ3 minde iJ» büyük filim çevirilmeğe ba l a n m ı ? ır. Bunlardan birincisiniri baş son zamanda Almanyada Ç( roHeıni şöhet kazanmış Heli Finkenzeller pıtz Kampers ve ikincisinin başrolle ı'ini Almanyanm hali hazırda en gü2 kadın artisti sayılan Hansi Knoteck1 Paul Richter, H. A. Schlettow oyrny caklardır. Georges Rigaud «Kahire geceleri» ve sair filimlerde muvaffakiyetini gördüğümüz Fransız artisti Georges Rigaud, Holivud filim şirketlerinden biri tarafmdan angaje *" dilmiştir. Yakında Amerikaya hart* e t edecektir.