HftTAYDA TETKİKLER Tahrikât yılanı Hatay halkınm her ırktan mensubunu endişe ve korkuya düşürüyor [Baştaraft 1 inci sahtiede\ caklarmış.. Neden ne var? Hiçbir şe? yok. Fakat bir protîjto. bir niimayiş, bir grev manasını taşıyan bu dükkân bpamak ületi hemen hemen hergün başgisteriyor. Çünki sinirler gergindir. Ve bıı sin'iler gen; ayni müfsıd ellerle genimıştir. Halk r hale getirilmiştir ki, çarşıdan şöyle koşarak geçmek, yahud eğilip birinin kulağna «işler fena.. Bugün biı kargaşalık olması muhtemel» demek, biitün şehri allakbullak etmeğe kifayct edebi lir. Kahvede oturan, sokakta gezen, alışveiş eden, küçük büyük herkesin kulağı kiriste ve gözü tetikte. Kim, kimden çekiniyor, korkuyor? Türke sorrarsanız karşı tarafı göste fiyor. Araba sorarsanız bu tarafı ijaret ediyor. Ermeniye, Ruma sorarsanız etrafına bakınıyor. Fakat işin içyüzünü araştırırsanız, cidden ortada çekinilecek, korkulacak hiçbir jey görünmüyor. haklarında hiç de hayırlı olmıyan sakim bir yolda yürüdüklerini göstermek lâzımdır. Buna dair başka misaller vereceğimi ümid ediyorum. Suriyede halka Türk düşmanlığı aşılamak, ve bunu günden güne kuvvetlendirmek için esaslı bir şekilde durup dinlenmeden çalışanlann mevcudiyetuıi, resmî makamatın da bu işlere göz yumduğunu ispata yarar küçük bir delil daha zikredeyim. lşte size dört beş gün evvelki bir takvim yaprağı. Bu yapragm arka sındaki yazıyı gelin beraber okuyalım: «îslâmiyet olmasaydı Türkler kim olacaklardı? Bunlar hangi asalete dayanıyorlar. Hangi neseble öğünüyorlar, hangi mazilerile gururlanıyorlar ve hangi saltanat devirlerile iftihar ediyorlar? Türkistanda sığır güttüklerile mi iftihar ediyorlar. Yoksa gün doğusundan yahnayak, fakir bir bedevi olarak ve bineklerinin yula rından başka birşeye malik olmıyarak gelen Ertuğrul Beyle mi? O, çadırlarını kurar, toprağı yatak, gökü yorgan yapardı. Ahfadı ise islâmiyet sayesinde üç kıtHalk, Türk olsun, Arab, Rum, Er anın efendisi oldular. Kafasile kayalan toslıyan ve agzile meni olsun, hepsi kavuşulan istiklâlin bir an evvel tahakkuk etmesini, ve y*ni re denizleri içebileni gördünüz mü? lşte bu, islâmiyeti inkâr ve onlara cefa jimin getireceği saadete bir an evvel kaetmeğe çalışan Türktür. vuşulmasını bekliyor. Bununla beraber kayayı parçalıyamıBakkal, kasab, tacir, toför, berber, garson, boyacı, çehirli ve köylü. kadın yacaklar, denizleri kurutamıyacaklardır. ve erkek her unsura mensub birçok in Ancak bu kafa ile mezara sürükleneceksanla görüştüm, hepsinin ayrı ayrı söyle lerdir. İslâmiyet Türklerle değil başkalarile diği ayni şeydi: « Kardeş gibi geçinmememiz için kaimdir. Lâkin Türkler ancak islâmiyetîe mevortada hiçbir sebeb yok, sade s.u tahri cuddurlar. Yoksa vallahi yaşıyamazlar.» kât bir dinse.. Hâlâ, Suriyede Türkler aleyhine hiçEvet tahrikât.. Sinirleri geren ve bu barutla meşbu bir propaganda, hiçbir hareket yoktur dihavada mejale ile dolaşmak istiyen tah yenler var. Bari şu küçük takvim yaprağı bunları rikât.. bir parçacık utandırabilse... Bu nereden geliyor? Bunu araştırmak, buımak îçin hiç de Kandemir fazfa yorulmağa lüzum yok. Hergün öğle vakti Antakya tokakla Rıhtım ve liman memurları yardım sandığı kongresi nnda eıyak cıyak öten nüvezzilerden bir tanecik Şam veya Halib gazetesi almak Rıhtım ve liman memurları yardım ve kâfidir. tasarruf sandığı senelik umumî toplanhBir yandan Türklere söğüp sayan, bir sını yapmış ve hissedarlara yüzde 16 kütaraftan da Hataydaki Türkten gayn sur nisbetinde bir temettü dağıttığı memunsurları korku, telâş, endişe ve heyeca nuniyetle görüldükten sonra intihabata na sürükliyen uydurma haberlerle dolu gecilmiştir. olan bu gazeteler yaygaralarını günden Tasnif neticesinde reisliğe Refik Algiine artırıyorlar. pmar, azalıklara da Ahmed Canıtez, Kimi bir ecnebi hülumetin, kimi bir Haydar Yüksel, Saim Aktan, Rüştü Özpartinin elinde olan bu gazeteler böylece yener, Süheyl Açbağ, Faiz Pzin, mü ortalığı karıştırmağa ığraşırlarken, grne rakibliğe Nihad Fimengen, Kadri Çifter, Suriyenin ötesinden berisinden gelmiş o muhasibliğe de Ferah Ayral seçilmişlerlan propagandacılar da soluk aimadan dir. , , . T fikirleri bulandırmağa, heyecan ve kor Suadiye plâjında kır balosu kuyu artırmağa çalışyorlar. Erenköy 38 inci ilk mektebindeki yokBu gazetelerin her vesileden istifade sul talebe menfaatine Suadiye plâj gaziederek aleyhimizde bulunmak i&teyıç'erine bir misal olmal üzere, bertim burava nosunda 3 temmuz cumartesi akşamı bir gelişime hemen remen hepsinin nutre kır balosu verilecektir. Sabaha kadar süfikan verdikleri nanayı söyliypbllinm. recek olan toplantıya Müzeyyen ve arkaMeğer ben Hataja, (son hâdiseler yü daşlarının vardımlan da temin edilmiştir. zünden hayli gevıiyen Kemalist nüfuzu Ayrıca zeni»in varyete ile muhtelif eglennu takviye etmek maksadile) geimişim. celer de tertib edilmiştir. Bunu böyle jazmanın manası ne olabilir, hele hepsinn ağızbirliği ederek ayni jurnalı vermelcindeki maksad nedir, Anketimize değerli Unılog Behçet Lunları uzun ıradıya yazmak abestir. Sabitin verdiği cevabı yarmki Sadece bu gazetelerin her vesileden, nüshamızda rmlacaksınız. her fırsattan itifade ederek, bizza! krndi 30 laziran 1937 CUMHURİYET Iktısadî hareketler Fransanın malî vaziyeti Fransa hükumetinin dahilî istikraz lardan halka birkaç yüz milyar frank borcu vardır. Bunun için de Fransız kabineleri her sene bütçeye fevkalâde tahsisat olarak 30 40 milyar frank bir para koyarlar. Fransanın masrafları harb zamamndaki gibi çok ağır olduğu için hükumet bu masraflarm altından çıkamamakta ve her sene Fransız bütçesi 10 15 milyar frank açıkla kapan maktadır. Bu açıkları karşılıyacak varidat bulunamaymca kabineler bankala rın yardımına başvurmaktadırlar. İşte Fransız kabinelerinin çektiği zorluk buradan gelmektedir. Fransa. sermayesi büyük bir memlekettir. Fakat Fransız sermayeleri çok hassastır. Biı yerde durmaz. Bahusus dahilî kontroldan kaçmak ve kabineler üzerinde bir tazyik yapmak icab ettiği zaman harici tercih ederler. Mazide bu, birçok defalar tekerrür etmiştir; şimdi de tekerrür etmektedir. Bugün 60 milyar frank Fransayı terketmiş ve harice gitmiştir. Bu tabiî memleketin bütün iktısadî hayatı üzerine büyük bir tesir yapmakta ve kabinenin vaziyetini müşkülleştir mektedir. Blum kabinesi dahilî ve haricî istikrazlar ve frangın sukutundan istifade ederek memleketi bir sene idare edebıldi. Fakat Fransadan sermayelerin kaçmasına mâni olamadı. Ve mücadele için fevkalâde salâhiyet istediği zaman da yuvarlanıp gitti. Şimdi Chautemps kabinesi de muhaliflerin arkasmda gizli duran ayni malî müşkülâtla mücadele etmek vaziyetindedir. Bunun için bu gün meclisten itimad reyi istemektedir. Bu vaziyet bizim borsamızda tesirlerini göstermektedir. Dün Chautemps kabinesi meclisten itimad reyi istiyeceği için Paris borsası her ihtimale karşı kapatılmıştır. Paris borsasına sımsıkı bağlı olan Üni Türk tahvillerimiz yu karı çıkmak istidadında iken bu haber karşısmda sukut etti. M. TEZEL Polis mektebinden 240 talebe mezun oldu Bu münasebetle dün mektebde merasim yapıldı ve Dahiliye Vekili mühim bir nutuk söyledi Bu da onun tersineî asraddın Hocanm yanına bir gün hemşerilerinden üç beş ki§i gelerek derd yanarlar: Bizim sokakta, derler, bir herif var. Tannnm gecesi herkes uykudayken zilzurna sarhoş olarak gelir, köşeyi döner dönmez bir nara atar, hepimizi yataktan sıçratır. Sonra yürür, evinin kapısmı açar, bir nara daha savurur, uykulan delinen ' komşulan pencerelere koşturur, biraz sonra üçüncü narayı fırlatır ve kimsede yeni baştan uyumak imkânı bırakmaz. Herif güçlü kuvvetlidir, korkumuzdan kendisine bir şey söyliyemiyoruz. Sen lutfet de ona öğüd ver, şu huyundan vazgeçir. Hoca, hayırlı bir iş gb'rmek zevkine mağlub olarak «peki» der, komşulanm ' yeni meıunları uykusuz bırakan adamı geceyansma kabik olunur. Büyük Meclis kanunları yadar bekliyerek önler ve sorar: par, onu ilk defa polis tatbik eder. Ma Sen her gece üç nara atar, sonra demki elimize memlekette tatbik edilecek bir program verilmiştir, bu prog yatarmışsın. Sebebi ne bakayım> Sarhoş genc, adı sevgi ile dillerde geramı en iyi bir şekilde tatbik etmek bütün milletin arzusunu tatmin etmek de zen sayın Hocayı şöyle bir süzer, sonra mektir. Bu bize şeref verir. Bunun için koluna girer. Evinin bulunduğu sokağra de vazifenizi yaparken her şeyden evvel köşesine kadar götürür. kanundan ayrılmıyan kendinize rehber Şu ev, der, benimdir. Alnrmm teedineceksiniz. rile yapılmışfır. Kasabada eşi yoktur. Cumhuriyet devrinde gösterdiğiniz Ben kafayı tütsüleyip de şu köşeye gelbvazifeseverlik ve muvaffakiyetler Bü ce ve evüni görünce dayanamam, bir nara yük Mecliste tezahürata vesile olmuş atarım. tur. Yeni kanun dolayısile Büyük Millet Ve narasını savurduktan sonra Hocayî Meclisinde gösterilen bu tezahürat Mecevinin ahınna götürür, süyliin gibi bir lisin Cumhuriyet polisine itimad ve Arab atı gösterir: muhabbetinin eseridir. Ben sizin en bü İkinci narayı da bu hayvanın sev « yük âmiriniz olmak itibarile size her gisile atarım. At değil mübarek âhu! yerde vazife görürken Cumhuriyet kaHoca gene susarken genc, «Harice, , nunlan dairesinde hareket etmenizi, disipline riayete ve âmirlerinizi dinleme gel Hatice» diye bağırır ve merdiven başında bir mehtab gibi parlayıvereri çok nizi tavsiye ederim.» Adliye Vekili mükâfatları verdi güzel bir kadını gösterip anlatır. Bu benim eşim, biricik eşim. UçünBundan sonra Adliye Vekili Saracogcü narayı da işte onun şerefine atıyorum. lu Şükrü talebelere mesleklerinin kıyme Naraların şiddetinden sersemleşmiş otini kuvvetli bir nutukla izah ettikten sonlan Hoca, merdivendeki nurdan endamı ra birinci Hüseyin Ozman, ikinci Şerif Akalon, üçüncü Yusuf Ziya Özdire bi görmekle bir kat daha fenalaştığından r*r saat verilmiştir. Müteakıben Vekiller kendini tutamaz: Aman yiğıtim, der. bir nara da b« » mektebden aynlmışlar ve teşyi olunmuşnim için at, varsın komşular uykusuı kal» Iardır. sm! *** Dün gece, evimin önünde beliriveren bir gürültü ile uyandım, pencereye koş tum. İki bekçinin bir sorhoşla münakaşaFransanın Tou ya giriştiklerini gördüm. Herif, peltek lous şehrinde çı peltek anlatıyordu: kon Petit Girond Üç kere değil üç yüz kere de bagazetesi aktör Bürğırsam hakkım var. Kulübem başıma yıhaneddinin, önü kılıyor yaptıramıyorum. Su tenekelerimi müzdeki pazartesi taşıyıp bana üç beş kuruş kazandıran çegünü, konservatu mendere nazar değdi, şişti, bahçeye mitil ar salonunda «Türserdi, inleyip duruyor, karım da gebe. kiyede Fransız teİkız mi doğuracak, üçüz mü belli değil. siri ve Fransız SulMeyhaneciye çetele tutturup dört beş tan» mevzuu dahilinde bir konferans kadeh yuvarla^nca bütün bu derdler vereceğini yazmak Artist Seniye içimde ayaklanıyor, aklım başımdan giditadır. Gazete, aktör Bürhaneddinin, kon yor. Eve gelmek işime gelmiyor, gelmeferansında «Padişahlık devrinin ve dini mek de elimden gelmiyor, ayaklanmı sütaassubun mâni olduğu iki asırlık terak rüye sürüye meyhaneden çıkıyorum. Ku« kiye. Türkiyeyi on senede kavuşturan Iübeyi karşıdan görünce yüregimden bir Kamâlist prensiplerden bahsedeceğini sestir kopup geliyor, bağıra bağıra bah • • ve ilâve olarak, İstanbul yüksek ailele • tıma lânet okuyorum. Eşeğin iniltisini du» rinden birine mensub Bayan Seniyenin modern danslarım göstereceğini» yaz yunca gene kendimi tutamıyorum, bağınyorum, karımla karşılaşınca büsbütün co» maktadır. şuyorum. Derd benim, size ne oluyor, ., bılmem kı? Polis mektebinin {.Baştarafı 1 inci sahlfede] lerdir. Henüz resmi küşadı yapılmıyan müzede mekleb müdürü Mehmed Ali Vekillere izahat vermiş, Vekiller gör dükleri intizamdan çok memnun olmuş • lardır. Müze gezildikten sonra talebenin top lanmış olduğu dershaneye gidilmiştir. Dahiliye Vekilinin nutku « Arkadaşlar; Mektebi bitirmîş bulunuyorsunuz. Çok şerefli ve çok haysiyetli bir mesleğe intisab etmiş oluyorsunuz. Bundan sonra bütün devlet memurları size ar kadaş diyecektir. întihab ettiğiniz meslek çok yüksek dikkat ve ferağati icab ettirir. Poliste ferağatinefs demek ha yatını feda etmekle müsavi demektir. Meslek hayahmzda müsbet işler yapacağını gibi menfi vak'alarla da kargıla şacaksınız. Yapacağmız bu müsbet işler, çocuk ların, ihtiyarları ve kimsesizlerin imdadına yetişmektir. Bunlann kolu, gözü, eli olacaksınız. Her hangi bir felâket ve istimdadı en evvel siz duyup siz koşa caksınız. Zaten vazifenizin şerefi de buradadır. Türk milleti çok vakur ve hassas bir millettir. Kendisine hassasiyet ve nezaketle muamele edilirse on mislini iade eder. Sertliği asla sevmez. Siz halkla temasınızda kendi kanımzdaki asaletin ve bu mektebde gördüğünüz derslerin icabı olarak vazifenizi tatbik edeceksiniz. Huşuneti asla sevmiyen Türk milletine huşunetle muamele et meyiniz. Bu memlekette mîsafirlerimiz ecnebiler de vardır. Onlara da misafirperverliğimiz icabı olarak nazikâne muamele ediniz. Misafiretlerini kolaylaştıracak bütün yollan siz göstereceksiniz. Vazife esnasında menfî elemanlarla da uğraşacaksınız. Karşınıza birçok zorluklar çıkacaktır. Vatandaşların her yerde rahatını temin size düşen bir vazifedir. Türk halkı istirahat ve emniyetini size emanet ediyor. Fakat bu istirahat ve huzurun düşmanları da vardır. Bunlarla da uğraşacaksınız. Eskiden külhan beyi vardı. Cumhuriyet kanunları, bil hassa polisin gayretile külhanbeyi tarihe karışmıştır. Fakat ona mukabil medenî şehirlerin taklidi olarak diğer bir sınıf türedi. Bunlarla mücadele vazifenizdir. Bu gibiler memlekete bir takım içtimai hastalıkları sokmak isterler. Asla müsamaha etmeyiniz. Türk milletinin içtimaî hastalığı yoktur. Haricden gelen kimselerin tesirile sarhoşluk, kumarbazlık, eroincilik gibi bir memleketin rahatını bozan ve nesli kökünden kurutan gizli amillerle de ve doğrudan doğruya mücadele sizin vazifenizdir. Burada aldığınız terbiye ve kanınızda ki temzlik bunlann hepsini yenecektir. İstatistiklerin verdiği neticelere göre, Türk milleti menfi anasırla muvaffakiyetle uğraşmış ve galib gelmiştir. Bu itibarla kanunlar sizin ellerinizle tat lutun ıkramıyesı Malullere verilecek para tesbit edildi tnhisarlar satışından malullere veri len tütün ikramiyesi şu şekilde tesbit edilmiştir: Birinci derecede malul zabitlere 206 lira » » malul askerlere 103 îkinci derecede malul zabitlere 185 » » malul askerlere 82 Üçüncü derecede malul zabitlere 144 » > malul askerlere 61 4 üncü derecede malul zabitlere 123 » » malul askerlere 41 5 inci derecede malul zabitlere 103 > » malul askerlere 25 » 6 ncı derecede malul zabitlere 82 > » » mallul askerlere 20 > Şehid ailelerine de 19 lira 37 kuruş ikramiye verilecektir. Aktör Bürhaneddinin Fransada konferansları Ticaret heyetimiz Berline gıttı Yeni Türk Alman ticaret ve klering anlaşması müzakerelerini yapmak üzere teşekkül eden heyetimiz dün akşamki ekspresle Berline müteveccihen hareket etmiştir. 5 temmuzda başlıyacak olan bu müzakerelere iştirak edecek olan heyetimiz, evvelce de yazdığımız veçhile Berlin büyük elçimiz Hamdi Arpağla İktısad Vekâleti müsteşarı Faik Kurdoğlunun müşterek riyasetleri altmda bulunmaktadır. Heyetimizin başmüşavirliğini yapacak olan Türkofis umumî reisi Bürhan Zihni dün öğleden evvel ve sonra Türkofis îstanbul şubesinde Almanyaya ihracat yapan firmaların mümessillerile temasta bulunmuştur. makineleri ağaçlan yutuyor ve sonra uzun kâğıd bobinleri kusuyordu. Bu fabrikayı istasyona bir tek demiryolu bağlıyordu. Zengin ve şüphesiz nüfuz sahibi olan Osten'ler ekspresin bu ehemmiyetsiz küçük yerde durmasını temin edebilmişler di. Osten'ler ekseriya sabahm altısında Viyanadan kalkan ve öğleyin Thaya'da iki dakika duran trenden inerken görü nürlerdi. Anitaya bir baş işareti yaparlar, Şef dö gan selâmlarlar ve otomobillerile ileride ormanın kenarında kibirlenip duran fabrikaya giderlerdi. Tifoya karşı harb Hocanın dördüncü bir nara atmasına Izmit 29 (A.A.) Valimiz Oska lüzum gösterdiği genc gibi bu sarhoşun yın teşebbüsü ile alınan iki duba üzerine da hakkı var amma bekçiler kös dinle burada yapılan güzel bir seyyar denız ha mişlerdi! mamı bugün Valimiz ve KamutanlarımıAf. TURHAN TAN zın huzurile açılelı. Bu münasebetle davetlilere çay ve bisküvi ikram olundu. Bu ha Kızılay üye devşirme haftası mam, şehrimizin büyük bir ihtiyacım ta 1 temmuz 1937 de başlıyacaktır. mamladı. İzmit halkı denizden hakkile isüye yazılınız! tifade etmek imkânına kavuştu. nita mahrutî şapkalı kadını hiç de gü lünc bulmuyordu. Derin bir ciddiyetle, koşan kadının inceliğini hafızasına nak şettı; yarın kiliseye gitmek için eski şapkasına böyle bir şekil vermeğe çalışacakb. Biranız var mı? Bunu üçüncü mevkiden inip Anita'nın işportasına yaklaşan susamış bir yolcu sormuştu. Hayır.. Maalesef biramız yok. Filhakika bu bira bahsinde kocasile îdare arasında bitmez tükenmez bir mücadeledir devam edip duruyordu. Eğer Ammer'lerin bira satışı için icab eden müsaadenameyi alabilecek vaziyetleri olsaydı bir parça para kazanabile cekler ve birkaç yeni elbise ile daha iyi bir radyo satm alabileceklerdi. Anita; rüyalara kapıldığı zaman kendisini koyu kül rengi elbise ile, şık eldivenlerle trene atlayıp seyahate çıkarken görürdü. Fakat bütün bunlar bira satışile olacak şeylerdi ve yazık ki şimdiye kadar müsaadeyi elde edememişlerdi. Seyyah gayrimemnun uzaklaşryor ve uzun bacaklı kadın trene tırmanıyordu. Lokomotif suyunu içmiş ve posta çan tası vagona konmuştu. îstasyon şefi tren selâmlıyor ve makinist tekrar lokomot;f" ne giriyordu. Ve derhal lokomof :ten kocaman tekerlekleri örten ıslıkla kanşık dümanlar çıktı. Anita ağzı açık yerincîe çivilenmiş gibi duruyor, önünden evvelâ yavaş yavaş ve sonra gittikçe hızlı hızll geçen vagonlan hayran, seyrediyordu. Bir aralık birinci mevki bir kompartıman* dan genc bir adamın bakışlan Anita'nm üzerinde durmuştu. Ona bu bakışlar bir haberi muhtevidir gibi geldi; hafifçe gül" dü. Tren geniş dönemecde inhinalar yapıyor, kıvrılıyor, kayboluyor. Anita'nın yanında bir an duran Şef dö gar: Ne haber yavrum? diye tekrar etti. Yere birkaç elma düşmü^ü. Anita onIarı çabucak topladı. Ne yemek var> diye sordu. M . Ammer. Anit • Daha bilmi/orum.. diye cevaK verdi. Bu bir kapisti; Zira Anita gulaş ve patates oldulunu pekâlâ biliyordu. M. Anmer: yîlâ.. Haydi gidelim çahşalnn dedi ve Bürosuna giderek üniformasmm ceket'ii çıkardı. İstifhamkâr ve sabırsız bakışlarla A.^ nita'nın gözleri bir an dahâ raylara takıh kaldı; ve sonra ütüsüne döndü. (Arkast var) Izmitte seyyar deniz hamamı Büyük Hikâye Yazan: Vicki Baum 1 Çeviren: Cemil Fikret Anit? öğle treniru haber veren çanı üçüncü defa işittiği zaman ütüyü ocağın bir kössine itti ve salona doğru koştu. Salonın aynasında yüzünün alevli kır mızıhîinı farkederek yatak odasına gitti; burnınun ucunu pudraladı ve tekrar mutfağa döndü. Onlügünü çözerken az ew«l bıraktığı ütüye bir defa daha baktı ve dışan fırladı. Maamafih aceleye lüzum yoktu. Zira işaret çanı tren Katte'den kalkarken çalardı ve Thaya istasyonuna gelinciye kadar aradan 12 dakika geçerdi. Rıhtıma açılan kapıdan çıktığı zaman Anita adımlannı itina ile yavaşlattı ve zahiren dalgın bir tavırla Bürosundan çıkan koc.asına doğru ilerledi. Şef dö gar kırmızı kasketi ve ucu üniformasînın küçük cebinden çıkan dolma kalemile hatikaten mühim görünüyordu. Kansı yanına yaklaştığı zaman: Ne hab;r yavrum? Demekle iktifa etd. Anita canlı bir hareketle elmalan, çi kolatayı ve mecmuaları rafa yerleştir meğe başlamıştı. Elmalar biraz buruşuktu, çikolata erimişti ve mecmualar bir ay evveline aiddi. Fakat buna rağmen zaman zaman işsiz bir yolcunun çıkrp bir şeyler satm aldığı oluyordu. Thaya'nın küçük istasyonu tarlaların ortasına konmuş gibiydi. Masmavi ufukta bir ağaçhğın çizgileri teressüm ediyordu. Yanık odun ve kızartılmış patates kokulan şef dö gann evciğine kadar dalga dalga geliyor ve istasyonu çerçeveli yen vahşi bağlara yayılıyordu. Büyük ayçiçekleri güneşte solmıya başlıyordu. O gün, bütün diğer günler gibi, Anita kalbinin çarpıntılarını hissetti. Öğle treninin geçişi gündelik hayatının yegâne hâdisesiydi; ve o yaklaşırken her zaman böyle heyecan duayrdı. Katarın Katte yerine Thaya'da dur ması Osten'ler sayesinde idi. Osten ailesi iflâsa uğramış Grunne ismindeki bir kontun ormanlarını satın almışlar ve orada bir kâğıd fabrikası kunnuşlardı. Şimdi bile etmiştir. Ammer gann saati gibi doğru ve «dakikası dakikasına» bir adamdı. Karısını ciddî ve mutedil bir aşkle se verdi. Siyaset münakaşalanndan hoşla nır ve iyi domino oynardı. Anitanın, hoşuna gitmiyor değildi.. Fakat işte gann az ilerisindeki döne mecde tren görünüyor. Önünde küçük ve beyaz bir bulutun girdablaştığı lokomotif istasyona bir kasırga gibi girdi. O l'a • dar telâşlı görünüyordu ki Anita her zaman olduğu gibi gene bir an trenin durmayı unutacağından korktu. Nihayet durabilen tren yorgun bir at gibi ağır ağır soluyordu. îstasyon şefi vagonlan boy Anita, Tahaya*d3 dogmuş ve orada büyümüştü. Kâinattan bilebildiği şey sa lamağa başlamıştı. Ve lokomotiften atdece sekiz bin nüfuslu küçük şehrin bi lıyan makinist mavi Rus pantolonlan içinçimsiz kaldırımlan ve antika insanlanydı. de bacaklannı silkiyordu. Anita küçük Bunun haricindeki malumatım sattığı ga tezgâhının arkasında sinirli bir elle elmazetelerden almıştı. Kıbar âlemine Os ları dizmeğe devam ediyordu. Birer birer ten'lerin âlemine girmeği, tenis oynanan, vagonlardan bazı adamlar iniyor ve onlar güzel elbiseler giyilen, paraların per.cere da oturmaktan uyuşmuş bacaklannı sil lerden atıldığı ve Allah bilir içinde ne kiyorlardı. Zayıf bir kadm koşar adımla maceralar yaşanan bir hayata karışmayı trenin bir ucundan öbür ucuna gidiyorAnita çoktanberi tahayyül eder dururdu. du. Şüphesiz vücudünün inceliğini böyle Bununla beraber hayalin bir işe yarama daima aceleci hareketlerine medyun ol dığını da biliyordu. Zaten bundan dola malıydı. Anita onun koyu kül rengi seyı ki Karl Ammer ile evlenmişti. Istasyon yahat elbisesine, gözünün tam köşesine şefi Ammer binnisbe tahsili olan, ehemmi yerleştirdiği yeşil bir tüyle süslü şapka yet ve asalet dolu bir memurdu. Thaya' sma dikkat etmişti. Thaya ahalisi bu da doğmamıştı. Hatta Viyanada tahsil nevi garabetlerle alay ederdi. Fakat A