CUMHTJRİYET 30 Haziran 1937 Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Son istifaları doğuran sebeblerin içyüzü Salâhiyetli makamlar, ortaya atılan şayialarâ ve Olimpiyad masraflan hakkmda hâlâ devam eden dedikodulara susturucu cevablar veriyorlar Kostümlü heykeller Amerikalı meş hur heykeltıraş George Gray, tahsilini ikmal ettiği Kankakee koleji ne kendi eserlerin den mühim bir koleksiyon hediye etmeğe karar vermiş. Koleksiyonun kıy meti yüz bin dolardan fazla imiş. San'atkârm bu kararı alkışlarla karşılanmış; hey keltraş göklere çıkarılmış, tebrikler, teşekkürler ve saire. Vaktaki hej'kel koleksiyonu mektebe nakledilmiş ve mekteb idare heyeti azası, hamiyetli san'atkârın bu paha biçilmez hediyesini görmek üzere, heykellerin muhafaza altma alındığı salona girmişler, o zaman işin rengi değişmiş. Ne görseler beğenirsiniz! Bir sürü çıplak erkek ve kadın heykeli. Azayıkiram küplere binmiş, tersyüzü dönmüş; salonun kapısı kilidlenmiş ve bir toplantı yapılarak, bu çırılçıplak insan vücudlerinin talebenin huzuruna çıkacak bir kıyafete sokulması keyfiyeti müzakere edilmiş. Heykeltraş, eserlerine karşı gösterilen bu istiskalden dolayı ateş püskürü yor; hocalar ve mekteb müdürü Nuh demiş Peygamber demiyor. Nihayet bir uzlaşma yolu bulunmuş. Mermerden kadınlar, olduğu gibi teşhir edilecek; fakat mermerden erkekler, talebenin huzuruna giyinik olarak çıkacaklar. Izmit mahkemesinin kararı ^ \ [Baştarafı 1 inci sahlfede'] hid olduğunda kat'î bir sarahat mevcud olmadığından Hüseyin Cahidin beraetine, Akşam gazetesinde «Akşamdan akşama» sütununda intişar eden «Biriken para» başhklı yazının tahlili neticesinde bu yazının heyeti umumiyesinin İstanbu! Belediyesinin ve onun başında bulunan Muhiddin Ustündağın şahsiyeü maneviyesine karşı bir hakaret mevcud olmadı ğından ve bu yazının yalnız bir temenniden ibaret bulunduğundan Akşam gazetesi Neşriyat müdürü Enis Tahsinin de beraetine karar verilmiştir. Hüseyin Cahid tarafından Vali Mu hiddin Üstündağla Son Posta, Kurun ve Açık Söz gazeteleri aleyhine açılan hakaret davasmdan davacınm feragat et mesi üzerine bu hususta bir karar ittihazına mahal olmadığı da kararda bildirilmiştir. Vali Muhiddin Üstündağın vekilleri tarafından mahkemeye verilen ve okunan lâyiha da aynen şudur: Izmit Asliye Ceza Hâkimliği yüksek huzuruna « Hüseyin Cahid Yalçının davasından kayidsiz ve şartsız vazgeçtiğine dair mahkemenize bir arzuhal sunduğunu bazı istanbul gazetelerinde okumuştuk. Şimdi de huzurunuzda alenen okunan istidasında bu feragat kayfiyetinin sıhhat ve resmiyetine ittüa hasıl ettik. Bu feragatname hakkında bir iki söz soylemeğe müekkilleri mizin elbette hakkı vardır. Feragat arzuhaline göre, davayı açarken Hüseyin Cahidin takib ettiği gaye (inkılâb Türkiyesinde valiliğin dahi kanun harici bir üstünlük temin edemiyeceği hakikatim bir kere daha tebarüz ettirmek) ve (mıi ekkilimiz Üstündağın yazdığı mektuba karşı kendini adalet huzurunda müda faa imkânını bulmak) mış. Halbuki, Hüseyin Cahid Yalçın Muhiddin Üstündağ aleyhine açtığı davasmı teşrih ederken ve aleyhindeki davaya karşı müdafaasını yaparken gayesini başka türlü anlatıyor ve (hakarete duçar olunca mahkemeye iltica ederek şerefinin korunmasmı temine şitab) ettiğini söylüyordu. Davasındaki bu gaye ile feragat arzuha lindeki gaye arasındaki bu fark neden ileri geliyor? Türkiye Cumhuriyeti Adliyesi huzurunda ta kurulduğu gündenberi herkesin müsavi haklara malife «lduğuna şöphesl mi vardı? İnkılâb Türkiyesinde valiliğin kanun harici bir üstünlük temin edebileceğini nereden anlamıştı ki bu kadar açık ve herkesin bildiği bir hakikati bir kere daha tebarüz ettirmek Istemiş. Müekkillerimizden Üstündağ aleyhine ilk davayı açan kendisidir, bu itibarla müdafaa mevkiinde bulunmuyordu. Şu halde davayı açerken (gayem adalet huzurunda kendimi müdafaa imkânmı bulmaktı) sözünün manası var mıdır? Kendi davasındaki vaziyet böyle olduğu gibi, bizim açtığımız davaya karşı gosterdiği müdafaa şekli bundan daha az garib değildir. Hüseyin Cahid bir taraftan herkesin kanunu kendi anladığı gibi anlaması lüzumunda ısrar etti. Ve bu düşünce ile aleyhindeki davada kendisine asla mes'uliyet tevec cüh etmiyeceği iddiasını ortaya attı. Ve nihayat kanunun kendisini kurtarmasını istedi. Fakat ayni zamanda namuslu adamların haysiyetlerine de tecavüzden geri kalmadı, en sonunda da bu davayı başkala rını muahaze etmek, haysiyetlerine tecavüz etmek için vesile ittihaz etti. Mahkemeye verilmeden evvel gazetelere gönderilmek suretile efkârı umumiyeye Isal edilmek istenilen ve müdafaa denilen bu yazıda kendisine siper yaptığı matbuat kanununun 27 nci maddesinden başka hiçbir kanunun ne hükmü ve ne de maddesi vardır, baştanbaşa hakaretten ibarettir.. Şimdi feragatnamesinde de aynl yol takib edilmiş, demagoji yapılmıştır. Hiç kimsenin hâkimi denemek, mahkemeyi yoklamak için dava açmağa hakkı yoktur. Bu feragatnamede Türk Adliyesinin şerefin den, bitarafhğmdan şüphe edilmiş; ve fakat tecrübe ile bu şüphenin yersiz olduğunu anlamış olması kaydediliyor ki bu nokta çok dikkate şayandır. Ayni zamanda Hüseyin Cahidin takib ettiği müdafaa esnasmda kayid ve izah ettiğimiz suiniyetine, gizli maksadlarına, fena fikirlerine en kat'i bir delildir. Biz davamızda sarih kanun hükümlerine ve vâzu kanunun millet kürsüsünden ilân ettiği maksadına istinad ederek mü ekkillerimiz aleyhine (tasni ve halkm husumetini tahrik) suçlarının ika edilmiş olduğunu beyan ve ispat etmiştik. Saatlerce devam eden müdafaalarımızda adalet huzurunda hasmımızın tezlerindeki çürük lüğü ve yaptığı mugalataları izah için arzettiğimiz kanuni esasların bedahetinden ürkerek kendisi yeni bir tecavüz tabiyesi yapmıştır. Muhakeme aylardanberi devam ediyor, mahkeme henüz kararmı vermedi, hangi tarafın tezi, iddia ve müdaffası yerinde olduğunu adalet makamınm söylemesini beklemeksizin görünüşte davadan vazgeçmesi ve hakikatte ise yeni bir tecavüze girişmesi kendisinin bu davadaki hakikî maksadını bir kere daha meydana vurmaktadır. Kendisi için tatminkâr bulduğu herhangi bir vaziyeti başkası için tecavüze vesile tutmak namuslu insanların hareketine uygun düşmez. Şerefini kurtarmak için mahkemeye koşan bir kimsenin mahkemenin şerefi, bitaraflığı ve hâkim huzurunda herkesin musavi olduğu hakikatlerine daha evvel inanmış olması iktıza eder. Türk a daleti; kimsenin tecrübesine ihtiyac gös termeksizin Türk milletinin, Türk iııkılâbının yüksek ifadesidir. Teşkilâtı esasiye kanunumuz bunun ne demek olduğunu herkese ilân etmiş; mahkemelerimiz bu mın kat'î emrini herkes hakkında hergıin yerine getirmekte bulunmuştur. Adliye mahkemelerinin tâbl olduğu birçok usuli kayıdlardan azade olan istiklâl mahkemelerinde Türk adaletini yakından ve fıien tecrübe etmiş olan Hüseyin Cahidin Cumhuriyet mahkemelerinin adaletinden şüphe etmeğe hakkı olmıyan adamlarm başında gelmesi icab eder, amma o bunu anlamamıştır. Hüseyin Cahld, kanunun her vatandaş gibi müekkilimize de bahşettiği haklardan açıkça ve dürustçe istifade etmek iste mesine de tahammül edemediğini gösteriyor, bu hareketile Hüseyin Cahid zavalh olmak ve acınaoak bir halde görulmek şerefini bile kaybetmiştir. Hüseyin Cahid feragatnamesinde (mu hakemenin son celsesinde gerek makamınızın, gerek Müddeiumumilik makamınm en hür memleketler adliyesine şeref verecek bir ciddiyet ve müsaadekârlıkla hak kım müdafaaya hürmet gostermiş olması kalbini iftihar ve memnunıyetle doldurmuş ve kendisini her cihetçe tatmin eylemiş olduğundan mahkemeyi daha fazla işgaiden içtinab etmeği vazife bulduğunu) soylüyor. Türk camiası müdafaa hakkını o kadar mukaddes tammıştır U herhangi bir suçlunun, hatta büyük bir suç işliyen herhangi bir şeririn adalet muvacehesinde ve müdafaa zemininde ^"ledi&l sözleri suç telâkkl etmemiştir. Kendini bilen fikir ve haysiyet sahibi her suçlunun kanunu, hasmına karşı da olsa vâzıı kanunun bu müsaadesini dava mevzuu haricinde, hasmının şeref ve haysiyetine tecavüze fırsat saymaması ve ıçtimaî fazilet lâzimelerine hürmet etmesi icab eder. Biz iddia ve müdafaalarımızda dalma bu esasa riayet ettik, mevzu ve müdafaa haricinde sözlerden içtinab eyledik, lâyiha şeklinde verilmiş veya zapta geçmiş sozlerimiz meydandadır. Halbuki, müekkilimize karşı Hüseyin Cahidin hertürlü insanlık, düşünce ve ka yıdlanndan uzak kaldığmı göseterecek mahiyette savurduğu tecavüz ve hakaretle rini mahkemeniz; bunları dinlemeğe kendini kanunen mecbur farzederek ve tam bitaraflığmı ispat etmek istiyerek dinledi; Müddeiumumilik makamına karşı adlî tarihimizde hemen hemen emsali görülmi yecek derecede yapılan sebebsiz şiddelli hücumlara, iğneli tarizlere büyük bir sabır ve tahammül gösterdi. Kanunî vazifesini yapan avukatlara da hiç de sebeb ve münasebet yokken ayni yoldan hücuma kalktı. Bunun karşiisında Hüseyin Cahid yaptığı büyük ve ağır hatanın farkına varmış olacak ki gerek Müddeiumumilik makamma ve gerek (avukatların davası) diye tavsif ettiği bu davadan dolayı vekillere mahkome huzurunda tarziye vermeğe mecbur oldu. Bütün bunlar, mahkemenizin 22 haziran 1937 tarihli geçen celsesine aid zabıtnamesinde yazılıdu". Dava mevzuuile hiçbir alâka ve münasebeti olmıyan, hatta sinekten bile meded umarak ve İstanbul Belediye işlerinin tarzı cereyanmdan bahsederek kendini kurtar Hüseyin Cahid ve Akşam gazetesi beraet kararı aldılar mak için yol arayan Hüsşyin Cahidin sisı temli ve devamlı şekilde rıugalata ve saf* satalar yaptığmı hepimiz jördük ve işit « tik. Bugün de Hüseyin Cahidin mahkemenin kararını beklemeğe lüzım görmiyerek davasından feragat ettiğini ve mahkeme* den kaçmak istediğini anlıycxuz. Bu ha reketine sebeb olarak da müekkilerimize karşı istediğini söylemiş ve tahammülle dinlenmiş olmasmm kendisini latmın et tiğini ve artık davaya devama nahal görmediğini ileri sürüyor. Bu harekıte ne denilmek icab ettiğini efkârı umuniye takdir ve tayin eder. Hayrete değer ü yalnız kendisi bu suretle sozünün revaç buldu ğunu sanıyor. Kendini aldatabilir, fakat efkârı umumiye aldanmaz. Adalet tam sözünü söyliyeceği zamanda Hüseyin Cahid çekilmemeli ve adaletin kendi davas. hakkmdaki sözünü dahi dinlemeliydi. Eğer huzurunuzda iraddan evvel mıtbu» ata da aksettirdiği sözlerle kendisini t a t min etmiş addediyorsa; müekkilimiz da (biriken Para) makalesile hissettiği herecan ve teessürü bu yazının intişar etıiğl günün hemen artesinde efkârı umumiyeye karşı duyduğu ve düşündüğü gibi izah TQ ifade etmiş ve kendisine hakikati göster • « miş, lâyık olan cevab verilmiş olduğundan Hüseyin Cahidin ölçüsü ve zihniyetile dahi düşünülse kendisini tatmin etmiş demek değil midir? Hüseyin Cahidin kendisi için tatmlnkâı bulduğu vaziyeti baskası için tecavüze vesile tutarak (üç ay sonra dava etti) diya hücuma karkışması kendi dediği gibi n a muslu bir insanm tarzı hareketi olamaz, Davanın başlangıcmda şerefini kurtarmak için iltica ettiği mahkemeden şimdi adaletin neticesini beklemeksizin Hüseyin Ca hidin bu suretle kaçması; davanın başında da, sonunda da musırren takib ettiği suiniyet ve maksadmın, oynadığı rolün ve efkârı umumiyeye hakikat harici sözlerle hitab etmek gayretinin en açık delilierini gene kendisi vermiş oluyor. Dava mevzuu haricinde, müekkilimizin icraat ve mu , amelâtmda kusur aramak Hüseyin Cahide düşmez, hepimizin malumu olan mazinin icraat ve muamelâtmdan tarihe hesab vermesi icab eden bir zatm dolayısile bugünkü idareyi tenkide kalkışması garib olmaa mı? Nihayet başlarını kendi eli ve kalemilo derde bulaştırdığı Akşam gazetesi mensublarını da bir tarafa iterek ve onlan adalet muvacehesinde yalnız bırakarak davadan feragat şeklinde maksadı olan tecavüz VQ hakaret gayesine ulaşmağa çalışmıştır. Müekkillerimiz bu manevî cürme ittiba ve ona imtisal ederek kendisine şerik olaı mazlar. Şu vaziyet karşısında Hüseyin Ca. hidin batan gemide yalnız kendi nefsinl sahili selâmete a:mağa çalışan bir kap .. tandan farkı var mıdır? Bütün bunlar «amimiyetten âri, halkı aldatabilmek için nihayet bir gösterişten. başka birşey değiliir. Şuurlu, münevver bir kimse böyle yersiz nümayişlere lltifal» etmez. Binaenaleyh müekkillerimiz; millî ^Ic « danın iradesi demes olan kanunun ve vâzu kanunun emrettiği yolda yürümeği herşeyden evvel ^msil ettiği makamın şerefi, memleketin hayrı, Adliyenin faziletl namına vazife tdâkki eder. İşte bu sebebltrdir ki Hüseyin Cahidin hususî bir maksadla yaptığı bu feragatin hakiki mahiyetini yüksek makamınıza arzederken, unun kırşısmda davamızı yüksek adaletin takdiüıe bırakmakla iktifa eder ve derin sayglarımızı da sunarız. 29 haziran 1937 Yalnız istanbul Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ ve1 '" Avukat Faruk Dereli istanbul Belediyesile Vali ve Belediyo Reisi Muhiddin Üstündağ vekilleri Avukat Refik Avukat Hâmid Nazıın Tansuğ Avukat Ne?ati Yalım Fethi Tahsin Seyfi Cenab Vildan Âşir Hamdi Emin Ankara 29 (Telefonla) Türk Spor Kurumu hakkında bazı gazetelerde zaman zaman yapılan neşriyat münasebe'' tile bu yazılanlann mahiyeti hakkında salâhiyetli ağızlardan verilen malumatı bildiriyorum: 1 Atletizm Federasyonu reisi, mensub olduğu Maarif Vekâleti namına tiyatro mektebi talebesi için kamp ara mağa gitmiştir. (Gencler için kamp aramak) sözü tiyatro mektebi genclerine matuf olmak lâzımdır. bakalarda da iyi dereceler alabilmesi için bu hafta Ankarada yapılacak Türkiye birinciliklerinden sonra bir ay sürmek üzere bir kamp kurulacaktır. Ankaradan Talât ve Orhan, İstanbuldan Muhsin ve Abdullahın kamp için seçilecekleri ümid edilmektedir. Mü sabakalara bir ihtiyatla beraber beş bisikletçi götürülecektir. Irfanın yeni bir muvaffakiyeti Bulunduğu Üniversiteden Kanadaya 2 (Olimpiyadlar masraiı dolayısile müsabaka yapmağa giden Galatasarayh kimlere nekadar para verilmiş, olduğuDerhal işe başlanmış, kostümler ıs jıun neşrinin istenilmesi münasebetile) atlet îrfan gülle atmada 15,01 metro ile marlanmış; şimdi günde on dolar üc birinci olmuştur. Kurum, bağh olduğu yüksek teşekküle ret mukabilinde, bir asistan, heykellere hesab verir. Bu hafta yapılacak millî esvab giydirmekle meşgulmüş. 3 İstifalara gelince; Kurum reisi küme maçları Kostümlü heykelin vitrinlerdeki manGeneral Ali Hikmet hastalandığı ve teMillî küme maçları dolayısile pazar kenlerden farkı kalmıyacağına göre, davisine devam zaruretinde bulunduğu günü Kadıköy stadmda karşılaşacak okıymetli bir san'at eseri olduğu acaba için, ikinci reis Halid Bayrak; Mecliste lan Galatasaray Güneş, Fenerbahçe neresinden anlaşılacak? yeni bir vazifeye tayin olunduğundan Beşiktaş maçlarındaki hakemleri tayin • îşi fevkalâde çoğaldığı için, Futbol Fe edecek olan dört kulüb komitesi bugün derasyonu reisi Hamdi Emin, federas toplanarak maçlara aid hususat için ka v«pılan son güreşler, heyecanlı olmuştur. Bilhassa, yirmi sene dünya şampi yonun merkezi olan Ankaraya gelme rarlar verecektir. yonluğunu taşımış ve bugün 58 59 yasine İstanbuldaki vazifesi mâni olduğu tsveç güreş takımı şehrimize şına varrnış olan Zibisko ile Molla Mehiçin, umumî merkez muhasebecisi Ce medin yirmi dakikalık güreşi ve onu tamil, olimpiyad kampmın idaresini üzegeliyor rine almış olduğu asıl vazifesi icabı olaTemmuz ayı ortalarında 21 nci yıldö kib eden Amerikan Boğası Komar Mürak İstanbuldan ayrılmasından dolayı nümünü tes'id edecek olan Galatasaray lâyim karşılaşması halkı çok alâkadar birinci reisle arasında bir disiplin ihti kulübü bu münasebetle yaptığı progra etmiştir. lâfı çıktığı için; Istanbul mıntakası reisi mı daha ziyade zenginleştirmek maksaKomar Mülâyim güreşi bir nevi reFethi Tahsin, İstanbulda disiplin diva dile İsveçin en kuvvetli güreşçilerini İs vanş maçı mahiyetinde idi. Bursadaki nı teşkiline aid mütaleası umumî mer tanbula getirtmek için teşebbüslere gi bir karşılaşmanm yirminci dakikasında • kezce kabul edilmediği için; Futbol Fe rişmiştir. Komar rinğden düşmüş, ayağı incinmiş derasyonu ikinci reisi Nasuhi Baydar, îstanbula davet edilen güreşçilerin a olduğu için, maç burada tamamlanmışir b u vazifeyi millî küme maçlarının ari ğır sikletinde Nuyman, yarı ağırda Ca tır. Mülâyimin taklifile yenilesiye ve fesinde hastalanmış olan birinci reis Se dier, 79 kiloda Johanson'la 56 kiloda yenesiye kayıd ve şartı altmda güreş ' dad Rızanm izinli olduğu bir ay zarfında Swenson gibi İsveç şampiyonları bu başladıktan biraz sonra Mülâyimin sık kendisine vekâlet etmek üzere kabul lunmaktadır. sık taarruza geçtiğini gördük. Amerika" etmiş ve vekâleti hitama ermiş olduğu Uçüncü atletizm müsabakası lı da minderden kaçıp durmakta idi. Bir aralık Mülâyim, kendi oyunlarmın so için; Güreş Federasyonu ikinci reisi îstanbul atletizm ajanlığının tertib etnunda karşılaştığı iki büyük tehlikeyi Seyfi Cenab, Finlândiya güreş müsabatiği müsabakalarm üçüncüsü bu pazar atlatmağa muvaffak oldu, gene hâkimikalarma gittiğinden İstanbul Ticaret Ogünü Kadıköy stadmda yapılacaktır. yeti aldı. Yirmi dakika kadar sonra, Kodasmdaki vazifesinden ikramiye alamaSaat ikide başlıyacak müsabakalarda mar artık hakemin düdük ve ihtarlarını dığı cihetle bu ikramiyeyi spor kuru 100, 200, 400, 800, 1500, uzun ve yüksek dinlememeğe, favullu tokat, yumruk, munun tazmin etmesini istediği ve kuatlama ile disk atma ve Balkan bayrak tekmeler savurmağa başladı. rumca bu teklifi kabul edilmediği için; yarışları yapılacaktır. îstanbul mıntakası güreş ajanı İsmail Mülâyim, bu fırsatlara fazlası fazlasıVefa, Hicaza gideceği için; İstanbul mınBursa atletleri döndüler na malki olduğu halde mukabele etmi takası atletizm ajanı Suad Hayri, Ga Bursa 29 (Telefonla) Edremidden yordu. Hakem, Komara mütemadiyen latasaray kulübü ikinci reisliğine se muvaffakiyetle dönen atletler şehrimiz ihtaratta bulunuyordu. Nihayet, iki deçildiğinden ajanlığa aid işleri yapacak de merasimle karşılanmışlardır. fa tekrarladığı takdirde kendisini disvakti kalmadığı için; İstanbul mıntakası Ankarada yapılacak bisiklet kalifye edeceğini bildirdi. Amerikalı, deniz ajanı Kadri Nuri, memuriyeti baştuşla bir mağlubiyetin mukadder ve müsabakaları ka bir vilâyete tahvil olunduğu için; İzmuhakkak olduğunu görünce, diskalifAnkarada yapılacak Türkiye bisiklet ye ile mağlubiyeti tercih ve favullarda mir mıntakası futbol ajanı Adnan, as müsabakalarma iştirak etmek üzere A devam etti. Halk, müthiş surette asabi• kere gittiği için kurumdan çekilmiş car Spor kulübünden Bekir ve Faruk leşmişti. Tribünlerde kıyamet kopuyorler dir. Bisikletçilerimız Kopenhag'a bugün şehrimizden hareket etmişlerdir. du. Hatta, sahaya girmek istiyenler bile görüldü. Neticede, hakem, Komar hakYeni bir yüzme rökoru gidecekler Amsterdam 29 (A.A.) Felemenkli kında diskalifye kararı verdi ve esasen Kopenhag'da 22 ağustosta yapılacak yüzücü Mlle. Waalberg, 200 metro me hâkim güreşen Mülâyimi galib saydığını beynelmilel bisiklet mukavemet yarışı safeyi 2 dakika 58 saniyede katederek ilân etti. . na bisikletçilerimizin de iştiraki takar bizzat kendisinin rökorunu kırmış ve Kongreye davet rür etmiş, bu hususta lâzım olan tah yeni bir rökor tesis etmiştir. Anadolu fculübü riyasetinden: sisat da kabul edilmiştir. Izmirdeki güreşler nasıl Kulüb nizamnamesi mucibince 11 tem• Berlin olimpiyadmda iyi denebüecek muz 937 pazar günü saat 10 da senelik [ neticeler almak suretile muvaffakiyet oldu? kongremiz akdedilece|inden azanın Şem • gösteren bisikletçilerimizin bu müsa îzmir (Hususî) Alsancak sahasında i sipaşadaki kulüb binasma gelmeleri. Ambalâj tahtaiarı gümrükten mıaf Hükumet yeni ihrac mevsimi başlarken müstahsil ve ihracaçı için çok mühim bir karar vermiştir.Dün tebliğ edilen bu karara göre, ihrsc mallarımızın ambalâjında kullanılan anbalâjlık tahtalar gümrük resminden \Ö bilcümle ithalât kaidelerinden haric tutulmuştur. Bu sual, genci birdenbire tseri görü • necek bir telâşa düşürdü. Keıdisini güç topladı ve: Hastalandığınız gece mi> Evden dışanya çıkar mıyım? Sizi bekldim, o danıza gittiğiniz zaman ben aşağdaydım. Çok seslendim sana... Ce^ab vermedin.. Belki işirmemişimdir. Belki Sahçeye çıktığım bir sırada çağırdınız. Bir daha kaybolma... Sana ten * bih ettiğim şeyin dışına çıkma. Ben sana orta kattan ayrılma demiştim, halkuki sen bahçeye bile çıkmışsm... Mahmud, şiddetle canı sıkılmış bir halde başını önüne eğdi. Feride lâkırdıyı değiştirmek için sordu: Sami Bey ben hastayken hiç gel di mi? Hayır efendim, hiç gelnedi. Yalnız dün akşam ben beyefendiden izin alıp gittim, onu buldum..» Feride Hanım bir lâhza msarak ve gözlerini Mahmudun gözleriıden ayırmıyarak ağır ağır sordu: HACI RAŞİD <ıCamhttriyetx in milli sergüzeşt romant : 3 7 ; Teşekkür ederim Feride, dedi. Gidiyorum artık. Seni yakında gene ziyaret [ ederim. Ben fena bir adam değilim. Amma bana fenalık edenlere iyilik ede cek kadar da iyi olamam ya... Sözlerimi tutmazsan yalnız sana değil, kocana da , rahat yok. H a , bir noktayı unutuyor d u m : Mahraud size yeni geldi. Fakat sen, eğlence g;inü Mahmudun bir iki de* fa kapıya gelip Sami Beyle görüştüğünü görmüş olacaksın. Belki bahçede bile dolaşmıştır değil mi? Öikkat et, bu söyle diklerim çok mühimdir. Bir gün Ayşe kadınm da katledildiği icpJia V e ispat olu.nursa onun katili de ortayı çıkmalıdır. Bu katil Mahmuddan başkcm olamaz. Hem Ayşe kadının da üç beş kıruşu vardı; değil mi? Feride bu melânetkârane ihtarlaı. d i n . lerken haykırmamak, bağırıp hen»;si> , bytün mahalleyi imdadma çağırmamcliçin kendini güç zaptediyordu. Bütün serveti, van yoğu şu üç beş mücevherden ibaretti. Onlan gözünyn önünde alıp gö sen sana hertürlü fenalık etmekte beni mazur görmen lâzımdır. İşte hepsi bundan ibaret. Yakında görüşürüz. Allaha ısmarladık... Siyah elbiseli adam oda kapisindan çıktı, kapıyı yavaşça kapadı ve ayak türüyorlar ve Feride sesini çıkaramıyorsesleri hiç işitilmedi. du. Dişlerinin arasından gayet hafif bir Feride o gittikten sonra uzandığı kasesle: napede baygın kaldı. Son dakikaya ka Alçak, alçak adam!.. Demekten kendini alamadı ve bütün dar kendini güç zaptetri. Kapı kapanmca muhalefeti bundan ibaret kaldı. Süley bütün sinirleri gevşeyiverdi ve gözleri man Rahim oda kapısının önünde idi. kapandı. Kapıyı açmıştı. Bir lâhza aşağıyı dinledi, Feride, Feride!.. bir ayak sesi işitir gibi oldu, asla telâş Diye kocasınm sesini duyunca uyan etmiyordu. Sükunla: dı. Fakat başı dehşetli bir ağn içindey Delikanlı geldi, dedi. Babasmı budi. Gözleri kararıyordu: lup bulmadığını kendisine sorarsın; onu Fenayım, hastalandım! polise ben de haber verebilirim. Fakat Dedi. Kocası onu yatağına gdtürür sizin vermeniz daha muvafık olacaktır. Şimdi son sözüme geleyim ve dileklerimi ken gözleri tuvalet masası üstündeki mütoplıyayım: Yanınızdaki gene, bir sabı cevherleri aradı. Yalnız muhafazalan dukalıdır. Ayşe kadının öldürüldüğü gün ruyordu. Bu mahfazalar kocasmı alda babasmı görmek üzere bir iki kere kapı tacaktı. Yatağına uzandı, ertesi gün aknıza gelmişti, belki bahçede bile dolaş şama kadar o halde kaldı. Bir doktor mıştı. Şu mücevherleri aşıran ondan baş getirildiğini, kendisine bir enjeksiyon yaka birisi olamaz. Beni senelerdenberi hiç pıldığını, bazı şurublar içirildiğini bili görmedin. Fenalık etmeğe müstaid bir yor, fakat kafası başka bir mütalea yü a) rütmeğe muktedir olamıyordu. Kocası o a m olarak da tanımazsın; değil mi? aynen yerine getirmez gün yanmdan aynlmamıştı. Akşama doğru biraz kendine geldiği zaman göz le: leri kapalı olarak bir akşam evvelki hâ Sizi iyi buldu, bugün sokağa çık diseleri düşündü. Terlemeğe başladı. Ne tı. Çabuk döneceğini söyledi efendim.. yapacak, nasıl hareket edecekti? Diye cevab verdi. Ayakta duran genHerşeyi kocasına söylemeli mi?.. Fa ci Feride Hanım, oturmağa davet ede kat ona söylemesi demek Süleyman Ra rek: himin haber alması demek olacaktı. Ni Kaç gündür yataktayım Man had Bey, Feridenin sabık kocası Süleymud? man Rahimin evine, yatak odasına gir İki gündenberi efendim.. diğini, uzun müddet orada kaldığmı, Feride Hanım, gencin gözlerine ba karısını tehdid ettiğini, hele Rahimle Feride arasındaki nikâhın feshedilmemiş ol karak sustu. Onun saffet ve asaletini bu kasden tıraşlı ve ihmal edilmiş yüzde o duğunu öğrenince ne olacaktı?.. kumak mümkündü. Süleyman Rahim Bu nikâh meselesi doğru mu?.. Fakat haber venneden evvel de bu hali koca Süleyman Rahim gibi bir adam nelere sile onun nazarı dikkatlerini celbetmişti. muktedir değildir? Nikâhı feshettirme Fakat bu ciheti tetkik etmek, onun ağ mek, yahud bir taraftan karısını boşayıp, zmdan dinlemek lâzımdı. Cinayet mesebaşka bir tezkere ile, başka bir kayidle lesinde bu gencin alâkası olamıyacağına boşanmamış görünmek onun için bir iş Feride emindi ve Mahmudun Sami Bemiydi? yin oğlu olduğuna emin olduktan sonra Feride düşündükçe bunalıyor, belki Âdile Hanımm katlinde, Sami Beyin oğharareti yükseliyor, yorganı atıyor, sıkm lunu kendi yanına göndermesinde gizli tıdan kendini bir taraftan öbür tarafa hiçbir şey kalmıyacaktı. Yalnız nasıl bir fırlatıyordu. sahne, Sami Beyin oğlunu Âdilenin kaBir gün daha geçti, Feride yatakta tili olarak şüphe altma alıyordu? Bu cihet meçhul kalacaktı. arkasını dönünce Mahmudu gördü: Nihad, dedi. Nihad Bey nerede? Sami Beyin İrfan isıtnde bir oglu Mahmud, dedi, hastalandığun ge var, değil mi? İArkast var) Mahmud halim ve hürmetkâr bir ses ce sen nereye kayboldun?