CUMHURİYET Tayyareci Sabiha Gökçene merasimle madalya verildi IBaştaraft 1 inci sahifede] omuzlanna almışlardı. Yannki uçucu neslin ilk çekirdeği olan bu yirmi genci Türk Hava kurumu, sıkı bir yetiştirme programma tâbi tuttu. Ve içlerinden en çok muvaffak olan sekiz genci tam bir plânörcii yetişmeleri için dost Sovyet Rusyamn (Kırım Koktebel) deki Yüksek Plânör mektebine gönderdi. Bu grupun başında gene Atatürk kızı Gökçen vardı. Sovyet Rusyadaki mesai devam ederken memleketteki genclik te hiç durmadan çalışıyordu. Türk Hava kurumunun kıymetli fahrî Başkanı îsmet İnö nünü ve Genel Kurmay Başkanı sayın Mareşal da, yüksek alâka, teşvik ve yardımlarile kurumun mesaisini kolaylaştır mak lutfunda bulunuyorlardı Ve aylar geçtikçe Türkkuşu bahar güneşinden hayat ve kuvvet alan bir körpe ağac gibi genişliyor, gürbüzleşiyordu. Bugün Türkkuşu iki yaşmı doldurmuştur. Yuvarlan dıkça büyüyen bir çığ gibi ileri gittikçe çogalan bu teşekkülde bugün kız ve er kek 350 Türk çocuğu çahşıyor. Atatürkün ağzından çıkan her emrin nüfuz ve teshir kudretini göstermek için bu 350 gencin çarpan bir tek kalb gibi elele çalışmalanndaki ulvî manzara yepyeni bir misaldir. Cumhuriyetin kandlı neslini yetiştirenler geçen yıl Sovyet Rusyadan dönen Türkkuşu öğretmenle ridir. Bunlann başında gene Atatürk kızı Gökçen bulunur. Gökçen, plânörlerde, spor tayyarelerinde iyice yetiştikten sonra bu mesaiyi kâfi görmemiş, hava ordusuna gönüllü olarak girmiş, harb tayyarelerinde savaş günleri için hazırlanmış, enerji ve kabiliyetini bütün parlaklığile göstermeğe muvaffak olmuştur. Onu, bugün hayatı istihkar ederek erkek arkadaşlarının ya nıbaşında kahramanca vazife görmüş bir Türk kızı olarak selâmlamak saadetini duyuyoruz. Gökçen, Türk kadınının va tam göklerde korumak yolunda ne de ğerli hizmetler görebileceğini ispat eden ilk Türk kadını olmuştur. O, bütün kızlanmız için eşsiz bir örnektir. Türkkuşu kamplannda 30 dan fazla kız üye, ona yetişebilmek gayesile çahşmaktadırlar. Istikbal bize Türk kadmlarınm da kartal lar gibi yuvalarmı koruyacaklannı gösterecektir. İlk talebesi ve ilk başmuallimi olan Gökçen Türk Hava kurumu için bir şeref ve bir iftihardır. Böyle güzide bir Türk kızı yetiştiren Türk milleti de her zaman öğünebilir Türk hava kurumunun madalya nizamnamesi (hayatmı istihkar edecek derecede fedakârlık gösteren uç manlara) madalya verilmesini kaydeder. Bunun için, hava ordusu kıt'alanndan parlak notlar alan ve Genel Kurmay Başkanı sayın Mareşalm takdirlerini kazanan Gökçeni, Hava kurumu murassa madalya ile taltife karar vermiştir. Bu madalyayı ilk hava kahramanı olan Atatürk kızı Gökçene vermek Türk Hava kurumu için büyük bahtiyarlıktır. Böyle kıymetli bir evlâda malik olduğumuz için ilkönce hepimizi, sonra da kahramanlığile bütün milletin takdir ve sevgisini kazan mış olan Gökçeni tebrik ederim. Sözümü bitirirken beni dinlemek lutfunda bulunan misafirlerimize yürekten saygılanmı su nanm.» sa madalyayı davetlilerin alkışlan arasmda Sabiha Gökçenin göğsüne bizzat iliştirdi. Sabiha Gökçen, Başvekilin, Mareşalm ve Meclis Reisinin ellerini öptü. Bundan sonra Ismail Müştak Mayakon, bu şerefli madalya münasebetile Sabiha Gökçenin havacılık sahasındaki kıymetli muvaffakiyetlerini gösteren rapor ve vesikalan birer birer okudu. Bu arada Eskişehir pilotaj kumandanı, Sabiha Gökçenin akrobasi manevralarını icra için fıli mün'akislerle (Reflex) mücehhez ve çok cevval bir havacı olduğunu, pilotaj meharetlerinde muntazaman terakki ettiğini, bütün akrobasi figürlerini hiçbir asabî yorgunluk olmaksızın çok doğru surette icra ettiğini âmirine bildirmekteydi. Tayyare birinci alay kumandanı albay Zeki Doğanın askerî tayyarecilik nazarî ve amelî derslerini görmek ve harb tekemmül uçuşlannı ikmal ehnek üzere birinci tayyare taburunda çalışmış olan Atatürk kızı Sabiha Gökçenin yaratılışında meknuz müstesna irade ve kabiliyetle bir Türk subayı derecesinde muvaffak olduğunu gösteren raporlan okundu. Diğer raporlarda Sabiha Gökçenin birinci tayyare alayınm şanlı tarihine iftihar ve gururla kaydedilen cesaret ve kahramanlıklanndan takdirle bahsedilmekteydi. Bir Türk kızının kazandıgı muvaffakiyet 29 Mayıs 1937 Otobüsle Kemerburgaza Serbest güreşler gelecek seyahatin hikâyesi haftaya kaldı 14 senedir tamir yüzü görmiyen şosada enfes bir gidiş Köylülerin istekleri Türk çocuğunun Atasına sevgisi Kahraman tayyarecinin sözleri Göğsündc bu kahramanlıklann madalyası panldamakta olan Sabiha Gökçen, hakkında söylenenleri ciddî, mütevazı ve sadece vazifesini yapmış bir asker tavrile dinledi; sonra büyükierine hitaben şunları söyledi « Bundan iki yıl önce Türkkuşu plânörlerile uçmağa başladığım gün hayatımı önemli dönüm noktası sayıyordum. Bugünü, gökte belde geçirdiğim öğrenme günlerinin kıymetli hatıralannı asla unutamam. Ondan sonra Eskişehir ve oradaki tayyare alayında beni teknik ve pratik olarak tayyarecilikte yetiştirmekte büyük himmet göstermiş ve göstermekte bulunan sayın öğretmenlerime ve komutanlanma derin hürmetlerimi söylemeği ödev bilirim. Son günlerde bazı askerî vazifelerin ifasma benim de gönüllü asker olarak iştirakimi kabul etmek suretile bana değerli tecrübeler edinmek fırsatını bağışhyan Genelkurmay Başkanı Mareşala olan şükranım çok büyüktür. Çünkü bugün huzurunuzda Türk Hava Kurumu sayın başkanı Fuad Bulcanın hakkımdaki taltif ve takdir sözlerine ancak bana bağışlanmış olan son fırsat sayesinde nail olmuş bulunuyorum. Büyük milletinin canla başla ölümü hiçe sayarak çalışabilmek kabiliyetini yükseltmek için Cumhuriyet hükumetimizin bana olduğu gibi bütün Türk kadınlığına bu yönde yetişmek ve çahşmak fırsatlannı bağışlamasını gönülden niyaz ederim. Bay Bulcanın beni öven sözlerine karşı ve göğsümü kabartan bu kıymetli ve yüksek Hava Kurumu madalyasile taltifimden dolayı duyduklarımı söylemeğe heyecanım mânidir. Türk Hava Kurumunun millet genclerinde uyandırdığı ve her gün daha geniş ölçüde uyandırmakta bulunduğu hava kahramanlığı duygulannı yakın temaslarımla gördükçe çok bahtiyar oluyorum. Hava Kurumunun memlekete yapmakta olduğu hizmetin daha çok hayranı oluyorum. Hakkımda gösterilmiş olan lutüf ve neza Bu akşam Taksim stadyomunda ya pılacağı ilân edilen serbest güreş müsabakaları gelecek haftaya tehir edilmiştir. Bu güreşler haziranın altısına tesadüf eden pazar günü Kadıköy stadyo munda yapılacaktır. O gün Amerikan Boğasile Tekirdağlı Hüseyin Pehlivan kete teşekkür ederken beni havacılığa kapışacaklardır. başlatmış olan Hava Kurumuna yapacaKaracabeyden yazdığı bir mektubda ğımı vadettiğim ödevleri yerine getirecetertib edilen bu müsabakalara iştirak ğimi ve diğer bütün vatanımın müdafaası etmek üzere İstanbula geleceğini bildiyolunda her an ölüm nedir hatırlamaksı ren Dinarlı Mehmed. organizatörlere zın asker tayyareci olarak hizmete koşa ikinci bir haber yolhyarak salı günü Bicağımı bildirmekle mutluyum.» lecikte yapılacak güreşlere iştirak et mek mecburiyetinde bulunduğunu, biBaşvekilimizin kıymetli sözleri Bundan sonra Başvekil îsmet înönü naenaleyh tstanbula gelemiyeceğini, Amerikalınm arzu ettiği takdirde Bilecişu beyanatta bulundular: ğe gelmesini ve kendisile orada güreş « Yüksek cemiyetin duygulanna mesini bildirmiştir. Vaziyet, Amerika tercüman olan Sabiha Gökçeni bugün Boğasma bildirilmiş, o da her ne paha kazandıgı çok kıymetli madalyadan ve sına olursa olsun Dinarlı ile güreşmek burada vesikaları okunan muvaffakiyet istediğini söyliyerek Bileciğe gitmeğe lerinden dolayı tebrik ederim. Yetişmesi karar vermiştir. tarzını ve hareketlerini gösetren vesikalar, Dinarlı, Amerikalıyı Bursaya yüksek heyetinizin de dikkatinden kaçmadavet ediyor mıştır ki çok ciddidir. Bunların her bi Karacabeyden Bursaya gelen Dinarlı rinde dikkatli âmirlerin sert bir surette Mehmed, orada hususî muhabirimizle takib ettikleri meslek inzibatının hiç teredgörüşerek İstanbula gelemiyeceğini tedüd etmeden tatbik edildiğini ve kendisin kid etmiş: «Onlar isterlerse bu pazar iden şeref meydanında ve havanın güç çin Bursaya gelsinler. îstedikleri hayır şartlan içinde en çetin vazifeler istendi cemiyeti menfaatine tertib edilecek bu ğini görüyoruz. Sabiha Gökçen bizım de güreşlerde Amerikalı ile karşılaşmağa yabancı olmadığımız bu zor mesleğin hazırım» demiştir. bütün sert imtihanlarmı muvaffakiyetle Bugünkü ve yarınki maçlar geçirmekte olduğunu biraz evvel dinlediAnkarada bulunan Galatasaray takı ğimiz bu vesikalarla huzurunuzda da ismı bugün Gencler Birliğile ilk maçı yabat etmiş oluyor. Bu madalyayı kendisine pacaktır. Galatasaraylılar, yarın da Anmemnuniyetle, iftiharla verdik. Onu if karagücile karşılaşacaktır. tiharla bütün vatandaşların ve dünyanın Yarın Fenerbahçe stadmda da Fenerönünde göğsünü gererek taşımakta haklı bahçe ile Güneş takımları, İzmirde de dır. Türk Hava Kurumu memlekette Doğansporla Üçok karşılaşacaklardır. kahraman tayyareciler yetiştirecek isabetli Bu maçlarm neticeleri umumî tasnifte bir meslek takib ettiğini göstermiş oldu mühim rol oynıyacaktır. ğundan sevinmeğe hakhdır. Sabiha GökBulgar takımı geldi çen Türk kızlarından ilk kahraman tayBulgaristanm kuvvetli takımlarından yareci olarak memleket karşısında mevVilâdislave dün sabah şehrimize gel cudiyet göstermiş bulunuyor. Kendisini miştir. bu yönden de tebrik edip selâmlamak Bulgar takımı bugün ilk maçmı Pera bahtryarlıktır. kulübile Taksim stadında yapacaktır. Türkkuşu, bilhassa havacılığa karşı alâka ve tayyareciliğe karşı heves artır mak için tesis olunmuş bir teşkilâttır ki, şimdiye kadar bize birçok güzide gencler yetiştirdi. Fakat ihtiyac çok daha fazlasma lüzum gösteriyor. Bugünkü müdafaa mevzu ve silâhlannın en müessirlerinden sayılan hava müdafaasında bir milletin kurtanlması kurtulmanın maksad ve gayesi için esaslı şartlardandır. Ve bir memleket havasından emin olmak istiyorsa mutlaka o memleket vatandaşlannın genclikten itibaren havayı severek hayatlannı tehlikeye koyacak surette çalışmalan lâzımdır. Sabiha Gökçen buna muvaffakiyetli bir misaldir. Havanın yalnız sakin kısımlarmda değil, tehlikeli görülen engin sahalan içinde dahi kahramanca dolaşmak mümkün olduğunu is bat edecek şerefli vesikalar kazanmıştır. Ümid ederim ki bütün memlekette tayyareci olmak istiyenler çetin vazife günlerinde en sert imtihanlan muvaffakiyetle geçerek kıymetli vesikalar toplamağa muvaffak olacaklardır. Bütün bu sözlerimi kahraman kızımız Sabiha Gökçenin havalarımızda birçok kahraman Türk kızı yetiştirmek için iyi bir teşvik misali olarak telâkki edilmesi temennisile bitiriyorum.» Bulgarlar pazar günü de Şişli ile oy nıyacaklardır. Bugünkü maça saat beşte başlanacaktır. Bu maçtan evvel Galatasaray, Pera gencleri karşılaşacaktır. Duhuliye 50, 25 kuruştur. Kemerburgaza giden şosenin hali Otobüs, Eyübden Kemerburgaza doğru hareket ederken seviniyordum. Ne vakittenberi bir köy görmek, şairlerin, res samlann şiir ve tablolarile hayalimde bir cennet gibi yaşıyan güzel yerleri gönnek ister, fakat bir türlü fırsat bulamazdım. Silâhtarağaya kadar parke taş döşenmiş yolda, otobüs, başlarımız tavana çarpıla çarpıla ilerliyordu. Alibey kö yünü geçtikten sonra bu hal öyle bir vaziyet aldı ki rahat oturmak imkânsızlaştı. Yol gittikçe fenalaşıyor, otobüs çu kurlara giriyor, hendekler atlıyordu. Şoför artık yollara alışmış, yalnız mesafe nin azalmasına bakıyor, müşterilerin ve otobüsün vaziyetine aldırdığı yok. Karşımda oturan otobüsün biletçisi yol hakkında sorduklanma cevab veri yor: « Yol bundan 14 sene evvel yapıldı. Şimdi bakımsızlıktan öyle bir halde ki azıcık yağmur yağsa saplanıp kalıyoruz. Hele Kemerburgaza girerkenki yokuş çabucak batakhk olur ve yol tama men kapanır.. Kışın neler çekeriz, ne ler.» Kemerburgaz hakkında hiçbir malu matım olmadığmdan gene soruyorum: « Yol kaç kilometro ki tamirine çok para lâzım olsun?» « 16 kilometro.» Hayret içinde kaldım. 16 kilometroljk bir yol 14 senedir nasıl tamir edilmemiş, diye... Köyde, köylüler de yoldan derd ya nıyorlar: « îyi sebze yetiştiririz. Fakat yolun bozukluğundan îstanbula götürünciye kadar arabalarda sebzeler salamura olu yor.» diyorlar. Köye girerken mevcud olan geniş caddeye de 14 senedir bakılmamış.. Bu sırada köyün münevverlerinden olduğu halinden ve sözlerinden anlaşılan bir köylü yanıma yaklaştı: « Köyümüzde hemen hemen herkes bulgarca konuşuyor, dedi, o kadar önüne geçmek istedik, imkânı yok..» O daha sözünü bitirmeden köylülerden duğundan dik bir yokuşta kaldı. Ve yolcular yürümeğe başladılar. Fakat yürümek kabil mi?.. Yolun bozuklugunu yakından gördükten sonra Foto Namığa: « Eğer Hanri Ford bu yolda da makinelerinin işliyebildiğini görseydi mühendislerini taltif ederdi» dedim. Namık: « Bozuk yollarla otobüslerin re • simlerini de dünyaya reklâm ederdi!» cevabını verdi ve ilâve etti: « Fakat bir de bu işte Eyüb kazasî idare âmirlerine düşen vazife var. Böyle bozuk nakil vasıtalannın seferine izin vermemelidir.» Bu kilometrolarca yol üzerinde yürürken yanımızda 9 yaşlarında bir çocuk peydalandı. Osmaniye telsiz istasyonunda bir me • murun oğluymuş. hergün yürüyerek Kemerburgaz mektebine gidermiş. Bizleri hemen tanıdı: « 23 nisanda Yedek Subay oku lunda açılan Atatürk anıtını görmek için yürüyerek Harbiyeye gitmiştim. Orada sizi görmüştüm» dedi. Büyük Atasının heykelini görmek için beş saat yol yürüyerek Harbiyeye giden bu Cumhuriyet çocuğu ve bunun eşi o lan Cumhuriyet çocukları ya Atasmdan bir emir alırlarsa neler yapmazlar!.. Çocuğu Osmaniye telsiz istasyonuna bırakırken tamir edilerek bize yetişen otobüse bindik. Lâkin biraz sonra tekrar mmek üzere.. Çünkü motör gene bozulmuştu. Amerikan garabeti Nejad Ferhad O Zamanlar Çok değerli edıb ve muharrir arka daşımız İsmail Habib 1920 ile 1923 in • . kılâb ve ihtilâl senelerimiz arasmda yazmış olduğu çok kıymetli yazılarını «O Zamanlar» ismi altında toplamış ve neşretmiştir. Değerli edib her sahifesi büyük bir zevk ve alâka ile okunan bu yazılarıru dört kısma ayırmıştır. 17 yazıdan mü rekkeb olan birinci kısım «Sakaryadan önce», 18 yazıdan terekküb eden ikinci kısım «Büyük zafere kadar», 26 yazıdan mürekkeb üçüncü kısım «Zaferden sonra» ve 17 parça da «Gazi ile Adana seyahati» umumî isimleri altında toplanmıştır. Bu son kısımda bilhassj Atatürkün Adanada, Mersmde, Tarsusta, Konyada, Afyonda ve Kütahyada söyledikleri tarihî nutuklarından da parçalar vardır. Herkesin mutlaka birer tane edinmesi lâzım gelen bu kitab 323 sahife olduğu halde ve kâğıdın pahalıhğma rağmen, ancak bir liradır. Hararetle tavsiye ederiz. ye çıkmıştım. Komşudan acı acı bir ağlama sesi işittim. Evvelâ, merhum Şev ket Beyin kızı, babasını hatırlıyarak gene ağlamağa başladı, sandım. Fakat bu acı sesin hizmetçi Münevverin sesi olduğunu anlaymca tahtaperdeye yaklaştım. Aralıktan gözetlemeğe ve dinlemeğe başladım. Küçük kız şaşırmış, evde bir aşağı bir yukarı koşarak haykırıyor «Âdile kalfa ölmüş, Âdile kalfa, Âdile kalfa» diye ağlıyordu. Bağırarak Münevveri çağırdım. Evde kimse olmadığını ve Âdilenin öldüğünü kızdan işitınce tahta * perdeden atladım, eve girdim. Bu suretle ölümü öğrendim. Hizmetçi kadını nasıl buldunuz? Biraz evvel sizin gördüğünüz va « ziyette. Bir kolu yatağmdan sarkmış, gözleri fırlamış, ağzından kanlar boşanmış bir halde... Müddeiumumî kenarda ne olacağım hayret ve dehşetle bekliyen Münevvere döndü: Sen ne zamandanberi yalnızsm h zım? Münevver korkudan sesi güç çıkarak: Sabah karanlığındanberi! Diye cevab verdi. İArkast var) biri de: Madalyayı BaşvekiUmiz talik ettiler Bundan sonra Başvekil înönü, muras Paristeki Bar Amerikenlerden biri, VVindsor Dükünün evlenmesi münase betile piyasaya yeni bir kokteyl çıkar mıştır. «Cande şatosu» admı taşıyan bu yeni içki, günün en meraklı hâdisesin den mülhem olduğu için büyük bir rağBaşvekilin nutku çok alkışlandı. Hazır bet görmektedir. Resmimiz, başınm üstünde fransızca olarak «Günün adamı> bulunanlar kahraman tayyareciyi tebrik ibaresi yazılı VVindsor Dükünün fotoğettiler. Bundan sonra davetliler büfede i rafile süslenen tezgâh başında, «Cande» kokteyli içen müşterileri gösteriyor. zaz edildiler. yor, eve değil, doğruca Beyazıd camisi yanındaki lokantaya gel, hep beraber yeriz.., Leylâ bu fikre itiraz etmek istedi. Sami Bey kabul etmedi: Olmaz, evde adamınız olsa da şimdi münasebet almaz. Hazırhğı da yoktur. Otomobil, Leylâ ile Sami Beyi Babıâliden Beyazıda götürürken jandarma zabiti gene kızdan evdeki vaziyeti hakkında da malumat aldı: Mektebi bıraktın mı kızım? Artık gitmiyecek misin? Diye sordu. Leylâ hayatınm malî ciheti hakkında hemen tafsilât vermek istemediği için: Henüz bir kararım yok. Fakat tabiî bu on beş gün içinde gidemedim. Tabiî... Demek bu koca İstanbulda kimselerin yok. Ya evdeki kadın eski bir emektarmız mı? Hayır, o kadar eski değil amma, bize, hele bana çok bağlı görünüyor. îyi bir kadındır. Bir de amcamın Balıkesirden gönderdiği bir besleme kız var. Sami Bey, zihninde bir takım plânlar kuruyormuş gibi sustu ve otomobil Be yazıdda Soğanağa mahallesindeki evin kapısı önünde durunca hemen aşağıya « Bozuk yoldan zahmetle sebze hâline mal götütürüz. Orada malınuzı kendimiz hâle taşırız. Fakat bizden kap başına 10 kuruş hamaliye parası alırlar. Alâkadarlara müracaat ettik, netice alamadık.» Kemerburgazm derdlerinden biri de susuzluk.. İstanbula gelen Hamidiye, Kırkçeşme ve Terkos sulan buradan geçtiği halde köylü suyunu üç dakikalık mesafeden kovalarla temin ediyorlar. Akşamüzeri Foto Namıkla beraber köyden ayrıldık. Otobüs çok hurda ol atladı. Fakat merhum Ahmed Şevket Beyin evinde bir fevkalâdelik vardı. Sokak kapısı aralıktı, kapının önünde bekçi ve mahalleden beş altı kişi duruyor, içeride başka yabancılar olduğu anlaşılı yordu. Leylâ hayret içinde evin içine atıldı ve donakaldı. Taşlıkta polis ve sivil yabancılar vardı. Arkalarmda iki gözü ağlamaktan kızarmış, bir kenarda duran besleme kız, Leylâyı görünce hemen koşarak: ^ » Küçükhanım, küçükhanım, dedi, Âdile öldü. *F TT ^P HACI RAŞİD «Cumhuriyet» in milli sergüzeşt romant '> 9 Leylâ, bu yaşlı adamın kabul tarzından o kadar mütehassis oldu ki birdenbire kendisini hakikaten onun gelini ve bu küçük ailenin bir ferdi sanmışu. Rıhümda bir aşağı bir yukarı dolaşırken Sami Bey oğlunun mektebdeki vaziyetini, sonra Leylânm halini öğrendi. Son derece açık kalbli ve babacan bir adam olduğu için Leylâya, ilk defa görüşülen bir gene kıza sorulmıyacak şeyleri de sonıyor, bütün hususiyetini öğrenmeğe çalışıyordu. Leylâ, annesini ne zaman kaybettiğini, babasile nasıl yaşadığını ve onu onbeş gün evvel nasıl kaybettiğini anlath. Sami Bey bu güzel kızın şimdi yapayalnız kaldığını öğrenince ömrü dağda geçenlerin sık sık düştükleri bir hassasiyetle gözleri yaşardı. Teessürünü belli etmemeğe çalıştı: daş olan îrfanı onlarm evinde tanıdığmı ve birkaç kere arkadaşının evinde görüştükten sonra evlenmeğe karar verdiklerini gizliyemedi. Gözlerinin ucile bir taraftan da jandarma zabitine bakıyordu. Onun adeta hoşlandığını sezer gibi olunca: Sizden birşey rica edeceğim, İstanbulda bulunduğunuz müddetçe bizim evde misafir kalmaz mısınız? On beş gündenberi babasız kalan bizim evde... Sami Bey reddedemedi. Bir müddet düşündü. Sonra tereddüdle: Nerede eviniz yavrum? Diye sordu. Beyazıdda, tramvay yolunun arkasında... Rahatsız etmekten çekiniyorum. Yoksa Sirkecide bir otelde birkaç gün geçirmeğe elbet tercih ederim... Peki, bizim oğlanla nasıl tanıştınız Leylâ, rahatsızlığın kendisi için değil, yavrum? belki Sami Bey için mevzuu bahsolabileDiye sordu. O zaman Leylâ mekteb ceğini söyleyince bir otomobil çağırdılar. deki bir arkadaşının erkek kardeşile arka Sami Beyin bavulunu da yerleştirerek ü çü arabaya atlayıp Beyazıd yolunu tuttular. Yolda Sami Bey yanında oturan oğlunun kolunu tutarak: İrfan, dedi. îstikbalinin bir cephesi çok sağlam, bakalım öteki cephesi nasıl olacak!.. îyi bir aile çocuğunu bulduğun anlaşılıyor, şimdi imtihanlarmı nasıl ve receğini ve nasıl bir mühendis yetişeceğini merak ediyorum. İrfan güldü. Sağında oturan Leylâya yangözle bakarak: Doğrusu, dedi. Haricî siyasetimin bu kadar sağlam esaslara istinad etmediğini itirafa mecburum... Hep gülüştüler. Otomobil Babıâliden çıkarken Sami Bey şoförü durdurdu: Çocuklar ben inmeliyim. Jandarma dairesine haber vermeğe mecburum; fakat o kadar da yorgunum ki... Hemen gidip gelinimin evinde dinlenmeğe can atıyorum. İrfan atıldı: Ben uğrasam olmaz mı? Sami Bey bir müddet düşündü: Olabilir. Sana bir zarf vereceğim. Bunu üzerindeki adrese bırakırsın. Kumandana da geldiğimi bildirir, öğleye gclir bizi bulursun. Zaten öğle zamanı geli Irfanın küçük serveti O sabah saat ona doğru Müddeiumumî muavini Hasan Bey, bu kimsesiz evde tahkikat yapabilmek için yalnız kü çük Münevveri bulmuştu. Vak'ayı haber veren komşu Sadık Efendiydi. Hasan Bey evvelâ Sadık Efendiyi isticvab etti: Nerede oturuyorsunuz? Yandaki evde. Vak'ayı nasıl haber aldmız? Ahmed Şevket Bey merhumun bahçesile bahçemiz arasında bir tahta perde vardır. Bu sabah erkenden bahçe