CUMHURİYET 5 Mayıs 1937 { Şehir ve Memleket Haberleri ) Siyasî icmal Tarihî tefrika : 109 Yazan : M. Turhan Tan (Tercüme ve iktibas edilemezı Elektrik Şirketinin ValiHüseyin Cahid Kontenjan harici davasının şahidleri çıkan eşyalar satın alınması Şirket mümessilleri yakın Dün dinlenen şahidler da Ankaraya geliyorlar hiç birşey bilmediklerini söylediler Dün bir sabah gazetesine, Ankaradan gelen bir haberde, elektrik şirketinin imtiyaz ve tesisatını tamamen hükumete satmağı teklif ettiği bildiriliyordu. Bizim yaptığımız tahkıkata göre elektrik şirketi hükumete resmen böyle bir teklifte bulunmuş değildir. Yalnız bunun ihsas edildiği ve şirketin Belçikadaki merkezinm bu fıkirde olduğu anlaşılmaktadır. Hatta yalnız elektrik şirketi değii: tramvay, tünel ve havagazi şirketlerinın de hükumete satılması cereyanı mevcud bulunduğu bilinmektedir. Nafıa Vekili AIi Çetin Kayanm son defa Meclis kürsüsünden söylediği veçhile hükumet te böyle bir şeye taraftardır. Bu hususta dün şirketten şu malumat verilmiştir: « Şirket resmen böyle bir teklif yapmış değildir. Hükumet merkezinde te • maslarda bulunmuş olan şirket mümessiIeri şimdi Brükselde bulunmaktadırlar. Mayısm on beşine doğru gelerek Ankaraya gideceklerdir. Belki o zaman böyie bir teklif yapılır.» Halktan fazla alınan paralar Nafıa Vekâleti uzun zamandanberi yapılan letkikler ve hesablardan sonra Tramvay şirketi gibi elektrik şirketinin de muhtelif namlar altmda ve mukavele harici îstanbul halkmdan para aldığını tesbit etmişti. Bu paranın yekunu üç miiyon lirayı bulmaktadır. Verilen malumata göre Nafıa Vekâ leti bu üç milyon liranın iadesini istenıii ve şirket te kabul etmiştir. Halka aid oîan bu paranın sarf mahalli henüz tayin olunmamıştır. Oğrendiğimize göre şirket bu parayı tesisat açma, bağlama, saat, kofre, fatuıa küsuratı ve saire namlarile almıştır. tzmitte görülmekte olan Hüseyin *ahid Muhiddin Ustündağ davasının ba^ı şahidleri dün İstanbul ikinci asliye ceza mahkemesinde istinabe suretıle dinlen miştir. Mahkemede Hüseyin Cahid ile Üstündağın vekili avukat Necati hazır bulunmuşlardır. Bu celsede şahidlere davaya mevzu olan yazının Hüseyin Ca hid tarafından yazılıp yazılmadığı so rulmuştur. Akşam gazetesi sahiblerinden Kâzım Şinasi,: « Ben yirmi senedenberi gazetenin idaresine bakıyorum ve ondan mes'ulüm. Yazı işlerile Necmeddin Sadık meşgul olur. Mevzuubahs fıkranm kimin tara fından yazıldığını ben bilemem. Bu SJtuna gayrimuayyen zamanlarda birçok kimseler yazı yazmıştır. Bazan ben yazdığım gibi, Vâlâ Nureddin, Enis Tahsın ve ekseriya da Necmeddin Sadık yazar ve yazmaktadır. Bu meyanda Hüseyin Cahid de yazmış bulunabilir. Gazetenin o köşesi imza sahibinin değil, gazetenin malıdır» demiştir. Kâzım Şinasinin bu tarzdaki ifadesinden sonra Valinin Vekili Necati şahide bir çok sualler sormuş, fakat aldığı ce vablar hemen hemen yukardakj ifadenip ayni olmuştur. Bundan sonra dinlenen eski sermürettib muavini Fevzi gazeteden 935 yılında ayrıldığından bu hususta şehadet edemiyeceğini söylemiştir. Şimdiki başmürettib îzzet ise şunlan söylemiştir: « Benim o kadar işim var ki, hangi yazının kime aid olduğunu ayıramam. imzalı olursa bir dereceye kadar akhmda kalabilir. Fakat «Akşamcı» imzasınm kime aid olduğunu tahkik etmeğe benim için ne lüzum vardır, ne de zaman.» Bundan sonra dinlenen musahhih Şevket ve îhsan da bir şey bilmediklerini, idare memurları Nazım da ancak para işlenle uğraştığım söylemişlerdir. Bunun üzerine Valinin avukatı Necati şahidlere, bu imzayı niçin merak etme diklerini, niye sormadıklarını sordurrr.uş ve suallerini biribiri arkasına o kadar çok sıralamıştır ki bir aralık Müddeiumumî muavini Cevdet, avukatın bu suallerinin lüzumsuz olduğunu ve şahıdlere ancdk «bu yazıyı yazan Hüseyin Cahid midir, değil midir?» sualinin sorulmastmn kâfi olduğunu söylemiştir. Bunun arkasmdan da Hüseyin Cahid söz istiyerek, şahidlerin bu suallerle tazib edildiklerini ve şahidlerin zorla söyletilmek istenme sınin doğru olmadığını beyan etmiştir. Dinlenen şahidlerin hiçbiri mevzuu bahs yazının Hüseyin Cahid tarafından yazılıp yazılmadığı hakkında müsbet bir şey söylememişlerdir. Neticede istinabe evrakının İzmite gönderilmesine karar verilmiştir. Almanya İtalya vrupa devleterinin şefleri ve h"ariciye işlerini idare eden adamlan, arasında ziyaret ve temaplır adeta fasılasız olarak devam ediyor. Avusturya Cumhurreisi Miklas, dün, Macaristanm merkezine gitmiştir. Almanya Hariciye Nazırı Baron von Neu • rathta Romaya hareket etmiştir. Her iki seyahat ve bahusus Almanya Hari • cıye Nazırının, İtalya Dış İşleri Baka » nınm Alman İtalyan siyasî cephe bir • liği anlaşmasını intac eden Berün ziyaretini iade için İtalyaya gitmiş olması Avrupanın en mühim siyasî hâdiselerinden biri olarak telâkki edilmektedir. Avusturya Başvekili Dr. Şuşnig'in Venedikte M. Mussolini ile yaptığı mülâkatın akabbde, Romada, Alman ve İtalyan devlet adamları arasmdaki gö rüşmelerin büyük bir alâka uyandırması her iki mülâkat arasında sıkı bir müna • sebet bulunmasından ileri geliyor. Bun • lar, adeta, birbirinin mütemmimidir. Geçen temmuzda, Almanya ile Avusturya, Viyanada imzalanan bir vesika ile anlaşmışlar ve aralarmdaki münasebetleri yoluna koymuşlardı. Bu işe de M. Mussolini vasıta olmuştu. Çünkü îtalyan Başvekili, Avrupa politikasında İtalyanın Almanya ile bera ber yürümesi, şimdiye kadar Avusturyayı himaye eden İtalyanın bu hâmi rolünü bırakıp iki Alman hükumetinin anlaşmasma delâlet etmesine bağlı bulunduğunu anlamıştı. İtalya, iki Alman hükumeti arasında tabiî münasebatı iade ve tanziın etmekle Avusturyaya Almanyanın büyük menfaat ve gayelerine uygun bir yola gırmesi icab eylediğini ihtar etmiş olu • • yordu. Halbuki Avusturyanın başında bulu nan katolik papaz partisi ve bunun Hderi Dr. Şuşnig Hbsburg hanedanım tek rar tahta getirmek, Çekoslovakya ile anlaşmak ve Fransaya yaklaşmak gibi tedbirlerle bu küçük Alman devletinin yanıbaşındaki büyük Almanya ile birleşmesıne ve kaynaşmasına mâni olacak yeni yollar aramağa başlamıştı. Bunun için Baron von Neurath Avusturya Hariciye Nazırı Dr. Schmidt'in Berlin ziyaretini iade maksadile, geçenlerde, Viyanaya geldiği zaman, Avusturya Başvekilinden çok samimî işbirlıği temayülü görmemişti. Almpnya, bm vaziyeti İtalyaya jn'abmı"ştı. Tii.' Mussolini de İtalyanm rnkrai bulunduğ'U Akdeniz meselesi ve diğer büyük meselelerle serbestçe uğraşabilm^ için Almanyanın yardımına büyük ihti * >acı bulunduğundan evvelâ Habsburglann tekrar tahta gelmeleri tasavvuruna karşı kat'î vaziyet almış ve sonradan da Dr. Şuşnig'i Venedığe davet edip Avustuyanın iç ve dış politikada Almanyanın dileğine uygun hareket eylemesini kat'î olarak tenbih etmişti. Bu ıhtar önünde Avnısturya hükumeti, dahilde Nazüerle işbirliği yapmak ve hariode Almanyanın muhalifleri ile bera berce çahşmak yoluna girmeğe naecbur oîmuştur. Bu suretle Avusturya meselesi kat'î olarak Almanyanın dileğine uygun bır şekil aldığmdan mutlak otorite esasını kabul eden iki büyü devletin Avrupa poliükasında, bilhassa komünistliğe ve Sovyetlere karşı beraberce takib edecek * leri hattı hareketi tayin için esaslı müzakerelerde bulunmalanna mâni kalmamıştır. İki büyük devletin askerî sahada ve İspanyadaki dahilî harbde General Franco'ya müzaheret hususunda nas;l hareket edecekleri de Venedik mülâka tının akabinde Ramaya gelen Generat Göring ile M. Mussolini ve İtalyanm millî müdafaa işleri başında bulunanlar arasında görüşülmüştür. Yakmda Ro <t maya gelecek Almanya Müdafaa Na zırı General Blömberg ile yapılacak görüşmeler, askerî işlere aid müzakerelerî tamamlıyacaktır. Baron von Neurath ila M. Mussolin? ve Kont Ciano arasmda daha ziyade siyasî işler ve bahusus orta Avrupaya aid meseleler üzerinde görüşülecektir. Hu • lâsa Almanya ile İtalya askerî sahada bir derece, politika ve diplomasî sahalannda geniş mikyasta beraberce çahşmak için mühim kararlar almak üzere bulunuyorlar. Kanuninin imalı sözleri «Adam dediğin bade gibi saf olmalı, aslında temizlik bulunmalı» Lüks eşyalar için 2,200 beyanname verildi 15 nisana kadar gümrüklerde toplanmış olan eşyanın kontenjan harici olarak ithali müsaadesinden istifade etmek istiyen tüccarlar müddet bitmeden evvel mallarmı çıkarabilmek için tehalük göstermektedirler. Yalnız gümrüklerde bu lunan ve mühim bir miktara baliğ olan pamuklu mensucat sahibleri bu ka rardan istifade etmek ister görünmüyorlar. Bunun sebebi de pamuklu mensu cattan ekserisinin kışlık mallar olmasıdır. Aynca, bunların bedel ve resimleri için çok paraya ihtiyaç görülmektedir. Tüc car, ancak dört, beş ay sonra satışa çıkarabileceği bu mallar karşısında faiz va ziyetini hesab etmektedir. Binaenaleyh, bu pamuklu eşyalann kararname müd deti bittikten sonra kontenjan listelerı ile ithali kabil olacağı anlasılmaktadır. Pamuklu mensucat haricinde kalan eşya miktar itibarile o kadar fazla değildir. Ayni zamanda bunların çoktanberi memlekete girmemiş lüks mallar olmasından dolayı piyasada rağbet göreceği anlaşıldığından gümrükten çıkarılmaların da istical olunmaktadır. Şimdıye kadar bu eşyalar için gümrüğe, her günkü normal beyannameler haricinde 2,200 be yanname verilmiştir. Asıl izdihamın bu ayın on beşinden sonra olacağı anlasılmaktadır. Çünkü kararname meüddeti 1 haziranda bite cektir. Karann tatbikma 24 nisanda başlandığma göre birçok tüccarlar ancak mayısm ortasına doğru para tedarik edebileceklerdir. Bu vaziyeti nzaraı itibara alan gümrük idaresi bu ithal işile meşgul servislerini takviye etmiştir. Dahil işlerde çalışan birçok memurlar bu kısma verilmış lerdir, Kararnameye dahil eşyaların 1 hazirandan evvel çıkarılabilmesi için, icab ederse, 29, 30, 31 mayıs geecleri de gümrüğün bu servisleri çalışacaktır. Köle çok, cellâd da çok. Ben, sır saklamayı bilen kişiler istiyorum. Görecekler, görmemiş olacaklar. Öldüre cekler, hemen unutacaklar. Anladm, değil mi? Kulunuza güveniniz Padişahım. Bulacağım adamlann elleri işüyecek, dılleri ölünciye dek ağızlannda dönmiye cek! O halde kendini paşa olmuş sa yarsın. Yavaş yavaş veziriâzam olmıya hazırlanırsın. Hünkâr, bir iki saat sonra Ibrahim ile birlikte iftar sofrasına oturmuş bulunuyordu. Ramazan, onları şarab zevkinden mahrum ettiğinden neş'eyi başka şeylerden arıyacaklardı. O devirde kahve Türklerce malum değildi. Fakat afyonla onun bir eşi olan beng, lran yolıle Çinden gelme katil bir meta olarak hokkalar içinde taşınıyordu, bol bol kullanılıyor du. O gece de iki eski dost «bade» yerine beng ahyorlardı, fasid bir neş'enin kâzıb kahkahalarmı mübadele ederek eğleni yorlardı. Bir aralık Hünkâr, manah bir tefelsüfe girişti: Bre İbrahim, dedi, şu beng dediğin ne acıb şeydir? Aslında bir ot, kötü bir ot. Türkler ona ban derler. Fakat arabca ban değıl. O, sorkun söğüdüdür. Bu ban, miskin, cılız, gösterişsiz bir ot. Onun tohumu beng olup badenin rakibi kesiliyor. Ben, beng aldıkça ganb bir düşünce geçiririm, bir takım insanları ban otuna benzetirim. Kıymetleri yok. Oy leyken, o otun tohumu gibi, ün almışlardır. Yok yere tanılmışlardır. Bengin sersemliğinden kurtulup ta aslını dü|ünmiye dalınca içimize nasıl bir tiksinti gelirse mayalan hiçten ibaret olan o insanların da özünü hatırlamak yürek bulandın yor. Adam dediğin bade gibi saf olmalı, aslında temizlik bulunmalı. İbrahim, gülümsedi: Madem ki kullanıyoruz, hatta se ve seve kullanıyoruz, benge değersiz diyemeyiz. Bir şeyi hem sevmek, hem kınamak doğru değil Padişahım. Hünkâr, vezirinin taşa taşla, iğneye iğneyle mukabele edeceğini görerek bahsi değiştirdi, musikiden söz açtı. Bir kaç şarkı okuttu ve sahurda kalkılmak üzere uyumak teklifinde bulunarak tbrahimi yatacağı odaya yolladı, kendi de dairesıne çekildi. Vezir, Hünkârm zorile hayli macun yutmuş, adamakılh sersemlemişti. Bu sebeble uzun müddet dayanamadı, hizmetinde bulunan kölelerın yardımıle hemen soyundu, yatağına uzandı ve derin bir uykuya daldı. Vicdanı müsterih bir insan gibi uyuyor, yorgun yüzündeki kırışık hatlar yavaş yavaş açılarak ömrünün henüz kırkıncı yılını yaşıyan mağrur adama garib bir güzellık veriyordu. Sultan Süleyman, Hurremle birkaç kelime konuştuktan sonra dairesinden çık mış, gündüzün verdiği emir üzerine ta mamile ıssızlaştırılmış olan dehlizleri dolaşa dolaşa taşhğa inmiş ve orada beklıyen Başimrahorla karşılafmıştı. Bu yüzleşme, koyu bir karanlık içinde vukua geliyordu. Ne gökte, ne yerde ışık vardı. Yalnız Hünkârın gözleri iki kızıl kıvılcım gibi parlıyarak Başimrahorun genc ve dinc yüzünde haşyet izleri yaratı yordu. Hünkâr, bu karanlık dekor içinde garib ürpermeler geçirmekte olan sadık köleye sordu: Hazır mı adamlann? Fermanını bekliyorlar. Haydi al, getir ve arkamdan yürüt. Iskender Çelebinin fidanlığından alınma üç iri boylu erkek, beş dakika bile geçme den, sarayın harem dehhzlerinde Hünkârı takıb etmeğe koyulmuşlardı. Başimrahor aldığı emir üzerine taşlıkta kalmış yukarı çıkmamışu. Sultan Süleyman, ne bir ışık zerresile, ne de bir nefes sesile siyah loşluğu yırtılmıyan dehlizleri hızlı hızlı geçti, İbrahimin yattığı odanm kapısı önüne geldi, perdeyi açtı, arkasmda sıralanan kölelere uyuyan ölüm mahkumunu gösterdi: İşte, dedi, ilk efendiniz Iskender Çelebinin kanına giren adam, eğer yediğiniz ekmeğin hakkını biliyorsanız, efendinizin öcünü almak istiyorsanız kollarmızı sıvayın, şu nabekân boğun. Ben buradan nasıl çalıştığınızı seyredeceğim. Iskender Çelebinin intikamını almak kadar Padişahın gb'züne girmek te köleleri hırslandırmış, galeyana getirmişti ve altı kuvvetli pençe, bir anda İbrahim Paşanın üzerinde işlemeğe başlamıştı. Kimi boğazında, kimi göğsünde öldürücü tazyiklar yapan bu katil pençeler daha ilk hamlede macun sersemi veziri uykudan uyandırdığı için Hünkâr, yaman bir mücadelenin şahidi oluyordu ve dudaklarını ısıra ısıra o korkunc boğuşmayı temaşa ediyordu. ibrahim, can havlile uyanmış, üzerine çullanan kölelerle ümidsiz bir güreşe girişmiş olmakla beraber vaziyeti kavramış değildi. Çünkü sarayın harem dairesinde böyle bir suikasde uğrıyacağını bütün hayatında en uzak bir ihtimal olarak dahi hatırına getirmemıştı. Bu sebeble ağır ve çok ağır bir kâbusa uğradığını sanıyordu. Lâkin bu kâbusun elle tutulur insanlar suretinde temessül ettiğini görünce ve bir köşede yanar duran mumun yardımile Padişahın biraz uzaktaki varlığını da yanm yamalak sezince korkunc hakikati kavradı, ölmekten ziyade kırılan, dbkü len, harab olup giden muhteşem hulyalarının akıbetine yandı, katillere birkaç tekme savurmaktan, bir iki yumruk atmaktan ileri gidemiyen meyus bir müdafaadan sonra emrivâkii kabul etti, berelenmiş gözlerini kapadı, boğazını sıkan pençe altında yaygarasız ve hatta harharasız can verip gitti. Katiller, ölüm mahkumunun hareketsiz kaldığını gördükleri halde cani bir heyecan içinde onu hâlâ hırpalıyorlar, hâlâ yumrukluyorlardı. Hünkâr, bu hareketin manasızlığını kavradığmdan sesini ölünün yardımına koşturdu: Yeter, dedi, elinizi artık çekin, yerinize dönün! Ve heriflerin uzaklaştıklarına, Başimrahoru bulup haremden ayrıldıklarına kanaat getirdikten sonra dairesine döndü, kendini bekliyen Hurremin karşısına dikıldi, bizzat ağır bir mübarezeden çıkmış gibi yorgun yorgun müjde verdi: Gözün aydm, İbrahim öldü! îlk zaferini kazanan kırmızı Rusyalı güzel kadın sevincini saklıyarak kısa bir mukabelede bulundu: Sen sağ ol aslanım. Bir İbrahim gittiyse geride bin İbrahim var. Beğen, beğen kullan. *** Bu kanlı hâdise Osmanlı tarıhinin en mühim sahifelerinden birinı teşkil eder. yerli ve yabancı tarıhçilerin hepsi bunrian dolayı eserlerinde uzun uzun tah'ilîer yapmışlar, derin derin mülâhazalar yü rütmüşler ve birçok ta masallar uydur muşlardır. Hammer,' kendi yaşadıgı devre kadar bu vâkıa için yazılan satırları ileri sürülen fikirleri birer bırer süzgeç ten geçirmiş ve işin aslını pek canlı su rette tesbit eylemiş olduğundan onun sözlerini tefrikamızla tarih arasmdaki uygunluğu da gösteren bir vesika ola rak aynen alıyoruz: {Arkası var) ŞEHİR tŞLERl Ekmeklerdeki gluten nisbeti İstanbul Belediyesı tarafından Sıh hıye Vekâletıne gdnderilen buğday nümunelerı üzerinde ekmeklerdeki gluten nisbetinin tayini için tetkikat yapılmaktadır. Vekâlet, bu ışin yalnız tstanbula hasredılmesini muvafık görmemiş ve bunu bir memleket meselesi olarak esasından halle karar vermiştır. Bu mak sadla da bir çok vilâyet Beledıyelerin den icab eden izahatı istemıştır. Tetkikat sonunda ekmeklerde kullanılacak gluten nisbeti tayin olunacak ve bütün memlekette ayni nisbette gluteni havi olarak bir tıp ekmek çıkarılacaktır. MÜTEFERRtK Dokuz aydaki kaçakçılık Geçen senenın dokuz ayındaki 18039 kaçak vak'asına mukabü, bu senenın dokuz ayında 17143 vak'a kaydedılmiştır. Kaçakçılık vaVaîarının azalması, mücadele teşkılâtı mesaisinin gittıkçe in kışaf ettiğme bir delildir. Son dokuz ayda vuku bulan kaçak vak'aları arasında 24,744 kilo kıyılmış tütün ve sigara, 11,797 kilo yaprak, 51,404,976 varak sigara kâğıdı, 85.833 varak kopya kâğıdı, 61,677 kilo kaçak tuz, 135,768 aded de çakmak yakalan miştir. Mimar Prost'un tetkikatı Evvelki gün şehrimize gelen şehircilik mütehassısı mimar Prost tetkikle rine devam etmektedir. Mütehassıs, Floryada yapılacak tesisat üzerinde mahallınde tetkikat yaptığı gibi dün de Unkapanı ve Azabkapı cihetlerini gez miştir. Yeni köprü yapıldıktan sonra Unkapanmdan Beyoğluna açılacak caddenin güzergâhı nereleri olması muvafık olacağı hakkında buralarda da bir etüd yapmıştır. Subay kıyafet talimatnamesinde yapılan değişiklik Subay kıyafet talimatnamesinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Hazarda elbise ve kaput düğmelerinin mat olması ve apuletlere konacak numaralara dair bazı kayıdlar yapılan değişiklikler arasın dadır. Meyva hali Kerestecilerdeki Sebze hali binası yarunda yapılacak olan Meyva hali için hazırlıklar bitmek üzeredir. Yakmda inşaata başlanacaktır. Bundan başka, beyaz peynır, kaşar, yumurta ve saire gibi sıhhî şartlar altmda sayılması lâ zım gelen şeyler için de ayrı bir pavi yon açılmasına karar verilmiştir. Belediyece bu hususta tetkıkata devam edilmektedır. Bu paviyon ancak gelecek sene açılabilecektir. Eski Brezilya Cumhurreisinin refikası Madam Darey Vargas evvelki gün şehrimize gelmiştır. Madam D. Vargas bir hafta kadar şehrimizde kalarak Is tanbulun görülmeğe değer yerlerini ziyaret edecektir. ECNEBt MEHAFÎLDE Yugoslav talebelerinin dünkü Brezilya Cumhurreisinin gezintisi refikası şehrimizde Şehrimizde bulunmakta olan Yugoslavyalı misafırler dün vapurla Boğazi çinde bir gezinti yapmışlar ve öğle yemeklerini de Beykoz kulübünde yemişlerdir. Akşam, Köprüye dönen misafirler, Yüksek Tıcaret mektebi tarafından Tokatlıyanda şereflerine verilen ziya fette bulunmuşlardır. Yeni lran sefaret müsteşarı İran sefareti müsteşarı değişmiş ve yerine Abbas Ferruh tayin edilerek memleketimize gelmiştir. Yeni müsteşar İranda müteaddid vazifelerde ve teşrifat müdürlüğünde bulunmuştur. Eski müsteşar da tran Hariciye Nezareti konsolosluklar şubesi müdürlüğüne tayin edilmiştir. Bir doktor yandı Sılivrıkapıda İmam sokağında oturan doktor Niyazi, dün evinde otururken sar'ası tutmuş ve kendinden geçerek mangala düşmüştür. Feci surette yanan doktor Niyazi, Balıklı Rum hastanesine kaldırılmıştır. Florya arazisinin hazineye aid olduğu anlaşıldı Bundan bir müddet evvel bazı kim seler Florya plâjı etrafma tesadüf eden sahaya tasarruf iddia eylediklerı için Belediye istimlâk bedeli olmak üzere bankaya 73 bin lira yatırmıştı. Sonra dan yapılan tetkikat sonunda bu sahanın bilhassa deniz tarafına tesadüf eden mühim bir kısmının Hazineye aid bu lunduğu anlaşılmıştır. Bu neticeye göre, istimlâk bedelinin de Hazineye ve rilmesi lâzım gelmektedir. Yalova köylerinde yapılan gürbüz çocuk müsabakası Muharrem Feyzi TOGAY Gazi köprüsü inşaatı Gazi Köprüsünün Unkapanı tarafına atılan tecrübe kazıkları evvelâ on beş metro derinliğe indirilmiş, tutmadığı için on sekiz metroluk kazıklar yapıl mıştı. Tecrübeler, köprünün bu tara fında yirmi sekiz metroya kadar inme dikten sonra sağlam zemin bulunamıyacağını göstermiştir. înşaat şartnamesinde bunlarm keson kazık yapılması lâ zımdır. Lâkin bu kadar derinliğe de keson kazık yapılamamaktadır. Bu netice Almanyada bulunan Köprüler müdürü Galibe bildirilmiştir. Galıb, malze meyi yapan fabrika ile temas ederek kazıkları buna göre yaptıracaktır. Mes'ud bir doğum Çoruh saylavı ve Tdrk Hava Kurumu Başkanı Fuad Bulçamn bir kızı dünyaya geldiğini haber aldık. Yavruya uzun ömürler dıler, babasile armesini tebrik ederiz. Cumhuriyet Nushası 5 turuşrur. Abone şeraiti { Türkiye { için Çocuk bayramı münasebetile Yalovanın Kuru köyünde küçükler arasında bir güzellik ve gürbüzlük müsabakası yapılmış ve büyük bir alâka toplamıştır. Yukarıki resim bu müsabakaya iştirak edenleri kendilerini seçenlerle bir arada göstermektedir. Senelik Alb aylık Oç aylık Bir aylık 1400 750 400 150 Kr. • > » Hariç için 2700 Kr. 1450 • ' 800 • Yoktuı