28 Nisan 1937 CUMHL'KİYEl SON TELEFON HABERLER... TELGRAF TELSiZLE Eden Brükselden döndü Neşredilen tebliğ, bütün meselelerde tam bir görüş birliğinin tesbit edildiğini bildiriyor Brüksel 27 (Hususi) İngiliz Hariciye Nazın Eden'le Belçika Başvekil ve Hariciye Nazırı arasmda cereyan e den konuşmalar bugün bitmiştir. Başvekil Van Zeeland İngiliz Hariciye Nazırı şerefine bir öğle ziyafeti vcrmiştir. Ziyafetten sonra neşredilen resmî tebliğ yeni bir mi«akla beynelmilel iklısadi meseleler etrafında teatii efkârdd bulunulduğunu, fakat müzakere cereyan etmediğini ve görüşülen meseleler hak kında iki devlet arasmda tam bir görüş birlıği mevcud olduğunu bildirmektedir. ingiliz Hariciye Nazırı Eden öğleden sonra saat 15 te İngiliz sefaretinde Fransanın Belçika elçısinı kabul etmiş ve saat 16.30 da Londraya hareket etmiştir Gazeteler yeni garb misakı hakkında İngiltere, Fransa ve Belçika arasında tam bir anlaşma mevcud olduğunu tebariiz ettirmektedirler. Dost ve mü ttefik Yugoslavyanm kuvveti IBafmakaleden <3evam\ EDEBIYAT Insan yaratan eserler Peyami Safa Kuvvetli romanların hayatta kendi kahramanlarına benzer tipler yaratmış oldukları çok söylenir. Hatta bazı insanları meşhur roman kahramanlanna benzeterek teşhis etmek âdet olmuştur. Bu gibı hallerde romanın hayatı değil, hayatın romanı taklid ve tekrar ettiğine inanırız. Realite ile san'at eseri arasmda böyle karşılıklı tesirler bulunmasına hayret edilmez. Çünkü her tesirın bir karşılığı vardır ve çünkü her sevdığımız romanın kahramanı şahsiyetimizi kendi hüviyetine doğru biraz tadil eder: İzmirdeki maceralarını okuduğumuz bir Arsen Lüpen, Galatada bir kasa soyan Fantoma Mehmed, vahud Resad Nurinın romanından sonra arkadaşları arasmda «Çalıkuşu» diye anılan şu hanım kız, Hüseyın Rahminin damadlanndan, gelinlerinden, kaynanalarından birine benzetıîen şu mahluk ilâh... hep kitab yapraklarından hayata fırlamış, okudukları eserin kahramanile kendi istidadı arasındaki yakınlıktan dolayı, örneğini yakalayınca kalıbının içine oturmuş ve son şeklini bulmuş insanlardır. Bir Fransız edebiyat gazetesi romancılara soruyor: «Eserlenniz hayatta insan yaratmış mıdır?» Mevzu eski, fakat anket yenidir. Cevablar insanı eğlendiriyor ve düşündürüyor. Hemen bütün romancılar, eserlerinde anlattıkları vak'alara ve kahramanlara hayatta tesadüf ettiklerini söylüyorlar. Demek ki yazdığını yaşamak veya baskalarının yaşadığını görmek, romancının şaşmaz bir talihidir. Zannediyorum ki bizim romancılarımızın çoğu da bu talihin garib cilvelerile karşılaşmışlardır. Halid Ziya Uşakhgilden başlıyarak Türk romanınm bütün üstadlarının kahramanları, müellifin kafasında doğduktan bir müddet sonra dünyaya geldiler. Bunlardan* bazılarını tanırız. Şahsiyetimiz, üstümüzdeki tesirlerin hamulesidir ve bu tesirler arasında san at eserlerine aid olanlar birinci hizayı doldururlar. Roman hayattan ve hayat romandan doğuyor: Demek ki hakikat hayalin hem anası, hem de çocuğudur. En inanılmaz. en muhayyel, en sapıtık roman bile, hiç değilse onu tahayyül eden muharririnin şahsiyet farikalarını aksettirir ve tipleri birbirinin tıpatıp ayni eserlerin bile hiç değilse tek bir kahramanı vardır: Muharriri. Hayatı kopya etmekteki muvaffakiyeti ne olursa olsun her roman hayata birşey ilâve eder. Bu şaşırtıcı tesir tarafile romancı, kitab değil, ayni zamanda canlı insan hüviyetleri ve hayat vak'aarı da yaratan ilâhî mevhibelere sahibdir. Romanın bu tesirleri, her zaman Fantoma Mehmedin sergüzeşlleri gibi karakollardan gazetelere aksedecek kadar bariz olmaz. Umumiyetle kuvvetli eserler, hangilerimiz üstünde, ne neviden tesirler yaptıklarını bizden bile gizliyecek kadar şuur altından yürürler. Hepimiz ayrı ayrı tahlıle muvaffak olabilseydik büyük bir hayretle görürdük ki biz, yalnız anamızın babamızın değil. mizac ve seciye tarafımızla bu romanlann da çocuğuyuz. Omründe bir tek satır roman okumamış olanlar bile sirayet yolile bu tesirlerin mihveri içinde kalmişlardır. Roman hayatın akislerile doludur. fakat ekseriyetle terkibinin sırnnı yalnız kendisinde taşıyan, daha toplu, daha muayyen ve daha ınsicamlı bir hayatın hikâyesidir. Onun bu intızamı, hayata en az benziyen tarafıdır, fakat gene bu intizamından dolayı roman, hayattan daha fazla tesirli olur: Bütün canlı prensipleri kısa bir zamanda kavranarak idrak edilebilecek sıkı bir şeklin içine doldurulmustur ve barut kesafetile ruhların içinde tutuşmak şansını haizdir. Romanlar içinde en tesirlileri mutlaka kendi kahramanlarına en çok benziyen insan yaratanları değildir. Çünkü böyleleri ekseriya alelâde taklid çerçevesıni asamıyan sathî ve geçici tesirler vücude getirirler. Tıpkı tıpkısına benzer ve muvakkat bir taklid hevesi uyandırırlar. Bu heves, Ömre sürecek kadar yaşamaz. Yasamağa namzed olanlar, izini belli etmiyen tesirlerdir ki, hepimiz kendimizi kurcaladığımız zaman muhitimizden, okuduğumuz romanlardan ve seyrettiğimiz piyeslerle filimlerden gelenler de bunlardır. Umumî kanaatin aksine, cinayet romanları cani, aşk romanları âşik ve sergüzeşt romanları maceraperest yetiştirmekte, bugüne kadar inanıldığı derecede tesirli cleğildirler; bunlar, daha ziyade adi bir kopyaya teşvik ettikleri için, çocuklar ve güdük şahsiyetler arasında cani mukailidi, âşık mukaldidi, maceraperest mukallidi türemesine sebeb olabılirler: Bıçağı tahtadan bir cani, kalbi mukavvadan bir âşık ve sergüzeşti b'ahçe ile mutfak arasında kalan bir maceraperest... Böyle ne sahte Napolyonlar, sayısız şövalyeler görmüşüzdür ki yalnız bir duruş ve bir bakışla onlara benzemek kâfi olduğuna inanmışlardır. San'at eserleri arasında en tesirlileri, hakikî hayat ve şahsiyet yaratanları, şuurun köklerine işliyerek bizi haberrmiz olmadan ta içimizden dürtükliyenlerdir. Kendisini ve iplerini gizliyen kuklacı gibi bizi idare ettikleri halde ebediyen saklı kalırlar. Bu nevi eserler bir veya birkaç insan değil, bazan koca bir devir, bellibaşlı bir cemiyet, umuma şamil bir dünya görüşü de yaratırlar ve ancak dıkkatli bir tahlilden sonra onlann umumî irade üstündeki nâzım tesirleri meydana çıkanhr. Zannediyorum ki şaheser de bunlara derler. NALINA MSHINA Biraz asabîyet, biraz hareket! ün, tesadüfen, bir hâdiseye kanştım. Beyoğlu Balıkpazarından ge çiyordum. Baktım, bizim fotoğraf mu habırlerinden Salâhaddini bir adam itip kakıyor. Hemen sorup soruşturdum. Anladım ki fotoğrafçımız muharrir Kandemirle beraber, türkçemize katliâm yapan tabelâları tesbit etmek için yola çıkmışlar. Bardak, fincan ve çanak çömlek nev'inden garibime gıden züccaciye sözünü kullanmak istemiyorum ev eşyası satan bir dükkânın baştanaşağı çirkin yanlışlarla dolu tabelâlarınm resmini almak isterken foto muhabirimiz dükkân dakilerin ve bilhassa bunların pek gay retkeş ve pek kahraman olan bir tanesinin hücumuna uğramış. Tabiî, hemen arkadaşımın yardımına koştum. Dükkâncı yaman birşeydi. Fo toğraf makinesinin elile ağzını kapıyor ve resim çektirmek istemiyordu ve kat'i bir mümaneatle: Dükkânımın resmini çekemezsiniz, diyordu. Her nedense tabelâlarınm resmi çekilemiyeceğine iman etmişti. Yapılacak iki şey vardı: Ya, fotoğ rafçıya hücum eden adamı sımsıkı tutup tabelâların resmini çektirmek; yahud da bir gazete fotoğrafçısının sokakta san'atını icra etmesine cebir ve zorla mümar.eat eden bu adamı meşhud cürümler mahkemesine vermek. îkinci şık, kanun yoluydu. Onu tercih ettik. Fotoğrafçı gidip polisi çağırdı. Polis gelinciye kadar, bu finrancı kahramanı, bana, Burada durup ta halkı toplama yın; haydi çekilip gidin! gibi emirler ve* riyordu. Her nedense. bu adam dükkânınm bulunduğu sokağı, babasından miras kalmış bir malikâne telâkki ediyordu ve orada toplanan halkı, kapmnın önünü kapıyan küfeci çocuklan gibi kovmak istiyordu. Tabiî müşarünileyhin emirlerine aldı ran olmadı. Çabucak gelen bir polisle, beraber hep birden karakola gittik. Foto Salâhaddin, kendisini san'atını yapmaktan, yani çalışmaktan meneden ve bu arada tecavüzde de bulunan dükkâncı a eyhinde dava ikame etti. Mahkemede tarziye verdiği için arkadaşımız onun tecavüzünü affetti. Dönüşte baktım ki hâdiseden sonra çırakları korkudan tabelâlan kaldırmışîar. Fakat, kimbilir, belki, bu sabah o, bunan yeniden astıracaktır. Çünkü, o adam, ürkçeye karşı hürmetsizlikte, yaman bir nad besler gibi görünüyordu. Vaktiîe gazetemiz, bir defa daha yanhşlarından bahsettiği halde, o, tabelâlannı mukaddes eşyamış gibi oldukları şekilde muhafazada ısrar etmişti. Dün de bizim fotoğrafçı ile ve kısmen de benimle mücadelesinde, polis karakolundaki halinde, Mütareke yıllanndan artakalmış bir ruhun hıncı seziliyordu. Bu hâdiseden sonra, tabelâların bir kısmındaki yanlışlann bilgisizlikten ve mkânsızlıktan ziyade türkçeye hürmetsizlik kasdile yapıldığına ve muhafaza edildiğine, kani oldum. îstanbul Vilâyeti ve Belediyesi, Türk Istanbulun çehresini, türkçemize adela hakaret ederek çirkinleştirenlere karşı harekete geçmelidir. Yurdumuzun orta sında bazı kimselerin türkçeyi katliâm etmelerine, yapılan irşadlara, inadına ku lak asmamalanna, bu yanlışlan neşriyatla düzeltmek istiyen gazetecilerin boğa zına sarılmalarına tahammül edemeyiz. Tekrar ediyorum: Vilâyet ve Bele diye, bu işte biraz milli asabiyet göstermelidir. Kanunlarda ve belediye nizamlarında. bu gibi cürümleri cezalandıracak maddeler elbette vardır. Yoksa yenileri yapılarak devlet ve milletin resmî dilile, böyle alay edilmesine müsaade olunmaz. Biraz heyecan ve gayret, biraz asabiyet ve hareket! Rex liderinin bir mahalesi Brübel 27 (A.A.) Rex lideri, Nieuve Staat gazetesinde yazdığı bir makalede Belçikanm bitaraflığı hakkın daki İngiliz Fransız beyannamesini tasvib ve hükumeti de bu muvaffakiyetinden dolayı tebrik ettikten sonra diyor ki: « Belçikanın bugün vaziyeti milletin büyük bir ekseriyetinin isteğine uymaktadır. Eski müttefiklerimize karşı olan va ziyetimizi hafifletmeden Almanya ile olan münasebetlerimizi artık iyileştirmek imkânını elde etmiş oluyoruz. Sonra Belçika haricî siyasetinin bugünkü yeni veçhesi Holanda ile sıkı askerî ve siyasî ve iktısadi teşriki mesai ümidlerını de artır maktadır. Belçika ile Holandanm bir askeri blok teşkil edecekleri açıktır. îngiliz bahriyesi Belçika ve Holandanın deniz yollarını hirr.aye edecek ve Belçika ile Holanda da îngilterenin Avrupadaki limanlarını koruyacaklardır.» MinııımmilNIMIIIIIIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIinillllHmilliım Windsor Dükü Blum kabinesinin aleyhindeki kitab umumî siyaseti Şikâyet üzerine Londra Başvekil cuma günü Meczabıtasınca toplandı liste izahat verecek Londra 27 (A.A.) Reuter ajanParis 27 (A.A.) Başvekil Blum, sinın öğrendiğine göre, Wındsor Düküumumî siyaset hakkındaki istizahlara cer.ün avukatlan Allen ile Overey «Taç vaben, cuma günü parlamentoda söyli giyme Hakkında Tefsirler» isminde bir yeceği nutkun esas hatlarını kabine içtikıtab yazan muharrır Geoffrey Dennıs maında anlatmıştır. ile kitabın naşiri William Heinemann aBaşvekil şimdiki malî güçlükleri izale leyhıne hakaret davaM açmışlar ve za etmek için hükumetin elinden geleni ya rar ve ziyan istemişlerdir. pacağını söylemis ve «tevakkuf devresi» Avukat Allen'in talebi üzerine kitab nin devam etmesi lâzımgeldiğini kaydet pıyasadan toplattınlmıştır. Oldukça ta mistir. nınmış bir muharrir olan Dennis, MılletMaliye Nazırı Aurial da perşembe ler Cemiyeti başkitabetine mensubdur. günü âyan meclisinin malî encümenin• Kıtabda sabık Kral Ed\vard ile etra • de hazinenin vaziyeti hakkında verece ımdakiler şiddetle tenkid edilmektedir ği malumattan bahsetmiştir. ler. Zannedıldtğine göre, hükumet, par Dükiin izdivacı lâmentoya nafıa işleri tahsisatı hakkında Londra 27 (A.A.) Daily Miroı bir proje tevdi etmiyecek fakat bilhassa gazetesinin büdırdığine göre, Vındsor sergi işlerinden sonra maruz kalınacak oDükü önümüzdeki hafta içinde Fransaya lan işsizlığe karşı ba?ı tedbirler ittihaz giderek Cande şatosuna inecektir. Mu • edecektir. Bunun içindir ki, hükumet şimmaileyhin Madam Simpson ile izdivacı di elındeki malî tedbirlerden istifade e ise biraz sonra şatonun kütübhane?inde decektir. çok ba<it bir seremoni ile yapılacaktır. cih etmiş olan ordu, o zaman gösterdiği harikulâde enerjiyi, şimdi, yurdun müdafaası için yapılan hazırlık devresinde de göstermektedir. Başvekil Doktor Stoyadinoviç ve arkadasları. müteveffa Büyük Kral Aleksandr'ın yolunda azim ve imanla yürümektedirler. Muhterem Başvekil, çok yüksek meziyetlere sahib bir idare adamı olduğunu eserlerile ispat etmiştir. O, Yugoslavyada, tam bir millî siyaset takib etmekte, ittifaklara ve dostluklara sadık kalmakla beraber, hiçbir maceraya atılmamayı, Yugoslavyaya ve suiha hizmet etmeği şiar edinmiş bulunmaktadır. Memleketin dahilî işlerinde yaptığı ıslahatla halkın refahını yükseltmeğe çalışan Başvekil. köylünün bütün borclarının yarısını hazfetmek suretile bu sınıfı memnun etmiştir. Yugoslav milletinin ekseriyeti, hayatını topraktan kazandığı ve toprağa bağlı olduğu için, bu memnuniyet, umumî demektir. İhracat mallannın kıymetlendirilmesi de, çok ihracat yapan memleketin servet ve refahını artırmıştır. İş hayatında yapılan muhtelif ıslahat sayesinde amele sınıfı da, kuru nazariyat yerine fıliyatla memnun edılmış, böylece komünizm cereyanlarının önüne geçilmiş ve memlekette komünistlik yanlız lâfta kalmıştır. Komünizme karşı nazarî olarak bağlılık gösteren mahdud gencler varsa da, bunlar da iş hayatına atılıp hakikî vaziyeti yakından gördükten sonra, bu aş;rı sol fikirlerden vazgeçmektedirler. Çünkü yapılan kanunlar, işçi sınıfının sermayedarlar tarafından ezilmesine mâni olmaktadır. Sağ cereyanlardan faşizm de ehemmiyetsizdir; çünkü memlekette komünizm yoktur ki ona karşı bir aksülâmel olan faşizm de mevcud bulunsun. Esasen, halk ta, hükumet te milliyetperverdir. Bu itibarla faşizm de, bir avuc müfrit gencin heyecanlı temennilerinden ibaret kalmaktadır. Paris 27 (A.A.) Dahıliye Bakanı sosyalist grupunun bir toplantısında sö>ledıği nutukta Basvekilin istifa etmek n'Haleb 27 (Hususi) Mahalli hükumet yetinde olduğuna dair çıkan sayialan ve manda memurları ve masalihi has tekzib etmiş ve işçi sınıfını tehlikeli de sa zabitleri Sancak köylülerile fazla magojıye düşürmekten tahzir eylemiştır. meşgul olmaktadırlar. Bunlar bilhassa Delbot'un verdiği izahat köy muhtarlan üzerinde nafiz olmak Paris 27 (A.A.) Nazırlar heyeti, gavesini takrb etmektedirler. Köyler den icabında mazbatalar toplamak ihti bu sabah Elysee sarayında toplanmış malini düşündükleri için muhtarlıklara tır. Haricî siyaset hakkında izahat veren kendi adamlannı yerleştirmeğe çalış Delbos bilhassa Mussolini Schuschnigg maktadırlar. Müsteşarlık memurlanna mülâkatından sonra orta Avrupada hâsıl da istedıkleri muhtarlan azletmek sa olan vaziyetten bahsetmiştir. Iâhiyeti verilmiştir. Karbeyaz civarın daki köy muhtarlan bu suretle azledil Kont Ciano bugün Tirana gidecek mişlerdir. Bu muamelenin diğer köylere de tatbikına çalışılmaktadır. Belgrad 27 (Hususi) İtalya HariciYeni bayrak talimatnamesi ye Nazırı Kont Ciano yarın Arnavudluk payıtahtını ziyaret edecektir. Tiran hal Ankara 27 (Telefonla) Yeni baykı şimdiden büyük hazırlıklar görmekrak talimatnamesine göre hazırlanmış o tedir. ran Türk bayrağı Reisicumhur forsu, filândıra. kara ve deniz Başkumadan for Prens Nikola, Romanyadan ayrıldı su büyük amiral, oramıral, koramıral, Belgrad 27 (Hususî) Memleketini tümamiral ve tuğamiral, birlik komutanı, toğbay, birlik komotanı albay, birlik ko terkeden eski Rumen Prensi Nikola humutanı yarbay, üssü bahrî ve deniz ko susi bir tayyare ile yanında karısı, kızı mutanlannın çekecekleri forsların şekü ve yaveri olduğu halde bugün Belgrada l«ri tesbıt edilerek Resmi Ceride ile neş geLmiştir. Eski Rumen Prensi gazete cilere kısaca demiştir ki: redilmiştir. « ,Büyük bir acı ile memleketimden Yeni Orman Umum müdürü ayrılıyorum. Bununla beraber manen Ankara 27 (Telefonla) Ziraat Ve her zaman vatanıma baglı kalacağım.> kâleti orman mütehassıslarından Fah Eski Prensin yaveri, Rumen ordusunABID1N DAVER reddinin Orman Umum müdürlüğüne daki vazifesinden istifa etmiştir. tayini yüksek tasdıka iktiran etmiştir. Prens Nikola. Belgraddan Vıyanaya Lozanda tetkikat Hukuk kamusu hazırlanıyor hareket etmiştir. Ankara 27 (Telefonla) Lozan Ankara 27 (Telefonla) Hukuk İl Londra Kap seferini yapan polis enstitüsünde tetkikatta bulunmak ümini Yayma kurumu bir hukuk kamusu tayyare hazırlamağa teşebbüs etmiştir. Bu iş 2 zere Emniyeti Umumiye Iâboratuar şefi Londra 27 (A.A.) Ingiltere Cap senede bitirilecektir. Mecid Lozana gönderilmiştir. rökorunu kırmağa teşebbüs eden tayyareLitvanyadan bir ticaret ci Brook, saat 7,15 te buraya vasıl olheyeti geliyor muştur. Ankara 27 (Telefonla) İlk defa Juba 27 (A.A.) Tayyareci Brook, olmak üzere Litvanyadan yurdumuza ti şiddetli bir fırtına esnasında Juba'nm caret muahedesi yapmak üzere bir heyet 100 mil şimalinde kâin Bor'da yere in gelecektir. Şimal memleketlerile olan ti meğe mecbur kaldığını beyan etmiştir. caretmizde de gündengüne bir inkişaf Juba'dan hareket ederken tayyarenin görülmektedir. İki aylık haricî tıca arka tekerleği kırılmıştır. Brook, öğle zaretimizde on beş milyon küsur lira'.ık manı uçabileceğini ümid eylemektediı. lehimize bir fark vardır. İhracatımız 26,958,000 küsur lira. itParis 27 (Hususî) Paris borsasmm halâtımız 11,451,000 küsur liradır. bugünkü kapanış fiatları şunlardır: Spor Kurumu reisi Avrupa Londra 111.48. Nevyork 22,35. Berlin 905.50, Brüksel 381.25, Madrid , Amsdan avdet ediyor Ankara 27 (Telefonla) Tedavi için terdam 1234, Roma 118.60, Lizbon 101,25, Avrupaya gitmiş olan Türk Spor kuru Cenevre 516,12 1/2, bakır 61 63. kalay mu reisi General Ali Hıkmet iki, üç gü 255.05. altın 140.5 1/2, gümüş 20 1/4, kurşun 24,13,9, çinko 24. ne kadar memleketimıze dönecektir. Hatayda Türk muhtarları azlediliyorlar Başvehilin istifatt atılsız Tek dahilî mesele Hırvat meselesidir. Fakat Doktor Stoyadinoviç'in amelî ve basiretkâr siyaseti, bu meseleyi de tedricen halletmektedir. Esasen, Yugoslav devleti camiasmdan ayrılmak arzusunda olmıyan Hırvatlann istedıkleri de müphem seylerdir. Ve ekseriyetle izzetinefis meselelerinden ibarettir. Başvekil, onların bütün isteklerini kabul etmektedir. O kadar ki bazan istiyecek şey bulamamaktadırlar. Memleket halkının yüzde 20 sini teşkil eden Hırvatlann, en çok gürültü ettikleri şey, bayrak meselesi idi. Yugoslav millî bayrağı, ufki olarak mavi, beyaz, kırmızı olduğu halde Hırvatlar, bunun altı üstüne getırilmişini, yani kırmızı, beyaz, mavi şeklini kendi bayrakları addediyorlar. Bir zaman bu yüzden gürültüler, kavgalar olmuş. fakat Doktor Stoyadınoviç, Hırvatlann milli bayrağın kırmızısını üste, mavisini alta getirmelerinde de bir mahzur görmemiş, buna müsamaha ile bakmağa baslamıştır. Böylece ortada bir bayrak meselesi de kalmamıştır. Hükumetin. Hırvat metalibini hoş gören, durendiş ve basiretkâr siyaseti neticesinde. Hırvat meselesi de tarihe karışacaktır. Biraz da müfrit Hırvatlara, dışandan yapılan nüfuz ve tesirlerle yaşamış olan bu Ankara 27 (Telefonla) Dündenberi meselenin ortadan kalkması, bir zaman, şehrimizde bulunan Vali Muhiddin Üshem de kısa bir zaman işidir. tündağ şehri alâkadar eden işler hak kında Vekâletlerle temaslarda bulun Daha ziyade Yugoslavya dışında izam du. Muhiddin Üstündağın münhal İs edilen bu meseleden başka, memleketin tanbul meb'usluğuna namzed gösteril dahili hiçbir derdi yoktur. Millet ve hü mesinden bir şayia halinde bahsedili kumet, muntazam ve muvaffakiyetli me yor. sai ile çahşıp ilerilemektedir. Dost memŞarkta idarî değişiklikler leketin, Doktor Stoyadinoviç'le mesai arAnkara 27 (Telefonla) Elâziz kadaşlannın himmetile böyle kuvvetli, vilâyetine bağlı Karakoçan kazasmın mes'ud ve müreffeh bir halde bulunması, Balkanlar ve Avrupa sulhu için büyük merkezi şimdiki bulunduğu Zelhızır köyünden kaldınlarak ayni kaza dahilin bir zamândır. Müttefikimizin bu kudretli vaziyeti deki Oho kazasının merkezi bulunan nin, Türkiyede büyük bir memnuniyet ve Tepe köyüne ve Oho nahiyesinin mer inşirah husule getirecek mahiyette oldu kezi de aşağı Lâhin köyüne nakledil miştir. ğunu tekrardan zevk duyuyoruz. Ankarada bir şayia Ankara B.K. sergisi İngiliz elçisinin sergi hakkında beyanatı Ankara 27 (A.A.) Dün Beynelmilel kömür sergisini yeniden binlerce kişi gezmiştir. Bu meyanda ikinci defa sergiyi ziyaret eden İngiliz büyük elcisi Sir Percy Lorrain, Anadolu Ajansma şu beyanatta bulunmuşlardır: « Beynelmilel kömür sergisini çok büyük alâka ile gezdim. Sergiye girdi ğim zaman hiçbir fikrim yoktu. Gördükten sonra birçok şeyler öğrendiğime kaniim. Diagramlar ve grafikler çok güzel tertib edilmiş, halka çok basit olarak gös terilmiştir. Bittabi İngiliz firmalarının hazırladığı stand beni çok alâkadar etti. Türkiyedeki kömür istahsalinin art ması şayani tebriktir. Sergınin umumî dekorasyonunu fevkalâde buluyorum. Ser gi heyetini tebrik ederim, gezdiren me mur ve alâkadarlara teşekkür etmeği vazife bilirim.» Muhiddin Üstündağın meb*us olacagı söyleniyor Montreux konferansı Fransız delegesini bekliyor Montreux 27 (Hususî) Montreux Lâheyde elçilik binası konferansındaki Fransız murahhas heAnkara 27 (Telefonla) Lâhey'de yeti bugün de Paristen dönmemiştir. Fransız heyetinin ne zaman döneceği yeni bir elçilik binası yaptınlması karar henüz belli değildir. laşmıştır. Ziraî kombinalara alınacak makineler Ankara 27 (Tlefonla) Yeni hırulacak ziraî kombinalara alınacak ma kineler üzerinde tetkikatta bulunmak ü zere Bulgaristan ve Romanyaya bir heyet gönderilmektedir. Heyet Ziraat Vekâleti hususî kalem müdürü Servet, kombinalar şubesinden mühendis Necatı ve Ankara ziraat mü dürü Hamdiden mürekkebdir. PARİS BORSASI Mussolini Japon tayyarecisini kabul etti Roma 27 (A.A.) «Allah Rüz gân» ismindeki tayyaresilf Tokio I«ı» i dra hava seferihi başarmağa muvaffak olan Japonyalı tayyareci Kamıkaze, ı Mus*olini tarafından kabul edilmiştir.