CUMHURIYET 23 Nisan 1937 Şehir ve Memleket Haberleri Tarihî tefrika : 97 Yazan : M. Turhan Tan (Tercüme ve iktibas edilemez) Siyasî icmal Cezayir ve Tunus ransanın başındaki büyük ga ilelerden biri de şimalî Afrikadaki topraklarında nüfusun kahir ekseriyetini teşkil eden müslümanlar arasında peyda olan millî uyanıklıktır. Şimdiye kadar medenî haklardan mahrum edilen, ceza kanunu ve diğer kanunlar nazannda Avrupalılardan ve hatta yerli Musevilerden çok farkh muameleye tâbi tutulan Cezayir müslümanlan ile henüz zahirde muhtariyetlerini muhafaza edip Fransanm guya yalnız himayesi altında bulunan Tunus Beyliği ile Fas Sultanlığı halklannm, Fransızlarla mü savi olması icab eden haklarmı ciddî olarak aramaları ve bu arada 0 memleketlerde, istiklâl cereyanlarının kuvvet bulması Fransızları çok şaşırtmıştır. Fransa, yalnız şimalî Afrikadaki ve Akdenizin cenub sahilindeki yerlerini kaybedeceğinden korkmuyor, ayni za • < manda bu yerlerin elinden çıkmasile Avrupadaki müdafaasınm zâfa uğramasından da endişe ediyor. Çünkü, nüfusu bir türlü artmıyan Fransa, ahalisi mütemadıyen artan Almanya ve îtalya gibi büyük komşulanna karşı, askerî ve siyasî mevkiini muhafaza için müdafaa kadrosunu bir asra yakm bir zamandanberi Tunus ve Cezayirin cengâver müslü man halklanndan aldığı kuvvetlerle doldurmaktadır. Fransa gerek, 1859 da şimalî Italyada A\Tjsturyaya karşı yaptığı harbde, gerek 1870 Alman Fransız harbinde gerekse Umumî Harbde ve müstemleke harblerinin hepsinde Cezayirin çok iyi harbeden zuhaflarından ve sipahilerinden büyük yardım görmüştü. Bundan sonraki harbler için de Fransanm harb toplantıların da Cezayirli, Tunuslu ve Faslı kuvvetlere mühim bir yer verilmiştir. Fransanm, Akdeniz meeslesinde en ziyade üzerinde titridiği nokta, asıl Fransa ile şimalî Afrika arasındaki deniz muvasala yollarını emniyet altına almaktır. Bugünkü Ispanya işlerinde dahi Fransız politikası bu noktaya her şeyden ziyade ehemmiyet vermektedir. Binaenaleyh Fransanm can daman olan şimalî Afrikadaki müslüman halkların, artık körükörüne Fransanm emellerine alet olmak istemeyip kendi haklarmı gözetmeğe ça lışmalan ve daha genc ve münevver olanlarının da Fasın, Cezayirin ve Tu nusun tam istiklâle kavuşmalarını ken dilerine mefkure yapmaları Fransayı çok düşündürmektedir. Bahusus son zamanlarda istiklâl hareketlerinin ve kıyam teşebbüslerinin çoğalması Fransayı ıztırab içinde bulundur maktadır. Şimdi bütün Fransız matbuatı, şimalî Afrika işlerine ve burada cereyan etmekte olan hâdiselere her meseleden ziyade dikkat etmektedir. Paris gazete lerinde verilen tafsilâta göre Tunustaki münevver müslüman genclerinin «Düs tun> namı altında vücude getirdikleri teşkilât ahiren nihaî gayesini ilân etmiştir. Düsturcular Fransızlan denize dökeceklerini ve Fransız politikasmın bir aleti saydıkları şimdiki beyin hükumeti yerine müstakil bir Tunus devleti kuraıak istediklerini açıktan açığa söylemektedirler. Gene bu gazetelerin verdıği malumata göre, Fransanm Düsturcuların hakkmdan gelmek üzere Tunusun Manastır sancağına bey namına gönderdiği vali Kain Seyid Ahmed Mahmuri oraya geldiği günün gecesi yatak odasına pencereden av tüfeklerile saçma atılmak suretile bir suikasda maruz kalmış ve ertesi günü de hükumet konağına ateş verilmiştir. Ayni hâdiseler Cezayirde dahi cere yan etmektedir. Fransada, partilerin ve politikacılarm Cezayü", Tunus ve Fastaki hareketlere karşı takib edilecek politika üzerinde müttehid olmamaları vazi yetin karışıklığını artırmaktadır. Şöyle ki sağ cenah partileri ve askerî mehafil, bu hareketlerin kan ve ateşle bogularak Fransız otoritesinin sağlamlaştınlmasını istiyorlar. Sol partiler ise müslümanlara, medenî ve idarî haklar verilmesini müdafaa ederek bunlan kendi taraflarına çekmeğe çalışıyorlar. Hükumet ise hangi yolu tutacağını henüz kat'î olarak kararlaştırmamıştır. Bu yüzden şimalî Afri kada vaziyet karmakarışıktır. Tevkifaneden firar Necmettin Kocataş Beynelmilel Ticaret eden katiller dün dinlendi Odası erkânı Kaçaklardan biri Aya Valinin şahidi müsbet zağa cinayetinin failidir birşey söylemedi îstanbul Valisi Muhiddin Üsründağ ile Hüseyin Cahid Yalçın arasında İz mit asliye mahkemesinde görülmekte o lan dava esnasında Valinin vekilleri, Necmedden Kocataşı şahid olarak göstermişlerdi. Eski Adliye Nazın Nec meddin Kocataşm İstanbul ikinci ceza mahkemesinde dün istinabe suretile ifadesi ahnmıştır. Mahkemede Hüseyin Cahid ile vekili Kemal Hikmet, Muhiddin Üstündagın vekili Faruki, Belediye avukatı Hâmid Nâzım ve Akşam neşriyat müdürü Enis Tahsin hazır bulunmuşlardır. Reis; Necmeddin Kocataşa vak'a hakkında bildiklerini söylemesini tebliğ edince eski Adliye Nazın hulâsaten şunları söyledi: « Hüseyin Cahid benim 40 sene lik dostumdur. Neşriyatı ben de gazetelerde gördüm. Gerek (Akşamcı) nın ve gerekse Valinin yazıları çıktıktan ve mütekabil davalar açıldıktan sonra Hüseyin Cahide raslamadım.. Yalnız iki ay kadar ewvel şahsî bir işim için Valiyi ziyarete gitmiştim. Vali bu sırada davası için avukatı Faruki ile telefonda görü şüyordu. Vali biraz rahatsızdı. Telefonda avukatına diyordu ki: « Davanın esası kanunsuz vergi almak olduğundan bu, benim aleyhimde halkın husumetini tahrik edecek mahiyette neşriyattır. Mahkemede bizzat isbatı vücud ederek hissiyatımı da söylemek istiyonım. Fakat işlerim var. İlk celsede bulunamıyacağım. Acaba celseyi tehir ettirmek mümkün mü?» Bunun üzerine Validen Hüseyin Cahidle aralannı bulmak müsaadesini istedim. Vali bu hususta birşey söylemedi. Yalnız müsbet bir vaziyet aldı. Bunu kabul telâkki ederek yanından ayrıldım. Bilâhare Valinin avukatı Necaüye telefon ettim. «Çok muvafık olur» dedi. Bunun üzerine iki tarafm da mahkemeye gitmiyerek davanın düşmesine, bilâ hare de benim evimde veya bir çayda Vali ile Hüseyin Cahidi karşılaştırıp barıştırmağa karar verdik. ,, Aradan bir iki gün geçtikten sonra Hüseyin Cahide gittim. Fakat bu yazı senin mi veya değil mi? diye sormağa gıtmedim. Çünkü Vali «Hüseyin Cahid yazmıştın> demişti. Hüseyin Cahidi o sırada fazla müteessir ve müteheyyiç buldum. Kendisini teskin ettim ve Vali ile olan mülâkatımı anlattım. O bana: « Emin ol o davaya ben de senin kadar müteessirim. Hatta geçen gün biz İzmitteyken benim kızımla eski arkadaş olan Valinin kızı bize gelmiş, o da müteessirmiş. Tabiî bütün ailemiz de müte essirdir. Fakat şiddetli bir hücuma ma ruz kaldım. Davadan sarfı nazar edemiyeceğim. Affet, mazur gör» dedi. Gene ısrar eltim, istersen sana vakit bırakayım, düşün, dedim. O vakit bana: « Gerçi benim aleyhimde dava açmışlar, fakat bu doğru değildir. Ve benim aleyhimde dava ikame edemezier. Çünkü matbuat kanununun 27 nci maddesi namı müstearla yazılan yazılardan dava açılamıyacağını natıktır» dedi, ve ayni maddeyi beraber okuduk. Tekrar ısrar ettim: «Rica ederim bu bahsi burada keselim» dedi. Ben kendisine bu yazıyı kendisi yazıp yazmadığını sormadı ğım için o da birşey söylemedi. Hakikatin böyle olduğunu şeref ve namusumla temin ederim.» Hurremin üçüncü çocuğu \ Cihangir adile adlandırılan bu çocuk eğribüğrü şeklile hakikî bir tabiat u'cubesiydi Sab günü hususî bir tayyare ile geliyorlar Şehrimize gelecek Beynelmilel Odası erkânı: Vlessingen, Otcen Gerhar Riedberg Tıcaret James, Tevkifanede, katillerin demirini keserek kaçtıklan pencere Onun bu jurnalı Hünkârın eline değdiği günlerde Hurrem, bir erkek çocuk daha doğurmuş ve şehzade Mustafaya karşı hazırladığı rakiblerin sayısmı üçe çıkarmıştı. Cihangir diye adlandırılan bu çocuk pek cılızdı, eğri büğrü bir şeydi. Padişah, bir u'cube doğuran karısını müteselli etmek için son derece şatır görü nüyordu, yeni şehzadeyi bütün kardeş lerinden fazla sevdiğine and içerek müdaheneler yapıp duruyordu. Löğusa döşeğinde gene kendi plânını düşünen Hurrem, kocasınm bu vaziye tinden istifade ederek sordu: Vezir gidisi aslanıma neler yazı yor? Hünkâr, son gelen mektubu okudu ve İbrahimin İskender Çelebiyi uluorta incitmemesinden dolayı memnun kaldığını söyledi. Hurrem, işlerin iyi gitmekte olduğunu bu suretle anladı. Bir perçin de kendi vurmak istedi: Bir gün, dedi, o, koca Defterdarı giderir, yok edip bırakır. İşte duvara yazıyorum aslanım. Dediğim çıkınca Hurrem keşfettiydi dersin. Sultan Süleyman, vezirine karşı harb açmış görünen sevgili karısını uzun uzun süzdü ve lâtifeye girişti: îbrahim, senin adın anılınca ayağa kalkar, rükua vanr. İnciden, elmastan bir parça bulursa: «Ha^eki hazretlerine yakışır» deyu sana sunar. Gün olmaz ki benden senin sağlığını, bir şey isteyip istemediğini sormasın. Halbuki sen onun kanına susamış gıbism. Bu işın aslı nedir? Herifi yeryüzünde fazla mı görü yorsun? Yedıği bir lokma ekmeği çok mu bulursun? Bana o, babası evinden getirdiği hazineden mi ikram eder. Inciden, elmastan ara sıra parçalar alıyorsa parasını aslanım veriyor. Halimi, htmmı soruşu aslanımın gözünde olduğumu bıldığinden dir. Tann canımı alıp bana o acıyı göstermesin. Hele aslanımın gözünden dü şeyim de gör, vezir gidisi neler işler? Adımı anmak şöyle dursun, senin dama rına girip kanımı döktürmek ister. Oğulu baştan çıkarıp baba katili yapan bir adamdan ne umulur ki?.. Benim hıncım hep o iştendir. Koca Piriyi öz evlâdı elile öldürten İbrahimden her kötü iş beklenir aslanım. rerek o hayalî kargaşalığı çoğaltıyordu. Şimdi Hünkâr, bir çocuğu Padişah yapmak, bu suretle Atabey olmak ve sonra Padişahlığı ele geçirmek istediğini kuruntuladığı İbrahim kadar ondan kurtulmak kaygusuna düştüğüne inandığı İskender Çelebiden de iğreniyordu. Çünkü onun da, İbrahimi devirebilmek için şehzade Mustafadan yardını anyacağmı muhte mel görmeğe başlamıştı. Bu marazî düşünceler onun neş'esini kaçırdığı için Hurremden ayrılmak zo runu duydu, dışarı çıktı, biraz öte beri ile uğraştı ve sonra dereden, tepeden konuşup oyalanmak emelile başimrahor Rüstemi çağırttı: Söyle bakalım Hırvat oğlu, dedi, ne var, ne yok? Tanrı uludur, ulu Hünkâr. Buna bir dahi inandım, iman getirdim. Sual ile cevab arasında münasebet yok gibiydi. Hünkâr, bu aykırılıktan şaşırarak Rüstemi süzüyordu, onun aklını iaçırıp kaçırmadığmı anlamıya savaşıyordu. Fakat herif hiç te deliye benzemiyordu. Eskisi gibi edıb, ağır ve zeki idi. Sultan Süleyman, başımrahorun konuşmasıle du rumu arasındaki üygunsuzluğu bir türlü denkleştiremeyince sormak ıztırarında Evvelki gece sabaha karşı, istanbul Tevkifhanesinde Abdullah ve Tevfik isminde iki katil kaçmıştır. Bunlardan Abdullah, geçen sene Galata postanesi veznedarı Hüseyin Hüsnüyü Ayazağada öldüren ve 24 seneye mahkum olan gencdir. Diğer firarî Tevfik ise vaktile Kuleli lisesinde okurken mektebden kovulmuş ve bir miras meselesi yüzünden Antakyaya gitmiş ve orada amcası Saffeti öldürerek İstanbula kadar gizlice gelmiş ve burada annesinin evinde yakalanarak Tevkifhaneye yollanmıştır. Avdullah ile Tevfik Tevkifhanede dost olmuşlardır. Tevfik çok kavgacı ve kuvvetli olduğundan çabucak mevkuf ların gözlerini yıldırmış ve meydancı olmuştur. Evvelki gece sabaha karşı saat 4,30 da Abdullah ile Tevfik yataklarından giyinmiş olarak kalkarak koğuştan çık mışlardır. Aradan bir saat geçmeden nöbetçi koğuşları gezerken boş yatakları görmüş ve halâlarda da kimseler olmadığından derhal koridora fırlamış ve keyfiyetten âmirlerini haberdar etmiştir. Bunun üzerine Tokifhane müdürü, gardiyan ve jandarmalar tarafından Tevkifhanede sıkı bir kontrol yapılmış, fakat katiller bulunamamıştır. Bunların firar ettiği anlaşıldığından İstanbul Müddeiumumiliğine vaziyet bildırılmıştir. Sabahleyin jandarma kumandanı, emniyet ikinci şube müdürü ve emniyet müdürlüğü cinayet masasının mütehassıs memurları Tevkifhaneye giderek tetki katta bulunmuşlar ve katillerin Tevkifhaneye bıtışık yeni ınşa olunan ameliyathanenin pencere demirlerini keserek kaçtıklarını anlamışlardır. Beynelmilel Ticaret Odası birinci reisi Holandalı F. H. Fentener Van Vlissingen Odanın Umumî Kâtib muavini İsviçreli M. Alec W . Barbey, Büyük Britanya komiseri Ovven James ve Almanya komiseri Dr. Gerhard Riedberg Beynelmilel Ticaret Odasının hususî tayyare sile salı günü saat 16,15 te şehrimize geleceklerdir. Hususî tayyare Yeşilköye inecek ve misafirler hava meydanında merasimle karşılanacaklardır. O akşam saat 20,30 da Beynelmilel Ticaret Odası Türkiye Millî Komitesi reisi Mithat Nemli kendi evinde misafirler şerefine bir ziyafet verecektir. Bu ziyafette millî komite azalan misafirlerle tanıştınlacaktır. Çarşamba sabahı misafirler serbest kalacak ve o gün saat 12,30 da Parko telde Türkiye Millî Komitesi tarafından 60 kişilik bir ziyafet verilecektir. Bu ziyafete Vali, ecnebi Ticaret Odalan erkânı, ecnebi ticaret ataşeleri, millî ve ecnebi banka direktörleri, matbuat mümessillerile memleketimizde bulunan ecnebi muhabirler davet edilmiştir. Saat 15,30 da, memleketin iktısadi, malî ve sınaî işlerinin başmda bulunan zevatın iştirakile Ticaret Odasında bir toplantı yapılacaktır. Toplantıda Bey nelmüel Ticaret Odası reisi Bsynelmıltl Ticaret Odası faaliyeti, haziranda Berlinde akdedilecek Beynelmilel Ticaret Odaları kongresi ve dünya iktısadiyatı nın gidisi hakkında bir nutuk söyliyecek ve müdavelei efkârda bulunulacaktır. Bu nutka dünya iktısad konferansı toplan masına çahşıldığı şu sıralarda büyük bir ehemmiyet atfedılmektedir. Çarşamba akşamı İstanbul Ticaret Odası tarafından Perapalasta bir ziyafet verilecektir. Misafirler perşembe sabahı şehrimizden ayrılacaklardır. Sultan Süleymanın gözleri önünde şimdi bir sahne belirmişti: Genc ve çok genc bir yiğit. Dinc ve gerçekten dinc bir delikanh. Bu, Saruhan valisi şehzade Mustafaydı. İbrahim, Âdemi cennetten attırmak için yılan kılığına giren şeytan gibi maskara bir kıyafetle yerlerde sürünerek ona yaklaşıyor, bir şeyler fısıldı • yor. Arkada yalın palalarını sallıyaı. bir kalabalık ve sonra bir kargaşalık!. Yirmi iki, yirmi üç yıl önce Topkapı saraymda Sultan Beyazıdm tahUan atılınasile neticelenen ayaklanma ile bu hayalî sahne arasında derin bir benzerlik bulan Hünkâr, bir elile pek fazla heyecanlanmış kalbini bastınrken bir elıle de gözlerini sildi, o sahneyi ortadan kaldırdı ve karısma yalvardı: Şu murdar işi bir dahi yanımda dile alma. Ibrahime değil, Piri Paşaya lânet okuyacağım geliyor. Diri iken beni üzdüğü yetmiyormuş gibi öldükten sora da başıma derd kesildi. Yeter bu hikâye artık. Ve eğri büğrü yavrusunu anasına gösterdi: Bak, seni oyalıyacak neler var?.. Nidersın dedikoduyu. Hiç mi kendine acımazsın, gül dudağına ne diye dikenler dizersin. Fakat zihninde evvelki kadar keskin hatlarla olması da hep o uğursuz sahne dolaşıyordu ve araya îskender Çelebinin de zikredilen cezalarla tecziye edilecek sıle beraber Ankaraya gidecek ve de yüzü bazan silik, bazan vazih gi, lerdir. ı üç gün orada kalacaktır. kaldı: Tann uludur. Amenna. Lâkin ben sana onu sormadım, ne var, ne yok de dim. Sen Tanrıyı ne diye andın, nere den hatırladm? (Arkası var) Düzeltme: Dunku tefrikanın birincı sutununda ve doksan birinci satırdakı «bir at verdi» sozu yanİLştır, «berat» verdi olacaktır. 93 uncu satırdaki (bir anda) kelımesı de gene (beratta) olmafe lâzımdır. Ozur dıleyip duzeltiriz. Bu münasebetle tefrikanın hemen Müddeiumumî muavinlerinden Sabri her sayısında görülen ve kanne ile anlaşılan ufaktefek yanlışlardan dolayı muh tahkıkata el koymuş ve Tevkifhane meterem okuyucuların yuksek musamahala murlarınm firar işinde bir suçları olup rına sığınırız. oJmadığının tahkikine başlamıştır. M. T. T. Emniyet müdürlüğü ve jandarma kumandanlığı tarafından fırarilerin resim leri bütün polis ve jandarma karakolla rına dağıtılmıştır. Yıldırım telgrafları ile vilâyetlere firar hâdisesi haber verılmiştır. Dün şehrin metruk mahzenleri de inceden inceye aranmıştır. Emniyet müdürlüğü tarafından suç luların iltica edecekleri muhakkak olan yerlerden bazıları nezaret altına alın mıştır. tş kanununun tatbik sahasına geçme Mündeiumuminin beyanatı zamanınm yaklaşması münasebetıle iş İstanbul Müddeiumumisi Hikmet dairesi İstanbul üçüncü mıntaka âmir Onat bu mesele hakkında dün bir mu liğinde beyannamelerin tetkik ve tanzimi işi son safhaya girmiştir. Hali hazırda harririmize şu beyanatta bulunmuştur: « Ayazağa cinayetini işliyerek 24 İstanbul ve mülhakatta beyanname işile alâkadar bütün müesseseler beyanname sene hapse mahkum olan Abdulîah.n lerini iş dairesine göndermişlerdir. Bu tasdik karan henüz Temyizden gelme yüzden İstanbul kadrosunda yeniden iki mış olduğundan tevkifanede bulunuyoımüfettişlik daha ihdas edilmiştir. du. Abdullah diğer bir katil maznunu oKanunda fikren ve bedenen çalışan lan Tevfikle beraber, ameliyathane itlilar hakkında herhangi bir suitefehhüme haz edilmek üzere tevkifaneye yeni ya uğramamak için yalnız fikren çalışan pılmış olan odanm pencerelerinden biri gazete muharrirlerile hem fikren ve hem nin demir parmaklığını testere ile kesmek de bedenen çalışan gazete muhbirleri suretile eski Adliye sarayının enkazma doğru kaçmışlardır. Kaçma hâdisesint için aynca bir nizamname hazırlanmakgerek doğrudan doğruya ve gerekse biltadır. vasıta yardım etmiş olanların mevcud oMüessese sahiblerinin müstahdemin lup olmadığını ehemmiyetle tetkik et ile birer birer yapmağa mecbur olduklan mekteyiz. Polis firarilerin izlerini bul iş kunturatları, bir sene veya bir seneden muştur ve büyük bir dikkatle üzerinde fazla müddetle çalışılması lâzımgelen işyürümektedir. lerde yapılacaktır. Bu kunturatlarda işFirarilerin saklanmalarında alâkaları çinin adı, işinin mahiyeti ve aldığı ücret görülenler şiddetle takib edüeceklerdir.» zikredilecektir. İşçi ile patron aralarında mutabık kaldıkları hususları isterlerse bu ECNEBÎ MEHAFtLDE kunturata ilâve edebileceklerdir. Yugoslavya Prensi Ankaraya İşçiler için müessese tarafından tutulagidiyor cak defterlerde doğru malumat vermiyen İngıliz büyük elçisının misafiri ola işçiler iş kanununun 130 uncu maddesile rak şehrimize gelen Yugoslav Prensi 144 üncü maddesi arasındaki maddeler Domido yarm akşamki ekspresle karı ŞEHIR tŞLERl Belediyenin getireceği otobüsler resimden muaf Belediyenin Avrupadan getirteceği 0tobüsler için yeni sene bütçesine üç yüz bin lira tahsisat konmuştur. Fakat bu para gumrük resmine tekabül edemediğinden gelecek otobüslerin resimden muaf tutulması hususunda yapılan te şebbüs hükumetçe kabul edilmiştir. Buna dair olan teklif yakında Meclise gönderilecektir. Münasib yerlerde yapılacak garajlar için de fen heyeti bir proje hazırlamaktadır. Gümrük işi vaktinde halledilebi lirse, Belediye bu yaz otobüs işletmeğe başlıyacaktır. İş kanunımun tatbikına hazırlık Gazeteciler için de nizamname hazırlanıyor 937 de yapılacak imar işleri Önümüzdeki hafta Belediyede toplanacak bir komisyon beş senelik imar programına göre 937 senesi içinde yapılacak işleri mıntakalar üzerine ayıra cak ve Belediye şubelerine teksim edilecek tahsisat nisbetini tayin edecektir. MAÜYEDE Parti kongrelerindeki dileklerin mütamiri Muamele vergisinde yapıla him bir kısmını yollarm dilekleri teşkil etmektedir. Belediye bu gözöcak tadilât nüne alarak bu sene içinde yol tamiraMaliye Vekâleti, muamele vergisi tah tına ehemmiyet verecektir. silâtının gümrüklere ircaı takdirinde Zincirlikuyu mezarlığının ne gibi bir vaziyet hâsıl olacağının tetsınıflara taksimi kikini emretmrştir. Bünun üzerine AnZincirlikuyuda Belediye tarafından karadan bir müfettiş heyeti şehrimize yaptırılmakta olan mezarlığa gömüle gelmiş ve buradaki müfettişlerin de iltıhakile dünden itibaren fabrikaları gez cekler için burasının üç sımf üzerine meğe ve tetkikler yapmağa başlamıştır. ayrılması kararlaşmıştı. Büyük şair merhum Abdülhak Hâmidin gömüldüğü Millî Sanayi Bırliği Umumî kâtibi sahayı ihtiva eden bir kısmının da mem Halid de dün Maliye müfettişlerıle bu leket güzidelerine tahsisi düşünülmekmevzu üzerinde temasta bulunmuştur. tedir. Muamele vergisi kanununda yapılacak tadilât tekemmül etmektedir. Ha Ekspres 11 manda çiğnedi zırlanmakta olan lâyıha Büyük Millet Dün sabah şehrimize gelen Semplon Meclısinin bu devresine 3'etiştirilecek ekspresi İspartakuleden geçerken önüne tir. Kanunun esasını, ham maddesini 11 manda çıkmıştır. Tren birdenbire teharicden getiren sanaynn muamele yer vakkuf edememiş ve mandalardan bir gisinin ham madde üzerinden kâmilen kısmı ezildiği gibi tren, devrilmek tehgümrükte almması teşkil edecektir. likesi de geçirmiştir. Ham maddesini dahilden alan sanayiin Lokomotif ve vagonlarm tekerlekleri iki. ise muamele vergileri eskisi gibi fabri bu yüzden kan ve et parçalarına bulanka mamulâtı üzerinden alınacaktır. mıştır. Müddeiumumî, evrakın İzmit mahkemesine hemen gönderilmesini taleb etti. Ve bu taleb kabul edildikten sonra celseye nihavet verildi. Mnharrem Feyzi TOGAY Cumhuriyet Nüsbası 5 kuruştur. Senelik Altı aylık Üç aylık Biı aylık 1400 Kr. 750 • 400 • 2700 Kr 1450 800 • • 150 • Yoktur