6 tkincikânun 1937 CUMHURİYET Posta tasarruf sandıkları ve bankalar Havale alıp veren 627 posta merkezimizde kurulacak tasarruf sandıkları, bankalarımızı besliyecek en sağlam sermaye kaynakları olacaktır Memleketimize en lüzumlu endüstriyi kurarak ekonomik hayatımızda büyük bir noksanlığı yerıne getiren hükumetimizin bunu nekadar büyük fedakârlıklarla yaptığı malumdur. Yazımıza mevzu olarak aldığımız tasarruf ise bu endüstriyi daha ileriye götürecek, ve belki yarının diğer bir ekonomi şubesi olan ziraat politakasına yardım edecek bir millî sermaye kaynağıdır. Cumhuriyet'te yıllardanberi izah ettiğimiz tasarruf bahislerinden en mühimmi diye telâkki ettiğimiz posta tasarruf sandıklarını, işte, bu millî sermaye kaynağının en elverişlisi olmak üzere biliyoruz. Bu bilgimizi de bütün dünyada cari tasarrufu toplama sistemlerınin mütaleasmdan almaktayız. Hakıkati halde, bütün dıinyada gelirden artakalan küçük parçalan toplıyan binlerce tasarruf sandık]an vardır. Bunların en tanınmış ve muvaffak olmuş olanı da «Millî tasarruf sandıkları» denilen posta tasarruf san dıklandır. Yarım asırdan fazla bir hayah olan bu müesseseleri ilk defa 1 7 mayıs 1861 kanunile İngilterede görüyoruz. Ondan sonra 1875 te Japonyada, 1876 da îtalyada, 1880 de Romanyada, 1881 de Holandada, 1882 de Fransada, 1883 te Avusturyada, 1884 te İsveçte, 1896 da Bulgaristanda, 1910 da Amerikada, 1912 de Portekizde, 1915 te Yunanis tanda, 1916 da İspanyada, 1919 da Yugoslavyada kuruluyor. Almanyada esasen bugün adedi 13 bin« yaklaşan muhtelif tasarruf sandıklan olduğundan bu iş postaya verilmemiştir. Demek ki, çok eski kurulmuş, ve ahalisinin alışmış olduğu birkaç memleket istisna edilirse bütün memleketlerdeki tasarruf paralan posta tasarruf sandıkla rında toplandıktan sonra millî bankala rın kapitallerine ilâve olunmakta ve onlan kabartarak yeni kıymet emisyonla rile endüstri ve ticaret âleminin bitmez tükenmez kaynağını meydana getirmektedir. §u halde, posta tasarruf sandıkları zannolunabileceğı gibi bankaların tasar ruf mevduatma rakib değil, bilâkis bankaların yetişemediği yeni memleket köşelerinden topladığı paralarile bankaların kasalarıru dolduran esaslı, ve mühim yardımcısıdır. Tasarrufu, basiret tasarrufu ve sermaye tasarrufu diye ikiye ayırıyorlar. Basiret tasarrufunun ekonomik muvazenede büyük rolü görülmüyor. Kapital tasar rufunda ise tasarrufta hatta mubalâğa edilerek masraf üzerinde yapılan bir tazyik neticesi vardır. Uzun vakitler bu masraftan kısmağı bir istihlâk azaltması telâkki ederek ekonomik buhranlann menşei addetmişlerdir!.. Fakat, 1901 denberi Tugan Baranowsky'nin mo dern bir nazariyesile ekomonik buhran larm bu fazla tasarruftan değil, tasarruftaki azhktan ileri gelmekte olduğu ispat edilmiştir. Zira, istihlâkin makbulü netice itibarile, yani istihlâke imkân veren istihsali meydana getirecek tasarruf sermayesini öldürmiyen istihlâktir. Hulâsa, daha fazla nazariyelere girmeksizin diyebiliriz ki, kökü her milletin ekseriyetinde yerleşmiş bulunan tasarrufun en güzel misallerini dünyanın en necib milleti olan Türklerde: «Ak akçe kara gün içindir» sözile basiret tasarrufunu, ve «Yorgana göre ayağını uzat» veya «Damla damla göl olun> sözile de sermaye tasarrufunu açıkça görmek kabildir. Şu halde, bize düşen vazife bu tasarrufu «küpten» çıkartarak işliyecek hale getirmenin çarelerini bulmaktır. Kanaatimize göre, posta tasarruf sandıkları bu vazifeyi en iyi ifa edebilecek bir vaziyette olacaktır. Zira, halkımızın devlet ve hükumete kökten itimad ve emniyeti vardır. Bunun en büyük bir delili olarak muhtelif senelerde posta merkezlerinde adi ve telgraf havalesi alınıp verilen paraların tutarlarına bakalım: 1928 (milyon 1929 > 1930 > 1931 » 1933 » 1934 > 1935 » Alınan havale lira) 29,6 27,2 26,4 24,2 21,8 22.4 22,8 Verilen havale Tutarı 29,5 59,1 27,3 54,5 26.1 52.5 24,8 49,0 21,9 43,7 22,3 44,7 22,8 45,6 FiKiRLER Amerikanm en ÇİÇEKÇİLİK BAHİSLERİ büyük muharriri Arthur Brisbane'ın kazandığı servet Dünyanm ya zıları en çok okunan gazete muharriri Arthur Bris bane geoenlerde Nevyorkta öldü. Brisbane yeryi zünde yazıları sa yesinde en yüksek Arthur Brisbane parayı kazanan ve yeryüzünde yazı ları en geniş kari kütlesi tarafından okunan bir muharrirdi. Her gün yaz dığı küçük küçük fıkralar meşhur Hearst'ün sayısız gazeteleri vasıtasile Amerikanm her tarafına yayılır ve bütün Amerika tarafından seve seve okunurdu. Hearst neşriyatının büyük <Tenoru> namile meşhur olan Brisbane'ın kazanmakta olduğu serveti anlatabilmek için şu kadar söyliyeceğiz: Bir tarih, Amerikada bir radyo şirketi kendisine gü nün hâdiseleri üzerine yedi, sekiz da kikalık bir musahabede bulunması için haftada üç bin dolar gibi bir yekun teklif ettiği zaman Brisbane omuz silkmiş ve fazla meşguliyetini bahane ederek bu teklifi reddetmişti. Saksı ve surahilerde çiçek yetiştirmek usulü Kâbus değilse kaprizdir! Çiçeklerinizin uzun ömürlü olmasını istiyorsanız daima 1820 derecede tutunuz 2 ayvanlarda yuva hayatı insanlan imrendirecek kadar sakur dir, şendir, neşelidir. Serçeden akbabaya, karıncadan file kadar hiçbir hayvan yuvada eşini rahatsız etmez. Döven erkek, dövülen dişi yoktur. Birçok hayvanlar, gözlerinin önünde sadakatsizlik irtikâb eden eşlerini bile incitmezler ve yapılan ihaneti görmemezliğe gelirler. Bu rakamların belâgati de gösteriyor ki, 1935 yılında 627 posta merkezi bütün memleketin her tarafından 45,600,000 liralık havale alıp vermiştir. 1928 de bu miktar 60 milyon lıraya yakındı. Arada geçen buhranlar havale miktannı düşür müsse de geçen yıldanberi tekrar yükselmeğe başlamıştır. Önümüzdeki yıl havale ücretinin lira başına bir kuruştan yirmi paraya indirilmesi üzerine daha kabank bir yekun karşısında bulunacağımızı ü " mid edebiliriz. Bahsettiğimiz posta tasarruf sandıklan da bu 627 merkezde havale muamelesini yapan memurlar tarafından yapılabilecek bir işrir. Buna ilâve olunacak masraflar, teftiş ve aynca bir teşkilât masrafı gibi gerek memur adedini, gerek mevcud masrafı çok kabartmıyacak mahiyette olacaktır. Postada toplanan paralar muayyen miktan geçince derhal bankaya yatınlmak zarureti bütün memleketlerde kabul edilmiş olduğuna göre millî ban kalarımızın bitmez tükenmez millî kaynağı da bu suretle meydana gelmiş bu lunacaktır. Urfa bu yıl temiz suya da kavuşacak Urfa (Hususî) Belediye, şehrimi zin asırlardanberi ihmal edilmiş bulunan sayısız ihtiyaclannı fırsat düştükçe ve bütçesinin müsaadesi nısbetınde başaı mağa çalışmaktadır. Şimdiye kadar; e lektrik işi halledilmiş, şehidler abidesi kurulmuş, asrî mezarlık tamamlanmış, 19,500 lira sarfile Sıhhat Bakanhğınm plânına uygun şekilde geniş bir mezbaha ve bir kasab hali kurulmuş, eski Mevlevihaneyi Evkaftan istimlâk ederek burasını esnaf birliklerine tahsis ve yardım sandıkları ihdas etmiş, eşsiz güzellikte bir mesire olan Anzelihayı park haline sokmus, buradan çıkıp şehrin 34 muhtelif yerinde açıktan akan suların üzerini örtmüş, bir kilometro uzunluğunda bir bulvar açarak asfalt düşemiş, eski çarşı ve dükkânlan yıkarak yerlerinde yenilerini vükseltmis, binlerce metro murabbaı kaldırım döşemiş, kırk odalı bir umumhane insa etmiş ve buna on yatakh bir dispanser ilâve etmiş, bütün konforu haiz muhteşem bir otel ve beş yüz kişi alabilecek genişlikte salon ve zengin dekora malik bir sahneyi muhtevi sinema ve belediye daireleri kurmuş, asrî bir park inşa et miştir. Belediyenin bu yıla aid çalışma programı ise diğer senelerden çok daha zen gindir. Bu programın en mühim kısmını iyi ve temiz su tesisatile şehir plân ve haritası teskil etmektedir. Su için lâzım gelen para Belediyeler Bankasından istikraz olunmustur. Tesisat 937 senesi sonuna kadar tamamlanmış olacaktır. Şimdiye kadar iyi ve temiz sudan mahrum bulunan Urfa nihayet bu ihtiyacdan da kurtulacaktır. Şehir plân ve haritası ise bugünlerde ihale olunacaktır. Alâeddin Cemil Iki yeni Ingiliz zırhhsı tezgâha konuldu 1925 te Nelson ve Rodney zırhlıla rının ikmalinden ve Washingthon deniz muahedesinin feshinden sonra Ingiltere tarafından insası tasavvur edilen iki harb gemisinin insasına baslanma töreni birkaç gün evvel yapılmıstır. Yeni zırhlılar Kral Beşinci George ve Prince of Wales adlarını alacaklardır. Üç senede ikmal olunacak gemilerin ikisi 14 milyon sterlin (85 milyon Türk lirasına) mal olacaktır. Bunlardan Prince of Wales zırhhsı Birhenhead kızaklarında ve ikmal olunmak üzere bulunan 3 milyon sterline mal olan Ark Royal adlı tayyare gemisine tahsis olunan kızağın ittisalindeki kızakta yapılacaktır. Kral Besinci George zırhhsı da 35,000 İnegölde köylüyü dolandıran tonluk yeni Cunard transatlantik gemisibir şebeke yakalandı nin insa edilmekte bulunduğu tezgâhlarİnegöl (Hususî) Perşembe günleri da inşa edilmektedir. kurulmakta olan pazara gelen köylüleri îki geminin insası için 10,000 amele yolda yakalayıp ellerindeki malı yok pahasına veya eksik tartarak alan ve istihdamı lâzım gelmektedir. üstelik bedellerini öderken yeni beş kuruşlukları elli kuruş yerine süren baParti balosu Cumhuriyet Halk Partisi Beyoğlu i zı sahtekârlar yakalanmış ve cürmü dare heyeti tarafından bu aym 23 üncü meşhud mahkemesine sevkedilmişler günü için bir balo hazırlanmıştır. To dirf katlıyan salonlarında verilecek olan baMahkeme bu dolandırıcıları 3 4 ay lonun güzel ve eğlenceli olması için ça hapis ve 50 lira para cezasına mahkum etti. lısılmaktadır. Halbuki insanlar gürültücü mahluklardır, eşlerile de boyuna hır çıkarırlar. Boşanma âdeti işte bu cibillî geçimsizlikten doğmuştur. Fakat insanlar yuvada ahenksizlik çıkarmakla iktifa etmemişler, arasıra <hayvanlar âleminde tasavvur dahi edilmiyen işler yapmışlardır. Tarih bu vahşi hareketlerin yalnız kibar tabakada görülenlerini kaydettiği halde hayli sahife doldurmak mecburiyetinde kalmıştır. Bugün gazeteleri okurken gözüEvinizi süsliyecek güzel çiçeklerden lâleler me çarpan bir haber, o tarih satırlanndan üzerlerini siyah kâğıddan yapılmış bir sıhhatlerini bozacak şekilde günde birkaç birkaçmı bana hatırlath. Haberi yazmakülâh ile örtmeniz lâzımdır. Bu suretle kere olmamalıdır. En iyisi kablann altına dan hatırladığım vakıalardan bir ikisini hem köklerin yaprak ve saktan daha ev bir çukur tabak koymaktır. Bu kabın içi kaydedeyim: vel teşekkül etmesini, hem de çiçek vere ne hem fazla sular birikir, nebat ihtiyacı Ebu Said Hanın çocuk bırakmadan cek sakın uzun olmasını temin etmiş olur halinde bu sudan istifade eder, hem de ölmesi, yerine geçen Arpa Hanm da bir bu tabaktaki su nebatın etrafındaki ha sunuz. iki yıl içinde öldürülmesi üzerine İlhanlıIşte muhtelif kablar içinde karanlığa vayı daima ratıb tutar. Surahilerde yetiş lar tahh pazara düşmüştü. Beyler arakoyduğumuz soğanlar 5 2 hafta zarfın tırilen soğanların suları daima berrak kal smda tedavül edip duruyordu. Bu sırada da aydınhğa çıkartılacak bir hale gelir malıdır. Surahi içindeki su bulandıkça büyük rol oynıyanlardan Küçük Şeyh ler. Zaten soğanlann sık sık muayene ve kemali itina ile kökleri zedelemeden de Hasanın karısı, güzel bir erkeğin yüre aydınhğa cıkanlacak hale gelip gelme ğiştirilmelidir. Kullanılacak su, berrak, ğinde saltanat sürmeği, İlhanlılar tahtındiklerinin daima tetkik edilmesi lâzımdır. temiz ve odanın hararetinde olmalıdır. Çiçek açmak üzere pencere önüne, bol da kraliçelik yapmıya tercih etti, taht Soğanlan haddinden fazla karanlıkta bıkavgalarına sırt çevirdi, gönlüne uygun rakmak ta doğru değildir. Zira çiçek ve ziyaya arzettiğiniz bu soğanlı nebatlar bir erkek bulup onunla sevişmeğe koyulrecek sak çok fazla büyür, soluk, cılız, muayyen heraret derecesinde kalmalıdır du. Fakat saklanması pek güç olan sırgevşek olur. Bunun neticesi çiçeklere de lar ki iyi ve mükemmel çiçek açabilsinler. Bu hararet te 15 16 derecedir. Bu ha lardan biri aşktır. Küçük Şeyh Hasanın dokunur; çiçekler gösterişsiz olur. raret muhafaza edildiği takdirde nebat karısı da sırnnı pek çabuk belli etti, kocaSaksıları karanlıktan çıkarhr çıkartmaz lar 3 5 hafta zarfında çiçek açmıya smdan tazyik görmeğe başladı. Vaziyet doğrudan doğruya ziyaya arzediniz, hebaşlarlar. Soğanlar çiçek açtıktan sonra tehlikeliydi. Kadın, dört yanında dolaşmen pencerenin önüne koyunuz. Saksı bunlan pencere önünden kaldırarak oda mıya başhyan ölümden kurtulmak için lara ziya nekadar çok gelirse soğanlann nın ziya gören bir yerinde etajer, masa çare aradı ve bir gece kocasını boğdu. çiçek saklan o derece gürbüz ve kuvvetli üzerine koyabilirsiniz. Yalnız odanm Bu vakıanm tarihte makusu olmak subüyür. Bilâhare üzerinde teşekkül ede içindeki hararet 1 8 2 0 den fazla olmaretile bir eşi daha var: Onbeşinci asrm cek olan çiçeklerin ağırlığına dayanır. malıdır ki çiçeklerin ömürleri ziyadeleş ortalanna doğru Atinada Rainer adlı bir Ayni zamanda bol ziya çiçeklerin göstesin. Çiçekler 1 8 2 0 derecei hararette Italyan dük vardı, kansmı pek genc yaşrişli, kokulu olmalannı da temin eder. 3 2 hafta tazelik ve taravetlerini muhaBazı kimseler karanlıktan çıkan saksıları ta dul bırakıp öldü. Eşsiz kalan düşes faza ederler. Odanın harareti 1 5 1 6 derhal ziyaya arzetmeyi muvafık bulmazAtinayı idare etmekle beraber bir gönül derecede tutulduğu takdirde daha uzun lar ve saksılann evvelâ odanm az ziya eğlencesi anyordu. Çok geçmeden aradr müddet dayanabilırler. gören bir yerinde 1 2 gün bırakılmala ğmı buldu. Bu, evli bir Venedik asilza Nebatlar çiçeklerini verdikten sonra desiydi. Düşes ona haber gönderdi, kannnı, ve ziyaya alıştırdıktan sonra tam manasile bol ziya alacak bir yere bilfarz bunlan itina ile bulunduklan kabdan çı smı öldürdüğü takdirde kendisile evlenepencere önüne konmalannı tavsiye eder kararak kurutunuz ve rutubeti olmıyan, ceğini ve çeyiz olarak Atina dükalığını ler. Halbuki buna birçok muhitlerde lü serin ve kuru bir yerde, daha iyisi kum vereceğini bildirdi. Beş on gün sonra Vezum yoktur. Çünkü forsaja tâbi tuttuğu içerisinde saklayınız. Çünkü bu soğanla nediklinin karısı ölmüş ve genc asilzade, muz bu mevsimde zaten saksmın neşvüne n sonbaharda tekrar bahçeye diker, gene Düşes Rainer ile evlenmişti! masını çabuklaştıracak derecede keskin çiçeklerinden açıkta istifade edersiniz. Bunlarda ve bunlara benzer vakıaziya bulunmaz. Bu ihtiyatlı hareket an larda hep aşk ve ihriras hâkimdir. Şimdi cak martta yetiştirilecek soğanlar için gazetelerde gördüğüm haberi yazayım: belki tatbik ve kabul olunabilir. Çünkü Izmirde Ahmed adlı bir adam uyku sıramemleketimizde ilkbahann başlangıçla srada göğsüne bir ağırlık çöktüğünü, borında çok sıcak bol güneşli günlere raslağazma da bir mengene geçirildiğini dır nabilir. yar, korku ve ıstırab içinde uyanır, canPencere önüne koyduğunuz saksılan hevlile çırpınmıya koyulur ve güçlükle sabahleyin odayı havalandınrken başka îspanyadaki dahilî kanşıklıklar ve yakasını ölümden kurtararak soluğu pobir yere nakletmelisiniz. Zira soğanlı ne diğer meyva ve portakal yetiştiren lis dairesinde ahr. Ahmedin iddiasına batlar hava cereyanından, anî suhunet memleketlerde mahsulün noksan olma göre göğsüne çullanan, boğazını sıkan değişmesinden hiç hazzetmezler, müte sı meyvalanmıza karşı umumî bir rağ karısıdır ve onun cezalandırılması lâzımessir olurlar. Pencereyi açtığınız zaman bet uyandırmıştır. Bu sene meyvalan dır. odanın ılık harareti yerine, dışarının yaPeki amma sebeb?.. îşte orası meçhul. kıcı soğugu kaim olursa nebat, bu anî mız iyi fiatlarla satılmaktadır. Bu su retle Türk meyvalan dünyanın her ta Ben nümune olarak iki tanesini yukanda hararet farkından çok üzülür. Halbuki böyle anî suhunet farkı, tahavvülü olmı rafmda tanınılacak ve yeni pazarlar bu yazdığım tarihî vakıalarm delâletile anlıyorum ki, Ahmed kâbus geçirmiş ve yan yelerde nebat çok asağı derecelere lacaktır. hayaleti korku ile karısı sanıp polise koşYaş meyvalanmızdan başka, kuru yedayanır; birşey olmaz. Nitekim soğanlı nebatlar açıkta yetiştirlidikleri zaman çok mişlerimize de bir çok talebler vaki ol muştur. Kendisinin böyle bir suikasd için soğuklarla karşılaşırlar. Fakat bu soğuk maktadır. Bu talebler karşısında kuru muayyen bir sebeb gösterememesine gölar tedricî bir şekilde olduğu için nebatın yemişlerimizin stoku tükenmiş gibidir. re hâdiseyi başka türlü tefsir etmek mümbünyesi üzerinde fena bir tesir yapmazlar. îktısad Vekâleti, bu seneki tesirin za kün değildir. Şayed o, fikrinde ısrar f Pencere önüne koyduğunuz muhtelif il olması için, ihracatın mümkün oldu derse biz de karısının kaprize kapıldığına hükmederiz!.. kablar üzerindeki soğanlı çiçekleri bol ğu standard bir şekilde yapılmasım teAf. TURHAN TAN bol sulayınız. Tabiî bu sulak nebatlann mine çalışmaktadır. Saksıda yetişti rilen soğanlan da ayni muameleye tâbi tutarsmız.. Sünr bül, Nergis gibi soğanlardan fazla miktarda yetiştirmek isterseniz ve bunları saklıyacak karan lık yerde bulamaz sanız çarnaçar sak sılan aydmlık bir yere koymak mecburiyetinde kalacaksı nız.. Şu halde so ğanlan saksılara yer leştirdikten sonra Meyvalarımız Haricden gösterilen rağbet gittikçe artıyor Cumhuriyetin ictimaî romanı: 82 Yazan: Hilmi Ziya Kendine hâs olan tabiî ve biraz müstehzi itidalile ailenin son yıllarda aldığı yeni şekli kavramağa çalıştı. Miras yü zünden akraba arasında çıkan davalan yumuşatmağa muvaffak oldu. Yalnız bir noktaya akıl erdiremiyor: Bu emlâk işi için ne demeğe Demiri gönderdiniz? diye hayretle soruyor. Bu hareketlerini, ateşini su yerine almak kadar manasız buluyordu. Canım! diyordu, o dalgının biridir. Böyle işlere aklı erer mi? Oğlanı iktısad tahsiline gönderdik. Para ne olduğunu bilmeden işin nazariyatını öğ renmeğe kalktı. Burada olsam buna meydan verir miydim? Doğrusu, hiçbirinizİn kızmağa hakkı yok. Davayı yüzünün akile kazanıp gelmiş olaydı asıl o zaman şaşacaktım. Ne olduysa, zaten başka türlü olmasına imkân yoktu! Bunu bilin de, ne kendinizi, ne oğlanı üzüp durmadüşündüğünü bildiği için, artık hücumlanna değil, iltifatlarına bile icerliyor ve bir münakasadan güçlükle kaçmıyordu. Sabire Hanımla münasebetleri bu dönüşündenberi hiç yolunda değildi. İkisi de, bir işaretten mâna çıkarmağa ha zırlanmış gibiydiler. O, anasma karşı hürmette kusur etmemek için elinden geleni yaptığı halde, gene istemeksizin onu kırdığını görüyor ve buna hakikaten üzülüyordu. Çok defa hoşa gitsin diye söyledıği şeylerin yanlış anlasıldığını ve ondaki tatmin edilmemiş şefkat ihtiyacının daha fazla hapsedilip bilmeden aralarını açtığını gördüğü zaınan, mektublarındaki munis ifadeyi hatırhyarak sevgisini yeniden kazanmak icin ondan her zaman uzak kalması lâzım geldiğine hükmedeceği geliyordu. Hurrem Beyin geniş yürekliliğile onu idare etmesini iyi karşılamak söyle dursun, hatta bunu bir nevi «aile politikası» addederek icerlemeden Demir ağabeğisinin kendi hakkmda ne kendini alamıyordu. «Ağabeğim kurnaz, işini bilir» dediği vakit, onun evde nihayeti hep kendi aleyhine çıkacağında şüphesi olmıyan bir sulh ve sükun diploma sisi, bir nevi «örtbas» siyaseti kullandığına; kendini yerden göke kadar haklı bulduğu ve bunu kabul ettireceğinden emin olduğu zamanlarda bile bu siyaset elinde esir olduğuna inanıyordu. Ondan bu kanaati silmek imkânsızdı. Zaman zaman derin bir melânkoliden taskın bir asabiyet haline geçen mizacında ihtimal kendini bile itiraftan çekindiği ve ihmal edilmiş olma hissinin büyük bir rolü vardı. Babasınm hayatında tahsiline verilen emekler, ve sırf kendini tatmin için, nazlandınrcasma yapılan ihtimamlar onda kökleşen bu düğümü çözmeğe kâfi gelmedi. O derecede, ki, bütün bu mübalâğalı alâkalar onu şımank ve cür'etli yapmak şöyle dursun, gittikçe daha fazla içine kapanık bir hale getirdiği için en yakınlarının sevgisinden şüp heyle başhyarak, bunu herkese yayacak, ve zaman zaman büyük bir irimadsızlık ve vehim dalgası ardından ölçüsüzce sevmek ve inanmak iştiyakınm hücumuna uğrıyacak hale gelmişti. Son günlerinde inanmakla inanmamak o kadar birbirile çarpışıyor. Yanyana, kucak kucağa geliyordu ki biri en fazla itimad ettiği bir kimse için çok ehemmi yetsiz bir şey söylese o hemen derin yese kapılmadan kendini alamıyor ve gene baska biri bu kadar basit bir sözle onu en derin yesin içinden cıkarıp bir çocuk gibi taşkınca sevindirebiliyordu. Yüzlerce defa devrettiği bu mektubu her oku yuşunda, önceden farkedilmemiş bir kelime birden gözüne çarparak yeni mâ nalar çıkarmağa kalkar. Biraz evvel sevincle sokağa fırlatmağa kâfi gelen satırlar az sonra hıckırıklar içinde boğulmasına sebeb olurdu. Bütün bunlan söylemeğe hiçbir zaman cesaret edemediği halde, neden dolayı kendiliğinden anlayıp ta bakışlarile ona iştirak ettiğini göstermediği için anasına kırıhyor; ve kadm oğlunun her zaman dan daha hassas olduğunu bilmekle beraber, bu miras davası yüzünden çektiği üzüntüye karşı alâkasızlığına tahammül edemiyordu. Sabire Hanım, cezveyi sürerken: Ne yaparsanız yapın, beni işe kanştırmayın! dedi. Zihni Bey (kaynı), ses çıkarmadan, endişeyle başını iğmişti. Öteden, kardeşj Lutfi pervasız söze kanştı: Fakat yenge, bir mülk nza ile bulunmayınca onu mahkeme taksim eder. îş mahkemeye düşünce, kanşmamak kabil mi? Herkesi güzellikle razı edebili yor muyuz? Kadın yüzüne kan çıktığı için, söylememek istiyordu. Delikanlı, meydanı boş bulmuş gibi sözüne devam etti: Mesele yok. Biz hakkımızı istiyoruz. (Izalei şuyu) herşeyi halleder. Ne düşünüyor sunuz? Sabire Hanım, hiddetini saklamadan: Daha dünkü çocuklar, dedi. Ortaya menfaatiniz çıkınca dirsek çevirmede kusu retmiyorsunuz! Amcanlzın hayatında, bir kere olsun arayıp sordunuz mu? Bütün bu emlâki nasıl kazandı, ne emekler çekti? Başı derde düştüğü zaman hanginiz imdadına koştunuz? Delikanlı, serkeş dille konuşmada mahzu rgörmiyecek kadar cür'etli, yen gesine karşı istizayla gülümsedi: Nasıl kazanıldığmı biliriz! Buluttan nem kapmağa hazır olan Sabire Hanım, hırçın tavırla ellerini dizine koyup Lutfiye istihkarla baktı: Nasıl adam olduğunu biliyordun da, onun için gelmedin değil mi? Ihtikâr mı yapb, haram mı yedi? Utanmasan bunu da diyeceksin. Bu, hergün başhyan ve tam köpüreceği sırada Hurrem Beyin kanşmasile sükunet bulan fırtmalı münakaşalardan birinin başlangıcı gibi görünüyordu. Zihni atıldı: Yenge hanım! Çocuktur, ona bakmayın. Yani demek isterim nasıl anlatayım bu gencler, kim olursa olsun aynca para kazanmayı meşru görümüyorlar. Hurrem Bey, gülerek: Şuna sos yalist desene!.. dedi. Sabire Hanım, telâşla bakınıyor: Nedir o, öyle.. Sakm dinsizlik olmasm? Hurrem Bey kahkaha ile gülüyor: Yok, anacığım! Bu sosyalistler kimsenin parası olmasın isterler canım diyordu. Demir bir kenarda dinliyordu. Bu sözle onu kendinden geçirip, burada değilmiş denecek kadar dalıp girmesine sebeb olmuştu. Sabire Hanım, tövbe is tiğfarla başını salladı: Herkesin aklı var, bizim yok zâ hir! Bak şu çapkının istediğine. Hem kimsenin malı olmasın, hem de gene ortaklığı unutmryalım ha!.. {Arkası var)