7 İkinciteşrin 1936 CTJMHUBtYET SON TCLEFON MABERLEC TELCRAr Hâdİseler arasında m ve TELSiZLC Kâğld fabrikast T\ün, tzmitte, kâğıd fabrikamtzm * ^ açılış töreninde bulundum. Ister kasabın pirzolasını, bakkalın kasartnı sarıtn; itter nladaki yârimden, gurbetteki esimden selâm tasısın; is~ ter gazete biçiminde haber, kitab biçiminde fikir versin,' üstünde yazı Ve rerim itter oltun, ister olmasın; kaba kâğıd, saman kâğıdı, kese kâğıdı, mektub veya gazete kâğıdı, kâğıd, gadece hâğıd, her cins ve her nev'ile kâğıd benim için azizdir. Kâğıdstz dünyanm sefaleti, insanın dana derisi ÜBtüne, papirüs üstüne, tas hurman veya bambu yaprağı üstüne bile düsüncelerini yazmaktan âciz, bir gıdımlık hafızan kaya üstünde üç, bes kazmttdan ibaret en geri tarih devirlerine kadar gider, Kâğtd olmasaydı tarih bile kendini unutacaktt. Türkiyede eski rejim kâğıdı paçavraya çevirmek için elinden geleni yaptt; yeni rejim paçavrayt kâğıd haline getirmek için sefere çıkmıstır. Tarihini kendi kâğıdına yazmak istiyen inkılâbın Kâğıdhanesi artık tzmittir. Oradan içki Ve eğlenti edebiyatı değil, modern sanayiin en mü • kemmel mahsulü halinde kâğıd, her cins ve nev'ile kâğıd doğuyor ve bu Kâğıdhane, inkılâbın Saadâbadını, dünden itibaren, Halicden İzmite nakletmistir. Orada sefih ve ayyas bir vezirle sairi değil, bütün bir milletin bayram yapmıya hakkı vardır. Madrid varoşlarında boğuşma URDDAN AZILAR Yazan: ismail Habib HFM NALINA MIHINA Ihtilâlcilere yeniden kuvvetler iltihak etti Payitahtta sokak muharebeleri oluyor. Ingilterenin bazı şartlarla General Franko hükumetini tanıyacağı söylenmektedir [Baştarah 1 inci sahifedel Büyük armağan ıymetli îktısad Vekilimiz Celâl Bayar, dün, ilk kâğıd fabkamızı açtı. Kâğıd, bir gazetecinin en sevgili canyoldaşı, en aziz sırdaşıdır. Biz, bütün derdlerimizi onun beyaz ve tertemiz si • nesine dökeriz. Bütün bilgilerimizi, siz lere onun temiz ve beyaz sinesinde arzederiz. Onun için, ilk kâğıd fabrikamı zın açılış töreninde bulunmak üzere, Sümer Bank Umumî müdürlüğü tarafından vaki olan daveti kabulde zerre kadar tereddüd etmedim. Sabahın beşinde uykudan kalkarak kapkaranlık caddelerden geçtim ve akşamları panl parıl yanma sına rağmen sabahın alaca karanlığında bütün elektrikleri söndürülmüş olan yeni Kadıköy iskelesinden vapura atladım. Hafif sisli ve sümbülî sonbahar gününde, o güzel îzmit körfezini geçtik. Gölcük önünde bütün azametile yatan sevgili Yavuzu selâmladıktan sonra İzmite vardık. Yeni fabrika binası, temiz ve beyaz, bir gelin gibi süslenmiş bizi bekliyordu. İki yıl önce, fabrikanın yerini Îktısad Vekili Celâl Bayar bizzat seçerken ben de beraberinde idim. Muhterem Vekil, o zaman, bütün bir gün, havanm sıcak lığına rağmen, Îzmit ve civarında fabrika inşasına elverişli yerleri birer birer tetkik etmişti. Seçilen yer, ötesinde berismde viran kulübeler bulunan yarı bostan, yan tarla, bir yerdi. O zaman, toz, toprak, çukur, tümsek ve hendek dolu bir yol bozuntusile şehre bağlı olan bu pc rişan arazinin ortasında şimdi muhteşem bir fen ve teknik abidesi, güzel bir ma • mure yükselmiştir. Eskiden ancak tankların geçebileceği o berbad yolun yerine şimdi, mükemmel bir parke kaldırım kaim olmuştur. Denizde beton bir iskele yapılıyor, demiryolunım üstünden geçen beton bir köprü bu iskeleyi fabrikaya bağlıyor. îzmit istasyonundan aynlan bir demiryolu şubesi fabrika sahasınm ortasından geçiyor. İki sene evvel, iki saat müddetle tet kik ettiğimiz bu yer, şimdi öyle değiş • mişti ki tanıyamadım. Celâl Bayar o zaman tümsekleri üzerinde güçlükle ve zahmetle dolaştığı bu mevkide, şimdi dünyanm en modern kâğıd fabrikalanndan birini açıyordu. Ve şüphesiz, azasından bulunduğu hükumetin bu kıymetli ve azametli eserinden büyük ve haklı bir iftihar ve sevinc duyuyordu. Kâğıd fabrikasınm bütün o muhteşem, hatta heybetli makinelerini seyreder ve bu makinelerden çıkan bembeyaz ve tertemiz kâğıdlan bir sevgilinin yüzü gibi okşarken Umumî Harbde, çektiğimiz kâğıd sıkıntılannı düşündüm. Cephedeki kahraman gaziler, ailelerine san bakkal kâğıdlan üzerine mektub yazarlardı. Temiz ve güzel bir kâğıd, bir varakai nakdiyeden daha kıymettardı. Gazeteler, kâğıdsızlıktan yanm yaprak çıkarlardı. O zaman çalıştığım Tasviriefkâr gazetesi 55,000 nüshaya çıktığı halde, kâğıdsızlıktan on, on iki binden fazla basamazdı. Kırmızı, yeşil, san, hatta açık kahverengi paket kâğıdına basılan alaca bulaca, okunmaz gazeteler vardı. Seker gibi, patiska gibi, bez gibi, ekmek gibi kâğıd buhranı da, halkı üzen bir derd olmuştu. Çünkü Türkiye, o zaman en büyük ihtiyaclannı bile dışandan bekliyen zavallı bir memleketti. Bu irfan asnnda kâğıdın da gömlekten çok fazla ve ekmek kadar lüzumlu bir madde olduğu düşünülürse, dün, Celâl Bayann birini açbğı ve ikisinin de temelini attığı fabrikalann, irfana susamış olan bu millet ve memlekete ne büyük armağan olduğu anlaşılır. Cumhuriyetin bu hediyesini öpüp başjmıza koyalım. Bartının üç zamanı Cılızca günün semizce düne hasreti; ve semiz dünü bir iskelet gibî cılız gösterecek haşmetli yarın; güzel Bartın, bu yakın yarın en tabiî hakkındır Toptan baktım, içini gezdim, çevresini dolaştım, beş altı bin evli mühimce bir şehir gibi görünüyor; halbuki nüfusu sadece on binmiş. Şehrin nüfusuna bak, kasaba... Kasabanın gövdesıne bak, şehir. Mamure mi? Hayır; virane mi? Hiç değil; hani îstanbulun apartimansız ta rafları vardır, ahşab Îstanbulun oldukça iyi tarafları; ahşabin hafifliğine efendılik veren, durumlu, çoğu üçer katlı, bağdadî duvarlı, cumbalı evlerile Bartm eski İs tanbuldan kopup gelmiş gibi; denizden on yedi kilometro içeride kollarını açan bir ırmağın kucağına çömelmiş kuytu bir Türk beldesi. Eskiden şimdikinin bir misli denecek kadar' kalabalıkmış. Zaten bunu kimseye sormadan kasabanın kendi söylüyor. Yeni ev yapıldığına hemen hiç raslamadım. Burası maziden kalanla geçinen bir yer. Kendisinde gün görmüş, bol alışmış, fakat geçimi azalmasına rağmen onorunu bozmak istemiyen Anadollu bir eşraf hali var. Çarşısı ayrıca dikkate değer; dükkân, yazıhane, ticarethane gibi ev olmıyan yerlerinin adedi 1100 taneymiş. Halbuki evlerin miktarı bunun ancak iki misli. Belli bu çarşıyı bugünün ihtiyacı yap tırmadı. îki eve bir dükkân. Çarşı, za yıflamış bir adam üstünde bollaşmış bir elbise gibi duruyor. Ya ırmağı dolduran gemiler? Gerek iskelede, gerek Gürgen pmannda bir iki yüz tonluk ve yüzlerle denecek kadar kalabalık gemiler var; fakat hepsi kıyılara bağlı ve hepsi bomboş. Yelkenini kanad gibi açan gemi, uçmak için kuş gibi yüzmek için doğan gemi; bu ge miler kanadsız kalmış uzun gagalı birer kuş ezginliğile esneyip duruyorlar. Ya gemi tezgâhlan? Irmağı doldu ran gemiler hep bu ırmak kıyısında dünyaya geldiler. Bartm ırmağı, sırtında taşıdıklannm beşiğidir de. Iskele etrafm daki tezgâhlardan hergün bu ırmağa bir iki gemi inermiş ve o tezgâhlarda beş yüz usta çalışırmış. Şimdi gemi ayda yılda bir iniyor. Şimdiki tezgâhta beş yüz yerine beş kişi, kurulan kaburgaya, istek siz iştahsız çekiç vuruyorlar. Bu, gemi ciliğin hâlâ yaşadığım göstermek için mi? Bunda diriliği gösterişten ziyade ölümü saklayış var. Irmağa inen gemiler ikiye aynlırdı: Bir kısmı Bartmda kalır, yalnız îstan bula değil îskenderiyelere kadar yük götürüp para getirirdi. Bir kısmı dışarı satılır, boş gidip hiç gelmez, fakat bu gidiş Bartmda birkaç bin nüfusu geçindi rirdi. Şimdi kıyılarda birinciler yatalak, tezgâhlarda ikinciler kısır oldu. Hepsini bırak, ya şu ırmağın kendine ne oldu? Eskiden orta halli vapurlar Gürgen pınarına kadar girerlermiş. Şimdi vapurlar denizin birkaç kilometro açığmda demirliyor. Daha otuz yıl önce vapurlan bağrına basan ırmak şimdi ağzma bile yaklaştırmamaktadır. İçeride boşaltış yerine açıkta aktarma; içerisi liman, dışansı dalgalı; tehlike dışarıda, emniyet içeride; mazide rahatlık, halde güçlük... Bu ırmağa ne oldu? Bartının suyunda karasında; çarşısında pazarında, köyünde kasabasında bütün bu değişiklikleri yapan nedir? Gün görmüş evler güçlükle ayakta duruyor sa, yunus gibi hareketli gemiler midye gibi kıyılara yapışmışsa, etrafını mikna tıs gibi çeken memleket miknatısa tutul muş gibi etrafına boşalıyorsa... Sorma, bütün bu işleri sadece kereste yaptı. Bu memleket eskiden dört milyon liralık kereste ihrac edermiş, şimdi dört yüz bine inmiş; buna iniş değil yuvarlanış derler. Bartın ırmağı şimdi de eskisi gibi durgundu, fakat eskiden üstü hareketliymiş. Bu ırmak eskiden de şimdiki gibi masmaviydi, fakat o zaman buna «Altındere» derlermiş... Güzelim su, mavi su, şimdi sana teneke dere mi diyeceğiz? Kereste buhranının iki ana sebebi var: Kereste piyasasının düşüklüğü ve Türkiyenin artık ahşab ev yaptırmayışı; bu, dış sebeb. Ormanların mahvedilmemesi için ağac kesilmesinin çok sıkıştmlması, bu da iç sebeb. Ormanm kendi sermayedir, fakat her sermaye gibi or manın da faizi var. Balta sermayeye dokunuyorsa cinayet, faizi alıyorsa hayır dır. Birinciye dokundurmamakta devlet, ikinciyi istemekte halk haklı. Ne faizin sermayeye saldırması, ne sermayenin faizi boğması, ikisine de meydan vermeyin, hem orman yaşar, hem halk. Bartm etrafında sayısız ıhlamur ağaclan var. Gövdesi endamlı, gölgesi koyu; yaprağı kokulu, çiçeği faydalı ıhlamur. Otuz kilo çiçek, seksen kuruş kıymet; ağaca çıkıp çiçeği toplıyacağına zahmet olmasın diye ağacı devirmek; seksen kuruş uğruna seksen yıllık ıhlamurun bal talanması; o ağaca inen baltayı onu sallıyan bileğe indirmeli. Ya yumurta işi? Eskiden Bartın yu murtası hele Almanlarca çok makbul müş. Elbet başka sebebler de var, fakat en baştaki şu: Bir tüccar sahtekârlık yapar, bozuk yumurta gönderir; guya al dattı, aldanan da bir daha almadı. O zamanlar yanm milyon lirayı bulan yumurta ticareti bugün yirmi bin liradır. Ferdin günahını kütle çekiyor. Masum kütle, haksız yoksulluk, hele Bartın gibi yere hiç yakışmıyan yoksul luk. Kısır toprak, çatlak dere; çatık manzara, keleş tepe; böyle yerde hadi neyse; fakat bütün yıl yeşil, toprağı bereket, ırmağı kevser, görünüşü cennet Bartın; böyle yerde yoksulluk bile uta narak güzellik içinde eriyor, fakat gü zelliği hüzünleştirerek. Bartmda yalnız tabiat değil insanlar da güzel. Uzun kirpikler altında daha gölgeleşen koyu kestane renkli gözlerile sevimli sevimli gülen değirmi çehreli, pembe yüzlü kız çocuklan. Buradaki yerle yerli arasında münasebet var ga liba: Bartın her vakit hafif nemli; çehreler de hep yeni yıkanmış gibi. Bartın her vakıt ılık; burada bakışlar da ııcak sıcak. Bartm bütün yıl yeşildir; yeşil, rengin tazesi, burada tenler de taze renkli, güzellik içinde güzel iki defa güzel Ieşiyor. Güzellerin güzel âdetleri de var. Sıra âlemleri, kız dizilerinden sıra ile oyuna çıkanlar. Hele oturma âderi. Kız orada yalnız sevilmiyor, seviyor; erkeği beklemiyor, erkeğe gidiyor; kızların aşkı pasif değil aktif. Buna «oturma» diyorlar. Filânm kızı oturdu demek kendiliğinden bir delikanlının evine gidip yerleşti de mektir. Bu gidiş çok defa nikâhla biter miş: Kızların kısmet beklemeyip kısmet fethedişi. Bütün bu eski âdetler hep değişîyor, fakat Bartınlının eğlenmesi, bu değişmiyor. Eski zenginlik kalmamış, ne çıkar, insan varlıklıdır da eğlenemez; yoksul dur da eğlenir; para işi değil iç işi. Türkün içi neş'elidir, bu millet «ğlenmese katlanamazdı. Onu asırlar ezdi, o gene gülmenin yolunu buldu; gülmeyi bilen yaşamayı hak edendir. Bartınlıların nasıl eğlendiklerini hele pazar günleri görmeli. Orduyeri köprü sünden Asma ağzma kadar Hendek ırmağı, oradan aşağı sırttaki memba suyuna kadar Boğz ırmağı; suların üstü kayıklar, sandallar, kikler, yelkenler ve motörlerle kaynaşıyor. Bütün kıyılar ve sedler, kadın erkek, çoluk çocuk, renk renk insanla dolu. Seyredenler, seyredilenler... Irmakta bayram var. Bugünkü Bartının manzarası bu olursa ya yarın refaha kavuşmuş Bartın ne olacak? Zafranbolu ve Boluya kadar geniş bir hinterland, arkada zengin or manlar, ovada bereketli toprak ve önde mavi bir şahdamar gibi uzanan ırmak: Geriye yol, ormana iş, ve ırmağı tarayış. Mazinin tersliği; ırmak doldu, kasaba boşaldı; yeni Türkiyeye düşen vazife, ırmağı tarayıp kasabayı doldurmak. Güzel Bartının üç zamanı; cılızca günün semizce düne hasreti; fakat dumanını savurarak ırmağa giren vapurlar, yelkenlerini şişirerek dolu dolu dışan çıkan gemiler, ve semiz dünü bir iskelet gibi cılız gösterecek haşmetli yann: Güzel Bartın, bu yakın yann en tabiî hakkındır. Madridin içerisinde muharebeleri sokak ' Paris 6 (A.A.) Teneriffeden gelen bir telgrafta Madridde hükumet taraftarlarile aleyhtarlan arasında sokak muharebeleri yapılmakta olduğu bildi rilmektedir. Dün hükumetin 7 tayyaresi düşürülmüştiir. Carabanchel varoşu, Yague kolu tarafından işgal edilmiştir. Oviedonun tathirine devam edilmektedir. Asturies maden amelesi, nasyonalistlere iltihak etmişlerdir. Salamangueden gelen bir telgrafta Madridde vaziyetin gitgide nazikleşmekte olduğu bildirilmektedir. Nasyonaüstler payitahtın şimalinde Fresmedilla kasabasını zaptetmişlerdir. Alicantenin bombardımam Alicante 6 (A.A.) Nasyonalistferin iki tayyaresi, bu sabah şehri bom bardıman etmiştir. Bir bankaya bir bomba düşmüş, bir gece bekçisini öldürmüş, diğer bir bomba da bir gemiye düşerek bir tayfayı öMürmüştür. İki bomba da 25 de Mayo adındaki Arjantin kruva zörünün tam yanına düşmüştür. Tehlıke işareti verilir verilmez bütün ışıklar söndürülmüştür. Yalnız liraanda bulunan Italyan ve Alman gemileri ışıklannı söndürmemislerdir. Nezareti tarafından bu gece neşredilen bir tebliğ Navalkarneronun istirdad e dildiğini bildirmektedir. Mostoles «Madrid önü» 6 (A. A.) Cenub nasyonalist ordusunun Asencio, Barron ve Tella kumandala nndaki üç kolu, bu sabah Alcorcon, Getafe ve Carro De Les Angelesden Madride doğru hareket etmişler dir. Öğleüstü bu kollann öncüleri Cu atro Vientos tayyare karargâhına, Carabanehel talim meydanlanna ve Villa verde varuşuna girmiş bulunuyorlardı. Ingiltere Franko hükumetini tanıyacak mı? Londra 6 (A.A.) General Franko hükumetinin Büyük Britanya tarafından tanınması ihtimaline telmih eden ve M. Edenin efkânna tercüman olmakla iştihar etmiş olan «Yorkshire Post» gazetesi, îngilterenin Franko hükumetini ancak Akdeniz statükosunun tebeddül etmemesi sartile tanıyacağını yazmaktadır. PEYAMI SAFA Bir hezeyan daha Eski Antakya meb'usu sayıklıyor! Hatay Türklerinin mukadderatı şunun bunun dil uzatacağı dereceden çok yüksektir. Kat'i taarruz başladı Madrid hükumetinin tebliği Madrid 6 (A.A) Hükumet kuv«rtleri tarafından yapılan ve milislerin payitahttan altı kilometro mesafede kâin Carbanchel varoşundan nasyonaüstleri tardetmelerini intac eden son mukabil taarruzlan üzerine Madridde nikbinlik avdet etmiştir. Şımdi top sesleri, hafif su rette işitilmektedir. Bu hal, Madridde itimadı artırmıştır. Bütün gece, bir çok kamyenlar milisleri ve mühimmatı hâmil olduğu halde cepheye doğru hareket etmişlerdir. Londra 6 (Hususî) îspanyol milliyetperverleri dün geceyansından sonra Madride karşı kat'î taarruzlanna başlamıştır. Sabahleyin saat 6 da hükumet kuvvetlerile milliyetperverler arasında ilk musademeler cereyen etmiştir. Hükumet kuvvetleri payitahtın her tarafında kuv vetli müdafaa tedbirleri almışlar, beton istihkâmlar kazmışlardır. Bunlara rağmen milliyetperverler Madridin bugün yann sukut edeceğini umuyorlar. Madrid hü • kumeti ise, halkın son dakikaya kadar mukavemet edeceğinden emin bulundu ğunu bildirmektedir. Madrid üzerine hücum eden milliyetperverler 8,000 Fashdan ve 2,000 Avrupalıdan mürekkebdir. Madriddeki îngiliz sefareti, 15 günlük erzak depo etmiştir. Ispanyol payı tahtmdaki îngilizler sefarete iltica etmişlerdir. İ \ J Madrid kenarlartnda muharebeler şiddetli ltalyadan lspanyaya gönüllü gidiyormuş Londra 6 (Hususî) Lizbondan aIınan son haberlere göre, Faslı askerler Madridin kenar sokaklarına girmişlerdir. Şehirde göğüs göğüse muharebeler cereyan ettiği haber verilmektedir. Milli yetperverlerin taarruzuna yüzlerce tank iştirak etmektedir. Diğer taraftan Madriddeki Harbiye ""liriMIIIITIMIhlll Londra 6 (Hususî) Londradaki îspanyol elçisi îngiliz Hariciye Nezaretine verdiği bir nota ile îtalya tarafından îspanyol milliyetperverelerinc yapılan yardım hakkında yeni malumat vermek tedir. îspanyol notasına göre, îtalyadan lspanyaya muntazam surette gönderilmektedir. IIIIIIIIIIIIIIIIIIIMMH» '"""" Ruzveltin aldığı rey 25milyonu geçti Mecliste demokratlar 334, Cumhuriyetçiler 89 azalık kazandılar Nevyork 6 (A.A.) M. Ruzveit, şimdiye kadar 25,465,893 ve M. Lan don 15,615,489 rey kazanmışlardır. 15,000 nahiyedeki neticeler henüz malum değildir. Atatürke gelen tebrik telgrafları Ankara 9 (Telefonla) Cumhuriyet bayramı münasebetile Yugoslavya Kral Naibi Prens Paul, Mısır Kral Naibi Mehmed Ali, Mısır Niyabet meclisi azasından Abdülâziz, tzzet, Şerif ve Sabri, Çin Cumhurreisi Lin Sen, Macar Krallığı Naibi Nicolas de Horty, Litvanya Cum hurreisi Antanas Smenton, Çekoslovakya Cumhur Başkanı Eduard Benes, Efganistan Kralı Mehmed Zâhir, Mısır Kralı Farak I, Avus turya Cumhurreisi Miklas, Polon ya Cumhurreisi İgnase Moscicki, Bulgaristan Kralı Boris, Alman devlet reisi Adolf Hitler, Hicaz Kralı Abdülâziz îbnissüud, Irak Kralı Gazi, İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi, Meksika Reisicum huru Lazaro Cardenos ve Emir Abdullah, Büyük Reisimiz Atatürke tebrik telgrafları göndermişler, Reisicumhurumuz da kendilerine teşekkürde bulunmuşlardır. Meclisteki vaziyet Halebde çıkan türkçe «Vahdet» gazetesi şu yazıyı neşretmiştir: «Son Elehrar gazetesinin 25 teşrini evvel 936 tarihli ve 943 numarah sayı sında «sabık bir vezirin Suriye muahedesi hakkında sözleri» başlıklı ve (Corc Medeni) imzalı Antakyadan yazılmış bir mektub intişar etmiştir. Bahsedilen vezirin sabık Antakya meb'usu ve ziraat veziri Adalı Hacı Mehmed Efendi olduğunu, lözlerin de Su riye muahedesinden ziyade Iskenderun sancağının vaziyetine taalluk ettiğini gör düğümüz için mühim kısımlannı tercüme ve neklediyoruz: Muharrir, Suriye • Fransa muahedesi hakkında Hacı Mehmed Efendinin mütaleasını soruyor. Hacı Efendi, 1933 te reddedilen muahedeyi imza eden kabine azasından olduğunu unutarak yeni muahede hakkında medih ve senada bulun duktan sonra, îskenderun sancağının vaziyetine dair aynen şu sözleri söylüyor: « îskenderun sancağının, Suriyenin bir cüz'ü olduğu bedihidir. Eğer livanın vaziyeti etrafında bir müphemiyet eseri varsa, elyevm Ankarada cereyan eden müzakereler, bütün bu kabil müphemi yetleri izale edecektir. Bu müzakerele rin lehimizdc neticeleneceğine yakinen kaniim. Hulâsa itibarile muahede, Ce beli Dürüz ve Alevilere müteallik vahdet gayesini temin etmiştir. Iskenderun livasında cari olan ademi merkeziyet usulünün bu mıntakalara da teşmil edileceğine gelince, bu şekil, vahdetin esasına tesir edemez. Çünkü diğer memleketlerde de bu kabil ademi merkeziyet usulleri vardır. Son haberler, muahede münasebe tile bu livanın idare nizamlarında yapr lacak tadilât hakkında M. Ponsonun Ankara hükumetile müzakerelere giri şeceğini bildiriyor. Fransanın bu mese lede kendi başına hareket etmesine ne mana verilebilir? Suriyenin de mezkur müzakerelere iştirak etmesi diplomasi icabatına daha uygun değil midir? Bu mesele etrafında cereyan e den müzakereler, bu husustaki muahedelerin çerçevesi haricine çıkmıyacaktır. Müzakereleri ister Fransa, isterse Suriye yapsın, bunun kabulü Suriye makamla nnın salâhiyeti cümlesindendir.» Adalı Hacı Mehmed Efendinin yu • karıdaki beyanatının ne derecede haki kate uygun olduğunu bilmiyoruz. Şu kadar ki, bugün îskenderun ve Antakya meselesi şahısların ve zümrelerin elinden çıkarak salâhiyettar hükumetlere intikal ettiği, gerek Sancakta, gerekse Suriye deki makamlar bu mesele hakkında azamî sükunet ve itidal tavsiyesinde bulun • duğu için, Adalı Efendinin durup du rurken gazetelere beyanatta bulunması, kendisinden beklenilen ağırbaşlıhkla kat'iyyen uygun değildir. Vahdet Vahdet gazetesi, icab eden cevablan verdiği için biz aynca bu efendinin he * zeyanlannı mütalea etmck lüzumunu duymuyoruz. I Vaşington 6 (A.A.) Seçimlerin nihaî neticeleri şunlardır: Mümessiller meclisine 334 demokrat, 89 cumhuriyetçi, 7 terakkiperver ve 5 çiftçi intihab o lunmuştur. M. Ruzveit, Vaşingtonda le karşılandı merasim Londra 6 (Hususî) Amerika Reîsicumhuru M. Ruzveit bugün Vaşing tona muvasalat etmiş ve büyük tezahü ratla karşılanmıştır. M. Ruzveit Pan Amerikan konferansınm yakmda Boe nos Ayreste toplanacağını beyan etmiş tir. Türkiye Brezilya ticaret muahedesi uzatıldı Sovyetler idaresinin On dokuzuncu Yıldönümü [Başmakaleden derxtm] 1 Ankara 6 (Telefonla) Temdid müddeti birinçjteşrinin birinde bitmiş olan Türkiye Brezilya ticaret anlaşması Londra 6 (Hususî) Denizaltı h a r bu tarihten itibaren üç ay müddetle uzabinin insanileştirilmesi hakkındaki maz tılmıstır. bata imzalandı. Buna göre, hiçbir de • Valiler arasmda tayin ve nizaltı gemisi bir yolcu gemisini yolculabecayişler nnı salim bir yere nakletmeden gemiyi Ankara 6 (Telefonla) Açık butahrib edemiyecektir. lunan Erzurum valiliğine Tekirdağ va Kont Ciano Viyanaya geliyor Roma 7 (Hususî) Hariciye Nazırı lisi Haşim, Tekirdağ valiliğine Siird vaKont Ciano, Roma protokoluna iştirak lisi Sakıp, Siird valiliğine Hakâri valisi eden devletlerin konferansında bulun Mithat ve Hakâri valiliğine üçüncü u mak üzere yarm Vij'anaya hareket e mumî müfettişlik yazı işleri müdürü Radecektir. Kont Ciano bugün Başvekil M. Musoliniyi ziyaret ederek, uzun bir mü ifin tayinleri Yüksek Tasdika iktiran etmiştir. lâkatta bulunmuştur. Denizaltı muharebelerinin insanileştirilmesi kabul edildî * İSMAİL HABİB Romanya da parasını düşürecek mi? Bükreş 6 (A.A.) Finans Bakanı, Ticaret Bakam ve Millî Banka Genel Direktörü arasında bugün müzakereler olmuş bilâhare Başbakana bu müzake reler neticesi hakkında izahat verilmiş tir. Sanıldığına göre, Romanya, ley kıy metini değiştirecek ve leyin yeni kıymeti bugünkü kıymetinden yüzde 40 noksan ruz. olacaktır. nice büyük iyiliklerin kahramanı olmuştur. Emperyalizme karşı affetmez düş manlığı bizce bu faziletlerin çok ileri gelenlerinden biridir. Atatürkümüzün son yılbaşı nutkunda söylendiği veçhile on beş senedir pürüzsüz bir surette daima yükselerek, geniş liyerek ve derinleşerek devam eden Rus Türk dostluğu Rusya ile her milletin insanca geçinebileceğinin en açık belgesini teşkil eder. Devrimlerinin yıl dönümü münasebetile şenlikler yapan Rus komşu ve dostlanmıza bu saadetlerini tebrik ederken Türk dostluğunun daima onlarla beraber olduğunu temin eylemekten müstesna bir zevk duyuyo TUNUS NADİ