Ptt RirinritperİTi 193fi CUMHURİYET Fransızlara göre Antakyada yaşıyanlann sayısı Sancağın umum nüfusu 210 bin, bunun da yalnız 78 bini Türkmüş! Suriye ve Antakyada tetkikler Yunan arazîsinden geçen demiryolu Mahallinde tetkikat yapmak için bir heyet çitti Şark Demiryolları Nafıa Başmüfet tişi Salâhaddin Kızıltaş yanmda Nafıa müşavirlerinden ikisi olduğu halde dün ak«?m Edirneye gitmiştir. r '"n heyeti Pityon istasyonundan itii Edirneye kadar devam eden 30 kilometroluk hat üzerinde bazı tetkikler yapacak, Lozan muahedesine göre mevzu ahkâmın tadili hakkında Yunan hükumetinin teklifine aid tetkiklerde bulunacaktır. Heyet tetkikatının neticesini bir ra por halinde Nafıa Vekâletine bildirecek ve çarşamba günü lstanbula dönecektir. Yunan arazisinden geçen hattın hu kukî hükümlerinin müzakeresi bir ihtimale göre cuma günü başlıyacaktır. Hopalılar iskele istiyor Şarkî Anadolunun ithalât ve ihracatını yapan bu limanda ancak devlet bütçesile iskele yapılabilir J Süleyman Nazife cevab aka sever bir arkadaş günlerden beri beni evine davet eder, durur. Çağırılan yere gitmemek, çağınlmadan ziyafete gitmek kadar ayıbdır. Fakat vakit yok ki dostumun davetine icabet edeyim.' O, dün de telefonla ısrar etti, sözünü de şöyle bitirdi: Evime gelirsen Süleyman Nazife hazırlanmış bir cevab göreceksin! Telefonu hemen kapadığı için bu sözün özünü araştıramadım, ayni zamanda kapıldığım merakı da yenemedim, akşam üstü onun evine gittim. Yemek, içki, saz, söz ve hele nükte boldu. Lâkin benim kafamda hep Süleyman Nazife verilecek cevab dolaşıyordu. Acaba ev sahibi, rahmetli edibin hangi iddiasını kıymetten düşürecek vesikalar bulmuştu?., Bunu yerken, içerken birkaç kere sormak istedim. Sabırlı olmak tavsiyesile karşılaştım. Yatmak vakti gelip te esnemeler yüz gösterince gene o bahse geçtim, dostumu söyletmeğe çalıştun. Bu sefer: «Hele sabah olsun, konuşuruz» cevabını aldım. Artık bana: «Küşadi guncei dil kaldı bir sabaha dahi» diyip yatağa uzanmak düşmüştü, iyi amma içimdeki merak ta şimdi rüyaya çevrilmişti, beni rahatsız ediyordu. Hele Süleyman Nazıfin o heybetli sesile: «Hani cevab, hani cevab» diye gürlemesi, bana boyuna ter döktürüyordu. Bu gidişle rüyanm kâbus olması da mümkündü. Lâkin o netice yüz göstermeden, insanda ne rüya, ne hulya bırakan korkunc bir ses kulağıma çarptı, gözlerim açıldı: Sokakta bir kurd uluyordu. istanbul ve kurd?... Bu, inanümaz bir şeydi. Ben de uyku sersemliğine rağmen hakikati seziyordum. Düşüme hayvan seslerinin karıştığını samyordum. Bu sırada yattığım odanın kapısı açıldı, ev sahibi içeri girdi: Kurd sesi, dedi, seni uyandırdı, değil mi?.. Öyleyse, kalk ta Süleyman Nazife cevabımı dinle. Hayretimi gidermeğe zaman bırakmadı, anlattı: Rahmetli edib, vaktile bir yazı neşretti. Türkçedeki: «ci» edatının isimlere, asıl fiillere eklenmesi halinde yapan ve satan adam manası çıkacağını, bu şekilde cili İ3İmler ve fiillerle şahıs arasında münasebet atranamıyacağını söyledi. Sokaktaki kurd sesi gürleyip dururken dostum devam etti: Şöhretli edibin bu hükümde yanıldığmı işte şu duyduğun ses bana öğretti. Saat şimdi sabahın beşi. Fakat bizim mahallede genc, ihtiyar, hasta, sağlam herkes bizim gibi ayaktadır. Çünkü bu kurd taklidi ses, bütün mahalle halkını gün doğmadan uyandınyor. Ben sormak zorunda kaldım: Bu sesle Süleyman Nazifin yazısı arasındaki münasebet? Gayet açık. Duyduğun ses bir salebcinin ağzından çıkıyor. Lugat kitablanna baktım. Salebb, arabca kurd manasma gelen sa'lebden gelme olduğu yazılı. O halde şu adam, salebi yapıp sattığı için salebci olmuyor. Bizzat sa'leb dir, yani kurddur!.. Ev sahibi, haklı görünüyordü!. [Antakıjaya göndeTdiğimiz hususî lik miktarını 320 rakamile göstererek en muhabirimizden] Fransız istihbarat küçük sayılar hakkında da malumatınız bulunduğunu anlatırken ve Türkten mazabitinin bu sözlerine mukabele ettim: Şayed, mensub olduğum gazete, ada bütün unsurlar hakkında pek güzel sizin vereceğiniz haberlere itimad edecek istatistikler tutmayı ihmal etmezken, olsaydı, birçok masraflara katlanıp ta Sancakta yaşadığını iddia ettiğiniz Kürd bcni buraya göndermez ve sizin lutufkâ nüfusun miktannı bilmeyiş, bilmem ki rane ibzal edeceğinize emin olduğum ha nasıl olur. Ya şimdi meselâ birisi çıksa berleri daha masrafsız ve daha kolayca da size dese ki, bu 78,000 rakamının i elde edebilirdi. Aramızda, hâdise ve va cindeki Kürd miktan 60,000 dir ve kıalan görüş farkı vardır. Bunu da tabiî Türklerse ancak 9 10 bin kadardırlar! bulurum. Binaenaleyh bu görüş' farkı Siz bu iddiayı hangi rakamla reddedebimevcud olduğuna göre benım burada irsiniz? Yok canım, Türkler yirmi binden serbestçe ve tam bir bitaraflıkla muha ADLİYEDE birlik yapmama imkân kalmamıştır ar herhalde fazladırlar. tık. Şu halde, siz veya Ekselans Delege, Meselâ resmen nekadardırlar Şehrimize gelen hiç zahmet etmeyiniz, ben geldiğim gibi Türkler? Müddeiumumiler gitmesini de bilirim. Ve ilâve edeyim, he Onu bu 78,000 den ayıramadık İstanbul Cumhuriyet Müddeiumumisi men yann, bu topraklardan uzaklaşmış hâlâ.. Maamafih Kürdlerin çok az ol Hikmet Onat dün Beyoğlu, Galata ve bulunacağım. duğunu biliyoruz. Yeniköye giderek buralardaki sulh Şunu bilhassa takdir etmenizi iste Bana bu kadar ehemmiyetli bir mahkemelerinin çalışmasım tetkik et rim ki, Fransız idaresi altında söz ve ya mevzu üzerinde, bu derece açık ve sa miştir. Şehirdeki cürmü meşhud mah zı hürriyetinin hududu çok geniştir. Ni mimî konuşmayı vadedişinize teşekkür e* kemelerini takviye etmek maksadile tekim siz de beş altı gündür bu hürriyet derim. O halde hazır sırası gelmisken si şehrimize gelecek olan altı Müddeiu mumî muavininden dördü dün gelmiş ten azamî surette istifade ettiniz. Fakat ze bir hatıramı anlatayım: ve vazifelerine başlamışlardır. Bunlarbizim bu geniş müsamahamız, Sancak Ben, Kilikyahyım. 1918 de yur taki unsurlar arasında tehlikeli bir gergin dum Fransız kuvvetleri tarafmdan işgal dan Mehmed Ratib (Mudanya) Kadı lik tevlid etmek istidadmı gösteren bütün edildiği zaman, Fransız idaresi Kilikya köy, Mustafa Nuri (Silivri) Beykoz, zararlı hareketlere de şamil olamaz. Son daki nüfusa dair, şimdi sizin bana ver Cemil Ruhsar (Şarköy) Yeniköy ve ra, sizin verdiğiniz haberler arasında bir diğiniz listeye çok benziyen bir liste neş Mehmed Nuri (Lâpseki) Eyüb mmtakalarına verilmişlerdir. noktayı daha tashih etmek isteriz ki, o retmişti. Amerika tahkik heyetine de ve* EVKAFTA da Sancak tıüfusunun 300,000 değil, rilen bu listede Kilikyanm umum nüfusu resmî kayidler» nazaran ancak 210,000 hatınmda kaldığına göre 300,000 kaEvkaf Umum müdürünün oluşudur. dar gösteriliyordu ve bu yekunun resmî şehrimizdeki tetkikleri Herhalde benim için enteresan o kayidlere mutabakatı da temin ediliyor Bir müddettenberi Avrupada kendi • lan bu rakamlan öğrenmeyi çok arzu e du. Sonra, bu 300,000 nüfus, aşağı yu* sini tedavi ettiren Evkaf Umum mü derim. karı şöylece anasır itibarile aynlıyordu: dürü Fahri Kiper şehrimize dönmüştür. Hay hay. Şu önümdeki resmî ka 70.000 Türk, Kürd, Çerkez Fahri Kiper dün refakatinde îstanbu] yidlerden size, Sancak Türklerinin ve dr 40,000 Alevî Arab Vakıflar Başmüdürü, Evkaf Başmiman ğer unsurlann miktarını söyliyebilirim: 10.000 Alevî Türk (Tahtacılar) olduğu halde temir edilmekte olan Lâ 78,000 Türk, Kürd ve Çerkez 50,000 Rum ortodoks leli, Mesihpaşa. Sultan Selim. Atik 24,000 Sünnî Arab Alipaşa ve Süleymaniye camilerini gez100,000 Ermeni 30,000 Maronî, Süryani kad'm, miştir. 65,000 Alevî Arab Umum müdür bundan sonra Vakıf Keldanî, Asurî ve Protestan 14,000 Ortodoks Arab Paralar idaresinde de tetkikatta bulun320 Katolik Arab 300,000 Yekun muş ve burada gördüğü intizam 28.000 Ermeni Bu listede, Kilikyada bu kadar çeşid15,000 Lâtin katolik, Maronî, Sürya li anasır gösterilmiş olmasına hayret et dan dolayı çok memnun olmuş ve müessese müdürünü takdir etmiştir. nî katolik, Keîdanî katohk, memek lâzımdı. Çünkü, maatteessüf u Evkaf Umum müdürünün bugün An » Protestan, Yahudi v« diğer mumî bir kaide vardır: Bir ülkeyi işgal karaya hareketi muhtemeldir. anasırl ve idaresi altında bulundurmak istiyen 210,000 YekÛn her yabancı kuvvet, oradaki insanlan Esrarlı bir ölüm Binaenaleyh, bizce resmî kayidlere böyle muhtelif unsurlara ayırıp, mevcud Babasının sürdüğü arabaya binen beş dayanan Sancak umum nüfusu ancak millî hüviyeti silmek ister.. Bunda o ma yaşındaki Zekiye İsmail adında bir kız 210,000 olduğu ve bunun içinden de zudur. Fakat ne garibdir ki, bu listeyi arabadan düşerek yaralanmış ve Cer Kürd ve Çerkezlerle birlikte umum Türk neşreden ayni Fransa, çok geçmeden rahpaşa hastanesine götürülürken öl nüfusu 78,000 i geçmediği halde Türk Kilıkyamn tam ve kâmil bir Türk yurdu müştür. Tabibi Adlî Enver tarafmdan gazetelerinin burada 300,000 Türk ol olduğunu itiraf ve tasdik faziletini gös vapılan muayenede kızın arabadan düşduğunu yazıp durmalarına hayret edi tererek o topraklan hakikî sahibine bı tüğüne dair hiçbir iz bulunamamış ve bu ölümü şüpheli görüldüğünden def * yorum. Sonra, bu neşriyattaki üç yüz bin rakmakta tereddüd göstermedi. rakamını kabul etsek bile Sancaktaki Ben, beş altı gündenberi Sancağm he nine ruhsat verilmiyerek cesed Morga Türk olmıyan unsurlan inkâr edip bütün men her tarafını gezmek fırsatını bul kaldınlmıştır. Zabıta bu esrarlı ölüm übu insanları Türk diye kabul eylemek dum. însanlarını, yaşıyan millî ruhu iır zerinde tahkıkat yapmaktadır. lâzım gelecek. ceden inceye tetkik ettim ve şu neticeye rini müsamaha ile karşılarız. lsterse bu Sizin elinizde resmî kayidler bu vardım: Resmî kayidler ve pireyi deve yapmak tezahür siyasî mahiyette olsun.. Son lunabilir ve siz bu kayidlere inanmakta da muhtarsmız. Lâkin sorarım size, ıda istiyen politilcacıların arzulan ne olursa ra, bu yüksek dediğiniz seste, daha zi resim deruhde ettiğiniz Sancakta yaşı olsun, hatta, müsaadenizle, mandater hü" yade hududun şimalinden alınma kuv yan bütün nüfusun bu istinad ettiğiniz kumetin de gayesi ve maksadı ne olursa vet vardır. Biz onu da biliyoruz. Meseresmî kayidlere geçirilmiş bulunduğunu olsun; bu Sancak bütün hüviyetile Türk lâ sizin bile burada bu maksadla buluntür, Kilikya kadar ve Kilikya gibi Türk duğunuzun farkındayız. iddia edebilir misiniz? Affedersiniz. Ben nihayet bir zi Sonra, bana verdiğiniz listede gözüme tür. Bakınız hürriyet istiyen bu Sancakta yaretçi sayılmalıyım. Gazeteme verdi çarpan bir nokta var ki onun hakkında yükselen Türk sesi çok kuvvetli çıkıyor. da beni tenvir etmeniz ricasında buluna Bu kuvvetli ses, pek öyle 60 70 bin ki ğim haberler ise bütün manasile objek " tiftir. Yalnız bu münasebetle bir noktayı cağım. Bu 78,000 rakamı içinde Türk şinin çıkaracağı sese benzemiyor. nekadar, Kürd nekadar, Çerkez neka Ha onu da anlatayım; bu sormama müsaadenizi rica edeceğim: Siz, dardır. radaki Fransız idaresi, her unsu her unsurun ve bu arada Türklenn de Türklerin hürri • hürriyet haklanna riayet ettiğinizi söyle Çerkez miktarı 1500 kadardır anr run ve bilhassa ma Kürdlerin hakikî miktannı bilmiyo * yetlerine azamî surette müsaid bir diniz. O halde, bu Türkler niçin bağırr idaredir. Ondan dolayıdır ki onlann yorlar acaba? ruz. AKVERD1 P e k tuhaf şey, listedeki Arab kato asayişi bozmıyan hertürlü tezahürle Hopadan bir mamara Hopa (Vekillerin seyahatini takib eden arkadaşımızdan) Dermeçatmâ iskelesini de fırtınaya kaptırdıktan sonra, Hopaya çıkabilmek bu kış kıyamette en muhataralı işlerden biridir: O da, denizin sütliman denecek şekilde durgun olması şartile. Kayık veya motör baştankara edecek, yan bellerine kadar su içinde bekleşen, çıplak ve çevik Karadeniz uşaklan yolcuyu hoplatarak kumsalın üstüne alacak, bavul için, sandık için, sepet için ve denk için de ayni ameliye yapılacaktır. Daha büyük ve daha ağır eşyaya gelince basit bir tahtaravallinin çıplak insan omuzlan üstünde işletilmesile çıkarılabiliyor; gerçi, bu hem gülünc, hem acıkh tahmil ve tahliye usulü bir iki ay sonra nihayet bulacak ve 8 bin liraya ihale edilen yeni iskele kurulmuş olacaktır; faHopalılar, bu dileklerini, kasabalan kat Hopanın iskele davası, bununla tana ayni zorlukla çıkmış olan Vekillere mamen halledilmiş olmıyacaktır! de bildirdiler. Umumî kanaat te bu merHopa 2800 nüfuslu bir kasabadır ve kezdedir: Hopa iskelesinin gördüğü büoturanlan bu sayıda olan hiçbir kasaba vük iş talih ve tesadüfe bırakılamaz. Dr. da görülmemiş bir otel bolluğu içindedir. Cemal Alper tktısad ve Maliye VekilBir iki resmî binayı istisna ederseniz, sa lerine, bu noktayı, Çoruhlular namma ihilden kasaba olarak görülen sadece Ho fade ettikten sonra: «Bu iskelenin, Çopa otelleridir. Aralarında Çoruhpalas, ruh Vilâvetile Hopa Belediyesinin fakir Kafkaspalas gibi isim almış olanlan da bütçelerinden teminine imkân yoktur. Budahil olmak üzere bütün bir kıyı, sıra sı gün için müteahhide verilmiş olan iskele ra ve hepsi de, her zaman tıklım tıklım ise en iptidaî ve zarurî ihtivacların ancak dolu otellerle kaplanmıştır. Bu otel bol bir kısmını karşıhyabilecektir. Doğu illeluğu bile ilk bakısta Hopadaki iskele ih rin istediçi ise yalnız devlet bütçesinden tiyacınm manasını anlatıyor: Bu 2800 temin edilebilir ve meselâ Ayancıktakine kisilik kasabanın iskelesinden senede tir benzer bir iskeledir» dedi. buçuk milyon insan gelip geçer. Bu isMuhakkak olan birşey varsa, devle kele yalnız Hopalılann değildir, bütün tin, Hopanın iskele davasını, yakın bir Coruhun, Ardahanm, Karsın, Iğdırın ve alâka ile esasen, tetkik etmekte oldugunatta iran topraklarına kadar uzanan ge dur. is hir hinterlandm iskelesidir. Mekhi Said ESEN Bu yarımyamalak tahtaravalliden geçen sene doğrudan doğruya ecnebi memleketlerine 400 bin kilosu manganez madeni, 1 milyon 47 bin kilosu ceviz kü tüğü, 69 bin küsur kilosu kabuklu ceviz ve mütebakisi tütün ve saire olmak üzere iki milyon kiloya yakın eşya çıkarılmıştır. Ceviz kütüğü, süt tozu, sadeyağ, deri, muhtelif eşya, iç ve kabuklu ceviz, yün, kuru fasulye, peynir, kereste, elma, yaprak tütün, portakal, mandalin, balmumu, şimşir, manifatura ve kavurma olmak üzere 2 milyon kiloya yakın eşya ve 25 bin baş hayvan da memleket iskelelerine sevkedilmiştir. Bu iskele, kendi hinter landı için bugday unu, mısır, sabun, şeker, mamul tütün, demir çivi, tuz, demir malzeme, çimento ve sair birçok maddeleri ithal ediyor ki, bu da senede vasatî üç, dört milyon kilodur. Fransa Manş denizine kadar istihkâm yapacak [Baştarafı 1 inei sahifede] mıdır? etmekten çekinmemişlerdi. Bu tecrübe 3 Garb devletlerini alâkadar eden memleketimizin bitaraflığını başkalan tabir andlaşmada Belçika hangi rolü derafmdan taahhüd imkânı bulunmadığını ruhde edecektir? ispat ettiği için bitaraflığımızı kendi ve4 Yeni politikanın Fransız Belsaitimizle temine karar verdik.» çika erkânıharbiyelerinin anlaşmaları ü Fransamn yeni yapacaği zerindeki tesirleri ne olacaktır? istihkâmlar 5 Belçika Milletler Cemiyeti ni Dün gelen 16/10 '36 tarihlİ Daily zamnamesine ne derecelere kadar muzaHerald gazetesi diplomasi muharriri yahirdir? Bilhassa 16 ncı maddeye karşı zıyor: alacağı vaziyet nedir? «Belçika şayed müstakbel bir kaç ay Yeni inşa edilecek müdafaa hattı, zarfında Kral Leopoldun nutkunda krokisi çizilen bitarafhk siyasetinden fera Maginot istihkâmlan derecesinde kuvvetgat etmediği takdirde, Fransa da meş li olmıyacaktır. Bu hat daha ziyade hafif hur Maginot müdafaa hattını Kaleye ka istihkâmlarla donanmış olacaktır. Frandar temdid eden 200 millik muazzam is sanın ikinci bir Maginot hattı vücude getihkâmat insasma başlıyacaktır. tirmek için ne parası, ne de vakti var Dün gece Kralın nutkunu müzakere dır. etmek üzere toplanan Fransız nazırlanYeni hasıl olan vaziyeti tetkik için nın bu fikirde olduklan muhakkaktır. Fransa büyük erkânıharbiyesi yakında Bu toplantıda Belçikaya bazı noktalar toplanmak üzeredir. hakkında açıktan açığa sualler sorulmasıKral Leopoldun nutku diplomasi mena da karar verilmiştir. Bu suallerin şunhafilde büyük bir hayretle karşılanmışlar olacağı tahmin edilmektedir: 1 Belçika «bitarafhk» sözile neyi tır. Ayni zamanda Lokarno devletlerinin yakında toplanma ümidlerini de suya kasdetmektedir? 2 Belçika hâlâ Lokarnoya sadık düşürmüştür.» M. TURHAN TAN Londra radyosunda bir hırsızlık Londra radyosu san'atkârlanndan M. Angersonun 500 Ingiliz lira kıymetindeki kemanı çalınmıştır. Londra radyosu merkezinden çalınan bu keman 1746 yılında Baptiste Guadagnini tarafmdan imal edilmiştir. bakıyordu. Kumar masasının başında o nun ezilmiş, mahvolmuş bir hali vardı. Kâğıdlar titriyen ellerinde sonbahar yapraklan gibi sallanıyordu. Salâhaddin Beyin bol ve emniyetli kahkahalarına, aradabir sırtını okşamasına rağmen önünde boş kâğıdlar bir yığm haline geldikçe, o ürkek gözlerle gene etrafına bakınıyor, dişlerinin arasından mırıldanarak yere tükürüyortlu. Ya öbür başta, Salâhaddin Beyin yanındaki şu ihtiyar kim? diye sordu. Hangisi? dedi. Oraya tekrar baktıktan sonra gülerek, başmı sallıyarak: Ha.. O mu? dedi. Bırak canım şu bunağı. Nereden de aralarına aldılar; Mehmed Bey bugün erken gitmeseydi, o da bu yeri bulamazdı ya! Moruk zaten hep böyle beleşten geçinir. Gördün ya, bugün de Salâhaddin Beyin cebinden yaşıyor. Pekâlâ, bu adam kimdir bir türlü anlıyamadım, diye Demir sordu. \Ar)tası vari adcum Cumhuriyetin içtimaî romanı: 7 O sırada büyük masa etrafında top lananlardan biri yerini bırakmış, tezgâ hın başma gitmişti. Oyuna hükmeder gibi göriinen kumral bıyıklı zat şöyle sağa doğru dönüp iğilerek: • Bekir Bey, gelmez misin bir kol oynıyalım? dedi. İhtiyar adam, sinirli bir hareketle yerinden kımıldadı. Telâşla etrafına bakındı. Bir saniye gülümsedi ve hemen alnını buruşturdu. Ayaklannm ucuna baktı. Sonra iğilerek, ellerini uğuşturarak: Bana müsaade ediniz Salâhaddin Bey dedi, bugünlük bana müsaade ediniz. Ve mutlaka yerinde kalmak istediğini gösterir gibi, tekrar kâğıdlarını karıştırmağa başladı. Fakat sekiz kollu iskambilden bir kişi eksilmişti. Herhalde aralarına birinin daha katılması lâzımdı. Bunun için oyun oynıyanlar hep birden Bekir Beyi çağırmağa koyuldular. «Lutfedin beğim, bu kadar naz olur mu? Buyurun rica ederiz» diyorlardı. Bu arada, Yazan: Hilmi Ziya Salâhaddin Bey hemen yan davranıp: Zarar yok, zarar yok! Sizin hesabınıza ben vereceğim. Deybce nihayet Bekir Beyi masalarına geçmek için kandırmışlardı. Kahveci uzaktan göbeğini sallıyarak gülüyor: Salâhaddin Bey, gene hesaba mı oynuyorsunuz? diyor. Bekir Bey, yeni oturduğu yerin verdiği cesaretle daha kuvvetli ve hırçın, kahveciye kaşlannı çatarak, dişlerini gıcırdatarak dudaklarının arasından bir küfür mırıldanıyor ve Salâhaddin Bey onu yumşatmak için elije sırtını okşuyor: Bekir Beye benden bir şekerli! diye seslendikten sonra yeni bir parti başIıyordu. Salâhaddin Beyde etrafmdakileri himaye eden, onlardan lutfünü esirgemiyen mültefit, ağır ve kendinden emin bir eş raf tavn vardı. Kırışıksız ablak yüzü, kumral pos bıyıkları, yuvarlak kel kafasile oldukça heybetli bir görünüşü olan bu adamm, denebilir ki, bütün bu hal ve tavrile en az uyuşan tarafı gözleriydi. Her zaman içleri güler gibi parlıyan bu ufak, yumuk mavi gözler insana açıkça bakmıyor, sanki bir pusuya yatmış ta şikârını bekliyormuş gibi kımıldamıyor, oynuyor, fakat daima saklı kalıyordu. .Kâğıdlar şaklıyarak oyun ateşlenirken, Mehmed Demir kahvecinin çırağile ko nuşmağa koyulmuştu. Bu, küçük kavruk ve esmer bir çocuktu. Oğlum, bana biraz balık salâtasile piyaz getirir misin? Çocuk masada ha zırlıkla uğraşırken onunla konuşuyor, soruyordu. O hem iş görüyor, hem söy lüyor, hem de korkulu gözlerle ikidebir tezgâhtaki ustasına bakıyordu. Kahvecinin oğlu musun? Hayır ağabey, yanmda çalışırım. Anan baban var mı? Var amma, Simavın köylerinde. Beş yıldır burada çalışıyorum. Onları görmedim. Nerede kalırsın? Na, şu kahvenin kerevetinde yatanm. Gündüzleri su taşınm. Akşamlan kahveye bakanm. Gece burada bekçilik yaparım. İşte bu kadar.. Kaç para alıyorsun bu yaptıklanna karşı? diye sordu. Kaç para mı?.. diye çocuk düşündü. Sonra gülerek: İşte yeyip içiyorum ya!.. dedi. Müşteriler bahşiş verirse onnan kunduralarımı yaptırıyorum. Bu sırada kahveci yüksek sesle çıra ğını çağırdı. Çocuk korkarak seğirtti.Demir, onun arkasmdan endişeyle bakıyordu. Fakat biraz sonra gülerek geldiğini görünce içi rahat etti. Ağam sana soruyor, rakı içmez misin diye? dedi. Demir, etudiant eğlencelerindenberi aylardır ağzına içki koymamıştı. Gülümsiyerek elini vurdu: Haydi hatırın için dedi getir bakalım! Bu sırada iskambil partisi ateşleniyordu. Birlilffr ve kozlar masada şaklatılır ken kazananlann neş'eli sesleri, kör talihe fırlatılmış küfürler küçücük kahveyi doldurmağa yetiyordu. Herkes kendi i şinde olduğu için, Mehmed Demirde artık ilk zamanki çekingenlikten eser kal mamıştı. ruşturdu. Çocuk masanın üzerini meze gibi şeyler, kü^ük tabaklarla doldurmuştu. Bir aralık: Şu ortadaki san bıyıklı kim? diye sordu. Kahvecinin çırağı, kendi ihtısasına giren bu işlerin sorulmasmdan dolayı herhalde gururlanmış ve sevinmiş olacak ki, büyük bir sır veriyormuş gibi ihtiyatla kulağına eğilerek, bununla beraber gene parmağile usulca masayı göstererek: Na, şu ortadaki mi? dedi. Onu tanımıyor musun? O reis Salâhaddin Beydir. Ne reisi? Ne reisi olacak, belediye reisi ca nım, dedi. Na, onun yanıbaşındakı şu kara saçlı adamı görüyor musun? O da şu Kavaklıların oğludur işte. Bu Kavaklılar da kim oluyor? diye Mehmed Demir sordu. Kavaklılar canım, dedi. Kavak lılan bilmiyor musun? Kapalıçarşıdakı kurukahveciler. Onları bilmiyen var mıdır? Oğlu bizim ustayı çok sever. Burdan hiç eksik olmaz. Alah razı olsun, Kadehi sonuna kadar içti. Alaturka bahsışlannı da unutmazlar. Demir, biraz önce kendi kendine mı içkinin sert ve yakıcı tadına kendini alıştırmamış olduğundan acı acı yüzünü bu nldanarak birşeyler yazan garib ihtiyara İ Düzeltme ve itizar Dünku tefrikamızda fAkşamın tevekkul ve hüzun getiren sesleri» terkıbinde tevekkul kelimesi «gonül» suretile çıkmıştır. Düzeltlr ve ozür tileriz. J