20 Birinciteşrin 1936 Küçük hikâye Ceza.. yordun, aylığından kesiyorlardı. Ben de kırdım amma, aylık filân olmadığı için benden birşey kesmediler. Açıkgöze bak!... Ali sesini çıkarmadı. O gün muşam balar cilâlanmış, yerler cam gibi pırıl p r rıl yanıyordu. Hademe namzedi Hüseyin, bir köy türküsü söyliyerek, sofralann üstündeki tabaklan tepsinin içine üstüste sırahyor du. Ali dayanamadı: Ulan! O kadar tabağı bir kerede götüremezsin! Hüseyin kurumla başım kaldırdı: Neye götüremiyecekmişim? Aslan gibi götürürüm. Allah versin amma, pek gözüm kesmiyor... Hüseyin, üstüste duran tabaklarla dolu tepsiyi iki elile tutarak omzuna kaldırdı. Yemekhaneden çıktı. Aradan birkaç dakika geçmişti. Koridorun mutfağa giden merdivenlerinden gökgürültüsüne benziyen bir şangırtı ve bir haykırma duyuldu. Hademe Ali, koşarak merdiven ba şına gitti. Hüseyin, merdivenin orta sa hanlığında, parça parça olmuş bir yığın tabağm arasında oUıruyordu. Şakağının kenarından, ince bir çizgi kan akıyordu. Gürültüye koşan hastabakıcılar, hemşireler, hastalar, doktorlar, acımakla gülmek arasında bakışlarla Hüseyne bakıyorlardı. Biraz sonra hastalar gitti. Nöbetçi doktor, emirler vererek çekrldi. Ortalık tenhalaştı. Hüseyin, aptallaşmış gibi tabak kı * rıklannın ortasmda kıpırtısız oturuyordu Aradan yarım saat geçmişti. Hademe namzedi Hüseyin, başı sarılı olarak koğuşa girdi. O kadar derdli, o kadar a cınacak bir haldeydi ki, kimse gülmeğe cesaret edemedi. Hüseyin, bir köşeye oturdu: Hemşeriler, size Allahaısmarladık demeğe geldim. Gürültülü bir sorgu başladı: Neden? Hasta mısın? Yazık be, gitmeseydin! Gidip te ne olacak? Hüseyin, elile susmalarını işaret etti: Ali ile gülüp eğleniyordum amma, o aylığından kesile kesile adam oldu. Ben aylıksızım diye hiçbir şeye aldırış etmedim. Şimdi de bugün kâşki aylığım olsa, onun topunu keVselerdi.. Senin yok ki kessinler! Hademe namzedi Hüseyin, gözlerinin yaşını sildi: îyi ya, aylığım olmadığı içın sen adam olmazsın diye, benim de ümidimi kestiler. Unutulmaz ESKiIV.O filminin unutulmaz yaraücıları MALA ve LOTUS Hastanenin uzun koridorunda büyük bir şangırtı koptu. Oda kapılanndan başlannı uzatıp merakla bakanlar, şaşkın, korkak tavırh genc bir hademenin, yerde parça parça olan tabaklan, yerlere serilen yemekleri, dağılan çatal, bıçak, kaşığı, topladığını gördüler. Genc hademe, dokunulsa ağlıyacak haldeydi. Kırıklan, tahta tepsinin içine koyarak götürürken, hasta odalarımn kapılan birer birer kapandı. Genc hademe, biraz sonra elinde kü çiik bir kova sabunlu su, ve bir bez parçasile döndü. Yerleri sildi, temizledi, kuruladı, gitti. Aşağıdaki, hademeler koğuşunda, konuşuyorlar, hastalardan birinin yeme ğini götürürken, tepsiyi devirerek, tabaklan, bardağı kıran, yemekleri döken, ortalığı kirleten hademe Ali ile alay ediyorlardı. Salak mıydın be? Nasıl devirdin, koca tepsiyi? Dağdan geldi, ne olacak! Hademe Ali, alay edenlerin kafala rını, biraz evvelki tabaklar gibi, parça lamamak icin kendini zor tutuyordu. Kaza oldu be! îstiyerek yapma dım ya... Dikkat edeydin! Şimdi aylığından kesilince anlarsın... Hademe Alinin, hiddetten, üzüntü den dudakları titriyordu. Başına ateş çıkmış, yanakları pençe pençe kızarmış tı: Istiyerek yapmadım. Düşmemin sebebi, hep Ahmed. Hepsi birden sordu: Neden Ahmed oluyormuş? Hademe Ali, başmı iki yana sallıyordu: Bu sabah, muşambalara verdi cilâyı, verdi cilâyı, ayna gibi oldu. Kori dordan uçacak değilim ya, yürürken ayağım kaydı, herşey kınldı, üstelik bütün hastalar da dışarı çıkarak, beni gördüler, alay ettiler... Köşede oturan saf bakışlı, bir delikanh, başını arkaya bırakarak kahkahalarla gülüyordu. Hademe Ali, ona dönerek bağırdı: Ulan ne gülüyorsun be Hüseyin? Delikanlı, dogrularak Aliye baktı: Sana gülüyorum. Sen de benimle beraber geldin. Köyümüz bir, soyumuz bir amma, seni açıkgöz diye aylığa ge çirdiler. Ben ayhksız çalışıyorum. Ulan açıkgöz sen değil, benim... Hademe Ali, şaşkın şaşkm sordu: Neden? Neden olacak be, geldiğimiz gündenberi ayağm kayıyor düşüyorsun, öteberi kınyorsun, kapılara çarpıp camlan indiriyorsun. Aylığından kesiyorlar. Sen, açıkgözsün!.. Herkes kahkahalarla gülüyordu. Hademe Ali, yerinden fırlryarak, dışarı çıktı. * * * Hademe Ali artık dikkatli iş görüyor<du. Yavaş yavaş, ayaklan cilâlı muşambalarda kaymadan yürümeği, eline ver dikleri kınlacak şeyleri tutmağı, kapılan yavaş kapamağı öğreniyordu. Üstüste kesilen aylıkları canına tak demiş, bu aa, herkesin alay etmesi, onun adam olma sına yardım etmişti. Birkaç ay sonra, hastanenin, eli işe yatkın, becerikli adamlarmdan biri olmuştu. Bir öğle yemeğinden sonra, büyük yemekhanenin masaları üzerindeki tabaklan toplayıp tepsinin içine yerleştiren, aylıksız hademe namzedi Hüseyin, büfe nin üstündeki bardaklan kurulıyan Aîi ile alay ediyordu: Geldigin zaman, herkes sana dağların ayısı diyordu. Hergün birşey kırr 1 İNSAN AVCILARI Dlinyanın bütün aşk ve güzellikleri, kin ihtiras ve dehşeti bir arada RADVO BU akşamki program j İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadts 13,05 plâkla hafif müzik 13,25 muhtelif plâk neşriyatı 18,30 çay saati, dans musikisi 19,30 çocuk masalı, İ. Galib tarafından 20,00 Türk musiki saz heyeti 20,30 Bayan Belma ve arkadaşları tara fmdan Türk musikisi ve halk şarkıları 21,00 plâkla sololar 21,30 orkestra . 22,30 Ajans haberleri 23,00 son. VİYANA: 18,35 konser 19,30 fransızca ders, konuşma 20,05 saat, haberler, hava rapo ru 20,15 haftanm makalesi 20,40 ko nuşma 21,05 musiki 22,35 yeni hayat 23,15 haberler, hava raporu 23,25 piyano konseri 24,20 eğlenceli konser. BERLİN: 17,35 kanşık yayın 18,35 konuşma19,05 konser 20,05 futbol maçı 20,20 ev mu sikisi 20,50 günün akisleri 21,05 haberler 21,15 orkestra konseri 23,05 hava ra poru, havadis, spor 23,35 eğlenceli mu siki ve halk havaları. BUDAPEŞTE: 17,15 kadınlarm zamam 18,35 gramo fon 19,35 konferans 20,05 salon orkestrası 20,35 memleket yayını 21,05 kısa üç piyes 22 haberler 22,20 salon orkes. trası 23,10 Çingene musikisi 23,50 or kestra konseri 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 18,05 eğlenceli konser . 19,05 havadis 19,00 gramofon, konferans 20,20 şan konseri 20,50 keman konseri 21,20 konfe rans 21,35 senfonik konser 22,35 haber ler, spor 22,50 konserin devamı 23,25 musiki 23.50 fransızca ve almanca ha berler . 24 son haberler. LONDRA: 18.50 eğlenceli musiki 19,20 çocuklarm zamanı 20,05 orkestra konseri, havadis 21,35 piyes 22,50 zenci şarküarı 23,05 büyük orkestra konseri . 23,35 musiki, havadis 24,30 dans musikisi, havadis 1,45 piyano konseri. PARİS [P. T. T.]: 18,05 şarkılar 18,20 edebî yayın 18,35 çocuk şarkıları 19,05 orkestra konseri 19,35 musiki konuşması . 19,50 konferans20,05 orkestra konseri, havadis 21,40 or kestra konseri 22,05 konuşma 22,35 senfonik konser, havadis. ROMA: 19,25 kanşık yayın 20,10 ingilizce ha . berler, yabancı dillerde konuşma 21.10 havadis, konuşma 21,45 komedi 23.05 koro konseri 23,35 dans musikisi, lstirahat esnasında havadis. Niğdede İsrafil oğlu Halil kiitübhanesi Cumhuriyet gazetesinin ve bütün mekteb kitablan, kırtasiye, gazete ve mecmualann tevzi yeridir. Bir oyun değil... Bir filim de değil... Bu defa.... Kendisi.... Bizzat kendisi.. OSMANLI BANKASl İLÂN Osmanlı Bankasının Galata, Yenicami ve Beyoğlu daireleri, cumhuriyetin ilânının yıldönümü münasebetile ilk • teşrinin 28 (öğleden sonra), 29 ve 30 uncu günleri kapalı bulunacaktır. G. MiLTON (BOUBOULE) 23 Birinciteşrin Cuma akşamından itibaren Şarkı ve müzikhol kralı Açık teşekkür Refikamın vaz'ı hamlinde yüksek hazakat ve ihtimamlarına şahid olduğu muz Fatihte doğum mütehassısı sayın Dr. Bay Nuri Süleymana derin ve kalbî teşekkürlerimizi sunmağa muhterem gazetenizin tavassutunu saygılarımla dilerim. Doktor Selâmi Bilsel TEPEBAŞI GARDEN ! Cumartesi ve Pazar günleri saat 17 de matine sahDesinde görecek, dinliyecek ve candan alkışlıyacaksınız. Yalnız 3 gün için 1 YILDIZ SİNEMASI Yannki çarşamba jrünü matinelerden itibaren Sinema tarihinin rakibsiz ve emsalsiz şabeseri: H A L K OPERETİ Pek yakında kış operetlerine başlıyor SEYEK Büyük operet 3 perde POMPEİNİN SON GÜNLERİ Filmini jröstermeğe boşlıyacafmı arzetmele büyük iftihar duymaktadır. D i K K A T : istanbul SPORTMENIerine ve sporu seven amatörlerin nazarı dikkatine : Yıldız sineması müdiriyeti, memleketimiz sinemacıhğı tarihinde yer tutacak cesurane bir yenilik daha yaparak ALKAZAR SiNEMASI 11 inci 936 Berlin ilk defa olarak gayet ucuz fiatlarla gözterecektir. SENENiN EN BÜYÜK FiüMLERiNi Umumî duhuliye 30 kuruş Yannki matinelerden itibaren Berline gidemediğinizi unutturacak Herkes tarafından terkedilmiş... Onda af ve sukun bulmuştur... lar filmini baştan sonuna kadar bütün teferruatile ve şatnpiyonumuz YAŞAR'ın Istanbula dönüşü merasimini gösterecektir. Ayrıca : Istanbulda ilk defa olarak bugünün Venüsü OLİMPİYAD STAVİSKY İSKANDALI Sinemasında Sineması NÖBETÇİ ECZANELER Teessür ve neşenin münavebe ile rol oynadığı böyük bir eser. Oynıyanlar : MARCELLE CHANTAL JULES BERRY LUCiEN BAROUX Pek yakında S A K A R . 1 A Bu cuma saat 21 de CAROL LOMBARD CHARLES LAUGHTON ve TURK CAH1D UÇUK Lise ve Orta mektep talebesine Paramount'un büyük sergüzeşt filmi 21 teşrinievvel çarşamba gOnQ akşamı BEYAZ E8İRE T YATROSU m temsil ettikleri Oynıyanlar: WiLLiAM POWELL ve BETTE DAViS 200 genc ve güzel dansöz sahnede A^k, rövu, sürpriz ve zarafetle dolu olan bu filtnin pek cazib ve alâkabahş bir mevzuu vardır. MODA ÇILGINLARI Pek yakında Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar i dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Şeref), Alemdarda (Ali Rıza), Bakırköyde (Istepan), Beyazıdda CAsador Vahram), Eminönünde (Beşir Ke . mal Cevad), Fenerde (Hüsameddin), Karagümrükte (Kemal), Küçükpazarda (Ne cati), Samatyada (Erofilos), Şehreminin de 'A. Hamdi), Şehzadebaş,mda (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde (Barbut), Kasımpaşada (Vasıf), Merkez nahiyede (Della Suda), Şişlide (Nargileciya«), Takslmde (Llmonciyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide (Yu suf), Kadıköy, Muvakkithanede (Saadet), Kadıköy. Söğüdlüçeşmede (Hulusi Osman), Usküdar, İmrahorda (İmrahor). Briç dersleri Evlerinde kolay bir usulle hususî briç dersleri almak istiyenler mektubla: Beyoğlunda Yağhane caddesi Nefti sokak No. 5. Profesör Sapriçe müracaat etmelidirler. kitabıdır. Maarif Vekâletince kabul edilmiş, ikinci defa basılmıştır. Üç talebe, bir muallim kasmı vardır. Birinci 23, ikinci 34, üçüncü 40 kuruştur. Taşrada toptan alanlar dan posta ücreti almmaz ve tenzi lât yapılır. Satış yeri Cumhuriyet matbaası sıdır. La Clef du Français En iyi ve çabuk fransızca öğreten kitab Merhum Ali Nazimanın Ş I K sinema Umumun arzusu üzerine SARAY ve SAKARYA sinemalarında birden ( YENİ ESERLER Gündüz İspanyada Sınıf Kavgaları 3 TURAN Naşid Halide Fahri HEM EBE HEM GEBE Vodvil 3 perde, Yazan Agâh Izzet İlk / MEYERLİNG filmi çarşamba akşamına kadar gosterilecek, görmiyenler için son fırsat Birleşiği i defa olarak *HAPLIN ASRî ZAMANLAR filminde CHARLIE Her ayın on beşinde çıkan bu kültür mecmuasınm yedinci sayısı çıkmıştır. Subhi Nuri İleri tarafından bu isimle yazılmış olan eser çıkmıştır. Eserde faşizmden, mevkii iktidara gelen faşistlerin halk kütlelerine neler verdiklerinden bahsedildikten sonra İspanyadaki sınıf kavgalarına temas edilmektedir. SALAHADDİNİ EYYUBi DUnya tarihine şeref veren bir isim E H L i S A L İ B MUHAREBELERİ kendilerini bilemiyecek bir halde ve karanlık içinde kaldılar. Baygın ve bitab yarı bellerine kadar su ve kum içinde gömülü idiler. Gözgözü görmiyecek derecedeki karanlıkta evvelâ Kutsinin sesi ak setti: Kadri.... Kadri.... Biraz sonra Kadrinin zayıf, korkak sesi cevab verdi: Kutsi. İkisi de hayatta idiler ve bunun keşfi ikisini de daha çok canlandırdı. İkisi de nefsini müdafaa için kımıldamağa, vaziyetini ıslaha çalışıyordu ve bu sırada konuşabildikleri, tek kelimeden başka bir şey değildi. Yalnız isimleri: Kadri.... Kutsi.... Bu iki kelimeyi tekrar ederlerken ikisinde de sonsuz bir sevinc vardı. Talihin büyük bir yardımile yakayı kurtarmışlar, gene bu yardımla yanyana düşmüşlerdi. Kollarını uzatarak birbirlerini tutmaya çahştılar. Nihayet elleri birbirini buldu, yuvarlanarak sarıldılar. Fakat hemen kendilerine geldiler. Çünkü bir kum yığınının üstüne rasgele rek kendilerini emniyette buldukları halde bir anda dizlerine kadar suya gömülmüşlerdi. Hem de bu su, nasıl bir su idi kimbilir?... Bir batakhk mı, bir çamur deryası mı, yoksa lâğım mı? Hiç şüphe yoktu ki bu karanlıkta temiz bir su yığmtısı olamaz. Zaten burunlarının kökünü kıran koku da suyun cinsi hakkında onlara kâfi malumat veriyordu. Fakat ne ehemmiyeti var? Burada, nereden geldiği malum olmıyan bir hava cereyanmdan başka ses işitilmediği için Kadri ve Kutsi hayatlannı son derece emniyet altında görüyorlardı. Ne bir tavan baskısı, ne de kum seli onları tehdid ediyordu. Hatta bir aralık Kutsi, elile meçhul bir istinadgâh bularak ayağa kalktı ve sevincle haykırdı: Kadri, kurtulduk!...Kadri mütemadiyen vaziyetim isla ha, suyun içinden kurtulmağa çalışarak: Ne söylüyorsun, nasıl kurtulduk? diye sordu. Kutsi, bulundukları vaziyette bile sükun ve itidalini tekrar toplıyarak arkadaşına emniyet ve itimad telkin etmek, o nun itidalini, soğukkanlılığmı temin et mek gayretile kollannı salladı: Azizim, dedi. Ya bir tesadüf, yahud düşmanlarımızın yanlış bir hesabı veya gafleti bizi kurtardı. Biz buraya aleyhimize kurulan tuzağın neticesi olarak düşmüş değiliz. Böyle olsa çoktan bo ğulur giderdik. Yahud bulunduğumuz yer, içinden çıkılamıyacak bir yer olurdu. Zaman geçtikçe havasızlıktan ölürdük. Halbuki haydudlar bizi hem bir tavanın tazyiki altmda ezmek, hem de kum yığmlan arasında boğmak tecrübesini yaptılar. Ancak bu kum yığınlan bulunduğumuz odanın zeminini ezdi. Altındaki kemerler bu yığmlara tahammül edemedi ve tavan çöktü. Biz şimdi evin bodrumunda bulunuyoruz. İçinde yüz düğümüz su da gecenki yağmurlardan sızan ve burada toplanan sudan başka bir şey değildir. Ayağa kalkarsan meseleyi anlarsın..^ Kadri bu ümid verici sözlerin verdiği kuvvetle kendini topladı; arkadaşmın da yardımile ayağa kalktı. Diz kapaklarını, belini geçen su, ayağa kalktığı zaman ancak çorablanm ıslatabiliyordu: Sahi üstadım; dedi. Ben de ken dimi amma ümidsizliğe kaptırmışım! Dedi. Kutsi ona ve kendisine itimad telkin etmekte, ümid vermekte devam ediyordu: lArkast var\ DUnya sinemacılık tarihine şeref kazandıracak bir filim. Pendikteki beyaz ev Zabıla romanımız: 58 Odanın masa, iskemle gibi eşyası kuma saplanırken Kudsinin pabuçlarına da kumlar girmeğe başlamıştı ki birden hiddetle bağırdı: Kadri, haydi, fırla... Buradan mut]aka çıkacağız! Ve bir sandalye yakalıyarak kapıya savurdu. Sandalye kapıda sert bir ses çıkararak kırıldı. Bir masayı kavnyarak kapıya çarpmağa başladı. Bu karanlık ve dört tarafı kapalı odada derin akisleı yapan sadmelerde hiçbir işe yaramadı. Yalnız yağlı boyalar üstünde izler, lekeler yapıyordu. O zaman Kutsi: Bundan hayır yok. Fakat kendimizi kuma batarak boğulmaktan kurtarabiliriz, dedi. Iskemlelerden birinin üstüne çıktı. Fakat neye yarar? Zaten tavan kendi boylanna kadar inmişti. İskemle üstüne çıktığı zaman Kutsi ikibüklüm olmıya mecbur oluyordu. Odanın bir köşesinde elindeki elektrik lâmbasını Kutsiye çeviren ve nevmidane onun hareketlerini Silâhın nereden atıldığmı anlıyamıyarak yalnız sesile ve odada şimşek gibi çakan kıvılcımlarile şaşkm bir hale gelen Kadri yere çökmüştü. Birdenbire korkunc bir gürültü, bir uğultu duyuldu ve bu sefer ne olduğunu takib eden Kadri: Kutsi de anlıyamıyarak bir ok gibi atıldı. Belki kumda boğulmaktan kurtu Muvazenesini kaybeden ve yerlere serilen luruz. Amma ezilmekten kurtulacağımıza Kadriyi belinden kavnyarak ayağa kalimkân göremiyorum. dırdı. Elinden elektrik lâmbasını kaparak Dedi ve elile tavana dayanarak: odanın ortasına, yere çevirdi. Bu tavanı yerinde tutacak hiçbir Kum kümeleri alçalmıya, bir nokta kuvvet yoktur. dan aşağıya akmıya başlamıştı. Ne oluDiye ilâve etti. yordu? Tavan çökmekte devam etmiş, artık İki memur çılgın gibi bir halde, ne yabaşlanna temas etmek üzere bulunmuş pacaklarını bilemiyerek birbirlerine sarıltu. Kadri artık hiçbir ümid kalmadığma, mışlar, ortadaki meçhul faciaya doğru herşeyin mahvolduğuna hükmetmişti ki gözlerini çevirmişler, hiç birşey görme yanıbaşmda müthiş bir tarraka işitti. Zaden bekleşiyorlardı. Fakat içeriye ferah ten elektrik lâmbasını artık bir tarafa atbir hava girmişti ki ciğerleri biraz rahat mış, dizleri bükülmüş, bir duvara yaslaişlemiye başladı. narak gözlerini yummuştu, yerinden sıçKutsi lâmbasını tekrar ortaya çevirdi. radı, bir çatırtı daha... Geniş bir delik kum yığınlannı aşağıya Kutsi, küfürler savurarak, odanın kum doğru sürüklerken Kutsinin ayağı kaydı yağmuru yagan köşelerine nevmidane a ve ikisi birden bu deliğe tekerlenip gittiteş ediyordu. Silâhındaki son iki kurşunu ler.. sakladı. Bu iki kurşunla arkadaşını ve kendisini müthiş bir ölümden, daha az dehşetli bir ölüme sürüklemek istiyordu. iki zabıta memuru on, on beş dakika Karanlık bir yol