CTJMHTTRİYET 9 Temmuz Küçük Hikâye Mukaddes kuş Biblîyoğrafya Pratik Elektrik İkbal Kitabevi 1936 Fiatı 125 kuruş Neşiryatımız yakından takib edile cek olursa kaydedilebilecek bellibaşlı noksanın umumî mevzular üzerine halkın istifadesi için yazılmış eserler ol duğu derhal meydana çıkar. Bundan ev vel de bu hususa işaret etmiştik. Bu sebebden mühendıs Raık Üstü nün yazdığı ve İkbal Kitabevinin itina ile bastırarak halkm istifadesine arzettiği bu eseri alkışlamak lâzım gelir. Büyuk kıt'ada 332 sahıfe tutan, re simli ve cıldli olan bu kitab için konulan 125 kuruş münasib bir fiattır. Kitabın ön sözünde müellif bakmız ne diyor: «Bu kitabı halk için yazıyorum. Orta ve hatta ilk tahsili yapan herkesin an laması için elimden geldıği kadar açık yazmaya çalıştım. Hemen hemen her bahsin ve formülün sonuna hayatta raslanan bir mesele ve bunun cevabını koydum. Arabca ve terkibli ıstılahlar yerine piyasa lisanında kullanılan fransızca karşılıklannı kullandım. Elektrik âleminde raslanan bellibaşlı makinelerin prensiplerini ve bunlar üzerinde bilinmesi lâzım gelen şeyleri anlattım. Fakat her şeyi o kadar tam olarak yazdığımı iddia edemem. Çünkü o zaman bu kitab çok büyürdü.» Kitab bu ön sözlerle kâfi derecede anlatılmış olduğundan buna ilâve edilecek bir şey göremiyoruz. Yalnız söylenildiği gibi bu kitabın ilk tahsilini vapmış olanlara da faydası olabilece ğini zannetmiyoruz. Esasen onlar için buna lüzum olmadığı kanaatindeyiz. Ayni zamanda eminiz ki lise tahsilini bitirememiş genclerle sanayi mekteb leri talebesi bu kitabdan hakkile isti fade edeceklerdir. Kitabın elektriğin ne olduğuna, elektron nazariyesine aid satırlarına göz gezdirirken Ahmed Rasim merhumun elektriğe dair küçük risalesi hatırımıza geldi. Onun ne§ri tarihi olan 1886 senesine kadar bizde elektrik hakkmda umumî malumat veren hiçbir eser ba sılmamıştı. Ahmed Rasimin «Makrıköy Mektebi İptidaii Behramî> muallimi iken yaz dığı bu kitabın başındaki: «Bu fennin tevsii için pek çok zamandanberi Ne zareti Aliyei Telgrafla yakın vakjtler de Nezareti Celilei Bahriyede sarfı ikdam olunmaktadır.> kaydinden yurdun yarım asır evvelki muzlim mukadderatını ve bugünün yeni yeni imkânlar yaratan, ve koca iki nezaretin güçlükle istifade ettiği elektriği en küçük evlerde hizmetkâr yapan kudretini ne canlı olarak tebarüz ettirmek kabildir. Sergîye rağbet arlıyor RADYO r Bu akşamki program J ISTANBUL: 18 Taksim bahçesinden nakil, <iens mu. sikisi ve salon orkestrası 30 sıhtıl fcon » ferans, Dr. Hüseyin Kenan Tunafeen tarafından 20,30 stüdyo orkestraları 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Aj«nsH>m gazetelere mahsue havadis servlM 7«Pilecektir. VIYANA: 18.35 konser 19.05 konuşma, fennl ha • berler, konuşma, coğrafya haberleri . 20,05 haberler ve hava raporu 20.25 Viyana şar. kıları 21,05 komedi 23 05 haberler 23,15 eğlenceli musikl . 23 55 konuşma 24,10 musikinin devamı 24 50 dans mustidsL BERL1N: 18 35 konuşma 19.06 gramofon, »ue*ki 20 35 isveççe ders, giinOn aklslerl, haberler . 21.15 müsabaka nakli 23,05 hara raporu, havadis, spor 23,35 konferaos • • 23.50 dans havaları. BTTDAPEŞTE: 18.05 hikâyeler, jHvano teonserl • M,06 röportaj 19.35 konser 21,05 konferans . 21,40 Çingene muslkisi 22 05 haberler, konferan* 23.10 gramofonia opera par» çası .1.05 son haberler. BÜKREŞ: 18 05 konser. havadis 19,20 fconserkı *«varru, konferans 20.25 Şan konserl, pro • gram. kitablara dair 21.20 küçuk orkes . tra, haberler, spor 22,50 konser, sonra gramofon 23.50 almanca ve fransızca haberler 24 haberler. LONDRA: 17.50 orkestra konserl ve şarkılar ^gnu mofonla"' 18.20 çocukların aamanı, ha • vadls, Natıonal istasyonu . 21,05 gramo • fonla konser 21.35 orkestra konseri22,15 konuşma 22.35 dans muslkisi. spor, ha vadis 23.35 dans musıkiâtnin devama, ba* vadLs, konuşma. PARİS [P. T. T.>: 17,05 karışık yayın . 17,35 eskl ro»sOd <gramofonia) 18 05 musUü memletaeMe « ri 19,05 Org konserl, havadis . 20,80 teb ve spor 20,43 şarkılar, konuşma, havadds, gramofon 21,35 karışık yayın, istlrashat esnasında düetolar 23,35 havadia. ROMA: 18,20 konser 19 36 yabancı diHercte ko. nuşma 20,05 liman haberleri ve gramo • fon . 20.10 lspanyolca seyahat haberleri * 20,25 eğlenceli musikl, fransızca haberler « 20,55 Yunanlstan İçin yayın, havadis, ko m nuşma 21.50 opera yayını, istirahat esnasmda konuşma, en sonra havadis T« bıgllizce haberler. Claire Goll'den Aralan açıldığının otuzuncu gecesıy di. Otuz gündenberi de, Flavie hemen hiç gözünü kapamamıştı. Hayatında çiçeklendiğini gördüğü hiç bir fizik veya manevî ıstırab, çocuk do ğurma, ameliyatlar, aynlma veya matem bugün kalbini kemirmekte olan azab kadar tahammülsüz olmamıştı. Eczanelerde mevcud muhtelif isimde her uyku ilâcını kullandı, hiç biri fayda etmedi; bilâkis, onda Jeanın evinin hulyası, alnının üze rine haz duyarak dayayacağı bir his haline gelmişti. Her geçen gün, bu hulyayı tahakkuk ettirmek, evi tekrar görmek arzusunu artnyordu ve giderse sevgilisini de orada bulacağım umuyordu. Fakat, eve nasıl girecekti; fakat, ne olursa olsun girecekti, aşka dayanabile cek bir tek kilid yoktur. Bahçeyi çeviren parmaklığın önüne geldi. Evin boş olduğunu zannetmeğe başladı. Kullandığı maymuncuk kilidin içinde bir maniaya rasladı. Flavie torbasında yünle sanlı çekici çıkardı, vurdu. Kaoının camlarından biri şangırtı ile kınldı. Ya, şimdi bu gürültüyü komşular duyarsa? Ya onu alıp komiserliğe götürürlerse? Kendisinin bir para değil, bir his karmanyolacısı olduğunu nasıl anlarlar, ve ona nasıl hak verebilirler? Korku içinde bir müddet bekledi, sonra kendini topladı. Komşulann ne ehemmiyeti var; onun için tek varlık sevgilisi idi. Fakat, içeriden hiç ses gelmeyince anladı ki, Jean evde yoktur. Kınlan pencereden elini soktu, iç taraftaki anahtan çevirdi, ve kapı açıldı. Içeri girdi. Aylarca girip çıktığı, karşılandığı ve uğurlandığı bu kapı eşiğine canlı ve hatıra haline gelmek istemiyen hislerle baktı. Peki amma, Jean nereden çıkmıştı, derhal, zemin katındaki büyük pencere nin kanadlarmı hatırladı. Pencere aralık bırakılnuştı. Bir sıçrayışta salona girdi. Gecenin dehşeti yorgunluğunu biraz daha artınyor, ve şimdi bu girdiği evde, mutlak bir seyahate çıkan ölü bir dostun evine girildiği zamanki dehşeti duyuyordu. Şuradaki divan sanki öliinün yatağı. Piyano şarkıları boşaltılmış bir kutu. Ve Jeanın şu sözlerini hatırladı: Seni o kadar seviyorum ki, yanında iken bile senin daüssılanı çekiyorum! Ve geceleyin de ayrıhrken: Benden her aynlışta, seni bir daha goremiyecekmişim iddiasını taşıyan hisleri parçalamak istiyorum. Maamafih, ara mızda sadece gecenin karanhğı var. îşte yatağı. Onu okşuyor. Yorganı biraz oynatmca, yastıkta kırmızı lekeler göriiyor? Bu hangi dudakların kırmızısı? Demek ki, bu kırmızıların sahibi onun aşkını çalmıştı. Ondan nasıl intikam almalıydı? Öteyeberiye bakıyor, her gördüğü şeye karşı, Jeana gösterdiği neviden derin bir alâka besliyordu. Fakat, şimdi her eline geçen şeyi yanmakta olan ocağa fırlatıyordu. Bir aralık ocağm yanındaki küçük bir masada birbirine yaslanmış iki kadeh gördü, ve uzun uzun düşündü. Birden karar vermiş gibi, bütün çekmeceleri açtı. Jeanın bütün sırlarını öğrenmek istedi, ve kendi kendine bugüne kadar öğrenmekte geç kaldığı için de lânet etti. Ocak, ağzına atılan yiyecekleri çiğnemekle meşgul. Ateş kırmızısı bir buharla boğulur gibi olan Flavie, ateşin karşısında diz çökmüş, yanmakta olan mazisine ıslak gözlerile bakıyordu. Bir gaz kibriti kokusu boğazını sıkıyordu, oraya yığıldı, şimdi bütün bir odayı kendine çekecek kadar büyük bir ıstırabla ağlıyordu, ve salon bu ağlamanın hıçkırıklarına acıyarak bütün hatırlarını sanki Flavienin kucağına atıyordu. Bu hassasiyetin hüküm sürdüğü bu zamanda, bir aralık, gecenin korkuncluğu içinde bir gülme, kahkahalarla bir gülme yükseldi. Burada kim gülebilirdi? Bu bir hayalet mi, yoksa bir canlı mıydı? Flavie, nefretinin her zamankinden daha fazla kuvvetlendiğini hissetti. Fakat, bir taraftan müthiş bir kork, canlı halde bir korku ile kucak kucağa idi. Ha, ha, ha, ha!!.. Flavie, bunun belki de bir işitme galatı olacağını düşündü. Fakat, bunun sebebini de araştırmak istedi. Ha, ha, ha, ha!!.. Flavie yerinden doğruldu ve merdivene doğru koşmak isterken, bir kanad çırp" ması işitti. Ve birden, yandaki odada bir saksağanm bulunduğunu hatırladı. Fa kat, hıçkırıkları yeniden canlandı. Kimbilir, o da ne zamandanberi, efendisi tarafından terkedılmış, yiyecekten ve insanın şefkatinden mahrum edilmişti? Flavie, kümesin kapısını açtı ve kuşu elleri içine aldı. Zavallınm küçücük kalbi o kadar kuvvetle çarpıyordu ki... Tıpkı, Jeanın, o unutulmaz sabahta, saksağanı Flavienin göğsüne koyarak: İkiniz de ayni kumaştansınız! dediği zamanki gibi.. Fakat, kuş mütemadiyen gülüyordu, arkası kesilmiyen bir kahkaha ile.. Ve o zaman, Flavie, parmaklannm arasındaki bu kuşu, kendisini yaralıyan bu kahkahayı boğmak, boğamıyacağından korktuğu bu kahkahanın sahibini öldürmek ihtiyacmı duyuyor, ve buna mukavemet edemiyordu. Bir aralık, parmaklannı sıktı. Hayvancağız şiddetle kanadlarmı çırpmağa başladı, ölecekti. Sonra, birden kuşu bir titremedir aldı, ve gene tüylerini caninin avcu içine döktü. Ayaklan gerildi, gözkapaklan siyah bir örtü gibi kınştı, ve kapandı. Flavie, garib bir hisle bu canlı ıstırabı seyrediyor, ve zevk duyuyordu. Halbuki, evvelce bir ördeğin kanının akmasma bile dayanamazdı. Şimdi ise, cani elleri.. Kümesin önünde çömeldi ve yanaklan üstünde yuvarlanan gözyaşlarını da emerek şunları söylüyordu: Beni affet, beni affet, sevimli kuş. Biz ayni kıanaştan yapılmış değildik. Görüyorsun ki, ben bir caniyim. Kalbimde bir darlık hissediyorum. Hayat bana tahammüslüz gibi geliyor. Artık yaşıyamıyacağım gibi.. Seni yalnız bırakmıyacağım. Seninle beraber, senin yanında öleceğim. Koşarak merdivenleri indi, torbasındaki uyku ilâclannı aldı, ve küçük mecruhun yanına geldi. Kümesi açınca,' kuşun bir ispazmoza tutulmuş olduğunu gördü. Flavienin kalbi durmuş gıbiydı. Titremeleri hafif çarpıntılar halini aldı. Yavaş yavaş, hayvancağız kendine geldi, hareket etmeğe başladı, hatta uçmağa ve dalına konmağa bile muvaffak oldu. O zaman Flavie kuşu şimdi utanır bir hali olan parmakları arasına aldı, onu kalbi üstünde sıktı, pötü, ve tüylerini gözyaşlarile yıkadı. Ne mucize! Küçük kuş, sevimli kuş, seni o kadar seviyorum ki.. Bundan böyle gördüğün hej şey önünde dize geleceğim. Her mahluktaki ilâhî kıvılcıma tapacağım. Sen ve 'oen beraber yaşıyacağız, birbirimizi seveceğiz. «En zayıf zamanımda bana tüylerini uzattın, teşekkür sana!» Ve Flavie diz çökmüş, göğsünde kavuşturduğu elleri arasında mukaddes ve masum kuşu tutarak, yıldızlara dua ediyordu. Çeviren: Pertev paviyonunda ziyaretçiler tnhisarlar paviyonundan Sekizinci Yerli Mallar sergisinin dün serginin açıldığındanberi hemen en kalabalık günü idi. Havanın biraz açtığını gören halk bu güzel havayı sergıde geçirmiştir. Dün sergiyi şehrimizdeki seyyahlar da gezmişler ve beğenmişlerdir. Birkaç güne kadar şehrimize gelecek olan İktısad Vekili Celâl Bayardan da sergiyi ziyareh başka bir manzara rica edilecektir. Sergide Inhisarlar, Türk antrasiti, Radyolin ve Gripin, Etem Pertev pavi yonları çok rağbet kazanmaktadır. Her akşam sergide konserler ve tenr siller veren Şehir bandosu ve Halk opereti sergiye daha büyük bir rağbet cel betmektedir. Sergide halk saat 24 e ka dar kalmaktadır. Bisikletçilerimiz dün Bükreşe gittiler Nöbetçi Eczaneler Bu gece nobetçl olan eczaneler şunlar» dır: İstanbul clhetindekller: Aksarayda fSanm), Alemdarda fAbdiHkadir), Bakırköyde (Merkez), Beyazıdda (Cdaia^Hhtınettünde (Hüsnü' Kaoıdar), Fenerde fHüsameddin), Karagümrükte M. Fuad), Kwp^pa»arda (Yorgi),,, Bamatya, Kocamus'tafapasada (Rıdvan>, Şehrenüninde (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Halil). Beyoğlu cihetindekiler: Mıllî bisiklet takımımız, 12 temmuz da Bükreşte yapılacak müsabakalara Galatada âsmet), Hasköyde (Neslm Aiştirak etmek üzere dün Romanya vapurile Köstenceye hareket etmiştir. Bisikseo), Kasımpaşada (Müeyyed), Sarıyerde letçilerimiz bu müsabakadan sonra şehrimize gelecekler ve spor kafılesile (Osmanı, Şişlıde ıNecdet), Taksimde (Kan. beraber Berline gideceklerdır. Yukarıki resim dün Romanyaya giden bisik zuk), atımad), ıParunakyan), (Taksim;. Usküdar, Kadıköy ve Adalardakller: letçilerimizi vapura girerken gostermektedir. Büyü*:adada rşinasi), Heybelide (Ta • naç), Kadıköy. eskl Iskele caddeslnde fBüyük), Kadıköy, Yeldeğirmenlnde (Üçle»), üskudar, Ahmediyede (Ahmediye). Ç ASKERÜK İŞLERİ ) SERİF HULUS1 Teşekkür Senelerdenberi çektiğım mide hasta lığının tehlikeye düştüğü bir zamanda Haseki hastensi operatörlerinden Bay Kemal Atayın hazikane ameliyatile hayatım kurtarıldı. Başhekim Nezmi Aziz Selçenle hastalığımı teşhis eden çocuk hastalıklan mütehassısı Ali Şükrü ve operatör Şinasi ve Medeniye ve hastane hemşirelerine alenen minnet ve şük ranlarımı sunarım. Süvari kaymakam mütekaidi İbrahim Emınonu Askerük Şubesinden: 1 Şubemizde kayidll bulunmuç olan larla taşrada kayıdli olup ta subemiz mıntakası dahilinde oturmakta olan piyade sınıfma mensub İhtiyat yarsubaylardan 313 dahil ve 326 dahil doğumlular 1 ağustos 936 da piyade kıtaatına iltihak etmek iızere sevkedüeceklerınden muameleleri yapılmak uzare bu doğumlu piyade yarsubayların 30 7 936 gününe kadar Eminönü Askerlık Şubesine müracaat etmeleri. 2 Bu sınıfa mensub olup ta blrincl maddede doğumları yazılı olanlardan gümrük muhafaza teskilâtı kıt'alarında üni formalı olarak çalışanlar gelmiyeceklerdir 3 Hariciye memurlarmdan olup ta memleket hududu dışında bulunanlar da gelmlyeceklerdir. 4 Tahsil ve ticaret maksadile yabancı ellerde bulunanlar da gelemiyecekleri gibi sitajmı bitirip terhls edilmlş olanlar da sevkedilmiyeceklerinden bu gibllerin de muracaatlerine luzum olmadığı ilân olu nur. İhtiyat zabitanı sitaja çağırılıyor Urfa Memleket hastanesinin hizmetleri r THH ESERtER «Siyasal Bilgiler» (Çajırılar, konferanslar, konpreleT) Eminonu Halkevinden: Evimız bir muhasebe derslerl kursu açmağa karar vermistlr. Dersleri altıncı No. ter Galib Bilgol verecektir. Bu kurslar her sınıf halkm iktısadî ve ticari her ceşid tesbit ve san'at erbabının işine çok yarıyacaktır. 15 7/936 çarşamba günü, saat 18 de başlıyacak olan kurs için hergun talebe kaydedılmektedir. Ders saat ve günlerl ileride tebliğ edile. cektir. Urfa Memleket hattanen Aylık Siyasal Bilgiler «Mülkiye> mecmv. asmın 98 üncü sayısı dolgun bir münd«icatla çıkmıştır. A. Şukrü Esmerin «Balkan Antantık matbuat kongresi» başmakalertle başlıyan bu sayıda «Lider», «Türkiyede şehiroilik», «Kooperatlf bllânçoları», «Füla^ tin ihtilâll», «HindLstanın siyasal lnkişafı», «Harb sonu zirai reform hareketlerl>, «İl^ ml teşkilâtla burokrasiye karşı mdeade. le>, «Muasır Ingilterenin buhranı> ettid. lerl bulunmakta, ayın slyasası ve bibloğ • rafyası yapılmaktadır. susî Muhasebe idare etmektedir. 1935 senesi içinde 1171 dahiliye, 960 hariciye ve 650 nisaiye kısımlanndan hasta müracaat etmiştir. Bunlardan 769 u yatırılmış ve 103 ö ameliyat yapılmıştır. 64 tane de doğum ve nisaiye ameliyatı yapılmışhr. Bu hastanede ilk göze çarpan hınusiyet temizliğile intizamıdır. Yeni bir kurı Urfa (Hususî) Güzel Urfa büyük ve asrî bir hastaneye maliktir. Bu hastanenin muhitteki tesiri can kurtaran vaziyetine gelmiştir. Merkez ve merkeze bağlı köylerden tutunuz da bütün kaza ve nahiyelerden her sınıf halk bu hastaneye gelip tedavi ve ameliyat görerek iyileşmektedirler. Hastane 321 senesinde Mutasarrıf Etem tarafından yüksek ve havadar bir başka kimse yoktu. AbdelMesin içeri girer girmez sıraları bir bir gözden geçirdi. Korktuğu kimseyi görmemiş olacak ki yüzünde bir sevinc belirdi. Bu sevinc bende bir şüphe uyandırdı. Bir fotoğrafçı, hâkimler heyetinin resmini alabilmek için makinesini bir pencerenin kenanna yerleştirdi. Diğer taraftan da bir siyahlı kadın, tam müdafaa yerinin yanında oturmuştu. Acaba oraya girmesine kim müsaade etti, diye kendi kendime soruşturuyordum. Bir elinde bir fotoğraf makinesi, diğer elinde de yakıl mağa hazır bir halde mağnezyum vardı. Gözlerimi reise çevirerek düşündüm. Kadın magnezyumu yakarken elini biraz havaya kaldırırsa suçlunun yüzü gözü birbirine karışacaktı. Tam bu sırada fotoğrafçmın sol elinden bir alev çıkmaz mı? Abdel Mesin iki elini yüzüne götüre rek yere yuvarlandı. Ortalık karıştı, salon boşaltıldı. Biraz sonra reis tekrar celseyi açarak: « AbdelMesin bu anda başka bir mahkeme huzuruna çıkmış bulunuyor: Öldü.» dedi. tepe üzerinde kurulmuş ve 332 senesîne kadar hastane olarak kullanıldıktan sonra mütarekede İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edilerek askerî bina haline getirilmiştir. Bina 1926 senesinde Sağlık Bakanı Refik Saydamın himmetile tekrar hastane haline ifrağ edılmiştir. Kadın ve erkek koğuşlanna ayrılıp elli yataktan ibaret olan hastaneyi Hu gene sükuta daldı ve kulübe doğru yo luna devam etti. Saat gecenin on biri olmuştu, Londra «Camkariyet» in zabıta romam: 100 aheste aheste sise bürünüyor, otomobil komelerinin ve seyrüsefer işaret çmgıraklannm gürültüsü, gelip geçenlere cazib Konuşmuyor, düşünceli görünüyordu. havadisler sunmağa çalışan gazete mü Uzun müddet bu halde yürüdü. Arkadaşı da onun bu sükutuna hürmet edi vezzilerinin feryadlarına kanşıyordu: yor, o da susuyordu. Bir aralık, birdenbire, kendi kendine: Beşı kırk iki geçe cinayetinin son safhası Mis Thaisa Straffordun cesedinde Ah kadın! Kadın! Kadın! dedi. Sana ne isim vermeli bilmem ki! ijapuan otopsi Şekisprin, son günlerde herkesin oCinayet mahkemesinin karari kumak zahmetine katlandığı Hamletinde Esrarın sonu dediği gibi «nazik» demeli Sir. Beyaz saçlı adam başını salladı: Kalabalığın içinde kaybolan bir a O günler geçti Alber. Dediğin isim dam, bu sesleri işittikçe, cebindeki bir herhaldt benim aklımdan geçen kıdına kadın eldivenini sıkı sıkı tutuyor ve güyakışmaz. Ona ne isim verileceğini Al lümsüyordu. lahtan başka kimse bilmez. Bu, hayata ve kendisine karşı meydan Bunu istikbal gösterecektir Sir. okumak İÇİH atılmış bir eldivendi. Evet istikbal. Belki de tahmin eBu eldiven ona: «Inan!» diyordu. I demiyeceğimiz kadar yakın bir istikbal. Beyaz saçlı zat bu kehanetten «mra nansın; fakat neye? Beşi kırk iki geçe Yazan: Gharles de Richter 22 Beşi kırk iki geçe hâdıseleri Fransada da büyük bir alâka ile takib edilmişti. Daha fikirler bu vak'alann hatırasile müteheyyic iken Pariste de bir takım hâdiseler oldu ve Fransız efkân umumiyesini velveleye verdi. AbdelMesin isminde bir hah tüccarı arkadaşını öldürmekle suçlu olarak mahkeme huzuruna çıkanlmış ve tam istic vab edileceği sırada esrarengiz bir surette öldürülmüştü. Polis müfettişi Durkheim şefi Ochille Bastiene bu son hâdise hakkmda şunları anlatmıştı: Biliyorsunuz ki Abdel Mesin, kendisi gibi seyyar hah tüccarı olan bir vatandaşı öldürmekle suçlu olarak bugün ceza mahkemesinde isticvab edilecekti. Arada düşkün bir kadın meselesi de varmış ve suç bu yüzden ika edilmiş. Bu kadın AbdelMesine para yedirmiş. Bütün bu noktalar mahkemede aydınlanacaktı. Salon pek az kalabalıktı. Her zaman hazır bulunan birkaç kişi ile avukatlardan Suçlunun avukatı bütün adliye kapı ! lannda onun bin tane benzerine rasgeüri». larının kapatılmasmı ve yeni suçun faili | Kimbilir, belki de bu hah tüccan nin yakalanmasını istedi. Siyahh kadın başka hah tüccarlarındandı. Bazı gizri ortadan kaybolmuştu. Araştırdılar, nö işler hakkmda ifşaatta buJunmasından betçi böyle bir kadının kapıdan geçmedi korkularak ortadan kaldırılmış olabitir. ğini temin etti. Acaba hâkimlerle beraber Ochille Bastien, Durkheim ile beraber mi girmişti? «Şimal ve Uzakşark oteli» önüne gelcfi. Levhanm altında ince bir yazı ile pmlar Ochille Bastien sordu: lnsan mağnezyum ateşile ölebilir yazılıydı: «Gündelık odalar». Kapıyı açan kadına kartını rerer«fe mi? AbdelMesinin odasile arkadap • Haydi gözleri kör olsun diyelim, nin öldürüldüğü odalan görmeğe §el • fakat ölemez. Şef telefonu açarak sıhhat müdürlüğü dim, dedi. Bir odaya çıktılar. Polis şefi peneere^ nü istedi. Ölüm hakkında bazı izahat aldıktan sonra bir takım emirler verdi ve açarak dışan baktı. Irıtiyar bir adem yol telefonu kapattı. Arkadaşlanna dönerek: üzerindeki bir tek sıraya turmuç AbdelMesinin nasıl öldüğü anla ni okuyordu. Bu herife aldnrotyarak şılmış. Bir nevi nebatî zehir tozu teneffüs yı araşhrmağa başladı. etmiş. Bu tozlar mağnezyuma iyice kanşTavanda bir delik vard*. Bu delîk İ3#t tırılarak bunun alevi sayesinde herifin kâğıdla kapatılmışb. Polis şefi kâgıdı alaburun deliklerine sokulmuş. rak tetkik etti. Sonra Durkheime uzahp< Durkhein sordu: Bak bakalujn, dedi. Fakat AbdelMesin gibi bir hah lArkası var] tüccan ne diye öldürülsün? Paris