28 Haziran 1936 CUMHURtYET SON TEIEFON MABERLEC TELCRAF vc TELSiZLE Hâdiseler arasında Ribbentrop Almanyanın dış siyasetini anlatıyor «Fuhrer, Avrupa devletlerinin teşriki mesaisi için pratik teklifler yapmıştır, fakat...» IBaştarajt 1 inci sahıfede\ ilk ve son sayfa azetenizin ilk sayfasına bakarsınız: tngilterenin harbe karşı koymak için hazırlandığı haberinden, Milletler Cemiyetinin zecri tedbirleri münahaşaya hazırlandığı ve yeni bir otobüs kazasmda 22 kişinin yaralandığı haberine kadar her yazı; ve enkazımn hangi neviden bir cisme aid olduğunu ilk bakışınızdan gizliyen paramparça bir otobüs etrafında, hastane yatağına uzatılmış, başlan sa rılı, baygınlıkla ölüm arasmda gidip gelen sıktntılı nefeslerle ağızları yarı açık ve gb'zleri yarı kapalı, kendinden geçmiş adamların resimleri, içinizde buna benzer fecaat hatıralarınızı ve korkularımzt da ayağa kaldırarak size mes'ud olmanız imkânlarını unutturur. Gazetenizin son sayfasına bakarsınız: Yarı çıplak Ve neş'eli bir kadın ve erkek grupunu götüren zarif bir motörün resimli ilânı; gözlerinin bütün sevincini ve dişlerinin sapasağ • lam, bembeyaz disiplinini bir macuna borclu olduğunu size güzel Ve mes'ud yüzünün açık vesikasile kabul ettirmek istiyen bir kadının fotografisi: küçük ve incecik bir çeliğin keskin tarafından bütün bir genclik doğaca • ğını size vadeden bir tıraş bıçağının çizgilendirdiği ümidler; bir kumbarantn istikbalinize payanda vurarah en büyük felâketlere karşı sizi koruya cağtna dair verdiği teminat içinizi açar. Bu sayfanın vadettiği saadetler ekseriya çok ucuzdur: Sağlam ve inci dişler on beş kuruşadır; sivilcesiz ve buruşuksuz cild otuz kuruşadır; bütün bir genclik Ve iktidar ilâcı bir iki liralık bir tübün içindedir; bu sayfaya imanla bakanlar için ihtiyarlık, parasızlık, hastalık ve ölüm yoktur. Aşağı yukarı her gün ve aşağı yakarı her gazetenin ilk sayfast, bizi olmus ve olacak felâketlerin kederi ve korkusu içine daldırırken, son sayfası bizi bir diş macununun, bir tıraş bı • çağıntn, bir saç suyunun başımıza vereceği genclik, bir buz dolabımn, bir radyonun, bir gramofonun evimize getireceği saadet ihtimalleri etrafmda güzel ümidlere düşürür. Belki bunun için bir kadın bize: «Gazetelerin ilkönce ilân sayfalarını okurum!» dedi; Ve belki de gene bunun için bircok Avrupa ve Amerika gazeteleri ilk sayfalarına boydan boya ilân koymakta, diğer birçok gazetelerin tasavvur ettikleri mahzurları görmüyorlar! Meselelfer İlmin ve felsefenîn milliyeti Peyami Safa Akşam gazetesinde çıkan bir maka esile «Alman felsefesi, Fransız felsefe İngiliz felsefesi» gibi ilim v« felsefeyi milletlere izafe eden tabirlerden, en ob ektif hakikat araştırışlannda bile millî tesirin hâkim olduğu neticesine varan Hasan Âliye, ancak bir tanesini Cumhuiyette gördüğümüz cevablar verilmiş. İlmin ve felsefenin milliyeti etrafında bir münakaşa, ilmin de, felsefenin de, milliyetin de mahiyetleri üstündeki eski meraklarımızı kurcalamak gibi üç isti kamette cazibeler taşıyor. Felsefeyi ilme karıştırarak ve ikisini de müteradif sayarak düşünecek olursak, bütün dünyada kıymetleri müsavi olması lâzım gelen haikatlerin millî vasfı üstünde ısrar edılmeşi bize hayret verecektir. Almanyada da, Fransada da, İngilterede de «bir mü sellesin üç zaviyesi mecmuu iki kaimeye müsavidir.» Böyle bir objektif ve reel hükmün millî veya sahsî tarafını bulamazsınız. «Doğru ilimler» denilen bütün tabiat, fizik ve riyaziye bilgileri, şüphe?iz, daha fazla beynelmileldirler. Fakat manevî ilimlerle felsefeyi madde ilimlerinden ayırarak düşünecek o ursak, birincilerin verimleri içinde yal nız millî değil, şahsî ve indî sebeblerin de bütün ihtişamlarile karşımıza dikil diklerini görürüz. Dünyanın her tarafında bir müsellesin üç zaviyesi mecmuu iki kaimeye müsavidir; fakat «zaman», «şuur», «süje», «obje», «akıl», «insiyak», '<millet», «sınıf», «mülkiyet», «ferd». «cemiyet» ilâh... gibi mahiyetler üstün de verilen hükümler dünyanın her larafında birbirinden aynlır; milletler değil, şahıslar bile bu mahiyetler karşısında hususî görüşlerini muhafaza ederler: Ha kikate aid bilgilerimizi faydalı ve mu affakiyetli bir faaliyetin emrine veren pragmatist felsefe, bütün amelî kıvrak lığı ve çevikliğile Amerikalıdır. muvaffakiyeti ve rökor kırmayı bütün kıymetIerin başına koyan bir milletin dünya görüşünü hulâsa eder. Bu felsefenin hayata aid telâkkileri, Almanlarınkinden, ya hud Fransızlarınkinden farklıdır. Tesiri oralara kadar gitse ve yabancı felsefe milliyetlerine karışarak tabiiyetini değiştirmiş zannını verse bile Amerikah oimak haysiyetinden hiçbir şey kaybetmiyecek tir. Dahası var. Manevî ilimler ve felsefe, yalnız millî değil, ayni zamanda aşhsî ve indî bir temayüller manzumesidir. Bunların menşei, madde bilgileri gibi gayri şahsî bir hakikat araştırma ihtiyacı de ğildir. Bir fen adamının yaptığı keşifle kendi şahsı arasında hiçbir münasebet olmamasına karşı, bir filozofun bütün söyledikleri tam bir şahsiyet ifade eder. Her filozof «kendi» dünya görüşünü milletine ve cihana teklif eden adamdır; bu teklif, millî ve beynelmilel kıymeti nisbetinde revac kazanır veya mukavemete raslar. Bütün felsefe tarihi bir felsefî portre ler sergisidir. Orada milletlerle beraber şahsiyetlerin teker teker bütün temayül lerini ve iştiyaklarını çizgilendiren grup ve insan pozları görünür. Bu tarihin ve rimleri üstünde ilk tesbit edilmiş hakikat, herbirinin iç aynasına akseden dünya ile öbürününkü arasındaki farktır. Bu farklar ve tezadlardan ayn bir diyalektik felsefesine de çıkılmış, fakat o farkları ve tezadları teyellemiye çalışan bu fel sefe de, aradaki dikişleri büsbütün ko pararak aynlığın yeni bir vesikasını vermekten başka birşey yapmamıştır. Bir «sentez» iddiasile ortaya çıktığı zaman kendini tezadların birbirini nakzederek açtığı hiçlik uçurumunun ta dibinde bulmuştur. Pariste vaziyet hâlâ durulmadı «Millî Cephe» ciler dün talebelere saldırdılar Paris 27 (A.A.) Feshedilen Ateş Haç Birlikleri li deri albay de La Rok. Fransız sos yal partisi adlı yeni bir siyasî parti teşkil etmiştir. zaman Führer askerî sahada hukuk mü savatı taleblerini Avrupaya bildirdi. Almanya Avrupanın göbeğinde işgal ettiği coğrafî vaziyet itibarile bu talebleri yap" maya mecbur bulunuyordu. Almanya barış istiyor ve fütuhat yapmak ve diğer uluslara hâkim olmak fikrini reddediyordu. Hitler bu barış arzusunu on üç sene zarfmda tamamen açık ve ikna edici bir şekilde bildirmiştir. M. Makdonald, 1933 te Almanya nın iki yüz bin kişilik bir ordusu bulunması hakkındaki teklifi yaptığı zaman Führer bu teklifi derhal kabul etti ve hatta «Diğer milletler ayni suretle harekel ettikleri takdirde Almanyanın silâhlarını tamamen bırakmaya hazır olduğu» şeklinde büyük bir mukabil teklif te yaptı. Fakat bu teklif hiçbir zaman nazarı itibara alınmadı ve 200 bin kişilik bir ordu teklifi dahi Cenevrede garib bir akıbete maruz kaldı. Cenevrenin son celsesinde, bu 200 bin kişilik ordunun Al manyaya, ancak bu memleket son dört yıl zarfmda olduğu gibi barış ruhu hakkında deliller gösterdiği takdirde verile' ceği bildirildi. Almanyanın bu durum karşısmda yapacağı şey, Milletler Ce miyetine ve orada hâkim olan ruha arkasını çevirmekten ibaret bulunuyordu. Bu hayal inkisarlarına rağmen, Füh rer Avrupada bir anlasmaya varmak için yeni demarşlar yaptı. îşte 24 kânunusani 1934 tarihli Almanya Lehistan ademi tecavüz muahedesi bu suretle akdedildi. M. Hitler «Bundan böyle Almanya ile Fransa arasında bir toprak meselesi olmıyacağını bildirmiş ve fakat bu me sele tetkik edileceği yerde îngiltere ile Fransa arasında Londrada müzakereler vukubulmuştur. 2 şubat 1935 tarihli în ! giliz Fransız notasında müsbet yegâne teklif bir hava paktı akdi hakkındaki teklif olmuştur. Almanya bu teklife 4 şubat 1935 te derhal müsbet cevab ver miş ve fakat bu hususta da hakikî mü zakereler yapılmamıştır.» Von Ribbentrop, bundan sonra Fransız " Sovyet ittifakından bahsetmiş ve bunun Lokarno Paktı ile telif edilemiyeceğini izaha çalışmıştır. « Führer, Avrupa devletlerinin teşriki mesaisi için pratik teklifler yapmıştır. 18 haziran 1935 tarihli İngiliz Alman deniz anlaşmasının akdinden sonra ye ni bir fikir başgösterebilir ve hatta bu fikir kuvvetlenebilirdi. Fakat, bunu iki mühim hâdisenin zuhuru takib etti. Bi rincisi, İtalyan Habeş anlaşmazlığı ki, bu mesele hakkında yalnız şunu söyle mek isterim. Almanya, bu anlaşmazlık esnasında bütün memleketlerce tanınmış olan tam bir bitaraflık takib etmiştir. îkincisi de Sovyetler Birliği Çekoslovakya askerî ittifak muahedesinin neşri" dir. Bu muahedenin Almanyada bazı endişeler doğurması tabiî bulunuyordu.» Von Ribbentrop, bunu müteakıb Fransız Sovyet ittifakının 17 şubat 1936 da tasdikından bahsederek demiştir ki: « Fransanın bu demarşından sonra Almanya 7 mart tarihinden sonra 7 mart tarihli demarşını yapmış ve bu suretle bu ittifak her ulusun bir tehlikeye ve süel koalizyona karsı hududlarını müdafaa gibi en iptidaî hakkına dayanan bir tedbirle cevab vermiş, yani toprakları üzerinde süel hâkimiyetini tekrar tesis eylemiştir. Almanya askerlikten tecrid edilmiş olan bölgeyi işgal etmiş ve Fransa tarafmdan hukukan ve fîlen ihlâl edil mis olan Lokarno muahedesini bozmus tur. Bundan sonraki hâdiseler Almanyanın teşebbüsündeki tam isabeti göster " mıştır.» Kartiye Latende hâdiseler Paris 27 (A.A.)Bir kısım sağ gazeteleri.dün talebe Yeni bir parti kumahallesi olan Kar ran Dö la Rok tiye Latende yeni hâdiseler cereyan ettiğini yazmaktadırlar. Ami du Peuple bu hâdiselerde 30 kişinin yaralandığmı, Echo de Paris ise 10 kişinin yaralandığmı yazmaktadır. Bakalorya imtihanlarmı verdikleri Saint Michel bulvarının büyük bir mektebinden çıkmakta olan bazı talebe, millî cepheye mensub 300 kadar ada mın hücumuna maruz kalmışlardır. Millî cepheciler talebenin taşımakta olduğu Fransız bayrağı şeklindeki rozetleri yırtmak istemişler ve bu yüzden umumî bir çarpışma başgöstermiştir. Sokaktan geçenlerden bazıları yaralanmış, kahve taraçalarmdaki masa ve iskem leler parçalanmıştır. Grevciler '""»»"»lıımınHllllinillfinilimillllllllllllllinilllllllimıımıımmra. Paris 27 (A.A.) İç İşleri Bakanlı ğının bir tebliğine göre, grevci miktarı Tarih, üstünde tam bir ittifak, bir dün 153,794 kişiye baliğ olmakta idi. «icmaı ümmet» olan hiçbir felsefî görüTersanede grev şün mutlak ve devamlı zaferini kaydetParis 27 (A.A.) Saınt Nazaire bahmiyor. Bu görüsler daima bir devre, bir riye tezgâhları işçileri umumî grev ilân millete ve bir sahsiyete izafe edilmiş fa etmişlerdir. raziyelerdir. Manevî ilimler ve felsefe bu farazî kıymetlerini muhafaza ettikçe cihanşümul ve mutlak olmak ideallerinden ıızak duracaklardır. Bu manada söylenebilir ki faraziye millî ve hakikat beynelmileldir. Bu hakikate de simdilik en çok yanaşabilenler sadece madde ilimleridirler; çünkü daha az farazî ve daha çok teftişe müsaiddirler; felsefeye ve [Başmakaleden devam i mana ılimlerıne gelınce, onlar henüz fa mak mecburiyeti bütün ehemmiyetile tarazive devirlerini bitirmedikleri için an hakkuk etmiş bulundu. Bu zaruret önüncak bir grup insanın veya tek adamın de kendilerinden vaziyetin tadilini isteditemayüllerini ifade halinde kalarak millî. ğimiz devletler Montrö'de toplandılar. zümrevî veya şahsî farikalarını muhafaza Boğazların gayriaskeriliğini kaldıracak o«•diyorlar. lan bu milletlerarası kararı Lozan'ın nok Montrö Lozan'ı İkmal ediyor Alman Çin anlasması Almanlar, 100 milyonluk harb levazımı vermişler Tokyo 27 (A.A.) Şanghaydan gelen Japon haberlerine göre. Almanya tarafmdan 100 milyon dolarlık harb leva zımı verilmesine dair olan bir Çin Alman anlasması geçen mayıs ayında Berlinde imza edilmistir. Anlaşmanın te ferrüatı şimdi Nankinde merkezî hükumetle General Reichenau arasında müzakere edilmektedir. Sanıldığına göre, görüşmelerin inkişafı hakkında haberdar edilmekte olan Japon askeri şefleri, Çine en modern malzeme verilmemesi şartile bu anlasmaya aleyhtar bulun mamaktadırlar. Endişeden doğan bir kongre îngiltere ataşemiliterlerini içtimaa çağırıyor Londra 27 (A.A.) Salâhiyettar membadan alınan malumata göre, Sü Bakanı bütün ataşemiliterleri muhtelif Avrupa devletlerinin teslihatı hakkında doğru bir fikir elde etmek için pek yakında Londrada toplanmaya davet edecektir. îngilterenin Avrupa kıt'ası siya sasına gittikçe daha büyük bir ehemmiyet atfetmekte olduğu ve Avrupada hangi kuvvetlere güvenebileceğini öğrenmek istediği zannedilmektedir. PEYAMÎ SAFA PEYAMİ SAFA İş kanunu için İktısad Vekâleti bir izahname hazırlıyor Ankara 27 (Telefonla) İktısad Vekâleti iş kanunundaki hem fikrî, hem bedenî suryye çalışmalar tabirine kimerin dahil olduğunu gösterir bir nizam name çıkaracaktır. Diğer taraftan mühendis. hukuk mü şaviri gibi bir iş yerinde yalnız fikren çalışanlar hakkında Meclise ayrı bir kanun sevkedilecektir. İş kanunu hakkında bazı vanlış neş riyat görülmektedir. Bu sebeble salâ hiyetli bir zat bana şunları söyledi: « Kanun; sanayi. ticaret. ziraat vel hasıl bütün iş sahalarında tatbik oluna^ caktır. Kanunun devlet fabrikalarım veya devletle alâkası olan iş yerlerin tatbik edilmiyeceği hakkındaki şayia lar asılsızdır. Zira ekonomik hayatt çalışma payı alan bütün iş yerlerinin ayni rejim altında işlemesi memlekel sosyal. ekonomik inkişafı için vecibedir İktısad Vekâleti. devlet müesseselerin hususî müesseselerin tâbi tutulacağ mükellefiyetlerden hariç bırakarak ay rı bir rejimden faydalandıracak değil dir. İktısad Vekâleti, kanunun yanli; anlaşılmasım önliyecek izahnamele neşretmek üzeredir.» Romada yapılan merasim Belgradda bir hâdise Belgrad 27 (A.A.) Dün akşam 500 kadar köylü Çetineye gelerek geçenlerde tevkıf edılen arkadaşlarının tahliBudapeşte 27 (A.A.) Naib, Buda yesini istemişlerdir. Vuku bulan kargaşapeşte yakınındaki köşkünde hasta yatlıkta iki kişi ölmüş, 16 kişi yaralanmış ve makta olan Başbakan Gömböşü ziyaret 20 adam da tevkif edilmistir. etmiştir. Naib, Başvekile nişan verdi Budapeşte 27 (A.A.) 'Macar Telgraf ajansmm bildirdiğine göre, Kral Naibi Atina 27 (Hususî) Kral. dün Ma Horty, Başbakan Gömböşe bir mektub kedonyada yaptığı teftişten Selâniğe göndererek dört senedenberi memlekedönmüş ve Selânik Üniversitesile Mu te her sahada ve bilhassa ekonomi ve sevi havrasmı ziyaret etmiştir. Kral bu millî müdafaa alanlarında yapmış olduakşam bir torpitoya binerek Atinaya ğu hizmetleri yadetmekte ve vatanın hareket etmiştir. Yakında Tsalya ve şükram ve kendi şahsının samimî min nettarlık hislerine bir nişane olmak ü Morada yeni bir seyahate çıkacaktır. zere, Macar liyakati büyük haçını kenTekzib edilen mülâkat disine tevdi ettiğini bildirmektedir. Atina 27 (Hususî) Yugoslavya Yunan hududunu evvelki gün teftis e Kral Naibi. M. Gömböşün nekahe öen Kralm Yugoslavya arazisinde Kral mezuniyetini altı ay temdid etmiştir Naibi Prens Polla görüştüğü hakkında Bu müddet zarfmda Ziraat Nazırı Da çıkarılan şaviayı Basvekil Metaksas rany Başbakanlık işlerine ve İç İşleri Bakanı Kozma da Millî Müdafaa Bakan kat'î olarak tekzib etmiştir. lığı işlerine vekâleten bakacaklardır. M. Gömböş hasta Geçenlerde Romada Bersağlierilerin yüzüncü yıldönümünün kutlulandığını ve bu münasebetle İtalyan Başvekilinin bir nutuk söylediğini yazmıştık. Koyduğumuz fotografta bu merasim Mareşal dö Bono, Mareşal Badoglio ile rüfekasınm; M. Musolini önünden koşarak geçişlerini tesbit etmektedir. sanını ikmal edecek ve Türk istiklâlinin pürüzsüzlüğünü kat'ileştirmiş bulunacaktır. Boğazlara verilebilecek en sağlam şeklin onları sahibi Türk milletinin kat'î otoritesine tevdi etmekten ibaret olacağında şüphe yoktur. Bir kere Boğazlar Türk vatanı toprakarmın en kıymetli bir kısmını teşkil edior. Orada kat'î hakimiyetimizin asıl olmasından daha tabiî birşey olamaz. Ondan sonra Boğazlar Türk vatanıın selâmeti bakımından en hassas noktaandır. Onlann müdafaasında bu bakıman kayıdsız ve şartsız bir hakimiyet sahi)i olmaklığımız pek zaruridir. Boğazlarda denizden denize kar§ılıkolarak cereyanı lâzım geçiş serbestliğie gelince bunun en mükemmel* surette rnkuuna bizden daha kuvvetli olarak kim ekçilik edebilir? Boğazlara hakimiyet dolayısile buralardaki milletlerarası serbest geçiş lüzumunu en geniş ölçüde bizzat biz Türkler temin edebiliriz, hem bu sülfeti bir borc olarak ifa etmek vazife vaziyetinde bulunduğumuzu pek iyi akdir etmek şartile... Milletlerarası kararile teyid edilmek âzım gelen hakikat şudur: Boğazlarda mutlak olarak Türk hakimiyetinin ve orasını dilediğimiz veçhile tahkim etmek kabiliyetimizin tanınması asıldır. Bu aslm anınması sonra Boğazlardan geçiş hakkını, emniyet içinde olmak şartile, en serbest surette de biz kabul ediyor ve onun teminini taahhüd ediyoruz. Kendiliğüv den anlaşılır ki bu son teminat öteki asıl le telif olunmak lâzım gelen bizzarure nisbî ve tâli bir vaziyettir. İşte son Boğazlar konferansı müzakerelerine hâkim olacak iki hakikat bunlardan ibarettir. Daha ziyade kısaltırsak Montrö'de Lozan'ın, yani Türk istiklâlinin ikmal edilmekte olduğunu söyliyebiliriz. Lozan'da kazanılmış olan bu istiklâl Montrö'de tam ve kat'î şekline isal olunuyor demektir. Bütün bunlarla beraber Türk milleti bilir ki bir milletin tam ve kat'î istiklâli her türlü tahkim tedbirlerinden daha üstün olarak kalblerde yanan sönmez hürriyet ve istiklâl ateşile temin olunur. Bizde esasen o ateş yandığı içindir ki zahirî cephede işler gördüğümü^ mes'ud şekillerini arzederek yürüyor. Mısırda Yeşil ve Mavi gömlekliler kavgası tarafı l tnct sahtfede] Yunan Kralı Atinaya dönüyor lsveç Kralı Alman zırhlısında Stokholm 27 (A.A.) Kral Gustav, bugün Alman kruvazörü «Amiral Şer» i ziyaret etmiş ve Alman zabitlerini öğle yemeğine davet etmiştir. Yemekte Al manya ataşemiliteri de hazır bulun muştur. Habeşistana giderken yolda kalan «ilâhlar tarafından yapılan beyanatı şiddetle protesto etmişlerdir. 400 kadar Mavi göm lekli zorla tezahürat yerine girmişler ve muhasımlarına taş ve bastonla saldırmışlardır. Polis müdahaleye mecbur kal mıştır. Biraz sonra bu kavga, Yeşil gömlekliler polis refakatinde alay halinde geçerlerken yolda tekerrür etmiş ve birkaç polisle birçok tezahüratçı ağır yaralan mıştır. Bir cok tevkifat vapılmıştır. 1200 grevci tevkif edildi İskenderiye 27 (A.A.) Polis millî dokuma fabrikasma yerleşen 2000 grevciyi dışarı çıkarmıştır. 80 yaralı vardır. 1200 kişi tevkif edilmistir. Kudüste çarpışmalar Kudüs 27 (A.A.) Çarpışmalar devam etmektedir. Arablar Hayfa ile Lida arasında bir treni yoldan çıkarmış lardır. Bir asker ve bir makinist ölmüş, bircok kısi yaralanmıştır. 60 bin Arab kıyama mı hazırlandı? Paris 27 Filistindeki ihtilâl Maverayi Erdene de sirayet etmiştir. Buradak Arablar da ayaklanmışlardır. 60 bin bedevi Filistine geçmek üzere hazır bulunuyor. Ammanda toplanan 200 şeyh, on gün zarfmda Arab talebleri kabul edil mezse umumî kıyam olacağını hükumete bildirmiştir. Filistinde İngiliz askerleri kamyonlarla köy köy dolaşarak asi aramaktadır. Tayyareler de kendilerine yardım ediyor. Arablarla İngilizler arasında Nablus Remle yolunda şiddetli bir çarpışma ol muştur. İngilizler Yafa ile Tel Aviv a rasını kesmiçlerdir. Yafada vaziyet va himdir. Kudüste grev devam edecek Kudüs 27 (A.A.) Arab komitesi erkânmdan biri vaziyetin fenalaşmakta olduğunu söylemiş ve demiştir ki: «Eğer hükumet Arablann taleble rine müsaid bir hattı hareket ittihaz et mezse, grev devam edecektir.» Bununla beraber hükumet tarafında alınan şiddetli tedbirler zorbalık hareket lerini hafifletmişe benzemektedir. Madrid 27 (A.A.) Gümrük memurları Kadikste Santamaria isimli İngiliz kargosunda makinelitüfek dolu 11 sandık bulmuşlardır. Alâkadar makamlar kargonun bu malleri dışarıya çıkarmaması için gemiyi nezaret altına almış lardır. Öğrenildiğine göre. bu silâhlar Habeşistana gönedirJecekti. Fakat Habeş muvaffakiyetsizliği üzerine bunlar îspanyol ihtilâlcilerine satılmıştır. YUNUS NADf Bükreşte hâdiseler durdu Bükreş 27 (A.A.) Rador ajansı bilÜiriyor: Dün, gerek Bükreşte. gerek memleketin diğer taraflarmda. Üniversul gazetesile Dimineatza ve Adverul gazeteleri arasındaki ihtilâfla alâkadar hiçbir hâdise cereyan etmemiştir. tngiltereye gelen Amerika gemileri Londra 27 (A.A.) Arkansas, Ak bahoma ve Wyoviomi harb gemilerin den mürekkeb Amerikan filosu Gotemberge gitmek üzere Portsmuttan hareket etmiştir.