12 Mayıs 1936 KUçUk Hlkfiye Hafız Mustafa evlendi hunda, erkekliğe doğru yükselen te kâmülü tetkike başladım. Gözleri, muayyen saat yaklaşınca kapıya dikilijordu. Gizlice, boyunbağım, saçlarını dü zelttiğini de görüyordum.. Eli ayağma dolaşıyor, rengi açılıp kapanıyor, ona birşeyler oluyordu. Kız gene titriyerck, ellerini uğuşturarak geliyor, cevabını alıyor ve dönüyordu. Nihayet sırtısıra, üç gün gelmedi ve bu üç gün içinde Hafız Mustafanın ağzını bıçak değil, balta büe açamadı.. Kaskatı, somurtkan, taş gibi birşey olmuştu. Dördüncü gün, ayni saatte kız gene göründü: Bugün daha temiz, daha iyi giyin miştL. Gişeye yaklaşınca, Hafız Mustafa konuşmağa başladı. Hayret içindey dim. Neler, neler söylüyordu?. Kız bunların ancak yarısını dinledi. Tam bu sırada Hafız Mustafanın (saat yedide) dediğini işittim.. Doğrusunu söyliyeyim, Hafıza bunu hiç sormadım.. Ertesi gün kendisi anlattı: Eeeee, dedi, arkadaş!. Cenabı hakkın takdirinden kaçılmaz.. Hayrola Hafız, ne var, sende bir değişiklik görüyorum ben! Evet, hakkın var.. Buraya, hergün bir kızcağız gelir, bilirsin!. tşte o kız, benim kafama zincir attı.. Tuhaf, herkes bilir ki, sen kadınlardan korkarsın, onlardan hoşlannıaz, kaçarsın, bu nasıl oluyor? Nasıl mı olur; bak söyliyeyim: Şimdiye kadar her karşılaştığım kız ve kadın, bana açık açık baktılar. Her gözlerimi kaldırışta onların gözlerile karşılaştım. Adeta benim ürkekliğıme meydan okur gibi, benim korkaklığımla eğlenir gibi tavır aldılar. Anamdan tut, mahallenin on beş yaşındaki kızı na kadar böyle!. îlk defa, birinci defa karşıma bir kız çıktı ki, kadın diye yüzüne bakabildim ve benim yüzüme hiç bakmadı. Sen de görüyorsun ki... Anladım, anladım!. Sonra: Dün kendisine saat yedide bir randevu verdim.. Gelmiyecek diye içüo yanıyordu. Allaha çok şükür, çıkageldi. Ne yalan söyliyeyim, beceriksizin biriyim. Lâf söylemesini bilmem, kırılıp bükülmesini bilmem. Söyliyeceğim şeyler, ağzımm içinde çimento gibi dondu, kaldı. Sonra ne yaptın Hafız? Kızcağıza mektub yazmıyan vcfasız âşıka bastım kalayı, bastım küfü rü.. Arada bir: Senin gibi bir kıza... Senin gibi macum, tertemi* bir kıza! Diye çmlattım maksadımı.. Hepsi bu kadar mı, hepsi bu mu yaptığm? Benim gibi adamdan daha ne beklersin ki?. Dinledi, dinledi, hiçbir şey söylemedi. Bir de ne bakayım, ağhyor. Bire aman demeğe kalmadı, kaçtı, gitti. Yah, gördün mü; şimdi ne olacak?. Hafız içini çekti, kaşlarım oynattı, ne yapalım, der gibi boynunu büktü. Bir aralık başını kaldırdı, sordu: Acaba gene gelir mi dersin? Gelir, gelir, dedim. Merak etme' Yaa... Gelir ha, peki öyleyse! Ve iğildi, birşeyler yazmağa başla dı. Yan yan bana baktı. Sonra yazdığını zarfladı. tki gün, böyle geçti. Niha yet genc kız çıkageldi. Vaziyeti kavramışüm. Hafız davrandı. Hafif bir fısıltı halinde: Var, dedi. Çok şükür, bir mektu bunuz geldi.. Kız heyecan içindeydi: Geldi ha, geldi ha! Diye kekeledi, zarfı aldı ve çarçabuk uzaklaştı. Başımı Hafıza çevirdim. Al nında iri ter damlaları vardı. Delinmiş bir tulum gibi boşalıverdi. Yüzüme baktı: O da oldu, dedi. O da oldu! Ne oldu Hafız?. Hiç!.. Birşeyler yaptım amma, bilmem ağzıma burnuma mı bulaştırdım!. ** * Tam bir ay geçti, genc kız görünn.e di. Bizim Hafız artık başkalaşmıştı. İ zinli günlerinde bizimle geliyor, derin derin gazel okumadan, *^\>K ~ '.,'madan evvel, birkaç tek rakı da ıçıyordu. Bir gün.omzuma vurdu. Elinde bir Son konser Halk türkülerinden yapılmış millî bir eserde çalınacak Seyfeddin Asa fın idare edeceği Konservatuar or kestrası çarşam ba günü akşamı vereceği konser le bu senenin konser programını bit i r m i ş olacaktır. Konservatuar da ha birinci orkestra konserile bu sene Saray sinemasını Bestekâr Fuad dolduran îstanbul Koray halkının pek büyük takdirini kazanmış ve bu muvaffakiyet bütün sene içinde verilen resital, koro ve oda musikisi konserlerinde de devam etmişti. îstanbula bu sene haricden ecnebi san'atkârların gelmemiş olmasından mütevellid şehrin musiki hayatmda bir boşluk husule geleceği zannedilirken Konservatuar canlı ve muvaffakiyetli faaliyetile bir rol oynıyarak varlık göstermiştir. Konservatuar konserleri haricd* de büyük bir alâka ile takib edilmiş ve bilhassa orkestra önümüzdeki sene içinde yakın Balkan hükumetleri musiki me hafili tarafından konserler vermek ü zere davet edildiği gibi büyük artistlerin memleketimize gelip vermek istediği konserlere de refakat teklif edilmiştir. Verilecek bu son konserin progra mında en şayanı dikkat olanı Fuad Korayın bestelediği (Halkın senfonisi) ismindeki Adana halk türküsüdür ki «hey güllü, hey güllü. peştemalı püs küllü» terennümleri uzak bir mazidcn bugüne kadar yaşamış, ruh ve dilde izleri kalmıştır. Türkü mevzu ve ifadesine göre evvelâ bir Adana yolculuğunun intıbaını, ikinci kısımda <Kesi bağlannda bir top gülüm var hey Allahtan korkmaz sana bana ölüm ver» mısraile özlediği mukabeleyi göremi yen bir aşkın hikâyesini, Üçüncü kısım da Tavasın Ovacık köyünde bir eğlenti âlemini ve nihayet finalde Hey güllü, hele hele güllü peşte malı püsküllü » İle de bir sünnet düğününü tasvir eder. Eser heyeti umumiyesile bizim öz malımız ve türkümüz ve bestekân da bizden olması itibarile bunu orkestrada dinlemis olaçağımızı düsünerek jimdiden hevecan duvmaktavız. zarf vardı: Ona, dedi, bir mektub var!. Hafızın yüzü sapsarı idi.. Istırab, zavallıyı şaşırtmıştı. Sevdiği kızm, sev diği erkekten beklediği mektub niha yet gelmişti. Zarfı eviriyor, çeviriyordu.. Nihayet zarfı, sinirli bir vaziyette yırttığını gördüm, Satırlara süratle, can çekişir gibi göz gezdirdi. Sonra yüzüne vuran bulutlar dağıldı, rengi pembeleşti. Ökçelerinin üstünde döndü. Mektubu öptü, öptü. Ve bazı satırları nı burnuma çarparak gözüme dayadı: Al, dedi, oku!.. Ve okudum: <Neriman!. Sana yazamadım, çok müteessirim. Fakat sebebleri çoktur, gelecek mektubumda anlatacağım. Yalnız, Memduhadan aldığım bir mektub beni çok sevindirdi. Bir gün berab^rce postanede gördüğümüz o mahcub me muru seviyormuşsun. O da seni sevı yormuş. Hatta seninle evlenmek isti yormuş.. Çocukluğu, utancı bırak.. Ortada temiz bir genc, temiz bir teklif var. Evlen onunla.. Nişanında bana yaz. herhalde gelmeğe çalışırım.... ilâh.» Demek, dedim, beklediği mektub.. Evet ya, evet ya, âşıktan değil. arkadaştanmış, arkadaşından!... Ben boşa taş atar mıyım hiç? Ve Hafız, ceketini giydi, fırladı, git ti.. Düğününü yaptık artık Hafızın.. Ertesi gün: Meded ya Hafız! dedim. Bu da bitti!.. en'i'Mıi. oTünu kırptı: le!. ORHAN RAHMİ GÖKÇE dedi. Hemen köşebaşma bir adam yollandı. Fakat getirdiği haber, genc polis âmirini yerinden sıçrattı. Kırmızı otomobil yerinde yoktu. Delikanlı: «Yoksa Thaisa motosikletli çocukla beraber mi gelmişti?» diye düşündü. $as,kınlığını yabancılara göstermek istemediği için hiç ses çıkarmadı. Yalnız, herhalde ihtiyatlı bir garaj sahibinin kendi kendine otomobili içen alarak muhafaza altında bulundurmu? olduğu ihtimalini ortaya attı. Cedric Lacy hareket işaretini verdi. Yayları kmlacak kadar dolu olan otomobil, herşeyin derin bir uykuya daldığı Canterburyyi terkederek, Birchington köyüne gitmek üzere Margote ve Ramsgate yolunu tuttu. İnfltiliz ortaçağının hakikî bir müzesi olan bu eski şehrin harikalarına dikkat bile etmeksizın, uykuya dalan tarihî sokaklardan geçtıler. Merccry Lane, Guildhall ve Palace Streetten büyük yola çıktılar. Christchurch Gatem önünden geçer Bizim posta gişe memuru Hafız Mustafanm evlenmesi bir hâdise oldu Hafız Mustafa aptessiz sokağa çık mazdı. Akşamın saat altısmda, Tannya ibadet eder gibi, evinin kapısından girerdi. Etliye, sütlüye karışmazdı. Ak, pak, sevimli bir gencdi. Hayatta üç şeyden korkardı: Birincisi kadmdan, ikincisi Allahtan, üçüncüsü anasmdan! Tramvayda, vapurda bir kadın ya nma, karşısına oturursa, dudaklaruıın arasından birşeyler mırıldanarak kal kardı. Bir gün sinemada idik. Kalaba lık o kadar çoktu ki, bizim Hafız Mus tafa, bir sürü seyirci kadın arasında, ayakta kalmıştı. Kadınlar bu lâpa Jâpa, bu bön, şaşkın, korkak erkeği epeyce terletmiş olacak ki, bir aralık karanlıkta bize seslendiğini duydum: Erenler, hey, bizimkiler, bu filmi siz seyr^din de sonra bana anlatın! Gene bir gün, evlerine gelen bir genc kadın, onu yalnız bulmuş. Kadın, onun ruhunu iyi biliyormuş olacak, yavaş yavaş sokulmuş, şundan bundan bahis açmış. Ve bir aralık: Aman ya Hafız, meded ya Hafız! Diyerek kollarmı boynuna atmış.. Hafız o gün irinliydi. Bir de ne göre lim; boyunbağısız, çorabsız, başı açık daire kapısında göründü. Şeytan çarpmış gibi bir hali vardı: Soluyordu. Kaşlarını kaldırmış, gözlerini açmış, yut kunuyor, birşeyler söylemek istiyordu. Hayrola Hauz! dedik. Ne var? Başını iki tarafa salladı. Bir daha yutkundu. Sandalyelerden birine çök tü. Aman Allahım, diye, söylendi. Ne olacağım!. Bir kadın... Kadın değiî, bir şeytan.. Gözlerini süzerek.. Çınlçıplak kollarmı boynuma.... Sormayın, sormayın.. Evde mi oluyor bu iş Hafız?. Evde ya, evde ya!. İki giine var maz oradan taşınacağım! Bizim Hafız dediğini de yaptı mı yaptı!. Tam iki gün somurttuktan sonra, üçüncü gün neşe'li neşe'li geldi, tekmil haberini verdi: Taşındık artık!. Bizim Hafız ihtiyar da değil. Tam otuz iki yaşmda.. Genc, gürbüz, sapa sağlam bir vücudü var. Hem de yakı şıkh bir erkek.. Fakat kalıbının içine başka bir ruh girmişe benziyor.. Diyeceksiniz ki: Hafız nasıl evlenebildi, nasü ol du?. Hah, ben de size onu anlatacağım zaGünlerden bir gün, genc, sarışm, e tine dolgunca, beyaz, adeta tertemiz sabun kokan bir genc kız çıkageldi. Bu kız, çok afif, çok mahcub birşeydi. Gözlerini hiç yerden kaldırmıyordu. Bizim Hafız Mustafanın durduğu gişeye yaklaştı: Efendim, diye, hafifce seslendi. Bir mektub soracaktım.. Postrestant. Halime adına gelecekti. Hafız Mustafa, gözleri önünde, sert sert cevab verdi: Yok, yok!. Genc kız bıraktı, gitti. Ertesi gün, daha ertesi gün, üçüncü, dördüncü, beşinci gün gene geldi, gene sordu. Vahşi bir kızcağızdı. îlk günkü hicabını hiç terketmemişti. Gözlerinin içini bir türlü göremedik. «Yok> cevabını alınca boynu derhal bükülüyor, pembe, ümidli yüzü içli bir hüzünle sararıyordu. Bir gün, bizim Hafız Mustafa, onun arkasından baktı. Hem de basbayağı, cesaretle, dikkatle bakıyordu. Başımı kaldınp sordum: Hayrola Hafız Mustafa! Başını ağır ağır iki tarafa salladı: Biz erkekler de çok zalimiz ves selâm. Şu kızcağız, muhakkak ki, sevdiği bir erkekten mektub bekliyor.. Yaz be herif, yaz be katır, yaz; böyle bir kızcağız üzülür mü hiç?. Bizim Hafız Mustafanın sesindeki ton artık değişmişti. Bir çırpıda, başmı i Yok, yok! Demiyordu. Evvelâ, <yok efendim>, «vallahi maalesef, gelmedi efendim», diye başladı. Ve sonra nezaketini ar tırdıkça artırdı. Ben, bizim Hafızın ru Tayyare piyangosunun RADYO birinci keşidesi başladı Bu aksamki program ) ^ Tayyare piyangosunun yirmi birinci tertib birinci keşidesi dün Beyoğlurda Asrî sinemada çekilmeğe başlamıştır. Keşideye bugün de devam edilecektir. Yirmi beş bin liralık büyük ikramiye dün çıkmamıştır. Dünkü keşidede ikramiye kazanan numaralar sıra terti bile aşağıdadır. Büyük ikramiye dün çıkmadı. 17817 numara on beş bin lira kazandı 22293 22873 23364 24180 24908 25568 26274 27555 28236 29410 22312 22906 23425 24333 25035 25822 26841 27685 28748 29444 22420 22933 23467 24747 25161 25903 26955 27833 28756 29787 22535 22980 23650 24797 25189 26005 27024 28068 29232 29858 15 bin lira 17817 12 bin lira 5596 2 bin lira 23852 9043 17186 2895 22616 23019 23679 24804 25401 26096 27291 28109 29265 22649 23252 23919 24866 25437 26211 27413 28230 29346 30 lira 98 615 1573 2244 2875 3569 4188 4580 5460 6535 7526 8114 9120 9516 10177 10534 11178 11744 12609 13652 14626 15224 16528 16968 17594 19438 18994 19741 20233 20953 21421 22732 23370 23989 24652 25285 25728 26747 27468 27839 28349 29176 29658 120 997 1601 2245 3022 3579 4271 4633 5508 6581 7536 8412 9136 9548 10230 10639 11180 11756 12933 13814 14701 15458 16746 17279 17613 18505 19662 19748 20299 20976 21508 22820 23611 24038 24722 25529 25785 26768 27571 27962 28544 29262 29688 138 1224 1639 2304 3165 3642 4293 4684 5741 6685 7738 8527 9276 9886 10284 10649 11325 11848 12951 14159 14753 15696 16796 17351 18041 18507 19671 19756 20368 21036 21550 22985 23614 24066 24915 25544 25900 26860 27598 27992 28685 29279 29831 264 1316 1670 2357 3374 3821 4401 4858 5909 6957 7862 8757 9374 9921 10446 10723 11585 11876 13280 14371 15066 15833 16841 17527 18056 18770 19680 20029 20554 21223 21759 23088 23687 24281 25052 25582 26057 27191 27724 28197 28768 29326 29834 416 1325 1718 2400 3438 3968 4439 4969 6032 7015 7910 8938 9487 9953 10458 10908 11633 11932 13286 14379 15181 16395 16874 17537 18294 18941 19713 20113 20595 21239 22236 23255 23697 24339 25086 25662 26117 27269 27743 28317 28946 29507 505 1394 1912 2462 3494 4030 4516 5411 6275 7286 7993 9082 9506 9962 10504 11141 11662 12381 13516 14489 15214 16491 16895 17538 18422 18958 19732 20197 20932 21367 22605 23265 23967 24364 25217 25686 26691 27376 27787 28335 29117 29606 1000 lira 500 lira 640 1892 2100 2164 8758 9678 9768 13655 15783 20796 23914 24051 27122 27553 150 lira 2322 9798 16863 24950 3361 5265 6034 6999 9114 10066 10252 14157 15908 16668 17707 20712 20744 22057 23602 25683 26066 26536 26625 100 lira 820 3836 8462 11729 15841 21589 25459 29340 1815 4893 8719 12839 16345 23293 25485 1893 5791 9125 13293 17288 23317 26480 2053 6651 9880 13313 18779 23390 27157 2516 6913 11296 14093 19058 23521 28398 3194 8184 11595 15785 20613 23596 29075 50 lira 260 1194 1865 2795 3393 4089 4816 5706 6543 7219 8030 8429 9258 9657 10250 10572 10979 11738 12644 13406 14169 14402 15096 15712 16532 17330 18009 18626 19258 19655 20585 21102 21622 430 1313 2293 2827 3508 4144 4885 5725 6629 7347 8036 8540 9322 9985 10317 10637 11092 12003 12842 13477 14179 14433 15297 15721 16571 17646 18094 18653 19262 19764 20756 21116 21793 612 1482 2314 2828 3791 4159 5021 5796 6733 7558 8102 8634 9409 10079 10364 10713 11344 12069 13217 13504 14241 14443 15322 15857 16694 17654 18103 18840 19317 19861 20866 21220 21873 708 1535 2503 3037 3932 4278 5426 6187 6758 7613 8345 8650 9465 10180 10415 10718 11347 12188 13218 13526 14243 14499 15441 16031 16798 17719 18274 18946 19355 20031 20883 21236 21965 804 1762 2555 3251 3956 4590 5442 6247 6954 7918 8351 8863 9472 10221 10490 10951 11568 12256 13274 13610 14300 14823 15529 16297 17084 17752 18377 19131 19397 20434 20935 21393 22015 1008 1806 2781 3351 3967 4708 5544 6491 6962 7925 8353 8927 9536 10245 10520 10974 11666 12406 13384 13923 14333 15035 15654 16520 17322 17901 18524 19234 19555 20İ56 21016 21395 22169 ÎSTANBUL: 17 İnkılâb dersi. Üniversiteden nakil. Kemal Tengirşenk tarafından 18 senfonik musiki (plâk) . 19 haberler 19,15 hafif musiki (plâk) 20 viyolonsel ye piyano. Mes'ud Cemil ve Bayan Gilbert İnselberğ . 20,30 stüdyo orfkestraları 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verüe. cektir. VİYANA: 18.20 musiki 19,05 musikili parça19,30 fransızca ders 19,55 konuşma 20,05 haberler ve saire . 20,15 seyahatler 20,35 şarkılar . 21,15 konser 22,40 haftanın makalesi 23,05 haberler ve hava rapom 23,35 eğlenceli konser . 24,50 gramofonla dans musikisi. BERLİN: 17.35 musiki 18.35 Alman san'atl.19,06 eğlenceli konser 19.35 devlet yayını20,05 «nusiki . 20.20 mekteb orkestrası . 20.50 günün akteleri 21,05 haberler 21,15 e j lenceli yayın 22.05 Polonya musikisi 23.05 hava raporu, havadis, spor 23,38 eğlenceli musiki ve halk havalan. BUDAPEŞTE: Macar şarkıları 19,05 orkestra konse ri . 20,05 konuşma 20,35 salon orkestrası 21.05 piyes • 22,45 piyano konserl 23,25 Şan konseri • 23,55 cazband takımı . 1,05 son haberler. BÜKREŞ: 18,05 gramofon 19,05 borsa 19,10 kıraat 19,20 gramofon 20.05 konferans 20,25 oda musikisi 20.55 Şan konseri 21,15 konferans 21,30 senfonik konser 22.35 haberler . 22.50 konserin devamı 23.30 gece toonserl 23,50 almanca, fransızca haberler 24 haberler. LONDRA: 17.35 eramofon 18.20 çocukların zamanı 19.05 havadis 19,35 Org konseri19.55 musiki . 20.35 karısık yayın 21.20 opera yayını 22,40 dans musikisi 23.25 hsva. dis 23.35 dans musikisi 24,35 havadis 24.45 edebiyat. PARİS [P. T. T.l: 17,35 cocuk sarkıları 18.05 orkestra kcnseri . 18 35 musiki konuşması . 18.45 san'at •e hayat 18.55 konferans 19.05 orkestr* konseri 19.35 havadis 20.40 orkestra konseri . 21.05 konferans 21,30 pratik nasihatler. 17.40 konuşma . 18,05 havadis 19.10 konusmalar ve saire 21,45 koro konseri 22.20 havadis 22 35 Org konseri 23.15 haberl*T . 23.25 dans musikisi . 24 05 havaHis ?415 dans mustkisinin devamı. Kiralık Apartıman Türbede Belediye karşısında 19 numaralı Sinanaga dairelerinde 9 numaralı apartıman kiraMchr Gaz, su, elektrik re kalorifer. 6 oda, aşagıda bir depo. Bogaziçi methalinden Yesilkoy fenerîne kadar geniş neıaret Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Ziya Nuri). Alemdarda (Es ref Nes'et», Bakırköyünde (Hilal), Beya . zıdda iSıtfa), Eminonünde (Mehmed Kâzım\ Fenerde (Emilyadi). Karagrtimrükt» (Arift, Küçükpazarda (Hikmet Cemil), Bamatyada (Teofilos), Şehreminind» (A, Hamdl), Şehzad»ba«ında (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hidayet), Haaköyde (Yerd Turkiyet. Kasımpaşada (Turan), Sarnerde (Asaf). Şişlide (Necdet Ekrem). Tak simde 'Kanzuk), (Karakin Kıirkçiyan), (Güneş). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide ("7u siıf), Kadıkoyde, Modada (Moda), Altıyolda (Merkez), Üsküdarda, Selimiyede (Selimiye). Nöbetçi eczaneler EVLENME tstanbulun kadim ailelerinden olan İbrahim Müdebbir Etenoğlu ile Gire sun şehri eşrafmdan olan Mehmed Şari Bayraktarın torunu Hatice Gülbizin düğünleri 10 mayıs 936 paazr günü Perapalas otelinde saat dörtten dokuza kadar devam etmek üzere icra edilmiştir. Tarafeyne saadetler temenni olunur. KONSERVATUAR ORKE8TRA8I $ef. Seyfeddin Aaal SON 13 mayıs 1936 çarşamba saat 21 de KONSER SINEMASINDA SARAY Bu akşam : Şehzadebaşı TURAN TiYATROSUNDA Fransız Tiyatrosunda | Amerikadan yeni gelen Profesor Zali Sungur her aksam saat 21 de Iıpirtizma, manyetizma, Fakirizma uzerine heyecanlı esrarengiz tecrübeler. Curaartesi, Pazar saat 17 de matine NAŞiD ve HALiDE tarafından büvük oyun San'atUâr okuyucu Okuyucu B Ü R H A N müsameresi KANSIZLIK benusızlık icin yegâne deva kaai ıhya eden C Î D r t D Enmnntahip etibba tarafandan tertip edilmiştir. OHvV/r lerken bir saat çaldı. Cedric Lacy saydı, saat on birdi. Thomas Becket şehrini, Gabriel Daute Rossettinin yattığı küçük kasabadan ayıran on iki mil çabucak katedildi. Otomobil nihayet Birchingtonun büyük meydanmda, Powell Arms tavernasınm orada bulunduğunu her gelene iâln eden levharun tam önünde durdu. Cedric Lacy hemen umumî orta salona girdi. Bütün müşteriler gitmiş ve yalnız Canterbury müfettişinin haberdar ettiği köyün biricik polisi orada bekliyordu. Cedric Lacy etrafma bir göz gezdirdikten sonra: Beni bekliyen genc kız nerede? diye sordu. Polis memuru elini kasketine götürdü. Affedersiniz, Sir, mevzuubahs genc kız, aşağıyukan on dakika evvel buradaydı, fakat hemen geleceğini söyledi. Ondan evvel bütün vaktini burada mı gecirdi? Hayır, Sir, bir »aat kadar gene dı H A M i Y E T i n iştirakile Norasteni, laflyet re Chlorose Aşk BANDOSUI F E R N A N D GRAVEY ve S P O R ve GENCLiK Bugün TURK Sinemasında % I I I F t l T C P l I I C K I C m ».*. U E , O l > n i C I l O f PARIS Beşi kırk ikififeçe Yazan: Gharles de Richter lis merkezine gitti. Vazife ve mes'ııliyetini bilen müfettiş orada hâlâ nöbet bekliyordu. «Cumhuriyet* in zabıta romam .«49 Müfettiş bataklık lâfını duyduğu vakit kaşlannı çattı. Fena havadis! Işte, bu, işimizi son derecede kanştırıyor. Bataklıklar gündüÜç adam da istemiyerek ürperdiler. zün bile içinden çıkılmaz bir yerdir: KaCedric Lacy, Grenwichteki küçük e çakçılann arayıp ta bulamadıklan bir vi ve Danimarka köpeğinin hücumunu gizlenme bucağı! Geceleyin orada ne haurladı. Kulak vererek: yapabiliriz bilmem ne dersiniz? Vallahi, diye hsıldadı, sanki o Cedric Lacy, meselenin, Sir Walterin geceki köpeğin havlaması diyeceğim geli intihar etmesinin önüne geçmek olduğuyor. nu ve kendisinin yanına kaç kişi verebileDikkatli dikkatli dinledi; fakat köpek cegini müfettişten sordu. sahibine itaat ederek susmus olacaktı ki, Size refakate hazır olan üç ada sükutu bozan hiçbir ses gelmedi. mım var, sizin de iki adammız var, etti Willy Koster bir kahkaha savurdu. beş., bir de siz, altı. Fazlasına lüzum yok Fakat biliyor musunuz, Sir. gece sanınm, ne dersiniz? leyin köpekierin sesi hep birbirine benzer. Cedric Lacv daha fazla adama lüzum Cedric Lacy: olmadığını söyledi. Bütün grup Scot Belki, diye tasdik etti. land Yardın otomobiline yığılmağa başFakat buna rağmen, ilk duyduğu na ladı. Bu sırada Cedric Lacynin aklına hoş tesirden kurtulamadı. Buna rağmen birşey geldi. bütün cesaretini eline aldı ve adamlarile Miss Thaisa Straffordun otomo beraber «Fleur de Lys» den çıkarak po bilinden de istifade edilebilir, değil mi? şarıya çıktı. Cedric Lacy işi anlamıştı. Canterburyye gelip otomobilini alan Thaisa idi. Fakat genc kızm böyle hareket etmekten maksadı ne olabilirdi? Cedric Lacy bu meseleyi halle uğraşırken kapı açılarak, genc kız içeri girdi. Uzun bir yoldan geliyormus, gibi yüzü yorgundu. Gene pota âmiri dikkat etti, Thaisanın üzerinde çamur lekeleri vardı, ayakkablan yırtılmıştı. Sanki genc kız diken ve çalılık içinde yürümüştü. Cedric Lacy hiç birşey söylemeden. her zamanki tabiî hamlesile nişanhsına doğru ilerledi. Yeni bir haber var mı? diye sordu. Thaisa başını salhyarak delikanlıyı, kücük grupun oturduğu masadan uzağa çekti. Bakın anlatayım: Sağa sola sorarak. bazı esaslı malumat toplıyabildim. Biliyorsunuz ki Sir Walter bir otomobilin geçmesinden istifade ederek, bura dan bir mil uzakta bulunan Saint Mi colsta durmugtu. Orada, «Ye Old En zlish îvy» ticarethanesine, nereden telefon edebileceğini sormuş ve iki yolun birleştiği yerde bulunan benzin barakasına gitmişti. Cedric Lacy: Niçin bana oradan telefon etmediniz? diye kesti. Bu suretle vakit kazanabilirdik. Benzin barakası ondan sonra hemen kepenklerini kapamış. Binaenaleyh Sir Walter geri dönerek akşam yemeğini acele acele yemiş ve batakhklara giderek, harbde kendisine zabitlik ettiği bir ciftlik sahibinin evine yerleşeceğini söylemiş. Burada saat dokuza kadar kal dıktan sonra, kendisine gösterilen istikamette, Brooks's Eud yolunu tutmuş. Çiftlik sahibi hakkında bazı malumat edinebildiniz mi? Hayır, bu çiftçinin ismini söyle memiş ve aldızım malumata bakılırsa, yoldan deniz kıyısına kadar dağınık bir vaziyette on beş tane kadar çiftlik varmış. Fakat buna rağmen gene Sir Walterin izini aşağıyukarı buldum demektir. lArkası var}