3 Mayıs 1936 CUMHURIYET f SPOR BAHiSLERi ) Feci bir cînayet Bir kızcağızın tabanca ile beynine ateş edildi Itiraflarım Büyük Aşkım Yezan: Selim Sırrı Tarcan Servetifünun sahibi Ahmed Ihsana Ingilizler Çanakkale hatırasını unutmıyorlar Geliboluda yatan ırktaşlan için bu sene de merasim yapıldı Şaşılacak şey değil! kuyucular biz yazıcılan sık sık imtihana da çekerler. Başka arkadaşlann ne yapbklannı bilmem amma ben sayın okuyucularımın kâh tath, kâh aa bir şive ile tevcih etbkleri her soruya, ya kendi sütunumda hamişler yaparak, yahud ayrıca mekrub yazarak, mutlaka karşılık veririm. Çünkü okuyucunun gösterdıği ve göstereceği alâkadır ki bizim şevkimizi yükseltir, kalemimizin setaretmi sarsınbdan korur. Muhatab olduğumuz suallerden arasıra fıkra mevzuu cıkhğına göre dökdiğümüz almteri karşılıksız da kalmryor demekbr. Evet! Ben de tıpkı (J. J. Rousseau) nun (Mes Confessions) adlı eserinde yapbğı gibi hiçbir giıli nokta bırakma dan, herşeyi olduğu gibi a dan z ye ka dar hepsmi, hepsini söyliyeceğim. Do lambaclı yollara sapmadan, bu büyük aşkı bütün teferruatile sizlcre anlataca ğım. Evet! Işte mancvî huzurunuzda itiraf ediyorum. Bundan elli yıl evvel kalbime düşen bir kmlcım yıllar geçtikçe büyüdü. Bir yanardag gibi şitndi durmadan ateş saçıyor.. Onu seviyorum ,ona tapınıyorum, o nun için yaşıyonım. Onu (Beethoven) in (Jucardie) yi, (Alfred du Mauset) nin (George Sand) ı sevdiği bir aşkla seviyorum. Ondan ne maddî, ne manevî hiç bir menfaat beklemeden tam bir feragatle seviyorum. Birçok âşıklarda görüldüğü gibi onu yalnız ben seveyım, o da bütün varhğile benim olsun, birbirimiz için yaşıyalnn, demiyorum. Böyle bir fikir benden çok uzaktır. Onu benim gibi herkes sevsin, ona herkes gönül bağlasm, o herkesin gözdesi olsun! diyorum. Keşke sevdiğimi sevse butun halkı cihan Sozümüz cumle heman kıssai canan olsa' Büyükadada Celâl Esadm evinde insanları gülle gibi kaldınyor. Şimdi Şakir Paşazade Asıma boks dersi veriyor. Şimdi Kastellinin kordunda tenis oynuyor. Gündüz, gece, sabah akşam, yaz kış spor! Bu aşk, bu iptilâ cinnet derecesini bulmuştu. Bakınız bir gün başıma ne geldi. Yeni evlenmiştim. Yüzbaşı idim. Büyükadada oturuyo/duk. Benkn gibi spor âşığı M. Joeri isminde beraber boks ve güreş idmanı yaptığımız bir arkadaşım vardı. Bir yaz günü akşamüzeri bize geldi. Adanm büyük turunu koşarak yapmayı teklif etti. Derhal kabul ettim. Çamlara gittik ve büyük tura aynlan yolun başındaki kazinoda elbiselerimizi bıraktık ve ayağımızda yalnız bir deniz donu olduğu halde koşmıya başladık. Tam bir kilo metro yapmıştık. Adanın Marmaraya uzanan yolunun bir kenannda çift atlı paytonda çarşafh hammlar bizi görünce bir vaveylâ kopardılar. Biz durduk! Ha nımlar arabacıya varkuvvetlerile bağın yor: Aman çek! Çabuk çek! Ayayorgiden iki deli kaçmış! Aman Allahaşkma çabuk çek! diyorlardı. Tabiî biz geri döndük. Filhakika o tarihte Adanm tepesinde Ayayorgide Rumların bir timarhanesi vardı. Ertesi gün iskele kazinosunda dedikodu: Ahmed Ratib Paşa ailesi dün büyük turda bir tehlike atlatmışlar. Gurubu seyretmek üzere Adanm ucuna araba ile gitmisler. Bu sırada Ayayorgiden nasılsa kurtulan iki çırçıplak deli üzerlerine koşmuş, dar canlannı kurtarmışlar! Gecen gün bir meclıste bulunuyordum. Bir dostum bana, aman kuzum Selim Sırn sizin icin bir zat o sporu sevmez, hatta o spora düsmandır! dedi. Vakıâ inanmadım amma bu nasıl iş? Acı acı güldüm ve belki! dedim. ölüm halinde yarcianan zavallı Leman Dün, öğleden sonra Kadıköyünde bir genc kızm ağır surette yaralanmasile neticelenen feci bir cinayet olmuştur. Tahkikatımıza göre hâdise şöyle cereyan etmistir: Kadıköyünde Kurbağalıderede üçüncü sokakta altı sayılı evde Vefa lisesi muallimlerinden Osman Habibin üvey kızı Leman kiracı olarak oturmaktadır. Bir atölyede çahşmakta olan Leman, yirmi iki yaşlannda iyi ahlâklı güzel bir kızdır. Dün cumartesi olduğu için işinden erken dönerken Leman saat dörde doğru biraz gezmmek ve hava almak için sokağa çıkmışbr. Evlerinin civanndaki büyücek bir caddeden geçerken ufak bir dükkânda berberlik eden tanıdıklanndan Tevfık dükkândan çıkarak Lemanı çağırmıştır. Tevfik, bir kadm meselesi yüzünden dedıkodu çıktığını ve bunu Lemanın ortaya yaydığmı söyliyerek kavgaya başlamıştır. Bir müddet sonra Tevfik müthiş surette sinirlenerek «ben sana şimdi gösteririm» diyerek çekmeoesinde du ran bir tabancayı eline almış ve anî bir hareketle kazcağızm başına ateş etmiş tir. Kurşun Lemanın kafatasmı parçalı yarak oa santim kadar içeri girmiştir. Kurşunun tesirıle kızcağızın kanlar içinde yere yuvarlandığmı gören Tevfik, şaşırmış ve hemen dükkânm kapısını açarak sokağa fırlamıştır. Evet! Keşke onu herkes sevse de, bütün konuştuklanmız, söylediklerimiz hep onu metetmek olsa! Görüyorsunuz ya hiç kıskanc değilim. Onu sevmek bemm için başhbaşına bir zevk olduğu için ona gönül bağladım. O önce kalbımde, sonra dımağımda taht kurdu. Şimdi vücud ülkemin o bir hükümdan mutlakıdır. On yaşmdaydım. Hislerimm aklıma galöbe çaldığı bir çağda idim. Onu bir gün tesadüf bana tanıttı. Mızacıma, ahlâkrnıa, karakterime pek uygun buldum. Sanki ben onu sevmek, ona tapmak için dünyaya gelmişim. Zavallı ninem benim bu henüz okuma çağımda kapıldığım karasevdadan hiç memnun kalnadı. Derslerimi ihmal edeceğimden çok korkuyordu ve bütün tanıdıklarına yanayakıla derdinj söylüyor. Ne yapayım? Ne edeyim? Oğlumun gidişini beğenmiyorum. Manasız, müaasebetsiz bir maceraya kendini verdi. Söz dinlemiyor. Bazı konukomşu büyüdükçe akıllanır. Bu bir geçici he vestir. Su bulanmayınca durulmaz! diyorlar. Halbuki yaşı on sekizi buldu. Artık ümidimi kestim. Görüyorum ki onu bu sevdadan geçiremiyeceğim. Ne hali varsa görsün. Kendi düşen ağlamaz, iki gözden olur! der dururdu. Evet, önceleri hksimle sevmiştim. Bu aşk yaşıma nisbetle çok büyüktü. Sevgilime yakm olmak için Hind fakirleri gibi vücudüme zulüm ediyordum. Uzviyetimi harab ediyor, daldan budaktan gözümü sakmmıyor, hatta onun yolanda ölmeği cana minnet bıliyordum. Şaırin: SeKm SOTT Tttrcan Haşiye: Gazetelerden birinde bir zatın bir yazısı çıktığııu ve guya benim Cnmiıuriyetteki bir yazımın kendisine aid olduğu. nu zannederek lruşkulandığmı bir dostum Vak'a yerine gelen polisler, yaralı kısoyledi. Bu zat yanılıyor, ne doğTudan doğruya ne dolayısile kendisine hitab etmc zı kanlar içinde Zeyneb Kâmil hastane diğımi tavzih ederim. S S. T. : sine kaldırmışlar, berber Tevfiği de tabancasile birlikte yakalamışlardır. ÜNİVERSÎTEDE Yaralı, görülen lüzum üzerine Haseki Sınıfta kalan Hukuk talebesi hastanesine gönderirmiştir. Kurştm daha 7 Istanbul Hukuk Fakültesinde sınıf ge çıkanlamamıştır. Lemanın hayatı te^ " çemiyerek Ankara Hukuk Fakültesine kededir. giden, fakat, orada da muvaffak olamıBulgaristandan gelecek yarak smıfta kalan talebelerin kayidkri silinmiş ve bu talebeler Devlet Şurasma göçmenkr başvurarak şikâyette bulunmuşlardı. Bu sene Bulgaristandan deniz yolile Ankaradan gelen bir habere göre gelecek olan 5000 ırktaşrmızın Türk vaDevlet Şurası bu müracaati tetkik edepurlarile nakli için, Deniz Ticaret Mürek bu talebelerin bir yıl daha ayni sınıfta okumak hakkmı haiz bulunduklanna dürlüğünde, dün, armatorlarm igtirakile bir toplantı yapılmıştır. karar vermiştır. Bu satırları dün aldığım bir mektub dolayısile yazıyorum. Yüzünü görmediğim, kim olduğunu bilmediğim bir okuyucu, Abdülhamid devrindeki valilerden, mutasarnflardan ve kaymakamlardan bir kısmının yankesicilerle, hırsızlarla, dağa çıkan haydudlarla uyuşup ortaklık etbkAustralia ve Sidney krvtvazörleri mSrettebatı lerini duyduğunu ve bu yolda basılmış yaArıburnundaki Anzak mezarlığında zılar da okuduğunu söyliyerek kendini IBastarafı 1 ind sahifede] kişilik bir heyet halinde karşıladık. İs ten\ir etmekliğimi istiyor. zak mezarlıklarını Avustralya donanma tanbuldan biz, altı kişi gitmiştik. Orada Mektubunun sonunu: «Şaşbm da kalsına mensub Australia ve Sidney kruva bıze 44 kişi daha iltihak etti. Çanakka dım» keümelerile bitiren okuyucuma işte zörleri ziyaret ettiler. le Valisi, Belediye resisi ve Halk Partisi Biz de, Ingihzlerle ayni zamanda, reis vekili misafirleri izaz ve ikram için cevab veriyorum: Abdülhamid saltanaüÇanakkalede büyük bir tören yapabi çok çalıştılar. İnglız asker ve zabitlerinin nın tarihi henüz lâyıkile yazılmamışbr. lirdik. Fakat, onlann ölülerine karşı gös mezarlıkları ziyaretleri için otomobiller Osmanlı İmparatorluğunun can çekişme terdıkleri yüksek kadirşinaslığı biz, şehid tedarik ettiler. ıngiliz ve Türk mezarlık devrini aydınlatacak olan o tarih, şimdilık a<:ızlarda dolaşan kanşık bir sahifelerrmize karşı maalesef gösteremediğimiz larına birçok çelenkler konuldu. dir. Bununla beraber hırsızlığın o deviriçin hiçbir şey yapmadık. Yalnız ÇanakIngiliz bahriyelileri Türk heyetine de açık bir lâğım gibi tahammül olunmaz kale şehidlermi ziyaretten ziyade, İngi Australia kruvazöründe bir ziyafet ver lizleri karşılamak üzere İstanbuldan 6 ve dıler. Ziyafette samimî nutuklax söylen bir ufunetle akıp gittiğine şüphe yoktur. Bizzat benim vesikaya müstenid olarak Çanakkaleden 44 kişilik bir heyet Geli di ve millî marşlar çalındı.» hafızamda yaşıyan vakıalann sayısı düboluya gitti. Dün, İstanbula dönmüş oGerek Londrada, gerek Çanakkalede zineleri geçer. Bunlardan o devirdeki idalan bu heyetm reisi doktor Saiıi Yaver, Ingilizler tarafmdan yapılan merasimin re rezaletini bütün fecaatile gösteren biribir muharririmize merasim hakkında şu resimlerini koyarken Çanakkale şehidlerini anlatayım: Orta Anadolunun en mümalumatı verdi: ne karşı gösterdiğimiz ihmal ve lâkaydi him sancak merkezlerinden birind* Ab« Merasim çok güzel ve samimî ol den acı ve utanc duyduğumuzu ilâve et dülhamidin gözdelerinden bir mutasarrıf du. lngiliz gemileri zabit ve efradını 50 mekten kendimizi alamıyoruz. vardı. Okur yazar değildi, fakat her cahil gibi son derece cesurdu. Işte bu adam malsandığından maaş, ücret, sadaka, yem bedeli, tamir masrafı ve saire namile ödenen her paradan mutlaka ondalık aiırdı. Lâkin kasası dolsa bile gözü doymadı ğından zavalh köylüleri tırtıklamıya ba§ladı. Dereye çöp dökülmek, koruda kuzu çevrilmek, harmanda tef çalınmak gibi bahanelerle her köye ağır cezalar tarhetti. Kendi keyfine göre takdir ve tahsil ettiği paralan gene kendi koynuna koyuyordu. Mutasarrıf bu işleri yapma sıra sında bir gün bir kızılbaş köyüne uğradı. Malum ya, kızılbaşlar bıyıklarile sakal larına kelleleri kadar değer verirler. Mutasarrıf bunu bıldiğı için köye girer girmez halkı topladı, adamlanndan birinin eboe de bir ustura tutuşturdu, umumî bir tıraş emri verdi. Köylülerin bu braştan kurUıhaak için de\lete ödedikleri toprak vergisiııdeıı d*ha ağır bir rüşveti sevine sevine verdiklerini söylemeğe hacet yok, değil mi?.. ZS nisan günü Londrada Meçhul Asker mezarında O halde otuz kırk yıl evvelki valile Çanakkale için yapılan merasim rin hırsızlarla filânla ortaklık ettiklerine inanmakta tereddüd edilmemek lâznndır. Deniz Ticaret müdürlüğü j Denizyolian yeni vapuriar Bence ortada şaşılacak birşey yok. Öyle saraya böyle adamlar ve öyle idareye teşkilâü yaptıracak Deniz Ticaret Müdürlüğünün teşkilât Denizyolları îdaresinin harice yapbra böyle işler yakışırdı. ve kadrolannı genişleten ve takviye eden cağı yeni vapurların sipariş işi henüz müM. TURHAN TAN yeni lâyihanın önümüzdeki haziran ayın zakere safhasında bulunmaktadır. İşin bu dan itibaren tatbik mevkiine konulması kadar uzaması tediye şartlannda Deniz Zarfçılık yapmış beklenilmektedir. yollan İdaresile şantiyelerin teklrflerini Çakmakçılardan geçmekte olan MehMüdürlük bu lâyihaya göre bir memur telif edecek bir formül bulunamaıruı ol med isminde birinin önüne çıkaıak zarfkadrosu hazırlamışbr. Yeni teşkilât pro masıdır. jesile idare şubelerinde bazı değişiklikler Vapurların bedeli klering usulile itfa çılık suretile 450 lirasını dolandıran saolacak, fen heyeti kadrosu genisletilecek, edileceğinden mşaata talib olan gruplar bıkalılardan H a k b yakalanarak Adliburaya yeni elemanlar ilâve edilecektir. evvelâ bu esas prensipi halletmeğe ve on yeye verilmiştir. Müddeiumumilikçe hakYeni lâyiha ile memurlann barem de dan sonra diğer teknik hususlan görüş kmda takibata devam edilmektedir. receleri de yükseltilecekbr. meğe taraftar bulunmaktadırlar. înşa beBir tütün kaçakçısı tutuldu deli işi de tediye şartlannın halline bağh Tekirdağda muhasebeci kursu bulunmaktadır. İzmitin Halayık köyünde aslen Oflu Tekirdağ (Hususî) Kooperatif rrıuolan Tayyib Ahmed isminde biri 31 Bu iş için şehrimize gelmiş olan murahhasibi yetiştirmek için açüan kursa 34 haslardan bir kısmı merkezlerinden tali kilo kaçak tütünle yakalanmışbr. Tütüngenc devarn etmektedir. Bunlarm yakında imtihanlan yapılacak ve mu mat almak üzere geri dönmüşlerdir. Di ler müsadere edilerek Tayyib Ahmed vaffak olanlar mevcud kooperatiflere ğerlerile temas ve müzakerelere devam e mevkufen Dokuzuncu îhtisas mahkemesine sevkedılmıştir. muhasib tayin edileceklerdir. dilmektedir. lur. Bu, belki çok para değildir ve belki de ağır bir iştir. Fakat namuslu yaşamağa niyet etmiş insanlar, yorulmağa aldır maz, gelirlerine kanaat eder, ve pek güzel yaşıyabilirler. «Lâzar kumarda kaybediyor ve kaybedince de, bütün hırsmı kokainden alıyordu. «Sevgilim! Bunlar, uzun ve can sıkıcı hikâyeler... Kısa keseyim. Lâzar, baştan kara vurmuştu. O zamanlar, bir tek şeyi anlıyamıyordum. Lâzar, iki üç günlük bir sıkınbdan sonra, kumar için. kokain için para, buluyordu. «O, bu paralan nereden, nasıl bulabiliyordu? Kendisine sorduğum zaman, borclanıyorum! diyordu. Kefilsiz, rehinsiz, ona, kim para verirdi?.. Bu, bir arkadaşlık ta olsa, gene bir sonu gelirdi. «Annem, bu acı, karanlık günlerde, gripten ölüverdi. Çok zayıf ve halsizdi. Ben, yapyalnız kalmıştım; Lâzardan başka ne uzak, ne yakın, kimsem yoktu. «Fakat onun da, beni değil, kendini görecek hali yoktu... «Hayahmı, ister istemez, onunla birleştirmişbm. Yalnız, şunu, bütün açıkkalbliliğmle söyliyeyim ve sen inanırsın, Ali Tunc!, ben, onunla, karı koca gibi yaşamıyordum. Aramızdaki uzak arkrabalık bile mevzuu bahsolamazdı. Ben, onunla, sefalet arkadaşı idim, birbirimizin can yoldaşı idik. «Ona, kumardan, kokainden vazgeçmesi için yalvanyordum. Yalvarmalanm, fayda vermedi; ben, kumara ve kokaine alıştım. «Artık, ikimiz de başdöndürücü bir hızla, bir uçuruma doğru yuvarlaruyor duk. «Lâzann borclan yetişmiyormuş gibi,' ben de borclandım. Bize, kefilsiz, rehinsiz borc para veren adam, Zülfü Şahindi. «Zülfü Şahini tanıyorsun? Beni, ilk gördüğün yeri isleten, Zülfü Şahin! «Fakat o tarihte, Zülfü Şahin, kumarhane işletmiyordu. Bir takım gizli işler peşinde koşan, gizli dalavereler, do lablar çe\iren hilekâr, esrarengiz bir herifb. «O, birdenbire parayı kesti ve borclarımız için de bizi sıkışbrmağa başladı. «Hem onun tehdidleri, hem de yoksulluk, açlık, bizi canımızdan bezdirmişti. Ölüm, istendiği anda geliverse, hayabn eziyetleri, felâketleri, insanlan korkutmıyacak! îstenildiği zaman, ölünemiyor. «Zülfü Şahin, Lâzarı, iyice pençesine geçirmişti. Onu, gizli, kirli işlerinde kullanıyordu ve Lâzar, böyle eteğini kapbnnca, ben de takılmıştım, ve artık ikimizin de kurtulmamızın imkân ve ihtimali kalmamışh. «Zülfü Şahinin pençesindeydik. Meğer yanılıyormuşuz. Zülfü Şahinin değil, gizli bir şebekenin pençesine düşmüşüz. Zülfü Şahin, bir uşakmış! İstenilen avlan düşürmek için kurulan tuzaklarda kullanılan bir av uşağı... «Şebekenin, ne yaman, ne korkunc bir teşkilât olduğunu, bilemezsin! «însanları tanımak hususundaki zekâ lan, görüşleri, akla sığmıyacak kadar kuvvetli... [Arkası var] Âşık oldur kim küar canın feda cananına Bu toplantıda Bulgaristanh göçmenkMeyli canan etmesin her kim fct kıymaz caProfesör Fleiner geldi nvna Istanbul ve Ankarada üç konferans rin nakil işi görüşülmüş ve nakliyat mü Canınt canana vermektir kemali âşikın Vermiyen can itiraf elmek gerek noksanına vermek üzere Üniversitemiz tarafmdan nakasaya konmuştur. Kıt'ası sanki benim hakkımda söylen mişti. Aklımd*, fikrimde, ruhumda, hayalirade yalnız o yaşıyordu. A... Bakınız söze başlarken samimî olacağım, herseyi itiraf edeceğim dediğim halde henüz daha sevdiğimin adına sanma dair bir kelime söylemedım. Amma bea söylemeden siz onu anladınız saıuyorum. Spor! Işte göalümde elli yıldır saltanat süren ve beni zinciri zülfüne esir eden kraliçe! Onun aşkı bana neler yaptırmamıştır. Bundan otuz yıl kadar evvel artık birçokları bana spor delisi! diyorlardı. Şimdi Tatavla (Kurtuluş) ta Rum pehlivaniarile güresiyor, şimdi Tepebası bahçesinde îtalyanlarla eskrimde boy ölcüşüyor. Şimdi Modada yüzme müsabakası vapıvor. Simdi çağınlan Zürih Üniversitesi âmme hukuku profesörü F. Fleiner dün şehrimize gelraiş ve profesör Şuvarsuı başkanhğında bir heyet tarafından karşılanmıştar. Profesör Fleiner ilk konferansmı salı günü saat 18,15 te Universite konferans salonunda verecektir. Bu konferans fransızca olarak verilecek ve Hukuk Fakültesi hukuku düvel doçenti Orhaa Arsal tarafmdan türkçeye çevrilecekür. Ilk konferansm mevzuu (Modern politikanın teorileri) dir. Curaa günkü ikinci konferansı da ayni saatte (Modern idare hukukunun siyasî esa&Lan) mevzuu etrafında ve almanca olacaktır. Evvelce gönderilen şartnamelere göre 5000 göçmenin mayıs nihayetine kadar memlekete taşınmış bulunması şart koşul muştur. Haltuki armatorlar muhtelif sebebler yüzünden bu şartı tatbik kabiliyeti noktasından mahzurlu görmektedirler. Vapur navlunlannm tediye meselesi ve ba 5000 göçmenin Varnaya, ne vaziyette ve miktarda ve hangi tarihlerde inebüecekleri malum bulunmadığmdan dün toplantıda iş biürilememiş, yaruıa bırakılmıştır. Yarın vapurcularla taşıma işi halledilecek ve kendilerile bir mukavele imzalanacaktır. görünüşüme aldanma... «Sana, hayabmı anlatayım: Ben, bir Gürcü kızıyım. Annem, İstanbulda, eski paşalardan birinin cariyelerindenmiş. Azad edilmiş, memlekebne dönmüş. «Babam, Kafkasyalı bir Kazak zabiti idL Nihlistleri takib ederken vuruldu, öldü. Annem, Kafkasyada bannamadı; Istanbulu da özlemişti; kalktık, İstanbula göçettik. «İstanbulda, çok acı günler geçirdik; haftalarca aç kaldık, süründük. Ben, büyümüş ve güzel bir genc kız olmuştum. «Rusyada ıhtılâl kopmuştu; beyaz Ruslar, İstanbula döküldüler. Bunlarm arasında, hemşerilerimiz, akrabalanmiz da vardı. Hemen onlarla tanıştık ve hayatımızm şeki değişiverdi. «Akrabalanmızdan bir genc, b^jıi sevmisti; nisanlandık... Fakat bu nişanlanış bize saadet getirmedi. Elinde, avcundakileri, birkaç aym içinde tüketti. «Lâzar, kumara ve kokaine düskün dü. Kumara ve kokaine para bulmak için, başmı taştan taşa vuruyordu. İnsan namusile yaşamak isterse, para da, iş te bu Aşk ve macera romanı ahut Yazan: MAHMVD YESAR1 89 «Onda. bir merdlik, bir erkeklik var. Sen, merdsin, erkeksin, Ali Tunc usta! «Bu satırları yazarken, içimin nasıl yandığmı, sızladığmı bilemezsin. Eğer, seni sevmemiş olsaydım, adam sende! derdim ve tek kelime bile yazmazdım. Bu mektublar, bir yabancının, hele be nimkilerin eline geçecek olursa, ben, mahvoldum! demektir. Fakat senin üzüldüğünü, sıkıldığını bildığim için, haya bm pahasına da olsa, yazıyorum. «Günler aylarca, benim yüzümden ü, sevgılim! Günlerce, yolumu gözetlediğini, binbir zıd düşüncelerle çırpındığını, kırvrandığını da biliyorum. Emin ol ki, ben de senin kadar, belki senden çok sıkılıyor, üzülüyordum... «Kaç kere, sana yaklaşmak, yakınlaşmak istedim; fakat elim kolum bağlıydı. Sana yaklaşmak değil, senden uzaklaşmak mecburiyetindeydim. «Benim için, neler düşündün, neler düşünüyorsun, bilmiyorum. Ne düşündünse, ne düşünüyorsan, şimdi, hepsini bir tarafa bırak, beni dinle! «Ben, zavallı bir kadınrm! Kuvvetli