19 Nisan 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

19 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Nisan 19SS CUMHUBÎYET Sevimli insanlan kim aramaz. Hayatı her zaman pembe gören tatlı bir bakış, dudaklardan eksilmiyen, iç açıcı bir gülümseme, en maddî düşünenleri bile hayran bırakan vasıflardır. Sevimli insan, şeffaf kanadh bir bahar kelebeğine benzer. Ve içimizden kaba, haşin tabiatli olanlanmız bile onun karşısında yumuşarlar, incelirler. Ona yaklaşmak, sihirli muhitinde neşelenmek ihriyacındadırlar. Yazık ki, herşeyi olduğu gibi sevimlilik mefhumunu da istismar edenler, onu bir geçim vasıtası yapanlar var. Sevimli görünerek kendilerini beğen direceklerini, aratacaklannı düşünenler, uzun ekzersizler, çehrelerini altüst eden makyajlardan sonra şahsiyetlerini değiştirip karşımıza çıkıyorlar. îçlerinde bazan bu işi becerenler de olmuyor değil. Sergiden birkaç tablo Fakat bunlarla hakikî sevimliler ara smdaki fark, yapma çiçekle bir bahar güDün Müstakil Ressamlar ve Heyket ismindeki diğer bir akvarelini o kadar lü arasındaki farka benzer. Nekadar mutraşlar Birliği 1936 plâstik san'atlar ser kuvvetli göremedik. vaf fak olurlarsa olsunlar gene yapmacılıkgiıini açmışlardır. Sergide ancak iki eser teşhir etmiş o tan kurtulamıyorlar. Turanbarın küçük salonunda açılmış lan Fahri Arkunların portresi, etrafını saBunları ayırd etmek için biraz fazlaca olan bu sergide on altı san'atkânn 89 ran çerçevenin bütün çirkinliğine rağmen: uğraşmak lâzım. eseri teşhir edilmektedir. «Bu serginin en iyi eserlerinden biri de Vaktimiz olmadığından bunu yapamıSalonun dırvarlannı süslüyen eserle benim» diye âdeta bağınyordu. rin hepsinin büyük birer san'at eseri olduTath mavi bir fon üstüne sanşın baş yoruz. Ne oluyor? ğunu her ne kadar iddia edemezsek te lı, beyaz bluzlü bir kız resmi. Sevimlilik kıymetten düşüyor, bayağıalelumum bir çahşma ve bilhassa araş Arif Bediinin eserleri içinde ise çocuk laşıyor. tırma devrinin mahsulleri olan bu eser portresi renk, bütün desenleri de çizgi itiN. lerin içinde hakikaten san'at kıymetleri barile hakikaten güzel parçalardır. yüksek olanlann bulunmakta olduğunu Hamid Gürele gelince; o şüphesiz ki söylemek mubalâğa olmaz. ŞEHİR tŞLERl renklefi en iyi ifade eden ve çizğileri kuvBu eserlerin başında gelenlerin için vetli bir ressamımız. Fakat Juan Lepen de şüphesiz ki Akademi hocalarından ismini taşıyan eserinde, bizim Suadiyemiz Gazi Köprüsü inşaatı başhyor Gazi Köprüsünün inşaatına, on güne Edib Köseoğlunun tablolan büyük bir veya Büyükadadaki kazinolanmızın hakadar başlanacaktır. înşaata, Unkapanı mevki tutacakbr. vasından, renginden, ışığından başka bir cihetinden ve köprü ayaklanndan başla/ Mahmud Cudanın 57 numaralı natür şey bulmak biraz güç.. nacaktır. înşaat ilerledikçe eski köprü mortu çok değerli bir eserdir. Ve hatta Şeref Abdikin eserlerinin içinde de gü nün parçalan birer birer Ayvansaray denilebilir ki bu küçücük natürmort ora zeüeri pek çoktur. Mühürdar sokağını daki bütün natürmortların hepsinin fev gösteren puşadı fevkalâdedir. Şeref Ab önüne nakledilecek ve bütün parçalar götürüldükten sonra Sytlüce ile Eyüb kindedir. dik bu eserde Utrillo gibi santimantal o arasında kurulacaktır. Edib Köseoğlunun eserinde olduğu larak çalışmıştır. Deniz ve ev çok iyidir. Eski Maarif Nezareti binası gibi Mahmud Cudanın da bu iki yaprağı Istanbul manzaralarını eski Istanbul Muhtelit hakem mahkemeleri, yakın severek işleyişinde ve onu meydana ge desenlerinde gibi gören ve zengin renk da işlerini bitireceklerinden işgal ettikleri tirişinde temiz bir ruhun bütün safi leri gözleri yormadan koyuluklar arasıyeti vardır. Ve şüphesiz san'atkâr bu kü na serpiştirmekte büyük bir meharet bina, Belediye tarafından tesellüm edi çük eserlerin anlattığı insan olarak kal gösteretı Kemal Zerenin Gece Şa^ırvan lecektir. Belediye binada tamirat yap malıdır. Mahmud Cudanın diğer eserle ve Boğaza bakış isimli tablolan, Melâ tıktan ve kat ta ilâve ettikten sonra bazı ri ayni kuvvette olmamakla beraber eğer hat Işığın peyzajı. Ilhaminin eserleri için daireleri buraya nakledecektir. Ezcümsözlerinde dururlarsa çok şeyler vadeden de bilhassa Parkta gezintisi çok güzel le orta kata Belediye reisi ile muavinleri, üst kata da heyeti fenniye yerleşecektir. eserlerdir. Yalnız karikatürleri bir tek dit t. cümle ile karikatürden beklenileo bütün Diğer san'atkfrlafıri daf kifhisîniri bir incelikten mahrumdurlar. ~ ediliyor kdtnpozîsyonühda guzerbîrTemTtimîsî ~ * Harab ve bakımsız bir halde bulunan îsmail Hakkı Uygar her zaman oldu nin bir portrasinde şuurlu bir çalışış, velğu gibi bu defa da kendine has olan iç hâsıl hepsinin eserinde ya olmuş, ya ola Bakırköy mezarlığmm muntazam bir zenginliğini eserlerine aksettirmiştir. cak, ya olmak üzere bulunan bir san'atın hale getirilmesine, belediyece karar ve rilmişrir. Mezarlığm içinden bir de yol Bilhassa dekoratif akvarellerinden köy izleri vardır. geçirilecektir. Yolun geçeceği yerlerde düğünü renk, çizgi, tazelik ve teknik itiHeykeltraş Hâdinin yapmış olduğu bulunan kemikler başka yere nakledile barile bütün teşhir ettiği eserlerin hep Mareşal Fevzinin büstü çok kıymetli ve cektir. Mayıs başında bu husustaki faasinin fevkindedir. Yalnız onun Balıkçı çok değerli bir san'at eseridir. liyete başlanması alâkadarlara bildiril miştir. Müstakil ressamlar ve heykeltraşların sergisi dün açıldı Sergide on altı san'atkârın 89 eseri teşhir olunmaktadır. İçlerinde muvaffak olanları vardır Biz bize Sevimlilik Izdihamı azaltmak için... Tramvay duraklannın bazıları değişebilir Karaköydeki bekleme yerini Karaköy Palas önüne kaldırmak ve Köprü üzerinde de bir bekleme mahalli yapmak faydalı olacaktır Edebiyatta mudarebe! t . Mudarebe, lugatte dövüşme ve vuruşma demektir. Şirket kelimesile birlikte kullanılırsa emekle sermayenin kaynaştı <• rılması suretile yapılan ortaklığı ifade eder. Bu, ticaret kanunlannda yer alan bir ıstılahhr. Matbuat âleminde emekle paradan ziyade zekâ ile para birleştirilerek arasıra şirketler kurulur ve bu şirketlerin sonunda zekâ, para sahibi olan ortağa, „ para da şirkete zekâsını koymuş, olan adama giîçer!.. Ben burada edebiyat, mudarebelerin ; den bahsetmek istiyorum. Gerçi mudarebe • ile edebiyat birbirile uyuşması mümkün * olmıyan mefhumlar gibi görülürse de bizim diyanmızda şekerle süt gibi uyuşmuşlar ve kaynaşmışlardır. O derecede ki süt denilince nasıl şeker hatıra gelirse edebiyat denilir denilmez de mudarebeye intikal olunur. Edebî mudarebe, arabca gramer kaidelerine göre ayni babdan gelen muhtelif fiillere bağlıdır. llkin muhavere şeklinde başlar, sonra münakaşa halini alır ve bu arada mükâbere, muanede, müşacere yollarından geçerek müşateme merhalesine varır, oradan mudarebe biçimine girer. Mudarebeyi doğuran münakaşaya münazara adını verenler de vardır, fakat bunlar mantık bilmiyen kimselerdir!... Karaköy bekleme yerinin Karaköypalas önüne kaldırılması yıllardatH beri gördüğümüz böyle izdihamın ortadan kalkması demektir Bundan evvelki yazımda bugünkü nakliye intizamsızhğına bazı tramvay duraklannın sebeb olduğunu işaret etmiş ve bunlan ıslah etmek suretile «izdıhama» bir dereceye kadar olsun çare bulunabileceğini söylemiştim. Misal olarak Beyoğlundan inerken köprü başında, Kadıköy iskelesi karşı smda yapılan yeni durak yerini halka b:lhassa Kadıköyüne, Haydarpaşaya, A dalara gidecek olanlar için büyük bir iyilik saymıştım. Buna mukabil Karaköy deki üstü kapalı bekleme yerinin pek büyük bir engel olduğunu iddia etmiştim. Bunu anlamak için akşamüstü, saat yedi sekiz raddelerinde Karaköyde yanm saat kalmak ve tetkik etmek kâfi gelir. Karaköy bekleme yeri Türkiye Turing Kulübünün senelik kongresî Türkiye Turing ve Otomobil Kulübü dün Perapalasta Müzeler Müdürü Azizin riyaseti altında senelik kongresini yapmıştır. Kongre, kulübün senelik raporunu tasvib ederek idare heyetinin aynen ibkasma karar vermiştir. Bundan sonra büyüklere teşekkür telgraflan çekilmiştir. Von Papen Peştede Peşte 18 (A.A.) Almanyanın Vi yana elçisi von Papen, Yugoslavyadan buraya gelmiştir. Von Papen gazetecilere seyahatinin hususî mahiyette olduğunu söylemiştir. Soğuktan ölüm Fribourg En Brisgan 18 (A.A.) Tatillerini geçirmek üzere buraya gelmiş olan beş İngiliz talebesi Karaor manda yollarını kaybetmişler, soğuktan ve açlıktan ölmüşlerdir. Kadıköyünden bir arkadaşınızla ge liyorsunuz. Arkadaşınız Bebekte, siz de Şişlide oturuyorsunuz. Vapurdan Kara köye çıkınca önünüze çıkan üstü örtülü bekleme yerinden arkadaşınız istifade edemez. Onun tramvayı burada durmaz. ö, daha ileriye, Beyoğlu makasını geç tikten sonra Beşiktaş, Ortaköy ve Bebek tramvaylannm durduğu üstü cfrtüKT olmıyan istasyona gitmeğe mecburdur. Ayni şehir ahalisinden olduğunuz halde siz arkadaşınıza nisbetle imtiyazlı bir yurddaşsınız. Sizin için yapılmış olan bekleme yerine gidersiniz ve beklersiniz. Saat yedi, sekiz arası. Sizden evvel gelmiş ve bekli yenler arasında siz de beklersiniz. Köprü Motörlü ve motörsüz nakil üzerinde arka arkaya birikmiş tramvaylar bekler. Sizin bineceğiniz tramvay da bu vasıtaları birikenler arasındadır. Fakat ta köprü Motörlü, motörsüz, deniz ve kara nanün ortasında bekliyor. Arkadaşmızm bikil vasrtalannm kurşun mühürle mühürneceği tramvay Karaköy bekleme yerinlenmesi hakkmda zabıtai belediye tali de durmıyacağı halde diğerleri arasında matnamesinde yapılan tadilât, belediye şubelerine tamim edilmiştir. Talimatna bekler. Tramvayların yanıbaşında dizi menin yeni hükümlerile beraber haziran len otomobiller, kamyonlar, arabalar bekdan itibaren tatbikı, alâkadarlara tamim ler. Siz beklersiniz. Sizin tramvayınıza binedilmiştir. mek ümidile Şişhane yokuşu dibindeki Bundan başka bu gibi vasıtalan kullananlann birer ehliyetname almalan icab durak yerinde birikenler bekler. Tepebaeder. Ehliyetnamesi olmıyanlar çalıştı şmdakiler, Galatasarayındakiler, Taksimdekiler bekler. Bebek tramvayı istasyo rılmıyacaktır. MÜZELERDE nuna gitmiş olan arkadaşınız bekler. Tophanede, Dolmabahçede, Beşiktaşta, OrEski Öksüzler binası yıkıhyor taköyde birikenler bekler. Bekler, bütün Ayasofya Arkeoloji Müzesi yamnda bu hatlar boyunca halk bekler... Bek bulunan eski Öksüzler binası nihayet ler.... Belediyece verilen karar üzerine yıktınNihayet tramvayınız gelir. Ayağınız Iacaktır. yerden kesildi. Kesildi amma şimdi tramBundan sonra Müze îdaresi tarafın vay döşemesile diğerlerinin ayaklan adan buraya Ayasofyaya münasib bir şe rasında ezilecektir. İstif içinde kendi hiskilde eski ve tarihî mermer eserler ko senize düşen yeri almak veya vermemek nacak ve ayni zamanda tanzim edilmiş için hücum veya müdafaa Taziyetlerini aldığınız sırada Sişhane yokuşu dibine bir bahçe haline getirilecektir. Nasıl istersen, Ali Tunc Usta! İskele başındaki büyük otelde yemeklerini yedikten sonra tekrar motörlerine döndüler. Ali Tunc, gözlerini kısarak Kavaklara doğru baktı: Kıyı kıyı Yenimahalleye kadar gider, oradan Beykoza vururuz. Kaptan, hep ayni uysalhkla başını sallıyordu: Sen, bilirsin, Ali Tunc Usta! Ağır öğle güneşi altında bunalan kı yılara, serin deniz rüzgârı, bir teselli gibi çarpıyordu. Ali Tunc, piposunu yakmıştı; gözle rini Rumeli kıyısından ayıramıyordu. Ne görmek istiyordu? Birinin yolunu mu bekliyordu? Bu, âdeta gözetleyiş gibi bakışlar, karışık düşünceler, Ali Tuncu yormakla kalmamış, canını da sıkmıştı. Unutmak, daha doğrusu, başkasile meşgul olarak, avunmak istedi; nişanlışına döndü: Solmaz, Boğaz havası, ne tatlı serin, değil mi? gelirsiniz. Burada bekliyenler kapılara hücum eder. Fayda yok. Ya kapılar kilidlidir, veya tramvay başka tek bir yolcunun ayağını bile basamıyacağı derecede Edebiyatta mudarebenin örnekleri' tıklım, tıklım doludur. Bu bekliyen biçaçoktur. Meselâ şair Nef'inin kendi çağ • relere bakarak siz talihinize şükredersi daşlarından Mantıki hakkındaki edebî ve nız. gayriedebî hicviyelerini ele alalım. BünBu yokuş dibinde birikenler bekler. Falann hepsinde yağır çehreli, çatık hançer kat siz de tramvayda beklersiniz. Çünkü kaşlı, kalın boyunlu, iri elli Nef'iyi, kalesizden evvel gelip biriken tramvaylar var. mini atıp sopasına yapışacak vaziyette göBunlar da yokuşun başına teker, teker rürüz. Mantıki, fare delığine bin altın çıkmak için sıra bekliyorlar. Bu tramvay kıymet biçen bir zavallı durumundadır. ların arkasında biriken otomobiller ya Hafız Divanının şariheri olan Şem'i" bekler veya feci bir kaza ihtimallerini bile ile Sürurinin, dahiliye ve hariciye nazır göze alarak solunuzdan, yukandan gelıkları gibi yüksek makamlar dahi işgal len tramvay ve otomobillerin karşısma çıeden şairlerden Pertev ve Akif Paşalann karak geçmeğe çalışır. gene mükâbere, muanede, müşacere ve Bütün bu müddet zarfmda Beyoğlun müşateme fasıllarile dolu münakaşalanda, Taksimde birikenler bekler.. Bekler... nı gözönüne getirelim. Bunlann da hep . Bütün derdin başı şu Karaköy bekle sinde kendilerini kalemle sopaya ayni me yeridir. Ne olursa olsun, nasıl olursa kuvvetle dayanmış, göreceğiz. olsun buna bir gün evvel bir çare bulmak Fakat edebiyat mudarebelerinin çoğu lâzımdır. Bir emirle bir günde bunu yapkitab sahifelerinde, gazete sütunlarında mak kabildir. kalır. Bu arbedelerden adliye sicilline geDurak Karaköypalas çenler pek azdır. Ben • rahmetli Ahmerf önüne kaldırılsa Mithat Efendinin gene rahmetli Lâstik^* Said Beyle Babıali caddesinde ve kalar. Farzediniz ki Belediye*ve Tramvgy şirketi bu yazdıklanmızı nazan dıkkate ballk bir seyirci muvacehesinde yaptığı aldılar. Bebek tramvayları için olduğu tantanalı mudarebeden başkasının mahgibi Beyoğlu tramvaylarmm da Kara kemeye intikal ettiğini hatırlamıyorum. köydeki üstü kapalı bekleme yerinde dur Sünbülzade ile Süruri arasındaki mudaremamalan emri verildi. Bekleme yeri o be de Bafcıalinin müdahalesini intac etlarak Karaköypalas önü gösterildi. Köp mişti amma mahkemeye düşmemişti. Çünrü üstünde ne tramvay, ne otomobillerin kü onlann söğüşüp dövüştükleri devirde ' birikip beklemediği görülecektir. Karaköy adliye teşkilâtı yoktu. *** mağazalannda, bankalarda işi olanlar bundan çok memnun olacak. Çünkü Vedad Nedimin antolojisine hücumla tramvaya binmek için kendilerine çok u başlıyan edebiyat dedikodulan muhtelif•'*zak gelen köprü başına gidip tramvay anketlere, bu anketler münakaşalara yol «resmigeçidini» seyretmeğe mecbur kal açtı. Mizah gazeteleri, eski an'aneye istimıyacaklar. nad ederek, münakaşalardan mudarebeler Olsa olsa tam köprü başındaki bir ban çıkabileceğini haber veriyorlar. Inşallah t ka ve birkaç mağazadan binecek birkaç bu tahminler yanlış çıkar. Çünkü muda ' kisi ve Kadıköy vapurundan çıkanlar bun rebe ile edebiyatı o an'aneye rağmen ? . r dan müteessir olabilir. Bunlar için de birbirine uydurmak kolay değil!.. köprü üzerinde tam köprünün Karaköye ineceği yerde üstü örtülü olmıyan âdi bir durak yapılabilir. Beşiktaş ve Bebek taraflarına gidecek olanlar da, Beyoğluna gidecekler de isterlerse buradan tramvaylanna binebilirler. Fakat bunlar nisbeten az olduğu için tramvaylar burada birik miyecek ve köprü üstünde sıra beklemiyecektir. Makası geçtikten sonra Bebek tramvay istasyonunu ve bu yeni Karaköypalas durak yerini üstü kapalı bir şekle de koymak kabil olursa köprü üstünde tramvaya binmek için bekliyenlerin nekadar azalacağını tasavvur etmek pek kolaydır. Karaköy seksiyon (kıt'a) başlangıç ye Gene kız, orurduğu koltuğa sırtını dayamış, gülümsüyordu: Bu tatlı serinlik, uyku veriyor. Ali Tunc da gülümsedi: Eğer uyumak niyetinde isen, kamaraya gir... Motörün küçücük kamarasını parmağile işaret ediyordu: Pek rahat bir yer sayılmaz... Boylu boyuna uzanamazsm da... Kanape ye, yan uzun oturur gibi yaslanırsan... Solmaz, ellerini koltuğun kenarlarına yorgun yorgun vuruyordu: Burada çok rahatım, Ali Tunc... Denizin serinliği güzel... Kamarada bunalırım... Ali Tunc, ayakta idi, elini nişanlısının omzuna koymuştu: Nasıl, memnun musun, Solmaz? Gene kız, başını geriye iğdi ve gözbebeklerinin içi gülerek, sevgi dolu bir bakısla, Ali Tunca baktı: Öyle memnunum ki... Motör, Büyükdere koyuna girmişti. Bir miknatısla çekiliyormuş gibi, Ali M. TURHAN TAN ~ rini de Karaköypalas önünden yapmak »v lâzım gelse büyük bir mahzur sayılmaz. . Tepebaşına gitmek istiyenler için zaten ^ • bir farkı olmaz. Galatasaray ve Taksıme gidenler arasında bir seksiyon kazanmak için Karaköypalas önüne kadar yürümeği • tercih edecekler çok bulunacaktır. Bu da * tramvayların Karaköyde köprü başında beklememesine ayrıca bir sebeb olacaktır. Karaköypalas önündeki durak yerinin bu kadar çok faydasına mukabil acaba mahzurları var mıdır? Bunu gelecek sefere bırakalım. V. Birson Yeniköyde, Tarabyada durmuyoruz da, Büyükderede duruyoruz? Kendi kfndini Afk ve macera romanı mi aldatıyorsun?.. Büyükderede durursan neyi, kimi göreceksin? «Siyah otomobil», gene Büyükderede ise... Bu düşünce, Ali Tuncu hem sevindirmiş, hem korkutmuştu. Yeşil gÖzlü ka dını görmek istiyordu. Fakat, yanında nişanlısı vardı. Solmazın, gözünden birşey kaçmıyordu. Yazan: MAHMUD YESARI Yeşil gözlü kadına rasgelirlerse, Solmaz, bunun bir tesadüf olduğunu, olabi 76 leceğini kabul etmiyecekti ve etmemekte Ali Tunc da, keyfli keyfli gülmeğe Yok... Gene Ali Tunc usta! der haklıydı. başlamışb: ler. Ali Tunc, Solmazı motöre bindirerek Koltuklannu kabarbyorsun, kap Neden? yeşil gözlü kadını göstermek, onunla kartan! O, her şeyin ustasıdır. Kaptanlıkta şılaştırmak için mi buraya getirmişti? Ali Mehmed kaptan, başını sallıyordu: da usta çıkar. Tunc, ne kadar çırpınsa, bunun tesadüf Işte, bir huyun varsa, o da, koltuk Motör, Istinye koyunu geçiyordu. Eolduğuna, Solmazı inandıramazdı. kabartmamaktır. mirgân sırtlanndan kıvnla kıvnla inen şoBu, Ali Tunc için, bir küçüklüktü; Solmaz, sevincinden, neş'eden ellerini saya bakmaktan kendini alamadı; «Si çîrpıyor; kesik kesik gülüyordu: yah otomobil» i kovaladığı günü hatırla kendinin bir kasdi olmadan bile böyle iğrenç, bayağı bir vaziyete düşmek istemi O zaman, Ali Tunc kaptan, diye dı. cekler, değil mi? yordu: Ali Tunc, düşünüyordu: Kaptan, durdu, gene kıza baktı, başı Büyükdereye yaklaşıyoruz... Bü Kaptan, Tarabyaya yanaşır, ye nı geriye itti: yükderede, durur, yemek yeriz!.. Niçb mek yeriz, olmaz mı? Tuncun gözleri, Büyükdere tarafma ka î yıyordu. Ali Tunc, kendi kendine kızıyordu: Hayır!.. Onu, hergün, her zaman *' düşünebilirim, fakat bugün!.. Bugün, düşünmek, hakkım değil... Bugün, Solmazın günü... Onu düşünmeliyim... Onunla beraber olduğumu unutmamalı yım... ! Serin deniz rüzgân, alev alev yanan * alnına, bir sevgilinin yumuşak eli gibi do ^ kunuyordu. Ali Tunc gözlerini kapamıştı; Büyükdere kıyılanna bakmıyacaktı. Fakat alnını okşıyan, tatlı serin, yumuşak el, hangi sevgilinin eli idi? Ali Tunc, dişlerini sıkarak içini çekti. Gözlerini kapamaktan ne çıkardı? İçi görüyor, içi bakıyor, içi özlüyordu; gözlerinin ne suçu vardı? Başını çevirmeden de, bakmadan da görüyordu. Solmazın sesini duydu: Ne dusünüyorsun, Ali Tunc? Ali Tunc, nişanlışına baktı: lArkast var\

Bu sayıdan diğer sayfalar: