13 Blrinelk&nun 1933 CUMHURtYET Kiod Farere bir cevab Çanakkaleden sizleri geçirmiyen Türkün sine ve süngüsüdür Yoksa tevehhüm ettiginiz gibi, orada 216,000 evlâdınm kanını dökmüş olan İngilterenin ihaneti değil! Pariste çıkan haftalık Candide gaze tesi «Halk Cephesine mensub bir hükumet işbaşına gelirse neler olur?» diye Fransanın iç ve dış siyasasile alâkadar bir anket yapmış, bu arada Claude Farrere (Klod Farer) e de müracaat et miş. Fransız edibi söze şöylc başlıyor; «Dahîlî noklai nazardan, derhal değişiklik yapılmıyacakhr. Şayed değişiklik yapılacak olsa, bu, derhal işlerin durmasına, sermayenin kaçmasına, vergilerin artmasma sebeb olacaktır. 26 lecrübesi iekrar edilmiş olacaklır. Bu takdirde derhal şiddelli bir aksülâmel husule gelecektir. M. Herriot beiki de katledilecek, ihtilâl çıkacakltr. Fakal haricı baktmdan, vaziyet başka îurliidür. Siyasetin değişeceği ve maaleKlod Farer sef fecaat kesbedeceği muhakkaktır. Fafisi llalyaya karşı duyduğu kin saikasile, tir, biz de beraber.» *** Halk Cephesi, onun iktidar mevküne Fransiz denizcileri, ihtîyarladıklari zagelmesîni temenni eden ve buna, inkâr edilemiyecek şekilde gayret gösteren Ingil man, çabuk bunayorlar galiba. Çünkü terenln kucağına alılacaktır. O zaman, geçenlerde Çanakkaleye hücum eden Frama, Ingillerenin tam manasilc csiri Fransız kumandanı Amiral Guepratte olacak ve îngillere, Avrupada bütün ar (Geprat) ta 18 mart muharebesinde bir zulannı yer'ıne geürmek iç'ın bizi zorhya mayine çarpıp iki dakika içinde kaynryan cakltr. Bouvet (Buve) zırhlısının batışını, bir Fransada bolşeviklik çıkması lngiltere şecaat ve kahramanlık harikası diye anmn umurunda değ'ddir. Hatla, bizi, iste attıktan sonra, Erenköyü kıyılanna ben 'diği g'ıbi kuUanmasma bunun daha ziyade Rum kızlannın Fransız kahramanlanru yardımı olur. Bununla beraber bu bolşe selâmlamak için denize çiçekler döktükvikliğin kendisi için tehlike leşkil elme lerini yazmak suretile bir de kuyruklu mes'me çalışacak ve bunu iahdide gayret yalan uydurmuştu. edecektlr. Boşuna gayrel! Zira, gühün Çanakkalenin Erenköyünde eskiden birinde ihtiyatsızlığma kendisi de kurban Rumlar var mıydı, bilmem. Fakat varsa olacaklır. O zamana kadar da biz onun bile Büyük Harb zamanında buralardaki emirleri allında bulunacağız ve üslclik, ahali tahliye edilmişti. Tahliye edilmemiş dahilî siyaseiimiz yiizünden zâfa düterek, olsa dahi, herhalde, Rıım kızlan, o ceHillerin büliin hteklerine boyun eğeceğiz. hennemî 18 mart gününde, ölüm yağarMukabil harekete geçip bu esarelien ken, boğulan Fransız denizcilerine çiçek "kurlulamıyacağız. Her tiirlü isyan hayal dökmek için, deniz kenarlanna inecek den ibaretlir, çünkü 1918 denberi bir tek kadar kahraman değillerdi. fıarb gemisi yaplvrmadık. Suya indirdiğiKlod Farerin tngilizlerin Çanakkalemiz gemiler çocuk oyuncaklarıdır, Ingil yi kasden geçmemiş olduklan hakkındaki lerenin yüzen kalelerine karşı koyacak iddiası da gülüncdür. Çanakkalede, 18 bir tek ztrhlımvc yoktur."» mart günü Fransız zayiah haric Ingiliz Biz bize Soy adlari Içtimaî inkılâblanmızın en iyilerinden )iri olan soy adı kanunu çıktığındanberi hergün, bildiklerimizden birkaçile yeni isimlerini öğrenerek adeta tekrar tam jıyoruz. Şimdiye kadar kendilerine birer aile smi takan vatandaşlann sayısı hayli çoaldığına göre, bu içtimaî hâdise üzerinde küçük bir etüd yapabiliriz. Soy adlannm seçilişinde sık sık görüen kayde değer noktalar hangileridir? 1 llk goze çarpan şey, kimsenin, cemiyet nazarında şahsî kıymetini eksilebilecek bir isim almıya yanaşmamasıdır. Dubois'ya. Holzmann'a benzer tuhaf manalı isimlere raslamıyoruz. Bizde, garb memleketlerinde olduğu gibi vaktile muhitin taktığı bir lâkabı neil tükeninciye kadar, asırlarca, babadan oğula devretmek mecburiyeti olmadığından bunu tabiî görürüz. 2 Birçok kimseler, kendilerinde olduğunu sandıklan, yahud olmasını ar zu ettikleri kabiliyetleri isim olarak be nimsiyorlar. Mehmed Sağlam sık sık nezle oluyordur. Ahmed Kabadayı çelimsiz bir vücude maliktir. Hasan Yazar'ın iyi bir muharrir olduğunu zannetmiyorum. Resimden anlamadığım için Hüseyin Gören hakkında bir fikrim yok. Türkçede şahıs gösteren IDUGUN D D .I EU Gözdağı! sözlerin tahlilleri [Ulus gazelesi, muhtelif dillerde şahiî zamirleri Pronoms personnels adı aliında toplanan sözlerin kaynaklan üzerine dikkat çekerek gimeş dil teorisine göre tahliller yapmaktadır. Bu b'nemli yazıyı naklediyoruz.] Dil üzerinde çalışmalar: I. BEN Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) (eğ + eb + en + eğ) [1] (1) Eğ: Köktüı. Asıl anlamı «gü neş» tir. «Güneş» ten çıkan mefhumlar arasında «Allah, sahip, esas, efendi» mefhumları, bu köke şu manasında en yaraşan anlamlardır. Not: 1. «Eğ» kökünün «Allah, sahip, esas, efendi» anlamlanna geldi ğini gösteren şu sözleri yazalım: I. Ege = Tann, Allah «Ey Egem!» + «Ey Allahım!» II. Ege = Sahip, malik, efendi III. Ogan = Sahip, nazır, Allah [Oygan şekli de vardır] IV. Ugan = Allah. ilâhî, kadir, sa ıibi kudret. Bunlarda görülen «eg, og, ug» kök eri «eğ» ana kökünün aynıdır. (2) E b : Ana kökteki mefhumu kendinde tecessüm ve temessül ettiren süje veya objeyi göstrir bir söz unsurudur. Kelimede ana kök düştüğü zaman doğ rudan doğruya onun yerine geçer. [2] (Eğ + eb = eğeb): «Allah, sahip, esas, efendi» mefhumlannın kendisini anlatan sözdür. Not: 2. (Eğ + eb = Eğeb = geb) tözÜBÜn ve bunun ses değişmelerie aynı olan «Kep, kip, kem» sözlerinin Türk lehçelerindeki anlamlan «kalıp, model, nümune, misal, ölçü, benzerlik, zat» br. Bu anlamlar ( V . + b ) nin girdiği mefhumu tecessüm ve temessül et tirme rolünü pek iyi göstermektedir. I. Geb = kalıp II. Kep = kalıp, ölçü, model III. Kip = kalıp, misal, model, nü mune, şebih, zat IV. Kem, Kemey = ölçü GİBİ «Gibi» sözü de «gib» in bu anlamlanndan doğmuştur. Bunun eski kitaplar da «bigi» şekli de vardır. îkisinin de timolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) kö'kiyle anlatılan (Allah, sahip, esas, efendi) mefhumlarma yeryüzünde en yakm olarak ilkel insanın düşünebildıği varlık. kendisinden ibarettir. (4) eğ: 0 + ğ ) , bu varlığı tamamlı yan, tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. (Eğ + eb f en f eğ = eğebeneğ) özünden ana kök ile onu radikal köke bağlıyan vokal ve son ekin vokali düş müş, son (ğ) de (n) ile kaynaşmış, böylece kelime son morfolojik ve fonetik şeklini almıştır: BEN. Ben: yeryüzünde «Allah, sahip, e sas, efendi» diye tanılan yüksek mefhuma en yakın olarak düşünülebilen ve insanın kendisinden ibaret olan varhğın adıdır. EGO Ben gelinciye kadar, yukanda dolabda asılı duran eski paltomu söküp, tersine çeviriniz! dedi. Peki! 3 Avrupai isimlerin şekillerini Ben kendi kendime: (D (2) (3) (4) yahud manalannı taklid etmek. E h ! dedim; olur a! Kadıneağizin Ben eğ + eb f en f eğ elinden dikiş geliyorsa, neden yapma • Tezelli, Tocelli'ye nekadar benziyor. Egoni eg + og + onf iğ sm? Birson, bir îngiliz ismini andırmıyor mu? Ego Tektaş, Einstein'm tercümesi değil mi? Ve yürüdük.. Görülüyor ki «ben» mefhumunu an latan en basit unsur doğrudan doğruya Hele Kodaman, Ataman, Birman, Bir hafta sonra, gene evlerinde idim. «eğ» ana kökünden ibarettir. Grekçede Sofra başmda oturuyorduk. Bizim arkaKaraman, Duman'da olduğu gibi sonu buna yalnız tespit ve ifadeye yanyan bir daş, kansına hitabla: «man» la yahud, Gönder, Alser'dekı «oğ» getirmekle mefhumu anlatan « e ğ + gibi «er» le biten isimlerin sahibleri iyi Geçen gün tersine çevirdiğiniz pal°ğ = egoğ = ego» şekli ana köke en almanca konuşuyorlarsa, pasaportlarını to böyle iyi olmadı.. Gene söküp, eski çok yaklaşan sözdür. Onun yakın sahagöstermedikleri müddetçe yabancı oldukhaline getirin! emrbi verdi. $ım göstererek yeniden tamamlayıcı bir lannı Almanlara kolayca anlatamazlar. Zavalh kadın, gene: «Peki!» yi baı«iğ» de getiren «egoni» şekli Türkçe Işte soy adlan seçilirken göze çarpa «ben» söziyle kuruluşta tamamen bir gö tınp odadan çıkınca, dayanamadım: bilen birkaç nokta. Bunlan buraya kay Yahu! dedim. Bu yaptığın eziyerünmektedir, detmekle kimseyi tenkid etmek istemij tin manası var mı> MEN • E N E değilim. Öz türkçe kelimelerden mürekArkadaşım başını salladı: Not: 5. «Ben» in «men» ve keb olduktan sonra, herkes beğendiği is Sen sus! dedi. Aklm ermez. Kadın *mın» şekilleri de Türkçede vardır [ 4 ] . mi kullanmakta serbetttir. Zâten «b = m» olduğu malumdur. [ 5 ] . kısmına aradasırada, böyle gözdağı verYukanda da söylediğim gibi maksa Farsçada bu anlama kullanılan «men» melisin ki, senin, evin içindeki nüfuzunu, dım sosyal bir vakıa üzerinde ufak bir sözü doğrudan doğruya Türkçenin «b» kudretini hatırdan çıkarmasm!. etüd yapmaktan ibaretti. yerine «m» kullanan şivesinden alınmışKöprünün, Üsküdarla Adalar iskelesi N. hr. arasmdaki parmaklığın kapattmldığı gün Arapçada «ben» anlamma gelen bir, bir de tramvaylara arkadan binip, «Ene» sözü de gene «ben» in «b» yeri önden inmek emri verildiği zaman iki, ÜNtVERSiTEDE ne «ğ» bulunan aslından gelmiştir. neden bilmem? o arkadaşın (gözdağı) Başkırdistan Reisicumhuru «Ben», men», sözlerinin sonlannda nazariyesi öylece aklıma geliverdi.. K.\nA Far*T. îngiliz ve Fransız harb lerin iki zırhlısı batmış, bir tanesi batacak Gibi: ig + 'b + iğ + . Universitede ki (n) nin (nğ) olduğunu düşünerek, gemiler arasında bir mukayese yaptık kadar hasara uğramış, diğerleri de azçok Bigi: iğ + ib + ig + iğ Ercümend Ekrem TALU tan sonra, anket yapan muharrire şunlan yaralanmıştı. Bu iş, daha birinci mayin Görülüyor ki arada yalnız sondaki bunlarla, «ene» ve Atika rumcasmdakiBirkaç gün ewe! şehrimize gelen Basjsöylüyor: hattımıza yaklaşmadan ve sahil batarya kırdistan Reisicumhuru Tahirof dün U «iğ» in bir veya iki olmasından başka bir «egono» sözlerinin etimolojik şekillerini « Pek çok şeyler bilen, Umini kıs lanmızın müessir menzili içine girmeden niversiteyi ziyaret etmiş ve Rektör Ce fark yokrur. bibiri altına yazalım: l birbiri l kanc bir kelumiyetle takladığım yüksek olmuştu. înınlizler denizden Boğazı zor mil Bilsel tarafından karşılanmıştır. (1) (2) (3) (4) Bu sözün ilk iki unsuru (iğ f ib Un fiatleri de düşüyor rütbeli bir bahriye zabitinin, benim teşvi hyamıyacaklarını anlıyarak Çanakkaleyi Ben İgib ^ gib) dir ki yukarda geçen eğ + eb f en + eğ Rektör, Tahirof misafirimize ÜniverDün şehrimize 277 ton buğday ve 60 kimle ortaya attığı heyecan verici ifşaah karadan almağa karar verdiler. Bütün Men «geb» in aynıdır. «Geb» kalıp ve zat eğ + em+ en f eğ siteyi gezdirmiş ve bir aralık Hukuk faton un gelmiştir. Borsada buğday sataşokumuşsunuzdur. Bu makaleden de an sefer esnasında Gelibolu yanmadasına Ene anlamlanna gelince, buna onu isimlen eğ + eğ + en + eğ kültesi birinci sınıfına girerek ders din larında günlerdenberi ilk defa olarak dün laşılıyor ki 1915 le Çanakkaleden geç yalnız tngilizler 410,000 asker gönderdidiren ve tamamlıyan «iğ» eki getirilerek Egoni: eg f oğ f on f iğ lemiştir. Reisicumhur sınıfa girdiği sıra mek kabilmiş, fakal îngiliz amiraline ler ve buralarda yaptıklan kanlı muhareo zatın bpkısı, benzeri anlatılmış olur ki Görülüyor ki ilk iki kelime birbirinin biraz canlılık görülmüştür. Buna rağmen da profesör Honig tarafından verilen ve gizli emirler verilmiş, mükemmel bir bah belerde, Fransızlar haric, yalnız îngiliz«gibi» nin manası da bundan ibarettir. aynıdır ve ikisi de mefhumu tam olarak buğday fiatleri yumuşaklarda 6,30, sertdoçent Yavuz tarafından tercüme edi riyeli ve gerçeklen bir kahraman olan Ier 216,000 zayiat verdiler ki bunun «Gibi» nin şu şekilleri de vardır. anlatabilmektedir. Üçüncü kelimede ana lerde 6,17,5 kuruşu aşmamıştır. Borsada len Hukuk baslangıcı dersi okunuyordu. Fransız amirali, maalesef, birşey anlıya 32,000 kişisi ölüdür. Kendi nefislerine I. Kimi (Radlof. II. «Azeri lehçesi») ve radikal kök ki birbirinin aynı olarak en şayanı dikkat fiat düşüşü ekstra unlar Cemil Bilsel Reisicumhuru talebeye tak tnamış. cok kıymet veren Ingilizlerin, bu kadar II. Kibik (Radlof. II. «Tobul leh bırbirini temsil ediyor kaynaşarak düş üzerinde olmaktadır. Bir aralık 11 liradim etmiş ve bütün talebe de sayın ko Îngiliz kanını, sadece numara yapmak Islifhamlı bakışım üzcrine, bir kelime müş, kelimenin son morfolojik şekli dan fazlaya satılmış olan bu unlann ekçesi») nuğu sürekli alkışlarla selâmlamıştır. için, döktüklerini kabul etmenin imkân İle izah eiti: III. Kibi (Radlof. II. «Koman leh «eneğ» kalmıştır. Son kelimede ana kö mekle hiçbir alâkalan olmadığı ve bun* kü temessül ve tecessüm ettiren radikal lara nark konulmadığı halde fiatleri mü tslanbulu Ruslara vermek icab e var mıdır? çesi») unsur «oğ» dur. Bunun «ğ» si düşerek, temadiyen düşmektedir. Dün borsada diyormuş. EB Çanakkaleye denizden ve karadan ya ve ihanetlerine atfetmek saçmadır, güekstra unlardan çuvalı 900 kuruşa saülüncdür. O îngiliz Fransız maglubiye Ve sonra ciddiuetle şunu ilâve etti: pılan hücumlar 324 gün sürmüştür. înNot: 3. (Eğ + eb = eğeb) şek kehme (egoni «ğ») olmuştur. * ' ' lanlar olmuştur. tinin tek sebebi, kahraman Türkün sine Iinde ana kök tamamile kaynaşınca ka Yani, îngillere, .bir neüi ihanete giltere, şarktaki nüfuz ve satvetini kırdır(1) <Ben> kelimesinin sonundaki Borsada dün yumuşak unlar 795 ku cür'et etmişlir. mamak, Boğazı açıp îstanbula girmek ve süngüsünün yarathgı mucizedir. tngi lan soz «Eb» olur. Arapça sanılan bu (n), en eski aslında genizden söylenen lizlerin Istanbulu Ruslara vermemek için kelime «baba» demektir. Türk lehçele ruştan 820 kuruşa, sert unlar da 740 kuBir müddel hayret içinde kaldım. ıti için, aylarca uğraşmış, milyonlarca lirt bir (n) dir ki (n) ve (ğ) seslerinden ruştan 760 kuruşa kadar sanlmıştır. taf ederim ki, mevzuu bahsolan makale harcamış, ordusunun yanm milyona yakm Çanakkaleye yalancıktan hücum ettikle rinde bunun «aba» [3] şekli çoktur. mürekkebdir. ri yolundaki iddialar, kahve edebiyah, Dinlerde «baba» sözile Tanrımn anıldıyi okumamışlım. Klod Fareri gene sade mühim bir kuvvetini sekiz ay Almanlann (Ben) deki (n) nin sağır kef denilen karşısından alıp burada eritmiş, faka sokak adamı sözü, kocakan masahdır ve ğı malumdur. gunneli (n) olduğu (bana) şeklinden gibi birinci konson kategorisine bağ de gelirdim. O, uzaklara bakıyor gibiyFransız Akademisi azasından Klod Fa ve bunun birçok lehçede (banğa) ve lanır. muvaffak olamamis.br. 'JL BEN (manğa) diye okunuşlanndan da bel Bu son ekin analize katılmasının se> rer gibi adamlarm ağzına yaraşmaz. Bu «Ben» analizine devam edelim: Klod Farer ve onun gibi düşünenle Orada, farkta, yükselmekte olan lidır. bebi budur. saçmalara inananlara Fransız tabiril (3) En: ( . + n ) ektir. Obje veya sübir millet var... Daha sonra, Japonya ile şunu kat'iyetle bilmelidirler ki ttilâf ordı I. Radlof. I. «Karakırgız lehçesi» Genizden gelen bu Türk sesi bir <n> idiot dersek danlmasınlar. jeye en yakın, onun bitişiğinde olan sa ile bir <ğ> nin birleşmesinden kurul II. Radlof. I. «Çağatay, Tarancı, Sart lAnglo Sakson çarpısması olacak. O za ve donanmalan, Çanakkaleyi geçemediABlDİN DAVER hayı gösterir. (Eğ f eb = eğeb = eb) muştur ki doğrudan doğruya «g, k, h» lehçeleri>. man Anglo Saksonlar tamamen ezilecek Ierse, bunu îngilizlerin gizli maksadlanna III. Radlof. I. «Çağatay leîıçesi». Ve onun sinirli bir jesti karşısında, ilâ Seni gece, gündüz bekledim, durdum.. kuron istenileceğinden emindi. O ver IV. Bang. Uygur Endeksi. ve etti: Gene bugün, belki de bir dakikacık ol dikçe, ötekiler daha çok istiyeceklerdi. (2) «B» harfi birinci derece radikal sun seni görür, seninle konuşurum ümi Ve nihayet, ödemek imkânı kalmaymca, kök yaratabilen konsonlardan olduğu i Sana ne yapüm? Ofkesini yenmeğe çalışarak, îren a dile, bütün gün kapının önünden aynl kocasına imzasız bir mektub gönderecek çin, (eğ) yerine doğrudan doğruya (eb) de almabilir ve gene ayni anlanu madım. lay eder gibi cevab verdi: Ier, faciayı koparacaklardı. Parasile el \rerir. Beni sen de bekledin.. Evet.. Sen de ettiği şey, ancak biraz huzur, kendisi Bana mı ne yaptınız? Hiç! Yal(B) doğrudan doğruya (ben = ego)1 de! nız iyilik, yalnız nezaket gösterdiniz! ne üç, dört gün, haydi bir hafta rahat anlamını da ifade ettiğinden, analize eHayretinden ağzı açık kalan adamın Öfkeden delirmiş gibiydi. Onu tokat nefes almak imkânını veren bir fasıla ıdi. sas kök mefhumu bu yolda da alına bu vaziyeti, tavnndaki acayibliği artın lasa, ne büyük haz duyacaktı. Fakat Ve bu esnada bile, çektiği üzüntü ile a bilir. Bu halde (eğeb = eb) benliğin yordu. kendini tuttu; bütün hiddetini tükürecek sabiyet bu fasılanın kıymetini hiçe indi kendisini, insanm ta içini anlatır ve Lâkin.. îren.. îren!. (en) ekiyle bu mefhuma en yakın olan' miş gibi, yüzüne, ikrahla bir daha bak riyordu. ifade anlatılmış olur. Kadın, amirane bir tonla sözünü kes tı; sonra birdenbire arkasma dönüp, kaEdebî roman Bu korku öyle içine işlemişti ki, artık I. Elidrak Lilisan il Etrak. ti: labalığa kanştı. ne kitab okuyabiliyor, ne de bir işle meşYazan : Stefan Zweig 10^Çeviren: E. Ekr»m Talu II. Radlof. II. <Teleüt, Altay, Lebed, Dostu, bir müddet daha, elini, yalva Rica ederim, münasebetsizlik et gul olabiliyordu. Adeta hasta olmuştu. Şor lehçeleri>; Tuhfetüzzekiye. meyinizl Komedi oynamağa da lüzum ran bir tavırla uzatmış olarak, arkasından Buna rağmen, ve bu yarışta en niha. dı. Bazan o kadar şiddetli yürek çarpınb III. Divanü LugatitTürk; Elidrak yet mağlub olacağını bile bile Iren k>trenin korkak nazarlannın önünde, a yok. îhtimal ki, güzel sevgiliniz gene şu baka kaldı. Sonra, halkın cereyanına o Iarına uğruyordu ki, olduğu yerde çök Lilisan il Etrak; Türk Dili Lugati; şuyordu. Muakkib yakınlaştıkça, omuz damın yüzü solmuş, mütehayyir, muhte racıkta bir yerden beni gözetliyor ve ne da kapıldı ve gücü yetmiyen bir gazel meğe mecbur oluyordu. Bütün vücudü Bursadaki Kur'an tercümesi; Kamusu yaprağı, derenin akıntısile nasıl sürükleİan, birazdan, üzerlerine konacak elin riz ve müteheyyicdi. Çekinerek uzattığı redeyse hücum edecektir, değil mi? nü kaplıyan ağırlık, elinin, ayağının der Türkî nirse, sürüklendi, gitti.. korkusile, titremeğe başladı. lren hız elini îren almayınca, yanma bırakıverdi. Kim?. Ne söylüyorsun? IV. Pekarski, Yakut Dili Lugati. manını kesiyor, bayağı ıstırab veriyordu. *** lanmak istedikçe, dizleri kesiliyordu. Ar Bir iki saniye, kadın onun yüziine bakaBu aptal ve çarpık surata bir şamar (3) Divanü LugatitTürk; Çagatay Sinirleri son derece gergin olduğu halde, Lugati, Radlof I. cŞor, Teleüt, Sagay tık, muakkib, ta yanına kadar sokulmuş kaldı. Bu tesadüfü hiç beklememişti. O aşketmek istiyordu. Elile, şemsiyesinin îrenin tatlı ümidlere düşmesine talih bu cali neşenin altında gizli duran son lehceleri> tu. Soluğu hissediliyordu. sapını kavramış, sımsıkı tutuyordu. Om mâni oluyordu. Hemen ertesi sabah geıstırablı günlerinde onu unutmuştu. suz gayreti kimselere sezdirmeden, ke (4) Radlof. IV. «Orhon, Uygur, Ça Lâkin şimdi, onun uçuk ve istifhara ründe, hiçbir erkekten bu derece nefret len yeni bir mektub, bir kamçı darbesi giOnce tamyamadığı, fakat herhalde yifli ve güleryüzlü görünmeğe çalışıyor ğatay, Tarancı. Altay, Teleüt, Lebed, etmemiş, hiçbir erkeğe karşı bu kadar kin bi, uyuşmağa yüztutan korkusunu can mel'un karının sesine benzemiyen bir ses, kâr simasını, gözlerinde tereddüdden ileri du. Bu hergünkü mücadelede boşuboşu Sor, Küerik. Karayım, Sart. Türkmen, gelen boşluk ifadesini görünce, kan ba duymamıştı. landırdı. Bu sefer, istenilen para iki yüz kulağmın dibinde: na sarfettiği kuvvet ve kudreti bilen yok Kırım, Kırgız, Koybal, Sagay, Kazan O, gittikçe daha da şaşkmlaşarak, mı kurondu; bilâitiraz bunu da verdi. Git şına çıktı. Titriyen dudaklan tek bir söz lren!.. diye hitab etti. lehceleri>. tikçe artan, ve günün birinde takatini a tu. Bir halâs sayhasıle dönüp baktıgı za telâffuz edemiyordu ve heyecanı o kadar nldanıyordu: (5) Etimoloji, morfoloji ve fonetik Lâkin, îren.. lren.. Ne yaptım sa şacak olan bu talebler ona dehşet veri man, karşısında dostunu gördü. O kadar belliydi ki, dostu, endişe ile sordu: bakımmdan Türk Dili analis vollar1 (Arhası var) na, ben? Birdenbire ayağını niçin kestb?. yordu. Yann dört yüz, bbür gün de bin Nen var, îren? S. 6 ve 1011. hızlı dönmüştü ki, azkaldı, çarpışacaklar* Not: 4. Grek dilinde «ben» anlamına gelen «ego» kelimesinin başında ki «eg» de «eğ» Türk ana kökünden başka birşey değildir. «Ego» sözünün eski Atika lehçesindeki şekli «egoni» dir. «O» su uzun okunan bu kelimede «ben» kelimesindeki son iki ek te görüntnektedir. Etimolojik şkillerini altalta yazalım: andan bir arkadaşımdı.. Pek samimî idik.. İçli, dışlı görü şürdük. Günün birinde evlondi. O tarihte kaç göç vardı. Fakat o, kansını benden kaçırmadı. Beni ona: Öz kardeşimden ileridir. Ona göre riayet edeceksin! Diye takdim etti. Aradasırada evlerine gidiyordum. Arkadaşım, ikimiz yalnız kaldıkça, gene eskisi gibi şen, şakraktı. Fakat kansı odadan içeriye girdi mi, kaşlarını çabyor, somurtuyor, kazak kesiliyordu. Göriicü usulile evlendikleri için, önceIeri, arkadaşımm, kansmdan hazzetmediğine hükmettim. Fakat ortada, bunu ima edecek ne bir acı SQZ, ne bir sitem, ne de hatta bir ima vardı. Bir gün, yüzümü kızdırdım, sordum: Nasıl, evlilik hayatından memnun musun? Çok! Cevabmı verdi. Derken, gene bir akşam biz evden çikıp ta başka bir yere misafirliğe giderken, arkadaşım kansına döndü: « BORSALARDA