17 tkinciteşrin 1935 CUMHURtYET Saadet rengidir. Neşeli bir adam için «hayah pembe görüyor» derler. Gülün kıymeti, kokusundan ziyade rengindendir. Dünyada nekadar güzel, iç açıcı, ferahlık verici mevzu varsa hepsini «pembe» ile ifade ederiz. Beyaz manasız bulunur. Mavi ikinci plânda kalır. Sarı saçmadır, kırmızı, kana benzediği için pek rağbet görmez. olduğunu gördükten sonra, şimdi de bir Lâciverdden çekilinir, hatta korkulur. Bundan evvelki yazımızda, yukarı Saadetin, neşenin, gencliğin symbole'u Ege afyoncularınm zarara rağmen afyon dönüm afyondan aldığı geliri görelim: ekimine devam ettiklerini yazmıştık. Bu Fiati pembedir, yalnız pembe. Kuruş Cinsi Miktari kuruş durumun karşısında haklı olarak: Bu renge bu inhisar hakkını veren nedir? Mademki zararadır. Neye ekiyorlar? 750 Afyon 3 kilo 250 750 Haşhaş 75 kilo 10 denebilir. Belki güzelliğidir diyeceksiniz. Fakat 1500 Yekun öteki renkler çirkin mi? Bu itiraza, gene bu muhitlerden top Bu rakamlar, Yalvaç Ticaret Oda ladığımız notları cevab olarak kaydede Kırmızmın nesi var? Lâcîverd, san, sının resmî kaydidir. Uluburlu, Dinar, mavi, yeşil fena mı? Vakıâ aşk lugatinde ceğiz: Köylüyü, çiftçiyi, adım adım takib Burdur, Çivril ve daha birçok Ticaret her rengin bir manası yazıhdır. Fakat Odalarının kayidleri de birbirine uygun bunlar, üzerlerinde uyuşulmuş işaretlereden ehli vukufun mütaleasına göre: dur. Bu Odalara göre, bir afyon ekici den başka birşey sayılmazlar. Saadeti « Yukarı Ege afyonculan, buğday si, bir dönüm afyon ziraatinde 2 lira za temsil hususunda bütün dünyanm ittifakve arpa mahsulünü, ihrac mahsulü diye rar görmektedir. la kabul ettiği renk pembedir. ekmezler. Onlar, buğday ve arpa mah Neden? Diğer birkaç yerin kaydine göre de: sullerini, ambar mahsulü olarak ekerler. Belki benzeyişindedindir, diyeceksi Ambar mahsulü demek, «boğaz» mah Bir kilo afyon, çiftçiye sekiz liraya mal olmaktadır. Bir dönüm afyondan vasatî niz. Değil.. sulü demektir. Çiftçi, bu mahsullerden Pembeye verilen bu kıymet ancak oevvelâ senelik tohum, kendi ve hayvan üç kilo afyon çıkar. Beher kilosu sekiz liradan 24 lira eder. nun azlığındandır. Bizi çevreliyen bütün lannın yıllık yiyecek ihtiyacını çıkardıkHalbuki gelir cetvelinde görüldüğü renkler arasında en az gördüğümüz tan sonra, ne artarsa, ki bunun miktan, istihsalâtınm dörtte birine bereket yıl gibi, bir dönüm afyon tutan, haşhaşile pembedir. O bahardan bahara bazı çilan müstesna bile yükselemez. Bununla birlikte 15 liradır. Bu hesaba göre de; çeklerin üzerinde birkaç gün parlar; arabütün sene pazara her uğrayışında kah bir afyon ekicisi, 24 liraya mal ejtiği af sıra güneşi başka ufuklardan alır, ufukIarımızın eşiğine kadar getirir bırakır. O ve, şeker, tuz, sabun, kibrit ve saire gibi yonu 9 lira zararına satmış oluyor. kadar. Birinci zararı, itirazsiE kabul etmek en mübrem ihtiyaclarını temin eder. zarureti vardır. İkinciye gelince: Onu da Işte pembenin kıymeti buradan geli Bu izahattan sonra, yukan Egeli bir biraz mübalâğalı saymakla beraber biraz yor. çîftçi için, gerek zahirenin, gerekse af da ziraat şartlarile, toprak evsafına hamGünün birinde kara ile yerini değiştiryonun ne ifade ettiği pekâlâ anlaşılır letmek yanlış olmaz, zannederiz. Bu iş seydi de meselâ geceler pembe olsaydı zannederiz. te, inkâr kabul etmiyen bir nokta varsa, ve biz karanlığa ancak senede birkaç gün Tann misafirine seve seve çıkardığı o da afyon ekicilerinin mutlaka zarar kavusabilsevdik o zaman emin olun saaBofradan gayri sarfedeceği bir avuç za görmekte olduklarıdır. deti temsil inhisarını karanlığa, siyaha hirenin israfından korkan çiftçi, ne paha Çiftçiler, bu zaran 934 yılma kadar verirdik. sına olursa olsun afyon ekimine devam bir talih meselesi olarak kendi hesablarıBu belki size şimdi tuhaf gelir. eder. O, bu mahsulden alacağı beş on na bir piyango gibi oynamışlardı. Fakat Fakat bir düşünün... Karanlık, arakuruşu, en ılık, en derd görür bir gelir 934 ten sonra afyoncular, mukadderat nan birşey olursa, onun bize verebile addeder. Talihini en çok denediği mah larına âmil bir dairenin, bir kilo afyonun ceği saadeti nerede bulabiliriz? N. 8Uİ, afyondur. Bunun içindir ki maksadı kaça mal olduğunu tetkik ettirdikten ve ikinci, üçüncü elleri aradan kaldırmak na ulaşacağı düşüncesile, pusulası elinde bulunduğu halde, afyondan gelir almak tedbirlerini icra edeceğine inandıktan İçin, bakınız nekadar dikenli yollardan sonra, talihe değil, bu koruma tedbirle rine dayanarak ckime devam etmişler yürüyüş yapıyor. Bunu anlamak ve inandir. mak için bir dönüm afyon ziraatine ihti(Başmakaleden devam) Ne çare ki bu güzel tedbir de onu yar ettiği masarifi görelim: kurtaramamıştır. Bu tarzda devam eder ve kendılerine çokluk temin olunursa hüFiati se galiba hiç te kurtaramıyacaktır. Çün kumette bunu yapmağı bir vazife gibi Cinsl Aded kuruş kü sekiz liraya mal olduğu resmen tes üzerlerine almışlardır. Pek yakın bir ge25 Araba 20 bit edilen bir kilo afyon, gene esefle kay lecekte îngiliz donanmasının takviyesine Gübre 4 Defa 75 Çift dedilir ki 250 ilâ 300 kuruşa satılmıştır. 200 milyon Ingiliz lirası tahsis olunduğu1 Şinik 100 Çiftçinin bu zarara rağmen ekime devam nu görürsek hiç şaşmamağa gimdiden haTohum 20 Amele 40 Alma ve çîzetmesi, alınan tedbirlerin bir gün gelip te zır bulunalım. me ameliyesi kendisine faydalı olacak bir şekle sokutmparatorluk fikri Ingilterede son dü1700 Yekun lacağina olan itimadındandır. men neferine kadar herkesin iliğine kadar NEVZAD EKREM işlemi? bir fikir ve kanaattir, ve şimdi Bir dönüm afyonun çiftçiye kaça maî îngiltere en sol amelesinden en sağ centilmenine kadar bu fikir ve kanaati daha büyük bir realite yapmağa yönelmiş bulunmaktadır. Son seçimin manası budur. Üsttarafında halkın refahına çahşmak işi imkân dahilinde zaten her hükumetin borcudur. Ulusal birlik hükumeti para ve finans işlerindeki emsalsiz icraatile bu yolda da umumun şükranına zaten hak kazanmıstı. Bugün bu sayede buh'ranın tesirlerini en çok azaltmış memleketin îngiltere olduğuna sünhe voktur. Zarara rağmen niçin afyon ekiliyor? Çünkü çiftçi, alınan tedbirlerin bir gün oîup ta hetice vereceğine inanmıştır Yukarı Ege notları: 2 Biz bize Pembe Dil Üzerinde çalışmalar Her Eğer Gerçi IBUGUN DEBUJ Etimoloji, morfoloji, fonetik bakımından tahlil [«Ulus» gazlesinin kelime kökleri ü zerinde bir anket yaplığını yazmıştık. Bugün oradan naklcttiğimiz aşağıdaki yazı «h eğer ger egerçi, ger ç!» kelimelerinin iahlilini göstermekte dir.] (2) Er: (. + r), ektir. Bilindiği gibi, kökün mefhumunu muayyen ve kat'î noktada gösterir ve fark ve temyiz ettirir ve onun olmuş olduğuna veya olacağını ifade eder. O halde: Eğ f er = eğer; «Esas olmuş ol dukça; gerçeklik, hakikat olmuş oldukta» manalannı ifade eder. Şapka vergisi nkarada birşey nazan dikkatimî celbetti. Görünüşte, pek o derece önemli gibi değilse de, biraz üzerinde durdunuz muydu, yazılmağa ve incelemeğe değer bir keyfiyet olduğuna hükmediyorsunuz. HER Kelimenin etimlbjik şeklı: (1) (2) (eh+er) (1) Eh: Kötür. Burada manasi «çokluk» tur. (Kamuğ kelimesinin kökü olan «ak» gibi; «eğ» de olabilir). (2) Er: ( . + r), ektir. Manayı, kat'î bir noktada, bir mıntakada fark ve tebyiz ettiriri. Yani kökün mefhumu olan «çokluğa, genişliğe» aid tek ve umumi bir mana yaratır. Eh f er = eher = . , her = her: çocukluğun umumî jfadesidir. Meselâ «her ev» dediğimiz zaman bütün evleri birden ve fakat teker, teker düşünürüz, ve «her evler» demeyiz; çünkü evlerin hepsini birden (her) ifade etmektedir. "akat «bütün evler» deriz. Görülüyor ki: her = birer olarak, cümlesi, teker teker hepsi demektir. Not 1 : (Her) sözü bazı Türk lehçeerinde yalnız (er) şeklinde kullanılmak:adır. Sözün orijin şekli: Eğ f er dir. Kaynaşarak eğer = eı olmuştur: Er = her [1 ] Not 2: (Her) sözünün kökü olan (eh) veya (eğ) de, «hareket ve faali yet» anlamı da vardır. Bu anlamda köke gelen ( . + r ) eki, kök mefhumu nun kat'î bir noktada, sahada hareketini gösterir. Bir noktaya bağlı olan hareket, tabiatiyle tekerrür ve tevali eder. Meseâ «her gün; her ay; her yıl v. s.» gibi fadelerde (her) sözü şimdi işaret etti ğimiz manadadır. Pekarski, Yakut Dili Lugatinde, ke limenin manasını şöyle anlatır: Er (her): (1) Birbiri ardınca, birer bırer. (2) Biri hareket ve faaliyetin ayni olan diğer bir hareket ve faaliyetinin uzun bir müddet zarfında cereyan ettiğini fade eder. Bu izah «her gün v. s.» mi saliyle pek iyi kavranabilir. (3) Başlamak üzere olan faaliyeti gösterir. «Her işinizde, her adımınızda dtkkatli olmalısınız» misali, başlanacak olan hareket ve faaliyeti izah etmekte dir. Not 3 : Er (her) sözünün kökünde «erkek ve olmak» mefhumu da var dır [*]. Kök bu manasiyle düşünüldü ğü zaman eki olan ( . + r), »ermek ve olmak» fiilini kat'î, muayyen ve müspet noktada farkettirir ve mefhumun «olmuş olduğunu» ifade eder. Yani (her) : «olmuş, kılınmış olan obje veya edici ve kıhcı olan süje» yi gösterir. Hatıra: Farsçada (her) kelimesi, şu anlamlarda kullanılmaktadır: Ferhengi Şuurî'de: Her = Bir ke limedir ki manayı umum ifade eder v. s. Burhanı Katı'da: Her = bir kelimedir ki umum efrad manasına ifade eder. Pehlevi Lugatinde: Her = Edici ve kılıcı demektir. Görülüyor ki (her) kelimesi, farsça da, türkçe anlamlarının hemen ayni olarak kullanılmaktadır. Ankara, hükumetimizin merkezi ol mak itibarile daha ziyade bir memur şehridir. Ve bu memurların hiç değilse üçte GER (Eğer) kelimesindeki kökün vokalinîn biri bekârdır. Otellerde, pansiyonlarda düşmesile hâsıl olmuş kelimedir. Manası ve yahud ki ikisi, üçü bir araya gelerek kiraladıkları küçük küçük apartımanlaronun aynidir. da, evlerde otururlar. Bu söz unsuru, Türk dilinde, bilindiği ;ibi, bir takım kelimeler türetmiştir. Me Bunlar için, aynca adam tutup, evleela: rinde yemek pişirtmek külfetlidir. Günde I Gerçek = Hak, hakikat, mu ikişer öğün yemeklerini guya ucuz lo« lakkak, vâki, doğru. kantalarda yerler. II Gerçeklemek = Tahkik etmek, Bir defa bu, onların esasen yufka keseeyid etmek. lerini jarsar. Fakat mecburdurlar; katla EĞERÇÎ GERÇİ nırlar. Kelime, bütün anlamile «gerçek» deAncak, senenin üç yüz altmış beş gümektir. Bu üç kelimenin etimolojik şe nünde, 730 öğün ödedikleri yemek paraıllerini altalta yazalım: sından fazla olarak, lokanta sahibleri bu (1) (2) (3) (4) zavallı memurlardan senevî 36 lira şapEğerçi: (eğ + er f iç f iğ) ka vergisi tahsil ederler. Gerçi: (eğ f er + iç f iğ) Evet! Şaşmayın.. Lokantanın kapı Gerçek: (eğ + er f iç f ek) smdan içeriye girerken, memur, şapkaBu kelimelerin, görüldüğü gibi, kök nı vestiyere bırakmağa ve çıkarken onu eri ve birinci ve ikinci ekleri ayni şekil geriye almak için de en azı 5 kuruş ödeve anlamdadırlar ve ayni rolleri ifa et meğe mecburdur. mektedirler. Son ekler ise ayni kategoriBu, günde on, ayda üç yüz, yılda den vokal ve konsonlardan başka bir şey 600 kuruş eder. değildir; yani onlar da birdir ve ayni roBiçare memurun, sebebsiz sokağa atlü ifa etmektedirler: tığı bu 36 lira, bir kat elbise bedeli de •* Eğerçi, gerçi = Vakıâ, demektir. mektir. Bunu ödiyenler, bejer beşer öde» Pekarskinin Yakut Dili lugatinde ke ikleri için belki farkmda değillerdir. ime şu şekilde görülmektedir: Vahud ki olsalar bile, her seferdeki bej (Kircik, kırçık); manası: «Hakikat, curuş keselerinden, sarsmadan çıktığı cilakikî, doğru, doğruluk, hakkaniyet, tam ıctle aldırmamaktadırlar. doğru. muhakkak v. s.» demektir. Ke Lâkin, bir taraftan halkı iktısad ve limenin muhtelif Türk lehçelerinde, bil tasarrufa davet eden hükumetin buna hassa eski türkçede ve Orhon yazılarında müsaade etmemesi, bu haracın önüne ayni anlamda (kirdik, kırdık, kertü) şe eçmesi kat'iyyen .elzemdir. killeri de vardır. Işittiğime göre, Ankaranın orta dere Ingiliz Kamutayı için yapılan seçimin sonuncu Erzurum Sıvas hattı tahvilleri YUNUS NADI MÜZELERDE Profesör Vitmur Parise gitti EĞER Ayasofya müzesinin mozaiklerini meyKelimeyi etimotolojik parçalara ayı • dana çıkarmakta olan Amerikah pro ralım: (1) (2) fesör Vitmur Parise gitmiştir. Profesör (eğ + er) Vitmur Paristen Amerikaya gidecek ve (1) Eg: Köktür. «Esas, gerçek» an Ayasofyada meydana çıkardığı moza ikler hakkında konferanslar verdikten lamlarınadır. Erzurum Sıvas şimendifer hattmm nunun beşine kadar devam edecektir [1] Radlof I »Kırgız lehçesi» sonra, işine devam etmek üzere ilkba îkinci tertib fo 7 faizli tahvilleri yarın Resim istikraza dair afişlerden birini gös[*] Pekarski: Yakut Dili Lugati. harda tekrar îstanbula dönecektir. dan sonra satışa çıkanlacak ve birincikâ teriyor. Bu eski ve muahhar şekilleri yanyana :ede lokantalanndan biri, vestiyerini tuetirirsek, anlaşılır ki «d t» evveldir; an adamdan, üstelik ayda yetmiş Jira a«s» kategorisinden olan «c ç» muahhar lıyormuş. Bunu duyduğum zaman, dır. Cumhuriyet hükumetinin ortadan kaldırI Radlof. II. «Osmanlı lehçesi»; dığı eski âşar mültezimleri aklıma geldi ve yüreğim sızladı. Kamusu Türkî v. 8. II Biyanki Lugati. Istanbul lokantalannda, müşteri, ?apkasını, oturduğu masanın yanıbaşındaki engele asar ve kimseye on para vermez. MHİSARLARDA Ankarada da bu neden böyle olmasmî Eminim ki akla gelmemiş, düşünülmeInhisarlar idaresi taşınıyor lnhisarlar Genel Direktörlüğüne aid miştir. Yoksa memurlannm refahım şjar bulunan Osmanlı Bankası ittisalindeki edinen sayın hükumetimizin, bizzat koybina Merkez Bankası tarafından satın muş olduğu rüsumdan gayri, hiç kimsenin alınmış ve banka bu binanın alt katına hiç kimseden fuzuli bir vergi toplamasına göz yummıyacağı aşikârdır. taşınmıştı. Ercümend Ekrem TALU Banka, binanın yukan katlanna da lüzum gördüğünden tnhisarlar îdaresinin burada bulunan bürolan yakında BanC. H. PARTİSÎNDE kanın karşısındaki diğer binaya taşına cak ve idarenin Selânik Bankasında buîdare heyetinde açılan yer lunan şubelerile diğer kısımları da GaDevlet Demiryollan Genel Direktörlatada Ömer Âbid hanında tutulan dalüğüne tayia edilen Ali Rızanm Istanbul irelere ycrleştirilecektir. Halk Partisi idare heyetindeki işleri KaBursada ruam mücadelesi sablar Cemiyeti reisi Ahmed tarafından Bursa (Özel) Burada ruam has idare edilmektedir. Ali Rızanm gitme talığile savaşın sonbahar programı biti sile açılan fırka idare heyeti azalığına rilmiştir. Merkez kazasile M. Kemal Mithat Nemli girecektir. paşa, Karacabey ve Yenişehir kazaların Ihtısas Mahkemelerinde da (6915) baş tek tırnaklı hayvan mu ayene edilmiş, bunlardan 16 at malein Temyiz edilen mahkumiyet tatbikında müsbet netice verdiklerinden Öğrendiğimize göre sekizinci ihtısas öldürülmüş ve sahiblerine bedelleri ve mahkemesi müddeiumumiliği mahkeme rilmiştir. tarafından şeker kaçakçıhğı yapmaktan 5 çocuğu kuduz köpek ısırdı suçlu olarak ikişer yıl hapis, ikişer yıl Tekirdağ (Özel) Bu hafta şeh sürgün cezası ve 114 bin küsur lira para rimizde beş çocuğu kuduz köpek ısırmış cezasma çarptırılan Salâhattin Rifat, ve köpek yakalanamamıştır. Ilimiz Ura Bürhan ve Galibe aid karan temyiz et yı ısırılan çocuklan tedavi ettirmek üzen miştir. iddia makamı bunların beraetini Îstanbula göndermiştir. istemişti. HİÇ Edebî Roman: 50 Yazan: Suad Derviş Bir caz sesi. Seza konyak şişesine turan iki üç sarhoşjun bile gözü onu göye köşedeki kocaman kaputlu, kocaman rerek şaşkınlıkla doluyor. Caz bitecek miydi. Yoksa o içeri girçizmeli Belediye polisi Sezaya bakıyor... diği için mi böyle sustu?.. İleride kaldırımın üstünde bir araya Dekorasyonu gayet bayağı bir şekiltoplanmış dört beş sokak kadını arala de teksası hatırlatan kızıl ışıklı bu sonunrında dedikodu yaparak gülüşüyorlar. Kaldırımın üzerinde köpeğini gezdiren cu sınıf bardaki kahkaha ve gürültü o ibir birahane sahibi gidip gelirken bu kız çeri girer girmez dudaklarda donuyor. Adeta havada, muallâkta kalıyor. larla konuşuyor... Yüzü bir ölü yüzünden daha san palDaha ötede artık işlemiyen yeraltı treninin parmaklıklannın önünde iki sarhoş tosunun önü açık, şapkasız başmın saçlan dağınık ve gözleri cansız kadar domünakaşada..» nuk bu kadın, yaşıyan bir insandan daha Seza yürümek istiyor. Fakat ayakları fazla bir ölüye benziyor. kendi emrine itaat etmiyorlar... Onun buraya girişi bir hayalin girişi Bütün vücudü soğuktan uyuşmuş. gibi gayriihtiyarî... Seza dik adımlarla Unutmak... bara yaklaşıyor. Barın öTnünde ayakta Diye düşünüyor... duruyor: Parmaklan gayriihtiyarî baryı kapı Bana bir konyak veriniz. sînı açıyor. Yüzü boyalı ve siyah saten gece el Yüzüne vuran sıcak hava si bisesinin önü pudradan ağarmış ve ütü gara dumanVarile öyle ağırlaşmış ki... den pınl pınl yanan bar kadını ona bü Kaptnm önünde gördüğü garson ona yük bir kadeh konyak veriyor. hayret dolu gözlerle bakıyor. Barda o Seza kadehi dudaklarına götürürken düşünüyor: «Birinci kadehte unutamazsın.» Bana bir kadeh konyak daha veriniz. Kırmızı saçlı yıpranmış yüzlü bar kadını : Gene kadın pek üşümüşe benziyorsunuz. Diyerek ikinci kadehi veriyor. «İkinci kadehte acını daha kuvvetli duyarsın, ben ikinci kadehte ağlarım.» Seza ikinci kadehi de bir yudumda içiyor. Bana bir kadeh konyak daha verir misiniz?.. Oo... Küçük madam pek susamış.. Teşekkür ederim. Peki diyor... Şişe »atmak yasaktır Seza elile alnmı tutarak nekadar za laşılırsa hafif hafif hıçkırdığı duyulu ama görüyorum gene madamm bu ak man orada kalıyor, nekadar zaman ora yor. am ihtiyacı var... Yoksa her akşam böy da, onun yann gömüleceğini düşünüyor. Bu yolda hergün bu siyahlı kadını e midir?.. Yarın onun gömüleceğini o kadar dü görmek mümkün. Hergün, hej^ün elinde şünüyör, öyle ısrarla düşünüyor ki zili büyük bir çiçek demeti, yeraltı treninden T Teşekür ederim. Cebinden çıkardığı bir elli marklığı çalıp famdöşambn çağırmağı, ondan bir çıkıyor. Adımlannı sürüye sürüye ayni istirbuşon istemeği unutuyor. masanın üstüne bırakıyor: tikamete doğru gidiyor... *** Hey buraya bakınız. Paranm üsSaödaki tayyare meydanma bakmatunü alınız. Ve sabah olduğu zaman şişe masanın dan, soldaki parkta oynayıp koşuşanlan Içinde kahkaha, caz ve gürültü olan üzerinde su bardağının yanında hâlâ ka görmeden, hergün buradan geçiyor. barın üstüne kapı çoktan kapandı. Şişe palı duruyor. Fakat şapkasını ve palto Tam tayyare istasyonuna gelince sola sayi göğsü üstünde tutan Seza koşarak iler sunu çıkarmıyan Seza bir taş gibi hareket pıyor... Bir müddet daha yürüyor... Bu siz masanın başında öturuyor. O, gözleri defa sağda toprak bir yola kıvnlıyor. Bu liyor... yolun sağ başında içi muazzam abideleri *** ni sabaha kadar biran bile kapamadı. 12 andıran mezar taşlarile dolu bir büyük Yanm saat sonra otelin kapısmdan Geniş bir cadde... Caddenin ortasında mezarlık ve solda bir baraka var, soldaki içeri giren gene kadın şapkasını başma kızıl tramvay direkleri var... Renkli barakada bir kadın çelenkler, saksılar sageçirmiş ve paltosunun önünü kapamış. tramvaylar... Bu yolun ortasında ilerli tıyor. Siyahlı kadın, iste hergün o yolAsansör onu üstkata bırakırken: Unutmak, diye düşünüyor. Unut yor... Caddenin iki yanında geniş çayır dan sağa dönüyor. Mezarlığın duvannı *** lar var... T a uzakta, sağda tayyare han takib ede ede yürüyor... Bu sokakta kim«Üçüncü dördüncü kadehte...» der mak... seler yok... Öyle tanha bir sokak ki bu... ken ve Seza onun sözünün sonunu dinleOdası sıcak... Şövester Gertrod uyan gan seçiliyor... Yol tenha... Arada bir bir otomobil Terkedilmiş bir memleketin sokağı gibi... meden yanından uzaklaşmıştı. îşte beşin mamış. Lâmba, bıraktığı gibi hâlâ yanıNihayet sağda bir demir kapının önünci kadehi içti... Pekı unutmak nerede yor. Gece dolabmın üstündeki bir su yolun sağından ve solundan geçiyor. Bu geniş ve tenha yolda bir tek kadın de duruyor. Kapı, daima sımsıkı kapah.. unutmak... O unutmak istiyor... bardağını alıyor. var... Fakat o bu zili bozuk demir parmaklığa Bana bir şişe konyak sannız.. Sa Kapalı şişeyi yanma koyuyor.. KenElinde kocaman bir çiçek demeti tu öyle kuvvetle ve öyle iştiyakla vuruyor ki nnız dedim, anla.dınız mı?.. disi masanın başına geçiyor... Şimdi zili Önündeki kel müşterinin boynuna ko calacak... Şimdi famdösambrden bir tir tan bu siyahlı kadın, sağına, soluna bak bir saniye sonra ince bir köpek sesi bu lunu sarmış ve ona aşktan bahseden siyah buşon istiyecek. Şimdi onu içecek.. madan yürüyor. Öne iğilmiş, başından cansız yolu gürültüye boğuyor. çok düşünceli olduğu belli.. Yanına yakseten elbiseli bar kadını: (Arkası var) Şimdi...