Bîrrncîfeşrln 193i CUMHURtYET 31 ilkteşrin arttırma günü Biz bize Originalite • • • Tıbbî bahisler Arsıulusal ekonomi gününü biz de kutlulıyacağız! O gün her ulus millî arttırımın gelişimi için yayınlar yapacaktır. Bu harekete kendi yurdumuzda biz de iştirak edeceğiz 31 ilkteşrin, acunsal artınm günüdür; ve medenî dünya bu yıl, bunun onuncu dönümünü kutlulıyacaktır. Artınm, gerçi yeni bir şey değil dir; bütün geçmiş medeniyetlcrin yapısmda bunun payı vardır. Fakat artınnr.n bu giinkü rolü büsbütün başkadır. Asnn büyük endüstrisi, büyük gemiciliği, bü yük ticareti, şimendiferleri, bir kelime ile bütün bayındırhğı artınmm yenı anla mından ve edindiği yeni fonksiyonlardan doğmuştur. Artınm artık ferdî bir vakıa olmaktan çıkmıştır. Ferdin yalnız ekonomik durumu hatta yalnız kültürel yaşayı$ı için bir zaruret değildir. Artınm, bugün ulusal ekonominin bîr yayı, sosyetenin kültürel ve soysal dü zeninin temeli olmuştur. Devletler de bu realiteyi derhal kavramışlar ve artınmı kollamak ve korumak için bir sürü tedbirler almışlardır. Artınm paralan diğer paralardan farklı bir rejime konulmuştur; artınm paralan her yerde devletin azçok garantisi altındadır. Nihayet artınm harek.eti özge organlar edınmiştır. Artınm sandıklannm adedi bugün on binleri geçiyor. Umumî Harbden sorjra dünyanın görüp geçirdiği büyük sarsmtılar ve deği şiklikler için de artınm rolü daha da mühimleşti ve bunun genelleşmesi, ve her memlekette gelişmesi dünyanın bu günkü soysal ve ekonomik düzeni için bir zaruret olarak tanındı. Ve muhtelif memleketlerin artınm sandjklan delegeleri 1924 te Milânoda toplanarak bu fikir ve hareketi dünyaya maletmeğe çalısacak arsıulusal bir enstitü kurdular ve 31 ilkteşrini acunsal artınm günü olarak onayladılar (kabul ettiler). *** banşsızlık bu kutsal fikir ve harekete zarar vermektedir. Bu bakımdan üçüncü arsıulusal Artırım Kongresi onuncu acunsal Artınm gününde, paralarda dururluğun ve ulus lar arasında siyasal banşın önemını belırtme kararına varmıştır. Milletler arasında yaratılmak istenen fikir ve hareket beraberliklerinin çoğu yaşamamıştır ve yaşıyamıyor. Bunlarm coğunda ulusal duygu ve kaygulan h;rpalıyan noktalar var. Fakat arsıulusal Artınm fikir ve hareketi, bunlardan farklıdır; bunlann hepsinden üstündür. Çünkü dayanağı ulu salcılıktır; ve varacı, her ulusta ferdin Artınmını. ulusal, soysal düzenin temelini yapmak ve bu anlamdaki Artınmm önemini ve gelişimini her ulusa tanıtmak ür. Bunun arsıulusal yanı ancak ve anGünlük hayatımızda bu çeşid adamcak acunsal olmasıdır. "" lara sık sık raslıyoruz. Ufak bir gözet*** leme, bu adamlardalci huyların düşünülmüş, taşınılmış, sonradan takılmış ıgreti Türk ulusu, acunsal Artınm fıkır ve hareketlerini dikkatle ve yakından takib huy bu olduklarını gösteriyor. Bu adamları birer variete numarası gîetmektedir. Yanm asırlık bir Artınm bi seyrediyoruz. kurumumuz var: Istanbul Emniyet SanEn çoğu soğuk oluyor. dığı. 10 haziran 1930 tarihinde çıkardıFakat bazıları hoşa gitmiyor değil. ğımız 1711 sayılı Artınm sandıklan kanunu, Artınmı kollamak ve korumak hususunda gereken bütün tedbirleri kavramış bulunmaktadır. Bunun en önemlısıni burada berkitelim: Bugün her valandasın, Artırım parası almağa izinli bankalarda Artınm hesablanna yatırdığı paranın 1000 lirasına hic kimse dokunamaz; bu para haczedilecek. Büyük adamlar, evlık hayatlannda kimseye benzemezler. Napoleon yemek arasında sakız çiğnenniş. Cesar yatağa girmeden önce üç taklak atarmış. Fuzuli sakalından birkaç tel koparmazsa yazı yazamazmış. Her büyük adamda, kimseye benzemiyen bir huy olduğu söylenir. Buna o kadar alışılmış ki herhangi bir Büyüğün hayatını yazanlar, original bir tarafını bulamazlarsa, halkta o adama karşı alâka uyandırabilmek için birşeyler uydururlar. Fakat iki türlü büyük adam vardır: Sahici büyük adamlar. Büyük adam olmağa özenenler. Bu ikinciler, yukandaki düşünceyi gözönüne getirerek, büyük adam olnıak için herşeyden önce kimseye benzemıyen bir huy takınmağa çalışırlar. Bunlann içinde ne antikalan vardır. Gülünc şekillerde saç sakal uzatanlar, modası geçmiş elbiseler giyenler, acayib kıravatlar bağlıyanlar, kendi isteklerile kirli gezenler. İlk tanıştığı adamla senh benli konuşanlar.. Bu uydurma huylar saymakla tükenmez. İçinde sivnlmek askı yanan herkes «büyük adam kimseye benzemez» kaidesine uyarak kendine göre bir kalıb bulur, içine girer. Ruslar malarya için yepyeni bir tedavi şekli buldular Sovyet Profesörü Surianın bir konferansı münasebetile Sovyet Rus profesörü Roman Surianın Rusyaya avdetinden iki gün evvel malaryanın klinik tasnif ve tedavisine dair Türk Tıb encümeninde verdiği konferans çok büyük bir ilgi uyandırmış ve bütün dinleyicileri bu hususta derin düşüncelere düşürmüştür. Sovyet Rusyada 19,000 kişiyi ihtiva eden bir mıntaka etıbba odasının reisi olduğunu söyliverekten sözüne başhyan sayın profesör bıze 30 senedenberi malarya sahasında memleketinde kazandığı denecleri ve klinikel incelemeleri çok tatlı bir tarzda, dinleyicileri sıkmaksızın araya sık sık lâtifeler koyarak Türk meslektaşlarına anlatmış ve malaryanın, zannedildiği gibi bir insan hastalığı olmadığını, çünkü kuşlarda da görüldüğünü, bilâkis kırmızı kan küreciklerinin hastalığı olduğunu, insanın ise bunlarla maraz amili olan gametler ancak bir zemin, bir milieu olduğunu kendine has incelikle anlatmıştır. Kırmızı kan küreciklerile gametler arasmdaki bu mücadelede vücudün umum biolojik kuvvetleri başlıca müdafaayı deruhde crmişlerdir. Zaten bu sebebdendir ki malar yayı sayın profesör has bir hastalık olarak değil, tamamile kronik, kendisini belli etmek için bir fırsat gözliyen, sinsi bir hastalık telâkki ediyor. Bunun en büyük ve kesin delilini ilkbaharda, ortalıkta bir tek sivrisineğin bulunmadığı zamanlarda yüzlercesi görüLen ateşli malarya vak'alannda görmektedir. Ortada sivrisinek ve malaryalı hastalar yok ki martta nisanda birçok insanların malaryaya tutulması bu insanların ancak yaz aylarında mikrobu almış olmalan, ve fakat vücudün immun biolojik kuvvetlerinin hastalığm meydana çıkmasına mâni olmasile izah edüebili yor. Isıtma yoğurt kaşığında ve hamam eşiğinde çıkar diyen atalar sözünü profesör bilseniz nekadar benimsemiş. Sap sağlam bir adam, diyor, yalnayak taş lıkta dolaşıyor, arkasından bir titreme bir titreme, sonra da kırk derece ateş. Al'n işte bir malarya! Birisi yemeği biraz fazla kaçırmış, mide yüklü, hazim bozukluğu var, haydi arkadan bir malarya! Sapasağlam bir kadın doğuruyor, o ana kadar ısıtma nedir bilmemiş, 24 saat geçmiyor, bir titreme ve ateş! İşte bir malarva daha!. Çünkü vücudde gizlenmiş düş man immun biolojik kuvvetlerle şahze tutulduğu müddetçe, güzel, ortalık sütliman, fakat muvazene bozulunca arkasından ısıtma çıkıyor. Sayın profesör en güzel araştırmalannı 192021 senesi Rusyadaki kıtlık esna sında yapmağa muvaffak olmuştur. Sonra da bu inceleştirmeleri sistematik bir şekle sokan modern malarya enstitüleri kurulmuştur. Profesöre göre bu enstitülerden bugün için malarya sahasında çok şeyler öğrenilebilir. Çünkü profesör teşhisi güç veya tedavisinde muvaffak olunamıyan her vak'ayı muhakkak bir malarya telâkki etmektedir. Tam bir dizanteri ârâzı yapan kanlı ishalli bir vak'ayı ancak kinin verdikten sonra iyi edebiliyor, ve yeni alelâde yaz ishallerinin de sebebi malaryadır; fakat bazan larenjit veya farenjit, bronsit, hatta pneumonie teşhis ve ârâzı altında gezen birçok hastalıkların sonunda malarya çıktığını ve ancak kininle veva ona benzerlerile iyi edilebildiklerini kesin olarak söylüyor. Enteresan olanı tedavi sahasındaki yeniliklerdir. Dost Sovyet memleketi kendini ilâcdan yana başka memleketlerin hakimiyetinden kurtarmağa çalışmaktadır. Bu yönemde yapılan çalışmalar daha şimdiden meyva vermeğe başlamıştır. Profesöre göre malarya tedavisi npkı frengi tedavisinde olduğu gibi birkaç ilâcı bir arada vererekten yapılmalıdrr. Kinin başlıbaşına kâfi gelmemektedir. Bu sebebden Almanlann akridin boyalarile yaptıklar ıilâclara müşabih olarak Ruslar metilen mavisini kininîe beraber vermektedirler ve elyevm atebrin ayarmda çok değerli ilâclan vardır. Bütün bunlara rağmen malarya sinsi olduğu kadar tedaviye güçlük çıkaran bir hastahktır. Oyle vak'alar görülmektedir ki bunlar da hiçbir ilâc fayda vermek şöyle dursun, ateşi bir iki gün için bile düşürememek tedir. Ozbekistanın Kandihar şehrinde 250 iğne yapılmasma rağmen ateşi düsürülememiş birçok vak'alar görülmüştür. Bu muannid vak'alara karşı, iste profesörün sona sakladığı sürpriz geldi. Sovyet Rusyada Starctzky isminde çok tamnmış bir teşrih âlimi vücudde bütün immunbiolojik kuvvetlerini merkezî asabî sistem tarafından idare edildiğini ve bu cümle üzerine yapılan herhangi bir tesirle azalmak üzere bulunan immunbiolojik kuvvetlerin derecesi artınlacağmı zannedi yor. Bunu da bizim lomber ponetion dediğimiz tarzda belkemiğinden bir şırınga ile su alarak ve bu suyu gene ayni şırınga ile belkemiğine iade etmekle yapmak kabildir. Isminin nereden alındığmı söyle miyen sayın Rus âlimi bu metoda Buksasiyon isminin verildiğini söylemekte, ve bu sayede şimdiye kadar her türlü tedaviye taannüd etmiş vak'alarda bile bel kemiğinden su alarak ve ayni suyu tekrar geriye vererek ayni ameliyeyi tekrorla makla iyi ettiğini söylemektedir. Profesör Suria Bonon bu konferansile biz Türk doktorlarına çok ilgili ve deneci kolaylıkla yapılabilecek sahalar açmıştır. Gelecek sene Moskoyava davet edildiğimiz biz Türk hekimleri 79,000 kadar muazzam bir riekim ordusu bulu lunan dost ve komşu memleketten malarya için olduğu kadar tababetin başka sahalannda da çok şeyler öğerenebiliriz. Cumhuriyet rejimimizin çok verimli ve mes'ud çahşmalanndan biri olan malarya mücadelesi Sağlık ve Soysal Bakanı Refik Soydamın yüksek görüşü altında teşkilâtını hergün büyülten bir organizasyon olduğu müddetçe sayın profesörün bu çok düşündürücü izahları memleketi mizde de denenecek ve Türk hekimli ğine yeni bir V arc hmı olacaktır. Çünkü tıb âlemine bir Pavlon, bir Piragoff, bir Metsehmikoff veren dost memlekette çok değerli ilim adamlan yetişmekte, her memleketten cesur yeni araştırmalarda bulunmaktadırlar. Dr. SUAD FUAD ATAY GUNDE BU] Taşdelen' vliya Çelebi devnnde, yeN miş yedi türlü, abıhayat mem« balarile cana canlar katan Istanbulun en güzel suyu olan Taşdelenin kaynağına gidip te nasıl ve nekadar ak« tığını gördünüz mü?.. Sonra, ta Küçükçekmeceden Kavak lara kadar her girdiğiniz lokanta, sucu dükkânı ve kahvelerde düzinelerle satı lan Taşdelen sularmın, o gördügünüz kaynakla gayrimütenasib çokluğu karşı sında, benim gibi, başınızı iki avcunu zun içine ahp ta derin derin düşündünüz mü?. Düşündünüz de bu muammayı halle • debildinizse, Allah aşkma bana da bil dirin de, derdden kurtulayım. Zira ayıb değil a: Benim bu nisbetsizliğe bir tiırlü aklım ermedi, gitti. Hatta ermediği i çindir ki, Taşdelen adı altında satılan sulan içemez oldum. Belediye değil mühürünü, kahbını bassa nafile! Arşın burada amma, Haleb de orada diyip, fena halde kuşkulanıyorum. Basit bir he sab bana derhal hak veriyor. istanbulda bir günde içilen Taşdelen sulannı bir araya toplasam, o nefis membam bir yıllık verimine karşı gelecekmiş gibi içimde bir his var. Son günlerde bu his daha da arttı. oazetenin birinde okudum. Bir müddettenberidir Taşdelen kaynağında bir ta kım tesisat yapılmakta olduğu için su gelmiyormuş ve daha da on beş gün kadar srelmiyecekmiş. Halbuki, on beş gi'ındenberidir İstanbulda Taşdelen suyunun yokluğunu hisseden oldu mu, b'îmem? Gene nereye gidip te bu sudan iîii^eniz, sişe önünüzde hazır. Nekadar istrseniz!. Şişe başına çeyreğe kıydınız mıydı, dilerseniz banyonuzu bununla doldıırrun!. Bu su nereden geliyor? Nenin nesi • dir?. Acaba başka bir yerde, ayni adı taşıyan bir veya birkaç kaynak daha var da, biz mi bilmiyoruz? Japonlar, damping siyasalannı ser bestçe gütmek için. yeniden tesis ettikle ri bazı kasabalara Avrupanm en meşhur endüstriyel merkezlerinin adlannı koy muşlar: Solingen, Mançester, Liverpul ve saire gibi. Kendi yaptıkları tapon mallara bu merkezlerin damgasını vu rup satıyprlarmış. Bizim sular da bu kabilden mi yoksa?! Ortalıkta tifo salgını var dij'orlar.. Belediye sıhhiye heyetinden biri g»cen Ierde, Istanbulun en temiz suyu Terkostur diye ağzından bir hakikat kiçırdı.. Piyasadaki bu Taşdelen bolluğumı gör dükçe, şairin meşhur mısraını tahrifle: «Yarab, bu Taşdelen ne tükenmez hazinedir!» Diyoruz amma.. bununla iş bitmiyor: Bazan da kör nefis iyi ve halis su içmek istiyor. O zaman ne yapalım?. Ercümend Ekrem TALV N. Bayram hazırlığı Şehrin ve binaların süslenmesi devam ediyor 29 teşrinievvel Cumhuriyet bayramında yapılacak şenlikler etrafındaki hazırlıklar her tarafta bitmiştir. Resmî daireler bugün öğleye kadar açık kalarak, öğleden sonra kapanarak perşembe gü nü sabahı açılacaklardır. Merasim için tertib olunan programın intizamını temin maksadile her türlü tedbirler alınmıştır. Şehrin her tarafında binaların süslenmesine devam edilmektedir. Bundan başka Mevduatı koruma ka nunumuz var; finans kurumlannın Artınm paralarını sağlamca kullanmalan için gerekli tedbirleri düşünmüş ve bu arada Artınm paralarının bankalarda saklan dırılan karşılıklar bankanın başka borc> Merkezi Milâno olan arsıulusal artı lan içitf dahi el uzatılamamagı kararlaşnm enstitüsü on senedenberi artınmın tekbrmıştır. niK pıopagandası, Idaresi, muhtelit muaArtınm fikir ve hareketi bizde büyük «nelelerinin hususiyetleri, genel, siyasal, bir hızla kuvvetlenmektedir. Bu hususta soysaj ve ekonomik teorisi, muhtelif memleketlerdeki gidişi ve gelişimi hak arsıulusal Enstitünün ve kongrelerin yakında çok önemli incelemeler ve yayım yımlarından, incelemelerinden çok istifalar yapmakta ve acunsal artınm günleri de ettik. Bu acunsal fikir ve harekete biz de borcluyuz. nin kutlulanmasını idare etmektedir. *** Enstitünün bu çahşmasından her memîeket ayrı ayn faydalanmıştır. Kurumun 31 ilkteşrin gününde her ulus Artınnı diğer büyük bir hizmeti de II ve III ünci'ı fikir ve hareketinin gelişmesi için içten arsıulusal Artınm Kongrelerini toplamak dilekler ve candan yayımlar yapacaktır. olmuştur. Her yıl bir ulusun bir Artınm marşı Geçen yıl mayıs ayında Pariste top dinleniyor. Bu yıl da İspanva Artınm lanan üçüncü kongrede 29 memleketin sandıklannm yazdığı ve bir Fransız kom6000 den fazla Artınm sandıklannm de pozitörünün bestelediği marşı dinliyecelegeleri memleketlerinde Artınm kurum ğiz (*)• lan, kanunlan, âdetleri, ihtiyacları ve Artınm bizim de ulusal fikir ve haregidişleri hakkında birbirlerini aydmlat ketimizdir. mışlardır; her memleketin iyi taraflannı Acunsal Artınm gününü biz de kutluherkese maletmeğe çalışmışlardır. lıyalım Kongrede Artınm sandıklannm ipotek/. KUNKUT li ikrazlarda arayacakları garantiler, faiz [*] Bu marşı 31 ilkteşrin akşamı saat nisbetleri ve okulalardan görülecek ya 20,40 ta (İspanyol saati) Madrid radyo yım siyasası ve hayat sigortası işleri gö birliği postası verecektir. rüşülmüş, nihayet Artınm fikir ve hareketinin dünyanın geçirdiği ekonomik ve siyasal buhran karşısındaki durumu in Bursada 50 bin kişi soy adı aldı celenmiştir. Muhtelif delegelerin verdikBursa (Özel) Son nüfus sayımı leri izahlardan kesin olarak anlaşıldığına dolayısile Urayda soy adı alanların sagöre, bütün memleketlerde Artınm san yısı çoğalmış ve adeta bu iş için bir izdidıklan buhrandan en az müteessir olan ham olmuştu. Sayımdan sonra öğrendi kurumlardandır. Bununla beraber para ğime göre şimdiye kadar Bursada soy a larda durursuzluk ve uluslar arasında dı alanların sayısı 50,000 i geçmiştir. Süel Müzeye asılacak bayrak Cumhuriyet bayramı hazırlıkları her tarafta hararetle devam etmektedir. Haber aldığımıza göre Süel Müze Direk »rlüğü müzenin malı olan ve 46 metro murabbaında bulunan kocaman bir Türk bayrağını bayram şerefine Süel Müze binasının tepesine asacaktır. Söylendi ğine göre bu bayrağın sıkleti 20 kiloyu geçtiği gibi İstanbulda da eşi yoktur. Yalnız bayrağın yapacağı sallantıdan müzenin kubbesinin çatlaması ihtimali düşünülmüş olduğundan bir uzmana keşfi yaptırıldıktan sonra asılacaktır. Uzman (mütehassıs) asılamıyacağını söy lerse bayrak (Babıhümayun) denilen ve Sultanahmed çeşmesi karşısında bulunan büyük kapıya asılacaktır. Bundan başka herkesin gezebilmesi için Süel Müze bayramın üç gününde de açık bulunacaktır. Mareşal Lyauteyin cesedi Fasa naklediliyor Nansi 27 (A.A.) Mareşal Lyauteyin kemiklerinin Fasa nakledilmesi ilgisile bir tören yapılmıştır. Tabutun Nansi kadetralinden çıkarılışında Devlet Ba kanı M. Louis Marin ve Sü Bakam M. Fabri birer söylev vermişlerdir. M. Louis Marin cenaze ile beraber Mar • süyaya kadar gidecektir. Cebelitarık 27 (A.A.) Hood ve Renown kruvazörlerinin dahil olduğu i kinci harb filosu, Mareşal Lyauteyin cesedini Cassablancaya götüren Dup leix kruvazörüne refakat eden Fransız filosunu karşılıyacaktır. Tazim maksadile ateş edecek olan tngiliz gemileri Cebelitank Boğazından Fransız gemilerile birlikte geçecekler dir. ne yapıştırmak ve biran evvel onu posta kutusuna atmak için pek sabırsızlanryor. Bunun için sırası gelince geniş bir nefes alıyor. Üstüne pul yapışmış mektubu hemen kenardaki mavi boyalı mektub kutusuna doğru götürüyor ve onu küçük delikten içeri atıyor. Zarfm, daha bir yığın zarfın üzerine düşmesinden hasıl olan bir kâğıd hışırtısı oluyor. Orada daha nice mektublar üsüste yığılmış ve şimdi bu kâğıdlan lâkayd eller birbirlerinden ayıracak, onlan tasnif edecek ve o daha nice kâğıdlann arasında sirkülerlerle, ilânlarla ticaret mektublarile hiçbir hususiyeti olmıyan bro şürlerle, nelerle yarabbi daha kimbilir, nelerle, nelerle birlikte yol yapacak... Seza kendi içinin telâş ve heyecanmî böyle otomatik vasıtaya teslim edisin aza< bını bütün acısile hissediyor. Anne ne bekliyoruz? Kutunun basmda durmus olduği'ru çocuğun ih Nereye gideceğiz anne? Bilmem. Hayvanat bahçesine götür beni. Havvprıat ^?Vır("sİP«î TTlİ? Sçn hay Polonyada yakalanan kalpazanlar Parls 27 (A.A.) Fransız zabıtasının açtığı tahkikat üzerine Polonya makamatı 8 kalpazan yakalamıştır. Yeni Arnavud hükumetinin siyaseti * Tiran 27 (A.A.) Yeni hükumct parlamento karşısında beyanatta bulu narak İtalya ile mevcud ittifaka ve bü tün komşu devletlerle samimî dostluğa sadık bir siyasa güdeceğini söylemiştir Hükumete ittifakla itimad edilmiştir. men postaya götürünüz. Zarfı ona uzatıyor. Hizmetçi kırmızı parmaklarile zarfı tutuyor. Kapıya doğru ilerlerken Seza: Durunuz, durunuz, veriniz o mektubu bana... çabuk... çabuk... daha çabuk... rica ederim. Hizmetçi kız yüzüne hayretle bakarak geri dönüyor. Mektubu masanın üzerine bırakıyor: Bana kahvemi getirir misiniz?.. Ve hizmetçi kapıdan çıkar çıkmaz lâvabonun önüne geçerek soğuk su musluğunu açıyor. Yüzünü, boynunu, kollarını soğuk su ile bol bol yıkıyor... Hizmetçi kahvaltısmı içeri getirdiği zaman Seza ayakkabılannı giymiş, saçını taramış, şimdi elbisesinin arkasını ilikli yor. Hizmetçi kadın karyolanın ayakucundaki masaya kahvaltı tepsisini koyarken Seza soruyor: Mehmed uyandı mı? Evet... Frolayn Emma giydirdi bile onu... Kahvaltı etti mi?.. Evet... Çocuklar kahvaltılarını beraber yediler. Söyler misiniz?.. Gelsin buraya. M. Bek iyileşti Varşova 27 (A.A.) Cenevreden döndüğündenberi hasta yatan Dış Bakanı M. Bek ilk defa olarak odasmdan çık mış ve Cumhur Başkanile uzun bir mülâkatta bulunmuştur. M. Bek, önümüzdeki hafta çalışmıya başlıyacaktır. HIÇ Edebi Roman : 30 , Ve yataktan fırlıyan Seza üstüne hiçbir şey almağı düşünmeden, kahvaltısmı istemeden, hatta Mehmedin uyanrp u yanmadığını bile sormadan yazı masa sınm başına geçiyor ve siyah bir blokun üstüne şu saürlan yazıyor: «Atıf». «İşlerimle uğraşmak lutfunda bulu han dostunuza yazdığınız mektubla ondan bu işler hakkında malumat istemişsiniz. Bu malumatı size o verecektir. Ben arkadaşınızın gösterdiği nikbinliğe güvenerek size şunu söylemek için yazıyo rum. İşler pek yakında neticelenecek lermiş. İşin seyri bunu gösteriyormuş. Emin ve mutmain olunuz. işler biter bitmez size borclu olduğum parayı hemen iade edeceğim. Size borçlu kaldıkça ne kadar rahatsız olduğumu ve kendimi nekadar küçük hissettiğimi elbet te tahmin edersiniz. Bunun için Istanbula dönmeği birkaç kere idüşündünı. Fakat bu dönüşün tarafınız Yazan: Suad Derviş dan nasıl tefsir edileceğini tahmin ede mediğim için bu fikrimden vazgeçtim. Esas«n bana yardım için ödünç verdi^iniz mühim paranın bir kısmını harcetrniş bulunuyorum. Kocamdan kalmış az bir para ile bunu size iade edemiyeceğimden eminim. Burada ise, işe bir kere başladık ve beni iyi bir netice alacağımıza inan dırıyorlar. Maamafih davayı kaybetsek de ben size bu parayı iade edeceğim. Size borcumu iade etmek için her şeyi <?özüme alacağım. Çünkü bana, istiyen bir erkeğin parasını kabul etmek, koğan bir erkeğe borçlu olmaktan daha kolay gelecektir.» «Seza» Hiç tereddüd etmeden bu kâğıda imzasını atıyor. Hem de gayet okunaklı bir imza... Sonra bu kâğıdı bir zarfa koyu yor. Bu zarfm üzerine iri harflerle Atıfın ismini yazıyor. Sonra zili çalıyor. Kapınm önünde duran hizmetçiye: Geliniz, diyor. Şu zarfı ajımz, he ' gün beraber gidiyoruz. Beraber mi?... Bu ne umulmaz bir saKaç gündenberi annesi tarafından ih adet; Mehmed zıphyor, bağırıyor: mal edilen Mehmedi bu davet öyle se Yaşasın annemiz bizim.. vindiriyor ki... Odaya girer girmez onun Dur gürültü etme. Paltonu, şap kucağına atılıyor, yanaklannı öpüyor. kanı giydireceğim, getrlerini... Boynuna kollarını dolayor. Ve şimdi an Duruyorum gülüm anneciğim, bir nesi odanın içinde dolaşarak giyindikçe terbiyeli maymun gibi duruyorum. o da küçük bir kedi yavrusu gibi onun Çok bilmiş senü. adımlan altında geziniyor: Beş dakika sonra ana, oğul pansiyondan beraber çıkıyorlar. Hava çok serin, Anne, anne, ne o ağladm mı ssn? fakat parlak bir güneş var. Mehmed: Gözlerin şişmiş, gözlerin kızarmış. Hava burnuma iğneler saphyor. Hakikaten gözkapaklan müthiş şiş... Diyor. Demindenberi aynanın önünde mavi, ye Istersen seni eve bırakayım. şil pudralarla ve siyah kregonla boyayarak bu şişi yok etmeğe ve yüzünü düzelt Anne olur mu hiç? Ben jaka yapmeae beyhude uğraşıyor. tım. Biraz yürüyorlar. Yan bir solcağa saŞapkasını başına geçirirken onun tam pıyorlar ve bir postaneye giriyorlar. karşısında duran Mehmed ellerini kavuşBasık tavanlı bu yer pek sıcak. Faturmuş ona bakıyor: Ne güzel oldun anne!.. Ne güzel kat hava terbitatı yok mu nedir, pek pis nefes kokuyor. Gişelerin önüne cansız oldun, tıpkı bir bebek gibi. Fakat birdenbire bu hayranlığı unu mış, sinirsizmiş, otomotmış gibi harekettuyor. Onun şapkasına sert, sert bakıyor. siz zincirlenmiş sabırlı insanlar, sıra bekKıskanc; fakat kıskanclığım belli etmek liyorlar. Bu az ışık ve bu fazla kalabalık onu istemiyen bir koca hırçınlığile soruyor: adeta bunaltıyor ve parmaklarının ucle Nereye gidiyorsun gene kuzum?. Nereye mi gidiyorum? Budala... tuttuğu zarf onun bu parmaklannı yakıNereye gidiyoruz diye sor bana.... Bu yor. Seza bir pul almak, bir zarfm üstü Peki. *** vanat bahçesini nereden biliyorsun? (Arkan var)