CUMHURtTET I9S9 KUçUki hikâye! Mücevherler ]] Tıb ~ Guyde Maupassantdan & Serbest sütun Fakültesinde yeni klinik ihtiyacı bir tavırla, bir kuyumcuya girdi, gerdanÜniversite Rektörü, dünkü açıîış to lığı uzatarak sordu: reninde, Tıb Fakültesinden bahseder Şu parçaya lutfen bir kıymet ko ken çok önemli bir noktaya dokundu. yar mısınız? «Göz. kulak, boğaz, burun, dahiliye ve kadm klinikleri genişletilmelidir, bir Kuyumcu kolyeyi eline aldı, avcun da tarttı, pertavsızla incileri teker teker doğum hastanesi yapılmalıdır.» dedi. muayeneden geçirdi, çırağını çağırdı, Bu ihtiyacı, duyanlardan önce gören lerin ortava koymasım sevincle karşıgizli gizli bir şeyler konuştu. Kolyeyi ladım ve bu ihtiyacı içinden duyanlarcamekânın üstüne koyarak bir de uzakDün, Şile Üsküdar seferini yapan dan biri olduğum için bu önemli mesetan muayene etti, nihayet: le üzerinde sıcağı sıcağına durmak ve şoför Mustafanın idaresindeki otobüs, Mösyö, dedi, bu kolye on iki ya bugünkü durumu olduğu gibi anlat saat 12 de Ömerliden geçerken Un dehud on beş bin frank değerindedir. Fa mak 'istedim: resine yakm kireç ocakları denilen yerGenc hekimlerimizin klinik bilgisi de Bulgurlu köyünden Mehmed oğlu kat, bunu nereden tedarik ettiğinizi söybakımından iyi yetiştirilmesi, Saglık Azizin yolda giden arabasına çarpmış, lemedikçe satın alamam. Lanten, hayretten, gözleri faltaşı gibi ve Soysal Yardım Bakanlığının öte arabayı parçalamış ve Azizi de ağırca açılmış, kuyumcunun yüzüne bakıyor, bir denberi üzerinde ayak dirediği bir nok yaralamıştır. tadır. Bu ülküye varmak için de İstanyandan da: Vak'ayı duyan janJarmlalar şoförü bul Üniversitesinin kuruluşunda yapıl Nasıl? Ne dediniz? Emin misiniz? ması icab eden fedakârlıkların hiçbiri yakalamışlar, yaralıyı da Omerli dispanDiye mırıldanıyordu. Kuyumcu, Lan sinden çekinilmemiştir. Rektörümüz, serine gÖtürmüşlerdir. Fakat aziz aldığı tenin şaşkınlığmı, başka m.anaya alarak: son yıl içinde yalnız alet ve kitab pa yaralann tesirile orada ölmüştür. Ben on beş bınden fazla veremem, rası olarak yarım milyondan fazla padedi. Isterseniz başka yere de gösteriniz. ra verildiğini söylüyor ki bunun büvük Fazla fiat bulamazsanız gene bana ge bir kısmmm Tıb Fakültesi için harcanmış olduğunu çok yakmdan biliyoruz. lirsiniz. Lanten kolyeyi aldı ve çıktı. Tam ma Buna rağmen, biz okurlar, klinik ala nında istediğimiz verimi elde edemivonasile aptallaşmıştı. Yalnız kalmak ve ruz. Acaba niçin? Talebe çalışmıvor düşünmek ihtiyacında idi. Fakat soka mu? Gene dün Üniversite Rektörü de ğa çıkar çıkmaz, yaptığı harekete pişman di ki Tıb Fakültesinde imtihanlara gi oldu. Kendi kendine: ren okurlar sekiz yüz kişidir ve bun Polis, garib bir ölüm vak'asile karşı Budalalık ettim, diyordu. Herif lardan ancak 60 kişi muvaffak olama laşmış ve tahkikata başlamıştır. Vak'a bu fiatı vermişken bırakmalıydım. Hiç mıştır. Şu halde muvaffak olanlar yüz şudur: böyle sersem şey görmedim. İncinin sah de 92,5 tur. O halde randıman azlıgile Evvelki gün Karaköyde Intibah ha tembelliğin hiçbir ilişiği yoktur. Buna teliğini anlamıyan kuyumcu olur mu? nının ikinci katında hüviyeti meçhul bir Bu sefer başka bir kuyumcu dükkâ tek bir sebeb: Klinik teşkilâtının dar adamm merdivenlerin dibinde kanlar içinlığıdır. nma girdi. Kolyeyi uzattı. Kuyumcu, Yedinci sömestr talebesiyim. Kliniğe de yaralı yatmakta olduğu polise haber kolyeyi görür görmez: dördüncü sömestrde başladık. Bu sö verilmiştir. Fakat bu tiyatro merakı, Madam Lan Tanıdım, diye haykırdı, bu kol mestrde hasta başmda her sabah birer Vak'a yerine gelen polisler, hemen yatende yavaş yavaş bir süs iptilâsı doğur yeyi ben sattımdı! saat çalışıyorduk, dokuzar kişilik pos ralıyı cankurtaran otomobilile Senjorj mağa başladı. Gerçi esvablan gene es Lanten, şaşkınhğın son haddine gel talar halindeydik ve her postaya bir a hastanesine kaldırmışlardır. Hastanede kisi kadar sade ve kibar, onun ince ve mişti: sistan yardım ediyordu. Bu duruma gö yapılan bütün tedavilere rağmen yaralı mütevazı güzelliğine başka bir cazibe re beşinci sömetrde kliniklerden daha dün ölmüştür. Bunun üzerine hükumet ta Kıymeti nekadardır> ziyade faydalanacağımızı sanmıştık. bibi cesedi muayene etmiş ve ölümden verecek kadar zevki selime uygun şey Bunu benden yirmi beş bin franHalbuki programlarda hiç te bekleme şüphelenerek cesedi Morga yollamıştır. lerdi. Fakat, onda, kulaklarına pılanta ga aldılar. Fakat şimdi sizden on sekiz diğimiz bir değişiklik oldu: Hasta ko taklidi gayet iri taşlardan kiipeler, boy Bu adamın bir cinayete kurban gittiği bine geri almağa hazınm. ğuşlarmda çahşma, haftada iki saate zannolunmaktadır. Tahkikat devam et nuna sahte incilerden gerdanlıklar, bi • Kuyumcu defterine baktı, kolyeyi indirildi. Asistanlar da artık bizimle leklerine yalancı altın bilezikler, saçlanmektedir. sattığı tarihe aid sahifeyi buldu ve: pek meşgul olamıyorlardı. Hatalarımızı na sahte taşlarla süslu taraklar takmak Karısını vurmak isterken Evet dedi, yirmi beş bin franga anlamak için doçenti beklemek zorunmerakı uyanmıştu satmışım. Kolyeyi 20 temmuzda, Martir daydık. 4 er kişilik 15 gruptuk ve bir doFenerde Ismailağa sokağında oturan Kan«>n«n, mucevhere karşı bu dere sokağında 16 numarada Madam Lan çent bu grupların hepsini bir saatte ao Emmiyi kocası hamal Mehmed dövmüş ce düşkünlük göstermesi Lantenin canı laşamazdı. Çünkü her grupla en aşağı ten adresine göndermişim. ve bıçakla yaralamak isterken polisler tanı sıkıyordu. Birkaç defa ihtarda bulun10 dakika uğrasmak lâzımdır ki bir^ey rafından yakalanmıştır. Lanten, kuyumcunun ricası üzerine, öğrenmek kabil olabilsin. du: kolyeyi yirmi dört saat için dükkâna bı6 ncı sömestrde daha tuhaf bir du Cani talebe bulunamadı Karıcığım, dedi, insanın kesesi, raktı ve çıkh. Yolda, nereye gittiğini bil rum karşısında kaldık. Hastanelerde hakikî mücevher almağa müsaid olma Muallim Lütneri bıçakla ağır surette meden yürüyor, yanlış yollara sapıyor, hergün dört saat dersimiz vardı. Fakat yınca, halkın içine, yalnız kendi güzel yaralıyan ve kaçan Bürhan, üç gündür liğile süslenerek çıkmak daha doğrudur. geri dönüyor, tekrar yanılıyor, mütema bu derslerden hiçbirini (hiç olmazsa ge ikihci şube memurları tarafından şiddetli çen sömestrlerdeki nisbet dahilinde olGüzellik herkeste bulunmıyan nadir bir diyen düşünüyor, bu muammayı çözme bir surette aranmasına rağmen hâlâ ele ğe çalışıyordu. Kolyenin bir hediye ol sun) hasta başmda geçirmiyorduk. Tamücevherdir. geçirilememiştir. duğunu artık anlamıştı. Fakat kimin he lebe amfide toplanıyor. Her hoca der Fakat o, kocasının ihtarlanna gülümBürhanın Anadoluya kaçtığı zanno diyesi? Eğer kansı daima böyle hedıye saneye bir hasta getiriyor. 23 talebe eiyerek mukabele ediyor, ve: lunmaktadır. ler alıyor idiyse, öteki mücevherlerin de kaldırıyor, muayene ettiriyor, soruyor, Ne yapayım, kocacığım, diyordu. ayni şekilde kıymetli şeyler olması lâzım dersini verip gidi.vrdu. Bu şekilde bir Parkotel kasasından para Elması seviyorum. Benim hakkım da bu. geliyordu. Lanten deli gibiydi. Kansı talebe bir sömestr içinde ancak 2 veya aşıran ahçı ve metresi Hakhsın, biliyorum ama huy işte. Mü nın mücevher merakı şimdi yavaş yavaş 3 kere nöbet gelir. Çünkü klinikler cok Parkotel sahibi Aram, birkaç zamankalabalıktır. Bazı hocalar ise talebeyi cevhere bayılıyorum. mana almağa başlamıştı. Lanten işi bü hasta başına rasgele kaldırırlar. Bu danberi kasasından para aşmlmakta ol Sonra inci gerdanlıkları, pırlanta kü tün fecaatile anlıyordu. Bir yandan, katakdirde bütün sömestr içinde hasta ba duğunu görmüş, fakat hırsızlan bir gün peleri parmakları arasında çevirerek: rısına verilen hediyeleri paraya tahvil şma kalkmıyan talebe çok bulunur. Bu yakalarım düşüncesile kimseye bir şey Bak şunların pırıltısına, diyordu. etmenin hicabı, bir yandan paraya ka talebe ne zaman koğuşa gidecek te pra söylememiştir. Nihaye tevvelki gece de İnsanın sahi diyecekleri geliyor. vuşmanm zevki içinde, üzüntüden sevin tik yapacak? Şimdi kliniğin dördüncü kasasından 350 lira çalmınca polise haBazı akşamlar, ateşin karşısında baş ce, neş'eden kedere, dolaşıp duruyordu. sömestr'ine başlıyoruz. Programda ber vermiştir. başa otururlarken, Madam Lanten, mü pratik bilgilerimizi artıracak, bizi has*** Polis otele giderek incelemelerde bu cevherlerini sakladığı kutuyu eline alır tayla başbaşa bırakacak ve hassaları ^ Kutudaki sahte mücevherlerin hepsi mızı meçhulleri bulma yolunda bir par lunmuş ve hırsızlığın kasaya uydurulan derin bir haz içinde, taklid pırlantalan bir anahtarla açılarak yapıldığını ve bu nı, ineilerini uzun uzun seyreder, sonra birden muhamminlerin önüne yığıldı ve ça daha tekemmül ettirecek hiçbir yeeahte kolyelerinden birini kocasının boy teker teker muayeneden geçirilen yüzük nilik yok. Eğer herşeyi son sınıfta has işin de otel işçilerinden Zara ile metresi lere, bileziklere, küpelere, kolyelere, iki taneleri gezerken öğreneceksek iyi bir Katina tarafından yapıldığını tespit etnuna geçirerek kahkahalarla gülerdi. sonuc alacağımızı sanmıyorum. Çünkü miştir. Suçluların her ikisi de yakalan Bir kış gecesi gene operaya gitmişti yüz bin frank kıymet bicildi. Lanten, kuyumcu dükkânından çık o zaman işin A, B, Ç sinden hiç te bah mışlardır. Zara ile Katinanın verdikleri Dönüşte soğuk aldı. Ertesi gün öksür sedilmez. birçok şeyleri biliyoruz sa ifadeler birbirlerini tutmadığından tah meğe başladı ve sekiz gün sonra zatür tığı zaman: yarlar. Yani o zamanki muvaffakiyeti kikat derinleştirilmektedir. Para insana her şeyi unutturuyor, reeden öldü. mizde ilk klinik sımfmdan itibaren hasdiyordu. Dilsizi şişe ile yaraladı Az daha Lanten de karısının arka ta başında alınacak terbiyeye ve öğreH. VAROĞLU Dün saat 11,30 da Sirkecide Konya nilecek bilginin derecesine bağlıdır. sından mezara gidiyordu. Öyle bir ma O halde çare: Rektörümüzün de söy lokantasında çalışan Gani ile dilsiz Ali tem içinde idi ki, bir ay zarfında saçlan bembeyaz oldu. Karısının sesi kulakla Bursa Kız Muallim okulundan lediği gibi klinikleri genişletmektir. kavga etmişlerdir. Bir aralık Gani, dilsiHem, bu da kâfi değildir. Kliniklerimi zi başından çok ağır surette yaralamıştır. rından, gülüşü gözlerinin önünden ay çıkan yeni öğretmenler zin sayısı da artırılmalıdır. nlmıyor, sabahtan akşama kadar, dayaYaralı Cerrahpaşa hastanesine kaldınlBunların yapılmasında zaruret var mış, suçlu yakalanmıştır. nılmaz acılar içinde kıvrana kıvrana ağBursa (Özel) Kız muallim okululıyordu. muzdan bu yıl öğretmen çıkanların tayin dır, çünkü Fakülteye devam eden ta lebenin 600 kadarı Sağlık ve Soysal yarKarısının odasını olduğu gibi muha edildikleri yerlere aid liste gelmiştir. Bil dım Bakanlığı hesabma ve buna yaYardıma çağırı faza etmişti. Bütün eşya yerliyerinde diriyorum: kın bir miktarı da Sü Bakanlığı hasaTopkapı (Türk Fıkaraperver Hayır duruyordu. Her gün, işinden çıkıp eve Nigâr Bursa, Melâhat Bursa, Nezihe bma okumaktadır. Bu gencler hekim müessesi) Yoksullara Yardım kuru döndüğü zaman bu odaya kapanıyor, Ankara, Nedime Bursa, İffet Bursa, oldukları zaman herşeyden önce uzun mundan: Önümüzdeki Çumhurluk karısının hatıralan arasında birkaç saat Nebahat Bursa, Servet Bursa, Velıye müddet ulusal sağlık kadrosunda çylıbayramını kutlularken çevremizin yokyaşıyordu. Zonguldak, Nedime Bursa, Münevver şacaklardır. Yurddaşlarımızı hastalığm sullarını sevindirmek ve onlarm kış aFakat, hayat, gitgide güçleşmeğe baş İstanbul, Şükrüye Bursa, Neyyire Bur pençesinden kurtarmak. çocuk ölümunü zıklarını elden geldiği dek karşıla ladı. Kansınm elinde iken evin bütün sa, Emine Nigâr Bursa, Şükriye Bursa, azaltmak için gerekli tedbirler almak, mak üzere ulusal ve insel bir iş olarak ihtiyaclarına bol bol yetişen maaşı, şım Fıtnat Zonguldak, Mücellâ Trabzon, bir kelimeyle, yurdun sağlığı bu genc 300 yoksul için şimdiden çalışmağa dı, tek başına onu idare edemez olmuştu. Naciye Zonguldak, Selma Bursa, Saba lerden beklenecektir. Şu halde bu genc başladık. Bunun için acıyan, koruyan lerin iyi yetişmeleri lâzımdır. Şimdiye ve yardım seven yurddaşların yardımLanten, karısının, bu kadarcık para ile, hat istanbul, Fatma Seniha Ankara, kadar bu yolda büyük fedakârlıklar ya ları gerektir ki 300 olabilirse daha aren nefis şarabları, en nadide yiyecekieri Neriman Nadide Bursa, Muhlise Eskişepılmıştır. Şimdi ortaya yeni bir takım nasıl tedarik edebildiğini düşündükçe hir, Hatice Balıkesir, Sabiha İstanbul, noksanlar çıkıyor ki bunlarm da bir an tık yoksul kardeşimizi kış için koruyabilelim. Bu ödeve bütün varlıkla karhayretler içinde kalıyordu. Nihayet, ge Cemile Muzaffer Zonguldak, Mediha önce tamamlanması gerektir. deş, yurddaş ve arkadaşlarımızı çağırıçmebilmek için sağa, sola borçlanmağa Zonguldak, Fazıla Bolu, Makbule BoHİKMET ERTEZ yoruz. Vereceğimiz azık yağ, makarna, başladı ve günün birinde, hâlâ kin bes !u, Zeyneb İzmir, Leman Ankara, Fatpirinç, fasulya, patates, soğan, şeker, lediği mücevherleri elden çıkarmağa ka ma Bursa, Emine Nezihe Zonguldak, Vebaibakariye çare bulundu ıhlamur ve a>Tica kömür, sabun ve giBelkis Bursa, Refet Zonguldak, Mehrur rar verdi. Londra 1 (A.A.) İsviçreli bilgin yim araçlarıdır. Bunları elde etmek iMahud çekmeceyî or'/aya çıkardı, Izmir, Sabiha Ankara, Şükrüye Bur Henry Spathingerin çalışmalan sayesin çin bunları veya tutan parayı elden hemen her gün yeni bir sahte mücevher sa, Nebahat Bursa, Muazzez Muğla, E de vebaibakariye artık çare bulunmuş geldiği ve gönülden kopanı kadar ku ılâve edile edile koskoca bir yığm ha mel Izmir, Fatma Enise Çankırı, Nüzhet demektir. rumumuza bağışlanmasım yurddaşla Jme gelen cici bici arasmdan, gözüne Balıkesir, Feride Nezihe Izmir, Bedriye M. Spathinger, 1922 yılında inekleri rımızdan dilemekte ve beklemekteyiz. kestırdiği inci kolyeyi aldı ve yola çıktı. Bahkesir, Fevziye Balıkesir, Bahriye To veremden koruyan bir serum bulmuştu. Kurumumuza ya 20585 telefonla veya mektubla bildirilmesi yardunı yerine Onun hiç olmazsa yedi, sekiz frank de kad, Emine Bolu, Şernaz Amasya, O yıldanberi ulsterde yapılan 32 tecMemduha Bursa, Halide îstanbul, Megetirebilir. gen oîacaSını tahmin ediyordu. rübe müspet sonuclar vermiştir. 6 ay ^ Böyle üç beş kuruşluk bir şeyi sarma dıha Zonguldak, Suada İstanbul, Sadadanberi aşılı bulunan ineklere kuvvetli Kongreye çağırı ga mecbur olacak kadar sefalete düşlü kat Bursa, Fatma Zehra Eskişehir, Mumiktarda mikrob enjeksiyonu yapıldığı gunÜ âleme göstermek pek fenasına gı azzez Ankara, Cemile Bursa, Edibe ZonC. H. P. Fatih merkez kamunu Çırçır halde hiç tesir etmemiş ve aşılanmıyan diyordu. Yol üstündeki kuyumcu dük guldak, Remziye Erzincan, Muhterem semt Ocağı başkanlığından: kânlarına bakına bakına ilerlemeğe baş Mamsa, Münevyer İzmir, Fatma Meliha hayvanlar 42 gün içinde ölmüşlerdir. 4/10/1935 cuma günü saat 21 de OcaBu tecrübeler, kuzey Irlanda tarım ğımızın yıllık kongresi yapılacağından Samsun, Memduha Bursa, Dürrünev Tiiıbmıştı. ( J\n Samsun. 1 bakanlığının teşkil ettiği biı komisyon ta Ocaklı arkadaşlarımızın toplantımızı oNihayet kendisine emniyet verctek rafmdan yapılmıştır. uurlandırmalarııu dilerina. Lanten, genc kızla, şefinin evinde verilen bir baloda tanışmış ve onu sevmişti. Orta halli bir memur kızıydı. Evlenmck istiyen bir delikanlı için ideal bir genc kız tipi idi. Mütevazı güzelliğinde bir mciek saflığı vardı. Dudaklanndan hiç ay tıimıyan belli belirsiz, ince bir tebessüm, gönlünden oraya aksetmiş hissini veri yordu. Herkes onu öğüyor, bütün tanıchklan: «Bu kızı alan erkek dünyanın en bahtiyar adamıdır» diyordu. Lanten, o tarihte, ufak maaşlı bir başkâtibdi. Genc kıza talib oldu. Evlendiler. Lanten inanılmıyacak derece bahtiyardı. Kansı, evi o kadar idareli çevirıyordu ki, adeta liiks içinde yaşıyorlardı. Kocasına karşı gösterdiği bağlılığın, sevginin benzeri yoktu ve evleneli altı ay olduğu halde, henüz dün evlenmişler gibi sevişiyorlardı. Lanten, karısının sade iki huyundan şikâyetçi idi: Tiyatro merakı ve mücevher iptilâsı. Madam Lantenin, orta halli memur karılanndan bazı dostlan vardı. Bunlar kendisine mütemadiyen loca biletleri gönderiyorlardı. O da, kocasını, zorla ti yatrolara sürüklüyor, günün yorgunlu ğundan zaten kafası yerinde olmıyan adamcağızı bir de bu zoraki eğlencelerîc yoruyordu. Nihayet, Lanten bu tiyatro seferlerinden kendisini affetmesini ve liyatroya, athbablarınaan birini bulup onunla gıtmesıni karısından rica etti. Madam Lanten, önce itiraz etti, sonra hatır için kabul etti. Lanten sonsuz derecede sevinmişti. Marya, çılgın bîr hırs içinde, Kazıkh Voyvadanin boynunu, bez keser gibi, doğruyordu! Otobüs arabaya çarptı, arabacı Aziz yaralandı Bunu yapamıyacağını, yaptıramıya kanlan, mahkumun çirkin yüzünde 3o • laşan ıstırab lekelerini görünce ve sezmekle beraber ve dispanserde Öldü cağını yapmak ihtiyacına gene o içindeki rekli homurdanışları duyunca bir o sü * delilik; iyilik uymaktan kendini alamadı, Mustafaya sokuldu. Aslanım, dedi, bu mürdar adama ne yapmak istiyorsun? Ölüm tattırmak! Dişini sökmüşsün, kemiklerînî kırmışsm. Bırak artık, sürünsün, sürüne sürüne gebersin! Genc akmcı, yakaladığı ava el uza blan bir aslan gibi kükredi: Ne dedin ne, bunu diri mi bıra kayım?.. Sen galiba sapıttın, ağzından çıkanı kulağın işitmiyor. Drakülü bunda sağ komak, kardeşim Kara Muradın ruhuna tükürmek demektir. Benden bu alçaklığı nasıl umarsın? Elini onun murdar kanile kirletme demek istiyorum. Sen bir aslansm, o bir köpek. Onunla uğrasmak şanına yakışmaz. Şimdi iki genc arasında bir aytışma yüz göstermişti. Kadm hep kendi bahtiyarhğmın şerefine Drakülü bağışlatmak, delikanlı da mukaddes hıncmın gerekleştirdiği şeyi yapmak istiyordu. Marya yüz dereden su getirdi, el öpüp ayak öpüp dileğini kabul ettirmeğe çalıştı. Sonunda sözünü dinletemiyeceği ni anladı, birden değişti, ileri sürdüğü en kuvvetli sebebin değerini korumak kaygusuna kapıldı: Bırakmam diye haykırdı ölürüm de bırakmam. Senin temiz eline onun pis kanı bulaşmamalıdır. Drakül kim, sen kim. Eğer fikrinden dönmiye ceksen bu işi bana bırak, ona aslan pen çesinde ölmek zevkini vermiyelim, um madığı bir ölüme kavuşturalım. Mustafa, biraz şaşırarak, sordu. Ne gibi kız, anlamadım. Anlamıyacak birşey yok yiğitim. Onu ben keseceğim. Böyle bir ada ma ancak böyle bir ölüm yakışır. Ve delikanlının karşıltk vermesini beklemeden iğildi, Vilâdın yerde duran hançerini aldı, bir sıçrayışta herifin göğsüne oturdu, çılgın bir hırs içinde kafa sını kesmeğe koyuldu. J... n.. ., . ,,, o ,.. Kadın elinde hançer, erkek elinde gergef iğnesinden daha yakışıksızdır. îğ~ neyi ustalıkla kullanan erkekler yok değildir. San'atkârhk heyecanı onlara bu ustalığı veriyor. Lâkin kadm elinde hançeri uygun düşürecek bir heyecan pek seyrek vücud bulur. Bundan ötürü Marya çok beceriksiz bir durumda idi. Elindeki silâhı bir makas gibi kullanıyor du, Vilâdın boynunu, bez keser gibi, doğruyordu. Mustafa, birkaç kere ölüme mahkum olan, Voyvadanin bir çırpıda öl mesine, hele bu işin Marya tarafından yapılmasına ilkin engel olmak istedi, şaşkınlığmı giderir gidermez kadını çe kip kaldırmağa yeltendi. Lâkin onun işi uzatacağını, mahkuma sürekli bir can çekişme acısı tattıracağını sezince bu fikrinden vazgeçti. Sevgilisinin dediklerini de artık doğru buluyordu. Kendi elinin pis bir kanla kirlenmesini istemiyordu. Vilâdın bir kadm elile öldürülmesini de ayrıca iyi bir iş sayıyordu. Genc akıncı şu vaziyette bir incelik sezmekfen de geri kalmıyordu: Vilâdın göğsüne çıkan kadın, onun aylarca hır paladığı bir mahluktu. Şimdi o mah Iuk harab olmuş namusunun hıncını alı yordu ve bu hınc alışta sevgilisini mem nun etmek emeli de vardı. Mustafa, işte bu düşüncelerle Marya yı serbest bıraktı, kollannı kavuşturarak bir yanda durdu, yapılan işi seyre daldı. Hançer boyuna işliyor ve bficeriksiz bir elde bulunduğu için pek yavaş eser ve riyordu. Vilâd, derisini parçalıyarak, etlerini hırpalıyarak gırtlağına doğru i nen silâhın yarattığı acı içinde boğuk boğuk inliyor, kafasını sık sık oynatarak kurtulmağa çalışıyor ve boyuna ağlıyordu. nöbeti geçirir gibi olmuştu, elindeki hançeri gelişi güzel kullanmağa koyulmuş « tu. Artık bir amac da gözetmiyerek kesiyor, kesiyor, kesiyordu. < Nihayet gırtlak kemiği de koptu, hançer daha kolaylıkla işlemeğe başla « dı ve kafa, vücudden aynldı. Marya, işin bittiğini anlamamıştı, hâlâ hançeri işletmeğe savaşıyordu. Genc akıncı, boşa giden bu didinmeye son vennekte gecikmedi, kadına yanaştı: Yeter, dedi, baş ayrıldı, Vilâd öldü. Şimdi halıyı kesiyorsun!.. Marya, bön bön ölüye, Mustafaya ve sonra kendinin kan içinde kalan üstüne başına baktı, elinden hançeri fırlatarak sıçradı, sevgilisine sanldı. îşte, dedi, şimdi temizlendım, tam temizlendim. Onun bana sürdüğü kiri gene onun kanile yıkadım. Nasıl, memnun musun? Delikanlı, dalgınlaşmıştı, bir taraftan Maryanın saçlannı okşuyor, bir taraftan düşünüyordu. İşte mukaddes hınc yerine getirilmiş, Kalafatta yakalanıp parçalanan, domuzlara yedirilen, kazıklanan ve kebab edilen Türklerin öcü almmışb. Bütün o işîeri yapan adam, dişleri sökük, bir kısım kemikleri kınk ve kafası kesik olarak yerde sürünüyordu. Bu, dile kolay bir işti. Yapılabilmesı için hayli üzüntülere katlanmak lâzım gelirdi. Kendisi köle kılığına girerek, günlerce düşmanına hizmet ederek ve bütün bu ağır durumlara katlanarak işte bu büyük işi başarmıştı. Şimdi ne yapacaktı?.. Ölüyü burada bırakıp gidecek miydi, korkak bir suçlu gibi izini kaybetmeğe mi savaşacaktı, yoksa yapılacak daha başka ödevler var mıydı? Genc akıncı, uzun uzun bunları dü • şündü, sonra kendini topladı: Meryem, dedi, kardeşimin ve onunla bile ölenlerin öcünü aldım. Sen de . zorla üzerine sürülen kiri erce yıkadın. Şimdi buradan gidelim, fakat ne yaptığımızı yaya yaya, öcümüzün alındığını haykıra haykıra gidelim. İlk konak yerinde seni dinlerim, başından neler geç! tiğini öğrenirim. Ve yürüdü, Voyvadanin kafasını alıp bir havluya sardı, şarab sofrasının üstüne bıraktı, sonra eğlenceye hazırlanırken sedir üstüne bırakılmış olan bir kürkü, Voyvadanin kürkünü yakaladı, Maryaya giydirdi, gene bir köşede duran isküfü (1) getirdi, kadının başına geçirdi: > Saçlannı, dedi, isküfün altına sok< Şu şalı da sarın, örtün, yüzün görünmesin. Yerdeki çizmeleri dahi ayağına geçir. Beş on dakika için Voyvada olacaksın. Saraydan dışan çıkıncıya kadar kendini belli etmemeğe savaşacaksın. Şimdi ben odama gideyim. Bizim posbıyığın bana gizlice bıraktığı palamı alayım, atı hazırlatayım, geri gelip seni çağırayım. ( Yüksek heyecan içinde bulunan Marya, sevgilisinin bütün dediklerini, hiçbir şey sormadan, yapıyordu, giyindiği kürk, isküf ve cizmelerle Voyvada biçimine giriyordu. Yüzünü şalla örttükten sonra onu uzaktan Voyvada sanmamak mümkün değildi. Genc akıncı bu işler bitince odadari çıktı, tek bir hizmetçinin bile girmeğe mezun olmadığı eğlence dairesinin boş koridorlarını geçti, saray adamlarının bulunduğu yere ulaştı, ilk önüne çıkan uşağa şu emri verdi: (Arhan varj Şile yolunda feci bir kaza oldu Tarihî roman : 64 Yazan: M. Turhan Tan Şüpheli bir ölüm Intibah hanmda bulunan adamın cesedi Morga kaldırıldı (1) İsküf veya üsküf italyanca Scuffadan alınmıştır. Örme külâh ve takke demektir. Bunlarm tepesi devrik olup bir de püskülleri bulunurdu. Yeniçeri çorbacıları bu başlığı kullanırdı, Eflâk ve Buğdan Voyvadalarına da İstanbul sarayından kendilerinin Osmanlı iş yarı olduklarını göstermek için bir isküf gönderilirdi. Vilâd, şüphe yok ki, Bir gösteriş yapma fikrine kapılarak bunu giymezdi, yalnız ihtiyatî bir tu su îşe giri?en Marya, fosur fosur akan tum olarak saraymda bulundururdu. Gümrük ve înhisarlar Müsteşan Âdil Okuldaş dün Gümrük Başdirektörlüğünde Gümrükler Genel Direktörü Mahmud Nedimle üç saat kadar görüşmüştür. Bu görüşmelerin doğu illerinde müsteşarın yapacağı etüd gezisi ve doğu gümrüklprinin ıslahı mevzuları üzerinde olduğu anîaşılmaktadır. Gümrükler Müsteşarı doğu gezisine yarın çıkacaktır. GÜMRÜKLERDE Üsküdarda lâğım sularile su • lanan bostan yok Müsteşar yarın doğuya gidiyor İstanbul Valiliğinden aldığımız mektubdur: «Gazetenizin 21/9/1935 günlü sayısmm 9 uncu sahifesinin 4 üncü Halk sütununda (Üsküdarda lâğım &u larile sulanan bostanlar varmış) başlığı altmda, Çavuşdere caddesinde Os man ve Kâzıma aid bostanların lâğım sularile sulandığı, bu yüzden si\Tisinek ve pis kokulardan halkın rahatsız ol duğu yazılıydı. Bunun üzerine, mmtaka hekimî va mühendisile Belediye komiserine tah * kikat yaptırılmış ve bu şikâyetin hakikate uygun olmadığı, bu bostanların su havuzundan motörle alınan sularla sulandığı tesbit edümiştir. A>Tii zamanda, Çavuşdere caddesin » de 47 sayılı evde Akif isminde birisinin bulunmadığı da anla§ılmı§tır.» Sivil makinist alınacak ' Üsküdar Askerlik şubesi başkanlığından: Orduda ücretle istihdam edilmek üzere sivil makinistler alınacaktır. îs teklilerin Üsküdar Askerlik gubesine müracaat eylemeleri.