CrCMHURİYET 16 Eylul 1935 Şundan bundan Halid Ziya Uşaklıgil Hakikatlerin teşkil ettiği muhitte ba nnamıyan, onların müfrit hassasiyetine çarptığı elemleri nefsine sindirmek kuv vetıni bulamıyan Fıkret nihayet buradan kurtulabilmek çaresini muhal bir hayal de bulunca, aynile kederlerini bir sekrin muefıl neşveleri içinde boğanlara mahsus bir kçndi kendini aldatışla adeta bahtiyar oldu. Nazannda onu inciten, ku durtan ne varsa sanki bir afsunla siünmiş göriindü: İstanbul ve onun içinde, arkasmda, ötesinde nekadar mesavi ve levsiyat buluyordıysa bunlar hep bir nisyan bulutunun altına saklanmış oldu; arhk onun rüyet ufkunda yalnız bir hayat sahası, bir saadet köşesi vardı; ve nrada m'uradına söre bir âlem icad edecekti: Yeşil yurd!.. Hüseyin Cahidin «Hayatı Muhay yel» kitabile edebiyat cihanında daima hazaretini muhafaza edecek olan yeşil yurd herkesçe bilinen bir hulya yuvası dır. O zaman yasıyabilmek için mevcu diyetini mutlaka bir ümide bağlamak ıhtiyacında olan ve nihayet biitün mana sile bir şair olan Fikret için bu hulyanın adeta maddiyet, filiyet kesbetmiş bir hakikat kuvvetini almasına hiç şaşmamutık; fakat bunun pesine aramızdan başkî *akılanlar da olduğuna bakınca, ben kendi kendime, acaba onu oyalamak, ha yalinde açılan ümid dünyasını söndürecek bir hakikat nefesi üfürmüş olmamak için mi mümaşat ediyorlar diye düşünür. ve nihayet müîfık bir dostluk demek olan bu iğfali mazur, hatta makbul bulurdum. Nihayet anlaşıldı ki onun sekri havası nın intişan dairesine girerek onlar da sarhos olmuşlardır. Bu teşebbüsün, teşebbüs tabiri doğru mudur? bu hayalin başında Hüşeyin Kâzım vardı. Sonralan kudreti ilmiye ve edebıyesini, mantık ve muhakemesının salâbet ve metanetini Şeyh Muhsın Fani nnzasile edebiyat âlemine tanıtmış olan bu dost hepimizin nazannda ciddiyetile, vakarile sevılen bir şahsiyetti. Abdü'ha mid idaresinin, Aydın vilâyeti defterdarIığmda, sonralan Trabzon vilâyetinde emsalile kıyas kabul edemiyen faal, 7eki, dürüst bir idare recülii olan babası Kadri Bey Hüseyin Kâzımın herşeyden ev \el bir adam olmasına itina etmiş, ve onu çocukluğunda Izmirde bir Ingiliz mektebinde ihzar ettikten sonra A\rupada bir ziraat mütehassısı yapmıştı. Onu bu sı fatile tanıyanlar pek azdır, biz bunu bilirdik, sade bunu değil onun Maniîada bir güzel ve büvük çiftliğe malik olduğunu da bilirdik. îşte yeşil yurd evvelâ dünyanın cenneti sayılan Seylan adasında kurulmak iizere başlamısken adanın cennet şöhretine rağmen yabancılara karşı pek zalim olan iklimi, maişeti, muzi yat ve haşaratı, ve bunlardan başka o raya kadar seyahatin ve orada yerleşmenın maruz kalacağı türlü, türlü müçkülât bu hulya âleminin kurulacağı yeri değiştirmek zaruretini doğurdu ve bunun ne ticesile Hüseyin Kâzımın Manisa ciftliği düşünüldü. Üç beş, on yirmi, bu hulyanın arkasından gidecek kaç tane zuhur ederse o kadar aile, buraya gıdecekler: orada, yeni keşfedilmiş bir adaya hicret edip orayı istımar eden, ve dünıradan bağlannı kesmiş bir âlemde kendı hayallerine göre bir cennet tesisıne kosan havat hicranzedeleri gibi, çiftlikte safiyet, u huvvet, samimiyet mayalarile yuğurul muş bir cemiyet kuracaklardı. J ( Şehlr ve Memleket Haberleri Bursa İlbayının faaliyet hazırlığı Festivalin ikinci günü Siyasî Memel hâdisesi ve devletlerin teşebbüsü emel Baltık sahilinde Niyemerî nehri kenarında yüz elli bin nüfuslu küçük bir mıntakadır. Versay muahedesile Almanyanm şarkî Prusya eyaletinden ayrılmış, sonra Litvanya tarafından bir baskmla işgal edilmiş, 1924 te nüfusunun çoğu Alman olmasından dolayı mahallî muhtariyeti haiz, olmak üzere Litvanyanm hukuku hükümranisine bağlanmıştır. Fakat askerî ve siyasî önemi (ehemmiyeti) çok büyüktür. Burası Almanyanın şarka doğru genişlemesi ve ilerlemesi için köprübaşı teşkil ediyordu. Daha ziyade bu düşünce ile Fransızlar Versayda burasının nüfusu Alman olmasına rağmen Almanyadan ayrılmasına çahşmışlardı. Ayrıldıktan sonra da burasını Fransız askerî kuvvetleri işgal etmişti. Bu kuvvetlerin göz yummasından istifade eden Litvanyalılar burasını baskınla ele geçirmişlerdi. Halkı Alman, ve siyasî ve askerî deeri pek büyük olan Memelin kaybolmaına Almanyanın bir türlü razı olamıyaağını düşünen Litvanya burasını Al manlıktan ve Almanların imtiyazh haklarından tecrid ederek hâlis bir Lirvanyalı memleket haline getirmek için meşru ve ayrimeşru her vasıtaya müracaat etmektn geri durmamaktadır. Son hareketi Vlemelin mahallî parlâmentosu için yaılan seçimde Almanların sülüsanı ekseiyet kazanarak hakimiyet ve faikiyetleını muhafaza etmelerine mâni olmak için irçok Memelli Almanı intihab hakkından mahrum etmek olmuştur. 1918 senesi iptidalarında Alman ordusu tarafından kurtarıhp müstakıl bir rallık haline getirilen ve o senenin sounda cumhuriyet ilân eden küçük Litanya hükumetinin Almanyanın yanıbandaki bir Alman yurdunu Almanlıktn çıkarmağa ve imtiyazlarını sıfıra indirmeğe çalışması, tekrar dünyanın en büük devletlerinden biri haline gelen Al^anyada şiddetli infiaî uyandırmıştır. Bu infial o kadar kuvvet bulmuştur ii Prusya Başbakanı ve Hava Nazın General Görıng bizzat Litvanya hududuna gitmeğe ve hudud civarında Nemoıien kasabasında yapılan büyük bir topntıda hududun öte tarafına işaret edeek s.iddetli bir nutuk söylemeğe lüıum görmüstür. Göring söylevinde hududun Litvanyadaki Almanların beynelmilel bir andlaşma ile kendilerine temin edılen haklan ıllerinden kaçırmamak ıçın çetın bir savaşa girdıklerini yadetmeksizin toplantının dağılamıyacağinı, ve Memeldeki kan kardeşlerinin duygularile mütehassis olmaktan Almanları kimsenin menedemiyeceğini, küçük bir devletin hududu dahilindeki Almanları akla gelmez işkencelerle azib etmesine Almanyanın tahammülü olmadığını söyledikten sonra Memel Almanlarına muhtariyet ve istiklâl bahşeden beynelmilel bir ahde riayeti ve bunu tekeffül eden büyük devletlerin temin etmelerini ihtar etmiştir. Almanyanın kendi kuvvetine güveneek Memel işlerine bilfiil müdahalede bulunması ve bu yüzden Avrupanm jarkında sulhu tehdid eden bir yangın çıkması ihtimali, büyük devletleri çok düşündürmüştür. Habeş meselesinden dolayı Cenevr^de birbirile uğraşmakta olmalarına rağmen Ingiltere, Fransa ve İtalya Avrupanın şarkını yangından kurtarmak için Litvanya hükumeti nezdinde alelâcele ve şiddetli teşebbüste bulundular, Memeldeki Almanların muhtariyet ve seçim hakarına dikkat ve ehemmiyetle riayet edilmesini istediler. Cenevrede siyaset sahasmda boğuşmakta olan büyük devletlerin arkasında kuvvei müeyyidesi olmıyan hn teşebbüsü Litvanya üzerinde lâyıkı derecede müessir olacak mı? Belli değil. Fakat Avrupada sulhun ve sükunun çarelerinden biri de buna bağlı bulunuyor. MUHARREM FEYZl TOGAY tetebbiler de vardı, onların başında da Ahmed Şuayb geliyordu. «Hayat ve Kitablar» silsilesi gösteriyordu ki Edebiyatı Cedide müntesibleri garbin fikir hareketlerini takibden hiç hâli değiller dir; ve içlerinde meselâ Ahmed Reşid bir yandan gayet ince işlenmiş şiirler yazarken bir yandan içtimaiyat, felsefiyatla iştiç;al edenler vardır. Sarahaten zümreye dahil olmamakla beraber ona muhib ve müteveccih olan lar da az değildi: Meselâ Rıza Tevfık. Zaten onun zekâsından, ve zekâya taalluk eden her nevi san'at tecellilerine htrî kabiliyetinden başka birşeye intizar olunamazdı. «Huşenk» ve «Kerbelâ» sahibi Ib nürreşad Ali Ferruh ta kaç defa matbaaya kadar gelmiş, ve artık memuriyetı yazmağa mâni olduğu için kalemıle de ğil, fakat bizlere gösterdiği muhabbetle ispat etmişti ki Edebiyatı Cedidenin düşmanlarından ziyade dostları, ve bu dostların elbette düşmanlardan çok daha zi yade kıymetleri vardır. Bütün düsmanlarm arasında sönmek bilmiyen bir hased ve garaz hissile en yaman gayzı ve kini gösteren biri vardı: Ali Kemal. Hilkatinin mahiyetini, hayatının zeyli ve akıbetile tarihe geçen bu adamı bu sahifelerde tasvir etmek istemem. Yalnız şu kadar kaydedeyim ki o zaman «Ik dam» için Paristen muhabirlik yapan Alı Kemal, bütün terbiyei fikriyesi Edebiyatı Cedidenin garb temayülâtına mua venetini icab ettirecek mahiyette iken nasılsa cibilliyet mukteziyatı buna mâni olmuş, ve her vesile ile bizlere hücumu kendisine bir meslek yapmıştı. Bittabi onun bu taarruzlanna mukabele etmekten hiç hazer olunmadı, bilhassa Hüseyin Cahi dın atesın kalemı onu dele deşe kalbura çevirmişti. Ben bile yazılarıma ve şahsıma yapılan hücumları istihfafla telâkki ederek susmağa pek akılâne bir hareket nazarile bakmak itiyadında iken nasılsa bir kere bu usulü terketmiş ve ona şıddetle mukabele etmiştim. Edebiyatı Cedidenin o zaman birbirine yaşça yakın anasınndan başka kendısini biraz mesafe ile takib edecek olan nesilde dostları, hatta muakkib küçük kardeşleri vardı. Sonralan doğan bütün FPCrıati hep Edebiyatı Cedidenin tohunnU rını kabul ve tenmih eden bir mezrea sıfatile görünmeğe başlamıştı bile... He nüz mekteblerini bitirmiş gencler arasın da meselâ Celâl Sahiri. Hamdullah Suphiyi, Ahmed Haşimi, îzzet Melihi ve daha birçoklarını zikretmek mümkündür ki bunların arasından seneler geçtikçe pek mümtaz, pek yüksek san'at şahsiyetleri tebarüz etmiştir. Edebiyatı Cedide azası arasında dün ve bugün, kendılerinden sonra gelen ve daha ileride gelecek olan nesillere karşı muhalıf vaziyet alacak tıynette kimse tanımıyorum; dün de öyleydı, bugünde öyledir. Onlar kendilerinden evvel gelenler den başka türlü bir hisse tesadüf etmediler ki... Ve onlar kendilerinden evvel gelenlere karşı da hiçbir zaman hürmet ve muhabbet harıcinde bir his taşımamışlardır. Herkese hakkını vermek, seleflerin hizmetini, san'atıni, eserlerini, zamanlarının icabına ve zevkıne göre anlayıp takdir etmek, sonradan gelecek ofanlar tarahnBu esas üzerine herkesin getirdiği, hu dan da ayni suretle telâkki edilmeğe hak susile Fikretin bitmez tükenmez şiir pma kazandıracak yegâne sebeb olduğuna karından boşalttığı hayal suları yeşil yur nidiler. Bu kanaat te bir ahlâk kaidesine dun mezrealarını, ağaclannı. çicek laıîı riaveti siyasete muvafık bulduklarından larını, köşklerinin çatılarına, duvaıla değil, sadece hislerine bu istikamette rına tırmanan sarmaşıklan öyle bir feyiz mecra açan bir şiardan mütevelliddi. le fışkırtmış oldu ki, esrarkeşlerm rüyaDaha eskilere gitmeden, meselâ halannı dolduran âlemlere benzer bir ci yatta ve kendılerinın de başında bulunan han vücude geldi; ve adeta Fikret gözü Recaizadenin, Abdülhak Hâmidin san'nü kapayınca bunu görürdü. bunun içine atleri ve lisanlarile kendi san'atleri ve ligirerek orada yasardı. Ve bu sayededir sanları arasında mevcud farklara, hiçbir k! uzun bir zaman ruhunun mühlik hasta zaman onlara medyun hayranlığın ehenılığına uyuşturan bir deva bulmuş oldu. miyetini ve şıddetini tenkis edecek bir seBir yandan da Edebiyatı Cedide her beb nazarile bakmamışlardı, hâlâ da bakgün biraz daha kuvvet bularak, biraz da mazlar. Onlar bilirlerdi ki her san'atkâha kendisini terkib eden unsurlara etra rın şahsiyetini ihata eden bir zaman çemfın muhabbet ve istinasını celbederek de beri vardır, onları o çemberin haricine çıvam ediyordu. «Serveti Fünun» nüsha kararak görmek san'at telâkkiyatında ve larının bu zamana aid olanlarını çevir tahassüsatında en hafif tabirile bir gafmek zahmetini ihtiyar edenler görürler ki lettir, yahud, saiki bir garazsa, tegafülorada toplanan zümrenin san'atte, garb dür. Nitekim onlar da bunu bilirler ve kenrüyet ve usulünü Türk edebiyat ve fik dilerinin arkalarından gelenlerde gördükriyatına tatbikte ileriye doğru pek seri bir leri yeniliklere kendi zamanlarının değil, yürüyüşü olmuştur. Şahsiyetler daha zi bunların zamanının telâkki ve tahassüsile yade tebarüz ediyordu. Hüseyin Cahi bakarlardı. din, Mehmed Raufun yanında Ahmed Onun içindir ki Edebiyatı Cedide azası Hikmet, Saffeti Ziya ve emsali kendıle üstadları olan Recaizadeye ve Abdülhak rini tanıtıyordu; hele şairlerin her hafta Hâmide ne kadar prestiş ederlerse oniar getirdikleri eserler gösteriyordu ki onlar da bu genc unsurlara ayni muhabbet ve eslâfı tanımakta, onlarm san'atine tasar teveccühü gösterirlerdı. ruf etmekte hatta rakiblerine, kudemapeBurada bir hatıra kalemime dolaşıyor: rest denen sınıfa faik olduklannı ispat Abdülhak Hâmid Avrupadan henüz geletmekle kalmıyarak Türklük âlemine ta misti; galiba, Ahmed Ihsan Edebiyatı Cemamile yeni bir ufuk açıyorlardı, ve an didenin iki hâs üstadinı bir arada bulunlasılmıstı ki Türk edebiyat ve fikriyatınm durmak ve onların etrafını da bizlerle çeistikbal güneşi bu ufuktan doğacaktır. Bu virmek üzere bir ictıma düşündü. Her san'atkârların yanında müdekkikler, mü neviden içtimaın pek korkunc bir teşebbüs Dün Büyükadada Lunaparkta bayrak merasimi ve gece ateş oyunları yapıldı Oteller ucuzlatılacakt asrî kaplıcalar acılacak Bursa (Özel avtanmızdan) Ye ni îlbavımız Şefik Soyer işe başladı ğı gündenberi ser hirde, Çekirgede' ve Uludağda muhtelif müesseseleri gezmiş, Bursanm bu gibi müessese leri ve umumi hayatile alâkadar olmuştur. İlbavnnızı ziva Yeni Bursa llbayı ret ederek Bursa Şefik Soyer icin neler düşün düğünü sordum. Şu cevabları verdi: « Çekirge kaplıcalannı birer birer gezdim. Fıat listelerini de tetkik ettim. Bu müesseseleri hem Yalovadakiler den pahalı. hem de konfor itibarile ahnan para ile ölçülmivecek kadar fa kır buldum. Banvolarda sıhhi şerait te tamamen gözetilmemistir. Gelecek mev sim icin veni bir vaziyet düşüneceğim. Burası bir su şehri olduğuna göre su şehrinin icablanna uygun tedbirler almak zarureti vardır. Sonra. Bursa ile Çekirge arasınd?ki volu tozdan kurtarmak lâzımdır. Toz, Yeşil Bursava avkırı bir şeydir. Bu nun önüne geçmek için Atatürk köş künden itibaren Çekirgeye kadar olan 2.5 kilometroluk toprak şoseyi asfalt yaptıracağız. Yıllardanberi yalnız önünden geçenlerin seyretmekle kaldıklan Asrî kap hca binasından biran evvel istifade edilmesini istiyorum. Bu itibarla ayın 16 sında şehrimizde yapılacak olan şirketin idare meclisi içtimaında, kaplıcanın açılmasını temin edecek etüdlerle mücehhezim. Her halde birinciteşrinde olmasa bile ikinciteşrinde bu yeni kaphcayı actıracağız. Uludağdaki oteli hem asrileştirmek. hem de ucuzlatmak icab etmektedir. Birinci sınıf Çekirge otellerinde bile bir günde 3.5 lira ahnırken burada 4 lira alındığını söylüyorlar. Bu fiati mdiriyoruz. Dağcılar evinde de kış vazivetini düşünerek bazı tadilât vaptırdım. Tabiî av nca Uludağın umumi kış vazivetini düşüneceğiz ve ona göre veni tertibat aldıracağız. Şehre gelen su, umumî ihtivacın yarısını dahi karşılayamıyacak vaziyettedir. Ayrıca israf yüzünden bu yarı ih tiyac bile temin edilememektedir. Bu itibarla evvelâ israfın önüne ge çilmesi için evlere saat takılmasını, ondan sonra da yeni sular toplıyarak bugünkü darlığı zenginleştirmeyi düşü nüyoruz. Bu hususta Belediye ile bir likte çahşacağız.» İlbay sokakların temizliğine itina edileceğini, mezbahada hayvanların aksam kestirileceğıni. şehir bekçilerinin okur vazarlardan seçileceğini de ilâve etmiştir. MUSA ATAŞ Balkanli misafirler Büyukada yollarında halk arasında... Balkan festıvalının ıkıncı günü de dün Büyükadada geçmiştir. Ada çok kalabalıktı. Sabah sekizden itibaren vapurlar binlerce seyirci taşıdı. Misafirler Spitandid otelinde yemeklerini yedıkten sonra 2 de kulübün öniinde toplandılar. 2,5 ta Şehir bandosu önde ve sırasile Bulgarlar, Yunanlılar, Rumenler, Türkler, Yugoslavlar olduğu halde hareket edildi, Nizam caddesi takib edilerek saat 3 te Lunaparka varıldı. Burada büyük tertibat alınmış, sahne ve dekor yapılmış, sahnenin etrafına milletlerin bayrakları asılmak üzere yüksek direkler konulnruştu. Heyetler kendiîerine avrılan yerlere geçtiler ve merasim başladı. Önce Istiklâl marşı çalındı. Sonra Bulgarların bayrağı çekildi ve Bulgar millî marşı çalındı. Müteakıben sırasile diğer milletlerin bayraklan, en sonunda da bizim bavrağımız çekildi ve Istiklâl marşı çalındı. Her milletin marşı çalınırken u lusal heyet marşa iştırak ediyordu. Etrafta 30 binden fazla halk birıkmişti. Bizim dan;lann en sonuncusu Zevbek ve Karadeniz oyunlarıydı. Çok beğenildı ve alkışlandı. Bayrak çekme sırasında heyecanlı bir hâdise oldu. Bulgarların bayrağı çekilirken ip koptu. Zeybeklerimizden birisi çanklarını çıkararak, direğin tepesine tırmandı. Direk 20 metro uzunluğunda ve gayet inceydi. Zeybek ipi geçiremedi, o ince direğe Karadeniz Renclerinden birisi çıkb ve bayragi bağladı. Bunlar olurken gerek Bulgarlar ve gerek halk çok heyecan geçirdi. Ve bayrak yerine takıl'ncı dakikalarca devam eden bir alkış tufanı koptu. Lunaparkta merasim bitti, halkın bir kısmı Lunaparkta verilen danslı çayda kaldı. Misafirler saat 19 buçukta Yat Kulüb bahçesine gittiler. Ve ateş oyunlarını seyrettiler. Gece âlemi de çok güzel oldu ve eğlenildi. Halkın şikâyeti Şehir ortasında hayvan beslenir mi? Said Kut isminde bir kariimizden şu mektubu aldık: «Ben Fatihte Eskisaraçhanebaşı sokağmda 10 numaralı evde oturu yorum. Yanımı/^aki dükkânı tutan terzi tsmail a'*manda kansı ve çocuklarile bc bu dükkânda o turmaktadır. Ismaıl bir de keci beslemekte ve keçi de dükkânın içinde vatmaktadır. Keçi sabahtan ak^ama kadar bizim pencerelerin önündedır. Ve gübrelerinden husule gelen kokudan sokağa girilemediği gibi evde de oturulmaz hale gelinmiştir. Keciyi beslemek için öteden beriden getirilen kavun karpuz kabukları da bizim ( pencerelerin önüne konmakta ve bunların üzerine birçok sinekler üşüşmektedir. Bu sineklerden evde durulmaz bir hale gelinmiştir. Memleketin temiz lik işlerile uğraşan Belediye memurlarına iki defa müracaat ettim. (Sizin evle alâkadar olmıyan bir yerde keçi beslenebilir. Buna biz hiçbir suretle mâni olamayız.) dediler. $ehrin ortasında, halkın sıhhati hiçe sayılarak hayvan beslemek nerede görülmüş ve «Bu bizi alâkadar et mez!» sözü dünyanın hangi Belediye memurundan duyulmuştur^ O halde bu memurları ne alâkadar eder? Anadoluyu gezen iki Çek gazetecisi Kaygeride de muhtelif tetkikat yaptılar MALİYEDE Üçüncü Enspektörün incelemeleri Doğu Üçüncü Genel Enspektörü Tahsin e^elki gün vilâyete gele rek Defterdarlıkta Maliye enspektörleri odasında 3 saat kadar meşgul olmuş ve bazı incelemelerde bulunmuştur. olmasına nazaran buna nasıl cesaret olundu, bilmiyorum, her halde mümkün olan tahaffuz esbabı da alınmıştı. lçtima operatör Cemil Paşanm Cağaloğlunda ısgal ettiği büyük konağm mükellef salonunda vukua geldi. Cemıl Paşa Ahmed Ihsana sıhriyetle ne kadar yakınsa, bizler de fikren o kadar yakındık. Onun için içtima mahalli olarak onun sahibi hane olması pek münasipti. Bu gece biz genclerin duyduğumuz zevk, her şeyin fevkindeydi. Biri bir köşede, diğeri öbür köşede, nazarımızda tapınılacak birer put gibiydiler, ve o zaman putları yıkmak revac bulmuş bir usul olmadığı için bir köşeden öbür köşeye taşınarak, onlar söylemeseler bile, teneffüs ettikleri havamn içinde bulunmak, ve onları ayn ayrı köşelerde kalsalar bile sene bir arada farzetmek benim hafızamda bir daha silinemiyecek derecede derin bir iz bıraktı. Hakıkaten, şımdi gene görüyorum, ayrı ayrı köşelerdeydiler, halbuki biz pek iyi bilirdik ve anlardık ki onlar birbirine Dek yakındılar. Ne için ayrı ayrı kaldılar? O zaman bunu arastırmadım, şimdi de arastırmağ» lüzum görmüyorum. mademki onların bir arada olduklanndan eminım. Kayseri (Özel) Pragda cıkan ve günde 70 bin nüsha ba«an Narodni Os vabozeni ve günde üç defa çıkan Prava Lidu gazetelerinin aytarı olan M. Oldrich Spnka ile M. Adolf Radil A danadan şehrimize gelmiş ve doğruca IIbay Nazmi Tokeri ziyarete gitmişîir. Kendileri Pragdan çıktıktan sonra Viyana, Peşte, Belgrad, Sofya yolile Is tanbula gelmiş ve Ankarada dört gün kalarak panayırı görmek üzere İzmire de uğramışlardır. îzmirden sonra Adanaya, Mersine uğnyan gazeteciler bir gün kalr^ak üzere Kayseriye gelmişlerdir. Buradan Sıvas yolile Samsuna gidecek ve dönüşte An karada kaldıktan sonra İstanbul yolile memleketlerine gideceklerdir. Kendilerine Kayseride Kültür direk törü Hüsnü Irkılata arkadaşlık ederek Müze, Hunat, Ulucami, Kursunlucami, Raşidefendi kütübhanesi, Halk Fırk.ı, Halkevi ve dokuma bez fabrikası gezdirilmiş, şehrin tarihi, şimdiki vaziycti ve yapılan imarat hakkında izahat verilmiştir. Gazeteciler gördükleri eser lerden son derece memnun kalmışlar ve bilhassa Halkevile kütübhanelerde okurlann çokluğunu talebenin teşkil etmesine sevinmişlerdir. Türkiye içerisinde biî ay Maresal Fevzi kadar tetkik gezıntısı yapacak olan bu Hamidiyede... gazeteciler Kamâlist Türkiyenin çok kısa bir zaman içinde yarattığı eserler karHamidiye mekteb kmvazörii dün saşısında heyret ve takdirlerini izhar eyle bah Gölcükten Haydarpaşa açıklanna mişlerdir. gelerek demirlemiştir. İlimizde bulunan Genel Kurmay BaşMUTEFERRlh kanı Mareşai Fevzi Çakmak dün ögleye doğru Kadıköyündn motörle Hamidiye Memlekette yağmur vaziyeti kruvazörüne giderek mekteb gemisini ziAnkara Meteoroloji Enstitüsünün yaret etmiş ve top atılarak selâmlanmış 13 9 935 günlü bültenine göre son günlerde Adapazarına 0,8, Orduya 25,4 tır. Sinoba 8,1, Giresuna da 21,5 milimetre UNİVERS1TEDE yağmur yağmıştır. Barsak ticaretimiz Afyonda çıkan ((Lavyom) gazetesî Türkofisin barsak manipülâsyonu işlerini önemle ele aldığını ve ahcı memleketlere temiz ve yüksek vasıflarda barsak gön derilmesıni sağlamak için barsaklann satıştan önce işlenirken kontrol edilmesi düşünüldüğünü yazmaktadır. Konyaya giden Üniversiteliler Konyada uçak alanı HALİD ZİYA Konyada çıkan Ergenekon refikimizin yazdığına göre, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği üyelerinden on beş kişilik bir kafile Konyaya gitmiş, orada bulunan eski eserlerle mektebler ve hastanelerde incelemelerde bulunmuşlardır. Şerefleri ne bir çay şöleni verilen Universıtelı genclerimiz Konyadan sonra Adanaya UŞAKUCtL gıtmışlerdir. Konyadan geçecek ve buraya uğnya cak hava postalarının inmeleri için bura da münasib bir alan hazırlanması karar laştırılmıştı. Son yapılan incelemeler ü zerine Konyada Hara ile Mezbaha ara sındaki saha bu işe elverişli bulunmuş vı yeni uçak alanının bir krokisi yapılmış tır. Pek yakında Konyada yapılacak ola bu uçak alanına aid ameliyata başlana caktır. Cumhuriyet Nüshatı S Kuniftur şeraiti» j Tü r kiye Hariç Senelik 1400 Kr Altı aylık 7S0 400 Üç aylık 150 Bir aylık 1700 Kr. 14S0 800 yoktur